14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 3302 sayılı yasa çıkmadan önce, Orman Kadastro Komisyonları 5 kişiden oluşuyordu. Bunlann 3'ü ormana, 2'si köy veya belediye yönetim kurulundan seçümiş kimselerdi. Ormancıbk eğitimi görmemiş olan bu kimselerin, hem de oy hakkına sahip olarak, bu komisyonlarda bulunmasını hiçbir zaman anlayamamışımdır. Ilgili birçok kimseye sordum, aldığım yanıtlann çoğunluğu "politik nedenlerle girdiler" noktasmda toplanmaktaydı. Orman bakanlanndan biri, fakültemizi ziyaretinde, aym sonıyu bütün hocalanrraza sordu, bir yanıt alamadı. Fakülte olarak ağırhğımızı koymamız ve ormancılıkla ilişkisi olmayan bu kimselerin, komisyonlardan çıkartılmasıru sağlamamız gerekiyordu. Bakan da birçok kimse gibi, Orman Genel Müdürlüğü'ndeki çalışmalarda, etkili olabileceğimizi sanıyordu. Oysa politikacılanmız, faküitemize hiçbir şey sormuyor, kendi düşüncelerine göre yasa çıkarüyoriar. Son çıkartılan 3302 sayılı yasa da fakiıltemizden gizli tutulmuştur, ancak >^>ıtnlandıktan sonra oğrenebildik. Bir yerin orman sayılıp sayılmamasında en önemli kıstas, su ve toprak rejimine zarar verilip verilmeyeceğidir. Bu konu orman mübendislerinin dahi kısa zamanda karara bağlayamayacağı bilimsel bir konudur. Arazide uzun boylu incelemeler ve ölçmeler «pılmasını gerektirir. Ormancılık eğitimi görmemiş kimselerin, böyle bir konuda söz söylemeleri ve oy vermeleri, bilim anlayışıyla bağdaşmayacağı gibi en basit akıl ve mantıkla da bağdaşmaz. Orman konusunda, yıllardan beri yapılmakta olan bu hataJar yetmiyormuş gibi, yeni yasa, komisyonlardaki orman mühendisi sayısını, ormancı olmayanlardan daha aza indirdi. Komisyonda 2 ormancı, 3 de ormancı olmayan kimse bulunacak. Bunun anlamı, ülkemizin su ve toprak rejimi, bundan sonra daha süratli şekilde bozulacak demektir. Yasanın bu biçimde çıkmasım sağlayanlar sevinsinler! Çok hasta bir kimsenin başına toplanan 35 hekim, aralannda tartışarak, hangi tedavi yönteminin uygulanması gerektiğini bulmaya çalışırlar. Başka bir deyişle konsültasyon yaparlar. Tıp eğitimi görmemiş bir kimsenin, bu hekimlerin arasma kanşmasını ve oy kullanmasını, akh başmda hiçbir kimse kabul edemez. Ülkemizdeki ırmaklann büyük çoğunluğu hastadır, içlerinde su yerine çamur akmaktadır. Bilimsel yöntemlerle tedavi edilmesi gereken ırmak ve derelerimizin tedavisinde eğitimsiz kimselere oy hakkı vermek, hastayı üfürükçülere teslim etmek demektir. tnsan, orman mühendisleri bu komisyonlardan tamamiyle çekilse nasıl olur diye düşünüyor. Hiç olmazsa böylelikle, işlenmekte olan büyük günaha katılmamış olurlar!.. YAZIK, ÇOK YAZIK! Yeni yasanın TBMM'de görüşülmesi sırasında "Bugüne kadar kurulan Orman Kadastro Komisyonları'nda, 3 tane orman mühendisi, bir yer için ormandır dedi miydi, öbür üyelerin herhangi bir etkenliği olmamakta idi" denilmiştir. Bu sözler gerçeğe uymamaktadır. Çünkü komisyonların verdiği kararlar kesin değildi, taraflann mahkemeye gitme haklan vardı. Komisyon kararlarına karşı çıkan üyelerin, karar defterine yazdıklan, aynen mahkemeye gidiyor ve dikkate alınıyordu. Yeni yasa, orman işletmelerinin, komisyon kararlarına karşı cıkma hakkını kaldırmıştır. Yani bir yerin orman sayılıp sayılmaması konusunda çoğuniuğunu ormancılık eğitimi görmemiş kimselerin oluşturduğu komisyon karar verecek, orman işletmesi bu karara karşı cıkamayacak, mahkemeye gidemeyecek. Özet olarak: Bundan sonra kurulacak Orman Kadastro Komisyonlan'nda, ormancılıkla ilişkisi olmayan 3 kişi bir yer için orman değildir dedi miydi, orman mühendislerinin ve mahkemelerin hiçbir etkinliği olmayacak. Çünkü orman işletmesi, kanuı mahkemeye götüremeyecek. Ormanlanmızın kadastrosu tamamlanmamıştır. Amenajman planlanna dayanılarak bulunan orman alanımız 20.2 milyon hektar sayısı gerçeğe uymamaktadır. Bunun da yansından fazlası, verimsiz ormandır. Halkımızm anladığı anlamda orman değildir. Ülkemiz çok engebelidir, tanm alanlarımızın çoğu yamaçlardadır, içlerinde şiddetle erozyon olmaktadır. Gezip gördüğümüze ve elimizdeki hava fotoğraflanndan edindiğimiz kanıya göre, onnandan çıkanlacak ve tanma verilecek arazi yoktur. 3302 sayılı yasanın çıkanlması büyük bir talihsizlik olmuştur deriz. SONUÇ Yakın bir gelecekte, bu hatalı yoldan dönüleceği ve ülke yaran bakımından orman olması gereken yerlerin saptanması ve ormanlaştırılması yoluna girileceği kanısını taşıyoruz. Bu dönüş ne kadar erken yapıhrsa ülkemizin zaran da o kadar az olacaktır. Orman Kadastro Komisyonları'nın, ülke yaran bakımından orman olması gereken yerleri, bilimsel kurallan tam uygulayarak saptamalan, içlerindeki özel şahıs arazilerini de kamulaşnrmalan, aynen bir baraj kurulacak alanın saptanması gibi orman olacak alanlan belirlemeleri zorunludur. tkri ulkelerde böyle yapılıyor, bizim de başka çıkar yolumuz yoktur. Aksi halde bütün topraklanmız akarak barajlara dolacak veya denizlere gidecektir, geride verimsiz kayalık arazi ve çöller kalacaktır. Onnandan çıkanlacak arazide, erozyona karşı önlemler alacağız diyenlere soruyoruz; bugüne kadar çıkanlan yerlerde bu önlemler niçin ahnmadı? 11 NİSAN 1987 Ormaneıları Yetkkâz Kılan Orman Yasası! Ormanlanmızın kadastrosu tamamlanmamıştır. Amenajman planlanna dayanılarak bulunan orman alanımız 20.2 milyon hektar sayısı gerçeğe uymamaktadır. Bunun da yansından fazlası, verimsiz ormandır. Halkımızın anladığı anlamda orman değildir. PENCERE Erdemihleki Gerçek!.. İşçi, sabahın köründe fabrikanın kapısmdan içeri girer, çalışmaya başlar; akşam çökmeye başlarken evine yollanır; çoluk çocuğuyla koklaşıp görüşür; ertesi günü erkenden kalkmak zorunda ojduğundan yatağa devrilir işçinin dOnyası fabrikastdır, işyeridir, gecekondusudur. Yoğun çalışma kc^ullan arasında kitaba, gazeteye, okumaya ayıracağı vakti ya yoktur, ya çok azdır; ufkunu saran çemberi tek başına kırmak olanağı yoktur. Bütün dünyada işçiye daha iyi yaşam koşullan sağlamak, ©mekçinin ücretini artırmak, çocuklannı kreşiere kavuşturmak, spor alanlan yaratmak, eğtence yerleri açmak, çalışanlann sağlık sorunlannı o&zmek gibi geltşmeleri emekçi partileriyte sendikaları yaratmıştrr. Patron, çıkan gereğince sol partiye de karşıdır, emekçi sendikasına da. Bu da doğal sayılmalıdır. Gerçek demokrasi köklestikçe, işçi örgütleri güçlendikçe, emekçi partileri iktidariaştıkça patronlar denetim altına alınır; isverenin çıkan emekçi halkın çıkarlanyla sınırlanır. • 12 Eylül'den önce DİSK ile MESS arastndaki çatışma, Turkiye'de çarpıcı gostergelerden birini oluşturuyordu. DİSK, sınıfsal sendikacıltgın örgütü, ülkenin en büyük işçi konfederasyonuydu. MESS (Madeni Eşya Sanayii İşveren Sendikalan) kesiminde DİSKörgütlenrnişti. MESS'in başında patronlar hesabına yöneticilik yapan kişinin adı Turgut Ozai'dı. 12 Eylül DİSK'in kapısına kilit vurdu; Turgut özal'ı Başbakan Vardımcılığı'na getirdi. Sayın özal, MESS'in başındayken işçiye karşı açtığı savaşımı, arkasına askeri yönetimi alarak yürutmek fırsatına kavuştu; daha sonra 12 Eylül yönetimi sayesinde iktidar koltuğuna oturunca oianaklan da büyüdü. Bugün Karadeniz Ereğlisi'nde Erdemir tesislerinde çalışan binlerce işçinin sendikal çıkmazı, sağcı ANAP iktidarının patrondan yana siyasetinden kaynaklanıyor. •k Erdemir'de (Ereğli DemirÇelik Fabrikası) binlerce işçi calışmaktadır; ama sekiz yıldan beri bu işçiler adına sendika, toplusözleşme masasına oturamıyor. Neden? 12 Eylül 1980'den sonra çıkarılan sendikal yasalar, emekçinin haklannı kuşa çevirmiş, patronların eline büyük kozlar vermiştir. Ereğli DemirÇelik Tesisleri, Ankara'dan yönetilir. Ankara'da ise iktidar sahibi holdingçidir, sağcıdır. Erdemir'de örgütlenen gerçek işçi sendikası Otomobiliş'ti. Bu sendikanın işçi adına toplusozleşme masasına oturması patronların işine gelmedi. Patron (ÛzalANAPBakanlıkErdemir Yönetimi) 12 Eylül yasalannın boşluklanndan ve olanaklarından yarartanarak "Bağımsız Otomobiliş" ile yıllardan beri amansız bir savaşıma girmişlerdir; onlann istediği ve yeğlediği sendika "Türk Wefa/"dir. Türk Metal Sendikası Türkİş'e bağlıdır; özal'a yakındır, ANAP'a sıcaktır, yönetimin gözettiği örgüttür. Otomobiliş yıllardan beri işçilerin desteğiyle toplusozleşme masasına oturmak için çabaladıkça önüne çıkanlan engeller büyümekte, işçiler toplusözleşmesiz kaldıkça kulaklanna fısıldanmaktadır: Türk Metal Sendikası'na kayıverin, o zaman Ankara toplusözleşmeye "evef diyecek... işçiyi sağa kaydırmak, Türk Metal Sendikası'na boyun eğdirmek, eski MESS yöneticisi özal'ın istedtğini yaptırmak için devietin yetkileri seferber edilmiştir. işçi ne yapsın? Sabahın köründe fabrikasına giren, akşam çökmeye başlarken evine yorgun argın dönen bu insanın da direnme sınırı var. Patron, devlet gücünü de ardına alıp iktkjarlaşınca, emekçi sendikalarını bükecek, etkisiz duruma getirecektir. işte bunun içindir ki emekçi halk siyasal partisini kurmak, bellemek ve iktkJarlaşmak zorundadır. Hem de bölünmeden ve gecikmeden... Prof. Dr. TAHStN TOKMANOĞLU İ.ÜOrman Fak. Öğr. Üyesi Doğa yasaları, sosyal yasalardan çok daha güçlü ve çok daha acımasızdır. Sosyal yasalarda af vardır, fakat doğa yasalarında yoktur. Bu gerçeği kavrayamamış uluslan, doğa bir gün çok acı şekilde cezalandırmaktadır. UIusların, doğadaki dengeyi devamlı denetlemeleri ve bozulma olasılığının belırmesi halinde, acele eyleme geçmeleri zorunludur. Martın 21'inden başlayarak "Orman Haftası" kutlandı. Ormanın yok edilmeye terk edildiği ülkemizde bu kutlamaya hakkımız var mıydı? Ulkemizde bugüne kadar çok çeşitli orman yasalan çıkanlmıştır, numaralan şöyledir: 3116 4785 5653 5658 6831 1744 2896 3302. Cumhuriyet dönemiode bu kadar çok yasanın çıkanlması, onnancılık işlerimizi sağlam kuraUara bağlayamadığımızı, kurallan sık sık degiştirdigimizi göstermektedir. Doğal dengenin korunmasında en önemli etken, orman varlığı ve ormancılık çalışmalandır. Bu çalışmalarda uygulanan yöntemlerin, uzun süreli olmalan, asla kısa zaman aralıklanyla değiştirilmemeleri zorunludur. En kötii karar, kararsızlıktan daha iyidir, diyen alasözümüz, özeiHkk sık sık değiştirilen orman yasalannıız için söylenmiş gibidir. 5 Haziran 1986 günlü Cumhuriyet'in bu sütunlarında yayımlanmış olan "Bir Orman Yasası Daha" başlıklı yazımda "Bugüne kadar çıkarılmış olan orman yasalannın, var olan ormanlann saptanmasını ve bundan da fedakârlıklar yapılmasım amaçladığını, ileri Ulkelerde ise, ülke yararı bakımından orman olması gereken yerlerin saptandığmı ve ormanlaştırıldığını, bizim de böyle yapmamız gerektiğini" önemle belirtmiş, orman olması gereken yerlerin ve büyüklüklerinin, ancak bilimsel yöntemlerle saptanabileceğini, önemle vurgulamıştım. Yazının sonunda; hazırlanmakta olan yeni orman yasasında da, bu anlayışa yer verilmediğini, köylülere tanm yapmaları için orman arazisi dağıtılmasından söz edildiğini, böylelikle; bilime ters düşen yönde, bir siire daha yiiriineceğini, sellerin ve erozyonun biraz daha arUcagıpı belirtmiş., gerçek yol göstericinin bilim oldugunu, bilim yoluna bir an önce dönmemiz gerektiğini, ileride bu döniişe olanak kalmavabUecegini vurgulamıştım. Sayın Hıfa Veldet Velidedeoğlu'nun belirttiği gibi, ormanla ilgili yazılan kimse okumadığından, benim yazımı da okuyan bulunmamıştır. Sonunda 3302 sayılı yeni bir orman yasası daha çıktı ve 19 Haziran 1986 gününden itibaren yürürlflğe girdi. 3302 SAYILI ORMAN YASASI 3302 sayılı yasa "31 Ağustos 1956 tarihli ve 6831 sayüı Orman Kanunu'nun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun" adını taşımaktadır. Ve 19 Haziran 1986 günlü Resmi Gazete*de yayımlanmıştır. Yasanın birinci maddesi ile orman tanımı değiştirilmekte, orman dışına çıkarılacak yerlerin miktan arttınlmaktadır. Bu yasadan önce uygulanan 1744 ve 2896 sayıh yasalar, orman içindeki açıklıkları dışanya çıkarıyordu. Yeni yasa bu çıkışı hem hızlandırmış, hem de kapsamını genişletmiştir. Ülkemizdeki seUerin ve toprak erozyonunun çokluğu, yeterii miktarda ormana sahip olmadığımızın en büyük kanıtıdır. Bu yasa ile ormanlanmız biraz daha azalacak, seller ve toprak erozyonu biraz daha çoğalacaktır. Çünkii onnanın tanımı daraltılmıştır. 3302 sayılı yasanın 2. maddesi, Orman Kadastro Komisyonlannın kuruluşunu değiştirmektedir. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü'ne bağlı.Kadastrove Tapulama Komisyonlarından ayn olarak bir de Orman Genel Müdürlüğü'ne bağlı "Orman Kadastro Komisyonları" bulunmaktadır. Evvelce bu komisyonlara "Orman Tahdit Komisyonları" denilmekte idi. Ilk kurulduğunda bu komisyonlar 3 orman mühendisinden oluşmakta idiler. 3116 sayıh yasadaki tanıma göre, ormanlann sımrlannı saptıyor ve ölçüyorlardı. Daha sonra çıkanlan yasalarla, bu 3 kişinin arasma, ormancılık eğitimi görmemi$ ve erozyon konusunda hiçbir fikri olmayan kimseler, oy hakkına sahip olarak sokuldu. 27 Mart 1987 günlü Cumhuriyet'in bu sayfasındaki yazısında eski Orman Müsteşar Yardımcısı H. Avni Usluoğlu da 'JU konu üstunde önemle durdu. . EVET/HAYIR OKTftY AKBAL OKURLARDAN Kapalıçarşı esnafının dükkân temizliği Sabahlan Kapalıçarşı'daki kuyumcular caddesinden geçenler bilirler, ziynet eşyasımn vitrinde sergilendiği yeşil çuha kaplı tabloya, elindeki fırçantn tahta kısmını vurarak temizlik yapan dükkân çırak veya kalfalarım. Yolun ve kalabalığın ortasına çıkan bu çocuklann hareketi çok ilkel ve düşüncesizttktir. Dükkândan fırça ile çıkanlan tozlar ise dükkân kapısının bir metre önüne bırakılıyor. Kül tabağı buraya silkiliyor. Getip geçenlerin basarak havalanmasma ve yeniden dükkânlann içine girmesine yol açtığı bu tozlar, muhtelif yerlere konan çöp kutulanna alınsa olmaz mı? Hem dükkânlar daha az tozlanır, hem çarşıya gelen yerli ve yabancılar bu tür ilkel ve bilinçsiz temizlik uygulamasından rahatsız olmazlar. Temizlik işini kolaylarma geldiği için böyle yapan çocuklara değil, onların bu hareketlerine her gün göz yuman veya bunu dikkatlerinin dışında tutan dükkân sahipleri uyarılmalı. Günün her saati müşterilerinin yüzde 50'si Avrupah olan bu esnafımız, bu tür temizlik yöntemlerini artık bırakarak dükkân tozlannı cadde yerine çöp kutusuna dökmelidir. Yediği ekmeğe saygısı olan, müşteriyi ekmek kapısı bilen esnaf bunu zaten uygulamaz. Ama yanındaki buna uymazsa, onun uyması neye yarar? Umanz tüm esnaf temizlik kuraüannı gereği şekilde yerine getirmeye yönelir. BtR KAPALIÇARŞI ESNAFI Kitap Şenliğinde Bir yandan kitap yasaklamalar, toplatmalar, yazarlan adalet önüne götürmeler, tutuklamalar sürüp gidiyor... Ûte yandan Türkrye'nin dörtbir yanında yazarlan n imza günlerine koşup gelenler günden güne artıyor... Kötü yöneticilerin gözünde kitap tehlikeli bir nesnedirt Bir bomba gibi bir şey! Zaman zaman evierde aramalar yapılır. Ne aranır, niçin aranır, orasını bilen yok! Kimler yapar bu aramalan? Yaşamları boyunca okul kitabı dışında hiçbir şey okumamış olanlarl... Yaşı kırkı bulan ya da geçen okurlar anımsarlar 12 Mart ve 12 Eylül sonrası günleri... Tüm halkı evlerine kapattınp, kolluk güçterince yaptırılan aramalan... Epey gülünç olay yaşandı. Hem gülünç hem de acıklı... Koskoca üniversite öğretim üyeleri bile kitaplarını nereye kaçiracakfannı bilemedi! Sobalarda yaktılar, denize attılar, kuyuya sarkıttılar, toprağa gömdüler! Bütün bunlar yaşandı. 12 Mart günlerinde evime gelen görevliler, oturma odasının rafındaki kitaplara bakmış, krtaplarını imzalamış arkadaşların adlarını yüksek sesle yineleyerek, "Ah, bu sizin dostunuz mudur?" diye anlamlı anlamlı göz süzmüşlerdi. "Bende hertürlü kitap bulunur. Buyrun arayın" deyince, herhalde böyle bir buyruk almadıklan için bu işe kalkışmamışlardı. Ama pek çok yazar, öğretmen, profesör, doçent arkadaş, tanıdık, acayip bir kitap arama işleminden geçmiş, 'sanık' kitaplar torbalara doldurulup incelenmek için bir yertere taşınmıştı. Sonra ne oldu o kitaplar? Kimse bilmiyor!.. İmza günlerinde bu anılar birden canlanır. Geçen hafta Adana'da, daha sonra Mersin'de; perşembe günü de Mecidiyeköy'de açılan Cumhuriyet Kitap Kulübü'nün Kitap Şenliği'nde o eski günleri yaşadım. Genç insanlar geliyorlar, kimi bir tane, kimi beş altı tane kitap alıyor, üç beş sözcük konuşuyoruz, bir iki sungu sözü, bir imza, mutlu ediyor kitapseverieri... Arada konuştuklanmız, hatta tartıştıklarımız da oluyor. Gençler yillardır tanıdıklan yazartarla karşılaşınca düşüncelerini söylüyorlar. Korkusuz, çekincesiz. Özlemlerini, sıkıntılarını, arayışlarını, başlarrndan geçenleri... Daha gitmediyseniz, önünüzde bir gün var. Gazetemiz Kitap Kulübü'nün şenliği bu yıl yine büyük ilgi gördü, Dört beş saat boyunca imza atmaktan kollar yorgun düştü. İlhan Selçuk, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Abdullah Baştürk, bir yandan okurtarla konuşuyor, öte yandan kitaplarını imzalıyoriardı. Fırsat buldukça onları seyrettim. Düzgün kuyruklarda sıra bekleyenleri... Küçücük çocuklannı biıiikte getiren ana babalan... Bu çocukların adına kitap alıyorlardı. Yarın, bu çocuklar, koskoca insan olacaklar, o zaman falanca kişi bana bu kitabı imzalamış diyecekter, belki kendi çocuklarına... Alıp yanlanna çocuklannı o dönemin ünlü yazarlanna götürecekler sevgiyle, sevinçle... Bu imza günlerinin en güzel anları bu küçük okuriarın, daha dogrusu gelecekte okur olacak mini minilerin yaklaşımı... O kitap toplattıranlann, kitaplan topiayanlann, kamyonlar dolusu kitabı götürüp yakanlann, ortadan kaldıranlann, orada bulunup bu güzel görüntüyü izlemelerini isterdim. Biraz sıkılmazlar mıydı? Daha dogrusu yaptıklan ya da kendilerine yaptırılan bu uygunsuz işlerden ötürü yüzleri kızarmaz mtydı? 12 Mart ve 12 Eylül tarihleri kitap düşmanlığının, daha dogrusu aydınlık korkusunun doruk noktasına çıktığı birer dönemdir. Bu konularda pek çok kitap yazıkjı, yazılıyor; yazılacak da... Ama bu dönemeç günlerinde akıl almaz yanlışlıkları yapanlar, yaptıranlar daha kamuoyu önünde sergilenmiş değil... Yayınevierinden alınıp yok edilen binlerce. binlerce kitap ne oldu? Evierden torbalara, çuvallara doldurulup götürülen kitaplar ne oldu? Altmış yıllık bir partinin, hem de Atatürk partisinin belgesel değer taşıyan evrakları ne oldu? Kimdir sorumlu olan? Kimdir bu hesabı verecek olan? Bir yandan kitaplarımı imzalarken bu çeşit düşünceler geçiyordu içimden... Şimdi bizim kitaplarımızı satın alan bu insanlar, yine bir gün "Niye bu kitaplan alıp okudun?" diye sorular soran birtakım adamlann önünde hesap vermeye, acı çekmeye çağnlacaklar mıydı? Türkiye, çağa yakışan, kültüre, sanata önem veren, kısacası uygar bir toplumda yeri olan bir ülke otacaksa, her şeyden önce bu kitap düşmanlığı ortadan kalkmalıydı. Ama kalkacak mıydı? Dogrusu, kesin bir yargıya varmak güç. Demokrasi savaşında hepimiz yerimizi almazsak; Türk toplumunu gerilere doğru değil de, çağdaş uygarlığın ileri ufuklarına doğru yönlendirme uğraşında hepimiz kendi payımıza düseni yapmazsak; kısacası bilinçli birer yurttaş gibi davranmazsak, yine o acılar yaşanır. Bunu iyi bilmek gerekir. •' tstanbuVda tozla mücadele Yol kenannda araç bekliyorsunuz. Önünüzden, trotuara yakın olarak süratle araç geçiyor, veya gelip duruyor. Siz bir toz bulutu içinde kalıyorsunuz. Ertesi gün banyonuzu yapmış, temiz bir şekilde giyinip işinize gitmek veya alışveriş için sokağa çıkıyorsunuz. Bir rüzgâr çıkıyor, tepeden tırnağa toz içinde kalıyorsunuz. Akşam döndüğünüzde giysilerinizi yeniden temizlemek, banyonuzu yinelemek zorunda kalıyorsunuz. Hele hele üst geçitlerimizdeki merdivenlerde toz ve kâğıt parçalan, sanki çöplüğü andınyor. Buralardan geçerken insan pisü'kten tiksinti duyuyor. Ya turistlerimiz ne diyorlar onu hiç düşündünüz mü? tstanbuVu yaşanır bir kent haline dönüştürmek istiyorsak, bunda en büyük sorumluluğu ilçe belediye başkanlan üstlenecek ve tozla gereği şekilde mücadele edecekler. Aksi halde nesilden nesile Istanbul'un ne tozu biter ne çamuru! Sur dışına çıküdığmda tüm ana caddenin trotuar dibinde bir kanş toz tabakası mevcut. Bunu görmek için Topkapt'ya çıkın yeter. Fırsat buldukça belediye başkanlanmız "Hizmet hedefimizdir" diyorlar. O hizmetlerine bir de bu tozla mücadeleyi ekleseler de, yayalar toz altında kalmaktan, hammlar ise her gün balkon ve cam sibnekten kurtulsalar. KENAR SEMTLİ İSTANBULLU BİR VATANDAŞ VEFAT Şehbal Güreli'nin sevgili eşi Talât ve Mehmet Güreli'nin babası, eşsiz insan KENTKOOP "KONUT VE İNSAN" Fotoğraf Yanşması KentKoop (Batıkent Konut Üretim Yapı Kooperatifleri Birliği) 1987 yılının Dünya Konut Yılı olması nedeniyle, "Konut ve İnsan" konulu fotoğraf yanşması düzenlemiştir. YARIŞMAYA KATILMA KOŞULLARI: 1 Yarışma amatör ve profesyonel tüm fotoğraf sanatçılarına açıktır. 2 Yanşmaya katılacak eserler daha önce yayınlanmamış olmalıdır. 3 Yanşmaya en çok 4 fotoğrafla katılınır. 4 Yapıtlann boyutlan, en az 18x24 cm, en çok 30x40 cm. olacaktır. 5 Yanşmacılar yapıtlan ile birlikte bir adet fotoğraflannı ve kısa özgeçmişlerini de göndereceklerdir. 6 Yapıtlann en geç 25 Mayıs 1987 tarihine kadar (KentKoop Atatürk Bulvan No: 57 Kat 3 Yenişehir/ANKARA) adresine fotoğraf yarışması rumuzuyla taahhütlü olarak posta ile ya da elden ulaştınlması gerekmektedir. 7 Gönderilen yapıtlar kınlıp, yıpranmayacak şekilde ambalajlanmalıdır. 8 GönderiJen yapıtlar iade edilmiyecek, sergileme ve yayınlama hakkı KentKoop'un olacaktır. 9 Yarışma sonuçları 15 Haziran 1987 tarihinde açıklanacaktır. ÖDÜLLER Birincilik ödülü: Plaket ve 150.000r TL. Ikincilik ödülü: Plaket ve İ OO O TL. O . O ^ Üçüncülük ödülü: Plaket ve 75.000r TL. Övgüye değer 5 yapıt için, mansiyon ve 20.000r TL. SEÇİCt KURUL ÜYELERİ (abecesel sırayla) Rıza ARAT Sıtkı FIRAT Ozan SAĞDIÇ Mehmet ÖZER (KentKoop adına) MALİYE VE GÜMRÜK BAKANLIĞI PERSONEL GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDEN 1Maliye ve Gümrük Bakanlığı Gümrükler Genel Müdürlüğü'nün Merkez ve Tajra ieşkilatında boş bulunan memur kadrolarına sınavia eleman alınacaktır. 2Sınava katılacak adaylarda aranan şartiar: a) 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun değişik 48'inci maddesinde belirtilen nitelikleri taşıraak, b) Trakya Üniversitesi Edirne Meslek Yüksekokulu Gümrük Işletmeciliği Bölümü raezunu olmak, c) Sınav tarihi itibariyle 30 yaşını doldurmamış olmak, d) Askerlik görevini yapmış veya tecilli olmak, e) Adayların daha önce Devlet Memurları Kanununa tabi görevlerde bulunmanuş olmaJan, (Sonradan bu yasaya tabi göreevde çalıştıklan tesbit edilenlerin atamalan cihetine gidilmeyecektir.) gerekmektedir. 3Sınava katılmak isteyenlerin en geç 17.4.1987 Cuma günü saat 17.30'a kadar 2 fotoğraf ile birlikte Maliye ve Gümrük Bakanlığı, Personel Genel Müdürlüğüne başvurmaları gerekmektedir. (Başvuru formlan Personel Genel Müdürlüğü'nden alınacaktır.) 4Sioav Konulan: a) Atatürk ilkeleri ve inkılap tarihi b) Temel Yurttaşlık bilgisi, c) Türkiye coğrafyası d) Türk Kültür ve Medeniyetleri e) TürkçeKompozisyon f) Matematik g) Gümrük mevzuatı 5Sınav Yeri ve Tarihi: Yazıh sınav 21 Nisan 1987 Salı günü saat 9.30'da Maliye ve Gümrük Bakanlığı'iHİa yapılacaktır. Duyurulur. Basın: 15707 YEKTA GÜRELİ Hakkın rahmetine kavuşmustur. Cenazesi, 11 Nisan cumartesi günü, öğle namazını müteakip Şişli Camii'nden alınarak Feriköy mezarbğında toprağa verilecektir. AİLESİ TEŞEKKÜR 6 Mart 1987 günü vefat eden babamız Mustafa Genç'in rahatsızlığı sırasmda gece gündüz demeden büyük bir ihtimamla muayene eden, ilgi gösteren, Kardiyolog ve Dahiliye Mütehassısı Dr. CAVİT ERDOĞAN ile . Dr. AKEV YILDIZ'a Başsağlığı dileyen tüm dost ve akrabalara teşekkürü bir borç biliriz. AİLESİ İLAN NAZİLLİ SULH HUKUK MAHKEMESİ Esas: 1986/251 Davacılar Hatice Elçiyörük ve Hüseyin Elçiyörük, vekili Av. Abdi Baloğlu tarafından davalı Ali Altuntaş aleyhine açılan menfi tespit davasının yapılan açık duruşması sonunda: Nazilli Yüdıztepe Mahallesi Kahveler civan mevkiindeki binanın 2'nci katta bulunan bağımsız 5 Nolu bolumle ilgili 20.5.1983 ve 18.8.1983 tarihli sozleşmeler gereğince, 218.300 TL.'lik eksik olarak bırakıldığının tesbitine, mahkememizin 2.12.1986 tarih ve 1986/251 esas ve 1986/1196 sayüı kararı ile davanın kabulune karar verilmiş olmakla, işbu karar özeti tebligat yapılamayan davalı Ali Altuntaş'a tebliğ yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 9.3.1987. Basın: 16281 TÜRKİYE ELEKTRİK KURUMU S. S. DOĞU KARADENİZ ELEKTRİK DAĞITIM .. MÜESSESJESİ MUDURLUGU'NDEN BİLDİRİLMİŞTİR. 1 Müessesemizin ihtiyacı olan 5000 adet 33 kV 61 cm boyundaki sigorta buşonlarının imali için gerekli olan muhtelif malzemeler, kapalı zarf usulü ile satın alınacaktır. 2 tsteklilerde aranan şartiar: Banka referans mektubu, 1987 yıh Ticaret Odası kaydı, Benzeri iş yaptığına dair belge ve referanslar, Gerçek veya tüzel kişi olması (özel ve tescil edilmemiş ortaklıklar kabul edilmez.) Kanuni ikametgâh adresinin bildirilmesi. 3 Bu işe ait teklif isteme mektubu ve şartname ile ekleri, TEK S. S. Doğu Karadeniz Elektrik Dağıtım Müessesesi Müdürlüğü (Kemerkaya Mah. Cumhuriyet Cad. Adem Sok. Ebru Apt. No: 7 TRABZON) adresindeki yerleşik Makinelkmal ve Satınalma Müdürlüğü'nden temin edilecektir. (10.000. TL. bedel karşıhğında temin edilecektir.) 4 lhale ile ilgili geçici güvence 400.000. TL.'dir. 5 Ihaleye iştirak edecek firmalar, teklif mektuplarını en geç 8/4/1987 günü saat 14.00'e kadar müdürlüğüraüz muhaberat servisine vermiş olacaklardır. Teklif mektuplan aynı gün saat 14.30'da ihale komisyonumuzca firma yetkililerinin huzurunda alenen açılacaktır. 6 Posta ile şartname gönderilmeyeceği gibi postadaki gecikmeler de dikkate alınmayacaktır. 7 Müessesemiz, 2886 sayılı Devlet lhale Kanunu'na tabi değildir. İLAN BURSA 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 1986/136 Davacı Talip Salar vekili avukat Recai özel tarafından, Denizli/Buldan Yenikent kasabasmda raukim davalı MUSTAFA SAAT ve Denizli/Acıpayam Çamlık Mahallesi'nde mukim davalı SAMİ ÇAVDAR ve arkadaşları aleyhine açılan 16 HK 430 plakalı vasıtanın satışından doğan satışın iptali davası dilekçesinin tebligi için gerek PTT ve gerekse zabıla marifetiyle araştırılmalara rağmen tebliğ edilemedijinden, adresleri meçhul bulunduğundan, Adı geçenler hakkında açılan davanın duruşması 22/5/1987 günü saat 09.00'da yapılacaktır. Adı geçeolerin beili gün ve saatte duruşmada bizzat hazır bulunraaları veya tutacakları bir avukat vasıtasıyla temsil ettirmeleri, aksi taktirde H.U.M.K.'nun 509. maddesi geregince duruşmaların yokluğunda yapılacagı, dava dilekçesi yerine kaim olmak üzere tLANEN TEBLİG OLUNUR. Basın: 16297 T.C. İZMİR 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Esas: 986/170 Karar: 987/252 Davacı Ercan Kozan tarafından davalı Fahriye Kozan aleyhine açılan boşanma davası sonunda: Kırşehir ili Kaman Büyukoba köyü cilt 072/03, sayfa 74, hane 118/109'da nüfusa kayıtlı bulunan Ercan Kozan ile Bahriye Kozan'ın terk nedeniyle boşanmalanna, Dair verilen karar davalının gıyabında temyiz edilebilmek üzere karar verilmiş bulunan iş bu karar davalıya tebligat yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 6.4.1987 Basın: 16571 ZAYİ MÜTEAHHİTLİK KARNESİ Baymdıriık ve Iskân Bakanlığı'ndan 27.2.1987 tarihinde aldığım B Grubu 440.000.000. Dörtyüzkırkmilyon TL'lik müteahhitlik karnesini kaybettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmU yoktur. HÜSEYtN YAKUPÇEBİOĞLU
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear