02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER şıyadırlar, ancak onu gorürler. Ders konuları çoğunlukla soyuttur, kuramsaldır. Gençlerin hepsinin yeteneklerine uymaz; uyup uymaması da geleneksel okulun umurunda değildir. Öğrenciler çeşitli yetenek tiplerindedirler; kuramcı (nazari), kılgın (pratik, ameli), sanatçı (güzellikçi), tutumcu (ekonomik), yarışçı (atletik), inancı (dinsel)... ve bunların kanşımı tipler. Değişik niteliklerdeki oğrencilere, onlara uygun ayrı ayrı olanaklar sağlayamadığından geleneksel okul gerçekte başansızlığa yöneliktir; bir çeşit başarısız insanlar yetiştirme kurumudur. Çünkü öğrenciler kendi yeteneklerine göre başan sağlamak, değerlerini ortaya koymak olanağı bulamazlar. Okulda öğrenci baskı altındadır. Hele okulun yöneticileri, öğretmenleri insancıl ve eğitimci görüşlü değillerse, hele bir de milli eğitim yetkeleri güçlü bir eğitimci kişiliği ile bu görüşleri tüm eğitim kurumlarına yaymak ve onu izlemek yeteneğinde değillerse, tüm öğrencilerin hangi yaşta olurlarsa olsunlar onların davranışlarına ve isteklerine göre kalıp almaya zorlandıklan bir kurumdur okul. Böyle okullarda ders arahklarında öğrencilerin durumlanna bir göz atmak yeter: Davranışlanndaki, didişmelerindeki görünüş durumlannı açığa vurur. Bu koşuüar altında yetişen insanlarda sinsilik, ikiyüzlüluk ve "apati" denen vurdumduymazlık oluşur. Bunlar çoğunlukla kendi başları, kendi uslan (akıllan) ile düşunemez, girişimlerde bulunamaz, lafçılıkla (verbalismle) başan sağlamaya çalışırlar; değerlere, değerlilere düşman olurlar. (Bundan toplumsal lösemi diyebileceğimiz bir durum doğar ve toplumun düzenini sürekli olarak bozar.) İlgi alanları çok darahr tümüyle bencilliklerinde toplanır. Çocuk ve gencin hakkı olan bir özelliği de çevresinde neşe ile birlikte güleryüz, içtenlik ve tatlı dil bulmak, onu yaşamak gereksiniminde olmasıdır. Çocuk, genç, ancak böyle bir hava içinde toplumsallaşabilir; çevresine, topluma ilgisi artar, ilgi alaıu genişler. Oysa geleneksel okulun yaşamı, işlevi, tum koşullan çocuğun ve gencin bu doğasma aykındır. Öğrenci sürekli olarak, düzence (disiplin) ve ceza denen belanın baskısında, bir de derslerin, ödevlerin sonuçlannı sayt biçiminde gosteren "not" denen kıskacın kaygısı, korkusu içindedir. Bu, öğrenciler için olduğu gibi, ana babalann çoğu için de bir ezinç, bir işkencedir. KÖY ENSTİTÜLERİNDE İSE Okulun olumlu nitelikleri tümüyle vardı, olumsuz nitelikleri ve etkileri hiç yoktu. Orada her öğrenci kendi yeteneğini göstermek, başan sağlamak, değer ve saygı kazanmak olanağını bol bol bulur, kişiliğini geliştirirdi. Hiçbir eğitim kurumumuzda en yüksekleri de içinde hiçbir okulumuzda köy enstitülerinde olduğtı gibi, öğrenciye verilen değer, gösterilen saygı, güven ve içtenlik, yakınlık ve birliktelik, bununla onda gelişen özguven, kişilik, içtenlik, açıklık, özgürlük, özgür düşünce, hoşgörü, özgecilik, atılganhk, girişkenlik sağlanamamıştır. Köy enstitüleri okullardaki olumsuzluklara düşmemek için, öğrencilerine yaşlarının, insanlıklarının, özelliklerinin tüm haklarını yaşamak olanağını sağlamak amacında ve uygulamasında idiler. Bununladır ki, köy enstitülerinde yetişenler, apatik, düzeysiz ve kişiliksiz siyasacılardan, yetkililerden gördükleri bütün baskılara, insafsızlık, haksızlık ve kara çalmalara karşın sinmediler, aralarından başansız tek kimse çıkmadı. Tam tersine, uzantısı ile birlikte, ancak 10 yılı bulan kısa süreli bu kurumdan her alanda çok başarılı kişilikler yetişti: Sanatçılar, yazarlar, yapıtlan sınırlanmızı aşan, dünyaya ulaşan yazıncılar, sağlık, eğitim, bilim kişileri, hukukçular, vali, profesör, milli eğitim yönetiminde genel müdürler, bakan...vb. gibi yetkililer, bol bol yöneticiler, deneticiler çıktı aralarından. SONUÇ Eğitim bir yatmmdır, insana yatırım.. En pahah, verimi en gec, zaran en yıkıcı olan bir yatırımdır eğitim. Türk milli eğitimi, Türk öğretmenler, o yılların , (1940^46'lann) bakanlığı ve yöneticileri halkevleri (1), eğitmen örgütü, köy enstitüleriyle, teknik öğretimde sanat enstitüleri, gezici köy sanat kurslarıyla bu çok zor olan sorunu çözmüş; eğitime çok ucuz, verimi çok tez ve çabuk, zaran hiç yok bir yatırım niteliğini sağlamak başansını gerçekleştirmişlerdir. Türkiye Cumhuriyeti'nin bir eğitim ve ekin devleti olmak niteliğini kazandığı yılların atılım1 lannı öğrenenler, anlayan başlar, duyan yürekler inamyorum kişu kanıya varacaklar: Atatürk 1 ün kurduğu o Halkevlerini, köy enstitülerini, eğitmen örgütlerini, tümüyle köy eğitimini, halk eğitimini yok edenler, yalnız Türk ulusuna değil, insanlığa, özellikle gelişmekte olan ülkelere de kötülük etmişler, çok şeyler yitirmişlerdir. (1) Halkevleri kornısu "Ataturk'un Evrenselligı, önder Kişiliği, Eğitimci Kişiliği ve Amaçlan" adh yapmmda oldukça açiklanmışlır. 28 MAYIS 1987 Türkiye Cumhuriyeti'nin bir eğiiim ve ekin devleti olmak niteliğini kazandığı yılların atılımlarını öğrenenler, anlayan başlar, duyan yürekler inamyorum ki şu kanıya varacaklar: Atatürk'ün kurduğu o Halkevlerini, köy enstitülerini, eğitmen örgütlerini, tümüyle köy eğitimini, halk eğitimini yok edenler, yalnız Türk ulusuna değil, insanlığa, özellikle gelişmekte olan ülkelere de kötülük etmişler, çok şeyler yitirmişlerdir. Geleneksel Okııl ve Olumlu Olumsuz Eğitim PENCERE Mezhep Egemenliği Osmanlı, Sünnidir Osmanlı devletinde buyurgan, Sünni îlünya görüşüne bağlıydı Egemen devlet görüşünün karşısına çıkanın kellesı uçuruldu. Rıza Zelyut'un, "Osmanlı'da Karşı Düşünce ve İdam Edilenler" kitabı (Alan Yayıncılık) bu konuda ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler için belgesel değerdedir. Rıza Zelyut, fikirleri yüzünden idam edilen bilgelerden, "â//mte/"den örnekler veriyor. S/mavna Kadısı Şeyh Bedreıtini, Pir Sultan Abdal'\ çoğu kişi bilir.Rıza Zelyut kitabında Molla Lütfi, Molla Kabız, ismail Maşuki, Karamanlı Şeyh, Bosnalı Hamza Bali, Nadajlı San Abdurrahman, Beşir Ağa, Lari Mehmet Efendi'yı anlatıyor. Tarihimize gerçekçi açıdan baktığımızda, kanlı mezhep kavgaları ve savaşlarını görürüz. Anadolu'da Alevilerin çektiklerini tarihten silmek olanağı yoktur. Güncellikte durum nasıl? Kahramanmaraş olaylarının adliye dosyalarında mürekkebi kurumadı. Alevi Sünni çatışmaları, çok partili rejimin belirleyici çelişkilerini yaratmıştır. Atatürk, laiktiği benimserken din ile devleti ve bilim ile inancı ayırmak istemişti. Sünni Osmanlının baskıları altında bunalan Anadolu Alevileri, Mustaia Kemal'i bu nedenle çok sever ve benimserler. Ulusal bırliğı sağlamak için mezhep kavgalannın da üstesinden gelmek gerekiyordu. Devlet ile din işleri bu yüzden ayrıldı. Dinsel bağnazlık; ülkeyi hem çağdışında bırakmış, hem uluslaşma sürecini geciktirmiş hem devleti Sünnilerin iktidarına bağlayarak, Anadolu'da ayrılıklara yol açmıştı. Tutucu iktidaıiarın üzerinde pek durdukları "milli bırtik ve beraberiik", Sünnilerin sultası altında kurulabilir miydı? Laikliği çiğneyen partiler iktidarlaştıkça, devlet dinselleştikçe, ortaya çıkacak en büyük sorun, İslamın hangi mezhebinden yana olacağımızdır? • Geçenlerde bir tanıdığımın çocuğuna, okulda sınıf ve sıra arkadaşı sormuş: Sen neden oruç tutmuyorsun? Bilmem!.. Bizim evde oruç tutulmuyor... Sen Müslüman değilsin!.. Neyim? Alevisin. Çocuk ağlayarak eve gelmiş, annesine olayı anlatmış, güçlükle yatıştırabilmişler. İslamın bütün mezhepleri kapsayan bir din olduğu gerçek; ama Türkiye devletinin Sünnilerin dinsel yönetimi altına gün geçtikçe daha çok girdiği de bir gerçek değil mi? Cumhuriyet devleti, bu gidişle Anadolu'daki çeşitli dinlerın ve mezheplerin karşısmda hangisini yeğleyecek? Eğer anayasamızda laiklik temel kural ise, Türkiye'deki Hıristiyanlann, Musevilerin ve İslamın çeşitli mezheplerinin de gereksinmeleri televizyonda neden karşılanmıyor? Devlet Bakanımız IstanbuU da Yedikule Sinagogu nun açılışına katıldığına göre, düşünülmesi gereken bir sorun gündeme girmiyor mu? Denebilir ki: Sünniler çoğunluktadtr, demokrasilerde çoğunlukların istediği olur. Hayır... Demokrasi çoğunluğun baskısına karşı azınlığın haklarını ve özgürlüklerini güvenceye alan rejimin adıdır. Laiklik çiğnendikçe, devlet örgütlerı dinselleştikçe, yobazlık yoğunlaştıkça; ülkede büyük bir kargaşa ortamına, bölünmüşlüğe ve çatışmaya doğru sürükleneceğiz. İran ile Irak'ın savaşı (kökeninde ekonomik nedenler bufunan) bir mezhep savaştndan başka nedir? Ortadoğu, Şiilerle Sünnilerin polıtikada kapışma sürecini yaşıyor. Anadolu Alevileriyle, İran Şiileri arasındaki ayrımları biliyoruz, ama Sünnilerin Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni bir mezhebin egemenliğine bağlaması, tehlikeli bir gidişin habercisidir. M. RAUF İNAN Eğitimci Olumlu nitelikleri: Insanlığın tüm kurumlanndan, suçsuz, günahsız, tertemiz ve meleksel insanların toplandığı tek yer okuldur. Onun bu üstün niteliği hicbir tapınakta, hiçbir kutsal yerde yoktur. Okul, çocukluk ve erinlik çagındaki insanları içinde toplar. Bu çağ, insan yaşamının en arı dönemidir. Okula, tüm ınsanlığın tek ortak "en kutsal yeri" demek uygun olur. tşlevi de o niteliktedir. Orada o özellikteki insanlara, insanhğın yalnız en yararlı bilgileri, en yüksek değerleri (toplumsal değerleri, ekin değerleri, ahlak değerleri, iyilikler, güzellikler, doğruluklar, gerçekler, temizlikler...vb.) aktarılır. Orada gördüğü eğitim ölçüsünde insan, bulunduğu yerin, çevrenin ve yaşının süniüğü zamanın, onların sağladıklan algının, bilginin görüşünden, sınırlılığından ve darhğından kurtulur; dünyaya açılır ve bilinçlenir. Önce kendi değerini, yurdunu, toplutnu kavradıktan sonra en uzağındaki yerleri, kentleri, ülkeleri, dünyalan insanlarıyla tanır. Geçmiş bin yıllann gelecek bin yılların bile yaşamlan, durumları, özellikleri, nitelikleriyle o dönemlerin insanlarını, kendi algısının (idrakinin) içine alır. öğrenci, insanlık, yurttaşhk değer, hak ve ödevlerinin, sorumluluklannın bilincine varır. Okulladır ki, insan evrenin sonsuz enginliğini, nesnenin (maddenin) sonsuz küçüklüklenni kavrar. Bunu sağlayan öğretmendir, öğretmenlerdir ve onların yardımcılan olan kitaplardır. Öğrenci göziınde öğretmen toplumun, bilgilerin, iyiliklerin, tüm değerlerin temsilcisidir, en yüksek insandır. GENÇLtĞtN ÖZELLİKLERİ VE HAKLARI, OKULUN ÇELİŞKİLERİ Okul çocukluğu çağı insanda kişiliğin bilinçlenmeye başlaması; erinlik, bu bilinçlenmeye varma ile gençliğin başlaması ve en duyarh olması dönemidir. Bilinçlenmeye varma ile genç, başarılarını, değerini kanıtlama gereksinmesini duyar. Elde ettiği başan ve gördüğü saygı ölçüsünde kişiliği gelişir, onunla da çevresinde ilgı, beğeni kazanmak ister. Başarılarını sağlamak, göstermek için elverişli olanaklara, durumlara gereksinmesi vardır. Bunlar olmazsa gençte kişilik gelişemez, silikleşir, Bu nedenledir ki, başan sağlamak, kişiliğini gelişürmek gencin hakkıdır. "İnsan hakları", "kadın hakları", "çocuk hakları" gibi "gençlik haklan"da vardır. Genç, bu hakkının saygı görduğünü yaşayarak yaştaşlarıyla, öğretmenleri ve okuluyla kaynaş'ır, toplumsallığı gelişir, genişler. Genç özgur olmak, düşünlerini özgürce söylemek, onlara ilgi ve saygı gormek ister. Çocuğun, gencin hangi yaşta olursa olsunkendisine değer verilen, ilgi gösterilen yerde ne denli kendine guvenli ve özgür davrandığı, özgür konuştuğu açıkça görülür. GELENEKSEL OKULUN OLUMSUZ NİTELİKLERİ Gençlik haklarının tanınmaması: Yazık ki, geleneksel okulda bu olanak yoktur. Okul bunun tam tersi bir havanın egemen olduğu yerdir. Orada bir öğretmen öğrenci çelişkisi vardır. Öğretmenin gözünde her öğrenci, kendi dersinden aldığı not ölçüsünde değerli, alamadığı ölçüde değersizdir. Okulun yaşamındaki özellik gençliğin kişiliğine terstir. Derslikte öğrenciler sıralarında bile yüz yuze, yan yanadeğil, arka arkaya oturduklarından birbirlerinin yüzleriyle değil, enseleri ve sırtlanyla karşı kar EVET/HAYIR OKT4Y AKBAL Deniz Gezmış ve arkadaşlan konusundaki yazılanm çeşitli tepkilere yol açtı. Kimi gazetelerde bana çatarf yazılar okudum: "Vatan haini Gezmiş'le milletin gönlünde taht kurmuş bir Menderes eş tutulabilir mi?" dediler! Kimi okurlardan gelen mektuplarda da tam tersi yorumlar vardı. 'Deniz Gezmiş nerde, ülkrâl bir yıkıma götürmüş Menderes nerde' diyenler de çıktı. Ben iki idam olayı arasında bir yakınlık, Menderes ve Deniz Gezmiş'ler arasında bir yakınlık kurmuş değilim. Ayrı ayrı olaylar, ayrı ayrı yorumlamayı, olumlu ya da olumsuz yargılara varmayı gerektiren durumlar... Tek benzerlik, 1960 sonrasında Menderes ve iki arkadaşının Yüce Adalet Divanı'nca idama mahkum edilip asılmaları, 1970'den sonraki Sıkıyönetim Mahkemesı'nce de Deniz Gezmiş ve iki arkadaşının idama mahkum edilip asılmaları... ' Her zaman siyasal nedenlerle idam kararları verilmesine karşı çıkmışımdır. Genellıkle ölüm cezalannın yararsızlığına inanınm. Bir kişiyi öldürerek cezalandırmak olumlu bir sonuç yaratmaz. Derler ki, 'etkileyıci bir ibret'tir idam cezası; oysa bunca insan asılmıştır, yine de bu cezalar etkileyici bir durum yaratmamıştır! Ne kadarçok insanı asarsanız asın, yine toplumda suçlar işlenecektir. Celal Bayar da idam cezasına çarptınlrmştı, altmış beş yaşını geçtiği için ölümden kurtuldu. Beş altı yıl sonra özgürlüğe kavuştu. Siyasal haklarını elde etti. Son ydlarında da kimi çevrelerin gözünde saygın bir kişi sayıldı. Oyşâ Vatana ihanet'ten mahkemece idama mahkum edilmiştı. Böyleyken öldüğü zaman ulusal tören yapıldı. Tabutunu, Harp Okulu öğrencileri çekti, subaylar, generaller tabutu önünde saygı duruşuna geçtı. Menderes ve arkadaşları da asılmasaymış, onlar da belirii bir zaman sonra, Bayar gibi yine belirli çevrelerin gözünde saygınlığa kavuşacakmış... Yassıada duruşmalarını az çok izledim. Bir devlet ve hükümet kadrosunun mahkeme önünde tek tek hesap verişini seyrettim. Cumhurbaşkanından milletvekıllenne, genelkurmay baş(Arkast 13. Sayfada) İkili Ölçü Kullanmayalım... VEFAT Merhum Hafız Niyazi ve merhume Şehime Sönmez'in oğlu; merhum Cevdet, Ahmet Doğan, Ömer Rıza Sönmez'in kardeşleri; Ertuğrul Sönmez, Emine Işıtman, Zeynep Özgelen, Hatice Nur Kırımhoğlu'nun babaları; merhum Özden Özgelen, Nevin Sönmez, Reha Işıtman ve Nusret Kırımhoğlu'nun kayınpederi; Ashhan Işıtman, Alican Emrah Sönmez ve Sinem Kırımhoğlu'nun dedeleri, Muazzez Sönmez'in sevgili eşi, örnek insan CAHİT SÖ1NMEZ 26 Mayıs 1987 gecesi Hakkın rahmetine yürümüş, 27 Mayıs 1987 günü Karacaahmet'teki ebedi istirahatgâhına sırlanmıştır. AİLESİ BAŞSAĞUĞÎ Arkadaşlanmızdan Ertuğrul Sönmez'in babası, Reha Işıtman ile Nusret Kırımlıoglu'nun kayınpederleri CAHİT SÖNMEZ'İ kaybettik. Acılarını paylaşır, başsağhğı dileriz. VEDATHAZAR ölümünün 1. yılında saygıyla anıyoruz. Seni unutmayanlar. CUMHURİYET ÇALIŞANLARI HÜSNÜ YILMAZ Boydan Boya SıkDoku.SıkHalı. DOKUDA, ÖZENLİ, SiK. GÖRÜNÜŞTE, CAZIBELİ, ŞIK. DOKUNUNCA... İPEKGİBİ YUMUŞACIK! DESENDE, ÇAĞDAŞ. ÇEŞİTLİ. RENKTE, DÜZ. GÜZEL, FERAH. KALİTEDE, ÜSTÜN, DEĞERLİ, RAKİPSİZ. DİRENÇTE, GÜÇLâDAYANIfc BENZERSİZ. . İsteYünsanınYcniHalısı SıkDo
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear