Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİ YE178 9 MART 1987 Yoldaotomobile aldığım 16 yaşındaki Nikola bana “Teşekkür ederim sahip” diyor Kolelıgıogreten sistem:Bantu .. Güney Afrika’da İngilizce yayımlanan gazetelerin büyük Botha yönetimi, son dönemde çok katı bir sansür uyguluyor. kısmı, ırkçılığa karşı. Gazetelerin pek çok sayfası, cümlelerin bir kısmı beyaz çıkıyor. Her türlü protesto hareketini izlemek, haberini vermek, güvenlik güçlerini eleştirmek, tutukluların durumunu anlatmak, hatta sansür nedeniyle boşluk bırakıp beyaz basmak bile yasak.. 2. Üıkede İngilizce büyük kısmı Apartheid rejimine karşı. Yazılardaki eleştiri dozuna şaşırnıarnak elde değil. Gazetelerin ilk sayfasında her gün yer alan yazıda. gazetenin sansürderı geçtiği hatırlatılıyor. Örneğin The Star gazetesi, “Hükümet kısıtlamalan” başLığıaltında şöyle yazıyor: “Olağanüstü önlemlerin b*sıns koyduRu kısıtlamalar mahkeme kaNdan sonucu hafıflemiş olsa da, gazeteler çeşitli konularda özgürce haber verememe durumundalar. Star gazetesi, habercilik görevini yerine getirmek çabalanrn elinden geldiğince siirdürecektir. Bunun olanak dışı olduğu durumlarda okuyucuyu bilgilendireceğiz.” Sansüre de sansür Weeklv Mail ise, sayfa altında kısaca, “Bu sayıdaki haberler olaönlemler sonucu kısıtlamaya uğramıştır” diyor. The Hükümetin da yeni Önlemlerle bu Star, birinci sayfasının üst tarafından iri puntolarla şöyle diyecek tepki olarak: “Bu gazete sansür edilmiş olıbilir. Neresinde, nasıl ve hangi söylemeye iznimiz yok.” ölçüde sansür Gazeteciler arasında kaygılı bir bekleyiş. Pat, sürekli telefonda, son gelişmeleri Öğrenmeyeçalışıyor, bildiklerini başka]arına Carrina Legrange, The Star’ın kilise haberleri yazanı. “Bu ülke aktanyor. boyle işte. Deli olmak işten değil” diyor derin bir iç çekişiyle. Söyledikleri laf değil. Pat’tan daha sonra, sık sık karamsarlık buhranlanına girip hastalandığını öğreneceğim. Bir ekonomi dergisinde yazan Robin, genel yayın müdününden gördüğü baskılar sonucu istifaya hazırlanıyor. Yeni bir iş bulup gazeteciliği bırakmaya kararlı. “Gerçeklen yazamadıktan sonra ne işe yarar gazetecilik...” diyor içini çekerek. gazete, Weekİy Mail Weekly Mail, kapatılma tehlikesiyle karşı karşıya. Haftalık ülkedeki Apanıheid’a karşı mücadele veren yayın organları aragazete, sında en saygın gazetelerden birisi. İngilizce basının hemen tümü, Basın Birliği’nebağlı dört sermaye grubunun elinde. Hükümetin amacı, gazete sahipleriyle anlaşıp, büyük gazetelerin kendi kendilerini sansür etmeleri. İktidar böylece yeni kısıtlamalar getirmenin yılkünden sıyrılmayı hesaplıyor. Gazetecilerin korkusu, patronlanın hükümetle anlaşmaları, Weekly Mail gibi kendi yağıyla kavrulan tam bağımsız küçük gazetelerin ise yalnızlığa itildikten sonra kapatılması. Ancak hükümetin bu hesapları tutmayacak, Gazeteciler Birliği’nin sert tepkisinden de çekinen gazete sahipleri, hükümetin otosansür isteklerine boyun eğmeyecek. Weekly Mail’in Genel Yayın Müdürü Anton Harber ile yazı işlerindeki masasında görüşüyoruz. Telefonu sık sık çalıyor. Özür diledikten sonra, “Herkes durumumuzu öğrenmek için arıyor. İnsanı etkiliyor. Olağanüstü durumun ilan edildiği 13 Haziran 1986’da da gazetenin dağıtımına polis el koymuştu. Dağıtımcınin telefonuyla durumu. Ertesi hafta aynı gazeteyi böyle yayımladık” diyor ve 20 haziran tarihli Weekly Mail’i uzatıyor. Gazetenin baş sayfası hemen tümüyle boş. Ortada “Yorum” başlığı altında tam sayfa, iri puntolanla şunlar yazılı: “Avukatlanmıı, olağanüstü durumla ilgili olarak hemen hiçbir eleştiri yayımlayamayacağımm Ama yine de deneyeceğiz.” “Dışişleri Bakanı Pik Botha, Amerikan TV’sine verdiği demeçte, Güney Afrika’da basının Özgür olduğunu söyledi.” Ve bu kısa haberin altındasansür çizgileriyle dolu, gazetenin İlk cümle “Ümit ederiz ki görüşleni dinliyordu. Eğer ...a karşı çıkmak kargaşacılıksa, suçluyuz” Gazetenin iç sayfaları buna benzer boşluklanla dolu. (Baştarafı 1. Sayfada) me çiftliklerini özel sektöre devretme ye, Devlet Güvenlik Kurulu’nu da bu adımların genekliliğine çalışı yorlardı. ıknaya Siyahların seyahat özgürlüğünü kısıtlayan “Se> Belgesi Yasası”nı iptal ederek sosyalizmle yönetilmediklerini ispata çalışmışlardı, ancak “Ayn Yaşama Bölgeleri” Yasası devlete kimin hangi lokantada yemek yiyeceğini tayin yetkisi verdiği “Siz sürece sağcı numara.sı yapan komünistlersiniz” suçlamasının devam edeceğinin farkındalardı. Ryland bölgesinin Hintli milletvekili EJ. Manikkam kızı, damadı ve iki torunu ile birlikte eşi, Patio Restoran’a gelmiş, masaya oturmuş, ancak birkaç dakika sonra lokantanın sahibi Fanie bu Lindegue’nun lokantanın sadece beyazlara açık olduğu uyarısı ile karşılaşmişlardı. Milletvekili Manikkam, lokantadan çıkarken “Ama neden dede?” diye soran torununa verecek cevap bulamadığını söylüyordu. Bu haberi Cape Towrı’dayayımlanan Citizen gazetesinde okur okumaz telefon rehberinden Patio’nun adresini bulmuş ırkçı bir lokantada yemek yemenin nasıl bir tat olduğunu öğrenmek için Melkbosstrand 5cmtine koşmuştuk. Önünde beyazlara ait plajın uzandığı lokantada hesabı ödedikten sonra siyah garsona patronu Bay Lindegue ile görüşmek istediğhnizi söyleyince, gazete haberini okumakla kalsaydık hep boynuzlarına kırmızı kurdele takarak gezdiğine bu inanacağıımz tath ihtiya.rın, bir müşteninin tabakta saç teli bulduğu endişesiyle nasıl zıplaya zıplaya masaya koştuğuna belki de tanık olamayacaktık. Lindegue şefkatle eğilmiş, bir sorun olup olmadığırıı sormuş, “Irkçı bir lokanta sahibini okurlara anlatabilmek için sizinle tanışmak istedim” cevabırıı almca gergin viiz ifadesi dağılnııştı. Yemeklerde kusur yoktu. Sonradan hiç yabancımız olmayan bir esnaf öteye geçmediğirıi düşünmeye başladığırnız ırkçılığını anlatmaya başlamıştı: “Ben tezgahımı koruyorum, neden biliyor musunuz? Bütün beyaz ve onların benden beklediği davranış biçimi şu anda böyle. Ama b ü!keyle irlikte onlar da ben de değişeceğiz.” Acaba o milletvekili ve ailesini içeri alsa beyaz müşterileri itiraz eder miydi? “Hayır, o anda etmezlerdi, ama bir daha gelmeyi düşündükleri inman o olayı hatırlardı.” Olayın bir ayağı buydu. Peki diğer ayağı? Irk ayrımı resmi politika olan Güney Afrika’da renkii milletvekili olmak nasıl bir deneyimdi? Temsilciler ve Delegeler Meclisi’ndeki 20 Müslüman üyeden birisi olan Hintli Suheyl Huseyn’in sofradaki sözleri, pişirdiği curryli pilav kadar acıydı: “Bak kardeşim, sen zannediyor musun ki bir adam bir oy sistemi bemmsenirse Güney Afrika da bir daha seçim olur? Ben beyaz hükümeti, siyah diktatoryasına tercih ederim, çünkü siyahlar yüzyıllann nefretiyle dolu:’ Neden böyle konuşuyordu bu insan? Kapısında beyazlar” yazan tren vagonlarına “sadece milletvekili olmasına karşın giremeyen o değil miydi? Şimdi bu yemek yediğimiz sofranın kurulu ev olduğu neden beyaz milletvekillerinin lojrnanlarında melez ve Hintli milletvekilleri için değil de yapılmış konuklardaydı? Adnan, Reyban, Rüksan ve Havva’yı ülkenin en iyi beyaz okullarına göndermek istemez miydi? “Peki ya sen daha onbeş gün önce Cape Town Limanı’nda kendini denize atan üç Türkün üniversiteye baŞörtüSü ile girilmemesini, din özgürlükku bulunmadığına gerekçe olarak gösterdilderi bir ülkeden gelmemiş olmayı tercih etmez miydin?” diye sordu. Cevap beklemeden ekledi: . POLİTİKA VE KEMAL Bir yazar Osmanlı imparatorluğu ıçin kuruluşunda da, da yıkılışında geç kalmış diyor. Gerçekten tarih kimseyi beklemez. kaldın gidersin’. . Bizimki gelirken de, giderken de geç için toz oluvermiş... Padişahı 3. Selim’le. Fransa Kralı 16. Louis . . Birbirleriyle bilgi, deney alışverişi ederlermiş... mektuplaşırlarmış. Yazar, Ne Isa’nın çatılan, ne Muhammed’in ezanları tarihsel yazgıyı değiştirmedi” diyor. Biri genci olduğu için başını giyotine veriyor. Oteki fazla ilerici olduğu ıçin boğduruluyor. borç ekonomisine. 1856 yılında Kırım Savaşı’ndan girmiş. Daha önceleri ekonomisi talana yönelik olduğu geçinir gidermiş. Orhan Koloğlu’nun Abdülhamit okuyorum (Gür Yayınları), Abdülmecit’ten Abdülharnit’e Gerceğini doğru tarih nasıl kayıyor. Eskiden Osmanlı padışarılarının bırerair yanı vardı. Borç ekonomisine geçildikten sonra ş ıtaraborsacı değilse de birer borsacı haline geliyor: Espadişahlar Türk denince, Türk ordusu, Müslümanlar gibi politik ka’vramlar gelirdi, artık Avrupa borsalarında hisseler geliyor. akla dönemin ekonomik durumunu şöyle anlatıyor: Orhan yanda sekiz yüz bin nüfuslu başkentte sayıları on iki bine varan (altmış beş kişide bir) sarraflar, sömürücü aracı mali sistemin en kötüsünü oluşturmuşlar. Bunlar bir yandan aylıkları ödemesi için yüksek faizle borç verirken, öte yandan da memurların düzenli alamadıkları aylıklarını kırarak çifte kazanç sağlıyorlar. Bu yüzden Istanbul’un adı sarrafa, polise çıkıyor.” Avrupa finans çevrelerine borçlar hızla artıyor. Şöyle ki: Abdülmecit döneminde (18541861) 16.5 milyon lıra, Aziz dörıemınde (18611874) 214.5 milyon lira. Avrupa’da yüzde 35 lira arasında donmuş olan faizler, Doğuda yüzde 1220’ye kadar çıkıyor. Kağıt üzerinde 231 milyon lira olan borçianmadan Osmanlı devletinin eline 130 milyon lira geçiyordu. Hatta bazı v komisyone masraflar düştükten sonra ele geçen 120 milyon kadar bir şey oluyordu. değil anaparayı. faizleri bile duruma düşüyordu. Osmanlı maliyecileri ‘Cenabı yitik hazinesinden’ yardım bekliyorlardı. Ingiltere Bakanı bu tür borçlanmayı delik fıçıya su doldurmak diye Dışişeri niteliyordu. Peki, alınan borçlar nereye harcanıyordu? Birazı ordu ve b donanmaya, iraz, saray yapımı. saray masrafı gibi lükse gidiyorDolmabahçe Sarayı’nın borçla yapıldığı unutulmamalıdır. dönemine gelindiğinde (18761908) bir yandan bir yandan toprak yitirme vardı. Imparatorluğun içinde Rumlar, Ermeniler, Yahudiler gibi Hıristiyanlar bulunduğu gibi, Araplar, Arnavutlar, Kürtler, Çerkezler, Gürcüler gibi Müslümanlar vardı. Hepsı Osmanlı sayılıyordu. ama yavaş yada da imparatorluktan kopuyorlardı. Milliyetçilikakımları ratorluk için çok zararlıydı. Oysa Jörı Türkler de kurtuluşu milimpaı liyetçilikle arıyorlardı. Cumhuriyet kimsenin aklına gelmiyordu. padişahlığı kısa sürer, birkaç ay. Ama Hamit’in uzundur, 33 yıl sürer. Cimri diye eleştirilen padişah, daha gençlik yıllarında ekonomik bağımsızlığını kurmuştur. Borsa oynar. ticaret yapar. Osmanlı toprakları azar azar paylaşılır. Osmanlı ticaret hacmı Avrupa devletlerine eşit olur. Içerde artıracak önlem ve girişim yoktur. Sürekli ödeme sıkıntı51 çekilmektedir. Artıürün Avrupa’ya kayıyor, yeni gelir kaynakolarak vergi alınıyor. Vergi ağırlığından halk yorgun ve bezgindir. Burada duralım, bir de bugünlere bakalım. Ulke borç ekonomsi içinde değil midir? Borç faizleri anapara düzeyini aşmıyor mu? Diyelim şu kadar milyar borçlanıyoruz, bunlar yalırıma mı gidiyor, yoksa holdinglere mi? diyelim ki, şu son yıllar20 milyar dolar borçlanmışız. karşılığında ne yapmışız? benzer yatırımlar eskinin tasarılarıdır. Bu 20 milyar lirayı Barajlar, holdinglere vermişiz. Onlar da kimi bankalar eliyle, kimi aldıkanını dışarı aktardıkları için batıyorlar. Devlet de yeniden kurtarmaya bakıyor. Benzetmek gibi olmasın ama hep aile ticareti ve şirketleri palazlanıyor, holdingleri şişiniyor. Bır gün, borç ekonomisi dönemini yazacak olan ekonomistler bakalım ne diyecekler? Ne Bakalım Diyecekler.. Gazetelere sıkı sansür: Tüm basını karanlığa iten yasaklar geniş kapsamlı: . Karışıklık bölgelerinde çıkan olaylara ilişkin izinsiz haber yorum yayımlamak yasak. Gazetecilerin olay yerinde bulunmaları yasak. 1 Yönetime karşı girişilecek protesto, boykot haberleri yasak. • Güvenlik güçlerinin eylemlerine eleştiri yasak. • Tutukluların durumları, salıverilmeleri hakkında haber verilmeyecek. • Davalar sorıuçlanmadan mahkemelerden haber vermek yasak. • Gazeteler sansür yapıldığını belirten yazı, sansür çizgisi ve boşluk yayımlayamayacaklar. Güney Afrika’da ilk günlerimde beni en çok şaşırtan gerçeklerden basındaki bu eleştiri dozunun yüksekliği olmuştu. birisi de, Afrika’da beyaz ırktan olan birisi için yaşam, herhangi bir Batı Güney ülkesinde kişinin yaşayabileceğiölçüde özgür ve demokratik. Demokrasi 5 milyonluk beyaz dünyasının sınırlarında bitiyor. burada 1 1 kalesi Güney Afrika HALUK BAKIR Johannesburg’tan çıkıp Transvall bölgesinin yeşil peneplenlerinde Bölge nüfusunun (beyazların) hemen tümü yoi alıyorum. Afrikaner kökenliler. Bölgedeki altın kömür madenlerinde çalışan siyahlarse Boputhatswanalı “göçmen” işçiler. i Bantu eğitimi Yolda aldığım 16 yaşındaki Nikola, beni Afnikaner sanmış olmalı, “Dankie Baas”, (Teşekkür ederim sahip) diyor. Ingilizce konuşmaya başlayınca da “Master” diye hitap etmeye başlıyor. Nikola liseöğrencisi. Türkiye sözcüğünü ilk kez duyuyor. Gittiği okulda 13 Il Il p SİYAH GENÇLERİN IS YA VIGüney Afrika ‘da yeni siyah gençler kuşağı, ırkçılığa karşı protesto hareketleri içinde Köleliği öğreten Bantu eğitimi, Soweto ‘da patlak ı’eren birçok ayaklanmanııı da nedeni olmuştu. Fotoğrafta seııatodaki bir protesto gösterisinde askeri birlikler tarafından götürülürken. yakalanan siyah gençler, Sun City, Johannesburg’a üç saat mesafede, kumarhaneleri, otel“hantu” eğitimi veriliyor. Yine siyahlar için özel olarak l95Oierde leri ve eğlence yerleriyle Güney Afrika’nın Ias Vegas’ı diye anılan kurumlaştırılan bu eğitim sistemi, siyahları beyaz adamın hizmetinbir tatil merkezi. “Bağımsız Cumhuri>eti” de gorebileceği işlere hazırlamak amacıyla geliştirilmiş. Etnik dilsınırlarında kurulmuş. Boputhatswana’nın cumhuriyetliği de, den başka bu okullarda Afrikanca ders görülüyor. Bu nedenle Nida kağıt uzerınde. Apartheid bir parçası olarak bağımsızlığI kola’nın Ingilizcesi Otuz kilometre kadar ileri gitmek uzere bu ‘bantustan’ı, :rkçı Pretoria hükümeti ve ülkedeki diğer arabaya binen Nikola, Sun City yakınında bir köyde akrabası oldubantustanlardan başka dünyada resmen hiçbir devlet tanımıyor. Geçğunu söylüyor. “istersen oraya götüreyim” diyorum. Ertesi gün tekrar geri getirmeye söz verince “olur” diyor. mişte Israil’in bazı bantustanlarla askeri eğitim konusunda işbirliği Banrusıanlar, ülkedeki yapmış olduğu üzerinde çeşitli yayınlar Nikola ‘Boputhatswana bağımsız ülke mi’?’sorumu ‘evet’diye yatum siyahları Güney Afrika vurttaşlığından çıkartmak için nıtlıvor. Aparıheit konusunda da konuşmaktan kaçınıyor. Hayatta Apartheid reilmınin kurumlaştığı 50’li yıllarda geliştirilmiş. Böylece en büyük amacı şoför olmak. En büyük sorunu ise ehliyet kursları teorik olarak ulkenin sivahlardan “temizlenmesi” amaçlanmış. Bugun için gereken para. Bu parayı nasıl biraraya getieceğini bilmiyor. BiGüney Afrika sınırları içinde ulkenin toplam yüzölçu münün raz sonra yol kenarında bir tabela görüp duruyorum. “İşte ülkene l3’ünü kaplayan, dört tanesi 10 bantustan bulunuyor. geldik” deyip Boputhatswana sınırı yazılı tabelanın yanında resmini çekiyorum. Ortalıkta ne sınır, ne de gümrük binası ‘yar.Birazdan Toplam nüfusiarı 11.5milyon olan bantustanlarırı başlıca geliri, Afrika’da çalışan “göçmen işçilerin’ evlerine gönderdikleri Griney gorduğum “Güney Afrika Cumhuriyeti sınırı” tabelası kafamı paralardan ibaret. Pretoria, bantustan politikasını ayakta tutabilmek karıştırıyor.Bir süre gittikten sonra yeniden Bopurhatswana’va için bu bölgelere sürekli para pompalıvor. Bu paranın çoğu ise rıyoruz. halkın desteğinden yoksun, bantustan yönetimi ve onun memur kadrosuna s(:RI:cEK yayılıyor. ;ı 1 GüneyAfrika, işte bu! Bak benim babam buraya 300 sene önce eşşek sırtında geldi; burası siyahların olduğu kadar benim de memleketim. Türklerin, Turlu başka nasıl gidecek yeri yoksa, benim de yok. UFUK GÜLDEMİR bir yüzyıl önce İngilizler yasaklamamış mıydı? Ve daha Hitler ana rahmine düşmemişken, bu topraklarda kurdukları ilk temerküz kampında 25 bin Afrikaner kadın ve çocuğu itlaf eden onlar olmamış mıydı? Ustelik tarihi de onlar yazmıştı. Peki gündelik yaşamda Afrikaner, Afrikalıya nasıl bakıyordu? Orneğin en liberal beyaz kızlar dahi bir siyahla çıkmayı akıllarına getirmediklenini söylüyorlardı. Yani Kuzey Avrupa’da seksi sayılabilecek bir siyah, Güney Afrikalı beyaz kadın için hiçbir şey ifade etmeyebilirdi. Nitekim Petersburg Holiday lnn’ın piyanisti Beverly “Siyah beni tahrik etmiyor, çünkü erkek değil siyah olarak düşünüyorum” onu liberal bir ailenin bir Oysa diyordu. evladıydı. Hatta “Zenciyi savanadan (ağaçsıı diliama savanayı zenciden lük) çıkarabilirsin, çıkaramazsın” diyen büyükbabasıyla “Rahmetlinin sosyolojiden hiç haberi yokmuş” diye dalga da geçiyordu. Zambezi Nehri’ndeki kano seyahatinden önce malzeme almak için girdiğimiz safari süpermarketindeAfrika’da bulunuş nedenimizi Güney Öğrenen beyaz tezgahtar ise şöyle demişti: “Siyahla beyaz yağla su gibidir, hiçbir zaman kanşmaz.” Beyaz entelektüellenin bu konudaki tavn ise şöyle formüle edilebilirdi: frk ayrımına karşı, ama siyahtan yana değil. *** WLP .. Allah eğer mesajım 1974 dünya vücut gilışmaktı. güzelliği yarışması üçüncüsü olan bu kulu aracılığı ile göndermeye karar vermişse, bu seçimden şüphc duymak kimin haddineydi? Ama Güney Afrika’daki ırkçdığın tek sorumlusu Hollanda kökenli Afnikaner ve kilisesi değildi ki. Bu topraklardaki çatışma sadece beyazlanla Buraya göçüp de aradan bir kuşak geçtikten sondiğerleriarasında değildi ki. Siyahlarla siyahlar, Müslümanlarla Müslümanlar da çatışıyordu. Ni ra bu toprakların ırkçı yapmayı beceremediği bir tekim Cape Town’daki İslam Ser’i Meclisi’nin din ve ırkı daha tarih görmemişti. 11cm“kaffir” Chickea” “Kentucky yüklü bir sözcüğü Afnikaner’e kimden miras kalmıştı? *** bağış karşılığında “helal sertifikası” vermiş olması Hint Okyanusu kıyısındaki Durban şehrinde ortalığı hayli karıştırmiştı. Hele Ahmediya tarikatı ““ ile Müslümanlar arasında çıkan anlaşmazlık “karanlığın yureğı nin en iyi Çin lokantasını ararsonucunda ape Town caınisinin açık arttırmayla sa ken sokakta gördüğümüz Çin kaligrafili tabelayı C Kuzey Transvaalli bir arkadaşımıza “bu mu?” tışa çıkanlması imamlar hakkında cami kapdanndacinsel dedikodular taşıyan bildiriler da diye çirkin gösterdiğimizde bizi bulunduğumuz noktaya ğıtılmasına kadar işi uzatmıştı. çivileyen o sözcükle ilk kez tanışmıştık: işte Ama bu coğrafyada asıl belirleyici olan din, Hayır orası değil, oraya kaffirier de gider. Hollanda kökenli beyazlann kilisesi Duteh Reform “Ne dedin, bir daha tekrarla” diw tepinmemiz Church” idi ki, ırk ayrımı meyvesini bu kiliseyigör karşısında “Orası değil dedim” diye cevap vermiş, meden tatmak hayli zordu. Nitekim bir nebze ol;1] ama “Hayır, hayır, bir kelime sarfettin neydi 0?” . BİN BELGE 55 “kmma ile 1957tarih 23 tayan “a*laksv,J4ı ırklar evlilik veciııselilijki. Ancak millet geişıp bu kanunyerinde sayutca hükümet “hukuk devleti” ilkerini çiğnettirrnemek yasalan lağvetti. 1948 WwUL Son 2oydda yakalonmalanmmüteakip20 be’ yaz intihar etti. mi? isteyen lsledfgi k Evet. Güney4frika ‘dakim be Renkleri ve devlet! Bu ediLdi? .1950 tıe 500k4ş*kn itibaren kaç kişi mahkum 1 arası veıiieı’ı 1 bin 1970’ten b .suç*g uhmdu. cbuWU4kL,bd uygulatmaZ7 ırktan iki teknikk w.pııyo<du? 023Aİ69 tç4kri “ahlak dışı ilğkileri” tespit için dWbün ve izu. teyp Ayncü c*mü dereceler ile meşkut esnasinda ymak ısısı ÖlçülUyordu. kaç kişinü, ha>wtı bit olaylardan elkJlmdI? Hükumet yasayla şehrin bazı bölgelerinisabir ırkın oturmasına peki bö’ ile m.kz eı*nse wka semtte oturablifr? Karma çjfiler daima daha koyu renk i,ka mensup olanın semtinde oturuyor. vw’mı? Yasanazarındayok. amayarakw miiletbı geriçinde kaldığı için kanna semtlerin sayısı giderek çoğahyo,. Güney Afrika melez ve Jibuli ndueıvekjil.w Bwılar beyazlara ait mahaiki.,de oturabilir mi? Hayır. sun tahlil edebilmek için gittiğimiz R.andburg Ki deyince hatırlayıp tekrarlamıştı: lisesi’nde rahip Ray McCauley’in toplumu yorumKaffir mi? layışında çizdiği Kalvinistik anlayış aslında Güney Afrikaaııs dilinde “inançsız” anlamına gelen bu Afrika’da ırkçılığın nasıl kilisenin şemsiyesi altınsözcüğün bizim mensup olduğumuz coğrafyaya ait da yeşerdiği konusunda hayli fikir veriyordu. olduğunu öğrenince de şaşırnıa sırası ona gelmiş“İsa’yı kurtarıcı olarak görmeyenin, cennete ti. i gideceğinenanmıyorum” dedikten sonra eklemişsonra Pretoria Kütüphanesi’ndeki ti: etimolojik araştırma, bu sözcüğün yüzyıllar Önce bu ki Bunu ben söylemiyorum ki, Allah söylüyor. tanın doğusunda at oynatan Arap esir Peki İsa’dan önce yaşamış insanlar ne olatüccarlarının hitap biçiminden beyaz Afrikalılara siyahlara cak? miras kaldığını ortaya çıkarmıştı. Onların cennete gidip gitmeyeceği, ilerde bir Demek ki sadece bu sözcüğün kökenini değil, kurtanıcının geleceğine iman edip etmediklenine faturası şimdi sadece Güney Afrikalı beyazlara göre belirlenecek. çıkardanırkçılığın kökenini de Müslüman esir . İsa geldikten sonra ondan habersiz yaşamış tüccarlanına kadar kovalamak nıümkündü. ve ölmüş Pigmeler ne olacak? Ustelik bu kıtaya asıl km ve nefret tohumlarını Aldıkları ışığın derecesine göre kaderleri beekenler İngilizler olmamış mıydı? Afnika’yı bugün linlenecek. kasıp kavuran düz sınır çizgili haritaları, bniç kuAslında Rahip McCauley’i saçma sorularla lüplerinde cetvellerle çizen onlar değil miydi? Busıkıştırmamızınnedeni inançları sorgulamak değil, gün acımasızca yerden yere vurdukları Afrikaner kilisesinin çevreye bakışını çözmeye çaDaha Afrikanerlere konuşmayı, ibadetlerini icrayı daha dillenini Siyahın kendini nasıl gördüğüne gelince. 1954’ten beri yürürlükte olan “Bandu eğitimi” siyahı, fikri hür, vicdam hür bir vatandaş yapmaktan ziyade “sadakat ideolojisi” ile yetiştirmişti. hiçbir kitapta “beyaza sadık olun” diye bir cümle geçmiyordu, ama müfredat öyle ki mezuniyet sonrasında ürkek, çekingen, hazırlanmıştı otoniteyi sorgulamadan saygı duyan bir tip ortaya çıkmıştı. İçindeki düşmanı yense belki karşısındaki düşmana kafa tutabilirdi, ama karşısındaki düşmanla eşit olduğuna sadece düşmanı değil kendisi de inanmadığından kavgaya bir türlü tutuşamıyordu. Vebu olgu öylesine toprağın bir parçası haline gelmişti ki Johannesburg’da konuğu olduğumuz evin meslektaşımız siyah hizmetçisi Elizabeth ile bizi tanıştırdığında ve Elizabeth “hello master” (merhaba efendi) dediğinde orada bulunanlar içinde bizden başka tüyleri diken diken olan olmamıştı. Ama siyahların kendini keşfediş süreci başlamıştı. Nitekim adını kullanmamızi istemeyen üniversite bir siyah kamu görevlisi şunları mezunu u: anlatıyord Bunca yıldır beyaz Meryem’e dua ediyorduk, halbuki Incil’i okuyunca Meryem’in Kuzey Afnka’dan etmiş bir siyah olduğunu keşfrttik. göç Köylerin şehirlerin adım değiştirip doğduğumuz yerlerle bağımızı kopardılar. Petersburg’un asıl admın Maraawa olduğunu adı değiştirildikten 300 yı) sonra keşfettik. Açgözlülüklerinden büyük toprak sahibi olmamıza izin vermediler. Mülkiyet duygumuz gelişmedi için psikolojik olarak komünizmin bizi, ojilan korkuttuğu kadar korkutmadığım şimdi dizlenni döverek onlar keşfediyor. Ancak bütün bunlara rağmen Güney Afrika yinee siyahbeyaz bir film değildi. Arada grinin yüz d çeşit tonu vardı ve sanıldığı gibi sokaklarda kan gövdeyi götürmüyordu. Tabii bu görüntü Güney Afrika’nın şu anda, ne sessiz bir yarıardağ olduğu gerçeğini değiştiniyordu. Ne de ırkçılığın artık siyahların değil beyazların elini yakmaya başladığı gerçeğini. t Dost Dağıtım, Bayındır Sokak No: 14 Kızılay/Ankara Tel: 32 4.8 68 TÜRKİYE DENİZCİLİK İŞLETMELERİ ‘GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDEN ait Teşekkülümuze ‘DenizinSesi” dergisininhanrlanmasıvebaskı işi piyasadan teklif almak suretiyle bastırılacaktır. lhaleyean şartnarneKaraköy, RıhtımCaddesiMerkezHan adresinde bulunan Türkiye DenizcilıklşleımeleriGenel Müdürluğü Basrn Halkla Ilişkiler Muşavirliği’ndentemin edilebilir. Tekliflereri geç 18 3.1981tarihi saat 17.00’yekadar verilmişolacaktır. Teşekktıltırnuz2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’na tabi olmayıp ihaleyi yapıp yapmamakta veyadilediğineyapmakıa tamamen serbesıtir. Basın: 13853 DEVREN SATILIK ECZANE Nİür: 575 02 74 Yarın: