29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER cıların ise yeni bir başbakanı desteklediği, gazetelerde rahatça yazılabiliyor arttk. 12 Mart döneminden sonra önemli görevlerde bulunmuş emekli bir orgeneralin Nakşibendi tarikatına bağlı olduğu, hatta kendisinin cumhurbaşkanı adayı seçildiği yazılmıştı. Ben de o zaman "Nakşibendi Cumhuriyeti" başlıkh bir yazı yayımlamak zorunda kalmıştım (Cumhuriyet, 15 Haziran 1980). • • • Eğitim alanında şeriatçılann bugüne değin derinlemesine el atmayı başaramadıkları bir tek alan kalmıştı: Askeri okullar. Cumhurbaşkanı Kenan Evren, 8 Ocak 1987 tarihinde Adana'da yaptığı bir meydan konuşmasında, Silahlı Kuvvetler'e karşı girişilen "ele geçirme" amaçlı sızma hareketlerine değindi ve bazı derneklere bağlı yurtlarda yetiştirilen öğrencilerin orduyu ele geçirmek için hazırlık yapmaya çalıştıklarını belirterek, bu amaçla askeri okullara toplam 813 öğrencinin yerleştirildiğinin saptandığını söyledi. O tarihten sonra yapılan araştırma ve incelemeler sonunda bu öğrencilerden bir bölümünün saptandığını ve bunların Nurcu olduğunun anlaşıldığını 20 Haziran 1987 tarihli gazeteler yazdı. "Demek iş bu kerteye geldi dayandı" dedim kendi kendime. Nasıl dayanmasın ki, bu işe, daha doğrusu başta "savaş" dediğim bu eyleme uzun yıllar önce sessiz ve derinden başlamışlardı. İç yardım, dış yardım gördüler ve görüyorlar. Değerli yazar ve araştırmacı L'ğur Mumcu, gazetemizde ve RAB1TA adlı yurdumuz için tarihsel nitelikli kitabında, bir halk deyişiyle, bu işin "ıcığını cıcığını" onaya koydu. Onümde "İslamın Aynasında Türkiye" başlıkh ilginç bir kitap var (•). Türlü gazetelerden zaman zaman yorumlu, zaman zaman yorumsuz olarak alıntılar yapmak suretiyle ayet ve hadisleri anlatıyor. Cumhuriyet Gazetesi'nin 13 Ocak 1987 tarihli sayısındaki yazı dizisinden de şu bilgileri almış: Islamcı gruplar, polilik eylemlerini ya da savaşımlarını daha çok etrafında örgutlendikleri yayın organlan aracılıgı ile surdıiruyorlar. Bu inceleme çerçevesinde saptanan yayın organlan, bunların hangi grupla ilişkili oldugunu ve dağıtım orgullerınc gOre en son tıraj durumlannı aşağıda sunuyoruz ). Zafrr Nurculara yakın, İslamiyeti bılimsel olarak tanııan dergi (10.000). 2 Stzınlı: Nurcu görüşlere yakın derei (80.000). 3 Köpıii: Nurculara yakın edebiyat dergisi (5.000). 4. Sur Nurculara yakın. sadece abonelere dagııılan ayhk dergi (20.000). 5. Can Kardeş: Nurcuların çocuk dergisi. 6. Mektup: Nakşibendi görüşlerine yakın bir kadın dergisi (30.000). 7 Altınoluk: Nakşibendi gönişlerine yakın aylık dergi (25.000). 8 lslım: Nakşibendilerin aylık dergisi, en eıkin yayın organı (100.000). 9 Aile ve kadın: Nakşibendilere yakın aile dergisi (60 000). 10. İlira ve İnsan: Nakşibendilerin bilim dergisi (5.000). 11. İnsan ve Kâinal: Nakşibendilerin felsefe dergisi. 12. Öğiit: Trabzon'da yayımlanan ve Kadirilere yakın bir dergi (30.000). 13. tcmal: Kadirilerin görüşlerini akseıtiren dergi (70.000). 14. İmam: Humeyni hareketine sempati duyan fakat düzenli olarak yayımlanamayan dergi. 15. Ribad: Bağımsız bir grup tarafından Konya'da yayımlanan dergi (20.000). 16. Tavır Isıanbul'da Necip Fazıl'ın goruslerine yakın bir grup [arafından yayımlanan dergi. 17. Meklep: Nakşibendilere yakın olmakla beraber bağımsız bir grup tarafından yayjmlanan dergi (5.000). 18. Gîrisîm: Eyleme dönük. bağımsız bir çrııp taral'ından cıkanlan dergi (7.000). 19. Yan: Eski MHP'nin Islarncı kanadı larafından yayımlanan dergi (2.000). 20. Kitap: Bağımsız bir grup tarafından çıkarılan dergi (10.000). 21. tkübas: Bağımsız bir grup [arafından çıkarılan ve esas olarak Islamcı görüşleri iktibas eden aylık dergi (7.000). 22. Türkiy* Çocuk: Işıkçılann çocuk dergisı. 23. Doklor İşıkçılar taıafından yayımlanan tıp dergisi 24. Made in Turkey: Işıkçılann turistler için çıkardığı dergi. 25. İstiklal: Iran devrımine sempati duyan dergi (3.000). 26. Alılım: Bağımsız bir grup tarafından hazırlanan, duzenli olarak çıkmayan bir dergi. Bu dergilere ek olarak çeşitli yayınevleri aracilığı ile kitaplar yayımlanıvor: birtakım günlük gazetelerle de kamuoyu olusturma iş.'vi yerine geıiriliyor. Nurcu görüşlere yakın Yeni Nesil (8.000), halen Refah Partısi'ni destekleyen Mili Gazelc (30.000), MiHi Gazete'den ayrılan bir grubutı pkardığı entelektüel İslamcı kesimin gazetesi Zanaa (11.000) ve İşıkçılar tarafından yayımlanan Türkiye (150.000) gunlük gazete olarak yayın yaşamlanm sürdürüyorlar. 19 TEMMÜZ 1987 Sessiz ve Derînden mi?! HIFZI VELDET VELİDEDEOGLU Kuran kursu hazırlıklanndan sonra imam hatip liselerinde şeriat tornasından geçerek iiniversite ve yüksekokulların türlü bölıimlerini bitirip devlet makinesinde öğretmenlik, kaymakamlık, valilik, polislik, yargıçlık, mühendislik, hekimük gibi görevler üstlenen insanlanmızın sayısı gittikçe çoğalıyor. Tutucu partilerdeki politikacılardan önemli bir bölümü de imam hatipli olsun olmasın a>Tiı tomanın ürünü olarak boy gösteriyor seçim böigelerinde. Şeriatçılar, laik Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı sessiz ve derinden yürüyen bir savaş başlatmışlardı. Savaş adım adım siper ve toprak kazanarak sürüyor. Amaç, laik devletimizi yeniden teokratik devlete dönüştürmek ve ardından da zamanı gelince hilafeti geri getirmek. "Halkımız namaz kıldıracak, ölülerini yıkayacak hoca bulamıyor" gerekçesiyle ve "aydın din adamı yetiştirmek" kamuflajı altında, ilkin ona dereceli imam hatip okullarını açtırmakla işe giriştiler. Derken adını "imam hatip lisesi" olarak değiştirdiler, sonra da bunları bitirenleri laik liselerden mezun olanlaria bir tuttular ve onlara aynı hakları tanıdılar. Böylece imam hatip okulları, yurttaşın din ve ibadet gereksinmesini karşılayacak din adamı yetiştirmek amacından çok daha ötede bir amaca yöneltilmiş oluyordu. Ders programlarını inceleyince gördüm ki imam hatip liselerinde klasik bilim dallarırun yanı sıra yalnız ibadet kuralları değil hukuk da içinde olmak üzerebütün şeriat kuralları öğretiliyor. Kuran'dan gelen bu kuralların, Tanrı'nın buyruğu olması dolayısıyla, insan aklının ürünü olan laik hukuk kurallanndan ustün olduğu imajı yaratılıyor genç dimağlarda. İstanbul Hukuk Fakültesi'nde öğrencilerimin hukuksal konular üzerinde ezberciliğe sapmayıp, doğrudan doğruya kendi kafalarını işletmelerini sağlamak için, yalnız anlamadıkları nokıaları değil, anlayıp da yasal çözümünü beğenmedikleri noktalan düşünüp, bir kâğıda yazarak kürsüye bırakmalannı ister ve haftada bir kez bunlar üzerinde tartışma açardım. Böyle günlerden birinde bir öğrencinin imzasız olarak kürsüye bırakmış olduğu kâğıtta şu soru ile karşılaştım: "Hocam, siz geçen hafta eski miras hukukumuzla yenisini karşılaştırırken, 'Eskiden kız evlatlar, erkek evlatlann yarısı kadar miras alırdı, şimdi eşit pay alıyor ve bu usul daha adaletli oluyor' dediniz. Halbuki Cenabı Hak erkeklerin, ellerine geçecek miraspayını kızlara göre daha iyi işletip hem aile servetini çoğaltacaklarım hem de bu yoldan milli servete katkıda bulunacaklannı düşünerek mirasta bu hükmü koymuş. Bu, şimdiki hukuktan daha adaletli değil midir? Allah hata yapar mı?" * * • Tartışmaya ayırdığım ders saatinde her soru kâğıdını öğrencilere okuduktan sonra yanıtını verir, onun üzerinde öteki öğrencilerin bir diyeceği olup olmadığını sorar, eğer olursa, görüşmeyi sürdürürdüm. Sözünü ettiğim kâğıdı da okuyarak, "Kimdir bu soruyu yönelten" dedim. Ses yok. Belki o gün gelememiştir düşüncesiyle, ertesi günlerde yine sordum. Ama kâğıdın sahibi ortaya çıkmadı. O tarihte üniversitelere giriş başvuruları doğrudan doğruya fakültelere yapılırdı. O yılın basvuru formlannı da sekreterlikten isteyerek kalem odasındaki bir masada, bu formlardaki el yazılarıyla, sınıfta kürsüye konulmuş olan soru kâğıdının yazısıru karşılaştırmaya başladım ve asistanlanmın yardımıyla, birkaç saatlik arayıştan sonra sorunun sahibini buldum. Öğrenci sici! defterini de inceleyince gördüm ki bu öğrenci bir imam hatip okulundan mezun olduktan sonra, dışardan sınava girerek (o tarihte imam hatip okulları henüz laik liselerle denk değildi) lise diploması almış ve böylece hukuk fakültesine girmiş. Aradan birkaç hafta geçtikten sonra derslerden birinde, adlannı ve numaralannı okuduğum iki öğrenci ile birlikte bu çocuğun da adını ve numarasını okuyarak ayağa kalkmalarını söyledim. Hiçbir şeyden kuşkulanmadığı için kalktı. Her üçünün de dersten sonra sınıfın karşısındaki profesör odasına gelmelerini istedim. Geldiler. Öteki iki öğrenci, sorduğum birkaç noktayı yanıtlayıp ayrılınca, cantamdan imzasız soru kâğıdını çıkarıp bu öğrenciye göstererek, "İyi niyetli olduktan sonra kendisini gizlemeye bir neden olmadığını, imzasız yazı ve mektupları ancak korkakların ve jurnalcıların, yani bir tür ahlaksızlann yazdığını, kendisine böyle bir davranışı yakıştıramadığımı, bunu hiç unutmaması gerektiğini" söyledim. Hiç ses çıkarmadan yere bakıyordu. Gözlerime bakmasını, yiğit ve karakterli insanın, konuşurken karşısındakinin gözüne bakmaktan çekinmemesi gerektiğini anlatarak, bunu da hiç unutmamasını vurguladım. Tertemiz bir Anadolu çocuğu idi. Birden ellerime sarılıp öptü, "Kız çocuklanrun mirası meselesini bize böyle öğrettiler. İşin esasını bilmek istedim, ama belki beni mimlersiniz (aynen böyle dedi), zararıma olur diye korktuğum için soru kâğıdımı imzalamadım" diyerek af diledi. Şeriata göre miras gerekçesini nereden öğrendiğini sormadım, çünkü anlamıştım. Çağdaş devletlerde din kuralları ile hukuk kurallannın artık birbirinden ayrılmış olduğu konusunda o zaman bu öğrenciye anlattıklarımı bu sütunlarda birçok kez belirtmiş olduğum için yinelemeyeceğim. Şuncasını ekleyeyim ki, bu öğrencimin fakültedeki öğrenim durumunu yıllar boyunca uzaktan izledim. Yalnız benim dersimde değil, öteki derslerde de başarılı ve Atatürkçü öğrencilerden biri oldu. Fakülteyi de iyi derece ile bitirdi. Kafasını küflü düşüncelerden arındırmış, inancın yerini inanca, aklın yerini akla tanımayı öğrenmişti çünkü. O tarihten bu yana uzun yıllar geçti. Kafaları, gerçek din ve inanç sınırları dışına çekip, video gibi her türlü teknik araçtan yararlanarak küflendirme odakları korkunç biçimde yaygınlaştı. O kertede ki, Nurcuların eski bir başbakanı, Süleyman PENCERE Çevre Kirlenmesi... Çoğu kişi gibi ben de çiklet çiğneyene kızarım. Çiğnediği çikieti yere atana daha çok kızarım insan basmayagörsün; bu pisliği ayakkabısının tabanından sıyırmak için uğraşır durur. Toprağa sürtsen kâr etmez, betonda yıvışır. İşin yoksa uğraş; bu belayı ayağına sarana içinden okurken, kirli sakızı temizlemek için kunduranın tabanını öteye beriye sürt Allah sürt... Ağızda çok çiğnenmiş sakız gibi insanlar da vardır. Deneyimli kişi bu tür insanı bakar bakmaz anlayıverir; kendisini kc rumakla kalmaz, çevresini de uyanr: Uzak dur abi!.. Bulaşmasın... Kirli çiklet niteliğindeki kişinın yitirecek hiçbir şeyi yoktur; zaten pespaye olmuş; paspas gibi çiğnenmiş; ruhu tirfillenmiş; beniiği aşağılanmış; çevresinde temız gördüğü her şeyi kirletip kendisine benzetmek için yanıp tutuşuyor: fırsat arıyor... • Hayatta insanın başına her şey gelebilir. Dünyamızda insan insana yaşıyoruz. Hapishanelere girip çıkarsın; işkencehanelerden geçersin: nice insan müsveddesi görürsün; canavariarla halleşirsin; mafia babası, kabadayı, külhanbeyi, hırsız, katil yankesiciyle düşüp kalkmak zorunda kalırsın. Bu dediğim onlardan değil Sırnaşık bu, dalkavuk, yüzsüz, cıvık, edepsiz, aşağılık, onuru çiğnene çiğnene kirlenmiş çiklete dönüşmüş, artık yitireceğı hiçbir şey yok... Ve Babıâli'de çoğalıyor bu tip, günden güne ürüyor: üretiliyor; bir yandan büyük işadamlarının sofrasında çanak yalıyor; bir yandan siyasal iktidara sırnaşıyor, dalkavukluk ediyor; cebinde çek defterı, altında araba, lüks restoranlarda, gece kulüplerinde, moda defilelerınde, basın toplantılarında fink atıyor; ticaret odalarınm, borsaların, bankaların kulislerınde efendilerinin gözünün ıçine bakıyor. Ne insanlık haysiyeti var ne gazetecilik şerefi; ceketli, kravath, gömlekli fino köpeği: kalemim kuyruğu gibi kullanıyor; efendisinin karşısında ya apış arasına yapıştırıyor ya da sallıyor Sözde liberal ekonominm alımsatım borsasında komisyonculuk yapıyor; patronundan aldığı emirleri, karşılıksız çek ya da sahte senet gibi basın piyasasına sürmeye çabalıyor... * Babıâli'ye Sirkeci'den girersin, Vilayet'ı geçersin, tırmana tırmana Cağaloğlu'na varırsın, sonra Divanyolu'na değin yürürsün. Geçenlerde "Bizim Yokuş'u bir dostumla tırmanıyorduk; soluklanıp durdu, çevreye baktr. Amma da değişti, değil mi? Evet. Yahu, eskiden bu yokuşta dalkavukluk kınanırdı. Değil bir parababasma, siyasi iktidarın en büyük kodamanına yağ çekmek ayıp sayılırdı. Cumhuriyet dönemini bir yana bırak, Osmanlı basımnda bile "tabasbus" eleştirilırdi. Ne oldu da bu ülkede holding patronlarına, iktidar kodamanlarına açıkça kıl çe kiliyor, yağcılık yapılıyor, el pençe divan duruluyor, el etek öpülüyor ve kimse aldırmıyor? Rezilliğe, köpekliğe, alçaklığa mı alışıldı? Dostum, sıcaktemmuzun Babıâlı kaldınmına vuran yalazında öfkesınin yelpazesini sallayarak serınlemeye çalışırken, koluna girip kenara çektim; Dikkat et!.. Şaşırdı. Neye dikkat edeyim? Kaldırımda yere tükürülmüş çikletler duruyordu; kunduramın bumuyla gösterdim: Bak... dedim. Ne olacak? Görmeyip de bunlara basarsan, alırsın başına belayı. Ayağına yıvıştı mı, temizlemek için uğraş dur... Başta şerıatçılann laik Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı açtıkları savaştan sözetmiştim. Yuvarlak hesap 500 bin tirajlı dergileri ve toplam 200 bin tirajlık gazeteleri, onların bu savaşımda birçok mevzileri düşürerek nasıl ilerlediklerini gösteriyor. Düşündükleri şu: "Atatiirk'ün laik cumhuriyeti kendilerine emanel ettiği gençliği öyle yetiştirelim ki, yeni kuşaklann, O'nun devrimci ilkelerinden haberleri olmasın." Birtakım politikacılar da, kendi partilerinin programlannı anlatırken, imam hatip lisesi mezunlarının askeri okullara alınması gerektiğinden söz ediyor. Doğrusunu isterseniz devlet yönetiminde çok önemli elemanlar yetiştiren Siyasi Bilgiler, Hukuk, İktisat Fakülteleri gibi yüksek öğretim kunımlarına kabul edildikten sonra, imam hatip lisesi mezunlan askeri okullara niçin kabul edilmesinler. Böyle giderse o da olacak! Sorun, birtakım yüzeysel, üstünkörü, palyatif önlem ve yasaklarla değil, köklü, yürekli reformlarla çözülebilir. Bunların başında, bütün imam hatip liselerini hemen normal lise durumuna getirmek, şeriatçı öğretmenleri onlardan uzaklaştırmak, bu liselerin ders programlannı laik liselerin programlarına uydurmak, bunlarda başarı sağlayamayan öğrencileri, öteki meslek liselerine aktarmak gelir. Bunun yanında, yurttaşların din ve ibadet gereksinmelerini karşılayacak elemanları yetiştirmek için, işin başlangıcında olduğu gibi, orta dereceli imam hatip okulları açıp onlara ihtiyaca göre öğrenci almak, ders programlarında da şeriatın yalnız ibadet bölümünü öğreterek bu okullann öğrencilerinin kafasına din işleriyle dünya işlerinin ayrı olması zorunlugunu, bu zorunluğa uymayan toplumların çağdaş toplumlar arasında yer alması olanağının bulunmadığını aşılamak aerekir. Şeriatçılığın ülkeyi "istila" etmesinin önüne, öyle baş örtüsü yasaklaması, arada bir tarikat ayini yapanların evlerinin basılması, tarikat tornasından geçirilmiş öğrencilerin askeri okullardan çıkarılması gibi birtakım geçici önlem ve çarelerle geçilemez. Özal hükümeti "Avrupa Topluluğu'na tam iiye olacağız" deyip dururken, bir gün, islam devletleri topluluğuna "ikinci sınıf" üye oluverdiğimizi görüvereceğiz. Bu, Türkiye'nin batışı demektir. (*) Cemaleltin Şenocak, tslamın Aynasında Turkive (Ankara 1987) Atalürk Bulvan: 231 16 OKTAY AKBAL EYET/HAYIR Bir Bilinç FestivalL. OKURLARDAN Çay üreticisinin sorunları Çaya vurulan "radyasyon damgası "nın faturasını çay üreticisi ödemekte, çayların satın alınması özel sektörlerin keyifleri doğrultusunda gelişme göstermektedir. 1985 yılında özel sektörler çay fabrikalarını kurmaya başlayınca. çay üreticileri rahal bir nefes alarak, artık ÇayKur'un uygulamış olduğu dönüm başı 10 kg'lık kontenjanın kalkacağını, rahatça çaylarım toplayıp satabileceklerini zannetmişlerdir. Gerçekten de 1986 çayda patlama yılı olmuş, üretici toplamıs olduğu yas çayı, ÇayKur ve özel sektörlere rahatça satmıstır. Özel sektörler ilk zamanlarda çay üreticisine giiven vermek için, almış olduklan yaş çay yaprağının parasını kısa bir zamanda ödemişler, bu güvenle çay üreticisi, özel sektörlere tonlarca çay satmaya baslamıştır. Fakat, zaman geçtikçe özel sektöre duyulan bu giiven kaygıya dönüşmeye baslamısttr. Çünkü, özel sektör almış olduğu yaş çay yaprağının parasını zamanında ödememektedir. Hatta, 1986 yılında almış olduğu yaş çaym parasını, 1987'nin kasım ayında ödemek üzere senet vermesi, üreticiyi parayt alamayacağım kaygısına düşürmüştür. 1987 çay sezonunda da, ÇayKur'un uygulamış olduğu kontenjan yüzünden üretici, çaymı tekrar özel sektörlere vermeye mecbur bırakılmıştır. Çaym, belirli bir zaman içinde toplanma zorunluluğunun bulunması ile çaylar, özel sektörlere akıtılmaya baslanmıştır. Yüksek köylerde sorunlar bunlardan ibaret olmayıp, daha da büyümektedir. Yollartn bozuk olması, 26 km.'lik (Y.Durak Köyü) bir yolun 23 saatte katedilmesi, çay fabrikalarımn köylere düzenli hir şekilde çay arabasmı göndermemelerine neden olmaktadır. Yağmur demeden toplamıs bir yolu alnında çamur çay toplayan, olduğu çayı, 3 kmlik sırtmda yiikü, boncuk boncuk terleri ile "çay alım" yerine gelen üretici, toplamıs olduğu çayı satamamanm üzüntüsü içinde yorgun argın evine, eli boş dönmektedir. Devletünizin, çayda yaşanan bu sorunlann çözümü için önlemler alması, özellikle ' yüksek kesimdeki köy yollarmın bugünkü durumundan kurıarıp düzeltilmesi için doyurucu bir çalışmamn başlatması, üreticinin yükünü hafifletecek, biraz olsun kaygılardan uzaklastıracaktır kanısındayım... Hasan ÖNDER Yukarıdurak Köyü Ardeşen/RİZE "Video kayıt ve montaj uzmam Keramettin Akbaş üzülüyordu: "Gazetede beni emniyet memuru gibi göstermişler Oysa ben festivali belediye adına videoya çekıyorum " Ben kahve konuşmasında karşımda Akbaş'ı görünce sormuştum, biraz da onun belediye görevlisi olduğunu bilerek... "Sız. kim için bu filmi çekiyorsunuz?". "Belediye için..."demişti. Başkaları da vardı bizleri. izleyicileri filme çeken... Onlar değil de nedense, Akbaş'ın resmi çıkmış blzim gazetede!.. "Herkes soruyor" dıyordu. Sen ne zaman emniyetçi oldun" Keramettin Akbaş'ın "emniyetçi" oimadığını belırterek başlamakta yarar gördüm Arkadaşlar daha önce yazdılar: Dikili Belediyesi'nin duzenlediği festivalin çağnlıları idik. Nerdeyse tüm 'Cumhuhyef kadrosu.. Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven SODEP adayı olarak seçilmiş. Şimdı SHP'Iİ, kurultay delegesı de aynca... Genç çağdaş kafalı bir insan. Dikiliyı ulkeye. dünyaya tanıt(Arkası li Sayfada) Ben ÖZGE GEÇER 5 yaşımı bitirdiğimi tüm sevenlerime duyururum. 19 Temmuz 1987 • !•; ''9 B * m m 1m tk* " m İktisat bir yıl vadeli ve her meblağdaki tasarrufunuzun faizini, isterseniz a y d a b i r , isterseniz üç a y d a bir veyadönemsonundaödüyor. Karşılaştınn, göreceksiniz: tasarrufunuzu değerlendirmek için e n k â r l ı a l t e r n a t i f İ k t i s a t tır. K A R Ş Yok Belirtmedi %48 tkttsat M*rk«ı Şub« T e ı 172 0511. Celâl Ozküricçu tkttaat Bahçekjpı ŞulMsl Tel: 512 0160. Eray Emek Ikttut MecMiy«köy Şub«l Tel 131 '732, Abdullah Ar atktİMl KMıKöy Şubni Tel: 33S 9838 Ertuğrul Ihlamur Iktiıal Karaköy Şubasi Tel: 145 7084. Şukm Salcan iktisat Bakırköy Şubcsi Tel: 570 1680 Adnan Yazıcı IkliMl Erenköy Şubesi Tel: 368 2582 Beyhar BerH Iktiıal Bayrımpata ŞubMl Tel 577 9418. Hikmet l>Jur Iktlıat Arkara Şubesi Tel 117 99 82, Tufan Aksoy Iktiıat izmır Şubeıi Tel 22 62 47. UğL Ozusta iktiut Burta Şubesi Tel 230 23. Şevkel Oritoğlu iktinl Adjrn Şubesi Tel 370 07. Neval Ersan Iktlsal IMerain Şubesl Tel: 380 50 Selçjk Sayılır Ikfıul Gaziantep ŞubMl Tel 279 65. Erdirç Ekşı İktisat Oenırli Şubesi Tel 130 10 Aykjt Bahar İktisat Iskenderun Şubni Tel 224 65. Taner Kula İktisat Samsun Şubesi Tel 178 75 Emine Ozcan iktisat Ordu Şubesi Tel 151 62. Sabn Çetınyuva İktisat Antalya Şubesi Tel: 167 92 Eman Ozgun İKTİSAT BAINKASI I L İKTİSAT %40 %43 %50 Fark +%40 +%43 +%2 Ş Vade T 1 ay 3ay 6ay 1 yıl I 17 Banka İKTİSAT I Fark +%5 +%4 +%2 +%2 N Her meblağda 1 yıl vadeli mevduat hesaplannda 17 Banka'nın anlaştığı faizler ve İktisat farkı: 17 Banka 10 milyon ve üzerindeki Mevdua Sertifikaları'nda İktisat farkı: %33 %38 %43 %48 %38 %42 %45 %50 A y h k Fai z Öde mel i 3 A y h k Fa iz Ödemeli Dönem Sonu FaizÖdemeli
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear