23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/10 18 EYLÜL 1987 Kırun Tatarlarının lunııdu glasnost New York'un Brooklyn bölgesinde saydarı 3000 civannda olan Kınm Tatan yafiyor. Herbirinin hikâyesi Rauf Haaoğlu'nunki gibi. Aynı zamanlarda, aynı olaylardan benzer bıçimde etkilenmişler. Kimisinin hikâyesi, Haaoğlu'nunki ile kıyaslanmayacak derecede acıklı, kimisininki eğlenceli. Sayılannın küçüklüğunerağmen Tatarlar, New York'un en hareketli ve en siyasi azınhklanndan. Her yıl birkaç kez Sovyet misyonu önunde protesto gösterUeriyapan, sürülen yurttaşlanna Kınm 'a dönüş izni isteyen, her Spvyet yetkilisinin ziyaretinde gazetelere koca koca Uanlar veren anti Sovyet Kınm Tatarlan, en büyuk desteği Washington 'dan alıyor. Washington nezdinde özel bir öneme sahip olan Kınm Tatarlan, Greneda'nın işgali Oncesinde dahi bizzat ABDDışişleri Bakanı'nca Washington'a çağnlmış ve bütün azınlıklara sorulduğu gibi Tatarlara dafıkir sonılmuş. Topluluğun Kınm Türkleri, Amerikan Birliği, Kınm Tatarlan Milli Merkezi, Kınm Vakfı gibi çeşitli örgtitleri var. Kınm Tatar Milli Merkeâ'nin Başkanı Fikret Yurter, Sovyetler'de özellikle son iki aydır seslerini duyuran sürgiinde yaşayan ve Kınm 'a dönmek isteyen Kırım Tatarlan ile sürekli dayanışma içinde olduklarmı kaydediyor. Şu anda Kırım Tatarlanndan 11 kişilik bir heyet, Gorbaçov ile göruşmek üzere Moskova 'da sıralannı beklemekteler. Kınm Tatarlarmı, Hacıoğlu'nun dile getirdiği macerahyolculuğa iten temel neden, kendisınin de altını çizdiği, Tatar milliyetçiliği. Tatar milliyetçiliğininne olduğunu, şu anda New York'takidemeklerinbaskanlığınıyapmakta olan Fikret Yurter ve Yakup Çilen ise şöyle tanımlamaktalar: "MUletimiz Turk ırkındandır, pantürkizme daima sadık kalmıstır, Ismail Gasparab 'tun Hıristiyan dünyasına karşt baslattığı kurtulus hareketi geleneğine bağbdır. Yalnız boyumuz farklıdır." Türkiye'deki Alpaslan Türkeş ile 1970'liyıllarda görüştüklerini kaydeden Yurter, görüşmelerin sonuç vermediğini belirterek, "Türkeş beUi bir hayal pesinde, biz bir gerçeğm peşmdeyiz. Dağtlmadan Kınm 'a dönmek zorundayız. Kınm Tatan miMyttçiliğiyapmak zorundayu"diyor. Kınm 'a döndükleri takdirde, yeni bir millet yaratüacağı inancında olan Kırım Tatarlan, milliyetçiliklerinin ırkçılık olmadığı kanısındalar. New York'ta yaşayanlar kendileri için Kırım 'a dönmenin zaten mevzubahis olmadığını belirtiyorlar ve mucadelelerinin Sovyetler'de yaşayan 'sıirgün' hemserilerine yönelik olduğunu söylüyorlar. "Bizbn ırkçtlikla alakamız yoktur, Kmm Tatarlan hiçbir zaman terörist obnamışlardv, biz davanuzı çocuklan öldürmeden, insankm öldürmeden sürdüreceğiz"diyen Kmm Tatarlan ıçmşimdiyenibir ümit var: Glasnost. Sovyetler Bırliği'nin yeni gevşeme politikası sayesinde Gorbaçov, 2000'e kadar Kırım Tatannın Kınm 'a dönmesine izin verdi. Kınm Tatarlan ise glasnost sayesinde "yeni bir milletyaratmanın" umudu içinde. MUSERREF HEKİMOĞLU ANKARA...AJNKA Dış Politika Anlayışı.