25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CifMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER şecektir. Yapılan bir araştırmada, belediye başkanları hakkında bugüne kadar açüan dava sayısının (2073)e ulaştığı, (33) belediye başkanınm rüşvet, yolsuzluk, zimmetine para geçirme gibi suçlardan yargılandığı belirtiliyordu. Aralarında yirmi yıl ağır hapis cezasına çarptırılmış, yıllardan beri kaçak, ama görevden uzaklaştınlmanuş belediye başkanları vardı. Yolsuzluklan sayıhp dökülenlerin büyük çoğunluğunu ANAP'lı belediye başkanlan oluşturuyordu. Hakkında çoğu Danıştay'dan geçmiş on sekiz yolsuzluk dosyası olan, ama iki yıl görevde tutulan ANAP'lı bir belediye başkanı için kendilerine yöneltilen sorulara Sayın Başbakan ve görevli tçişleri Bakanı "belediye başkanları halk tarafından seçilmiştir. Haklarındaki iddiaların çok dikkatli bir şekilde incelenmesi Iazımdır. Anayasadaki yetkiyi bunu yapmadan kullanmak doğru değild i r " yanıtını veriyorlardı. Bu sözler bir inancı ve içtenliği yansıtmıyordu. Çünkü bir süre sonra Bakanlar Kurulu'nun, yetki yönünden yasal dayanağı kuşkulu ve iptal edilmesi için o tarihte yargıya başvurulan (283) sayılı kanun hükmünde kararnamesi, Resmi Gazete'de yayunlanarak yürürlüğe giriyordu. Garip bir rastlantı sonucu mu idi? Hayır. Yürütmenin durdurulması kararları yasa gereği ancak bir idari karar veya işlemin "açıkça hukuka aykın olması" halinde verilebileceğine göre, Danıştay Nöbetçi Dairesi'nin sözü geçen belediye başkanı için verdiği yürütmenin durdurulması kararı, olayı nesnel olarak değerlendirmede herhalde yararlı olacaktır. Bir başka örnek: ANAP'lı Izmir Merkez tlçe Belediye Başkanı partisinden istifa etti. Basında yazılanlara bakılırsa, başkan hakkında bir soruşturma da yoktu. önce paıtinin o il merkez ilçe başkanı, belediye başkanırun görevden uzaklaştınlacağını söyledi. Gerçekten o günün akşamı, Izmir Merkez İlçe Belediye Başkanı tçişleri Bakanı tarafından görevden alınıverdi. Anlaşılan, parti çıkar ları, başkalarına verilecek gözdağı, demokratik kurumlann ve kamu yarannın önünde tutuluyordu. tktidarın bir hak da olsa kendi anlayışı dışındaki tutum va davranışlara tahammülü yoktu. Onu içindir ki: ölüm cezasına karşı olmayı, meslek onuru gereği sayan Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi başkan ve üyelerini, Anayasanın 135. maddesinden söz ederek görevden uzaklaştınyordu. Türk dilini geliştirmekten ve zenginleştirmekten başka amacı olmayan bir demeği, anayasanın 134. maddesinde yanh Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu'nun yetki alanına girmiş sayarak çalışmadan alıkoyuyordu. Yargının, bu hukuk dışı işlemleri yüz geri ettiği, kamuoyunca bilinmektedir. Yasa ile alınmış bir yetkinin kötüye kullanılarak "turuncu oy" karşıhğı kasabaların ilçe haline getirileceği vaatleri, halkoylamasından sonraya ertelenen futbol ligleri; ligten düşen takımlarda yaratılan "hayır" oyuna bağlı lige alınma umutlan her gün basından kamuya yansıyan haberler arasında. 28 EYLÜL 1987 Seçilmiş Yerel Yönetîııı Organııun Görevden llzaklaştırılması Yerel yönetimlehn seçimle gelmiş organ ve üyelerinin Içişleri Bakanı'nca dilediği zaman görevden uzaklaştınlabilmeleri, çağın hukuk anlayışı ve özlenen demokratik düzenle çelişir niteliktedir. Seçme seçilme yeterliliğini ortadan kaldıran bir hükümlülük kararı yokken, işlenen suçların niteliği bu kimselerin görevlerini sürdürmelerini sakıncalı kılıyorsa, o zaman da "önlem" nitelikli bu kararı yansız ve bağımsız yargı organları vermelidir. OKURLARA. OKAY GÖNENStN Seçime Doğru... T Sonnç Yerel yönetimlerin seçimle gelmiş organ ve üyelerinin İçişleri Bakanınca dilediği zaman görevden uzaklaştınlabürneleri, çağın hukuk anlayışı ve özlenen demokratik düzenle çelişir niteliktedir. Seçme seçilme yeterliliğini ortadan kaldıran bir hükümlülük karan yokken, işlenen suçların niteliği bu kimselerin bu karan yansız ve bağımsız yargı organları vermelidir. Her vesile ile hukukun üstünlüğünden ve halkoyuna saygıdan söz ediyoruz. Anayasanın 127. maddesinde yazılı kural ayakta kaldığı sürece, hiç değilse bu yetkinin nesnel ölçuler içinde kullamldığını görmek isteriz. Onun için de: Her düzeyde yöneticiler, tasarruflarında kamu hizmeti gereklerini ve kamu yararını dikkatle gözetmelidirler. Adil eşitlikçi demokratik bir düzen oniara verecekleri kararlarda öncülük etmelidir. Bir belediye başkanı görevden uzaklaştınlıyorsa, kamuoyu, artık onun görevde kalmasının sakıncalı olduğuna inandırılmış olmalıdır. Görevden uzaklaştırmada parti aynmı yapılmamalı; kişisel duygusal nedenlere asla geçerlik tamnmamalıdır. Görevden uzaklaştırmada, "ortak ölçütler" kullarulmalı, karar ve işlemlerde "idari istikrar" sağlanmalıdır. Seçimle gelmiş yerel yönetim organlan bu arada belediye başkanları hakkında rüşvet, irtikap, zimmet, görevi kötüye kullanma gibi ciddi suçlamalar ve buna inandıncı kanıtlar elde edilmiş olmadıkça, İçişleri bakanları görevden uzaklaştırma gibi halk iredesini ortadan kaldıran bir işleme başvurmamalıdırlar. tktidarlar buna uymazsa, mahkemeler vardır. Yargı, yaratılan bu gibi sosyal, siyasal olumsuz dalgalanmalan ve hukuk anarşisini önleyecektir. Yine unutmamalı ki, makam ve mevkiler gelip geçicidir. Adları ayakta tutan onlann geçmişteki tutarlı uygar kararlandır. KÂZIM YENİCE Eski Danıştay Daire Başkanı Anayasa, devletin temel organ, kurum ve kuruluşlarını, bunlann işlevlerini ve ilişkilerini düzcnler. ö t e yandan insan haklanru sıralar, onları güvenceye baglar. öznel düşüncelere yer vermez; aynntılardan kaçınır. Yapüacak her değişiklik bir tür daha iyiyi, daha yetkin olanı arayıştır. Bizde olan bu değildir. 1961 Anayasası'na her müdahale, temel haklan ve bu haklann güvencesi olan kurumlann görev ve yetkilerini sınırlamayı amaçlamıştır. Kısaca, 12 Mart döneminde yapılan değişikliklerle haklar budanmış; 1982 Anayasası bu budamayı pekiştirmiştir. rara bağlayacaklarını açıklamaktadır. Danıştay ya da idare mahkemesinin, yerel yönetimin seçilmiş organlarının "organlık sıfatını" yitirdiğine karar verebilmesi, görevlinin, toplam bir yıl hapis ya da ağır hapis cezası ya da "zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, sahtecilik, inancı kötüye kuUanma, dolanlı iflas" gibi yüz kızartıa bir suçla kesin hüküm giymiş olmalarına bağhdır. Yargı organının kararı, bu koşullara bağlı iken İçişleri Bakanı'nın yerel yönetim organ ve üyelerini "mahkemenin kesin hükmüne kadar görevden uzaklaşürabilmesi" için bunlar hakkında "bir suç sebebiyle soruşturma veya kovuşturma açılmış" olması yeterli görülmüştür. örneğin görevi savsaklama, kötuye kullanma gibi bir suçtan oir iki partilinin yetkili idari mercilere ya da zimmet ya da rüşvet iddiası ile C.SavcıhğYna yapacağı bir ihbar, anayasanın öngördüğü "soruşturma veya kovuşturma açılması"nı gerektirmekte; İçişleri Bakanı da artık görevden uzaklaştırma yetkisini kullanabilir hale gelmektedir. Oysa en çok yerel yönetimlerde değişik partiler bir arada çalışır. Bunlann sorunlara farklı yaklaşımları, her an kişisel ya da partisel önemli çıkar çatışmalanna neden olabilir. Ortam, çirkin politikaya, husumete ve isnatlara alabildiğine elverişlidir. Yapılan bir ihbann doğruluk ve tutarlıhk derecesi, isnat edilen suçun gerçek niteliği, bu suç sabit olsa bile mahkemenin vereceği cezanın türü ve miktan henüz belirsizdir. Mahkemelere bile verilmemiş sınırsız bir yetkinin bakan da olsa taraf olan bir politikacıya tanınması kamu hizmeti gerekleri ve seçimle belirgin halk iradesi ile çeli tçişleri BakanTna tanınan yetki Anayasanın 127. maddesiyle içişleri bakanları "yerel yönetim organlarını, ya da bu organlann üyelerini, geçici bir önlem olarak, kesin hükme kadar" görevden uzaklaştırabilme yetkisiyle donatılmıştır. Temel kural, 1961 Anayasası'nda olduğu gibi, yerel yönetimlerin seçilmiş organlannın, organlık sıfatını kazanmalanna ve kaybetmelerine ilişkin denetimin yargıya verilmiş olduğudur. Bu kural demokratik düzenin, seçim sisteminin ve hukuk devleti olmanın bir gereğidir. Yerel yönetimlerin seçimi hakkındaki J8 Ocak 1984 günlü, 2972 sayılı yasa, bu seçimlerin "yargı yönetim vedenetimi altında" yapılacağını vurgularken; 2575 sayılı Danıştay Yasası (madde 24/2) ve idare ve vergi mahkemeleri kuruluşuna ilişkin 2576 sayılı yasa (madde 5) Danıştay'ın ve idare mahkemelerinin "belediyelerle il özel idarelerinin seçilmiş organlannın organlık sıfatlarını kaybetmeleri" hakkındaki istemleri inceleyip ka EVET/HAYIR OK'Eff AKBAL OKURLARDAN Yahudiler ve Sıcak Yurttaşlıkları Fatih Sultan Mehmet 14Sl'de dedi kt "GökUrdekt Tann, yeryüzünde bana bir krallık verdi ve tbrahim'in soyundan gelenleri korumak için beni tayin etti. Onlan doyurmamı ve banndırmamı emretti Padişahlığımın merkezi Konstantiniyye'ye gelmek, bol gübreli topraklarmda yaratmak, incir ağacının ya da çardağm gölgesinde huzur içinde yaşamak, ticaret yapmak ve mal mülk sahibi olmak isteyen varsa gelsin." tkinci Beyazıt, 1492'de Ispanya engizisyonundan kaçabilen Yahudilere kucak açtı; şöyie bağırdığı söylenir: "Ülkesini yoksuliaştınp benimkini zenginUştiren Ferdinand'a siz bilge kral mı diyorsunuz?" tsmet înönü, 10 Aralık 1922'de Lozan Konferansı sırasmda Lozan'da bulunduğu bir davette açıklamak gereğini duydu: "Bu toplantt ülkemizde de duyulacaktır. Memnuniyetle öğrenilecektir ki Türkler ve Yahudiler dıs memleketlerde kardeş gibi yaşamaktadvlar. Bugün Türk Yahudi ilişkileri eskisinden daha güçludür. Her yerde olduğu gibi Türkiye'de de Yahudiler düzeni, çaLşmayı, ilerlemeyi ve banşı simgeliyorUv. Gözümüzde çok büyük önem taşıyorlar, çünkü söz konusu olan, bu banşta özel bir rol oynamalandır. Çalışıyorlar ve memleketimizde Türkler kadar mesutturlar. Türkler kadar, çünkü dtş memleketlerden gelen fısıltılara kulak asmıyorlar. Ülkelerini, kendi ülkeleri gibi görüyorlar. Eğer herkes bu ömeği takip ederse, memlekette genel baty olacaktır. Herkes Yahudileri örnek alsın." Mustafa Kemal, 2 Şubat 1923 günü tzmir'de halka konuştu: "Mukadderatlarmı, en mühim unsur olan Türk milletinin mukadderatına bağlamış birkaç sadık ferdimiz vardır. Bu millete ve bu vatana sadakatlerini ispat eden Yahudiler, şimdiye kadar rahat bir hayat yaşadılar ve istikbalde, huzur ve saadet dolu bir hayat yasayacaklardır." Dr. Refik Saydam, ocak 1938'de basına bir açıklama yaptu "Türkiye'de hiçbir zaman bir Yahudi meselesi olmamıstır ve ohnayacaktır. Bir hata yaptıksa onu telafl ederiz." Atatürk, 7 Eylül 1935te Florya Köşkü'nde dinlenirken, tsmet tnönü'yü görmek için gittiği Heybeliada'da kendisini karşüayanlara bir sohbette anlatıyor: "Bu kalabalığın kim olduğunu sorduğum zaman, Yahudilerin olduğunu söylediklerinde, niçin bende tesir yarattığutı anladım, Sebebi muhakkak bu alkışların samimi olduklan ve hakikaten kalpten geldikleridir; çünkü Yahudiler bizim gibidir, yani Türk vatandaşlarla Yahudiler arasında fark yoktur." Ve 6 Eylül 1986 cumartesi sabahı sinagog günü, ta nerelerden geldiler tüm bu sözleri anımsatmak için... Ama Yahudiler unutmadüar ki!.. BEKt BARDAVİD ARAŞTIRMACI İSTANBUL Seçim Öncesi Bir Çağn... Değerli dostum Mahmut Yağmur'dan bir yazı geldi. Bir sesleniş... "Gerçek Atatürkçülere bir çağn..." Yıllardır bu türçağrıları çok yaptık! Sonu çıkmadı. Atatürk adına ne yanlışlar yapıldı, yapılıyor! Hem de bile bile, isteye isteye, seve seve!.. Bakın geçen gün ABD'li bir profesör "AJtı okun en önemsizi devletçiliktir" demiş. Altıncı ilkeymiş de ondan!.. Devletçilik ilkesini kaldırırsanız, Atatürk devrimi bozulmazmış! Bu kafayla gidersek yakında devrimcilik, cumhuriyetçilik, laiklik ilkelerini de kaldtnnz, yine Atatürkçülüğümüz sürer gider! ABD'li Rustov'a göre en önemli ilke milliyetçilikmiş, bir bu ilke kalsa yetermiş!.. Mahmut Yağmur emekli bir öğretmendir. Köy enstitüsü çıkışlı bir aydındır, gerçek bir Atatürk devrimcisidir. Tam, genel seçimter öncesinde bÖyte bir insanm "gerçek Atatürkçülere çağn"öa bulunmasını anlamlı buldum. Gönderdiği yazıyı sizlere sunmakta yarar görüyorum: "Tarihimizin en bunalımlı dönemini yaşıyoruz: Çünkü ülkemizin üzerine, bağnazlığın koyu karanlığı çullandı. Atatürk ilkeleri, birer birer tozlu sergene (rafa) kaldınldı. Hak arama ve örgütJenme özgüriüklerimiz askıya alındı. Yerüstü ve yerattı kaynaklarımız, para babalarına arpalık yapıldı. Ulusumuzun elinde, paranın satın alamayacağı'hiçbir değer bırakılmadı... Gerçek Atatürkçüler, sizlere sesleniydrum: Erdemli ve deneyimli insanlarsınız. Bilgi üreten beyinleriniz ve sevgi üreten yürekleriniz yar. Yaşamınız boyunca, kirli çıkariann ardından koşmadınız. İnsanca ve hakça bir duzen kurmak için çalıştınız. Anadolu'nun kıraç topraklarına, bilime ve emeğe en üstün değeri veren öğretilerin tohumlannı ektiniz. Ektiğiniz tohumları, terlerinizle ve kanlarınızla suladınız. Kök salmalarını, güneşe doğru boy atmalarını, çiçek açmalarını ve ürün vermelerini sağladınız. Abartmadan soylüyorum: El ve gönül birliği yaptığımz dönemlerde, destanlık işler başarıldı. Sönmeye yüz tutan Kuvayı Mrlliye ateşi hanl hanl yanmaya başladı. Gömütlükler gibi sessiz olan Anadolu, oğul veren an kovanlan gibi uğuldadı. Alanları, milyonlarca insanm omuz vererek söyledikleri özgürlük türküleri çınlattı. Seçim sandıkları, aydınlık günlerin yaklaştığını muştulayan oylarla dolup taştı. Ezilen ve hor görülen emekçilere, iktidar kapısı aralandı... Yukardaki açıklamalan, şu gerçekleri vurgulamak için yaptım: Zaman, çağıl çağıl akan bir ırmaktır. Yasam, bütün değerleri üretenlerie, hiçbir değer üretmeden yaşamak isteyen asalaklar arasında sürüp giden bir savaştır. Tarih ise, toplumların yengilerini ve yenilgilerini dosdoğru değerlendiren bir yargıçtır. Bu ulu yargıç, emek sömürüsünün kökünü kurutmak ve özgürlükleri yaygınlastırmak için savaşmış olanfara, ölümsüz yapıtında çok geniş bir yer ayıracaktır. Adlarının Önüne, "uluslarının dağınık gücünü bir araya toplamış ve devinime geçirmiş önderier" tümcesini yazacaktır. Evrim ve devrim yasalarının önüne takoz koyanları, sömürücülerin kirli çıkarlarına bekçilik yapanlan da kınayacaktır. Bu yalın gerçeklere, yürekten inanınız. Hoşgörünüze sığınarak, gelecekle ilgili dileklerimi ve kaygılarımı yazıyorum: Ne olur, kabuğunuza çekilmeyiniz. Halkımızın bilincini bileyecek, sömürücülerin yüreklerine ise domdom kurşunu gibi işleyecek düşünceler üretiniz. Düsüncelerinizi yaymak için, Anadolu'yu adım adım dolaşınız. Yoksulluğun pençesinde kıvranan yurttaşlarımıza, örgütlenmenin önemini anlatınız. Bu dileklerimi yerine getirmekten kaçınırsanız, diktiğiniz demokrasi fidanları birbiri ardından kuruyacaktır. Ülkemizin üzerine çullanan bağnazltk karanlığı, günden güne yoğunlasacaktır. Atatürk düşmanları, Türkiye Cumhuriyeti'nin temelini onarılmayacak biçimde oyacaklardır... Ayaklan, toprağa basan bir insanım. İçinde bulunduğunuz koşulların çok ağır olduğunu biliyorum. Kollarınız bağlanmış ve ayaklannıza köstek vurulmuştur. Yolunuzun üzerine, sayısız tuzak kurulmuştur. Elinizde, beyninizden ve yüreğinizden başka silahınız yoktur. Buna karşın, canınızı dişinize takarak savaşmanızı diliyorum. Savaşı, utkuyla sonuçlandıracağınıza da inanıyorum. Çünkü hak ve halk sizden yanadır... Sözlerimi, son çağrımı yaparak bağlıyorum: "Gelin canlar biroialım!" 1 Kasım 1987 Pazar günü yapılacak sınava, bütün gücümüzle hazırlanalım. Halkımızı, görkemli bir ırmak gibi sandık başlarına akrtalım." ürk siyasal yaşamı bir süredir, Batı'da uzun zamandan beri kullanılan anket yöntemini kazandı. Son reterandum ve sonrası da bir yandan çok sayıda gazetenin "anket yarışı"na sahne ofdu. Referandum sonuçlarının ardından hemen herkes "sonuçları en doğru kendisinin tahmin ettiğini" yazdı. Yalnız Cumhuriyeî "doğrusunu biz bildik" böbürlenmesi fçine girmedi. Çünkü yayımladığımız sonuçlara tam güvenimizin yanı sıra, ''anket";n ne olduğunu, bu tür kamuoyu araştırmalarının genel özelliklerinin yanında ülkemiz koşullarının getirdiği ek guçlükleri de basından beri araştırma sonuçlarıyla birlikte yayımlıyoruz. 1 Kasım seçimleh öncesi de yoğun biçimde anketler yayımlanacağı şimdiden belli oldu. Cumhuriyet de Veri Araştırma ile işbirliği halinde yine sonuçlara ilişkin iki anket, seçmen eğilimleri üstüne de bir araştırmanın sonuçlarını yayımlayacak. Seçim dönemine hızla girerken bu anketlerin yanı sıra bir anlamda kısa bir demokrasi tarihçesi niteliğinde olmak üzere Türk siyasal yasamında önemli seçimleh hatırlatan bir çalışmayı da okurlarımıza sunacağız. Bu çalışmayı Boğaziçi Üniyersitesi öğretim üyesi Zafer Toprak hazırtadı. Ankara Ûniversitesi SBF öğretim üyesi Prof. Dr. Nermin AbadanUnat ve Basın Yayın Yüksek Okulu'ndan Doç. Dr. Aysel Aziz yönetiminde hazırlanan bir diğer araştırma da "Türk siyasal yasamında simge, slogan ve kalıp yargıların yeri" üstüne. Aynca çok sayıda arkadaşımız da tüm yurda dağılarak il il siyasal nabzı tutacak, bugün açıklanacak kesin aday listelerinin ardından bölgesel politikalan aktaracak. Bu bölgesel tahlillerle birlikte yine Veri Araştırma'nın hazıriadığı seçim bölgelerine göre önceki oy dağılımları ve bunlann projeksiyonlanna ilişkin incelemeleri de ekim ayı boyunca yayımlayacağız. Geçen haftanın gazetecilik olayı ise kuşkusuz Emekli Sıkıyönetim Savcısı Nurettin Soyer'/n, Uğur Mumcu'ya yaptığı açıklamalardı. Uğur Mumcu, Nurettin Soyer'le yaptığı ilk görüşmenin ardından bizi ararken, o gün hasta olmasına rağmen heyecanını gizleyemiyordu. 12 Eylül döneminin bir yanının daha üstündeki perdeyi en önemli aktör ya da görgü tanıklarmdan biri kaldırryordu; çok önemli siyasal davalara dönemin önemli kişilerinin bakışları ilerde sadece siyaset merakhları değil, tarihçiler için de çok değerli bir belge olacaktır. Nitekim Nurettin Soyer'in açıklamalan Uğur Mumcu'nun kaleminden gazetemizde yayımlanmaya başlar başlamaz Türkrye gazetesinde hemen bir cevap dizisi yer alıyordu; ama bu yayın "cevap" mrydı "ikrar" mı, bunu Uğur Mumcu'yu izleyenler kolaylıkla göreceklerdir. Siyasal heyecanın giderek artması, beklendiği gibi gazete satışlarını olumlu etkiledi, oran olarak da en büyük artışı Cumhuriyet sağladı. Eylül ayının ilk haftasında 132 bini aşan günlük ortalama net satışımız hızla tırmanarak ayın ortasına gelirken 140 binin üstüne çıktı ve geçen hafta 150 bine çok yaklaştı. Bu temponun böyle süreceğini sanıyoruz. Ancak bu arada gazete kâğıdına yüzde 100 oranında bir zammın hazıriandığı ve başbakanın onayını beklediği, yoğun bir söylenti durumunda. Genel enflasyon da her tür maliyeti sürekli ^afttınrken geçen günterde önce Yani Asır, sonra de Tercüman gazeteleri fiyatlarını 150 liraya çıkardılar; onları şu anda 130 liraya satılan diğer gazetelerin izlemeye hazırlandığı belirtiliyor. Referandum öncesinde en sert noktasına ulaşan basıniktidar gerginliği, bakalım yansımalannı nasıl gösterecek? Bazı kopyalar aslı kadar mükemmeldirL ylesine mükemmeldir ki, hangisi orijinal, hangisi kopya, ayırt etmek olanaksızdır. Bunlar, hiçbir ayrıntısı göz ardı edilmemiş, aslının bütün özelliklerini taşıyan kusursuz kopyalardır. Sony Betamax Video ile yapılan kayıtlar da böyledir! Sony Betamax Video'nun süper beyni, televizyondan aldığı görüntü ve sesi aynen kaydeder. En küçük bir değişiklik ol ...o MAJÖR ÖZGÜN MÜZİK YAPIM ÖZCÜRLÜK VF madan... Meselâ siz maçı seyrederken, Sony Videonuz 2. kanaldaki filmi kaydeder... Meselâ Sony Videonuzu önceden programlarsınız, siz evde yokken, haftada 2 kayıt yapar. Hep aslının avnı! Ve... istediğiniz zaman, o an yayın yapılıyormuşçasına canlı, pırıl pırıl renklerle seyredersiniz! Bu mükemmel kayıt imkânı, Sony tarafından, dünyanın en ileri teknolojisiyle yaratılmıştır! SL200 PalSecarr Peşrn 125 000 TL Taksıt 82 000 TL (14 ay) uzaktan kumandalı SLP300 gosiencı Peşın 75 000 TL Taksıt 57 000 TL (14 ay) f DEMOKRASİYİ CIZMEK... SELDA BAC.CAN • ' . " 3 EKİM 1987 BEYOGLÜ A T L A S SINEUASI GISE TEL 143 75 75 'Sony varken, Sony alınır!" KONSERI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear