Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/2 ! OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ri durmuyorlar. Anlaşılan odur ki, bizlere düşen önce bu uzmanlan ayarlamaktır. Ayarlanmalılar ki onlar, "devlet, herkese eşit ve parasız eğitim sunar" sözcüklerini söylesinler. sonuç budur. Son yıllarda devletin öğretmene, öğretmenin kendine yatınmı da düşmüştür. YÖK'le birlikte öğretmen yetistiren kurumlar kapatılmıştır. Geleneksel bir değer olan "öğretmene saygı" kavramı erimiş, bu yüzden öğretmenlik en son seçilen meslekler arasına girmiştir. Gelir düzeyi çok düşen, devlet konutundan yoksun bırakılan öğretmen, kendini yenilemek için yatınm yapamaz duruma gelmiştir. 42 ülke içinde en düşük gelire sahip olan öğretmenin koşuşturduğu uğraş, yeni ek işler aramak ve emeklilik gününü dört gözle beklemektir. Bu arada içinde surekli duymak istediği "coşku, heyecan ve moral" değerleri, son yılların ürkütucü tutum ve davranışlan karşısında yitip gitmişlerdir. 10 AĞUSTOS 1987 Çöken Eğitim Son yıllarda devletin öğretmene, öğretmenin kejıdine yatınmı da düşmüştür. YÖK'le birlikte öğretmen yetistiren kurumlar kapatılmıştır. Geleneksel bir değer olan "öğretmene saygı" kavramı erimiş, bu yüzden öğretmenlik en son seçilen meslekler arasına girmiştir. Gelir düzeyi çok düşen, devlet konutundan yoksun bırakılan öğretmen, kendini yenilemek için yatırım yapamaz duruma gelmiştir. CÜMmJRIYETTEV OKURLARA... OKAY GÖNENStN Düşen Yatınm Eğitim yatınmları sürekli düşürulmüştur. 1968'de yatınmlar içinde eğitimin payı Ve 12 iken, 1985'te bu pay % 3.8'e inmiştir. Öğrenci başına 1977'de 29 bin lirahk yatınm payı düşmüşken, bu pay 1984'te 11 bin liradır. Eğitime yatınm böylesine büyük boyutta düşerken, toplumun eğitim beklentisi artmıştı. Boyle giderse, artan hizmetle birlikte yatınm payı sıfır düzeyine gelecektir. Yöneticiler bunun için olsa gerek, dün "kendi okulunu kendin yap" diyorlardı, bugün de "kendi dersliğini kendin yap" demeye başladılar. Peki ama, bu ülkenin insanı kendi dersliğini yapmazsa ne olacak? Dünya Bankası uzmanlan niçin "eğitim yatırımlarınızı % 20'ye çıkann" demiyor? Kuşkusuz bir bildikleri var. Onlar hep heT şey paralı olsun, özel okullar çoğalsın diyorlar. Bu bankanın uzmanlannın güçleri bize yetiyor olsa gerek. Bakınız bazı ülkelerde durum nasıl: Bütçeden Türkiye'de eğitime aynlan genel pay % 7 iken, bu pay, Portekiz'de~22TTunusTtâ"IÖ, Kore'de 21 ve Ürdün'de 10'dur. Bu sayılar insana ve eğitime ne denli değer verdiğimizi göstermeye yeter. Bu biçim yatınm sonucunda; 198687 ders yılında 1255 köyde ilkokul yok, 147 ükokulda üçlü eğitim var, 4 milyon köy çocuğu birleşik sınıflarda öğrenim görüyor. Şu tablo çağdaşbk yoluna başkoymuş bir ülke içın utanç verici değil de nedir? "Kendi dersliğini kendin yap" diyenlerin çocukları bu kara tablonun dışındadır. Olanlar hep köylü, gecekondu ve yoksul aile çocuklanna olmaktadır. ÖYS sınavlarında sıfırın altında not alan %64'ü, bu kesimin çocuklannın oluşturduğu bir gerçektir. Üçlü ve birleşik eğitimden beklenen Tarafsızlık Doç. Dr. M. TAHİR HATİPOĞLU Öğr. Üye. Dern. Gen. Sek. Türkiye'de her gün bazı değerler yitmekte, yeni değerler ortaya çıkmaktadır. Sevgj, saygı, emek ve insan gibi ölçüyle belirtilmesi olanaksız en yüce değerler, yitenler arasındadır. Bunlann yerini "para" ve "çıkar" gibi yeni değerler almıştır. 24 Ocak 12 Eylül ikilisinin kazandırdığı bu değerler, insan ilişkilerinde en öne geçmekte ve geçmeleri için de devlet düzeni ve işleyişi öncülük etmektedir. Ruhi Su'nun "Benim Kâbem insandır" dizesi, bugün "Benim Kâbem paradır" adönüşmüştür. O noktaya gelinmiştir ki, herkese eşit ve hakça dağıtılması gereken eğitim, sağhk ve askerlik hizmetleri, paranın tutsağı olmuşlardır. Bu işin sonu nereye vanr, bilemiyoruz. Ancak, paran kadar eğitim, paran kadar sağlık ve paran kadar askerlik anlayışı, herhalde bu toplumu hep suskun ve durgun kılacak değildir. Ülke sınırları içinde taşınır taşınmaz malı olmayan askerlik yapacak ve sınırları bekleyecek, malı olanlar üç ay askerlik yapıp yeni mallar kazanacak. Böylesine eşitsiz ve haksız bir olguya başka bir dönemde rastlamak güçtür. Parası olan ağrısız, sızısız yaşam sürecek ve uzun ömürlü olacak, parasıyla iyi okullarda okuyup ülkeyi yönetecek... Yeni dönemde ilk çöktürme, eğitim ve bilimde gerçekleştirilmiştir. Anamalcı düzenin yaşamı için öncelikle bunun çökmesi gerekir. Çünkü eğitim, insan içindir. İnsan öğesi toplumun yüzakıdır, geleceğidir ve güvencesidir. İnsanı eğitimsiz bırakmak, onu üretkenlikten ve yaratıcıhktan uzak kılmak demektir. Düşünmeyen, üretmeyen ve konuşmayan yeni küçük insanlar, olsa olsa küçük işler üretirler ve küçük sorunlara çözüm ararlar. Ülkesini yürekten seven sağduyulu insanların bildiği bazı eller, ne acıdır ki son yedi yıldır açıkça ellerine tırpanı almışlar ve hergün yeni filizler budamaktadırlar. Budanma işine önce üniversiteden baslanmıştır. Ellerini çabuk tutmuşlar ve ilk hedeflmiz üniversiteden baslanmıştır. Ellerini çabuk tutmuşlar ve 'ilk hedefimiz üniversite' demişlerdir. Şimdi sıra ilköğretime ve ortaöğretime gelmiştir. Ülkenin eğitimi Dünya Bankası uzmanlarına bırakılmıştır. Bunlann buyrukları geçer akça olmuştur. Uzmanlar, her konudaki çözümü"para" gücünde aramaktadırlar. önce, üniversiteler paralı olsun dediler; şimdi de ortaöğretim paralı olsun, diyorlar. Buyruklara karşı "boynumuz kıldan ince" diyen yöneticiler, önümüzdeki yıllarda ortaöğretimi de paralı yapacaklannı söylemekten ge B Sonuç Türkiye'de eğitimin çöktüğüne ilişkin yeni kanıtlar aramaya gerek yoktur. Eğitimde Uke "iyi eğitim, iyi para" dır. Devlet eğitim işini "kerhen" üstlenir duruma gelmiştir. Parası olanlar paralı ilk, orta ve yüksek öğretim kurumlannda okuyacaklar; gelecekte ülkede düşünen, kafa yoran ve söz geçiren yurttaşlar olacaklardır. Parasız kesim çocuklan dinsel ağırhklı eğitim izlenceleriyle eğitilecekler, uyuşuk ve donuk birer insan olarak paralılann yönetimine uyumcu olacaklardır. Bunlar "Hayatta en hakiki mürşit dindir", "Allahın dediği olur" özdeyişleriyle büyüyüp varlıklannı sürdüreceklerdir. Yirmi birinci yüzyüın Türkiyesi için amaçlanan budur. Bu acı görünümde aydın ve yurtsever insanlara yine büyük görevler düşüyor. Bu insanlar her zamanki gibi durmayacaklar; bilinçle ve dirençle, bıkmadan, usanmadan ve üşenmeden, kimi kez yanarak kimi kez yanmadan toplumu ışıtma görevlerini yapacaklardır. Gözlenen kara amaca karşı başka seçenek yoktur. Hep birlikte susulursa, kara tablo ve karanlık, hepimizi ışıtmadan yıkıp gidecek, geride sadece kulümüz kalacaktır. İLAN ASLtYE HUKÜK MAHKEMESİ 1986/76 Davacı Hasan Apay tarafından davalı Mazgin tslam Mahallesi'nden Hüseyin ve Fatma'dan olma, 1949 D.lu Elıf Apay aleyhine açılmış bulunan şiddetü geçimsizlik nedeniyie boşanma davasının yapılan açık yargılaması sırasmda: Adresinde bulunamayan ve açık adresi tespit edilemeyen davalıya ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiş olup, ara karan gereğince davalı Elif Apay'ın 9.11.1987 gunu saat 9.00'da mahkememiz duruşma salonunda yapılacak duruşmada hazır bulunnıası ya da kendisini vekil ile temsil ettirmesi, duruşmaya gelmedıği, kendisini vekıl ile temsil ettirmediği veya mazeret bildirmediği taktirde duruşmanın vokluğunda yapılıp bitirıleceği dilekçe sureti ve davetiye yerine kain olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 26790 EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Kazanan da Kaybeden de "Kim Kazandı, Kim Kaybetti?". • Osman Ulagay bu soruyu ortaya atarken kimtn kazandığını, kimin kaybettiğini çok iyi biliyordu. Nasıl bilmesin ki! Deneyimli bir iktisatçı, usta bir gazeteci. "Türkiy&de gelir dağılımının nasıl bozulduğunu, salt emeğiyle geçinmeye çalışanların gerçek gelirieri ve refah düzeyi gerilerken ekonomiye hiçbir katkısı olmayan 'işbitirici' tiplerin nasıl milyarlarla oynadığmı görmek için toplumun çeşitli kesimlerindeki insan manzaralanna bakmak yeteriiydi. Geçim sıkıntısı yüzünden akıl hastahklarmın ve intiharlann arttığı, namus ve dürüstlük gibi kavramların adeta Türk parasıyla birlikte değer yitirdiği, 'devalüe olduğu', sağlıklı yaşam ve kaliteli eğitimin giderek küçük bir azınlığın ayrıcalığı haline geldiği bir ortamda, milyarlık yalılann kolayca ahd bulabilmesi, yarım milyarlık dairelerin kaptş kapış gitmesi, 3040 milyonluk otomobillehn çocuklara hediye verilmesi, en lüks dinlenme tesislerinin, otel ve restoranlann tıka basa dolması, Türkiye'de gelir uçurumlannın derinleştiğini gösferen belirtilerden yalnızca bazılarıydı." Osman Ulagay, Bilgi Yayınlan'nda çıkan "Kim Kazandı Kim Kaybetti?" adlı ilginç yapıtında böyle bir tablo çiziyor... Hepimizin gözünün önünde duran, o tablonun içinde yaşadığımız bir manzara, bir insan manzarası... Prof. Merih Celasun bir hesaplama yapmış, bulgularına göre 1973 yılında nüfusun milli gelirden en düşük payı alan yüzde 10'unu oluşturan grubun ortalama geliri ile en yüksek pay alan yüzde onunu oluşturan grubun ortalama geliri arasındaki fark 44 kat iken, bu rakam 1978'de 42 kata inmiş, ama 1983 yılında 47 kata yükselmiş... Bu arada emeğiyle yaşamını kazananların milli gelirden aldıkları pay ne olmuş? Yine Prof. Celasun'un saptamalarına göre tarım dışında ücretle çalışanların, milli gelirden aldıkları pay, 1978'de yüzde 27.2'den 1983'te yüzde 17.9'a gerilemiş. Aynı dönemde sermaye gelirlerinin milli gelirdeki payı ise yüzde 34.2'den yüzde 52.7'ye fırlamış!.. Osman Ulagay diyor ki: "işçinin, memurun, emeklinin gerçek geliri, satın alma gücü 1979 sonrasında ciddi biçimde törpulenmiş, hayat standardı gerilemişti. DPTnin çok iyimser karşılaştırmaları bile unvansız memurların ve kamu kesimi işçilerinin gerçek gelirlerinin 198086 döneminde düştüğünü ortaya koyuyor, gerçek gelirterıni belirgin biçimde arttıranlar ise yalnızca müsteşar, genel müdür ve profesörler gibi üst düzeydeki memurlar oluyordu." Hepimizin içinde yaşadığı gerçeklerden örnekler; 1980 başında 2 milyon liraya bir apartman dairesi almak olasıydı. Emeklilik ikramiyesi ise 2. derecenin 2. kademesindeki bir memur için 425 bin liraydı. 1987 başında ise emeklilik ikramiyesi, 2 milyona yaklaşmış, ama aynı nitelıkte bir dairenin fiyatı 2030 milyona çıkmıştır. Daha önceki yıllara bakalım bir de; yirmi beş yıl çalışan bir memur, emekli ikramiyesiyle kendisini kiradan kurtaracak bir .ev ya da bir daire alabilirdi. Daha sonra emeklilik ikramiyesiyle ancak bir yerii taşıt alabiliyordu Kendimden söz edeyim, babam öldüğünde üç bin lira ikramiye verdıler; yıl 1935... Biz o parayla Fatih'te dört odalı bahçeli bir ev alabilmiştik. Şimdi en yüksek dereceden emekli ikramiyesi alan kişi, eline geçen ikiüç haydi haydi 4 milyonla ancak orta halli bir dinlence yerinde ailesiyle bir ay tatil yapabilir! Ulagay'ın vardığı yargı doğrudur: "Özal'ın çıkış yolu senaryosunun kurbanlan arasında işçinin, memurun, emeklinin yanı sıra 'Türkiye Ekonomisi' de var" dır. Bu ekonomiyi düzeltmenin yolları nedir peki? "Gerçekçi bir düzen değişikliği alternatifini destekleyebilecek bütün güçleri ve katmanları harekete geçirebilecek ve yönlendirebilecek bir politik hareket!" İşçi, memur, emekli, dar gelirli yurttaş gerçekçi bir düzen değişikliğini benimseyecek ve destekleyecektir. "Böyle bir politik hareketin, 'köşe dönmeye' prim vermeyen bir yaklaşımla toplumca kalkınmanın önemini ortaya koyması, bu amaçla toplumdan özveriler istemesi ve böylece sağlanan kaynakların geleceğin üretimini ve refahını sağlayacak alanlara yöneltilebilmesi" gerekir. Ulagay şöyle bitiriyor: "Ama hemen söyleyelim, belirtelim ki bu hiç de kolay bir şey değildir." Bakırköy Tekstil Fabrikası'nın ilk müdürlerinden merhum Muharrem Beyefendi ile merhume Feride Gers Harumefendinin kızları, merhum Doktor General Ahmet Nadir ile merhume Nesime Nadir Harumefendinin gelinleri... Merhum Izzet Gers ile merhume Nezahat Evren'in ablaları... Engin ve Sezgin Gers ile Berrin Kınoğlu'nun halalan, Utku Evren ile Çiğdem Gölcüklü'nün teyzeleri... Kemal ve Güneri Kerim Uluğbay'ın (büyük) anneanneleri, Irene Uluğbay'ın (büyük) kayınvalidesi... Emekli Orgeneral Ragıp Uluğbay'ın, Tahir Molu'nun, Canan Cıvaoğlu'nun kayınvalideleri... Nadir Uluğbay, Hayri Molu, Selim Molu ve Ayşegül Molu'nun sevgili anneanneleri... Sevgi Uluğbay, Güneri Cıvaoğlu ve Ayla Molu'nun kıymetli anneleri... asmın, gazetecinin taraflılığıtarafsızlığı tarbşması son son siyasal polemikier dolayısıyfa yeniden gundeme geldi. Başbakan Turgut Özal önce bir gazetec'ıyi açıkça "karşı taraftan" olmakla suçladı, sonra yine yan açık biçimde bütün basını roterandumda taraf o/mafctan kaçınmaya çağırdı. özal'ın çağnsı geleneksel "tarafsızlık" tartşmalanna bir katkı niteiiği taşımıyor; tam tersıne geleneksel siyasi çağn niteliğinde, yani "Aman karşı taraftan olma, bizim taraftan ol." Basmın, gazetecinin "taraflılığının" tartışılamayacağı temel ilkeler bellidir, çünkü bu ilkeler basmın vahığının, işlevinin temel kosullandır: Düşunce özgurtüğü, basın özgürluğü, herkese söz hakkı, herkes için demokrasi, azınlıkta kalan görüşlere de saygı, insan haklannın vazgeçilmezliği... Bu ve benzeh konularda eğer basın organı ya da gazetsci "karşı" tarattansa, yani "kısıtlayıcı" ise ya bindiği dalı kesen bir aymazdır ya da gazeteci değildir, savunduğu kısıtlayıcı siyasetin adamıdır... Bunlar gazetecinin hep özgüriukçü olmak zorunda olduğu temel ilkeler. Bunlann dışında gazetecinin görüşü olamaz mı? Elbette olur ve bu göriişü doğrultusunda yorumunu yapar, ama habeh, kendi görüşunü desteklemese de verir, karşı görüşlere de söz hakkı tanır, tartışma ortamı yaratmaya özen gösterir, okurun ufkunu genisletmeye çalışır. Bunlar da yine temel gazetecilik ilkeleri. Ama tek tek her olay, her gün verilen yüzlerce karar, seçilen yüzlerce haber, yapılan sayısız mizanpaj, kadrajlanan fotoğraf bu ilkeleri gundeme getirir, kimisi yeniden bitmez tükenmez "tarafsızlık" tartışmalan yaratir. Gazeteler "resmi" gazete oJdukça tarafsızlık tartışmalannda bir yerleri, bir kaygılan olamaz, çünkü açıkça taraftırlar. Ama "bağımsız" gazeteler her gün hangi konuda taraf, hangi noktalarda tarafsız olacaklarına yüzlerce kez karar verirler ve bunu okurun bilgilenme, öğrenme hakkına ambargo koymadan, ufkunu darattmadan yapmak durumundadıhar. işte iki eski ve yabancı örnek. Bunlan yayımlamayanlar tarafsız gazeteci niteliklerine gölge düşürmüş oluyoriar mı, olmuyoriar mı? Merhum Sait Cıvaoğlu'nun biricik eşi, MELAHAT OVAOĞLU 8 Ağustos 1987 Cumartesi akşamı Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 11 Ağustos 1987 Sah günü, öğle namazını müteakip Teşvikiye Camii'nden kaldırılacak ve Aşiyan'daki aile kabristanına defnedilecektir. Allah'ın rahmeti üzerine olsun. AİLESİ Yukandaki fotoğraf 1969 yılında çekilmiş, hızlı siyasal düşüş içindeki De Gaulle kızını kaybetmiştir ve karısıyla biriikte mezar başında ağlamaktadır. Fotoğraf FranceSoir gazetesinm ünlü yöneticisi Pierre Lazareffin önüne gelir. Lazareff totoğrafı yayımlatmaz, çünkü sevdiği bir kişi olan De Gaulle'ü okuyuculara bu durumda göstermek istememektedir. Fotoğraf ancak De Gaulle'ün ölümünden sonra yayımlanır. Kavala eşrafından, merhum öğretmen Hasan Saip ve Zekiye Yücesoy'un sevgili evlatlan, merhume Pakize, Fethiye ve merhum Hasan Yücesoy'un çok kıymetli kardeşleri, Candan Turan, özden Arnas, Kemal öncü ve Saip'in biricik vefakâr eşsiz anneleri, Süleyman Turan, özer Arnas ve Ceyda öncü'nün değerli kayınvalideleri, Neyla, Hale, Beliz ve Burak'ın biricik anneanneleri, Sayın ve T\ırgut Bingöl'ün vefakâr yengeleri, milli binici merhum kıdemli süvari albay EYUP ÖNCÜ'nün çok sevgili ve fedakâr eşi, yıllar boyu yetiştirdiği çok sevgili öğrencilerinin annesi Emekli öğretmen AaKAYBIMIZ AaKAYBIMIZ Ailemizin büyüğu, babamız, ağabeyimiz, dedemiz, amcamız, Veteriner Hekim Selahattin Özler'in biricik ağabeyi ve Nukhet Özler'in sevgili eşi, EmekU Hava Albay (1939/54) ABDULLAH S. ÖZLER'İ kaybettik. Cenazesi 10 ağustos pazartesi günü öğle namazından sonra Ankara'da, Maltepe Camii'nden kaldırılacaktır. AYŞE ÖNCÜ Hanımefendi 8 Ağustos 1987 günü vefat etmiştir. Cenazesi 10.8.1987 Pazartesi günü (bugün) öğle namazından sonra Şişli Camii'nden alınarak Zincirlikuyu'daki aile mezarlığında toprağa verilecektir. Tanrının rahmeti üstünde olsun. AİLESİ Not: Çelenk gönderilmemesi, arzu edenlerin eğitim kurumlarına bağışta bulunmaları r c a olunur. ÖZLER AİLESİ 1961 1980 Onurlu, özverili, örnek yaşadın. Yaşamdan koparıhşının 7. yılında saygıyla anıyoruz. KAMLUYSAL NİHAT TÜFENKÇİ ve İTÜ'lü ARKADAŞLARI CENGİZ ÇANDAR GÜNEŞİN YEDİ RENGI EndulusYoilannaa Bcn Beıia ıie Ege i'fi Karsı Kıyıs HumeynıA'atat Kutsal lopraklaraa kan aavas Fıhstmlsran Guney Kıbr s KONKORDATO KOMİSERLİĞİNDEN tLAN OLUNUR Zonguldak t a a Tetkik Mercü'nin 28.7.1987 tarih ve 1987/231 E184 K. sayüı kararlanyla Zonguldak Ticaret ve Sanayi Odası'na kayıtlı Acüık Caddesi Haberal Işhanı Kat: 2 adresinde mukim borçlu Şanal Ekmek Sanayii ve Ticaret Anonim Şirketi'ne iki aylık konkordato mühleti verilmiştir. Adı geçen şirketten mühlet karar tarihi itibariyle alacagı olanlann, 1Alacaklannın doğuş nedenini, 2Alacaklanmn miktannı ve 3Alacagının dayandıgı belgelerle birlikte 20 gün içinde komiserliğimize bildirmeleri gerekmektedir. Bu Uana uygun hareket etmeyenler konkordato müzakerelerine kabul edilmeyeceklerdir. Borçlu şiıkeün konkordato projesiıu müzakere etmek üzere 14.9.1987 tarihinde Acılık Caddesi Haberal lşhanı Kat: 2 Zonguldak adresinde saat 14.00'te alacakhlar toplantısı yapüacaktır. Toplantıdan on gün önce alacaklılar konkordato vesikalannı tetkik edebilirler. Keyfiyet l.l.K.'nun 292. maddesi gereği ilan olunur. Namık K.Kıaloglu ADRES: Alemdar Cad. Çıknkçı lşhanı Kat: 5 ZONGULDAK Basın: 8061 Jazz Blues Rock plaklarımı satıyorum. Mühürdar Cad 70/13 LATERNA Akmar Pasajı Kadıköy 1727 yaşlarmda bayanlar Ingiltere'de çocuğa bak karşılığında İngilizce oğren. 158 53 42 Ingiltere'de lngilizceyı ucuz oğrenme imkâmnı şirketimiz sağlar. Derin Limıted 158 53 42 KDV dahil: 2100 TL. Boyut Yayınevi Ismaıi Gürkan Cad Hudaverdı Apt No 10/5 CağaioğluISTANBUL Tel 51163 98 Yukarıdakı üç fotoğraf 1959 yılında Cezayır Kurtuluş Savaşının en sıcak gunlerinde çekilmiştir. Ulusal Kurtuluş Cephesi'nde Fransızlar için çalışan bir hain yakalanmıştır, cephenin bir mahkemesi bu "laini yargılar, ö/üme mahkum eder ve infaz mangası hemen kurşuna dizer. Bu fotoğraflar Fransız gazetelerinın hemen tümüne ulaşır, ama kımse yayımlamaz. Kimine göre bunların yayımlanması Fransızlarla ışbirliği yapanlann cesaretinı kıracağı için Fransa'ya zararlıdır, kimine göre ise ulusal kurtuluş savaşı veren Cezayirlilerı katil gibi göstermektedir. Sonuçta kimse fotoğraflan yayımlamaz... Gazetecinin tarafsızlığı tartışması mesleğin doğuşuyla başlamış bir tartışma ve mesleğın gelişmesiyle birlikte bitmesi bir yana, daha da karmaşık biçimde surecek gibi... İstanbul Haber Servisimiz birçok arkadaşımızın ayrılmasıyla epeyce tenhalaşmıştı. Bu arada, Erhan Akyıldız arkadaşımız servisinı güçlendirmek için yoğun çalışmalar yaptı. İlk olarak dört yeni arkadaşımız çok yük taşımak azmi ve bilınciyle aramıza katıldı. Uğur Saner 7954 İstanbul doğumlu. Marmara Üniversitesı Basın Yayın Yüksek Okulu'nda öğrenim gördü, gazeteciliğe Millıyefte başladı. Bir sure serbest reklam fotoğrafçılığı da yapan Uğur Saner, Dünya ve İstanbul Yeni Asır'da görev yaptıktan sonra geçen ay aramıza katıldı. Ülker Göktürk 7959 doğumlu ve SBF Basın Yaym mezunu. 1980de Akajans'ta başladığı mesleğıni Anadoiu Aıansı'nda sürdürdü, şimdi de istanbul Haber Servısımızde. Alı Tevfik Berber J962 Sınop doğumiu, Marmara Üniversitesı Basın Yayında öğrencılığını surdurürken Anadoiu A/ansı'nda çalışmaya başladı; şu anda hem okulunu bıtirmeye çalışıyor hem de yeni görevine alışıycr Süleyman Sarılar 1963 Konya doğumlu İstanbul Üniversitesı Basın Yayın Yüksek Okulu'nda öğrencıyken Anadoiu Ajansında çalışmaya başladı. 1985'te dıplomasım aldı, ama master program,na yaznarak öğrencılığını sürdürdü, geçen ay aramıza Katıldı. SELDA BAGCAN Söylüyor telefon deglşikHgi 156 49 50 / 1 0 Hat olarak değişecektir. olan numaralarımız 10.8.1987 tarihinden itibaren YÜRÜYORUM DİKENLERİN ÜSTÜNDE ,. J Bu Kaseti Aldınız mı? Stüdyo: Değişim / sezer Bağcan Tonmeisterler Yiimaz Karayalım. Mete Akkuş 155 59 50 / 10 Hat NÜFUS cüzdanımı kaybettım. Hukumsuzdur. İBRAHİM ERCAN DOZER KİRALANACAKTIR İzmir Karşıyaka Buyükçiğli EGEKENT alanırftlaherfürlü masrafı yukleniciye ait olmak üzere D 7D 8 tipi Caterpiller veva eşdeğeri guçte (200 BHP ve yukarısı) başka markalarda Paletli Ripelli Traktörler (DOZERLER) takribi lOOOSaat/Dozer süreyle çahştırümak uzere 14.8,1987 Cuma gunu ihaleyle KİRALANACAKTIR. İlgilenenlerin, 13.8.1987 tarihine kadar»ih^le ş a r t n a m ^ n i a^mak uzere Şehitfethibey Cad. No: 23/3 Gümrük/İZMİR EgeKoop aclrcsine başvurmaları gerekmektedir. * BURLA Voyvoda Cad. 6165 MakınaTıcareti ve Yatınm A.Ş. Karaköyİst. * * • ECKKOOP YÖNETİM KURULl)