•• Kmm Tatarlannın son hanı, Şahin Giray Han 'Alman yenildi, kıyamet koptu' Rauf Hacıoğlu'na ilk kez New York'ta Birleşrtıiş Milletler'in önünde rastladım. Her zaman olduğu gibi hareli gözlerini ve karanlık ytlzünü topTağa yaklaştırarak yurîiyen Libya Başkonsolosu'nu iki adım geriden koruma mesafesinde ızlemekteydi. Yaşının 60 üst sırunnı aşmasına rağmen dimdik, son derece az hırpalanmış cüssesi, güçlü adımlanyla gerçek bir koruma görevü&i oldugu ilk bakışta anlaşılıyordu. Yani hiç tanımadığı birinin hayatıru korumak için gereğinde kendi hayatını feda edebilecek, gözünü budaktan sakınmayan bir adam... ikinciDünyaSavaşısırasındaAlmanlaryenilince, Kırımlılar için işlertersinedönmeyebaşladı ı Bir Kırım Tatannın ŞEBNEM ATİYAS metler kuruldu. Cumhuriyetler kuruldu. 1923 senesi Kınrn'a muhtar cumhuriyetlik verdiler. Ve muhtar cumhuriyeti idare edenlerin. ki buna o zaman cerkah kotnitesi adım verdiler, başına bir komiser verdiler. Veli tbrahim adında bir Kınm Tatan. Veli tbrahim kendine bir kabine kurdu. Bu kabineye benim dayım da girdi, babam da. Ve bu komiteyle, 1928 senesine değin Kınm'ı idare ettiler. Bu arada devrimde buyuk ağalann topraklannı devlet çiftlikleri yaptılar, kuçuk toprak sahiplerine hiç dokunmadılar. 1923 senesinden 1929 senesine değin uyguladıklan sisteme NEP (Yeni YALTA'DAN NEW YORK'A A Imanlar, Rusya'ya girdiler. Almanların altına düştük biz. Ama yenildiler, işte bizim için kıyamet o zaman başladı. 1943 senesinde işler tersine döndü. Almanlann btiyük bir mağlubiyeti oldu, savaşın butun takliği ters döndü, denge bu tarafa geçti, Almanlar çekilmeye başladılar. İşte kıyamet bizim Kınmlılar için orada başladı. Tabii biz orada kalamazdık, çekilmeye başladık onlarla birlikte. Ancak yine bir umutla beraber çekilivoruz. Biraz çekilelim de geri gideceğiz diye bir umut var hep." • • • Dogum yerim Yalta'dır Birlikte içinde toplam sekiz Libyalı diplomattan başka kimsenin bannmadığı devasa 24 katlı misyonun önune geldiğimizde, Hacıoğlu'nun benimkinin iki misli bıiyüklüğundeki avuçlannda gizlediği tarihin farkında bile değildim. Önce misyonun en üst katında Libyalılann yaptırdıgı çadırda eğlenerek konuşmaya başladık. Sonra söz Kaddafi'yi bekleyen gökdelen tepesindeki atlas çadırdan, dışardaki FBI ajanlanna geldi. Binanın dört yanını saran gri takım elbiseli, koyu renk güneş gözlüklü, ellerindeki "New York Post gazetelerine gizlenerek, "ha'ktan birilerijmiş" izlenimi vermeye çalışan ve Libyalıları alenen aralıksız izleyerek nefes aldırtmayan FBI ajanlarını anlatırken, Haaoğlu'nun Turkçesindeki hafıf Tatar ak&anı seziliyordu. Sonunda söz bu konuya geldi; Hacıoğlu anlatmaya başladı: "Kınm Tatanyun. Dofum yerim Yalta'dır. Yani Yalta'ya aşağı yukarı 2 km. kadardır. Çok eski bir köydür, dort mahallesi, dört tane de minaresi vardır." HacıoŞlu için Yalta, Rusya'nın saynyesi, çann vakti zamanında tatilini geçirdiği yer, çocukluğunun Bolşevik devrimiyle geçtiği tam bir cennet. Annesinden dinlediği Beyaz Rus yönetimi devrinde, Kırun'da Türkler gayet hoş bir hayat yaşarlar lanan komünist rejimi geldi. O zamana kadar iktidardaki grubun içinde Stalin vardı, ama Lenin vardı, Troçki vardı. öldiiriildü. Kamenev vardı, Zinovyev vardı, bunlann hepsi biıyiık adamlardı... Stalin bunlan yaka paça al aşağı etti, kendi idareyi ele aldı, işte devletleştirme, Komünist Partisi politikası olarak kabul edildi. NEP sistemi kaldınldı. Bisikletin dahi mülkiyeti kalktı, her şeyi devlet aldı, her şe>i aldılar milletten... Orta halli zengin sınıfına, buradaki (ABD) tabiriyle burjuva sınıfına kulak tabiri kullandılar. Kullandırdılar, bu orta halli bir zengin demektir, onun daha buyuğüne ko Hacıoğlu, babası ile büyuk kardeşinden aynlıp, annesi ile birlikte Avrupa'ya doğru cekildi. Babası işin farkına vararak, ikiye ayrılmayı önerdi. Ailenin bir yansına bir şey olursa, öteki yarısı yaşasın diye, nitekim onu Rusya'dan çıkmadan yakaladılar, o zamandan sonra bir daha ne babasından ne de ağabeyinden haber alamadılar. tlk hayal kınkhğı Kınm'dan çıkınca önce Romanya'ya attılar kendilerini. O zamanlarda askerin kullandığı araç gereç taşıyan trenlere atlayıp, o nereye gidiyorsa gidilirdi. Yanlanna sadece bir kiıçük valiz, birkaç satılabilecek eşya aldılar, önce Sivastopol'dan Romanya'ya giden bir vapura bindiler. Romanya'ya gittiler. Parasız pulsuz, bambaşka bir dilin konuşulduğu bu ülkede, bir altı ay geçirdiler. Kimi tükrük köftecisi oldu, kimi sağda solda bir iş buldu, ama ancak altı ay idare edebıldiler. "Başlangıçta Romanya. Almanya'nın müttefiği idi, beraber harbe girdiler, Rus cephesinden Almanlar çekildiler, Romanya hududuna geldiler. yukandan da Polonya hududuna geldiler. Kral da Ruslarla beraber gizlice anlaşma yapıyor, Ruslar buna diyorlar ki, 'Bak arkadaş, biz senin memleketine gireceğiz, girersek ama asanz seni, teslim olursan seni serbest bırakınz' diyoriar. Bu da kabul ediyor. Fakat genelkurmay başkanı var, o halen Almanlarla beraber. Bunun uzerine ordusu bölünüyor. Kralcılarla Almancılar birbirlerine giriyorlar. Bir taraftan da Rus ordusu Romanya'nın • • içerisine yayılıyor. Biz o zaman bunlann eline düşmeyelim diye tabana kuvvet kaça kaca Macaristan'a geldik. Macaristan'da durmadık. Avusturya'ya gectik. Oradan da Almanya'ya geçtik. Almanya'ya vardığunızda 1944 senesinin haziran aylanydı." Deniz kıyısından, dağdan, ormandan gelip de büyük kerttin trafiğine dalmak kolay olmuyor. önce yollardan ötürü, başkerrt sokaklan delik deşik, kaldınm taşlan sökülmüş, ama yerine konmuyor bir türlü. Hangi sokağa girsem bir hendek, bir taş yığını, biri bitmeden öteki neden sokuluyor anlamak güç. llginç öyküler anlatıyortar, hangi müteahhit kaç milyar alacak diye hesaplar yapıyorlar. Vatandaşın neler yitirdiğini hesap eden yok. önce rahatını, güvenini yitiriyor, her an düşebilir, bir yeri kırılabilir, en azından bunca saygısızlığa kalbi kırılıyor. Sonra zamanı yitiriyor. Bir yere vaktinde yetişeyim diye taksiye binse daha gec kalıyor. Dolambaçlı yollardan giderek taksimetrenin tırmanması da caba. Yolun ne zaman biteceğini de kimse bilmiyor. Sonbahar yağmurları başlayınca vatandaş olmak daha da güçleşeceğe benzer... Kimi dosllarım takılıyorlar, mavi kıyılardan, Kaz dağlarından çam ormanlarından sonra biraz da başkentin yollarını yazmamı istiyorlar. İşte yazıyorum, ve de soruyorum: Başkentiiler bu köstebek yasamından ne zaman kurtulacaklar? Yerel yöneticiler onanm çalışmalannı hızlandıramazlar mı, birkaç ekip birden çalıştıramazlar mı? Durmadan dış ülkelere gkjiyonar, Federal Almanya'da, İngiltere'de, Hollanda'da sözüm ona araştırma, inceleme yapıyorlar, ama yolların nasıl onarıldığını görmemişler anlaşılan. Başkent yollannın onarımı bir savurganlığı ve beceriksizliği sergiliyor ancak. Geçen akşam Sedat Simavı vakfı karikatür yanşmasının odül törenine gittim. Yarışmanın boyutlan gtderek genişliyor. Belli kuruluşlar da büyük ılgi gösteriyor. ödül verenler arasında kimi illerın yerel yönetim başkanları da var. Oysa onlara ödül vermek gerekir, şu aralık birçok kent ve de başkent karikatür görüntüsünde. öte yandan Güniz Sokağı, Oran, Çankaya arasında da ilginç çizgiler oluşuyor. Yuvarlak, hırçın, arabesk çizgiler birbirine karışıyor. Seçim savaşı boyunca neler seyredeceğiz kimbilir? Kimi soylentiye dönük yorumlar var. Kimi olaylara da "yorum yok" deniyor. Örnegin Sayın Ecevrl'in TV ekranında öyiesine uzun yer almasına akıl erdiremeyenler var. Kimi olaylarla aklımızı yormamak daha doğru değil mi acaba? Vatandaş sağduyusuyla akıl almaz olayiarı da yerine oturtuyor nasıl olsa... • • • Size başka bir olaydan söz etmek istiyorum. Dışişleri ailesi Emek Mahallesi'nde bir çocuk bahçesi açtı hafta başında. Duvarlarında Walt Disney dünyasından esıntiler, KaragözHacivat resimleriyle tertemiz bir yuva. Başta Zehra Halefoğlu, hazırlayan elleri kutlamak isterim. Bir avuç kadının sevgi ve özenle böyle bir bahçe üretebilmesi sevindirci bir olay. Ayrıca dCrşündürücü. Başkenrte, başka kentlerde birçok çocuk böyle yuvalardan yoksun. Düşünde bıle göremez. Okul öncesi kötü koşullarda yaşıyorlar, okul koşulları da hiç parlak değil, ağacı, çiçeği tanımıyorlar. Temizlik nedir 6ğrenemiyorlar, çünkü görmüyorlar, yaşamıyorlar. Geçen hafta yazımda ekolojik egitim zorunluluğundan söz etmiştim, kimi dostlanm önerime tepki gösteriyoriar, doğa sevgisini, insana saygının da temel eğitimle sağlanacağını savunuyorlar. Ama bugünkü egitim sisteminde çocuklanmız kimi değerleri somut değil, soyut öğrenebilıyorlar ancak. Düşünmeden, konuşmadan, tartışmadan ve de yaşamadan yetişıyorlar, çiçeği, ağacı resimlerde görüyorlar. Belki de çok çirkin bir ortamda yaşadıklan için güzelliğini hissedemiyorlar. Nfrç dallannı kınyorlar, kedilerin kuyruğunu kestyoriar. Eski bir arkadaşıma rastladım kreşin açılış töreninde, okul öncesi egitim dalında çalışıyor, Hacettepe Universıtesi'nde profesör, Zeynep Tanaydı. Bilimin ışığını tutunca egitim sorunları, okul öncesi, sonrası, aile çevresi, çocuğun yetiştiği ortam daha başka bir önem kazanıyor. İnsanın gönlü de kararıyor doğrusu. Güzel girtşimler, çabalar da denizde kum türü bir anlam taşıyor. Arabesk ortamda çağdaş çizgi.bir uygarlık adası gibi. Vahit Halefoğlu'nun uygarttğı da yanltş yorumlara uğradı bence. Dışişleri Bakam'nın politikadan ayrılmaya çok önceden karar verdiğinı bilenler bu yanlışlığa üzüldüler sanırım. Çok önceden verilen kararın nedenlerini tartışmak istemiyorum. Ama Vahit Halefoğlu da, eşı de devlet görevinde geçen uzun yıllann birikimiyle bu karan açıklamadılar. Bir Dışişleri Bakanı Birleşmiş Milletler toplantısına giderken görevinden ayrılacağını soyleyebilir mi, söylerse o toplantıdakı konuşmaları, ginşimleri etkilenmez mi? Başbakan İnönü yıllarca önce ABD'ye Başkan Johnson ile görüşmeye gitti, koalisypn hükümetinin ortakları dönüşünü beklemeden istifa ettiler. İnönü Beyaz Saray'a giderken öğrendi bu istifayı. Ayrıntılarını rahmetli Profesör Zafer Paykoç'tan dinledi. Paşa haylı üzülüyor bu olaya, Beyaz Saray'a istifa etmiş bir hükümetin başkanı olarak gitmekten hoşlanmıyor. Belkı anımsarsınız, büyükelçi Kamuran Gürün Dışişleri Müsteşan olarak ABD'ye gittiği zaman da benzer bir olay yaşandı. Bonn elçiliği için agreman istendiği açıklandı. Kamuran Gürün, ABD 1 deki görüşmeleri Dışişleri Müsteşan olarak sürdüremedi, sonunda da mesleğinden ayrıldı. Yazık oldu. Devlet yönetimi de ustalık isteyen bir sanat kuşkusuz. Acemi eller pot kırmaktan geri kalmıyor / ANAP'ın üst düzeyde bir yöneticisinin Vahit Halefoğlu'na adaylık önerılmediğinı söylemesini de böyle yorumlamak gerekir. Halefoğlu'nun davranışını da iyi yorumlamalı, görevi sürerken kişiliğini aşabiliyor. Son ana kadar beklemeyi yeğliyor. Vahit Halefoğlu'ndan boşalacak koltuğa yakıştırılan adaylara kolay gelsin. Çünkü Dışişleri Bakanlığı güç bir görev. Belli bir birikim, bir altyapı istiyor, belli bir görev anlayışı, ayrıca belli bir bakış. O bakanlığa bakış açısı da çok önemli. Çünkü ters bir bakış çok ters ürünler de verebilir. Dış politika da hiçbir tersliği, tutarsızlığı affetmez, bugün değilse yann, yasayanlara değilse gelecek kuşaklara yanlışlığı ödetir. htilal oldu, Bolşevik rejimi geldi, hükümetler kuruldu. 1923 senesinde Kırım 'a muhtar cumhuriyeîlik verdiler. Kurulan komite 1928 senesine kadar Kırım 'ı idare etti. da. Çarın süvari alayı, o zaman 'Ruslara ata binmeyı öğreten' Kınmhlardan oluşurdu. Çar geldiginde köşkünde yine Kmmlılar hizmet ederlerdi. Örada yaşayan diğer 'Beyaz Ruslarla' gayet iyi geçinirlerdi. Hiçbir sorunları yoktu. I, usya'da bütün diğer azınlıklar gibi Tatarlar da çariık donemini kölelik devri olarak kabul ediyorlardı. Köylüier ve topraklar ağalann elindeydi. Bu nedenle bütün azınlıklar Bolşevik ihtilalini desteklediler. Almanlar hepsini fabrikalara koydular. Hacıoğlu da ailesi ile birlikte Gratz şehrindeki silah fabrikalanna gönderildi. Orada barakalar verdiler barınmalan için. Fabrikada hep sağdan soldan toplanmış yabancılar çalışıyordu. Herkes barakalarda kalıyordu. Almanlar herkesi gunde on iki saat çahştınyorlardı. "Sabah işe gidiyorduk, akşam geri gelip yemek yiyip yatıyorduk. Bu sırada Amerikan bombardımanı başladı. Bombardıman olunca herkes fabrikanın sığınağına gitmesini öğrenmişti. Başlar başlamaz sığınağa koşuyoruz, bitince yeniden işe dönuyonız. Böyle bir bayattı yani. Bir felaket bir cehennem hayatı, ne olacağunız belli degil, bugün yaşıyoruz yann sağ mıyız değil miyiz, bu arada bombardıman sırasında birçok kişi oldu." R Kınm'da ancak dini tahsil vardı "Tatariann hiçbir sorunlan yoktu, ancak önemli bir eksiklikleri vardı. Gayet serbest bırakmışlardı, ama bir seylerini kısıüamışlardı, egitim hakkını vennemişlerdi onlara. Kendileri dini kitap, Kuran, hafızhk öğreniyoriardı. Yani dini tahsil yapıyorlardı. O zamanki >üksek tahsil yerlerine jimnazyum (lise) diyoriardı. Ancak çok zenginlerin çocukiannı gönderdiği jimnazyumlara Kınmlüar pek rağbet elrrri>orlardı. Bu okullara gidenlere de 'gâvur oldu filancanın oğlu' diyoriardı. Benim bir amcam \ardı, 1914 senesinde ilk defa Kınmlılardan doktor çıktı bu çocuk." Hacıoğlu'nun soylediğine göre, eğitimden uzak daha çok kırsal yaşama alışkın Kırımlılar, şehirlere ilgi göstermediler. Koylerde, kasabalarda yaşadılar. Birinci Cihan Harbine kadar bu duruın böyle devam etti. Birinci Cihan Harbi seferberliğinde Ruslar onlan askere aldılar ve Almanlara karşı savaştılar. "Derken Leningrad'da Bolşevik devrimi başladı. Çar istifaya zorlandı. Kınmlılar da Bolşevik devrimini desteklediler. Rusya'da butun diğer azınlıklar gibi onlar da çarlık donemini kölelik devri olarak kabul ediyorlardı. O zaman Rusya'nın yüzde doksanı karacahildi. Okuma yazma bilmiyoriardı. Köylüier ve topraklar ağalann elindeydLBu nedenle bütün azınlıklar Bolşevik ihtilalini desteklediler. Müsluman kollan da destekledi devrimi. Çünktt Lenin'in onlara bir hitabesi vardı, Lenin 'Müslüman miUeti bundan böyle nepiniz kendi muhtariyetinizi kazanacaksınız ve muhtar olarak yaşayacaksınız, örf ve âdetlerinizi kendi kendiniz yöneteceksiniz' diyerek bir çağnda bulunmuştu. Bu çağnnın etkisi oldu. Öyle ki, ağa çocuklan bile katıldı devrime." • •• Rauf Hacıoğlu'nun dedesi köyün ağasıydı, iki oğlu vardı; biri kendi babası, biri amcası. Birini din okulunda okuttu, Zincirli Medrese'yi bitirtti. Diğeri; yani babası, haylaz bir adamdı, ona Türkiye'den öğretmen getirtti, onu evde gizli gizli okuıtu. Annesinin babası da zengindi. Ağa değildi, ama şehir zenginiydi. Köyde otururlardı, tüccardı. Onun dört kızı bir oğlu vardı, oğluyla Hacıoğlu'nun babası arkadaş oldular, ihtilalden önce ve ihtilal çıktığında devrimi desteklediler, babaları öyle zengin olmasına rağmen. "Bolşevik ihtilali proleter sınıfın ihtilali olarak kabul edilmişti. Kınmlılar proleter olmamalanna rağmen destek oldular. Desteklerken. "biraz efendim uyanacaklannı, hiırriyetin geleceğini Rus boyunduruğu altında yaşamaktan kurtulacaklannı, kendi mukadderatını kendileri tayin edeceklerine inanddar." "Ve ihtilal oMu, Bolşevik rejimi eddi, hükü VATAN YA DA ÖLÜM Sovyetler Birüği'nde yaşayan Kınm Tatarlan, geçen temmuz ayı sontannda yıüar önce suriildükleri anavatanlanna dönebilmek için Moskova 'da çeşitli gösteriler yaptılar. Göstericilerin tasıdığı pankartlarda "Anavatan ya da ölüm"sözleri dikkat çekiyordu. Ekonomik Plan) dediler. NEP ekonomi sistemi, o zaman Rusya'yı bayağı kalkındırdı." Hacıoğlu'na göre işler o zamana değin pek iyi giderken, o zaman "ters >iızu" döndii. Komite işlerin idarecisi durumundayken, Moskova'nın politikasını uygulayıcı duruma düştü. Bunun üzerine Veli tbrahim, Moskova'yı dinlememeye kalkıştı. Kendi başına kararlar almaya başladı. meç dediler, milleti böyle sınıflandırdılar..." Sonra kulaklar sürüldü, Hacıoğlu'nun hesabıyla otuz bin aile Kınm'dan sürüldü. Annesi dört kardeşiyle beraber sürülenler arasındaydı. "Bunun içerisine akrabalann yansı duştü, iki dedem de duştü, annemin babasına sen kulaksın, sürgune gideceksin dedikleri günun gecesi kalp sektesi geldi, yatağında öldü adam. Babamın babası çok yaşlıydı, onu göndermediler, köyde bir kahvesi vardı, onun içinde bir oda verdiler ona, orada oturuyordu, peder zaten siyasi suçtan mahkumdu." Stalin doneminde kulakların ellerinden Hacıoğlu'nun tngilizcesiyle ifade ettiği 'civil rights' (medeni hakları) aldılar. Kulaklar rnemurluk ya da başka türlü işleri yapamadılar, gizli gizli geçimlerini temin ettiler. Babası 1933'te Kuzeydtnizi'nin orada, Kandalaskha yanmadasında Urmansk denilen madenlere çalışmaya gitti. "Yalnız geyiklerin yaşadığı insan ayağının basmadığı, Allahın dağının içerisindeki bu >erde, kalırsan bir gün iki gün saydıyormuş. Babam orada beş yıl kalıp, yemiş oldugu on yıhnı doldurdu. Sonra boşluklardan da istifade edip Kırım'a döndü. tkinci Dunya Harbi çıkana değin Kınm'da oturduk." Batrya kaçış "Bir süre sonra Ruslar Yugoslavya'mn içine girdiler. Tito, komünist Almanya'nın üstüne yürümeye başladı. Bizim Gratz şehri de Yugoslavya sınınna yakın. Llan dedik, o kadar km. yerden geldik, şimdi gene bunlann eline duşeceğiz. Kaçalım dedik. O şehirde, o zaman biz on beş yirmi aile vanz. Aşağı yukarı biz beş aile bir gruptuk, hiç birbirimizi terk etmiyorduk. tşte hep beraber karar verdik. Ama Almanlar o kadar sıkı ki, kimseye nefes aldırtmıyoriar, fakat biz yine de bir caresini bulup kaçtık. Kaçtığımız istikâmet batı. Fransa tarafına doğru kaçıyoruz. Çünkü orada Fransızlar, Amerikalılar var." Batıya doğru kaçarken 'Kirmandi' diye Isviçre sınınna yakın bir kasabada konakladılar. îsviçre'nin Avrupa'da o zamanın 'en emin' memleketi olduğuna, Isviçre'ye geçmeyi denemeye karar verdiler. "Efendim, Avusturya tsviçre hududunun bir köşesine geldik. Derken, bizim gibi duşunen birkaç aile de oraya geldi tesadüfen. Biz yirmi otuz aile olduk orada. Almanya'nın dörtte ikisi işgal altına alınmış müttefikler tarafından. Biz gittik İsviçre sınınna. Biz ecnebiyiz dedik, bizi buraya Almanlar mecburi getirdiler dedik. Fabrikalarda esir gibi çalıştınyorlardı, harbin sonu geldi, şimdi bizi öldüriırler korkusuyla kaçtık dedik. Yalan soyledik yani, ne milletsiniz diye sordıılar tabii. Haa.. işte bizim de tek korkumuz buydu, sanki o anda bir güdü doğdu bizde efendim, biz Türkuz dedik. Bir tek Rus pasaportlan vardı bizde, başka bir kimlik yoktu. Hiç kimliğimiz yok dedik, adam demez mi burada bir Türk konsolosluğu var, hemen telefon edip size bir randevu alayım, yann gelin bize bir araba veririm, gider onunla görüşürsünüz. Bu defa o oyle deyince biz korktuk, yarın geliriz diye oradan çıktık. Vazgeçtik, girmedik İsviçre'ye. Orada kaldık." CUMHURİYET GAZETESİ "PERSONEL SERVİSİ 'NDE görevlendirilmek üzere; • Konu ile ilgili yüksekokul mezunu, • 30 yaşını aşmamıs, • Askeriığıni yapmış, eleman alınacaktır. Moskova endişeleniyor "Moskova'mn sabnnı taşıran damla, mesken verme işinde kendini gösterdi. Kırımın köyleri sıkışık köylerdi, orta bolgesi ise daha tenhaydı. Ukrayna'dan insanlan bura>a gönderip >erleştirmek istediler. Veli tbrahim, buna mani olmak için Kınmlılan oralara >erleşmeye teşvik etti. Bunufark edince de Mosko\a. Kırım a mıifettişlerini gönderdi. Sonra idareyi değiştirme karan alındı. Tabii tbrahim. Komünist Partisi u\esi>di. Karan herkesten once ögrendi. Topladı komilesini, 'Çocuklar dedi; bizim işimiz sona erdi, yakayı ele verdik, sonumuz idamdır, onun için kaçacaksınız' dedi. Herkese birer Tiırk pasaportu verdi, 'Kurtuluş Türkiye'dedir, Tiirkiye'ye kaçacaksınız' dedi. Benim peder mesela; kaçtı, Kafkasya'ya kadar gitti. orada hududu geçmek için biriylen randevulaşmışü, o zaman KGB yoktu. NKGB \ardı. Pederi orada enselediler. Öburlerini vakaladılar. Moskova'nın dunyaca meşhur bir mahpushanesi vardı, Kremlin'in yanındadır, otel zannedersin onu, onlan altı ay orada tuttular. Sonra mahkeme karan verildi, milliyetçilik suçundan anayasaya ters düştiiler. Dayimı yakalayamamışlardı, gıyaben ölıime mahkum ettiler, pedere de ölüm cezası verdiler. Ama sonradan on seneye indirdiler." * * * Kırım Tatan Rauf Haaoğlu'nun anlattıkları, korumasından sorumlu oldugu Libya evinin misafir salonunda Kaddafi'li, develi tabloların estirdiği çöl havasını tamamıyla unutturmuş, zamanı bir anda Stalin Rusyası'na göturmüştü. Hacıoğlu, heyecanla devam ediyordu: "1929 senesinde işte bugünkü Rusya'da uygu İsteklilerin 512 05 05 / 501 no'lu telefondan randevu almaları rica olunur. İLAN Ankara Bayındır sokak no: 28'de Şehirlerarası otobüs işletmesi işi ile iştigal eden borçlu Mehmet Hadi Çağlayan vekili Av. Mehmet Kamek'in konkordato mehil talebi Ankara 5. İcra Hakimligi'nın 14.7.1987 tarih ve 987/769675 sayılı karan ile kabul edilerek İKİ AYLIK MEHİL VERILMtŞ olup, borçluya verilen mehil ilk mehlin bitim tarihinden itibaren İKİ AY DAHA UZAT1LDIĞINDAN alacaklıların konkordato teklifini muzakere etmek üzere 4.11.1987 günü saat 18.00'de Ankara tcra Hakimliği kaleminde toplanmalan ilan olunur. 11.9.1987. Basın: 29593 İkinci Dünya Savaşı: Kınmlılar için kıyamet "Veli İbrahim gittikten sonra Kınm, yerine getirilen dalkavuklarla yonetildi. 41 senesinde harp patladı. Seferberlik oldu, okullar kapandı. Almanlar, Rusya'va girdiler ve bir sene içerisinde Ukrayna'yı işgal ettiler. Babam ve ağabeyim seferberlikte askere gittiler ve Almanlara karşı savaşırken esir düştüler, bir süre sonra serbest kaldılar. Almanların altına düştük biz. Yalnız biz degil, bütün Rusya aldandı. Dediler ki efendim, bu rejimin sonu geldi. Bu rejimin kafasını ezecekler, ama ondan sonrasını kimse düşünmedi. Almanlan kurtancı gözuyle görduler. Millet Almanlara inandı, vardım ettiler. Bizim Kınmhlardan olsun, diğer Ruslardan olsun, gönüllü asker verdiler, ama İLAN İSTANBUL 3. İCRA TETKİK MERCİİ HAKIMLİĞİNDEN Dosya No: 1987/1001981 Hakimliğimize, Konkordato teklifinde bulunan, Gedikpaşa Neviye Sokak, Hamam Caddesi, Döner Han Kat. 5 adresinde İlhami Ümit HANDAN'ın teklifi kabul edijerek kendisine 11/9/1987 TARtHİNDEN BAŞLAMAK ÜZERE İKt AYLIK KONKORDATO MEHLİ VERİLMİŞTİR. tşbu mehil kararının ilan tarihinden itibaren her alacakhnın 7 gün içinde bir dilekçe ile Merciimize başvurabileceği hususu tebliğ olunur. 15/9/1987. Basın: 9246 SCRECEK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear