Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
13 KASIM DimADA BUGUN AUSIRMEN 1988 * •• • HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/15 Bağımsız Filistin fBaştarafı 1. Sayfada) kent Cezayir'e 20 kilometre mesafede bir tatil kö>1i olan "Club Des Pins" çevresinde toplanmış bulunuyor. İsrail ve ABD seçimlerinden sonra, Filistin Ulusal Konseyi'nin alacağı kaıarlar ve gerçekleşmesi beklenen "bağımsız devlet ilanı"mn alacağı biçim uluslararası basının ilgisini çeken başlıca konu haline gelmiş bulunuyor. Cezayir hükümeti açısından Filistin Ulusal Konseyi'ni ülkelerinde ağırlamak, ciddi siyasal reformlar arifesinde olduğu bir sırada onemli bir gurur vesilesi... Ülke radyo ve televizyonları, Filistin parlamentosunun toplanarak bağımsızlık karan verecek olması olayını sık sık haber bultenlerinin başında tekrar ediyor, Cezayir ve Filistin bayrakları her yerde dikkat çekiyor.. Önceki akşam basın mensuplarıyla sohbet eden FKÖ lideri Yaser Arafat'ın sözcusu Ahmed Abdiilrahman'ın bağımsızlık ilanıyla ilgili yaptığı açıklamalardan sonra bu konudaki son tereddütler de silinmiş bulunuyor. Başka bir deyişle, Filistin direnme hareketinin merkez yönetimi, koşullar eherişli sayılsa da sayılmasa da, sonuna kadar bu bağımsızlık ilanı yoluna girmiş gorünüyor. llk bakışıa FKÖ'ye ve lideri Yaser Arafat'a uluslararası planda güç katacak gibi görunen bu bağımsızlık ilamnın orta ya da uzunca bir \adede tersine donuşmeyeceğini kimse iddia edemiyor. O\le ki, Filistin halkının Israil'in ışgal ettiği topraklarda hukümranlık haklarını elde etmesi anlamına gelen bu bağımsızlık ılanı eğer bir yıl gibi bir surede, sonunda kimsenin anımsamadığı ve Batı Şeria'da ulusal hakların ıadesi için taş \e sopalarla mucadele eden Filistinlilere "moraJ verme" amacından oteye gitmeyen bir siyasal davranış olarak kalırsa, FKÖ önderliğinin bu işten zararlı çıkmayacağını kimse soyleyemez. Bu nedenle "bağımsızlık ilanı" stratejisine iyice bağlanan Arafat, bu karan kâğıt ustunde bir bağımsızlıktan çıkarıp pratikte elle tuıulur diplomatik ya da siyasal sonuçlar veren bir girişime dönüşturemezse, değişebilecek bolgesel koşullarda hayli guç duruma duşebilir. Dun akşam çalışmalarına başlayan Ulusal Konsey toplantısına sunulan "siyasal bildirge", uluslararası konferans toplanması halinde Filistinlilerin barış için ileri sürecekleri koşullan vurguluyor. Taslak uzennde vapılacak göruşmeler sonucu ortaya çıkacak metnin FKÖ'yü oluşturan değışik eğilimlerin buyuk çoğunluğunun ozlemlerine yanıt veren nitelikte olması buvük onem taşıyor. Çunkü israil seçimleri arifesinde ortaya çıkabilecek değişik sonuçlara göre takınılacak değişik tavırların Filistin hareketini bir çeşit ">oJ ayrımı" noktasına getirdiğinin herkes bilincinde. Sertlik yanlısı tsrail sağının seçimlerden başarılı çıkması şimdilik yeni ihtilaf olasılıklarını devre dışı bıraktı, ama İsrail seçimleri öncesinde baslayan tartışmaların iz bırakmadığı soylenemez. Bu nedenle konse> toplantısının biı nevi "iç bağlan" guçlendirme toplantısı olacağı da öne surülebilır. "Siyasal bildirge" nin alacağı biçim bu iç pekişmenin dışa vurumu olacak. Siyasal bildirge, FKO'nun içinde bulunduğu koşullar hakkında işaret verecek olması açısından Batı dunyası ve Sovyetler Birliği'nce de dikkatle ıncelenecek bir metin.. Yapılacak tartışmaların önemi, Filistinlilerin "medvalara kapalı" bir toplantı biçımini yeğlemeleri sonucunu doğurdu. Bu yüzden sadece açılış ve kapanış bolümleri basına açık tutuluyor. Bağımsızlık iîanının 15 kasım akşamı Arafat'ın kapanış konuşması sırasında somutluk kazanacağı da bildiriliyor. Yaser Arafat ve yakın çevresinin uluslararası konferans toplanmasıyla sonuçlanacak bir sureci başlatmak şeklinde özetlenebilecek polıtikasını İsrail seçimlerınin Filıstinliler açı^ından sonuçlanabilecek en kotu biçimde bitmesine rağmen surdurme yonunde kararlı olduğunun bir işareti, BM'nin 242 ve 338 numaralı kararlannı siyasal bildirgede belirtme konusunda istekli olması. Ulusal Konsey'in kulislerıne sızan bilgileı, ozellikle Filistin hareketinin "sol" kanadı olarak bilinen Georges Habbaş'ın liderliğındeki Filistin Halk Kurtuluş Cephesı'nın bu kararların bildiride belirtilmesıne muhalefet ettığıni ortaya koyuyor. Ancak pazarlığı devam eden ve konseyin kapanmasından biraz once billurlaşacak bu duruma rağmen Habbaş'ın konseyden çekip gitmesinin söz konusu olmadığı vurgulanıyor. Gozlemciler, bu toplantının "giiriiltıilü ve gösıerişli son dakika kararlarına sahne" olmasının beklenmemesi gerektiği konusunda ısrarlı. Kulislerde dolaşan soylentilere inanılacak olursa, çozume ulaijmadığı anlaşılan ve pazarlık aşamasında olan ıkinci bir nokta, baâımsız Filistin ilanıyla aynı anda "geçici hükümet' ilan edilip edilmeyeceği. Genel kanı. bu hukumetin kurulmavacağı şeklinde. Çunku ilk anda buyuk sansasyon yaratabilecek bovlesı bir hı;kümet. FKO Yurutme Komitesi'nin 1964 yılından beri yerine getirdiğı ışlevden farklı bir şev yapamazsa bu durum, yüzeysel bir başarıyı bir başarısızlığa dönuşturme rolu oynayabilır. Ancak Fihsıin "sol"unun diğer bir kanadı olan Nayif Ha>alme onderlığindeki Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi, "Hükümet olmadan dolet bir işe varama/" savından yola çıkarak, geçici hukumetin hemen kurulması yanlısı gorunuyor ve bu konuda ısrar edi>ör. Havatme ve arkadaşları, Filistin hareketi içinde buyuk ağırlık taşımamakla birlikte, savın tutarlı olduğu izlenimi uyandırması, bu >öndeki tartışmanın surmesinde etkili oluyor. Önceki akşam basınla yaptığı soyleşide Arafat'ın sözcusü Ahmed Abdülrahman hükümet kurma yetkisinin, FKÖ Yürütme Komıtesi'yle Merkez Konseyi'nden oluşan 90 kişilik kurula devredıleceğini belirtmekle birlikte bu konuda yeterli açıklık gostermemişti. Daha önceki bilgiler, Surıye dışında tüm Arap ülkelerinin FKÖnun bağımsızlık ilanı karannı onayladıklarını gösteriyor. Libyanın bu kararın geçici hükümet kurma ile bir arada ele alınmasını istediği şeklinde bilgilere rağmen Muammer Kaddafi Cezayirdeki konseyde şimdilik varlık göstermiyor. Bu da, olağanustu konsey toplantısının, "göriişüp tartışarak sükunet içinde karar almanın" toplantısı olacağı tezini biraz daha güçlendiriyor. Filistin Ulusal Konseyi toplantısını şimdiye kadar yapılanlar içinde "en öncmlisi" kılan, biraz da bu olgu. Hüseyin'in usta çahmı (Baştarafı 1. Sayfada) lıklarından vazgeçtiklerini duyurdu. Kral Hüseyin'in bir bombanın pimini çekercesine yaptığı bu açıklama, aynı zamanda, o topraklarda yaşayan ve zaten sadece İsrail işgaline karşı değil, Ürdün'un varlığına da karşı gelen Filistinlileri de Ürdün'le ikili gorüşme ile doğrudan uzla^ma çabasındaki İsraü'i de terse düşurmuştu. Çünkü Kral Hüseyin'in açıklaması, ortada hukuksal bir boşluk yaratıyordu. O topraklar, 1%7'ye dek resmen Ürdün Krallığı'nın hukümranlığı altında idi. İsrail işgali de bu hukuksal statüyü değiştirmeye yetmemişti. Hiçbir devlet israil işgalini meşru görmeyince Tel Aviv fıilen işgali resmen ilhaka dönüştürememişti. Pratikte belli sınırlar içinde Ürdün'ün idari hükumranlığını surdürmesi, Kral Hüseyin'i FKÖ'ye tercih eden Israil'in çıkarlanna uygun düşüyordu. O topraklar üzerindeki Filistinliler'in hangi otoriteye bağımlı olacaklan konusunda "Filistinliler'in tek meşru temsikrisi" FKÖ ile Batı Şeria ve Gazze'de devlet hukümranlığının sahibi Ürdün Kralhğı arasında ister istemez rekabet ve sürtüşme çıkıyordu. Kral Hüseyin birden aradan çekilince hem İsrail'in oyunu bozuldu hem de FKÖ beklemediği bir anda fıilen devlet olma sorumluluğunu, görevini üstlenmekle karşı karşıya kaldı. Kral Hüseyin'in karan, aslında FKÖ'ye hem "gel, devletini kur" çağrısı, hem de "kur kurabilirsen" meydan okumasıydı. Kral Hüseyin, uluslararası planda, ABD dahil tüm önde gelen güçlerin Ortadoğu sorununun çözümü için uluslararası bir konferans toplanmasını ve FKÖ'nün de bir şekilde bu konferansa katılmasını kabul ettikleri ve bu yonde tsrail yönetimine baskı yaptıkları bir ortamda neden ansızın böyle bir karar almıştı? Usta bir manevracı olduğunu birçok kez kamtlamış bulunan Kral Hüseyin için bu, yeni bir taktik adım mrydı, yoksa stratejik bir donüş mü? Kral Hüseyin gecen 7 ağustosta Amman'da duzenlediği basın toplantısında bu konuya bir olçude açıklık getirdi. Batı Şeria ve Gazze ile hükümranlık bağlarını koparma kararının kendi arzularından çok FKÖ'nun dileğine ve bu yönde Araplararası mutabakata uyduğunda ısrar eden Kral, kararın kesinlikle taktik olmadığını vurguladı. FKÖ'yu "Filistin halkının tek ve meşru temsilcisi" olarak kabul ettikleriiıin de altını çizerken, Ürdun toprakları uzeriııde ise hükümranlığın Haşimi Krallığı'na ait olduğunu vurgulaması ve Ürdün nufusunun uİusal bileşkesi üzerindeki "tsrail yalanlan"na dikkat çekmesi, kararın stratejik boyutuna ışık tutuyordu. Çunkü özellıkle İsrail tarafından pompalanan, ama bazı Filistin çevrelerinin de paylaştığı bir görüşe gore Filistinliler'in asıl anavatanı Ürdün'dü ve Haşimi Kralhğı Ürdun nufusunun yuzde 60'ını oluşturan Filistinliler uzerinde yapay bir devletti. Bilindiği gibi geçen 31 Temmuz'a dek Kral Hüseyin, FKÖ'nün Filistinliler'i temsil ettiğini kabul etmekle birlikte hem kendi ülkesindeki Filistinli nüfusu hem de Batı Şeria ve Gazze'nin "Ürdün topraklan" olmasını gerekçe göstererek Ürdün'ün de Filistinliler'in temsilcisi olduğunu savunuyordu. Ürdün devletiyle bir konfederasyon çatısı altında birleşecek özerk bir Filistin devleti tasarıları da bu iddiaya dayandınlıyordu. Ancak Kral Hüseyin bu tezi Arap dünyasına kabul ettiremedi, Filistinliler'e benimsetemedi. Batı Şeria ve Gazze'de 11 ay önce başlayan "intifada" (ayaklanma) Filistinliler'in sadece İsrail'i değil Ürdün hükümranlığını da reddettiklerinin canlı kanıtıydı. Filistirfin 4 seçeneği (Baştarafı 1. Sayfada) lan seçenekler bu nitelikte. Bu seçeneklerden herhangi birinin benimsenmesinin uluslararası hukuk açısından anlamlan şöyle özetlenebilir: • İsrail işgali altındaki topraklann BM gözetiminde uluslararası koruma altına alınması: Bu yol, Bırleşmiş Milletler Anayasası'nın 77. ve 78. maddelerinde ongörülen ve daha çok somürge sorununun uygun bir biçimde, "tatlılıkla" çozumu, somurge durumundaki halkın rahatça devletleşebilmesi düşunulerek hazırlanan hukuksal çerçeveye uyuyor. Bu seçeneğin benimsenmesi halinde Birleşmiş Milletler'e önemli görevler düşecek. Her şeyden önce bu toprakları hukuken elinde tutan devlet, yani Ürdün ile BM arasında bir anlaşma imzalanması ve Ürdün'ün bu topraklan BM gözetimine devretmesi gerekecek. Buna bağlı olarak bu topraklan geçici bir süre, yani bağımsız bir devletin organlannın oluşmasına ve ilanınadek "koruvacak", BM adına bir tür "sınırlı hükümranlık yelkileri" kullanacak bir "otorite", bir "koruyucu devlet" belirlenecek. Bölgedeki siyasal ilişkilere bakıldığında bu rol için en uygun devletin Mısır olduğu söylenebilir. Bu seçenek benimsendiği takdirde, uluslararası korumanın uygulanmasını denetlemek görevi ve sorumluluğu, BM Genel Kurulu ile onun otoritesi altında bulunan Koruma (vesayet) Konseyi'nin olacaktır. Ürdün'ün 31 temmuzda, söz konusu topraklardaki hükümranlığını terk ettiğini açıklamış olması bir itiraz gerekçesi yapılabilirse de Ürdün'ün, özellikle FKÖ'nün ısranyla bu topraklar üzerinde meşru bir hukuksal otorite kuruluncaya dek daha bir süre eskisi gibi devletlik gorevlerini sürdüreceğini belirtmesi, herhalde BM ile bu devlet ve korumayı üstlenecek devlet arasında bir anlaşma imzalanmasına hukuksal bir zemin sağlamaya yetecektir. sinde birbiriyle yakmdan bağlantılıdır. Yakın tarihte bazen bu üç j lunun bağımsızlık/hükümranlık açısından birbirinden koptuğu gözlemlenmiştir. II. Dünya Savası sırasında Polonya devleti ortadan kalktığında ve ülke Almanya ile SSCB arasında paylaşıldığındâ Londra'da bir sürgünde hükümet kurulmuş ve bir sure Ingiltere ve ABD tarafından Polonya'nın meşru temsilcisi olarak tanınmıştı. İspanya İç Sivaşı'nı yitiren Cumhuriyetçiler de fasist Franco hükümeünden ayn bir sürgünde hukumet kurmuslardı. * Sürgünde hükümetle birlikte bağımsız devlet ilanı: Yukarıdaki seçeneğin getireceği sorunlann yani sıra siyasal planda İsrail devletinin de tanınmasım gerektirecektir. Buna karşılık İsrail işgali kalkmadıkça Filistin devletinin fiili hukumranlığı hep pamuk ipliğine bağlı olacaktır. • "Geçici hükümet" kurulması: FKÖ çevrelerinde son günlerde ağırlık kazanan bir görüş ise "sürgünde hükümet" yerine "geçici hükümet" kurmak. Bu kavram değişikliğinin gerisinde siyasal, psikolojik kaygılar yatıyor. İspanyol Cumhuriyetçilerinin Meksika'da, Polonyalıların Londra'da kurdukları sürgünde hükümetlerin başansızlığı bu kavramı sevimsizleştirdi. Buna karşılık, Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin ve Güney Vietnam Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin kurduklan "geçici hükümetler" başanlı oldu. ö t e yandan "geçici hükümet" formülü, tsrail devletinin tanınması gibi bir zorunluluk öngörmediğinden Filistin'in çeşitli siyasal kanatlannın da ortaklaşa benimseyebileceği bir çözüm olarak gorünüyor. Ne var ki Filistinlilerin Batı Şeria ve Gazze'de fiilen "kurtanlraış bölgeler"inin olmayışı, durumlarını bir bakıma daha çok birinci ömeğe benzetiyor. Uluslararası hukuk açısından ise "sürgünde hükümet" ile "geçici hükümet" arasında fark yok. Bütün sorun, adı ne olursa olsun kurulacak hükümetin uluslararası kamuoyunda ne ölçude ciddiye alınıp tanınacağında duğumleniyor. (Baştarafı î. Sayfada) Bu bilgilerin ışığı altında, Türkiye'de Özel Harp Dairesi ki, bir yandan ülkücü kuruluşlara, öte yandan ABD'nin kontrgerilla kavramına yakınlığı kamuoyu önünde çok vurgulanmış bir örgüttürvarlığını sürdürürken. oluşturulacak bir teritoryaJ ordunun iran ve Filipinler örneklerinde görülen bir milise dönüşmesi nasıl önlenecektir? Böyle bir örgüt ülkenin yüksek çıkarlarının neler olduğunu kendiliğinden saptamaya kalkarsa, kendine göre bir milliyetçi tanımı yaparsa, tüm ülkede bu örgüt istenmeyen düşünce ve hareketleri sindirmeye girişirse acaba ne olur? Yukarıdaki varsayımın, tümüyle "düşük düzeyli çatışma" kavramıyla çakıştığını belirtmeye gerek yok sanırız. Hazırlanan yasa tasarısında maddelerden birinde, silahlarını satanların 26 yıl hapis cezasına çarptırılacağı, vahim olmayan hallerde bu cezanın 16 ay olacağı da öngörüldüğüne göre, bu örgütteki insanlara silah verileceği de anlaşılmaktadır. Böyle bir örgütün kurulması halinde orada kimlerin kullanılacağı, bunların nasıl saptanıp örgüte alınacakları konusunda 12 Eylül'den bu yana şaşmayan uygulama da bir ölçüt olabilecektir. Görülüyor ki, teritorya! ordu konusu demokrasimizin geleceği ile ilgili en yaşamsal sorunu oluşturmaktadır. Bu durumda demokrasiyi ve çoğulculuğu savunanların, böylesine yaşamsal bir konuda bu denli suskun kalmaları, boylesine önemli bir sorun ile ilgili tartışmaların bir hafta içinde saman alevı gıbi parlayıp sönmüş, bitmış olması gerçekten çok düşündürücüdür Gelışmeler ve özellıkle SHP'deki edilginlik karşısında insan ıster ıstemez "acaba birileri SHP'nin veya önderinın kulağına 'Siz bu işleri fazla kurcalamayın' yollu bir şeyler mı fısıldadı?" diye sormadan edemiyor. EVET/HAYIR (Baştarafı 2, Sayfada) "Düşünce özgürlüğü, basın özgürlüğü, hukuk devletı, demoKratik haklar... Yarım yüzyıldır bunlar ve benzer kavramlar uğrunda verilen savaşımın içindesiniz. Zaman zaman Sysıphos gibi aynı noktaya dönüp yeniden savaşıma giriyorsunuz. Bu sizde bezginlik, umutsuzluk yaratmadı mı?" Nadir Nadi'nin yanıtı bütün bu temel özgürlükler için savaşan ve daha uzun süre savaş verecek olan kuşaklara güc verecek bir nitelikte. Diyor ki: "Elbette zaman zaman yorgunluk yaratıyor. Ama yine sürdürüyorsunuz. Sürdürmek zorundasınız başka türiü olmaz; bazen birkaç kuşağın birbiri ardınca aynı savaşıma girmesi gerekiyor. İstediğimiz toplum düzenine hıçbir zaman ulaşamadık; ulaşılamaz da. Çünkü her zaman daha iyisine ulaşmayı ister insan. Bu beni zaman zaman üzüntüye, umutsuzluğa sürüklüyor. Ama bunun aşılmaz bir şey olmadığına inanıyor ve çabamı sürdürüyorum." Ben, Nadir Nadi'yi, 'Cumhuriyet'te' N' imzasıyla çıkan müzik eleştirilerinden tanıdım. Sonra bir gün Sahaflar Çarşısı'nda "Sokakta Gürültü Var" adlı o küçük, sıcak, etkileyici kitabını satın aldım. O güne dek gazete yazarlığını kücümseyen bir yazın heveslisıydim. Gazetelerde çıkan köşeyazılarını, basyazıları beğenmezdım. Ama Nadir Nadi'nin bu kitabında yer alan, hepsi birer öykücük, birer kısa deneme niteliği taşıyan, daha önce gazetede çıkmış yazılarını toplu olarak okuyunca gazete yazarlığının gücüne, kalıcı olabilme yetkinliğine inandım. Doğrusu, beni gazete yazarı olmaya iteleyen Nadir Nadi gibi yazmak isteğidir. Benim örnek aldığım gazete yazarlığı Nadir Nadi'ye özenerek oluşmuştur desem yanlış olmaz... Uzun yıllar 'Cumhuriyet' dışındaki gazetelerde çalıştım. Örneğin Ahmet Emın Yalman'ın 'Vatan'ında köşeyazarlığı yaptım. 1956'da başlattığım gazete yazarlığımın en iyi bulduğum parçalarında Nadir Nadi'nin etkisi açıkça görülür. Önce Atatürk'e karşı duyduğumuz sevgi ve bağlılık ki bu yalnızca bir duygusal yaklaşım değildi. Akıl yoluyla, sağduyuyla, bilinçli benimsenen bir kararlılıktı. Basın dünyamızda başka yazarlar, başyazaıiar da vardı. Ama onların en ünlülerinde bile hoşlanamadığım yanlar buluyordum. Bu yüzden, Türk diline özen gösterme, Türkçe sözcüklere yazılarımda yer vermem yüzünden Vatan basyazarı Yalman'ın uyarısı ile de karşılaşmıştım. 'Ama efendim bu sözcükleri Sayın Nadir Nadi Bey de kullanıyor. Ne var benim de kullanmamda' dediğimde, Yalman'dan aldığım yanıt, 'Nadir, aşırıdır' olmuştu! Atatürk devrimini savunmakta; Türkçeyi savunmakta; demokrasiyi, özgürlüğü, uygarlığı savunmakta; insanca bir düzenin kurulmasını savunmakta; gerçekleri dile getirmeyi savunmakta; sanatı, edebiyatı savunmakta, en üstün değer bilmekte; toplumu da böyle bir aydınlığa götüımeyi özlemekte beraberdik, daha doğrusu genç bir yazar olarak ben, Nadir Nadi'nin yanındaydım, yolundaydım. Bugün, 'Cumhuriyet'in bir köşesinde yirmi yıldır sürekli yazma olanağına kavuşmanın eşsiz mutluluğunu duyuyorum. Doğallıkla da yirmi yıldır usta bir yazar, sevgi dolu bir dost; daha doğrusu eşsiz bir arkadaş saydığım Sayın Nadir Nadi ile birlikte aynı safta savaşım vermenin büyük sevincini de... Öyleyse. hep birlikte daha nice yıllara... OKT4YAKBAL Bu dersi tsrail'den önce çıkartan Kral Hüseyin, Batı Şeria ve Gazze'yi Filistinliler'e bıraktığını açıklarken Ürdün'ü güvence altına almayı amaçhyordu. Ama eğer, FKÖ gelip devletini kuramazsa Ürdün hâlâ oradaydı vi son sıralarda bu kez daha değişik bir temel üzerinde öngörüldüğü • "Sürgünde hükümet" kurulşekliyle bir "ÜrdünFilistin ması: Uluslararası hukukta, ülke, Konfederasyonu" olası bir seçe devlet ve hükümet kavramlan banek olarak kenarda duruyordu. ğımsızlık/hükümranhk çerçeve Career Opportunities with NCR We are lookıng for new graduate candıdates tofıil the follovvıng posıtıons ın Istanbul Sales Representative for marketing of the plast'C cards and the related equipment vvithin the Systerredıa Sales Department. Fınance and Admınıstratıon Department, Account Processing Specialist for Credıt Control vvithin the Fınance and Adminıstratıor. Department The positions require: • a successful educatıonal background wıth a unıversity degree ın related fıelds, • maxımum 2 years job experıence • vvıllıngness to assume a dynamıc range of responsıbilıtıesin a fast grovvıng organizatıon. • a good command of Englısh language, • maxımum age of 26, • completıon of mılıtary servıce for male candıdates Please apply wıth one recent photograph in vvritıng or in persontoPersonnel Manager. NCR Bilgi Işlem Sistemleri A.Ş., Meclisi Mebusan Cad. 57, Fınchklı, Istanbul. Phone (1) 151 72 20 (15 lınes) All applications will be treated confıdentially Local Purchasing Specialist vvithin the N C R B İ L C İ İ Ş L E M S İ S T E M L E R İ A . Ş . KİRALIK ARANIYOR Altı aile, konut olarak kullanmak üzere Çiçekçi, Salacak, Harem, Kuzguncuk, Beylerbeyi veya Cankurtaran'da insaflı fiyatlarla aynı apartmanda altı kiralık daire birden anyor. Tel: 512 05 05'den 423 vılda bir yenileniyor. Konsey, mayıs 1964'te kuruldu. Tüzuğünde her yıl mayıs ayında toplanması ongörülmuşken, mücadelenin yarattığı güçlüklerden ve gerilla örgütleri arasındaki goruş ayrılıkları, çatışmalardan otürü bu öngoru düzenli bir şekilde yerine getirilemedi. Halen Cezayir'de süren ve Konsey'in bu güne dek gerçekleştirdiği en onemli toplanı sayılan toplantı, 19. toplantı oluyor. Filistin Ulusal Konseyi'nin yetkileri arasında FKÖ'nün "anavasası"nı belirleme, değiştirme ve Konsey'in merkez yurutme kurulunu seçme yetkileri bulunuyor. Konsey, toplantı halinde olmadığında yetkilerini "Filistin Merkez Konseyi"ne devrediyor. Ulusal Konsey'in, başkan, iki yardımcısı ve Konsey Genel Sekreterinden meydana gelen dört kişilik bir Başkanlık Divanı var. Filistin (Baştarafı 1. Sayfada)