02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER tartışılıyordu. C. Savcısı'nın "kaleminin tutsak, ama dava aşamasında sözünün hür" olduğu; Adalet Bakanlığı'nın yönergelerine bağlı kalma zorunluğu 6ulunduğu anlatılmaya çahşılıyordu. Yanıtı: "Bunlar antidemokratik uygulamalar. Iktidanmızda bütün bunları değiştireceğiz" oldu. Bırakın savcıları, hâkimlerin bile kendisinin yıllar >ilı bakanlık yaptığı iktidarlarınca, parti ilçe başkanı düzeyine inen bir baskı altında tutulmak istendiğini, söz dinleme>'enlerin, hiç değilse yerlerinin değiştirildiğini yüreğimiz sızlayarak yaşadık durduk. Yurt düzeyinde gerginlik giderek arttı. İktidar Partisi yargıdan sürekli şikâyet ediyordu. Memnun olmadıkları Yargıtay üyelerini topluca emekliye ayınyordu. Yakınım olduğu için biliyorum. Bu Yargıtay üyelerinden birisine, doğrudan emekliye ayırma yazısını, kasapta eline tutuşturmuşlardı. Hızını alamayan siyasal iktidar; "Muhalefetin ve bir kısım basının faaliyetleri hakkında tahkikat" yapmak üzere partisi milletvekillerinden on beş kişilik bir "Meclis Tahkikat Komisyonu" oluşturdu. Kişilerin özgürlüklerini sırurlamaya kadar varan ve ancak yargı organınca kulanılması gereken yetkilerin, 27 Nisan 1960 tarihli bir yasama tasarrrufu ile birkaç iktidar milletvekiline devri, 1924 Anayasası'nın açık bir ihlali idi. Bununla Demokrat Parti iktidarının son adımlanndan birisi daha atılmış oluyordu. İCRA YAPILMIŞ, BİTMİŞTİR 1980 öncesi iktidarının lideri, 9 Şubat 1987 günlü Milliyet Gazetesi'nde, Sayın Yener Süsoy'a şunları söylüyordu: "Hukukun üstünlüğünü savunan bir ülkeyiz. îktidarlanmız dönemlerinde, anayasal koşullardan icraatımızın geçirilmesinde zorluklar çektik. Yargı kararlanna saygılı olmak lazımdır.Başka türlü hukukun üstünlüğü olmaz. Gerçekten güzel; sıkıntıları dağıtan bir konuşma. Şimdi biraz geriye gidelim. Sözünü ettikleri "iktidarları dönemi"ne bakalım. Danıştay kararlarını içine sindiremeyen, onun için de yerine getirmek.istemeyen Sayın Başbakan: "... Ben Danıştay kararını yerine getiremem; getirirsem "anayasayı ihlâl etmiş olurum!' Bir başka kez aynı lider: "... tehir edilecek icra yoktur orta yerde; çünkü icra yapılmış bitmiştir. Bunun tehiri mümkün değildir!' diyordu. Biz de, sayın eski Başbakan'ın bugün öğütlediği gibi, o günlerde kendisine yargı kararlanna uymanın hukuk devleti olmanın ve yürurlükteki anayasanın bir gereği olduğunu duyurmaya çalışıyorduk. (2) GÖZDAĞI Yukarıda değindiğim\z, yabancılara Türkiye'de karşılıkhlık kuralına uymaksızın taşınmaz mal edinmelerine yetki veren yasanın, ikinci kez Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesi olgusu karsısında da, günün Başbakanı'nın: "... Ben hukukçu değilim, fakat bu iptal karannın gerekçesi aklımı kanştırıyor... Gerekirse anayasayı değiştirmek için referanduma gideriz" yargısına tanık oluyoruz. Bu konuda Devlet Ba!:anı ve Parti Grup Sözcüsü daha da ileriye gitmekte, Meclis içinde ve dışında, bir Anayasa Mahkemesi sayın üyesi hakkında, görülen üst düzey yargı işlevi ile uzaktan yakından ilgisi olmayan kişisel eleştirilere girebilmektedirler. SONUÇ SultanüşŞuara Baki'nin (15261600) Muhteşem Kanuniye (14941566): Biİirsin ki Cihan mütkü Süleymana değil baki,/ Şeha Azminde ispatı tehevvür eyledin amma / Buna çarhı/elek derler, ne sen baki ne ben baki" dizeleri bugün de anlamlıdır. Devlet yönetimine talip olanların, pek çok şey yanında, sağlıklı sonuçlara götüren bir tarih belleğine de gereksinmeleri vardır. Geçmiş olaylar, günümüzde bir özeleştiriye kaynaklık edebildikleri oranda değer taşır. İktidar, her şey değildir. Halkm değer yargılanna ve sonunda oyuna bağlı bir süreçtir. Demokrasinin ve hukuk devletinin bir ülkede varhğını kanıtlamada önemli ve nihai işlevi olan; İstikrarı sağlamada vazgeçilemez bir dayanak oluşturan yargı organına, iktidarlar herkesten çok saygılı olmalıdır. Yapılması gereken, tarihi vebali olan kutsal bir görevdir. Yarına kalacak yazıların, bir iktidar lehine tanıklık etmeleri az şey değildir. (1) CUMHURtYET: 18 Şubat 1987 (2) KARARA SAYGI Kâzım Yenice • CUMHURİYET: 25 Ağustos 1975 Siyasal İktklar ve Y argı Demokrasinin ve hukuk devletinin bir ülkede varlığını kanıtlamada önemli ve nihai işlevi olan, istikrarı sağlamada vazgeçilmez bir dayanak oluşturan yargı organına, iktidarlar herkesten çok saygılı olmalıdır. Yapılması gereken, tarihi vebali olan kutsal bir görevdir. Yarına kalacak yazılann, bir iktidar lehine tanıklık etmeleri az şey değildir. PENCERE Buyrun Cenaze Namazına... 24 MART 1987 KÂZIM YENİCE Danıştay Eski Daire Başkanı Demokrasinin yeterince kök salmadığı, güçlerarası dengenin kurulamadığı ülkelerde, yargının yazgısı ilginçür. Muhalefette olan siyasal partilerle iktidar, yargıya yönelirken adeta karşı kutuplan benimsemişlerdir. Muhalefetin övdüğü, sosyal siyasal nitelikli, insan hakları içerikli yargı kararlarım, siyasal iktidarın hem de üst düzeyde olanlarının, acımasız elaştirdiği çok görülmüştür. Söylenenler zaman zaman eleştiri sınırlarını da aşmakta, adeta hâkimlere yönelik suclama niteliğini almaktadır. Oğretide, güçlerarası dengeden; anayasalarda ve yasalarda mahkemelerin bağımsızlığından hâkimlerin yansızlığından; onlann ancak "anayasaya, yasalara ve hukuka uygun olarak vicdani kanılarına görc karar" vereceklerinden söz edilir. Yasama ve yürütme organlan ile idarenin, mahkeme kararlanna uyma zorunluluğuna metinlerde altı çizilerek yer verilir. Ancak iktidarlar, bütün bunları görmezlikten gelme, hatta tersyüz etme ayrıcalıkları olduğuna inanırlar. Kısa süre önce, bunun yeni bir örneği yaşandı. Yabancılara taşınmaz mal satışında Anayasa Mahkemesi'nin birbirini izleyen iptal k a r a r l a n n a uymayan ANAP Hükümeti hakkındaki SHP'nin gensoru önergesi TBMM' de görüşülüyordu. Meclisteki tüm muhalefet partilerinin olumlu oy kullandıkları önergenin tartışılması sırasında söz alan ANAP gurup sözcüsü, kamuoyunda inandırıcı olmayı değil; Anayasa Mahkemesi'ni ve özellikle bir üyesini suçlamayı yeğledi: " Anayasa Mahkemesi, devletin egemenlik hakkı ile özel mülkiyet hakkı kavramlannı karıştırmıştı" Anayasa Mahkemesi'nin anayasaya aykırı davrandığı, "Anayasanın 153. maddesini çiğnediği" de ileri sürülüyordu. İKTtDAR TUTKUSU Iktidarlar nedense kendilerine yasalann, onun da ötesinde hukukun tek ve mutlak yaratıcısı gözüyle bakmakta; bu arada sağduyunun ve vicdanın sesi, amigolann çığlıklan arasında boğulmaya mahkum edilmektedir. Satrançta iyi oyunları, oynayanlardan önce, oyunu dışardan seyredenler görür bazen, Politikada da sağduyuya, sosyal siyasal ve hukuksal gereksinmelere en uygun çözümleri, daha çok muhalefette olan siyasal partifer yakalayıp sergilemekte; içtenlikie de benimsemiş görünmektedirler. Vaktiyle yabancı bir eğitim uzmanı Türk çocukları için "Bunlar başka ülkelerde gördüğüm akranlanndan çok daha zeki ve anlayışh şeyler. Siz hangi yöntemi uyguluyorsunuz da, küçüklerden bu kadar farklı büyükler elde ediyorsunuz, doğrusu merak ediyorum!" demişti. Aynı partinin muhalefet ve iktidar yıÛarında, tutumlannda görülen akıl almaz ayrunlılık, ister istemez arada bir şeyler olduğunu, özü zedeleyen yöntemler geliştiğini düşündürmektedir. Demokrat Parti'nin veya Adalet Partisi'nin muhalefet ve iktidar dönemlerini anımsayalım: Iktidarla birlikte gelen değişim ve dönüşümü halkımız Sayın Profesörün çocuklarımıza yaklaşımında olduğu gibi anlamakta güçlük çekiyorsa bunda, bir düzine politikacının salt oportünist yaklaşımının büyük payı vardır. MECLİS TAHKİKAT KOMİSYONU Hâkimlik ve savcılık yıllarını geride bırakan bir Demokrat Parti ileri geleni ile 1950 milletvekili seçimi başlarında bir olay Yargıç sordu: Bu bildirinin altındaki imza senin mi? Sanık ezildi büzüldü: Evet, ama... Yargıç: Ne aması? Efendim, ben o sırada meyhanede içiyordum, bildiriyi getirdiler, "Yoksul sanatçılara yardım kampanyası" için dediler, o kafayla imzaladım. Yoksa içinde suç bulunduğunu bilsem imzalar mıydım? • Savcı sordu: Bu belgenin altındaki imza senin mi? Sanık kekeledi: Benim, ama... Ne aması? Efendim, o gün işlerim başımdan aşkındı, hamile eşimin sancısı tutmuştu, şirketten hemen aynlmak gerekiyordu, muhasebeci kâğıdı getirince imzalayıvermışim, sahte olduğunu bilsem yapar mıydım? • Ağır ceza yargıcı sordu: Bu yazıyı sen mi yazdın? Sanığın dili dolaştı: Efendim, ben yazdım, ama o gün ne yaptığımı bilmiyorum, yazıişleri müdürü sıkıştırdı, zamanım yoktu, eniştem trafik kazası geçirmiş hastanede yatıyordu, annem ölüm döşeğindeydi, aklım başımda değildi, son paragrafta ipin ucunu kaçırmışım, yoksa kötü bir niyetim yoktu... Savcı sordu: Sen bu adamın evini soymuşsun, yaptın mı bu işi? Sanık tekledi: Vallahi savcı bey, ne bileyim? Hatırlamıyorum bile... Hem ben o akşam kafayı bulmuştum. Nereye girip nereye çıktığımın farkında değilim. Allah Allah, soymuşum ha!.. Çok üzüldüm... * Basın sordu: Bu hükümet kararnamesinin altındaki imza senin değil mi? Politikacı sayıkladı: Vallahi nasıl olmuş bilemiyorum, kafam o günlerde zaten kanşıktı, ben Atatürk'ün 100'üncü yıl şenlıkleriyle uğraşıyordum, farkında değilim, yüce Atamızın ölüm yıldönümü törenleri şanına layık olsun diye kendimi öylesine işe vermişim ki ne yaptığımı hatırlamıyorum, hem bu kararnameleri birisi hazırlıyordu. Sonra motosikletli bir görevli bakanlıkları dolaşıp hepimize kararnameleri imzalatıyordu, sorumluluk motosikletliöedir, eğer kararnameyi otomobille dolaştırsalardı, böyle olmazdı. Ben çok laik adamımdır, hem benim laikliğımi herkes bilir, okulda beni "laik" diye çağırırlardı, laik aşağı, laik yukarı... Boş bulundum, o kararnameyi imzaladım, hem Rabıta olayını kurcalayanlar ideolojik açıdan hareket ediyorlar. Bunlar devlet düşmanıdır, ortalığı karıştırmak istıyorlar, olayı büyütüyorlar, ben Rabıta'nın ne olduğunu bilsem hükümet kararnamesini imzalar mıydım? Üstelik beni ve Rabıta'yı savunan gazetelerin Rabıta'nın uzantısı Faysal Finans'dan para aldığını da yazıyorlar. Vallahi ne diyeceğimi şaşırıyorum, bu Rabıta ne kadar içimize girmiş? Emin olun bilmiyordum, bilsem o imzayı atar mıydım? Allah kahretsin o Rabıta'yı, harimi ismetimize el atmış, laikliğimizin iffetini lekelemiş, ama ben de yüce Atatürk'ün ölüm yıldönümünü ne parlak törenlerle kutladım değil mi? Doğrusu çok calıştım. Atam sen rahat uyu! Atam sen müsterih ol! Atam Rabıta sana her gün fatiha okuyor, Atam Faysal Finans Atatürkçülere milyonlar akıtıyor, Atam senin yolundayız, Atam sen kalk ben yatam... HESAPLAŞMA BURHAN ABPAD Kastamonu ilinin Karadeniz kıyısında bir ilçe olan Abana'da 195557 yıllarında bir süre kalmıştım. O yıllarda 1500 nüfuslu bir köydü ve cezalıydı. Seçimlerde CHP'ye oy verdikleri için DP'liler öfkelenmişti. Kıyidan çok uzaklardaki 'Bozkurt ilçe merkezi yapılmıştı. Ne var ki, Abanalılar yılmamıştı. Canla başla çalıştılar: İlk girişim turizm alanındaydı. Çoğu evler pansiyona dönüştürülmüştü, güler yüzlü ve yumuşak huylu Abanalılar başarılı turizmci olmuşlardı. Bir yandan da gençlik örgütlerı toplantıları. İngilizce kursları gibi girişimlerle kamuoyunu oluşturuyorlar ve basından ilgi görüyorlardı. Turizm çabalan Abana'nın artan nüfusunun gereksinmelerini karşılayamazdı Bundan ötürü de Abana insanlarının büyük çoğunluğu gurbette yaşıyordu. Özellikle İstanbul'da on bınlerce Abanalı yaşıyordu. Fakat doğup büyüdükleri Abana'yı unutmuyorlardı. İstanbul'da Abana geceteri düzenliyorlar, son otuz yılın potitika gelişmelerini ve olaylannı dikkatle izliyorlardı. Nitekim, 27 mayıstan sonra kurulan Meclislere milletvekili göndermeyi başardılar. Son yıllarda daha otumlu girişimler yapıldı. Abana'da elektrik motorları fabrikası kuruldu. Siemens lisansıyla kurulan fabrikada 300 Abanalı çalışıyor. Her çalışana birkaç kişinin geçim sorumluluğu yüklenebileceğine göre şimdilerde Abana nüfusunun 1000 insanı gurbet yolunu tutmayacaktır. Abana Elektrik Fabrikası'nın daha büyütülmesi ve kimi yan tesislerin kurulması yolunda olumlu gelişmeler var. Kendi deyimleriyle Abana "kabuk değiştiriyor". Devlet Sanayi ve İşçi Yatırım Bankası eliyle kurulmuş olan fabrikanın sermayesi 3.5 milyar. 15 şubat 1987 akşamı istanbul'da yapılmış olan Abanalılar Gecesi dolayısıyla gönderilen duyuru mektubundan bir bölümü aktarıyorum: "Abana ilçemizin nüfusu 3000 civannda ama, sadece istanbul'da çalışan. yaşayan ve okuyan Abanalılar 50.000 civannda. Bizler, uzun yıllardan beri doğup büyüdüğümüz baba ocaklarımız sönmesin diye, geride yaşlılarımızı ve küçük çocuklarımızı bırakarak, ilçemizde okuyacak okul, çalışacak işyeri, işleyecek toprak olmadığı İçin, ekmek paramızı kazanmak ve geride bıraktıklarımıza bakabilmek için istanbul'a göç ettik. Geri dönüş olanağı olmadığı için İstanbul'da iş ve işyeri sahipleri olduk. Birkaç yıl önceye kadar, doğup büyüdüğümüz baba ocağımıza geride bıraktığımız yakınlarımızı görmeye, emeklilik ve ölme hakkımızı kullanmaya gidiyorduk. ilçemiz ve yöremiz her türlü doğal güzelliğe sahip. Bunları değerlendirmeye, baba ocağımızın geri kalmışlık yazgısını değiştirmeye karar verdik. İlk olarak işe turizmle başladık. Bunda başarılı da olduk... Ama Karadeniz koşullan yılda 34 ay dışında turizme elverişli değildi. Bu nedenle ilçemizde ve yöremizde yaşayanı ve yaşayacaklan bütün yıl çalışacak ve doyuracak işler kurulması gerekiyordu.. Halkımız ve devletimizin işbiriiğiyle sanayi için elektrik motorları üreten büyük bir fabrika kurduk. Böylece, Abana'mız ve yöremizde işsizlik büyük çapta önlendi. Yurtiçi ve yurtdışında geri dönüşler başladı. Ana fabrika ile ilgili yan sanayiler ve yeni yeni işyerieri kurulmaya başlandı. ilçemiz ve yöremiz kabuk değiştiriyor. Köylü, esnaf ve gemid toplumdan, sanayici topluma geçiyoıf Evet, 1955'ten günümüze geçen 30 yılda Abana'da çok değişmeler görüldü. 1950li yılların cezalı 1500 ınsanının sayısı 3000'e ulaşmakla kalmadı, endüstrileşme yolunda önemli gelişmeler başladı. Günümüz uygar toplumlarına endüstrileşme yolu ile ulaşılabildiğini Abanalılar kavradılar. Ve ilk adımları attılar. Abanalıların bir özelliğini yazmadan edemeyeceğim. Abanalılar, hiç ses çıkarmadan tavla oynarlar. Başka ınsanların bağıra çağıra sayılar açıkladığı. pulları ve zarları gürültü ile attığı düşünülürse anlamlı sessizliği daha iyi değerlendirilir. Abanalılara yeni başarılar dileğiyle... OKURLARDAN Ankara Belediyesi kime çalışıyor Birkaç kişinin cebine para girsin diye, ta Güney Afrika'lardan kömür getirtiüyor. Oysa, memleketimizde asırlarca yetecek miktarda (altı yüz milyar ton) kömür rezervi bulunmakta. Kışın başladığı ekim, kasım, aralık aylarmda büyük kanalizasyon çahşmalanna başlandı. Müteahhitlerin yaptırdığı bu kanallarda, yapılan işe iş demeye şahit laztm. Çimentodan kaçarak yapılan kanallann uzeri büyük kayalarla, toprakla kapatıhyor, tabii zayıf beton içeride kınlıp çökünce kanal tıkanıyor, tekrar yol yarılıp kanal açılıyor. Dünyanın neresinde görülmüş böyle menfaatçi, çağdışt çalışma düzeni. tşi müteahhite ver, arkasını takip etme. Aynı şey bordro taşlannda da olmakta, eğri büğrü döşenen bordro taşlarım söktür, tekrar yaptır ve farklı ücret al. Her gelen, kaldırım taşlan ile uğraşmakta, eski taşlan söktürüp yerine yenilerini biraz daha yüksekçe döşettirmekte. Bir memleket'm gelişmişliği o memlekette bulunan kaldırım taşlarının yüksekliği ile ölçülür. Mesela Avrupa'da kaldırım taşlan o kadar düşük seviyede ki ınsanların yoldan kaldmma, kaldınmdan yola geçmeleri hiç fark edilmez bile. Ama bizde, Ankara yollarında, kaldınmdan yola ya da yoldan kaldınma geçerken enerji sarfedilmekte, hatta ufak tefek kazalar olmakta. Soruyorum, Atatürk Bulvarı üzerinde bulunan direklere takılan çiçek saksıları nerede. Kaldırım parkeleri söküp, yerine petek parkeler döşettirmek kimkrin cebine yaradu Hava kirliliğini önlemek için alınan kireçler ve onu unutturmak için ta Güney Afrika 'lardan getirtilen kömürler kimlerin işine yaradı? Ankara Belediyesi'nin Ankara halkma çektirdiği haksızlıklar saymakla bitmez. Şehir içi yollannın darlığı, bozukluğu ve otobüslerin yetersiz olması ulaşımı olumsuz yönden etkiliyor. Kontrolsüz piyasada fîyatlar ve rüşvet başını almış gidiyor. İSMAÎL ÇAĞDAŞGÜLER ANKARA verilmemektedir. Bizler bu nedenle, idarenize ait araçlarda tam biletle yolculuk yapmaktayız. Oysa, son zamanlarda, öğretmenler, öğretim üyeleri, hâklmler ve savcılar ile bazı meslek bireyleri, idarenize ait araçlarda, şebeke ile, yarım biletle yolculuk etmektedirler. Görüldüğü gibi, uygulamada çelişki ve haksızlık vardır. Şebeke ile yolculuk etme hakkının, bizim gibi, esasen sayıları çok az olan öğrencilere de tanınmasını, halen kullanılmakta olan bu haksız ve çelişkili uygulamanm giderilmesini istiyoruz. Bu haklı ve yasal hakkımıza kavuşacağımız umuduyla saygılanmı sunanm. (*) 28 yaşın üzerinde olmamız nedeniyle MUSTAFA ŞÜKRÜ ÇELEBİ İ.Ü. MÜHEND/SUK FAKÜLTESİ KİMYAGERLÎK B. ÖĞRENC/SİISTANBUL Abana Yazısı 28 ynş üzerindeki öğrencilere de şebeke verilsin tstanbul Üniversitesi'nde okuyan, 28 yaşın üzerindeki öğrencilerden birisiyim. Üniversitemizde benim gibi 28 yaş üzerindeki öğrencilerin sayısı oldukça azdır. ldarenizce, üniversite öğrencilerine şebeke verilmesine rağmen, bu hak, (*) bizim gibi öğrencilere Sayın Doktor ve Eczacılann Dikkatine ^ HUHİ SU SAINAT GECESİ İlhan Selçuk • Genco Erkal • fEsin Afşar • Tımur Selçuk Dostlar Korosu • (Yönetenler: Sarper Özsan, Timur Selçuk) DosttarHasad DansTopluluğu • (Yöneten: Mehmet Akan) ^frıca film gosterisi: 30 Mart 1987 / &ıat: ia3021 M Hariılye Konak Sln«ması, W: 140 54 58 RUHİ SU 1 IO1ILARIYLA BUUISUYOR İSTRALYA BELGESELİ RUHİ SU AVl Benical • Hızlıveguçlüetkilidır • Öksürüğu keser. • Sakinbirgecesağlar VEFÂT ve BAŞSAĞUĞI Şirketimiz hukuk müşavirlerinden, dostumuz, ağabeyimiz AVUKAT MUİN M. KÜLEyi kaybettik. Acımız sonsuzdur. Cenazesi bugün Selimiye Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra Karacaahmet Aile Mezarhğı'nda toprağa verilecektir. Merhumun ailesine ve yakırilanna başsağhğı dileriz. Tanrı rahmet eylesin. ÇATI tNŞAAT A.Ş. BELEDİYESİ ve ŞEHİR TİYATBOSU TUNCELİ /27OCS7/0C» 5 1100 m l VEFÂT Değerli aile büyüğümüz f> 1 29 Mart 1987 Pazar SAAT: U.oo Dolmabahçe. İNTERHOL Gösteri Merkezi ( inönü Stadyumu'nun Arkası ) Biletler: İNTERHOL ve Ortaköy Gösteri Merktzinde Satılmaktadır. Şurubu 5 ml'de (1 ölçek) 10 mg dekstrometorfan hidrobromür • 20 mg psödoefedrin hidroklorür 2 mg klorfeniramin maleat GİUSEPPE VAN ACORE'nin vefatmı derin teessürle akraba ve dostlara bildiririz. Cenaze merasimi bugün 24 Mart 1987 Salı günü saat ll'de Feriköy Latin Katolik Mezarlık Kilisesi'nde icra olunacaktır. AİLESİ Cenaze Servis Işleri Kollaro Tel: 145 41 45145 27 86 Gece 147 01 16 ZEK Özürlü Çocuk Evi'ne Psikolog, Pedagog, Çocuk gelişimi bölümü mezunu KadınErkek elemanlar alınacaktır. 359 14 65 Ordu Mesudiye Nüfus Memurluğu'ndan aldığım nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. CEMAL ÇAKGÖZ DENEYİMLÎ Muhasebe Elemanı ARANIYOR 525 94 06 525 94 07 523 42 88 356 nolu Tekel defterimi kaybettim. Geçersizdir. MELİHA ÖZKAN EŞKÎŞEHİR 1. KİTAP FUARI 2131 MART 170 YAYINEVİ 6000 KÎTAP < 20 İNDİRİM % tsmet İnönü Cad. 15, Eskişehir BİLGE KİTAP KULÜBÜ piyasaya sunulmuştur Roche Müstahzarlan Sanayi Anonim Şirketi, P.K. 16/80622, Leventİstanbul Satılık ünit fotöyairotor komple 750.00 350 17 13
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear