22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/8 Nakşibendiler, Nurcular, Süleymancılar Ortak Pazar'da... Valizle, MUST4FA EKMEKÇİ Nahfibendiler: Son yıllarda ANAP'ı desteklediler. Faiz politikası ve parti liderinin aile sorunlan nedeniyle son ara seçimde açık destek vermekten kaçındıkları gözleniyor. Iskender Paşa Camisi en etkin olduklan yer. Nurcular: Başlangıçta MNP'yi desteklemişlerdi. Daha sonra AP'den yana tavır koydular. Son ara seçimlerde DYP'ye oy verdikleri öne sürülüyor. Disiplinli bir siyasi tavır koymaları dikkat çekiyor. SüleymunctUır: Antalya yöresinde 2 milletvekili çıkaracak güçte olduklan iddia ediliyor. Son ara seçimde DYP'yi destekledikleri belirtiliyor. Kuran kurslan aracılığı ile yayılmaya çalıştıkları biliniyor. Cumhuriyet önccsi dönemde Anadolu'da yaygınlık gosteren tarikatlar, laiklik ilkesinin uygulaması ile yasadışına itilmiş, dergâhlar resmi açıdan kapatılmıştır. Cumhuriyetin baslangıç yıllannda Diyanet İşleri Reisliği görevinj yürüten Şerafettin Yaltkaya ve Ahmet Hamdi Akseki'nin tarikatlara karşı tavır takındığı, Islamı Hz. Peygamber dönemine dönüş yapacak biçimde yonımlayan selefiye hareketine yakın olduklan iîeri sürülmektedir. Nitekim başlangıçtan itibaren Diyanet İşleri ile Sünni tarikatlar arasında bir sürtüşme, çekişme egemen olmuş; bu çatışma son yıllarda iyice su üzerine çıkmışur. pevletin, resmi bir kuruluş olan Diyanet işleri örgütü aracılığı ile din işlerini düzenleme girişimi ya da bir başka deyişle resmi Islam anlayışı, tarikatlan ortadan kaldınnamıstır. Bu yapılar vardı, 1980 öncesinde Milli Selamet Partisi'ni desteklerken çoğunluğu oluşturan öbür kesimleri, Adalet Partisi'ni desteklemişlerdir. Son yıllarda Nakşilerin esas olarak Anavatan Partisi'nden yana bir tavır aldıklan, ancak uygulanan faiz politikası ve parti liderinin aile sorunlan nedeni ile son ara seçimlerde açık destek vermekten vazgeçtikleri ileri sürüimektedir. Tarikat üyelerinin llahiyat Fakultesi'nde ve bajta Jskender Paşa Camii olmak ilzere bazı camilerde etkin olduklan söylenmektedir. Nakşibendi tarikatının en önde gelen kişisi, Mebmed Zahit Kotknnun vefatından sonra, yakını olan bir kişi ile Fatih semtinde bir cami hocası arasında tarikatm en tepe noktası olan "kutupluk" için yanşma olduğu belirtilmektedir. katların politik etkinlikleri şimdilik önemli görülmemekte ve tasavvuf anlayışlan çerçevesinde birbirlerine oldukça yakın durduklan söylenebilmektedir. Yeseviler, Mevleviler, Bayramiler, Melamiler, Hailvetiler, Cerrahiler, Şazeliler, söz konusu edilen tarikatlara örnek sayılabilmektedir. Bir tarikatın etkinliğini yitinnesi, üye sayılannın azalması ve hatta bütünü ile ortadan kalkması gözlemlenen bir olaydır. Ancak yine aynı biçimde yok olmuş gözüken ya da tarikat diliyle "uykuya yatmış" bulunan bir hareketin tekrar canlanması mümkün olabilmektedir. örneğin 1940'h ve 50'li yıllarda Türkiye'de oldukça etkin gözüken Ticaniler, şimdilik uykuya yatmış sayılmaktadır. Tarihsel kökenleri yüzyıllar öncesine giden tarikatlar yanında ortaya yeni çıkmış gruplardan da söz edilebilmektedir. Bu gruplann politik tavır alma ve eylem açısından çok aktif olduğu belirtilmektedir. örneğin 1976 tarihli, Türkiye'de öğrenci eylemlerini araştıran TBMM Senato Komisyonu raporuna göre, üniversitelerdeki ilk öğrenci direnişi ve eylemi, 1968 nisan aymda İlahiyat Fakultesi'nde olmuş; başörtüsü tartışması sonucu dekanlık 2 öğrenciyi okuldan uzaklaştınnca 20 günlük bir boykot hareketine kalkışılmıştır. Fakülte yetkilüeri bu girişimin arkasında Nurculann bulunduğunu ileri sürmüştür. Sözü edilen yeni tarikatlann belli başhlan şunlardır: Söleymancılar: Kemalist laiklik uygulamasına tepki olarak ortaya çıkan bu tarikat, 1940'h yıllarda Söleyman Hilmi Tnnahan adlı bir Rumeli göçmeni tarafından kurulmuştur. Oldukça radikal görüşlere sahip olan bu grup, diğer tarikatlara ve özellikle Diyanet İşleri örgütüne karşı bir tavır almaktadır. Kuran kurslan yoluyla yayılan tarikat, geçenlerde istifa eden Diyanet İşleri Başkanı Tayyar Altıknlac'uı resmi Kuran kurslan açma girişimi ile darbe yemiş ve bu girişime karşı ciddi bir savaşım vermeye başlamıştır. Genellikle iktidarlardan yana bir tutum gosteren, 1980 öncesinde Adalet Partisi'ni, daha sonra Anavatan'ı destekleyen Süleymancılar, son ara seçimde Doğru Yol Partisi'ni desteklemiştir. Süleymancılann Antalya, Isparta, Kütahya, Manisa, Adapazan yörelerinde etkin olduğu söylenmektedir. örneğin daha önce Antalya'da vah'lik yapmış 2 yüksek rütbeli bürokrat, Süleymanaların sadece Antalya ilinde 2 milletvekili çıkaracak ölçüde politik etkinüğe sahip olduklannı belirtmiştir. Nurculan Saidi Nursi'nin göriişlerinden ilham ve dayanak alan bir tarikattır. Ashnda Saidi Nursi'nin, kendi görüşleri çerçevesinde bir tarikat oluşturma niyeti taşımadığı ileri sürülmektedir. Ancak yaygın ve etkili bir hareket olduğuna kuşku yoktur. Başlangıçta Milli Nizam Partisi'ni destekleyen nurcular, ikiye aynlmış ve sonra esas olarak Adalet Partisi'ni desteklemişlerdir. Son ara seçimlerinde de Doğru Yol Partisi'ne oy verdikleri söylenmektedir. Bununla beraber nurculann önde gelenleri arasında bulunan bazı kişilerin, siyaset dışı kalmayı, politik tavır almamayı öğütledikleri görülmektedir. Nurculann büyük bir oy potansiyelleri olmamakla beraber disiplinli bir siyasi tavır alarak seçim sonuçlan üzerinde marjinal etki sağladıklan belirtilmektedir. Işıkçüar Emekli bir asker tarafmdan kurulan ve oldukça yeni bir hareket olan ışıkçılar, son yıllarda, özellikle yayınları yoluyla etkinliklerini arttırmış bulunmaktadırlar. Işıkçılann pazar ekonomisi ile uyum gosteren yorumlan oldukça ilginç gözükmektedir. Yüzyıllardan beri AnadolıTda faaliyet gosteren tarikatlar. gunumuzde politık bır guce donuşmeye başladı AJNKARA NOTLARI 15 OCAK 1987 NUR OKULU ÖÖRENCİLERİ Tarikatlann gunümüzdeki en yaygın örgütltnme yöntemi, Kuran kurslan ve Anadolu'nun çeşitli yerlerinde açüan dini efittm veren yurtlar. Isparta Kuleönü'nde 70'li yıllarda faaliyet gosteren"Nur Okulu" öğrencilerinden bir grup. hldannı surdürmüş, etkinliklerini arttırmayı basarmışlardır. Türkiye'de etkinliklerini sürdüren bazı tarikat daUannı kısaca tanımlamakta yarar vardır. NaksibendUer Anadolu'daki en yaygın tarikattır ve kökeni 14. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Nakşibendilerin en belirgin özelliği, bütüncttl bir yapıya sahip olmamalandır. larikat kendi içinde çok sayıda kola aynlînış durumdadır. Bu kollar için ortak nokta, şeriata bağlılık ve genel olarak zikir usulleri sayılabilir. Diğer tarikatlarda olduğu gibi zikir sırasında Allah, ruh ve varbk üzerinde düşünülür. Nakşibendilerin önemli bir ozelliği de dünya nimetlerini yadsımamalarıdır. larikat bütüncül bir yapıya sahip olmadığı için ortak bir politik tavır alma söz konusu olmamaktadır. örneğin Nakşilerin bir kanaKadirüer Bu da tarihsel kökenleri 13. yüzyıla uzanan bir Sünni tarikatür. Her tarikatta olduğu gibi bu grubun da kendine özgü tasavvuf anlayışı ve zikir biçimleri vardır. Daha çok Marmara ve Karadeniz bölgelerinde yaygın olduğu söylenmektedir. Nakşibendilere göre daha bütüncül bir yapılan vardır ve bu nedenle, sayılan çok büyük olmamakla beraber toplu siyasi davranış gösterebildikleri için marjinal politik etkinlikleri olduğu belirtilmektedir. Rıfailer Şeriata sıkı sıkıya bağlı Sünni tarikatlardandır. Tasavvuf anlayışlannda dünya nimetlerini yadsıma ve irade terbiyesi önemli yer tutmaktadır. 1980 öncesinde genel olarak Milliyetçi Hareket Partisi'ni desteklediklerj belirtilmektedir. Bunlann dışında tarihsel kökenleri, yüzyıllar öncesine uzanan çok sayıda tarikatın hâlâ varhğını surdürdüğü görülmektedir. Bu tari Faize karşı 'hilei şer'iye' 5 tslamın toplumsal yaşamın "ber alanmı" duzenleyen bir din olduğuna daha önce değinmiştik. lnsanın her türlü davranışı ve başkaları ile ilişkilerine Islamın kurallan içinde bir yer bulunur. Bu düzenleme, ceza hukuku, devletler hukuku, miras hukuku gibi alanlann yanında yemek yemeyi, cinsler arasındaki karşıhklı ilişkileri de kapsamaktadır. Bu bakımdan tslamın toplumsal yaşamı nasıl düzenlediğini incelemek oldukça kapsamlı bir çalışmayı ve tartışmayı gündeme getirecektir. Işte bu nedenle tüm toplumsal yapı ve düzenleme yerine, ilginç gözüken ve şu sıralarda çokça tartışılan "ekonomi" ve " k a d ı n " sorunlan üzerinde durmak; İslamın bunlan nasıl düzenlemeyi öngördüğüne değinmek faydalı olabilir. tslamcılar, Anadolu'da senetli mal satımı ile karşı olduklan faiz kurumunun "kenarından dolaşıyorlar Senetli mal sattmt nedir? Anadolu'da uzun süreden beri uygulanan bir yöntem. Açık faiz alınmıyor. Borç isteyen kişi, borç verenden örneğin 10 milyonluk bir malı senet imzalayarak alıyor. Sonra çoğu zaman görmediği aynı malı 7 milyon liraya alacaklıya geri satıyor. Aradaki fark "faiz" karşılıgı oluyor, ama adına "faiz" denmiyor. İslatnctlar tehnolojiyi reddetmiyor: En bağnaz görünümlü tarikatçı yaklaşımlarda bile modern teknolojinin ya da sanayileşmenin reddedilmediği görülür. tslamcı akımlar teknolojiyi reddettiği için laikliğin gerekli olduğunu savunan 12 Eylül resmi ideolojisi, bu yaklaşımında pek gerçekçi gözükmemektedir. İslam ve ekonomik yaşam "Siz bu işin çözümtt yok sanıyorsunuz ama aldanıyorsunuz" diyordu tartıştığım genç mümin ve ekliyordu, "İslam akıl dinidir ve dinin buynıklan içinde kalarak her soruna çare bulmak tnümkiindür." Tartışma konusu faiz ya da Kuran'da geçtiği gibi " r i b a " idi ve modern toplumda, en azından kapitalizme bir sistem olarak karşı çıkılmadan faiz kurumunu yadsımanın kendi içinde tutarh bir düşünce olup olmadığı üzerinde duruluyordu. Islamcı yaklaşıma göre böyle bir sorun yoktu. Önce kapitalizm üzerinde şu değerlendirme yapılıyordu: "F.ğer kapitalizmi materjalist düşünce türlerinden biri olarak ele aiırsak doğal olarak fslam bu sisteme sempati ile bakmayacaktır, ama kapitalizmi sadece özel mülkiyet ve piyasa mekanizmasının işlerliği olarak taoımlıyorsak ortada bir sorun ya da tslama aykın bir durum yoktur." Ama iş faiz kurumuna gelince durum açıktı ve belki de İslam ideolojisinin en behrgin ekonomik tercihi bu noktada onaya çıkıyordu. Tanışan genç ekonomist de bunu açıkça ifade ediyordu: "Kuran'da Allah'ın alışverişi belal, faizi haram kıldıgı belirtiliyor ve gerçekten iman edenJerin faizle elde ettikleri scrveti bırakacaklan buyunıluyor. Yani durum çok açık, faiz haramdır, faiz alan da veren de büyük giinan işler." İslamcı Akımlar Ne Istiyorl GENCAY ŞAYLAN ÜNLÜ KONYA MlTlNGt Akla uygun faiz yöntemi Faiz kurumuna bu yaklaşımın bütün Islamcı gruplar için geçerli olduğu saptanabilir. Inananların faiz yasağına uyması gerekmektedir. Ancak bu yasağın kenarından dolaşmamn mümkün olup olmadığına gebnce iş değişir; değişik gruplar soruna değişik biçimlerde yaklaşmaya başlar. Bir bakıma İslamcı gruplann büyük bir bölümünün bu yasağa uyulması gerektiği düşüncesinde olduğu açıktır. Ama bazı kesimler, örneğin Süleymancüara sempatisi olduğunu gizlemeyen bir işadamı konuya başka türlü yaklaşmanın olanakhlığına da şöyle işaret ediyor: "İslamda her şey akla uygun. Faiz yasagı da tslam tarafmdan hayırlı bir iş olarak kabul edilen ticareti, tüccan korumak için getirilmiş bir kural. Allah bir şeyi buyurmuşsa bu elbette ber zaman için dogrudur ve gecerlidir. Burada buyruk, ticareti, tüccan ve üreticiyi korumaktır. Aynca artık toplum çok gelismiş, licaret olayının boyutları çok biiyümüş ve kannaşık hale gelmistir. Artık borçlu ve alacaklı birbirlerini lanımayan kişilerdir, ellerde kimin imzaladığı önemini yitirmiş ciro edilmiş senetler dolaşmaktadır. Yani artık alacak verecek ilişkileri eskisi gibi kişisel giivene dayanan bir iş olmaktan çıkmıştır. Bu durumda borç vennek riskli bir iş baline gelmistir ve bu risk karşılığında alacaklının bir kazancı olmalıdır. Kazanç faiz ile sağlanmamalıdır, çünkü faiz baramdır. Ama kâr ortaklığı ya da özel bir satış mukavelesi ile alacakhya girdigi risk karşılıgı haklı bir şe> sağlamak yanlış bir iş değildir." Sözü edilen özel satış, Anadolu'da uzun bir süreden beri uygulanan bir yöntemdir. Burada borç isteyen kişi borç verenden, bir mah, herhangi bir malı, örneğin 10 milyon liraya satın alır ve 10 milyonluk bir senet imzalar ve hemen sonra o görmediği hatta bazen ne olduğunu bilmediği malı bu sefer peşin fiyata, 7 milyon liraya alacaklıya satar. Böylece faiz kurumunun ya da yasağının kenanndan dolaşılmış olunur. Bu gibi yöntemlerin İslam hukukunda "hilei şer'iye" olarak tanımlandığı bUinmektedir. Hilei şer'iye İslam hukukunun her alanında uygulanmakta ve böylece şeriatın yasakları dolaylı yoldan aşılabilmektedir. MSP'nin 19M'de ünlü Konya mitingi. Arapça pankartlar ve Islami düzen sloganlan, daha sonra I2Eylül'ün gerekçeleri arasında sayılmıstı. Ancak 12 EylüVle birlikte İslamcı akımlar daha hızlı geüşti. Zekât ve cizye nasıl uygulanacak! İslamcı ideolojinin ekonomik yaşamla ilgili düzenlemelerine faiz konusu ile girmenin belli bir anlamı vardır; çünkü bir tek bu kurumla ilgili olarak köktenci bir değişim söz konusu olabilir. Bunun dışında ekonomik yaşamla ilgili herhangi bir büyük değişiklik önerisi yoktur. Örneğin ticaret yapma, özel mülkiyet ve hatta büyük servet sahibi olma, ilke olarak islam tarafmdan kabul edilir şeylerdir. Önemli olan husus İslamın servet sahiplerinden istediği sorumluluklann yerine getirUmesidir. Bu genel olarak zekâttır. Ancak zekât kurumunun nasıl düzenleneceği, modern ve dış dünya ile bütünleşmiş bir ekonomide Islami vergilendirme işinin nasıl yapılacağı henüz pek açıkhğa çıkmış konular değildir. Örneğin Islami bir sistemde gelir, servet, mal ya da katma değer vergilerinin alınıp alınmayacağı, özel bir vergi olan "cizyenin" nasıl uygulanacağı ya da en azından uygulanabilirliği konusunda İslamcı aydınların henüz düşünmedikleri görülmektedir. Bir başka de>işle İslamcı akım, siyasal düzenlemenin nasıl olması gerektiği konusunda açık seçik bir perspektif koyabilmekte; fakat iş ekonomik düzene gelince faiz dıŞinda henüz belirgin bir öneri getirememektedir. Buna göre İslamcı ideolojinin, en azından Türkiye'de mevcut ekonomik düzene pek karşı olmadığı; belli bir adalet ve eşitlik perspektifi koymakla beraber bunun ekonomik yaşama nasıl aksedeceği konusunda belirgin bir değişiklik önerisi getirmediği soylenebilir. Bununla beraber bir nokta üzerinde durmak gerekiyor. Bu, tslamcı ideolojinin antiemperyalist yaklaşımının ekonomik boyutudur. Yukanda da değinildiğı gibi, özellikle Arap ülkelerinde antiemperyalizm belli ölçüde antikapitalist bir içerikle yorumlanmış bir sosyalizm ile İslamiyet sentezi denemeleri yapılmıştır. Türkiye'de ise Islama akımlar kapitaüzme kesin bir karşı ta\ır almarnışlar, sadece materyalist bir yaklaşımı içerdiği gerekçesi ile kapitalizmin pek hoş görulmediğini behrtmekle yetinmişlerdir. Bunun dışında Islami ideolojinin Türkiye'deki ekonomik yapıyı ve ilişkileri köktenci bir biçimde değiştirmeyi öngörmediği bUinmektedir. Ancak özellikle MSP hareketi içinde çok açık bir ekonomik antiemperyalizm yorumu belirlenmişti. Buna göre materyalist ve Hıristiyan Batı, İslam âlemini sömürmekteydi ve bu sömürüden kurtulmanın tek yolu sanayileşmekti. MSP programı, bu doğnıltuda ayrıntıh yargı ve önerileri kapsıyordu ve parti iktidar ortağı olduğu dönemlerde ünlü "ağır sanayi hamlesini" uygulamaya koyma girişiminde bulunmuştu. Batıdan gelen her şeyi yadsımak fakat teknoloji ile sanayileşmeyi almak o dönemden beri İslamcı akımlann ortak görüşlerinden biri olarak tanımlanabilir. Resmi tarih anlayışının belli bir yorumuna göre laiklik ilkesinin nedeni Türkiye'nin geri kalmasını onlemektir; çünkü İslamcı dünya görüşü "gâvur icadı" diye ileri teknolojinin Türkiye*ye gehnesini engellemiştir. Resmi tarih yorumu içinde bu tezin ünlü kanıtlarından biri matbaanın icadından ancak 300 yıl sonra Osmanh düzenine girebilmesidir. Bu iddianın doğru olmadığı bilinmektedir ve bundan daha önemlisi bugunkü İslamcı akımlar, ister Hıristiyan ister Tanrıtanımaz toplumlarda oluşturulmuş olsun, ileri ya da yeni teknolojilere karşı değildir. En bağnaz görünümlü tarikatçı yaklaşımlarda bile modern teknolojinin ya da sanayileşmenin reddedilmediği görülür. İslamcı akımların ileri teknolojinin gelmesini önlediği için laikliğin gerekli olduğunu savunan ve 12 Eylül'den sonra resmi ideolojinin önde gelen bir çizgisi olan bu yaklaşım pek gerçekçi gözükmemekte; daha doğrusu laikliği bu nedenlerle temellendirmeye çalışan görüşler inandıncılığını yitirmektedir. İslamcı ideolojinin ekonomik düzenleme ile ilgili önerilerine kısaca değindikten sonra son yılların dünya ölçeğinde önemli sorunu haline gelmiş görünen "kadın özgürlüğü" ve "cinsiyetler arasındaki eşitlik" konusunda İslamcı ideolojinin bakışına değinmek ilginç olacaktır. Kuşkusuz toplumsal yaşamın diğer alanlanndaki İslami düzenlemeler de son derece ilgi çekicidir. Örneğin şeriatın hırsızlık, cinayet, dolandırıcılık, zina, yaralama vb. suçlarla ilgili getirdiği cezalar, bunların suçları önlemedeki etkinliği gibi konular canlı tartışmaları ortaya çıkarabilecek gibidir. Ama kadın konusu, popülaritesi ve güncelliği nedeni ile kısaca gözden geçirilmelidir. Brüksel'e varış seruvenini okuyan çok kişiden teleton yağöı. Emekli eJçilerden Sacit Somel, eski büyükelçilerden Vahap Aşiroğlu'nun tanık olduğu bır olayı anlattı: Vahap Aşiroğlu. Kopenhag'da büyukelçi, bir akşam geç saate dek çalışır. Herkes gitmiştir. Çıkacağı sırada telefon çalar. Konuşan bir Danımarkalı, şöyle der: Burada, istasyonda bir vatandaşınız var; sağa, sola bakınıp durvyor. Dil bümiyor. Belki bir yardımmtz dokunur dye, size telefon odryotvm. Telefonu Türke verir: AW, buraaı neresi? Kopenhag! Kop mu, ne kopu? Kop değil, Kopenhagl Danimarka'nın başkentil Ne marka? Danimarka, Danimarkal Hani tmnle Mmanya'yı geçtiktan sonra, gettnen bir memleket var ya, orası... Ben şimdi Almanya'yt geçtim mi? Geçtin tabii, DanimarkB'ya geldin! Vay anasınıt Ben orada inecektim! Saynevinden yeni çıkan Tahsin Saraç telefon etti, gülmekten ktnlıyordu: Brvksel yerine Etterbeek'e gidersin! Çok hoş I diye takılıyordu. Suphi Guraoytrak: Brvksel fatfhi, hoşgeldln! diyordu. Gerçekte, beni Brüksel muhabinmiz Hacü Uluengm havaalanında karştlamak istemiş. Ankara'dan SeöatErgin, "Mustata Abi, HaJefoğlu'yia getiyor" diye telefon edince, benim de aynı uçakla geteceğimi sanmış. Bir başka uçakla, Abdullah Bastürk gelmiş. Havaalanında, benim geleceğimi öğrenlnce o da beklemeye başlamış. Brüksel'de gazetecilik yapan, eski ârkadaşım Doğan özgüden de orada. Üç kişi karşılamak için betdiyorlar, ne iyil Halefoğlu, eşiyle gelip gitmiş. Beklemişler, beklemişler, ben ortalarda yokuml Hadi Uluengin, beni htç gormedi. Doğan Ozgüden'e, Abdullah Başturk'e sorarmış: Şu gelen Ekmekçi olabilir mi? Abdullah BaştOrk: Yokyav, Ekmekçi biraz daha ak olacakl Bekleyip bekleyıp, onlar da gitmişler. iyi mi? Hotel Monico'da, sabah erkenden uyandım. Ttraş olup, yüzümü yıkadım. Odada duş olmaması kötü. Bır başka otel bulmalıyım. Aşagi inip kahvaltı yaptım. Şöyle bir dolaşsam, diye çıktım. Daha erken, ortalık ısstz gibi. Bir otele uğradım, fıyatlan sordum. Ama, tek oda yok. Otelciye Ortak Pazar binasının nerede olduğunu sordum: Ortak Pazar Brukserdel dedi. Burası BrOksel değil mi? Vbo, burası EtterbeekJ HaydaaaJ Peki, Bruksere nasıl gideceğim? Tmnle gideceksiniz, dedi, çok yakın.. Hemen fırladım. Otele kostum. Odadan eşyalarımı indirdim. Haydi Allahaısmarladık, ben gidiyoruml Kadın: Odanın anahtanl dedi. Yukanda] Trene kostum, bilet alıp atladım. Bir baktım cebimde bir ağırlık var; 19 numaranın anahtarı cebimde değil mi? Ben de bunu yazmazsam! diye dalga geçtim, kendimle. Monico Oteli 19 numaranın anahtannı Ankara'ya dek taşıdım! Trende, bir Güney Afrikalı'yla konuşuyorum. Yanında karısı, küçük çocuğu da var. Ortak Pazar'a gidebilmek için hangi istasyonda inmem gerektiğini sordum Afrikalıya: Kuzey Gan'nda ineceksiniz, orası yakmdır. Bir taksiye atiar, bes dakikada vanrstnız... Pekı valizim, el çantam, daktilom ne olacak? Onlan bir otele toyamam artık. valizlerimle doğruca Ortak Pazar'a giderim. Oraya da fileyie gidecek değildim ya, elbette valizle gidecektim! Kuzey Gan'nda inip, hemen bir taksiye atladım. On dakikalık bir gecikmeyle, Ortak Pazar Merkezi'ne vardım. Bana Ankara'da verilen izlenceye göre, Ortak Pazar Merkezi'nin kapısında karşılanacaktım. içeri girdim, oradaki gorevlılere durumu anlattım: Sizi karşılamak için buradaydtlar, ancak şimdi odalanna gtttilerl yanrtını akjım. VBlizimi, çantamı, daktilomu, oraya danışmaya bıraktım. Beni karşılayacak olan hostes, Bayan Chatall, yukarrya büroya çıkardı. Ortak Pazar Merkezi'nin önünde, Ortak Pazar üyesi ülkelerin bayrakları dalgalanıyordu. Bayrak direklerinden biri boştu. Bu direk de, Türkiye için dikilmiş olmalıl diye geçirdim içimden... Ortak Pazar Merkezi, kocaman bir yapt. Sabahın alteında, Türk kadın işçiler, bu kocaman yapının temizliğini yapariarmış. Sabahın koründe gelip çalıstıklanndan, daha sonra evterine gidiyoriardır artık. Ortak Pazar'la ne işim olduğu usa gelebilir. Şöyle oldu: Ortak Pazar'ın Ankara'daki temsilciliğinden, Sumbul Aykurt aradı bir gün: Sizin yazılannızı okuyonız. Üç gün için çağırsak, Brüksel'e gidip Ortak Pazar'm komisyon çalısmalannı iztemek ister mismiz? diye. Isteriml yanıtını verdim. Tesekkur ettim. Yasamöykümu, orada merak ettiğim konuların ne olduğu yolunda, sorularımı istediler. Onları da bildirdim. Türkiye'de herkes merak ediyordu. Ortak Pazar'a girip giremeyeceğimizi. Ancak ikiüç gunle yetinmek istemiyordum. Gitmişken, BeJçika'daki, Fransa'daki Turklerin yaşamlannı da izlemeyi kuruyordum. Strasbourg'a, Paris'e o nedenle gittim... Hostesim Bayan Chatall, beni Bayan Scheitler'e gotürdü. O da geciktiğim için karşılayamayanlardandı. Geciktığim için özür diledim. Brüksel yerine Etterbeek'e gittiğimı soylemedim! Aaa, hiç 6nemli değil, dedi Miss Scheitler, biz şimdi işimize bakalım. Beni, Miss Chatall, bnce Mr. JeanFrançois Petitbon'a gotürdü. Petitbon, Ortak Pazar'ın yarkurul başkanlarından; iletişim, kürtur, bilgi alışverişi işlerine bakıyor. Daha sonra, Mr.Rkhardo Ravennetyla. konustum. O, Ortak Pazar'ın Dış llişkiler Yarkurul Başkanı. Goçmenlerin 8Orunlan ile serbest dolaşım işleri konusunda Werquiri\e konustum. Ortak Pazar'da tanm konusu Yunanlı Mr. Evangetos Zacharapoulos\&. Genel bir tartışmayı Mr. Anthony Mom's'ie yaptım. izlencemin sonurv cusu, Ortak Pazar Türkiye Büyükelçisi Pulat Taca/laydı. Ortak Pazar yarkurul baskanlanndan edindiğim izlenim, Türkiye 1 nin yakın gelecefderde Ortak Pazar'a alınmasının soz konusu olmad^ıydı. Ortak Pazar ülkelerinin'kendi aralannda zaten sorunlan vardı. Biri: Benim dedikterimiistersen aynen yaz. Ben çekinmem dedi. önce Ortak Pazar ulkeleri Hıristiyan. Türkiye ise Musluman. Bunu görmezden gelemeytz. Türkiye, Ortak Pazar'a girdikten sonra ardından Iran da gkmek isterse ne yapanz? Ama TurMye, Avrupa ülkasi, iran değil. Sonra Türkiye laik bir ülke. Siz sözierinizle, Necmetün Erbakan'ı haklı çıkanyorsunuz. Ne demek Hıristiyan, Musluman? Böyte şey olur mu? Ataturk'u, onun getirdiği laik anlayışı unutuyorsunuzl Ataturk, o başka, Turkjye'de bir Ataturk daha geldi mi? Peki Avrupa ulkesi otduğumuzu yadsımazsınız hertmldel Avrupsfda minicik bir toprağmız var. Bununla Avrupefı olunur mu? Sonra, anlatıyorum size, Ortak Pazar ülkelerinin kendUerinde işşiziik var, sizin buraya gelen işçileriniz de işsiz... Ama, Türkiye'de de işsiz, adam buraya turisOkgeziye getmiyorki... İyi ya işte, burada işsiz kalacaklanna, Türkiye'de işsiz kaJsmlar bu daha iyi değil mi? Hhh, diyorum içinden. O anlatmayı, tartışmayı sürdüruyor... Türkiye'deki demokrasiye de değindi, hemen tumü. Türkiye'de, Avrupa tipi bir demokrasi olduğu zaman, anladım ki, Türkiye elini kolunu sallaya sallaya benim gibi, Ortak Pazar'a girebilir. DİSK davası, Banş Dernegı davası onların göz önünde tuttuklan bir şey. Düsünce suçu diye bir şeye usları ermiyor vesselam! Dedelerimden birinin Frenk Mustafendi'nin 19. yüzyıl baslarında Avrupa'lara gekjiğini anlatıyorum. Yunanlı Evang&tos Zacharapoulos'ian sonra konuştuğum Mr. Anthony Morris: Zacharapoulos, Türkiye'yi veto edip etmeyeceklerini soyledl mi? dive sordu... Bir de bu var, Yunanistan'ın vetosu. Yunanlı Zacharapoulos'a, Türkiye'de Cumhuriyette domuzla ilgili vazılar yazdığımı, Yunanistan'la domuz üretimi konusunda Türkiye'nin ortak çalışabilecekJerini soyledim. Ikjiyle dinledi. Yunanlı, orada bana sanki bir hemşeri gibi geldi ne bileyim? Biri, Amerika'ya ateş püskürüyordu. Amerika, tam bir emperyalistti. Siz komunist misiniz? diye soracak oldum: Hayır Hıristiyan demokrabm! demez mi? Amerika'yı sevmiyordu o kadar. Ortak Pazar'ın ağababası Almanya'ydı. Almanya da, Amerika'ya bağlı mı bağlı. Türkiye belki de Amerika yoluyla, Almanya'yı inandınp, o yoldan Ortak Pazar'a girmeyi deneyecekti. Bunun da tutacağı kuşkuluydu. Iki günlük izlence boyunca, hiçbiri bir çay olsun söylemedi. öyle getenekleri yoktu. Odalarda odacı, kaptcı da yoktu. Masaiann üstü tanv takır. Bir masa, bir telefon yerlerde halı yok. Sigara tablası da yok... Sigara ıçebilir miyim? diye sorduğumda, biri: Hay hay, teö/7 içebilirsinız. Ama, burada sigara tablası yok, dedi. Dışan çıktı. Bir çop kovası getirdi: Bu işinize yarar mı? diye sordu. Sigaramın küllerini çop kovasına silkelediml Son olarak görOşeceğim, Türkiye Ortak Pazar Elçiliği'ne geldiğimde, Pulat Tacar: Ne içersiniz? diye sordu, Çay mı, karve mi? SVRECEK Erdek'te sahibinden satıhk Renk Motel Tel: 1470741
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear