Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
3 AĞUSTOS 1986 CUMHURİYET/7 MontreaTden New Yorktan Şenlik salgını ve ıstakoz Bir salgındır geldi Montreal'e son yülarda. Kadın film yapımalan şenliği, mim şenliği, havai Jişe'k şenliği, caz şenliği, güldürü şenliği... Tam biraz soluk alalım derken, şimdi de bir başka şenlik Istakoz şenliğL. Unutulan yürek Doris Lessing, "Afrika öyküleri"nde bir siyahın ağzından anlatıyor: Tanrı beyazın modelini yaparken iyi cins beyaz toprak kullanmış, sonra yarattığı güzellik karşısında öylesine şaşırmış ki, bir yürek koymayı unutmuş..." ŞEBNEM ATtYAS NEW YORK Irkçıük bugün liberal cevrelerde "çağ dışı" olarak adlandınlan teori Encylopedia Brttanica'da şöyle diyor: " . . . kalıtımsal fiziki özellikkri ile, kişilik, zekâ ya da kültür özellikJeri arasında nedensel bir b a | koran, bananla birlikte bazı ırkiariD kalıümsal olarak digerlerinden üstün olduklannı öne süren bir teoridir. Birçok çalışmanın ortaya koyduguna göre, açık fikirli insanlar ırkçı ortamlarda kolaylıkla önyargı sahjbi oiabflirier, ya da en amuian eskisbıden daha fazla önyargıya kapılabttir... Bu davranış degişiklikleri çok hızlı yaşanır, hatta birkaç gttnden ya da birkaç haftadan daha kısa bir zamanda gercekleşebilir..." Koskoca bir yıl boyunca ve bundan önceki yülarda da Güney Afrika'nın ırkçı yönetimi ırkçüığa karşı insanlarca değişik biçimlerde kınandı. Üniversite öğrencileri kampuslannda sürekli gösterileriyle üniversite yönetim kurullannı Güney Afrika'da yatınm yapan şirketlerden hisse senedi almamaya zorlarken, Güney Afrika'da olanlardan insanlık adına utanç duyan Batı basın organlan hemen her gün konuyla ilgili haberler vermeye çahştılar. ABD Devlet Başkanı Reagan'ın son yumuşak, ekonomik yaptmmlara karşı konuşmasından sonra Güney Afrika yeniden vahşetle yükseldi. örneğin "Tune" magazinin son sayısında kapak olan Güne Afrika için manşeti şöyle: "Eğer şimdi degilse, ne zaman? Bu degüse ne?" " Ne oldn öyleyse?" dedi Ivanov hoşnut bir sesle. "Sence olağanüstü değil mi? Tarihte bundan daha olağanüstü bir şey oldu mu? tnsanlığın sırtındaki eski deriyi yüzüp, ona yeni bir deri geciriyoruz. Zayıf insanlara göre Mr iş degfl, ama insan bu düşünceye dört elle sanlmayagörsün. Ne oldu sana böyle? Birdenbire hiçbir seyden hoşnut olmayan yaşlı kadınlara döndün.." Mongo Beti, "Zavalta Isa" adlı kitabma Arthur Koestler'in "Srfu* ve Sonsuz"undan yapılao bir almtıyla başlar. Güney Afrika'da süren manşetle birlikte yaşamayı yeğleyen bir dünyaya derdini anlatmaya çahşan bir siyahın bu suçlamasına katılabilecek daha milyonlarca ses u"kçıbğa karşı insanlan birleştiremiyor. Hâlâ her türden işadamı, Güney Afrika ekonomisine yaptıklan katkıdan ve Güney Afrika olanaklannın kendilerine yapmakta olduğu katkıdan vazgeçmek niyetinde değil. Doris Lessing "Afrika Oyküleri" kitabında bir siyahın ağzından aktanyor, "Tann bc. yazın modeüni yaparken iyi cins beyaz toprak kullanmış, sonra da yarattığı güzellik karşısında öyle saşınp kalmış ki, bir yürek koymayı unutmuş. İşte bu yazden beyaz biriyle konusurken adnmın kafaana seslenmeniz gereldr. Yoksa başka türlü anlayamaz sizi..." Bu yüreksiz beyazlar öyle çok ve çeşitli ki Güney Afrika Cumhuriyeti'ndeki siyahlann onlann kafalanna sesienebihnelerine daha çok var. GÖNÜL DÖNMEZ Yaz aylan, şenlik salgını ve ıstakoz. Son yıllarda bir şenlik salgını geldi Montreal'e. Yaz başmdan beri kadın film yapımcılar şenliği, mim şenliği, havai fişek şenliği, caz şenliği, güldürü şenliği... sonu gelmiyor. On gün süren caz şenliğinin Montreal sokaklannı New Orleans'ın büyüleyici French Quarter'ına dönüştüren, Dizzie Gillespie'si, Pepper Adams'ı, James Brown'ı, Chick Korea'sı, Herbie Hancock'uyla kulaklarımıza yerleşen müzik şöleniuin anılan silinmeden, eskilerin "altın borazancısı" eroin düşkünü Chet Baker'ın iki notayı bir araya getiremeyerek, 3k yü sonra ilk kez birlikte çaldığı ieski meslek arkadaşı piyanist Paul Blcy'yi güç duruma sokması sonucu sahneden çıkarılmasına varan tatsız olayın dedikoduları unutulmadan güldürü festivalinde bir kadın eleştiriciye kızıp, "Kadın kısmının ay bali göriirken •ormal davranması beklenemez" diyerek tüm kadınlan kınayan Jerry Lewis'in dedikodusu... Tam biraz nefes alalım derken, şimdi de bir başka şenlik çıktı ortaya. Bu şenlik göz zevkinizi okşasa da daha çok midenizle ilgili. Evet, yaz aylannda Montreal'de bir de "Istakoz Şenliği" var. Bu mevsim ıstakozun en bol olduğu mevsim. Dolayısıyla lokantalar özel fiyallarla müşteri çekmeye çalışıyor. Garnisi, pilavı, sebzesi, patatesi, bazen çorbası ve de salatasıyla bir veya iki ıstakoz, Kanada Dolanyla 1015 dolar. Bazı lokantalar, 'surf'd turf' dedikleri ıstakozun yanında bir de biftek bulunan özel bir porsiyon da sunuyorlar. Arzunuza göre ıstakoz kaynatılıyor, fınnlanıyor, ya da kömür ateşinde pişiriliyor. Yanında bol sarmısaklı tereyağ. Soğuk ıstakozu arzu ederseniz güzel bir Amerikan salatası. Üstüne bir de kahve, cabası... Gelelim biraz daha ciddi konulara: 21 ağustosta başlayacak olan 10. Montreal Uluslararası Film Şenliği, Italyan yapımcı Franco Zeffirelli'nin son opera filmi "Otello" ile acılacak. Pladdo Domingo ile Katia Ricciarelli'nin başrollerini paylaştığı, Verdi'nin bu trajik operasında Milan'ın La Scala operası korosunu ve de orkestrayı Lorin Maazl idare ediyor. On bir gün sürecek şenlik sırasında gösterilecek bir ikinci "premiere" film, "Fil Adam" filminin yapımcısı David Lynch'in, psikolojik korku filmi diye tanımlanan "Mavi Kadife'si (Blue Velvet). Gelenek olarak şenlik her yıl bir ülkenin fılmlerine özel bir yer ayınyor. Bu yü sıra Ingiltere'de. îrlandalı aktör Gabriel Byrne'in politik bir dalavereyi açığa vuran gazeteci rolünde başanh olduğu, Margaret Thatcher îngilteresinde geçen bir korku filmi 'Defence of The Realm' (Kralhğın Korunması), seçilen filmler arasında. Daha önceki yıllardaki gibi yine Alman sinemasına önem verileceği ve belli başh yapımcılann davet edildiği söyleniyor. Seçilen beş îspanyol füminden ikisi resmi kurda yanşacak: Carlos Saura, Cannes Şenliği kapanış töreninde gösterilen 'El Amor Brujo' (Aşk Denen Büyücü) filmiyle katıhyor. Bu film 'Kanlı Diiğün'le başlayan 'Karmen'le devam eden Uçgeni tamamlamış oluyor. Karşısında memleketlisi Vincente Arande var: 'Tiempo Silencio' (Sessizlik Zamanı). Italya şimdiye dek resmi kura iki film yolladı. Catberine Deneuve, Liv Ullmann, Phflippe Noirefın başrollerini paylaştığı 'Speriamo Che Sia Femmina' (Inşallah Kızdır) ile Francesco Nuti'den 'Tutta Colpa del Paradiso' (Suçu Cennete Yükle). Vittorio Gassman ile Marcello Mastroianni'nin oynadıklan 'I Soliti IgnotiVent'anni Dopo' (Madonna Sokağında Büyük Pazarhk 20 yıl sonra) filmi, kur dışında gösterilecek. Bugünün ve yannın sineması bölümünde ünlü yapımcı Pier Paolo Pasolini'nin değişik filmlerindeki en güzel sahnelerden derlenmiş bir film var. Italyan filmlerinin yanı sıra, yakında 'Ginger ile Fred' filrninde oynayan Giulietta Masina da şenliğin onursal başkanı olarak ülkesini temsil edecek. Kocası Fellini'nin henüz gelip gelmeyeceği bilinmiyor. Altmış ülkenin katılacağı şenlikte en azından 230.000 bilet satılacağı sanılıyor. Istakoz, film, caz... Bir de şu yağmurlar dinse, doyum olmayacak yazına Montreal'in. SİYAHA NEFRET Güney A/Hka'nm asıi sahipleriyU, bu topraklan sonradan 'sahiplenenler', yüzytltn başmdan bu yana süren bir mucadelenin, son defttse büe sondan bir önceki raundunda. Tbronto'dan Washington'dan Kanadyen porno AHMETTAN TORONTO ABD, pornoya karşı Yıldız Savaşına hazırlanır da, burnunun üzerindeki Kanada sinek avlayacak değil ya.. Onlar da ufaktan ufaktan tüfeklerini yağlamaya başlamışlar. Aslında Kanadalılar, ülkelerinin devlet başkanlığuu Ingiliz Kraliçesi II. Elizabeth hanımefendinin yapmasından mı nedir, akülı uslu; edepsizlikten, cerbezeden uzak bir millet izlenimi verir. Ama bu ülkenin, yılda 3 milyar dolarlık cirosu olan bir seks endüstrisinin çarklannı döndürdüğüne bakıhrsa, Kanadalılann, Kralicenin devlet başkanlığına pek kulak asmayan, oldukça kulağı kesik bir mület olduğu anlaşılıyor. "Seks eBdüstrisi"nden, ayıph kayıplı film, video, kitap, dergi yayıncüığı ile "seksöd nalbnriye malzemesi ticareü" kastediliyor. Porno ile savaş gündeme gelince en büyük silah kaçırulmaz olarak sansür ve ceza arttınmı. Kanada hükümetinin parlamentoya sunduğu "muzır tasansı"na göre, halkın ar ve haya duygulannı istismar eden, cinsel zorbalığı kışkırtıcı nitelikteki yayınlann yapuncüanna, dağıtıcılanna beş yıla kadar hapis, 2 bin dolar para cezası öngörülüyor. 3 milyar dolarlık seks sektörüne bu cezalar, bizim belediyenin simitçilere kestiği ceza ölceğinde. Ama tasannın kesinlesmesiyle savaşın daha keskin hale geleceğinden korkuluyor. örneğin ar ve haya duygulannı kamçılayacak ölçülere sahip kadınlara emniyeti umumiyece alüminyum kemer vurulması, kemerlerine maymuncuk uydurmaya veya uydurtmaya kalkacaklann üç numaratıraşedilerek banş gücü neferi olarak Lübnan'a sevkleri gibi her türlü cezanın verilmesine olanak tanıyacağını iddia edenler var. Çünkü tasan idareye büyük takdir yetkisi tanıyor. Devlet adamlığindan çok yakışıklılığı ile temayüz etmiş eski Başbakan Pierre Trudean'nun 1960'larda devlete benimsettiği bir üke var: "Halkın yatak odasında devleün yeri yoktnr." "Porno savaşun" yürüten yeni hükümetin kurmaylanna göre bu ilke uzun yıllar Kanada'da toplum yaşamında her menem cinsel haytalığın, edepsizüğin jaluzisi oldu. Bu jaluzinin gölgesinde cinsel özgürlüklerin sınırlan zorlandı, suç haline geldi. Bugünkü Mulroney hükümetinin, pornografinin cinsel suclann artmasına çanak tuttuğu inanç ve kanısıyla bir süre önce parlamentoya sunduğu tasan, ceza yasasım yeniden dü Müzayedede satılan ilk kasaba TANJU AKERSON WASHINGTON Virginia eyaletinin güneybatısında Trammel adlı küçük madenci kasabası geçen hafta haraç mezat satıldı. Tümüyle açık arttırmaya konan kasabada 60 ev, posta binası, toptancı deposu ve bir büyük mağaza tek tek masaya çekiç vurularak alıcılara sunuldu. Kasaba sakinleri, oturduklan evlere biçilen fiyatlan mezat masasında duyduklannda kulaklarına inanamadılar. Çoğu işsiz ya da sakata çıkmış maden işçileri, yıliardır 50 ya da 100 dolar kira ile oturduklan evlere binlerce dolar fiyat konduğunu görünce şaşkına döndüler. Çevredeki kömürün belirgin bir siyah hava estirdiği madenci kasabasında yalmzca beyaz kalmakta direnen eski püskü ahşap evlerin böylesine değerli olabilecekleri hiçbirinin aklının köşesinden bile geçmemişti. Gerçekten de evlerin yansının banyosu dışardaydı. Üçte birinin akarsuyu yoktu. Buna karşılık hepsinde elektrik ve çoğunda 'cable TV' sistemi vardı. Açık arttırma, bulutu ve rutubeti bol, bunaltıcı bir havada yapıldı. Kasaba sakinleri si\Tİ üçgen damlı, minicik bahçeli, iki katlı, birbirine benzeyen ahşap evlerini terk edip küisede toplandılar. Açık arttırmayı orada dua ederek izlediler. Yalnız kız çocuklan uzun etekli bayram giysüerini giyip, ellerinde "Lütfen evlerimizi almayın" yazılı pankartlar taşıyarak açık arttırmanın yapıldığı meydan çevresinde dolaştılar. Küçük kızlann pankartlan doğrultusunda yükselttiği yalvan kanşık protesto haykınşlan, ilk çekiç sesinden sonra duyulmaz oidu. tnce ve zeki yüzlü açık arttırmacı, "Burada herkes için bir ev var" diye bağırır bağırmaz, alıcılardan yükselen uğultu satış boyunca küçük kızlann sesini bastırdı. Açık arttırma sonuna yaklaşır ve evlerin fiyatlan artık bağlanırken, kasaba sakinleri kiliseden çıktılar. Saatlerdir bıkıp usanmadan pankart dolaştmp haykıran küçük kızlan arkadan kucaklarcasma meydana doldular. Tansiyon bir anda yükseldi. Açık arttırmacı, o gün için kiralanan özel muhafızlan şerif ve iki yardımcısının yanına çağırdı. Kasaba dışında bekleyen eyalet birlikleri "hazır ol"a geçtiler. Ama kasaba sakinlerinin tepkisi yalnızca şu oldu: Açık arttırmada satılan evlerinin önündeki minicik bahçe çitlerine küçük kızlann taşıdığı "Lütfen evlerimizi almayın" yazılı pankartlan bıraktılar. Bazı kasabaJılar ise son bir umutla evlerin yeni sahiplerinin çevTesini sardılar, elverişli koşullarla kendilerine geri satmalannı rica ettiler. Trammel adlı madenci kasabasının satış öyküsü, aslında insansever bir zengin olan Mrs. Marguerite Bird'un 1981 yılında ölmesiyle başlamıştı. Mrs. Marguerite Bird, daha önce 1977'de ölen kocası ile birlikte Virginiada, içinde Trammel kasabası da bulunan milyonlarca dolar değerinde büyük bir mülke sahipti. Mrs. Bird, yaşamı boyunca mülkünden bir karış toprak satmadığı gibi kimseden yüksek kira falan istemek için de uğraşmamıştı. Buna karşılık varisleri farklı düşüncedeydi. Onlar topraklan geçerli değerleri üzerinde satıp topladıklan paralan daha büyük paralar getirecek projelere yatırmak istiyorlardı. Ancak bu büyük mülkün satışı bir mahkeme kararı uyannca karı koca Birdler'in ölümünden beş yıl sonra gerçekleşebiliyordu. Söz konusu süre bu yıl dolar dolmaz Mrs. Marguerite Bird'ün 14 yeğeni ve kocasımn birinci eşinden olma kızı hemen aralannda anlaşarak kolları sıvarmşlar, milyonlarca dolarlık mülkten bazıİarını satışa çıkarmışlardı ve bu satış furyasında piyango, yıllardır enflasyon sıfırlanna yabancı yaşayan Trammel kasabası sakinİerine vurmuştu. Kasabalılar başta olayı anlamadıklanm söylüyorlardı. "Birtakım adamlar, biz avukatız diye geldiler, evlerinıizi dolaşmak istediler. Biz de gösterdik. Sonradan duyduk ki evlerimiz satılıyormuş" diye dert yanmaktaydılar. Mirasçılann a\ukatlan ise bu konuda farklı konuşuyor, kasaba sakinlerine öncelikli satış hakkı tanıdıklanru, ancak onlann buna yanaşmadıklannı iddia ediyorlardı. Ve en acıklı örnek olarak 84 yaşındaki Addie Williams'ı gösteriyorlardı. Yaşlı kadma açık arturma öncesi eh'erişli fiyatla oturduğu evi satın alması önerilmis, ancak kendisi parası olmadığını söyleyerek buna yanaşmamıştı. Yine Addie Williams, evinden çıktıktan sonra kasabada yeni mal sahıplerinden birinin evinde kiracı olarak kalabilmesi olanağıru da geri çevirmişti. "Ben, başka hiçbir evde oturmam" diyen seksenlik Mrs. Williams, en son 4 torun yetiştirdiği yedi odalı 50 yıllık evini terk ediyor ve yaşamını bir otokarda sürdürme kararı aüyordu. Aslında kasaba sakinleri açık arttırma öncesi oturduklan evleri kendileri satın almak için gerekli çabayı göstermemiş değillerdi. Banka ipoteği için gerekli teminat akçesini toparlayabilme uğruna bayağı ter dökmüşlerdi. Birkaç bin dolan geçmeyen teminat akçelerini toplayabilmek için çevredeki kilise örgütleri yardım kampanyalan duzenlemişlerdi. Çörek satışlan yapılmış, çocuklar hayır karşıhğı araba yıkamışlardı. Kiliselerde özel ayinlerden gelen bağışlar, yardım fonuna katılrruştı. Ama tüm bu toplanan paralar kasaba sakinlerinin evlerini açık arttırma öncesi kurtarmalarına yetmemişti. Bu sırada evlerini boşaltma hazırlıklanna başlayan kasabaJılar için bir "son dakika umudu" çevredeki bir uygulama ile belirmiş bulunuyor. Uygulama şu: Bazı bölge hapishanelerinde hükümlüler için yer sıkıntısı var. Suçlular üst üste yatar hale gelmiş. Bölge hapishaneleri iğne atılsa yere düşmeyecek durumda. Bu yüzden yetkililer, bazı suçlular için ev hapsi uygulama kararı almış bulunuyor. Dükkândan mal aşırma, nafaka ödememek gibi hafif suçlardan hüküm giyenler, ceza sürelerini evlerinde geçirebilecekler. Evden dışarı adım atmalan polisin iznine bağlı. İlk olarak beş suçlu şu anda cezasını hapishane yerine evinde çekiyor. Şimdi Trammel kasabası sakinleri eğer uygulamada belirtilen hafif suçları işlerlerse, ev hapsi cezasına çarptrrılacaklar ve tahliye günü çattığında çok sevdikleri evlerinden yasal olarak kimse onlan cıkartamayacak. Knokke'den Sarışın ve fazfletli HADİ ULUENGİN KNOKKEKnokke, Manş kıyısında bir sayfiye şehridir. Fransa'dan başlayıp, yukanya doğru uzanan 80 km'lik Belçika sahil şeridinin en kuzeyindedir. Plajda üıyan dolaşan kadınlara bakarak anatomi bilgisini dennleştırmek sevdasına kapılanlar, sının nasıl geçtiğini anlamadan kendilerini Hollanda'da bulurlar. Knokke'>i sahildeki diğer şehirlerden ayırt eden özellik, seçkinler beldesi olmasıdır. Knokke'de, ne Ostende'deki gibi, trene binip günü birliğine deniz havası almaya gelen küçük burjuvaiar, ne Dunkerke'deki gibi, karidesten sonra çilekü dondurma yiyemedikleri için mızraızlanan çocuklar, ne Middelkerke'deki gibi, plajda ilk rasladıklan boynu altın zincirli ve gögsü kıllı erkeklerle hafta sonu aşklan yaşamaya hazır sekreter kızlar ne de La Panne'deki gibi, cezir zamanı kumsaldan pavurya toplayan emekli çiftler vardır. Knokke'de avam şeyleT aramak nafiledir. Bir kere, Knokke'de sanşın ve faziletli kadınlar vardır. Bu kadınlar, baharlarda da buraya geldiklerinde, laciverte yakın tonlarda giyinirler ve yazın sahilde dolaşırken, emprime eteklerinin yırtmaçlarından çok biçimli bacaklan gözükür. Bu kadınlar, cumartesi akşamları, şehir meydanmdaki kilisede ayine giderler, çıkışlarda kitapçılara giderler, "Elle" dergisinde tavsiye edilmiş yeni kitapları, "Elle" dergisini ve "Vogoe" dergisini alırlar. Başka sanşın kadınlarla ertesi günü tenis kortunda buluşmak için randevulaşırlar. Kocalanna sadık, mazbut kadınlar olarak bahçelerinde ortancalan bulunan kocalanna ait villalanna dönerler. Rıhtım boyunda yapılar vardır. Biüşık duzendirler, balkonludurlar, geniş camekânhdırlar ve yedi sekiz katı geçmezler. Üst katlarda, sayfiyeye gelenler oturur. Akşam piyasasında onlar da balkona çıkarlar ve çikolatalı pasta yiyerek piyasa yapanlara bakarlar. Bir de, dürbünle denize bakarlar. Denizde, yakında, topless mayolarla denize giren kadınlar, rüzgâr sörfü yapan adaleli gençler, "Mercury" motorlarla dolaşan kodaman erkekler vardır. Kahvelerin ve lokanıaların bir kısmı bir mevsim moda olur bir mevsim gözden düşerler. Bazılan ne moda olurlar, ne gözden düşerler. Rıhtıma çıkan sokaklarda Porscheler ve Range Roverlar durur. Çok yakışıklı delikanlılar ve çok güzel genç kızlar arabalardan ıner. Moda yerlerden birine girerler. Bunlar "altın gençükü'rier" ve para konusunda subjektif mefhumlara sahiptirler. Terbiyelidirler. Alenen öpüşmezler. Knokke'de, yazın, akşamları, eğer sis yoksa ve yağmur çiselemiyorsa, ufuk çok berraktır. Işık yumusakür. Knokke'de, yazın, akşarnlan, Knokke'ye sanşın kadınlarla gelmemiş erkekler, rüzgâr esiyor olmuş bile olsa, lokantaların teraslanna beyaz örtülü masalar çıkarttınrlar, beyaz elbiseli metrdotellere beyaz saraplar ve beyaz etli balıklar ısmarlarlar. Konyak gelene kadar "Proust" okurlar. Konyak geldikten sonra, "Viscoati" filmleri düşünürler ve "Mahler" dinlemek isterler. Sonra, mazbut ve faziletli sanşın kadınlara yalnız gözleriyle tebessüm ederek, sanşın kadınlan fethederler. Knokke'de, yazın, mazbut ve faziletli sanşın kadınlar, geceleri, bahçelerinde onancalan olan vülalardan denize bakarken, sırtlannın çok belli belirsiz okşanmasından hoşlarurlar ve "Proust" okuyan cüretkâr erkekler den ilk nefesi çekilmiş sigaralar isterler. Knokke'de, yazın, güneş çok erken saatlerde doğar ve Manş dalgasızdır. Uzaktan, Rotterdam'a gittiği tahmin edilen şilepler geçer. Knokke'de, yazın, burjuvalar tatil yaparlar. Çürumeye mahkum olduğu iddia edilen şeylerin hiç olmazsa tadılmasında bir rr.ahzur yoktur. Londra'dan Kanada hükümeti, "Muzır Yasası"nı parlamentoya sevkederken, yılda 3 milyar dolarlık cirosu olan seks endüstrisinin çarklan II. EHzabeth'e aldırmadan dönüyor. zenliyor. Kanada Avam Kamarası'nın sonbahar oturumunda ele alınacak tasan 282 sandalyeli Avam Kamarası'nda iktidann teorik olarak 211 milletvekilinin desteğine sahip görünüyor. Ancak Kanadalı mebuslar bizimkiler kadar "parti disiptiıüi" ve liderlerine hürmetkâr olmadıklanndan, tasannın yasalaşması biraz kuşkulu. Aynca "muzır tasansına karşı" toplumun çeşitli kesimlerinde büyük tepkiler sergileniyor. Basın kuruluşlanndan feminist örgütlere kadar tasannın sansürü teşvik edeceği anlaülıyor. Bu arada ABD'de pornoya karşı haçlı seferinin düzenleyicisi kilise olduğu halde Kanada'da din adamlanmn bir bölümü bu savaşa katümıyor. En etkin dinsel örgütün temsilcisi Anglikan Kilisesi'nden Peder Michel tngham, eşcinseller, feministler safında hükümete meydan okuyor: "Tasan, şiddeti kışkırtan pornografi ile normal dnselligin sınırlaruu çok keyfi çizgilerie beUriiyor. Tannnın insana sunduğu bir armagan olanrinariligiııdevietçe korunması g gerek." ğ g g ç d ibi l l d T l Görüldüğü gibi analar ne papazlar doğuruyor. Toplumsal özgürlük kuruluşlan böyle faydalı papazın kilisesinin cemaatini, Isa hazretlerinin yüzü suyu hürmetine arttıracaklar. Kanada Toplumsal özgürlük Kuruluşlan Genel Konseyi'nden Mr. Alan Borovoy ise, 'tasan polisin yetkilerini arttıracak, halkın neyi okuyup neyi seyredeceğine polisin karar vereceği bir sonuç yaratacaktır' diye feryat ediyor. Tasannın babası Adalet Bakanı John Crosbie, Kanada toplumunun öz değerlerini korumak zorunda olduklannı, bu yasa ile bunu sağlayacaklannı anlatıp duruyor. Kanadalılar ahlaklannın ABD'den esen seks ve porno rüzgarlanyla bozulduğuna inanıyorlar. Bunu süper güçlü kornşulanndan çekinmeden açıkça söylüyorlar. Adalet Bakanlığı ileri gelenlerinden Nevüle Avison, "Yeni pornografi dalgası ülkemize ABD'den gelmektedir. 1970lerin başmdan beri zorbahga dayalı cinsel suçlar ABD'ye paralel olarak derece derece artmaktadır" diyor. Kanada'da sokaktaki adam (ki 3 milyar dolarlık endüstrinin müşterisi bundan başkası değil) bir bölümü ile basın kuruluşlan, bilim adamlan, "muzırbgın sansür ve ceza ile önknemeyecefi" inancında. Herkes bu inancını belli gerekçelerle destekhyor. Gerekçeler arasında meteorolojik olanlan bile var: "Kış mevsiminin sekiz doknz ay sardöğü bir ülkede çıplakiık ve her türiü cinsel hareketlilik dogaya bir baş kaldırmadır." Dost ve müttefik Kanada'da "muzır yasası"nın akıbeti bizi de kaçınümaz olarak herhalde etkileyecektir. Tanrı Türkü ve yazlanmızın boyunu korusun!.. İki Tîtanic: Alttaki tamam, ya üstteki? RAGIP DURAN LONDRA 7 günde okuduğun, duyduğun, gördüğün, konuştuğun Jean Michel Jarre'ın müziği gibi, hayvanat bahçesinden, Çin'den, Arabistan'dan, uzaydan sesler birbirine kanşıyor. Daha bir olayın yorumu, değerlendirmesi yapılmadan öteki fırlıyor. Bir sonraki, bir öncekini unutturuyor. Gazetecilerle okurlar da, belleklerini yenilemeye çalışıyor. Yuvarlanıp gidiyoruz işte. Biraz Sisyphe efsanesindeki gibi. Burada en çok Güney Afrika konusu gündemde. Dışişleri Bakanı Sir Goeffrey gitti, adamlarla konuştu. Sonuç sıfır. Prens Andrew'un düğünü, bellekleri ancak bir iki gün susturabildi. Çünkü ardından Kraliçe II. Elizabeth ile Başbakan Thatcher arasmdaki anlaşmazlık ön plana çıktı. Aslında Krah'çe, partiler üstü bir şahsiyet. Ne var ki, muhafazakâr hükümetin zirzopları, Buckingham Sarayı'nı bile rahatsız etmiş ki, iş gazete başlıklanna yansıdı. Hammefendilerden birisi bakkal dükkânında yetişmiş, ötekisi ise sarayda. "Aramızda sınıf farkı var şekerim, biz, senle anlasabikcegimizi sanmıyoruz." Edinbourgh'da, lngiliz Uluslar Topluluğu 13. oyunlan süriiyor. 49 üye ülkeden 26'sımn kaülmadığı oyunlarda Ingiltere takımı madalyaları topluyor. Pop müzik grubu 'Culture Club'un kızoğlanerkek solisti Boy George, esrar dunımlan nedeniyle karakola düştü. Oradan da mahkemeye çıkanldı. (Her düşüşün bir çıkışı var ya...) Sonuç 250 sterlin para cezası. Avam Kamarası'nda hem Işçı Partili hem de Muhafazakâr Partili üyeler, cezanın hafif olduğunu belirtip, böyle adaletin esrar kullarumını cesaretlendırdiğini söylediler. Şimdilerde bütün Londra, Stockwell canavannın peşinde. Başkentin güney semtinde, bir adam, son 7 hafta içinde 9 kişiyi öldürdü. Kadınlan iğfal ediyor, sonra boğuyor. Yaşlı erkekleri ise önce soyuyor, sonra da bıçakla öldürüyor. Ne garip, sen televizyonda Rolling Stones'un 1%9 Hyde Park konserini izlerken, bir yerlerde bir sapık bir cana kıyıyor. Mick Jagger da hâlâ 'I can get no satisfaction'diyor. Ya da Little Richard ile Jerry Lee Lewis, 'Sbeak Baby Sheak' (Türkçesi, Çalkala yavrum çalkala) diye bağırırken ekranda Zsa Zsa Gabor sekizinci kez dünya evine gireceğini açıkladı. Kavanoz dipli dünya derler ya, Gabor gire çıka, kavanozun dibini Konya ovasına benzetti. Damat da pek deneyimsiz sayılmaz. Saksonya Dükü Prens Frederick von Anhalt. Böylece dördüncü zevcesine kavuşuyor. Bu düğünde biz kadın tarafıyız. Türklerin Gabor'la diplomatik ve nikahi geçmişi vardrr. Efsane kadırun "Adam nasıl tavlanır, koca nasıl muhafaza edilir ve adamdao nasıl kurtulunur" başhklı kitabmı okumuş muydunuz? Bir de Titanic gemisinden, uzaktan kumandalı kamera ile çekilen televizyon filmlerini gördüm. Avizeler duruyor, masalar da. Bir şamdanın boynu bükük. Eşyalar 70 yüa, heyyt çekmiş. Uzmanlar ceset ya da kemik kalmış olabileceğini sanmıyor. Aslında iki tane Titanic var. Biri aşağıda, öteki yukanda. Aşağıdakini su >1izüne çıkarabilecekler mi acaba? Ve ne zaman batacak yukandaki? Atina'dan Tatü nedeniyle kapahdır tan'da yabancı turistlerin yamsıra yerii turist de bir o kadar çoktur. Çalıştıkları işyerlerinde normal ayhk maaşlanmn iki katını, tercih ettikleri yıllık izin için alan Yunanlılar, gittikleri yerlerde cifte maaşlannı son kuruşuna kadar harcama tutkusuna sahip. Yunanistan'da genel olarak ailenin her ferdi çahştığı için, bu harcamalar 4 katına ulaşıyor. Çünkü gelirleri de bir o kadar yükseliyor. Gittikleri yerlerde otel ve pansiyonlarda ise çoğu kez "özel işlemlere" tabi tutulur yerli turistler.. Şöyle ki, gerçi otel ya da pansiyon yöneticilerinin öncülüğüne kalmış olmasına karşın, yabancı turistlerden alınan ücretler, yerli turistler için çoğu kez geçerli değil.. Ücretler yan yarıya indiriliyor. Yeter ki "lüks" otel tercih edilmesin. Yunan çalışanının diğer ve belki de en büyük avantajı, Yunan Turizm Örgütu (EOT)'un sağladığı kolaylıklardır. Eğer çalıştığınızı kanıtlayabilirseniz (sigorta cüzdanı vs.) aileniz ile birlikte bir haftalığına, Yunanistan'ın neresinde olursa olsun otel ve yol parası ödemiyorsunuz. Buna kahvaltı da dahil. Yok eğer otel istemeyip "camping"i tercih ederseniz, o zaman tek bir drahmi bile ödemeden tercih ettiğiniz sahilde (orgütlenmiş kamplarda) aile çadırı, yemek içmek, eğlence, su, elektrik herşey parasız. EOT'un çalışanlar için sağladığı bu kolaylıklar "sosyal turizm" adı altında yürütülüyor. Ve doğal olarak büyük ilgi görüyor. STELYO BERBERAKİS ATİNA Temmuz ayının Atina üzerindeki dayanılmaz sıcaklığı, yerini daha da dayanılmaz ağustos ayı sıcaklığına bıraktı.. Dolayısıyla Atinalılar da konvoylar halinde başkenti terk etmeye başladı. Ailesini özel otosuna yerleştirenler yılhk izinlerinin yarısı olan 15 gününü her ne pahasma olursa olsun Atina dışında harayor. Ama özel otosu olmayanlar da tren, otobüs, vapur ve uçaklara gösterdikleri rağbetlerden ötürü, bu taşıma araçlannın ek seferler yapmasına yol açıyor. Yunanistan'da çalışanlann her yıl 30 günlük izin yapmaya hakkı var. Hakkından öte, bu bir yerde "zonınlu" hale geliyor. Fabrikalar, büyük mağazalar, benzin istasyonları her yıl yaz aylarında 30 günlüğüne kapanırken, devlet daireleri dahi, memur kapasitesini yüzde 50'ye indiriyor. Yazhk izinlerini temmuz ve ağustos aylannda kullanmayı tercih edenlerin yanısıra, daha "romantik" olanlar mayıs ya da eylülekim aylanm yeğliyor. Yaz aylan için yalnız 15 günlük izin haklannı kullananlar ise, geri kalan 15 gününü mevsim sonuna bırakıyor. Yaz ayı izinlerini genelde Atina dışında geçiren Başkentliler, Yunanistan'ın bütün kıyılarına hücum ederler. Adalardan başka, Mora Yanmadası ve kuzeydeki Halkidikya Yarımadası adeta bir tatil kampı bölgesine dönüsür. Yunanis