Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
6 EYLÜL 1987 CUMHURİYET/7 Gokyüzune resim yapanlar Berlin'in 750. yıl şenlikterinde görkemli bir havaifişek gösterisi yapan 73 yaşındaki Tamon Aoki, işinin basit bir show değil sanat olduğunu söylüyor ve "Gökyüzüne resim yapıyoruz. kolay mı?" diyordu, GÜNER YÜREKIİK BAT1 BERLLN Berlin'de Berlinliler de ne guzel bir hafta geçirdi. Asnn en soğuk ve en yağmurlu yaz aylannı yaşatan kara bulutlar çekilmiş, yerini insan halinden anlar tatlı ve güleç yttziü bahar havasını brrakmıştı, gflneş pınl pınl, yaşam cıvıl cıvüdı. Mesire yerleri ve alışveriş merkezleri, parklar ve caddeler açık havaya kapağı atmış insanlarla dolmuştu. Geç gelen yazı bir daha göremeyecek olmanın te laşı içindeydi sanki herkes. Güneş biraz sonra hain bulutlara tutsak düşebilirdi yenidcn. Berlin, 750 yıllık tarihinin belki de en hareketli günlerini yaşıyordu. Üç günün içine o denli çok etkinlik sığdırılmıştı ki, insanlar hangisini izleyeceklehne karar veremiyordu. 26 ülkeden yüzlerce fırmanın katılmasıyla uluslararası dev bir fuar acılrnış, zaten yetmeyen otel kapasitesine 300 kilometre uzaktaki "tivar" kentlerden takviye yapılmaya çalışılrruştı. Dijital teknolojideki son devrimlerin sergilendiği radyo ve TV fuarına gelen konuklann Hannover gibi "en yakııı" kentlerde gecelediklerini haber veriyordu gazeteler. Kendi dalında dünyanm en büyük fuan olduğu söylenen bu teknolojik resmi geçidi iki gün içinde ziyaret edenlerin sayısı 100 bini aşmıştı. RadyoTV liyordu. Avrupa'da ilk kez böyle görkemli bir havaifişek gösterisi yapılıyor, bu sansasyonel olayı görebilmek için hafta sonunda yüzlerce otobüs Berlin'e turist •taşıyordu. Tempelhof Askeri Havaalanı, yastığı, yorganı, şiltesi, programlan sürekli olarak bu portatif sandalyesi, yiyecekdev fuardan canlı yayınlar yapı içeceğiyle gelen binlerce kişi tayor, sergi sahasını dolduran tek rafından daha günün erken sanoloji meraklılan ziyaretçi rekor atlerinde dolmaya başlamış, lan kınyorlardı. Fuann yanı sı 21.30'da fişekler ateşlendiğinde ra aynı günlerde 750. yıl şenlik olayı yerinde izleyenjerin sayısı leri de zirveye ulaşıyordu. 800 bine ulaşmıştı. İki milyonluk "Mytos Berlin", "Berlin, Berlin, o saatlerde boşalmış, TemBerlin" gibi kentin tarihine iliş pelhof'a taşınmış gibiydi. 500 kin görkemli sergiler zaten yerli metreye kadar yükselen Japon yabancı herkesin ilgisini yeterin harikası havaifişekleri Doğu'da ce çekmekteydi. Bir gün fuan ve Batı'da, balkonlarda ve caddolaşan, ertesi gün bu sergileri delerde seyredenlerin sayısı ise gezebiliyor, akşama da 400 bin kadardı. Berlin Radyo"Sternstünde" (Yıldızlar Saati) su havaifişek gösterilerine canlı adlı 300 fıguranh bir revuyü iz yayınıyla eşlik ediyor, penceresi, leyebiliyordu. "Siegessaeule" de balkonu açık hemen bütün evlernÛen zafer anıtının altındaki ge den bu radyonun çaldığı "atmosniş meydanda düzenlenen fere aygun" klasik müzik sesleri "Sternstünde"nin geçen hafta so geliyordu. Klasik müzik eşliğinnu 4!sü ve sonuncusu sunulmuş de havaifişeklerle gökyüzü rentu. Berlin ve Alman tarihinin gârenk ışıklara bürtlnüyor, Jamüzikal sahnelerle temsil edildiği pon ustalar Berlin semalarına bu revüler, havalann kapalı ol çizdikleri çiçek, yaprak, ağaç, duğu günlerde bile 20 bin kadar bahçe, şelale, dağ, nehir gibi deseyirciyi portatif tribünlere cek senlerle ilkbahar, yaz, sonbahar meyi başarabilmişti. kış mevsimlerini canlandırıyorlardı. 73 yaşındaki havaifişek usBerlin 7İÖ. yıl şenlikletası Tamon Aoki ulkesinde dürinin doruk noktasını bir gün zenlenen geleneksel yarışmalarsonra, 30 ağustos pazar akşarnı da babası gibi nice ödüller almışyaşayacaktı. Japonya'dan tam 19 tı ve yaptığı işin basit bir şov dehavaifışek ustası getirilmiş, bu ustalann kendi elleriyle hazırla ğil, bir sanat olduğunu söylüyor"Gökyüzüne resim dığı tam 7314 fişek Berlin sema du. yapıyoruz, kolay mı" diyordu. larını gündüze çevirmişti. Ustalann her birinin üç ay emek vererek hazırladığı fişekler 500 Gökyüzüne yapılan resımter, metreye kadar ytıkselebiliyor, Berlin Duvan'nı aşmış, iki ayrı sonra bir renk cumbüşü haiinde kenti, 1.5 saat için buieştirmiş500 metrelik bir alana dağılabi ti. Bertin'den ParisHen Terörîstlerîn güvendiği dağlar Seslerini âuyurmak isteyen teröristler basın ve TVlerin geniş yer vereceğine güvenerek bu yollara başvuruyor. Başka bir deyişle iletişim kanallan istemeyerek teröre alet oluyor. YetkilUer bu tür olaylann etden geldiğince küçük gösterilmesi gerektiği kanısında. SABETAY VAROL PARİS "Bogaz kıyısında rakı içme" önerilerini geri çevirme yollannı araştırmakla meşgul olduğumuz ağustos ayının tatil günlerinde, tum Babıali gazetelerinin baş sayfalannda yer alan bir haber huzurumuzu iyice kaçırmıştı. "Dısardan getirme" parayla, ucuz sayılacak bir fıyata mal olduğu için her fırsatta binmeyi ihmal etmediğimiz Bostancı Kabataş deniz otobusunde gazetelerin yapraklann karıştınrken "muttali olduğumuz" bu habere göre, Paris'in Orly Havaalanı'nda, Dünya Gureş Şampiyonası için ClermontFerrand'a gitmek üzere uçak değiştiren Güreş Milli Takımımız bombah bir suikast girişimine hedef olmuş, bir ihban değerlendiren Fransız güvenlik makamlan saldınyı son dakikada engelleyerek bombayı imha etmişti. Güreş Milli Takımımız gerçi yıllardır altın ya da gümüş madalya yüzü görmuş değildi, ama her şeye karşın gureş sporunun Türkiye'de neredeyse yan dinsel bir saygınlığı var. Bu sporun temsilcilerine karşı yapılmak istenen kanlı saldırı, Japon judo ya da sumo güreşçilerine, Amerikan beyzbolculanna, Fransız bisiklet koşucularına ya da Kenyalı, Etiyopyalı maratonculara yapılan saldırıdan farksız, tahrik gücu yüksek bir meydan okuma anlamına geliyordu. Bu koşullarda, Türkiye'yi ayağa kaldıracak bir kendi gözleriyle görerek saptayacak konumda olan kişiydi. Aynı görevli Orly Havaalanı'ndan her gün yaklaşık 80 bin kişi geçtiğini, bunlar içinde aceleci, dalgın, damar sertliterör eylemi Paris'in Orly Hava ğinden mustarip yahut da akla alam'nda "son dakika" golüyle gelebilecek çeşitli nedenlerle e$engellenirken biz tstanbul'da ne yasım unutan 45 kişi bulunmaarıyorduk? sının normal olduğunu, 1983 yiHaberlerin metinleri okundu hmn 15 temmuzunda meydana ğunda, az çok alışık bir goz, içe gelen kanlı Orly katliamından rikte bir şeylerin eksik bırakıldı beri "sahipsH" görülen bu cisimğını hissedebilirdi. Ama sekiz sü lerin bir iki anonstan sonra imha edildiğini söyledi. tun üzerinden atılan baslıkların durup dururken oralara konduTerör eylemlerinin yayıbnasınrulması da olacak şey değildi. dan, yaym organları ve TV'lerin Evet sayın ukurlar, görduğü dolayh biçimde sorumlu tutuldunüz tüm o başlıklar saygıdeğer ğu günumüz koşullannda, bu tür Babıali basımmızın saygıdeğer saldınlara basının geniş yer vetemsilcileri tarafından yok yere rip vermemesinin gerekliliği taratılmıştı. Tatil dönuşü Paris'e do tışıhyor. Mevcut tezierden birint ner dönmez ilk işimiz, Orly Ha göre, seslerini duyurmak isteyen vaalanı'nın Hava ve Sınır Polisi teröristler, basın ve TV'lerin ge(P.A.F.) merkezini aramak oldu. niş yer vereceğine güvenerek bü Genel alışkanlıklara aykırı ola yollara baş vuruyorlar. Başka bir rak bize adını sanını vermekten deyişle, iletişim kanallan, istemekaçınmayan komisere, gureşçile yerek teröre alet oluyor. Bu tezih rimize yapılan başarısız saldırı sahiplerine göre basın, söz konugirişimi konusunda "binu geç su olaylan elden geldiğince ktK kalmış olmakla birlikte" bügi al çültmek suretiyle teröristlerin mak istediğimizı, çünkü ülkemi amaçlanna set çekmeli. Haber zin basınında bu konuya geniş yayma özgürlüğü ilkeleri ile bağyer ayrıldığını söyledik. Görevli daşmaktan uzak bu tez elbette başlıbaşına geçerlı olamaz. Ankomiserin küçük dilini yutmak cak, bir doğruluk payı taşıdığı, üzere olduğunu, telefon hatlarımedyaların belli kuraİlara uyma nın çıkarttığı hafif çızırtılı sesten zorunda olduklan da şüphe göanladık. "Bize bö}1e bir bügi intürmez. tikal etmedi, raporlarda da boyle bir şey yok" şeklinde, Fransız lnsarun "özgüriük fazlaugV'ndan şikâyete gönlünun el vermizahına uygun yanıtlar aldık görevli komiserden. Çünku böyle mediği ülkemizde, 7'den 70'e herbir şey olsa, muhatabımız guven kesin "Orly Havaalanı'nda gülik görevlisi, söz konusu bilgiyi rcşcilerimize başansız bir suikast raporlardan değil, büyük olası gjrişiminde bulunuldugu" şekIıkla kendi elleriyle infilak ettir linde yanlış bir bılginin bir çeşit "kurban"ı olmasına da doğrusu diği cismin tahrip gücü yüksek patlayıcı madde ihtiva ettiğini gönlümuz hiç elvermiyor. 800 BİN KİŞt tZLEDt Japonya'dan getirilen 19ustanuı haztrladığı 7314 fyek Berlin semalamı gündüze çevintiğinde, muhteşem olayı izleyen 800 bini aşktn kişi yülarca unutamayacakları bir gösteriye tanık oluyordu. Her biri üç ay emek verilerek hazırlanan flşekler 500 metreye kadar yükseldikten sonra, bir renk cümbüşü hattnde 500 metrelik bir alana dağıhyorlardu Atma'dan Kobe'den 'Türk gibi sigara içiyorsun' Türk kelimesi yabancı dillerde en çok "Türk gibi çok sigara içiyorsun" cümlesinde geçiyor. Yanı Rus diliyle: "Kunt kak turok". STELYO BERBERAKtS ATtNA Atina'daki Yabancı Gazeteciler Derneği'ne yaklaşık 140 muhabir kayıtlı. Bunlann yansından çoğu Yunan uyruklu olup yabancı gazetelere haber geçer. Diğer yansını da Yunan kökenli yabancı uyruklular ya da öz be öz yabancdar oluşturur. Atina'da görev yapan bu yabancı muhabirler, genellikle Türkiye Yunanistan ve Kıbrıs konulanndan sorumludur. Bu nedenle sık sık Türkiye ve Kıbns'ı ziyaret ederler. Daha doğnısu "bölgeyi kolaçan" ederler. Yurtdışında yasadığınız zaman eğer o ülkenin dilini bilmiyorsanız, zaman zaman o konuşulanların arasında bir Türk' kelimesini duymanız mümkündür. Atina'daki yabancı basın mensuplan arasında Hollandahlar, Danimarkalılar, Ispanyol ve ttalyanlar gibi bir çok ülkenin basınını temsil edenler var. Bunlar aralannda genel olarak tngilizce konuşur, ancak Yunanistan'daki yabana muhabirlerin çoğu Helenceyi de anadili gibi konuşur. tşte bu hem Ingilizce hem Helence bilen öz be öz yabancı muhabirlerle bir içki sofrasında muhabbet ederken kendi ülkelerinde konuşulan öz dilkrinde "Türk" kelimesi geçen deyişler olup olmadığım gündeme getiren bir olay oldu. Arkadaşlardan tspanyol olanı, kadehini kaldırdı ve nükteli birsekilde bize bakarak, "Por la Confusion del Turcoooo" dedi ve gülmeye başladı. Hemen ardından bunun ne demek olduğunu kendisine sormak gereksinimini duyduk. lspanyol özür diledikten sonra bu deyimin kendi memleketinde içki içilirken bazı köy sakinleri tarafından hâIfl tekrarlandığını söyledi. Ama artık 'matrak' olsun diye kullanılıyormuş. Anlamına gelince, "haydi Osmanldan dağıtmaya gidelim'miş. Meğer, haçlı seferleri döneminde Osmanlılarla savaşa gitmeden önce haçlı askerleri içki bardaklannı kaldırarak, "Por la confusion del Torco" diye diye muharebeye giderlermiş. Işte o dönemden gunümüze kadar gelen, ancak artık lspanya1 daki yaşh köy sakinleri tarafından halen 'matrak' olsun diye böyle kadeh tokuşturulurmuş... lspanyol muhabir buiîları bize anlatırken aklına içinde "Türk" kelimesi bulunan başka deyimleri de sıraladı. Örneğin Ispanyada portatif yataklara "cama tnrco" yani "Türk yatagı" denirmiş... Ama bunun nereden kaynaklandığı belli değilmiş. İspanyollar bir de "cabeza de tureo" deyimini kulanarak "haksızlıga ugramış çocuk" anlamına "Türk kifası" diyorlar. Sohbet koyulaşınca, lspanyol meslektaşın yanında oturan Italyan muhabire aynı soruyu yöneltiyoruz. ltalyan, "Tabii, bizde de var böyle deyünler" diyor. Ve sıFnmare come un rurn h y m : co." yani "Tbrk gibi çok sigara içen" anlamında kullanıhrmış... Bir de "Mamma lı Tnrchı..." deyimini, "Annecigim Türkler geliyor" anlamında kullananlar daha çok Güney Italya'da yaşarmış. Fransız muhabir sohbete dalarak, kendi dillerinde "Türk gibi kuvvetli" anlamında "fort comme un tmrc" deyiminin Fransada halen kullanıldığım söylüyor... Sıra Almana geliyor.. Kendi ülkelerinde haddinden çok çalışana "Arbeiten wie ein kummelturke" derlermiş. Yani "Türk gibi çok calışan" anlamında kullanılırrruş. .\lmanlar bir de "Daha önceden planlanmış bir körülttk" için "Etwss ist geturk" deyimini kullarurlarmış. Sıra Bulgar muhabire geliyor. Bulgaristan'da da Türk tatüsı anlamına "Kato tursko' ve "Türk kadını gibi" anlamına "kato Turska hanım" deyimlerinin halen kullanıldığım söylüyor. Rus muhabir de aynı ttalyanlar ve birçok Batılı dillerindeki gibi "Türk gibi çok sigara içiyorsun" anlamında "Kunt kak turok" deyimi ile "çok stcak" olduğunu anlatmak için "Türk hamamı gibi" anlamına "Tureckaya banya" derlermiş... Danimarkah ise bir yerde yangın çıkıp itfaiye arabalan siren çala çala yaygara yapmaya başlarken, "Türk müzigi gibi yaygara sesi" derlermiş. Danimarka1 da aynca "Türk gibi kızgın" deyimi de kullanıhrmış.. Yunanistan'da ise, içinde 'Turk kelimesi olan 45 deyim kullanılıyor. Örneğin "öyle bir kızdım ki vallahi Turk gibi oldum" anlamında "Egina Turkos" deyimi çok yaygın... 1974'den sonra her ne kadar da "HelenikoD" olarak değiştirildiyse de kahvelerde halen "Bir Türk kahvesi" anlamında "Ejıa rurkiko" deniyor... Ama bu zaten Avrupa'nın her yerinde böyle biliniyor... Yunanhlar bir de "Türk fesi" yani "kendine ait olmayan bir işe durup dururken sahip çıkma" anlamında "Turkiko fesi" deyimini çok kullanırlar. Son olarak Amerikalı arkadaşımız bu soruya yanıt veremeyeceğini, çünkü aklına hiçbir şey gelmediğini söyledi. Ancak ertesi gün telefon ederek "Amerikan deyim kitabına baktım" dedi ve 'Turkle ilgisi olan "turkey" yanr "hindi"yi örnek verdi... Bir de ekledi: "To talk like Turkey" ne demek biliyor musun... diye sordu. "Herhalde hindi gibi ses çıkaran mı?" dedik. "Hayır" dedi "Bu Amerikalılar arasında samimi konuşmak anlamına gelir" dedi ve kahkahavi bastı... • Çalışanların yirmi gün yaz tatili izni . vardı. Her yıl olduğu gibi bu yıl da kimse tümünü kullanmadı izninin. Ayıptı öyle çok tatil yapmak! GÜVEN KÜLEKÇİ JAPON YA Ağustos, okulların tatil olduğu, çalışanlann izne çıkttkları aydı. Herkesin "güneşin kulağuıa kıpkırnuzı bir karanfil" taktığı günlerdi. Ağustosböcekleri; Japoncasıyla "semi'ner avaz avazdı. Erkek çocuklar, uzun bambu sopalanna takılı ağlar ellerir.de "semi" avma Japon ıısıılü tatil ZürihHen çıktüar. "Semi"ler, kanar>'alar gibi kafese konup evlere, yataklann başucuna taşındı. Anneler babalar, "Bunlar da ne oluyor evin içinde? Zalen dışardaki gürultüleri yeter" demediler. Onlara göre. "semi"lerin sesleri serinlik veriyordu, rahatlatıyordu insanı. Ve bizlerin bunu anlaması çok zordu' Uyanydı ağustos. Herkes, birbirine armağanlar verdî. Mağazalar armağan paketleri hazırladı. En çok yelpaze satüdı. Bir yelpaze iyilik, güzellik dilemek içindi. Su yerine soğuk çaylar. soğuk kahveler içildi. Soluk soluğa, liselerarasi beyzbol rurnuvası izlendi. Trenler doldu doldu Koshien Stadı'nda boşaldı. Şans PL Lisesi'ne güldü. Hatıra diye, Koshien Stadı'nın topraklan torbalara dolduruldu. Çalışanların yirmi gün yaz tatili izni vardı. Her yıl olduğu gibi bu yıl da kimse tümünu kullanmadı izninin. Ayıptı öyle çok latil yapmak! En çok uç ya da beş günlük izne çıkıldı. Herkes iznini ağustosun ikinci haftası aldı, memleketine gitti. Trafik sıkıştı. Radyoda. televizyonda haber oldu. Budist inanışa göre, olenlerin ruhları memleketle» rine dönecekü. Bu, "Bon" bayrarruydı. Evler, mezarlıklar temizlendi. Sofraya ölen . ler için de bir tabak kondu. ' Mezarlıklara yiyecekler taşındı. Üzumler, karpıızlar. bir parça yosuna sanlmış pirinç topakları... Tapınakların bahçelerine yüksekçe bir kürsü kuruldu. Kırmızı kalm çizgili beyaz örtülerle çevrelendi. Bambu dallarıyla süslendi. Ruhlar yollannı koiay bulsun diye yüzlerce binlerce fener yakıldı. Kadınlar. çocuklar kimonolannı giydiler, yelpazelerini aldılar, geldiler. Kürsüden en kıvrağından şarkılar söylendi, miızikler çalındı. Herkes, halka oldu başladı Bon dansı. Üç gün sonra da, ruhlar öbür dünyaya geri dönduler uğuriama törenleriyle. Ateşler yakıldı. Uzayan yaşam Biz sağlık bütçemizi düşürmeye veya oradan başka kaynaklara aktarmaya devam ederken elinoğlu bıraktı parasal yönünü; kimin, neden dünya değiştirdiğini incelemeye etek dolusu para harcıyor. DOGAN ABALIOĞLlT ZÜRİH Yüzyıhn başmdan bu yana sağhğımızda neler değişmedi ki.. Isviçre'de hanımların yaşı 52'den 79'a, beylerin ki ise 49'dan 72'ye çıkmış. 1900'lerdeki fark 3 iken, şimdi 7 olmuş. Orantı böyle sürerse, yani zayıf cins kafamızın etini yemeye devam ederse, biz egemenlere fark atmaya devam edecek demektir. Bireyin bu yıllan tutturabilmesi için sürekli kontrolde olmak zorunda. Böylece riziko faktörü, özellikle kanser, kalp ve damar hastalıklarında erken saptama veya önlem almayla duşürulebiliyor. Bu da sağlık kurumlannın en son verilere göre donatımıyla eşanlamlı. Yani parası olan düdüğünü daha uzun süre öttürebiliyor. Biz sağlık bütçemizi düşürmeye veya oradan başka kaynaklara aktarmaya devam ederken elinoğlu bırakın parasal yönu, kimin neden dünya değiştirdiğini inceliyor. Bulaşıcı hastalıklardan ölenler; yüzde 20.4'ten 0.6'ya ve sırasıyla kalp ve damar 14.0"dan 46.8'e, kanser 6.4'.ten 26.2'ye, solunum organlannda 14.2'den 4.9'a inmiş veya çıkmış. Değişen koşullar, tıptaki ilerleme, etkili ilaçların bulunması, bulaşıcı hastalıklardan korunma yöntemleri nedeniyle yaşamın neredeyse yanmdan 3 çeyrek asra tırmanması sevindirici. Ancak bu ilerleme mavi gezegenimizde yüzeysel sorunlar yaratıyor. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri J. Perez de Cuellar'ın temmuz ortası Zagrepli Matej Gaspar bebesini 5 milyanncı kişi olarak kucağına aldığında, kara kara düşünceli olması, bizleri yersizlikten tek ayak üzerinde düşlemesinden mi dersiniz? Gerçi bir yandan da birbirimizi yiyioruz, ama diğer yandan da hiç boş durmuyor, üremeye devam ediyoruz. Elbette bir gün Nevvton'a taş çıkarır, yer çekimini belli bir süre etkisız küacak yöntem buluruz. A'ydı H'ydi bombalar yerine, yakmadan yıkmadan milleti merkezkaç gücüyle uzaya fırlatır, kendini sağlam kazıga bağlayanlarımıza yer açarız. Ama o zamana kadar AIDS'den mi medet umaeağız, yoksa silah tuccarlannın sırtını mı sıvayacağız? Montpeflier'den Baeak Kesen sokağından Antigone mucizesine taneye bağlı evlerde oturtuluyor. Müzik, dans ve sinema festivalleri ile pınl pınl, çok güzel bir Akdeniz Öğlen akşam yemek servisı, kenti olan Montpellier'de çok da ilginç bir sokak var: Bacak Kesen ayaklanna kadar yapılıyor. Amsokağı. Ortaçağda kadavra kesip biçen tıp öğrencileri, doğradıklanm dahabulansın kapıya dayanması, sersonra bu sokağa fırlatırlarmış. vise gelen belediye görevlisinin MİNE G. SAULNIER FRANSA Beline kadar inen düz san saçlanndan ağzına bir tutam almış, iştahlı iştahlı emiyor. Bir elinde kara kalem, bir elinde ak kâğıt, guzellikler resmediyor an canım. Erkek olmadığıma müthiş hayıfianıyorum. Tannnm soğuk iklimli kuzey ülkelerine teselli ikramiyesi olarak çıkardığı bu havvanın biraz ötesinde ise, Afrika cehennemlerinden ipini kopartıp kapağı Montpellier'e atacak beceriyi gösterebilmiş sivri bir zenci. Otuz derece sıcağa alayla meydan okuyan yün takkesinin altında sırım gibi. Şişelerin içine boyalı tuzlardan tablolar yapıyor. Büyüklü küçüklü, irili ufaklı onlarca şise. Bir cerrahınki kadar çabuk ve emin hareketlerle azıcık mavi tuz boşaltıyor şişenin içine, az biraz da beyaz. Usturubuyla sallayınca şişeyi, aaa, deniz oluyor tuzlar. Sonra kırmızı, gri, kara tuzlarla dolduruyor ağzına kadar ve mantar bir tıpayla sıkıca kapatıyor. Saat gecenin dokuzu. Oysa gündüz gibi. Yalnız yayalara açık, pembe beyaz kaldınm taşlanyla döşeh' bu meydan, Montpelüer'nin göbeği. Adı Esplanade. Sağ yanında kocaman bir park. Parkın ortasında bir kameriye. Bosc namlı bu kameriyeden bir çigan müziğinin nağmeleri yükseliyor. Rastgele bir çigan orkestrası değil bu. Üyeleri Ermeni, Türk ve Yahudi.. diye tanıtıldı. Boğaziçi yamaçlarından Ukrayna yaylalanna, Tuna kıyılanna uzanan nağmeleriyle, belediyenin hesabına iki saat konser veriyor halka. Biletsiz, ücretsiz. Her hafta başka bir tür, başka bir orkestra. Aynı gezinti bahçesinin özellikle göze batmayan bir başka köşesinde, 1985 yılında dikilen bir Ermeni anıtı yer almakta. 1915'te "vahşi", "gaddar" Türkler tarafından maydanoz gibi kıyılan, inek sütünden daha ak "vicdanlı" ve de çok "hicranh" Ermeni şehitlerinin taze soğanlı anısına falan filan yazıyor ustünde. Canım mücver istiyor. Montpellier, son yıllarda yaptığı sanatsal ve teknolojik atılımlarla adından çok söz ettiren bir kent. Belediye, yaşh ve kimsesizlere yemek çıkartıyor. Bu kişilerin daha da düşkün olanlan, özel bir alarm sistemiyle doğrudan has ya da yaşh kişinin zile dokunmasıyla bir oluyor. Kent merkezine işleyen tüm otobüsler gençlere, işsizlere ve zarif bir biçimde "üçüncü yaş" diye adlandırılan kesime, yani yaşlılara bedava. Ermeni Dayanışma ve Kültür Cemiyeti'nin onur uyesi olan Başkan Freche, "Floransa, söhretini Medicilere borçludur. Montpellier de bana borçlu olacak" diyor. Keskin zekâsı, tarihte olumlu iz bırakan insanlann, bu başanya sanat yoluyla daha kolay ulaştıklarını kavramış. Bu düşunceden yola çıkarak, Montpellier'de son on yüdır gerçekleştirilen en görkemli yatırım, ünü büyuk boyu ufacık Katalan mimar Ricardo BofiD'ın biçimlendirdiği olağanustü bir semt: Antigone. Yirmi beş bin dönümluk bir araziye yayılan ve iki bin konuttan oluşan bu dev inşaaı, "Architectonique" adı verilen yükte hafif, dayanıklıhkta ağır, yepyeni bir beton türü ile gerçekleştiriliyor. Antigone, adı gibi görunümü de antik Roma mimarisinin çizgilerini taşıyan bir koca semt. Agora, Bınyıl, Altın Sayı adlı nefis meydanları, dev Roma sütunlan ile MontpeUier'yi XIV. Louis'den bu yana gördüğü en görkemli yapıtlara kavuşturuyor. Fakat asıl şaşkınhk, bu olağanustü güzellikteki binalann buro ya da en süperekstralüks apartman daireleri olmadığım anlayınca başlamakta. İki bin konutun yüzde 65'lik bölümu, belediyenin ucuza kiraladığı sosyal konutlar. Daha henüz yapımı tamamlanmadan dünyanın dört bir yanından gelen televizyon ekiplerinin filme aldığı, turistlerin ziyaret edip mimarhk fakültelerinin üzerinde incelemeler yaptığı Antigone kompleksi ile Ricardo Bofill, Avrupa'nın en güzel HLM'lerini (dar bütçeli aile konutları) gerçekleştirmiş oluyor. Kuruluş tarihi kesinlikle bilinen ender eski kentlerden biri olan Montpellier, geçen yıl 1000. yaş gününu kutladı. Aynca, 1280'de kurulan Avrupa'nın en eski "uygulamalı" tıp fakültesi unvanını da elinde tutmakta. Bugün "eski kent" diye anılan bu fakülte çevresinde dolaşırken, bir sokağın adı dikkatimi çekti: Bacak Kesen sokağı. Ortaçağda kadavra kesip biçen tıp öğrencileri, derslerini bir guzel çahştıktan sonra doğradıklan bacakları, kolları dershanenin pencerelerinden bu sokağa fırlatıverirlermiş. Yedi yüz yıllık tıp fakültesi, Antigone'u ve dunyaca unlenmeye başlayan müzik, dans ve sinema festivalleri ile Montpellier pınl pınl, çok güzel bir Akdeniz kenti. Sakinlerinin arasında epeyce de Turk var. Buralara da gelmişiz, oh canımıza değsin. Belediye başkanının Ermeni anıtma selam olsun! DOSTLAR BAŞINA Antigone 'un sosyal konutlarmdan bir keüt. Bu dairelerde Işçiier, işsizUr ve dargeürti memurlar oturuyor, oturaco*. Antigone, adt gibi görunümü de antik Roma mtmarisinin çizgilerini tafiyan bir koca semt. Böyle sosyal konut dostlar basına.