Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER edası vardır: Geri kalmış toplumun sanatçısma ders veriyor. Neden derseniz, hangi büyük Batılı ressam önce "milli", sonra "evrensel" olmustur ki! Van Gogh resminin ulusal niteUgı nedir? Batıh sanatçı, dünyamn her yenndekı sanattan etkılenmışnr, Ç 8 MAYIS 1987 ka uluslardan ve toplumlardan ayıran, özgün kılan kimliğidir" Ve şu sonuca vanyor: Ulusal Evrensel MELİH CEVDET ANDAY Geçen haftaki "Sentez: Laiklik" başlıklı yazımm bir yerinde Ziya Gökalp'ın kultürle uygarlığı ayırmasından söz ederken, "Bu ayınm, nedense, aydınlanmızı derinden etkilemiştir, bu etki süregitmektedir" diye yazmıştım. Bu yanlış bölümlemenin bunca etkin olmasına gerçi şaşıyorum, ama nedenini de bilrniyor değilim. Batıhlaşma, ta Tanzimat'tan beri bizim aydınımızda bir korku uyandırmıştır, "Ya Batıhlaşırken, kendimizi tttmden yitirirsek!" korkusudur bu. Gökalp, aydınımızı bu korkudan kurtarmak için kültürün (hars1in) ulusal olduğunu öne sürmüştür, demek istemiştir ki, kültüre (hars'e) sanlırsanız, uygarlık sizi sizden edemez. O gün bugün, "milü kültür^ sözü dillerden düşmez olmuştur. Peki, u>>garlıktan niçin korkuyoruz? Bunun üzerinde kimse durmamıştır. Dahasi var, milli olan kültürümüz nedir, ne biçim bir şeydir, bunu da araştıran çıkmamıştır ve araştınlmadığı için de bu"milli"nin altmdan ikide bir "dinsel" çıkmıştır. Ziya Gökalp'm kültür ile uygarhğı (hars ile medeniyeti) bir birinden ayırması, en çok sanatlarımızı, sanatçılarımızı etkilemiştir; "Evrensele ulusaldan yaridır" savı bunun ürünüdür. Bizde yağüboya resmin başlaması, Avrupa resmine öykünmekten doğmuştur. Başka türlü olamazdı. Ama Batı resmi için de öykünme söz konusudur, o da öykünmeden doğmuştur. Yabancı sanatlara öykünmeyen bir sanat yozlaşır, yok olmağa gider. Batı resmi ve sanatı çeşjtli öykünmelerle, etkilerle bugünkü durumuna geldi. Ama bizde buna rahat soluk aldırılmamıştır; Ziya Gökalp yetişmiş, kültürün ulusalhğı kavramı içinde, yöresel, geleneksel, ulusal olanın evrensel teknik ile birleşmesi gerektiği savını ortaya atmıştır ve bu sav sanatçılarımızı ya yaratıcıbktan uzaklaştırmış ya da başka yanlış yollara itelemiştir. "Sanat Çevresi" dergisinin nisan sayısmda Prof. Dr. Süleyman Velioğlu, bu konuyu şimdiye kadar çok az rastladıgım bir yetkinlikle ele almakta ve akılcı yöntemiyle doyurucu sonuçlara varmaktadır. Sayın Velioğlu, ulusal ve yöresel sanat anlayışının savaşınunı veren bir küme sanatçı ve aydınm, zamanla evrenselİiğe karşı bir tutumu benimsediklerini belirttikten sonra şöyle demektedir: '•Sorunun çözümünü böylesine bir eğilimde aramanın düşünsel kaynaklannı iki >"üz yıldır süregelen kültür politikalarında, Ziya Gökalp ve izleyicileri tarafından önerilen çözümünde ve Batüı düşünür ve eleştirmenlerin telkinlerinde bulmak olasıdır. Aynca yaratma sürecine el yordamı ile yaklaşüan bir dönemden kalma *evrenseUige yöresellik ve ulusalhktan ulaşıhr" gibi bir on dokuzuncu yuzyıl düşüncesinin de payını eklemek gerekirf' Alıntıladığımız bu parçada "Batılı duşünür ve eleştirmenlerin telkinlerinden" söz edilmektedir ki, bu konu üzerinde biraz durmak yerinde olacaktır sanınm. Evet, kimi Batüı aydın ve sanatçüar bize, "Kendiniz olun, bin taklil etmeyin" demişlerdir ve bu sözler, bizim yerselcileri ve gelenekçileri her zaman, hem de çok etkilemiştir. Kimse de çıkıp, asü bu sözlere göre davranmanın bir Batı taklitçiliği olduğunu, olacağını düşünmemişıir. Bana sorulacak olursa, Batımn "Kendiniz olun!" sözünde bir öğretmenlik, bir yukardan konuşma için de böyle. Böyledir diye bu sanatlarla uğraşan sanatçüanmız hiçbir zaman Türklük kazanamayacaklar mı? M İ U İ ~ resitn arasurmalannd a n v a z g e ç i P ) d o J u d a n resim y a p m a k b i z e n e d e | a ğ i r geliyor, anlamıyorum. Ben size bilmedi PENCERE 1930 yazında Paris Büyüketçisi Fethi Okyar, Yalova'da Atatürk'ün konuğudur. Mustafa Kemal'in eski arkadaşıdır Fethi Bey, konuşmalarında hep Fransa ve İngiltere'deki çok partili rejimı över, İsmet Paşa hükümetinin devtetçilik girişimlerinden yakınır. Bir ağustos günü Gazi der ki: Fethi Bey, bu dedikierinizi yapabilmek için bir siyasi parti kurun, ben size yardım ederim." Fethi Beyin başına böylece iş açılır. Sen Paris sefirliğini bırak, başına beiayı sar, Türkiye'ye gel, siyasal parti kururak ortaya atılL Akıl kârı mı? Atatürk hemşiresi Makbule Hanımı da yeni partinin kurucular kuruluna koyar Serbest Fırka böyle doğar. Fethi Bey, Serbest Fırka'mn lideri olarak ilk yolculuğunu İzmir'e yapar. İzmir'de Serbest Fırka'mn il merkezi bile yoktur. Fethi Bey acaba nasıl karşılanacak? Vapur yolculuğu oldukça kaygılı geçer. Gemi körfeze girer, limana yaklaşır. O ne? Kadın, erkek, çoluk çocuk, büyük küçük rıhtıma dolmuştur. Ortalık mahşer... Kayıklara doluşmuş insanlar vapura doğru kürek çekiyorlar. Her yer bayraklarla süslü. Şehirde ana baba günü. Fethi Bey önce şaşırır, sonra sevinir. Rıhtımdan Kordon'a geçip otomobile binmek yarım saat sürer; ama, bu insan selinin ortasında araba yürüyemez. Kalabahk dalgalanır, herkes birbirine girer, olaylar büyür, 14 yaşında bir çocuk öldürülür; çocuğunu taşıyan baba, oğlunun cesedini Fethi Beyin önüne atar: İşte kurban!. Başkalarını da vennz. Kurtar bizi... Oysa daha sekiz yıl önce 9 Eylül'de İzmir ve İzmirliler kurtarılmış değiller miydi? • BayarMenderes ikilisi 27 ytllık CHP iktidannın demirbaşlarındandı. İkisi de tek parti yönetiminin kaymağını yemişler, bütün nimetlerinden yararlanmışlardı. İsmet Paşa, dış baskılar nedeniyle çok partili rejime geçiş kararını verince, tuhaf bir şey oldu; CHP'nin bütün yönetiminde iktidardan nasiplerinı alanlar, Ankara Palas'ta caka satanlar, aylıklan ödenekleri cebe atanlar arasında sanki Bayar ile Menderes yoktu; Celâl ve Adnan Beyler ellerini yıkayıp işin vçinden sıyrılmışlar, muhalefete geçmişlerdi. İsmet Paşa 27 yıllık CHP iktidannın sorumunu onurta ve soylulukla üstlendi. Bayar ile Menderes de Anadolu'ya seçim cerrine çıktılar. İlden ile, ilçeden ilçeye halk yıgınları dalgalanıyordu: Kurtarın bizi!.. Menderes 1957'de Londra'da geçirdiğı uçak kazasından sonra yurda döndüğünde kendisini karşılamaya gelen insan selinin arasından bir yurttaş çocuğunu kurban etmeye kalkıştı: Sana feda olsun!.. • Yıl 1980... Süleyman Bey Başbakan, Turgut Bey müsteşarı. Aralarında ağabey kardeş ilişkisi var; yedikleri, içtikleri ayn gitmiyor, kafalar bir, gönuller bir... Turgut ne yapalım? Ağabey, sen ne dersen onu yapalım; anca bir kanca bir; ama, en iyisı şu IMF'nin dedığini yapalım. Yapalım Turgut... Ağabey ile kardeş birlikte yola çıkmışken 12 Eylül darbesi Süleyman Beyi yıktı. Askeri yönetim Turgut'u Başbakan Yardımcılıötna getirdi. Turgut ağabeyine sırt çevinp koltuğu yeğledi. (Örnek bir davranış!..) Aradan yedi yıl geçti, şimdi Süleyman Beyin her Anadolu gezisinde kalabalıklar muhalefet bayraklan gibi dalgalamyor, ahali hep bir ağızdan sesleniyor: Kurtar bizi!.. • > > i, ı.j.i. Hay Allah layığınızı versin... Ne kurtulmaz milletmişiz yahu!. Kurtulamayış... tegorisine s^acak bir alan degüdeğ ? Tt^W II , £ £ " k »niz bir ressamın, bilmediğink b i r ca geleneğe bağlüığı salık vermıştlr Prof. Dr. Süleyman Velioğlu şöyle sürdurüyor sözlerini: "Bu diişüDcelerin yönergesindeki ulusal ve yöresel sanat savunucula e m , b u resmin hangi akımdan, hangi çağda yapılmış olduğunu üç aşağı beş yukan çıkarabilirsiniz, ama onun "milliyetini" bulmanız olanaksızdır. resmini g ö s t e r S ildir. O , belli bir zaman ve belli bir uzam içinde bütün varhesaplaşma eylemidir. O, h k l a yaşayan canh varlığın antipod'u o l a n y o k i u k l a ölvimle hesaplaşm a eylemidir'.' d£ ; t u W e hesaplaşma eylemi U l u s a l o l a n l a e v r e n s e l olanı ' d a h a Sonra' u l u s a U l k ' y ^ k ^ ü r ile uygarhgı birbirinden r a m l a r l ü z e r i n d e a y n a y n dura * * l e k e s e n k e s aymnakla Ziya rak u U g i n ç y o r u n ü a n s ı r a b y o r Gö * • ™*> *****türlü mak ya da onlardan yararia,,«YöreseUik, sanat yapıtının «nakolmuştur.Böylecebiçimsel oluşmasmda, o yap.tm içinde düzeydeki Baü ö y kü n mecUİ|i n d o ğ d u | u dogasal ort a m.n cogden kurtulma savaşımı. bıçıtnsel rafyanın, o coğrafya ustunde yerdiizeyde tarihsel, >öresel, folklo [ e ş ik topluluk ve topluluk özel Bundan, ulusal kimliğimizi yitirik olana tutsak olmağa dönüş liklerinin etken olması, rol alma receğimiz korkusuna kapılmak mttştür." yanlıştır. Çünkü ulusallık, tarihs ı d u Gelenek ise zamanın ve koBu yalmz resmımiz ıçin değil, SUİlann değiştiriçi geliştirici, ir sellik duruk kayramlar defildir, müziğimiz için de böyledir. Şii ^»ey^i süzgecmden geçerek boyuna yorumlarur ve boyuna rimizde de bir ara bu tür dene a™1™? ve kendi biçimini bulmuş değış.rler Bunun da ıtıcı gücü ve hasansızhkla yaşama değgin toplumsal özel yaratıcıkktır. Hatta bir toplum, Bakm vonut sa Ukkrin kuşaktan kuşaga usta kendi özelliğini evrensele vanukST bS çırak ilişkisi içinde akLılarak ça, vard.gı ölçüde bulur. UlusalU k h stereotipüerdir. Ulusalhk Ufr evrensellikten vanhr. Banh da, bir ulusun, bir toplumun ta toplumlar, uygarlıklanna da uluÇünkü bizde yonutun tarihsel, rih i ç j n d e oluşturduğu düşünce, sallıklanna da yorumla ve yarayöresel, folklorik uzantılan yok, d u y g u V e davranış biçimlerinin ücıUkla varmışlardır. Hiç korkolamazdı. Operanuz, balemiz sentezinden oluşan ve onu baş mayahm. ^ m V e l i o ğ l u g e l e n e k öreselUk ARADABIR VURAL ARIKAN Milletvekili OKURLARDAN Yayıkagıl köylüleri: 1975 yılında yapılan köprü tamamlanmadı Tuncett'nin Sazaniye Yayıkagıl köyü halkındanım. Halkımızın büyük bir çoğunluğu tarım ve hayvancılıkla geçimini temin etmektedir. Köyümüz, kazanın doğusunda olup, ilçe merkezine 17 km. uzakuktadır. Kazamız dağbk bir bölgeye sahiptir. Devletimiz köyümüze hizmet u/rnıit. aneak sonucunu getirememiştir. BizJLer şu günlerde bile hastalanmızı kızaklarla zor hastanelere ulastırabiliyoruz. tkamet etmekte olduğum köyle kazamız arasında devletimizin yapmış olduğu dört köprü vardır. Ikisi 1975 yıhnda, diğerlerinin yaptm tarihini anımsayamıyorum. 1975 yıhnda yapılan köprülerin halen arkası dolunmamıştır, köprüler halen faaliyette değildir. Halkımız kış mevsiminde metrelerce yağan kan ve yaz mevsiminde ise dere sulartnı geçme sorunuyla karşı karşıyadır. Defalarca gerekli yerlere başvurduk, bir sonuc alamadık. Temennimiz odur ki, sorunumuz sadece bu sütunlarda kalmasın, gerekli hassasiyet gösterihin. HASAN VAROL YAYIKAĞIL KÖYÜ . HALKINDAN ParOSlTll aldllar tolofnnit IBiejOnil baslcLTniyOrlciT s J ~ Aradan yedi, sekiz ay geçtiği halde telefondan estr yok. İlgiUler "Şebeke ifletmeye açıldığında tdefonunuz Çahfacaktır, zamanı beUi değildir" dîyorlar. Fakat; aynı sokakta otuntuğumuz, telefona yeni yaztlan birkaç e v e ^ ^ v e 142 * * l 9 telefonlar bağlandı ve noıu çahştyor. O telefonlar nasıl çalışıyor? Benim durumumda olan benim bildiğim en az 8090 kişi var. Bizim telefonlanmız neden bağlanmıyor? Lütfen ilgililer bir cevap versin. Ali lhsan Karataş/İSTANBUL Kanımca son yılların en büyük gazelecilik olayi Rabıta, kamuoyunda günlerce tartışıldıktan sonra "Ne yapılabilirdi, dövizimiz yoktu, onun için bu yoıu seçtık" gibi yanıtlarla kapanmışa benziyor. Ne var ki, ortaya sürülen cevaplardan sonra bir dizi soru, insanın aklını kemirip durmaktadır. Nelerdir bunlar: 1) Rabıt Örgütü'nün Genel Sekreteri Türkiye'de Başbakana Rabıta'nın imamlann maaşlarını ödemesıni teklif etmiştir. Hem de açık açık. Eğer ülkemizin Başbakanı daha önceden hazırlanmış olmasaydı genel sekreter teklif etme cüretini kendisinde bulabilir miydi? Hiç kuşkusuz hayir. O halde, içerdeki ve dışardaki hazırlıkların kim ya da kimler tarafından, ne zaman yapıldığı ortaya çıkarılmalıdır. 2) İşçilerimizin ve ailelerinin yurtdışına çalışmak üzere gitmeleri 1961 yıhnda başlamıştır. Rabıta İslam Örgütü ise 1962 yılında Suudi Arabistan Kralı tarafından kurulmuştur. Demek oluyor ki 18 yıllık süre içerşinde Rabıta Örgütü T.C. hükümetleriyle ilişki kuramamıştır. Öte yandan, 18 yıl zarfından işçilerimizin konu ile ilgili sorunlan üzerinde de devletimiz durmamış, adeta kayıtsız kalmıştır. Rabıta'ya teslim olunulduğuna göre, bir kaç yıl daha sorun ihmal edilseydi ne gibi büyük sakıncatar doğacağına açıklık getirilmek gerekir. Dönemin Başbakanı içinde bulunduğumuz bunalımdan kurtulabilmek için 100 gün hedefini ortaya atmıştır. Bu hedeflerin aynı zamanda döyiz darboğazını açmaya yönelik oiduğunda kuşku yoktur. Nitekim 1981 yıltnda döviz darboğazındaki tıkanıklık çâzülmuştür. Demek oluyor ki, olaya bir başka açıdan bakılmıştır. 3) Rabıta tarafından maaşlan ödenen imamlann sayısı 100'ün altındadır. Rabıta'ya teslim olduğumuz tarihte bir çok bakanlığa ait pek çok personel yurtdışında geçici görev yapmaktadır. Tabii ücretleri de döviz olarak devlet tarafından ödenmek suretiyle. Acaba, önceliklilik sırasını tespitle öbür görevlilerden tasarruf yaparak din görevlilerinin hizmet karşılıklarının devletçe ödenmesi mümkün olamaz mıydı? 4) Yurtiçinde her zaman yeterli din görevlisi kadrosu bulundurulamamıştır. Bu durumlarda halkımız, din görevlilerinin ücretlerini özel olarak odemiş ve ihtiyaçlarını karşılamıştır. Uygulamanın yerleşmiş bir gelenek olduğu söylenebilir. Öte yandan Rabrta'nın görevi üstlendiği 1979 yılında yurtdışındakı vatandaşlanrnızın sayısı iki milyona yaklaşmıştır. Iki dini bayram ve yıllık izin nedeniyle pek çok vatandaşımız yılda en az iki kez yurda gelip dönmektedir. Her giriş çıkışta din adanv larının giderlerini karşılayabilmek amacıyla bir mark alınsaydı, kurulacak bir fonda toplanmış olsa idi, Rabıta'nın sağladığı kaynaktan daha fazlası elde edilmez miydi? Sıraladığımız bu sorular siyasilerin konuya bir başka açıdan yaklaştıklannı hatıra getirmektedir. Bunun, İslamcılığın siyasi nilelikteki devletle özdeşleşmesi arzusu olduğu söylenebilir. .Esasen daha sonraki yıllarda olayların tırmanışı. da güdülen özlemin bir başka kanıtı izlenimini vermektedir. İlki, Araplara mülk satışıdır. Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararında sonra hilei şer'iye uygulaması ile ikinci yasanın Meclisten geçirilişi ve ikinci yasa iptal edilinceye kadar yangından mal kaçınrcasına satışa devam olunmasıdır. Öbürü getirdikleri seımayeden çok finans kuruluşları aracılığı ile Türk sermayesmi çahştırarak ticaret hayatında Arapların egemen olmalarını sağlamaktır. Bir de bunlara 1985 yılında Arap kaynaklı sermayeye tanınan vergi avantajlan eklenirse devlet ve islamcılık özdeşliğinin sistemli bir biçımde gerçekleştirilmeye çalışıldığı anlaşılır. Oysa, amacın çıkmaz bir yol olduğunu Yusuf Akçura "Üç Tarzı Siyaset" adlı makalesinde ortaya koymuştur (T. Tarih Kurumu .yayını). Şeriat kurallannın egemen olduğu teokratik yapıya sahip Osmanlı devletinin ilk anayasasında (1876) halifenin Osmanlı devlet başkanı olduğu açıkça yer almıştır. Aynca Osmanlı devleti teb'asmın büyük çoğunluğu da Müslümandır. Hal bu iken, İslamcılık politikası devletin yok olmasına engel olamamıştır. Bu yüzdendir ki. Büyük Atatürk, ulusçu bir anlayışla Türk devletini kuırnuş ve yaptığı devrimlerle de yeni Türk devletini Avrupa ile Asya'nın birteştiği noktada medeniyetin simgesi haline getirmiştir. Gerçekten, 1932'de Türkiye'nin Milletler Cemiyeti'nin isteğiyle cemiyete katılmaya karar vermesi üzerine, ilk toplantıda başkan ve delegelerin yaptıkları konuşmalar övüç kaynağıdır. Başkan Hymans "Türkiye Avrupa'nın en uç noktasında medeniyeti ifade eder" derken İngiliz delegesi Lord Londonderry de, yapılan reformları kutladıktan sonra "Türkiye'nin önemi yalni2ca coğrafi konumdan ileri gelmez, daha çok yeni cumhuriyetin uyguladığı politika karakterinden kaynaklanır" demektedir. Çıkmaz Yola Sokma Ihaneti... 1973 senesinde Büyükdere Dilek Sokak'taki adresime telefon almak için istekte bulunmuştum. S'ihayet onaltı yıl sonra '^telefonunuz çıktı, parasuu yatınn" haberi geldi. Büyük bir sevinçle telefon idaresine eidip paravı yatırdık. Cumhuriyet Kitap Kulübü 4 yaşında lOOyayınevi 1.000 yaz ar 10.000 kitap 30.000 üye Cumhuriyet Kitap Kulübü üyeleri Türkiye'de yayımlanan tüm kitaplan izleyebüiyor, indirimli edinebiliyor. Cumhuriyet Kitap Kulübü üyeleri binlerce yayını kapsayan katalog ve yazarlar dizinini hemen ahyor. Cumhuriyet Kitap Kulübü üyeleri, her ay kendileri için yayımlanan Çerçeve dergisini alıyor. BİLGİ YAYINEVİ SUNAR Tarihi Yasarken Yakalamak HASÂN CEMAL E M O K R A S İ N O T L A R D E M O K R A S İ N O T L A R I Tarihi Yasarken Yakalamak HASÂN CEMAL E M O K R A S İ N O T L A R D I Tarihi Yasarken Yakalamak | HASÂN CEMAL E M O K R A S İ D I Tarihi Yasarken Yakalamakl Katalog ve yazarlar dizini, 222 sayfa, Türkçedeki tüm yazarların tüm kitaplan, yazarlar alfabetik, kitaplar katalog kodlanyla. Çerçeve dergisi, her ay 32 sayfa, büyük boy. Yeni yaymların tanıtımı, kültür olayları, düşünce yazılan. Yalnız kulüp üyelerine. BİLGİ YAYINEVİ D N O T L A R I İ HASÂN CEMAi CM «/» »•»*»»H»»M THI C Cumhuriyet Kitap Kulübü Cumhuriyet Kitap Kulubu'ne uye otmak için 6000 TL'yi, üyelik yemlemek için 3500 TL'yi tş Bankası Türbe Şubesi 3689 nolu hesaba veya posta çeki no: 148784'e yatınnız. Havale fotokopisıyle 1 adeı fotoğrafınızı postalamanu yeterlidır. Adres: Cunıhurı>et Kııap Kulubıı. Turko^a|ı Cad 3941 C.ığjloğlulsıanbul Cumhuriyet Kitap Kulubu'ne uye olmak ıslıyorum. Adı, soyadı: Adres: 6000 TL uyelık odentısini gonderdtm. Havalefotokopist veuyekartt için fotoğrafıın ılışıkıedir. Imza UĞUR MUMCU 9 Mayıs Cumartesi saat 15.0018.00 arasında Cumhuriyet Kitap Kulübü Sergi Salonu'nda kitaplarını ADALET BAKANLIĞI'NDAN MÜNHAL NOTERLtKLER Aşağıda 1986 yılı ga\Tİsafı gelirleri ve isimlen yazüı bulunan üçüncu sıtuf noterlikler munhaldir. 1512 sayılı Noterlik Kanunu'nun 22'inci ve muteakip maddeleri gereğince üçüncü sınıf noterlerden veya noterlik belgesi sahiplerinden, bu noterliklere atanmaya istekü olanların ilan tarihinden itibaren bir ay içinde Bakanhğınuza veya bulundukları yer Cumhuriyet Savahklanna, dilekçelçnne ekleyecekleri mal bfldirimi ile birlikte başvunnalan lanmdır. Posta ile doğrudan doğruya Bakanlığa gönderilmiş olan dilekçeler başvurma suresi içinde Bakanlığa gelmediği takdirde atama işleminde nazara alınmaz. llan olunur. Sıra No: 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. Münhal noteriigin »dı 1986 yıh gavrisafi getiri 1.848.055.00 lıra Almus Noterliği 4.080.980.00 lira Çardak Noterliği 4.268.853.00 lira Gelendost Noterliği 7.527.471.00 lira Havsa Noterligi 4.381.250.00 lira Maçka Noterliği 1.957.341.00 lira Saimbeyli Noterliği 6.503.136.00 lira Soğüt Noterliği Basın: 19397 BURSA ASLİYE 4. HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 1986/184 esas sayılıdır. Da\acı Arsa Ofisı Genel Mudürluğü vekili avukat Ali Demir tarafından adresleri meçhul dasalılar Meryem Duzdurenoğlu ve Zafer Toper aleyhlerine açılan 17. maddeye göre tescil davasının yapılan açık duruşması sonunda: Mahkememizce 14.4.1987 tarih ve 1986/1841987/189 karar sa>dı ilamı ile Bursa ilı, merkez ilçesi, Cumalıkızık koyu, Bayır mevkiinde kain 1683 parsel sayılı taşınmazm 2/26 hissesinin 187.500.lirabedelle kamulajtınldığı anlaşılmakla. davalılar adına kayıtlı bu hisselerin tapusunun iptali ile 2942 sayılı vasanın 17. maddesı uyannca davacı Arsa Ofisi Genel Müdurluğu adına tapuya lesciline karar verilmiştir. Davalıların adresleri meçhul olduğundan davetiye ilanen yapılmış ve tescil kararının da sa/.cıe ile yapılmasına karar verildiğinden davalılar kanuni suresi içindc iibu hukmu temyiz etmediği taktırde hukmün kesinleşeceği ilanen tcbliğ olunur. 29.4.198"7 BURSA ASLİYE 4. HUKUK HÂKİMLİGI'NDEN 1986. !S5 «>ab sayılıdır. Davacı Arsa OFısi Genel Mudürluğü vekili avukat Ali Demir tarafından.adresleri meçhul davalılar Meryem Duzdurenoğlu \e Zafer Toper aleyhlerine açılan 17. maddeye göre, tescil davasının vapılan açık duruşması sonunda: Mahkememizce 14.4.1987 tarih ve 1986/1851987/188 karar sayılı ilamı ılc Bursa ili, merkez ilçesi, Cumalıkızık köyu, Bayır mevkıinde kaın 1690 parsel sa\ıh ta^ınınazın 2/26 hissesinin 13.904. lira bedelle kamulaşıınldığı anlaşılmakla, davalılar adına kayıtlı bu hisselerin tapusunun ıptalı ile 2942 sayılı yasanın 17. maddesı uyarınca davacı Arsa Ofisı Genel Müdurluğu adına lapuya tesciline karar verilmişjır. Davalıların adresleri meçhul olduğundan davetiye ilanen yapılmış ve tescil kararının da gazete ile yapılmasına karar verildiğinden davalı kanuni suresi içinde is. bu hukmu temyiz eiınediği takdirde hükmun kesinleşeceği ilanen lebliğ olunur. imzalıyor. Yer: Cumhuriyet Gazetesi Türkocağı Caddesı 3941, Cağaloğluİstanbul