14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Ne var ki başlangıçta kendilerini ayrı ayrı doğrultuda sanan iki siyasal akımırt, daha doğrusu bazı kişi ve gazetelerce "Evrenizm" ve "Ozalizm" olarak nitelenen iki yönetimsel görüşün ayrı değil, aynı doğrultuda olduğu pek çabuk anlaşıldı. 12 Eylül darbesinin lideri Sayın Evren, Sayın özal'dan daha uysal ve geniş yürekli, daha "karşıdevrimci" bir başbakan bulamazdı. Birbirine böylesine denk düşen durumlarda halkımız, "Tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş" der. Sayın özal da, kaynattığı kazanın koruyucu kapağını Sayın Cumhurbaşkanında buldu. özal'ın, sırası geldiğinde, eski "koruyucu kapak"lanna nasıl davrandığını düşünmekten kendimi alamıyorum, bu satırlan yazarken!... *•• Parlamentodaki son işlem ve eylemler ve MecIis Başkanı Karaduman'm, parlamentonun olağanüstü toplantıya çağnlrr.a önergesi karşısında anayasarun açık kuralını uygulamaktan kaçınaıak ülkenin bu temel yasasına karşı durması; Sayın özal'ın da Anayasa Mahkemesi'r.in iptal karannı hiçe sayması, 12 Eylül diktasına demokrasi kılıfı gecirildiğinin yeni kanıtlandır. Düşünülsün bir kez, ileride bir gün bu sayın baylardan biri, Tanrı esirgesin, cumhurbaşkanı seçilirse, anayasayı hangi tarafsızlıkla uygulayacak? 27 Eylül 1987'de çıkan "Katmerli Adaletsiz Seçim veya Hakkın Suiistimali" başhklı yazıda kendisinden söz ettiğim anayasa profesorü (27 Mayıs 1960 Devrimi'nden sonraki tutumunu bu sütunlarda eleştirmiş olduğum) rahmetli Ali Fuat Başgil'in yaklaşık yedi ay önce burada yer verdiğim, "Çoğunluk istibdadı" göruşünu şimdi yeniden alıntılamayı zorunlu görüyor ve onun, "llmin !şığında Gunün Meseleleri" başlığı ile yayımlamış olduğu broşürün 84 ve 85. sayfalarındakı bazı bölumleri bugünkü dile çevirerek buraya alıyorum: "Tarih ve mukayeseli hukuk gosıeriyor ki, zorbalık ve tutsaklık rejimi, her zaman gucun ve yetkinin sayılı birkaç elde ve bir başta toplanmasından do6mu«îtur. Eski rejimlerde egemen olan zorbalık ve baskı politikası, yoğunlaşan kuvvet tekelinin ürünüdür. Ancak bu durum yalnız diktatörlüklere özg" değildir. Bir tek noktada toplanan, kabına sığmaz bir güç, her zaman hakkın ve özgürluğün en büyük düşmanıdır. Bu kuraJa demokrasiler bir istisna oluşturmaz: Demokrasilerdeki çoğunluk da rakipsiz ve denetimsiz bir kuvvet merkezi durumuna gelince aynı sonucu verebilir; yani o da zorbalık yoluna sapabilir. Temsil ettiğine inandığı ulusal istencin (iradenin) kutsalhğına dayanarak, en kıyıcı diktatörlere rahmet okutacak bir yolda hareket edebilir. Bir hükümdardan veya bir diktatörden gelen hak ve özgürlük düşmanlığı ile (parlamentodaki) bir çoğunluktan gelen hak ve özgürlük düşmanlığı aras.nda hiçbir nitelik ayrımı yoktur. Kötülük kimden gelirse gelsin kötülüktur. Kötüluğü yapan çoğunluğun demokratik olması ve ulusal egemenliğe dayanması, yaptığı kötüluğü katlanılmaz bir duruma sokar. Çünkü çoğunluk, uyguladığı zorbalığı yasallaştırmak için ulusal istence dayandığına ve böylece zulüm yapmakta haklı olduğuna inanır. Şu halde, çoğunluğun yönetimi demek olan demokrasi, efsanelerdeki, kuyruğunu ısıran canavara benzememek için kendi iç yapısında sakladığı bu tehlikeyi karşılamak için önlem almak (...) zorundadır. Ancak bu güvence sayesindedir ki demokrasi, özgürlük ve haklılık rejimi durumuna gelebilir." • * • Daha önce bir kez daha vurgulamış olduğum gibi, kişi kendi ulkesinde kendisini özgür olarak du yumsamalı, dürüsı bir vatandaş olduğu sürece devlet karşısında, yani jandarma erinden devlet başkanına kadar herkesin karşısında korkusuz yaşayabilmeli ve çalışanlar da emeklerinin tam hakkını elde ederek kimseye muhtaç olmadan uygar, insanlığa yaraşır bir yaşam sürebilmelidir. Çağdaş devlet dediğimiz toplumsal varlık, bütün bunlan sağlayan varhktır. Oysa demokrasi kılıfına bürunmüş dikta rejimleri, bir oyun ve aldatmacadan başka bir şey değildir. 11 EKİM 1987 Demokrasi Kılıfh Dikta HEFZI VELDET VELİDEDEÖĞrLU Devrimlere sahne olan her ülkede, adalete aykın binakım eylem ve uygulamalarırı olması kaçınılmazdır. 1789 Fransız, 1917 Sovyet Sosyalist devrimleri bilindiği gibi, çok kanü olmuş ve Kurtuluş Savaşı'nı da kapsayan 1920/1924 Türk devriminde de az kan dökülmemiştir. Elbette gönül böyle olmamasını ister, ama ne denli insansal amaçlara yönelik denirse densin, devrimler silaha ve şiddete dayalı siyasal, ekonomik ve toplumsal bir değişim eylemi oldukları için, bu eyleme geçenler tarafından adalet duygusunu incitecek birtakım davranışlarda bulunulması her yerde az çok doğal görülür. Fakat sözü edilen silahb eylem, kapsamlı bir devrim, toplumsal bir değişim niteliğindeolmayıp, bir askeri darbe niteliği taşıyorsa, hele hele böyle bir darbe Türkiye gibi köklü siyasal ve toplumsal devrim geçirmiş bir ülkede, sağa yönelik bir karşıdevrim olarak sahneye gelmişse, o darbeden şu veya bu yolda büyük ya da küçük ölçüde çıkar sağlayanların bu çıkarlannı genişleterek sürdürmek için yapmayacakları zulüm, etmeyecekleri haksızlık, göz yummayacakları adaletsizlik yoktur. Türk halkı, son 6 Eylül Halkoylaması'nda böyle adaletsiz bir seçimle karşı karşıya bırakıldı. Adaletsizdi, çünkü daha önce birkaç kez yazdığım gibi siyasal yasaklann kaldınlması sorununun anayasaya göre Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde olumlu bir çözüme bağlanması olanağı varken, özal hükümeti, milyarlarca lira harcamayı göze alarak sorunu halkoylamasına götürdü. Bu para nereden çıkıyordu? Çoğunluğu yoksulluk içinde bulunan ve gittikçe de yoksullaşan Türk halkımn cebinden... önce bu durum korkunç bir haksızJık değil miydi? Sonra, radyo ve televizyonu kendi tekeline alan bir başbakanın, yasaklı liderlerin adlarını "Turkeş, Erbakan, Demirel, Ecevit" diye açık açık söyleyerek, onları 12 Eylül 1980 öncesinin tek sorumlulan gibi gösterip, dolayh yoldan bütün Türk toplumu karşısında suçlaması ve bu liderlere TV'de savunma hakkı tanımaması, yüce adalet kavramını ayaklar altına alan çok haksız bir eylem olmadı mı? Neyse ki Türk halkı bu haksızlığın yanıtını kılpayı da olsa oluşturduğu bir çoğunlukla verdi ve ANAP Başkanı ile onu destekleyenîeri hüsrana u rattl « •• * Ama adaletsiz siyasal oyun bitmedi. Bu kez ANAP Başkanı, 12 Eylül darbesinin ürünü olan partisinin TBMM'deki çoğunluğuna dayanarak ivedi seçim yasasını (Uğur Mumcu'nun pek haklı olarak birkaç kez anlattığı gibi, "yasa" değil "karar" olması gerekirdi) kabu! etti. Amaç, muhalefet partilerine ve eski liderlere Jerlenip toparlanacak ve soluk alacak zaman bırakmayıp seçim kazanmaktı. Bununla da kalmadı; kallanılacak oylann yüzde 35'i ile Mecliste ezici bir çoğunluk elde etmeye olanak sağlayan bir seçim yasasını kendi partisinin Meclisteki çoğunluğuna dayanarak bir gecede çıkardı ve Cumhurbaşkar.ı Sayın Kenan Evren de yasayı hemen onayladı. Oysa bu yasa ileriki toplumsal yaşamımızda tehlikeli dalgalanmalara neden olabilecek ve bunun sonucunda da yeni "tenkil", yeni kıyım ve işkenceler ve böylece katmerli adaletsizlikler yaratabilecek nitelikte adaletsiz bir yasa idi. Cumhurbaşkanlığı makamında oturan devlet büyüğünun görevi ise, böyle dalgalanmalar oluşturabilecek en küçük davranışları önceden frenleyip dengelemek, katmerli adaletsizliğe dayanan aceleci bir seçimi önlemek için bütun ağırlığını koymak değil miydi? PENCERE Bilgisayar Tekledi!.. Cin gibi akıllı, görmüş geçirmiş bir dostum vardı, ünlü işadamıydı, Demirel'e hayrandı: Süleyman Bey'in kafası bilgisayar gibi çalışır... Aradan zaman geçti, bilgisayarm büyük yanılgılara düştüğü anlaşıldı. Bu kez 12 Eylül darbesinin ardından pditika piyasasma yeni pazarlamacılar çıkiı: özal, Turkiye'nin gelmiş geçmiş en büyük başbakanıdır; Türkiyetye çağ atlatıyor... Turgut Bey iki ayaklı bilgisayar, değil mi? Nereden bildin? Güdümlü ülkelerde tutucu siyasal liderlerin yazgıları okyanus ötesinde belirlenir. Dün Süleymen Bey'i 41 yaşında başbakanlık koltuğuna oturtan "irade", bugün Turgut Bey'i yeğliyor. Öyle sanıyorum ki, artık bu mekanizmanın acı gücünü en çok duyumsayan Demirel'dir. Süleyman Bey "yeniden varoluş savaşımı"n\ bu çevrelere karşı vermek zorundadır. Ne var ki, olayın perde arkası böyledir diye Demirel'i de, özal'ı da azımsamak yanlış olur. ikisinin de yetenekleri zengindir; ama, dışa bağımlı sermaye düzenlerinin iç polttikasında, sırası geldikçe at değiştirmek de kaçınılmaz bir kuraldır. Yorulursa, yaşlanırsa, ayağını kırarsa ya da gemi azıya alırsa atın işi bitiktir. • özal, 12 Eylül askeri darbesinin güdümünde yapılan bir seçimle koiayca iktidara geçirildi. İç ve dış sermaye çevrelerini, televizyonu, askeri yönetimin hazırladığı baskı yasalarını, toplumun 12 Eylül'de koşullanmasını da hesaba katanlar, Özal'ın ne kadar büyük bir fırsat ele geçirdiğini gözardı edemezler. Acaba Başbakan Sayın özal, bu zengin mirası dört yılda yiyip bitirdi mi? Turkiye'nin girdiği toz duman ortamına bakılırsa soru işaretleri büyüyor. Hele Anayasa Mahkemesi'nin son kararı, özal iktidarının kaçınılmaz sonunu yaklaştıran bir hukuk darbesi gibi görünüyor. 12 Eylül rejimini 1990'lara taşımak için her şeyi goze alan ANAP Ikjerinin bilgisayarı bağışlanmaz hatalar yapmış olmalı ki, ipin ucu kaçtı; büyük gazetelerin kara manşetleri ne diyor: Cumhuriyet: Kördüğüm.. Hürriyet: Arapsaçı.. Sabah: Kargaşa... Tercüman: Kriz... Bir ülkede işlerin sarpa sarmasından "hükümet" sorumludur. Gerçi kimi meslektasta "geceyansı yasası"nın anti demokratik 8'inci maddesini iptal eden Anayasa Mahkemesi'ni suçlamak egilimi görülüyor; ama, böyle bir yaklaşım hukukun üstünlüğü kuralıyla bağdaşamaz. Ne yapalım? 82 Anayasası'na göre bir yüksek mahkeme kurulmuş. Bu yargı organının, kendisini hükümet yerine koyarak siyasal mantıkla karar verrnesi beklenebilir mi? • Gerçekte siyasal yaşamda "kördüğüm, arapsaçı, kargaşa, kriz" oluşması için bir neden var mı? Mecliste iktidar partisi çoğunluğu sürmüyor mu? Ülkenin hükümeti de işbaşında değil mi? Türkiye birkaç hafta içinde seçim yapamazsa ne değişecek? özal'ın altından koltuğu mu kayacak? Kimbilir?.. Bu gibi durumlarda önce Meclisin toplantıya çağrılması gerekmektedir. Bir hükümet, işleri yüzüne gözüne bulaştırıp, iç sivasette "kargaşa" ve "kriz" yarattı mı, Meclis toplanır, gerekli önlemlere yönelir. öte yandan yargı organının kararı da hiçbir tartışmaya yer verilmeden uygulanır. Anayasa Mahkemesi'nin kararmı (Özal'ın heves ettiği gibi) yok saymak, "kargaşanın" ve "krizin" büyümesine yol açar. Devlet hayatında bunalım, mahkeme kararlanna karşı çıkılarak değil, uyularak aşılabilir. • Eğer "kargaşa, kriz, arapsaçı, kördüğüm" yoğunlaşırsa neler olabilir? Bugün Özal'ın kanadına güç veren dış ve iç odaklar, sonuna dek Turgut Bey'i tutacak değiller ya!.. Güdümlü sermaye düzenlerinin yasaları acı ve katıdır; becerikli lider isterler, işleri arapsaçına dönüştürenleri değil... OKTVY AKBAL :T/HAYIR OKURLARDAN Yirmi birinci yüzyıla Edirne bakımsız yaklaşırken, ülkemizin Avrupa ile Asya'yı birbirine A vrupa 'daki topraklan bağlayan uluslararası ES üzerindeki en büyük kentine karayolu, tarih sahnesinde binlerce yıldan beri önemli bir çağdaş bir nitelik kazandırmak için ne zaman rol oynayan Edirne şehrinin çaltşmaya başlanacak? Yılın içinden geçmektedir. her mevsimi yerliyabancı Osmanlı Devleti'ne başkentlik turistlerin akınına uğrayan kentimizde sokakların asfalt de yapan tarihi kentimiz, sarttnm, hiçbir zaman olmasını istemek sanınm bugünkü kadar bakımsız, hakkımızdır. hiımetsiz kalmamıştır. BİR OKUR Şehir, "tarihi eser" niteliği taşıyan pek çok yapıyı bünyesinde bulundurmaktadır. Bizler Gazi Üniversitesi'nde geçici sözleşmeli personel olarak çalışmaktayız. 657 Şimdi yağmur yağdı, yollar sayılı maddeye ek olarak balçık çamura döndü, otobusler yola hiç girmiyorlar. hiçbir dayanağı olmayan, tamamen işverenin belirleyici Peki bu lojmanlarda oturanlar olduğu bir işyerinde kendileri işe, çocuklan okula çalışmaktayız. ücretlerimiz asgari ücret olup, daha nasıl gidecekler? Bunu fazlasını isteme olanağımız da düşünen bir ilgili anyoruz. yok, aksi takdirde işimize son Yetkililerden, gece gündüz verilmek isteniyor. demeden çevre yolu inşaatı için harcadıkları milyarlarm Başbakammızın seçim Işe, okula bir bölümünü, bozdukları propaganda aracı olarak Bu yuzden, belirli bir nasıl kullandığı maaş oyunu yolların onarımına da şehirleşme planını uygulamakbizlerin Geçici Sözleşmeli ayırmalarını rica ediyoruztarihi eserlerin dokunulmazlığı gidelim ? Personel bir aylıklanmızı nedeniyle günümüz Fatih Sultan Mehmet Lütfen sorunumuza sahip alamayacak şekilde aleyhimize koşullannda olanaksızdır. Köpriisü'nün (2. Boğaziçi çıkılsın. olmuştur. Ancak; şehrin pek çok Köprüsü) çevre yolu inşaatı 3. LOJMAN SAKİNLERt tokağında abartmasız elli Kolordu ve Deniz Subayları Farkımız ise yıütk taşlann döşeli olması, lojmanlarmda oturanları sözleşmemizin başında Sözleşmeli çilesi bugüne kadar hiçbir yerel canından bezdirdi. "Geçici" kelimesinin Yeni maaş uygulamasını yönetimce soruna çö'züm bulunmasıdır. basınımızdan öğrenmiş getirilmemea, yukandaki gibi Yeni Levent'teki OYAK bir gerekçeye dayandınlamaz. Sitesi'nden aşağıda bulunan 3. bulunuyoruz. Bizi ilgilendiren, BÎR GRUP PERSONEL Kolordu lojmanları ile Deniz Subayları Lojmanlarına belediye otobüsleri zaten canlan isterse gitmekteydiler. sözleşmeli personeli de kapsamına almış olmasıdır. Yazarımız yıllık izninin bir bölümünü kuilandığınclan yazılarına bir süre ara verecektir. A local law firm with major international clientele is looking for a LAWYER Reguirements: with very good knovvledge of English Language. • Must have his lawyer certificate, • Must not be older than 27 years of age, • Must have fluent English writing and reading skills. Please send detailed CV's to P.K. 21 Mecidiyeköy. All applications wiD be kept confidental and responses wiU be sent as soon as evaluations are made. AlışverişR Çağrı TIDCAT DDnıcıcDİ" nİ7İei. TIRSAT PROJELERI DIZISI: Çeşitli, Kaliteli, Hesaplı TRIKO a // J ^ S ^ r ^ ^M Ben BÜLAY DOĞAN Bugün 2. yaşıma bastım. Sevenlerime duyururum. 11 Ekim 1987 ERZURUM ANKARA İFLAS MEMURLUĞU'NDAN 1983/13 Müflis özkanlar Mef. KoU. Şti., S. Kaya özkan ve Gültekin özkan haklanndaki iflas tasfıye işleminde, iflas idare memurlan tarafından IlK.'nın 249. maddesi gereğince tanzim edilen Pay cetveli ve son hesap cetveli tanzim edilerek alacaklılann tetkiki için icra dairesine bırakılmıştır. Alacakhlara ilan ve tebliğ olunur.2.10.1987 Basın: 31169 BEYMEN SERI SONU (Erkek) Tk Elbıse 145 000 TL Palto • Bot • Cızme • BEYMEN SERI SONU IKadın). Tnko 18 000 TL • Gomlek • Ayakkabı • Etek • Bluz Ete* • Kaban • Pantolon • Mont • Jean Pantolon Tk Elbıse • Ceket • P ıruoion 39 500 TL ^ ALTIM K Cızme 57 000 TL • SABR' DINO Gomlek • Trr Palto • Pardesu 41 000 TL • Gomiek • Trıko • Pa Etek 16 500 TL • Pantolon • Bluz • Pardesu 42 Onluk 6 000 TL • Pantolon • Gomlek • Canta 4 Ayakkabı 39 500 TL • E Bot • Ceket • Danto Mağazacılıkta marka çok önemlidir. Mağazacılıkta jlke çok önemlidir. AltınyMız Sırketler dahıl bır kurulustur İSTANBUL 3AMPKC Lcdra *«'a ' us! Grubuna et 47 000 TL • Mont JIMOD (Beymen urettıt • K Ayakkabı • K Bot TL • Elbıse • Tayyor MOD EXCLUSIVE (Erkek! Ayakkabı • Bot • Cızme İpek Bluz 39 000 49 000 56 000 İpek Elbise 79 OOO BEYMEN SERI SONU Corap • Esofman BİRİZ TURHANSİNA KUSEYRİ nisanlandılar. BÜYÜK TARABYA OTELİ 10.10.1987 TEŞEKKÜR Kaybolan para cüzdanımın bulunarak bana teslim edilmesinde yardımcı olan Bayrampaşa, Çevik Kuvvet Şnbe Modfirlügü Komiseri 89 000 / M A Ğ A Z A M ı s t < arsibH ^ıK • L A R TUNCERÖZYAN ve ekip arkadaşlanna teşekkttr ederim. ' ANKARA M/LAV Al r >ıt 9u v ı DtLVÎN YILMAZ F 'azı yazmak düşuncelerimi ifade y e edebilmemin tek yolu. Franz Kafka O nce alfabe oldu. Bir taş dikiyorlardı, bu bir harfti ve her harfhiyeroglifti ve her hiyeroglifte birfikir zümresi dinleniyordu. 99 VictorHugo 'azmak güzel bir şeydir; çünkü kendi kendine ve başkalarına konuşmak gibi iki zevki birleştirir. Cesare Pavese y ...ve"insan"yaztyla başlar Scrikss Dolmakalem 85
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear