23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
10 AĞUSTOS 1986 EKONOMİ CUMHURİYET/1İ Gecen hafta EKONOMÎDE DÎYALOG OSMAN ULAGAY KORKMAZ ÎLKORUR 1944te doğdu. Ankara Atatürk Lisesi'ni ve Robert Koiej Yüksek Okulu Iktisat Bölümü'nü bitiren tlkorur, daha sonra ABD'de University of Pittsburg'da iktisat daiında master derecesini aldu 197081 döneminde Türkiye Sınai Kalkınma Bankası'nda çeşitli görevler üstlenen tlkorur, halen bir yabancı katıhtnh bankamn üst düzey yöneticisi. ki değerlenmesi yetersiz kalınca, ihracatçı, dovizine prim ıscemeye başladı. Öte yandan dövizde bankalararası piyasa tıkanınca bankalar da dövizlerini pahalı satmaya başladı. Bir de şunu ilave etmek lazım: Türk Lirası faiz hadleriyle dolar faiz hadleri arasındaki farktan yararlanmak amaayla dolar ile borçlanıp Türk Lirası kaynak yaratan bankalar da sektörun dövize olan talebini arttırdı. Işte bütün bu faktorler bir araya gelince dövizde farklı fiyatlar hadisesi ortaya çıktı... Ve sanıyorum ki, bu ortamda döviz temin etmek için farklı fiyat, fazla fiyat ödemek zonında kalan bankalar bunu bir yerden çıkartmak için yol aramaya başladılar... tLKORUR Tabii bankalar bu artan maliyetlerini bankamn zararı olarak göstermemek için bunu yansıtmanın yollarını aramaya başladılar ve ilk akıllanna gelen de maalesef ithalatçılar oldu. Yalnız burada şunun altını çizmek istiyorum, ithalat transferlerinde yüzde 68 arasında komisyon istenirken, bu bir ek kâr unsuru olarak değil, ek maliyeti karşılama unsuru olarak istenmiştir. Bu bakımdan banka suçlu, sanayici suçlu, yahut ithalatçı ihracatçı suçlu tartışmasını doğru bulmuyonım... Anladığım kadar belli bir TL./döviz fiyatında döviz arz ve talebi arasında bir dengesizlik doğunca ve döviz fiyatlarının serbestçe oluşması da onlenince degişik mekanizmalarla farklı kurlar oluşturuldu. arz \e talep bu suretle dengelenmeye çalışıldı. Bundan zararlı çıkan kesimler ise tabii sesini yukseltti... tLKORUR Evet, benim buradaki korkum kamu otoritesinin sorunun niteliğini doğru kavrayıp anında gerekli müdahaleyi yapmaması halinde aslında çözülebilecek nitelikte olan sorunun zincirleme suçlama ve reaksiyonlarla ağırlaşması ihtimali. Gerçi son günlerde işçi dovizi girişi ve TL.'nin piyasada epeyce sıkı bir hale gelmesinden dolayı döviz bollaşmıştır. Ama bunun tekrar bir sorun haline gelmeyeceğini, gerekli tedbirler alınmadığı takdirde kimse garanti edemez. Örneğin "interbank" piyasasındaki yüksek maliyeti bankalar yüksek komisyonlarda ithalatçıya yansıtmaya devam ederse ithalatçı dövizini serbest piyasadan toplayıp, getirip bu işi bankalara komisyonsuz yaptırmaya çalışabilir ki, bu serbest piyasayı devreye sokup fıyatlanu busbütün artmasına neden olabilir. Ya da gazetelerin yazdığı doğruysa ve kaynağından işçi dövizi toplayıp bunlan bir primle bu işi yapamayan bankalara satanlar varsa bu da yeni bir çarpıklık yaratabilir... Sizc son olarak şunu sormak istiyorum: Benim edindiğim izlenime göre, Türkiye'deki gelişmeler dış dünyaya, uluslararası bankacılık çevrelerine genellikle birkaç aylık gecikmelerle yansıyor ve olumlu ya da olumsuz etkilerini göstermeye başlıyor. Şimdi tahmin ettiğim kadanyla bu doviz konusundaki gelişmeleri Türkiye'de şubeleri bulunan yabancı bankalar da bir ölçude içinde yasadılar. Ve dolayısıyla. dışanya olup biteni kendi yorumlarına gore aktarma imkanları da doğdu. Acaba sizin temelinde önlenebilir nitelikte gördüğünuz sorunlar dışanya ne şekilde yansıyor? Ve bi'nun olumsuz sonuçları neler olabilir? Altuı fiyatları fi Cumhuriyet 60.500 lira Altın fiyatları, geçen haftanın son günüade büyük bir atak yaptı ve bir ons altm New York Borsası'nda 375.60 dolara kadar fırlarken, cumhuriyet altını da tarihinde ilk kez 60 bin lirayı geçerek 60 bin 500 liradan satıldı. Dış borsalarda haftayı 361 dolarla açan 1 ons altm, salı günü doların yükselmesi karşısında 358 dolara geriledi. Bu günden sonra, özellikle Ortadoğu kaynaklı alımlar nedeniyle yükselmeye başlayan altm, perşembe günü 362.75 dolan gördü. Ancak, cuma borsalarda birden yayılan "Batılı ülkeler Güney Afrika'dan ithalatı kısacak" sozü, san madenin buyuk rağbet görmdsine neden odu ve cuma öğleden sonraki seanslarda cılgın alımlar yaşandı. ABD yönetiminin dolan daha da düşük degerlerde görmek istediği göruşü de yatınmcıların üzerinde etkili olunca, fiyatlar New York'ta bir ara 375.60 dolara kadar tırmandı ve borsanın kapanışında 374 dolardan işlem gördu. Londra Borsası'nda da bir ons altın 369 dolara tırmanırken, Zürih Borsası'nda da 371 dolar oldu. Altının çılgın yükselişi yanında, yatınmcüann değerli madenlere yönelişi, platin fıyatlannı da ons başına 25 dolar yukanya çekerek, 514.50 dolara yukseltti. Dış borsalar60.500J 58.000 57 4O0 Cumhuriyet Altını AOusts Dikkatli olmazsak döviz sorunu dış dtinyaya olumsuz yansıyabîlir Sayın tlkorur, döviz sorunu bu yıl yeniden Türkiye ekonomisinin en güncel sorunu gibi göninmeye başladı. Şimdi bu görüntü ne ölçiide gerçeği yansıtıyor sizce? tLKORUR Kanımca Türkiye gibi kalkınmakta olan bir ulkede döviz sorununu konuşurken iki hususu peşinen kabul etmek gerekir. Birincisi, Türkiye'de bir döviz sorunu var mıdır, yok mudur tartışması yapmak yerine, kalkınan Türkiye'nin döviz sorununun olmasının doğal bir hadise olduğunu kabul ederek bu sorunun boyutunun ve sebeplerinin tartışmasını yapmak ve ok yaydan çıkmadan ona göre tedbir almak gerekir. Aksi takdirde, Türkiye'de döviz sorunu yoktur diye olayı kestirip atmak ileride ödemekte güçlük çekeceğimiz faturaların çıkartılmasına sebep olur. Ikincisi, döviz sorununun boyutunu ve sebeplerini çok dikkatli analiz etmezsek, ileride Türkiye'nin dış itibarını ve kredi alabilirliğini olumsuz etkileyecek hatalı sonuçlara varabiliriz. Pekiyi siz Türkiye'de dövizin yeniden "aranan bir meta" haline gelmesini bangi nedenlere bağlıyorsunuz? Bnrada bekleme dcyimini kuUanırken herfaaloe söz konusu kesimlerin dolann kendileri için daha cazip bir noktaya gelene kadar bekleme eğilimlerini de kastetmiş oluyorsunuz değil mi? tLKORUR Mutlaka. Yani burada kastettiğimiz olay, TL.'nin aşırı bir şekilde devalue edilmesi değil. Dünya para piyasalarında doların tekrar değer kazanmaya başlaması ve TL.'sırun da bunu takiben bu getiriyi getirebilecek düzeyde değer kaybetmesi bekleniyordu. Bu maalesef olmadı. Olmayınca elinde aktif olarak, döviz aktifi tutan kesimler bu aktiflerine mümkün mertebe daha fazla bir getiri sağlayabilmek amaayla prim istemeye başladılar. Ihracatçı bankaların deklare etmiş olduklan döviz alım kurlannın üzerinde prim talep etmeye başlandı. Bu, özellikle dovizin dış borç ödemeleri dolayısıyla daha fazla aranılan bir meta olduğu, ocak 1986 şubat 1986 aylannda daha yuksek mertebeiere çıktı ve bankaların tespit etmiş olduklan döviz kurlan Merkez Bankası tarafından dekJare edilmiş olan, Merkez Bankası'nın keııdi uyguladığı kurların yuzde 6 yüzde 8 kadar üstune çıktı. Tabii, bu tur bir gelişme suni bile olsa, "piyasada doviz kıtlığı yaşanıyor" söylentisine yol açtı. Ve T.C. Merkez Bankası da bu gidışe dur diyebılmenin yegâne yolunun bankaların deklare etmiş olduklan alım ve satım fiyatlarını kendi tespit etmiş olduğu fiyatın yuzde 1 fazlası olarak kısıtlanması olduğunu gördu ve 14 marttan itibaren yeni bir uygulamaya geçti. Merkez Bankası'nın bankalan döviz tevdiat hesapları karşıhğı ayırmaya zorlaması da bankacılık sistemindeki kullanılabilir dövizlerin azalmasına sebep oldu. Şimdi bunun gibi birkaç sebep ust üste gelince Türkiye gibi bir ulkede zincirleme reaksiyonlann doğması ve tek boyutlu olan bir problemin uçbeş boyuta sıçraması gayet rahatlıkla mümkün oluyor. 14 marttan sonra azalmaya başlayan sıkışıklık mayıs ayının sonlanna doğru yeniden dış borç ödemelerinin hazırhğırun başlamasıyla bir kez daha yaşanır hale gelmeğe başladı. Fakat bu sefer sıkışıklık tamamıyla nitelik değiştirerek karşımıza çıktı ve çeşitli sürtüşmelere yol açmaya başladı... Bu sözunü ettiğiniz nitelik değişmesi hangi yonde oldu acaba? Ve ne gibi sürtüşmelere yol açtı? Ulagay sordu, tlkorur yamtladv daki gelişmeleri yakından izleyen Kapalıçarşı'da da benzer gelişmeler oldu ve salı günü 57 bin 400 liraya kadar gerileyen cumhuriyet altını, önce 58 bin liraya, sonra da 59 bin 500 liraya çıktı. 1985 10 Ağustos'unda 39 bin 200 liradan işlem gören cumhuriyet altını, dün sabahtan itibaren hızla yükseldi ve öğle saatlerine gelindiğinde 60 bin 500 lirayı buldu ve yıllık artışı yüzde 54'u geçti. Haftaya 8 bin 110 liralık değerle başlayan 24 ayar külçe altm da sürekli bir tırmanış gösterdi ve 8 bin 500 liraya çıktı. Dolar düşmeye devam ediyor OPEC'in Cenevre'deki toplantısında, uretimin kısılması yolunda vanlan geçici anlaşma, geçen hafta para borsalanna hâkim oldu. Pazartesi gecesi onaylanan anlaşma öncesinde, Tokyo Borsası'nda bir ara 152.80 yene kadar gerileyen ABD Dolan'm, Japonya Merkez Bankası'nın 300 milyon dolarlık müdahalesi bir ölçude frenledi. Ancak yatrnmcılar, bir sonraki gun için "büyük düşüşler" beklerken, OPEC anlaşması imdada yetişti ve dolar salı günü borsaların açılış saatlerinde 154 yene kadar tırmandı. Pazartesi günu 670.50 lira dolar döviz alış kuru uygulayan Merkez Bankası, salı kurunu bu gelişmelerden önce belirlediği için, 668.95 lira ilan etti, ancak ertesi gun 6 liralık bir artışla ABD para biriminin çarşamba döviz alış kurunu 674.95 liraya yukseltti. OPEC anlaşmasımn dolar üzerindeki "olumlu" etkisi, hafta ortasına kadar sürdü ve hafta başında 2.08 marktan işlem gören ABD para birimi, salı gunü borsaların kapanış saatlerinde 2.10 marka kadar yükseldi. Ancak gerek borsalarda, gerekse OPEC üyesi olmayan bazı "etkili" üyelerde beliren, "anlaşmanın ne derece etkili olacagı" kuşkuları, doların yeniden inişe geçmesine neden oldu ve perşembe günü borsalarda ABD para birimi "2.06 mark"a kadar geriledi. Dolar, aynı gün Tokyo Borsası'nda bir rekor daha kırdı ve 153.75 yen ile tarihinin en duşuk kapanış değerine ulaştı. Haftanın son gunü, borsalarda "OPEC anlaşması kuşkulan" sürduyse de yatınmcıların "bilançoları eşitleme" kaygılan ağır bastı ve doların düşüşü frenlendi. An874 67^88 Uöviz sorununun bu yıl yeni boyutlar kazanmasmda ekonominin genel performansımn yam sıra, bankacılık sektörünün çalışmç metotlan ve dövizle ilgili mevzuattaki çelişkiler de rol oynadı. Döviz sorununun nedenlerini ve boyutunu doğru tahlil etmezsek dış itibanmızı da sarsacak olumsuz sonuçlara varabiliriz. tLKORUR Dovizin Turkiye'miz için her zaman aşılması gereken, düşünülmesi gereken bir problem olduğunu kabul edecek olursak, dövizin tekrar aranılan bir meta haline gelmesini veyahut döviz problemimizin boyutunun değişmesini üç sebebe bağlayabiliriz. Bir, ekonominin genel performansına; iki, bankacılık sektörünün çalışma metodlarma; üç, dövizle ilgili mevzuatta çelişkili mısuslann bir arada bulunmasına bağlayabiliriz olayı... Doviz sorununun nedenlerini araştınrken böyle bir ayrım yapmayı onemli göriiyorsunuz. tLKORUR Bu şekilde bir ayrımın yapılması ülke menfaati için son derece onemli bir husustur. Zira, yasanmakta olan döviz probleminin boyutunun yahut boyutundaki değişmelerin sebepleri iyice araştırılmadan olayı ülkenin ekonomik performansına bağlamak, hem ekonomik birimlerimiz, hem de ulke ekonomisinin geneli için zararlı bir değerlendirmedir. Bu maksatla sebepleri birbirinden ayırarak hangi sebeplerin bu boyut değişikliğine sebep olduğunu ortaya koymamız ve alınacak tedbirleri de buna göre saptamamız gerekir. Siz bn aynmı yaptıktan sonra şunu sormak istiyorum: Ilk olarak ekonominin geneldeki performansından döviz sonınuna yansıyan gelişmeler neler ve bunlann döviz sorununun boyutunun bu yıl değişmesindeki etkisi ne kadar onemli sizce? ILKORUR tçinde bulunduğumuz yılın bugüne kadar yayımlanan ihracat ve ithalat rakamlanna baktığımız zaman, gerçekten ihracat rakamının, daha doğrusu ihracat artış hızının geçmiş yıllara kıyasla duştüğünü görüyoruz. Buna mukabil ithalatın arttığını ve mayıs ayı itibarıyla dış ticaret açığımızın geçen yıla oranla yaklaşık yuzde 29 civarında arttığını görüyoruz. Son aya kadar işçi dovizlerinin, işîüerin fülen bayramı geçirmek için Türkiye'ye gelişlerine kadar işçi dövizlerinin düştüğünu de biliyoruz. Turizm gelirlerinin geçen seneye kıyasla düştuğünü ve turizm gelirlerinin sezon sonu itibarıyla geçen yılki seviyelerine gelmeyeceği de beyan edilmiş durumda. Bir de, bütün bunlara son 23 seneden beri dış müteahhit hizmetlerinde dış pazarlann gelişmelerine paralel olarak yasanmakta olan yavaşlamayı da katacak olursak görurüz ki, Türkiye'nin döviz kazandıncı hizmetlerinde, döviz kazandırıcı faaliyetlerindeki artış hızı, geçmiş yıllardaki gibi değildir. Ve dolayısıyla, bu da kendisini döviz sorununun boyutunun ve niteliğinin değişmesine yol açacak şekilde göstennektedir. Buna bir de haziran ve temmuz aylarında Merkez Bankası'nın gerçekleşürdiği büyük ölçekteki dış borç odemesini de ilave edecek olursak, ekonominin genel performansrndan gelen sebepleri ortaya koymuş oluruz. Aynı zamanda Turkiye'de döviz sorununun faturasının tamamını ekonomik performansa mal etmenin doğru olmadığını da görüruz. Bu nedenle de yasanmakta olan döviz hadisesinde diğer ana sebep kategorilerine de mutlaka bakmak gerekir... Şimdi, bu diğer etkenler arasında sanıyonım ki ekonomideki temel gelişmelerin, döviz arz ve talebini etkileyen temel ekonomik göstergelerin yam sıra, döviz arz ve talebini etkileyen çeşitli kesimlerin beklenti ve davranışlan da neticede sonucu etkileyen bir olay haline geldi. Bankaların ve mevzuattaki çelişkilerin döviz sorunu üzerindeki etkilerini açıklarken, olayın bu yönüne de biraz değinebilir misiniz? İhracatçıdan dövizi primli alabilen, interbank piyasasında yüksek fiyattan döviz alan bankalar, bu ek maliyeti yüksek komisyonlarla ithalatçıya yansıtınca suçlamalar başladı. Bu suçlama ve sürtüşmeler, sonunda olumsuz sonuçlar doğurabilir. tLKORUR Şuphesiz konunun en can alıcı noktası ve en üzucü tarafı da bu. Bugün Türkiye'de faaliyet göstermekte olan 20'yi aşkın yabana banka birimi vardır. Çoğu şube veyahut şirket şeklinde faaliyet göstermekte olan bu ofisler kanalıyla dış dunyaya Türkiye'de yasanmakta olan olay yansıtılmaktadır. Bu üzerinde hassasiyetle durmamız gereken bir konudur. Zira, konuşmamızın başından beri söylediğim şekilde olay butunüyle ülkemizin genel ekonomik performansına mal edilecek sebeplerden oluşmamaktadır. Çozümü kolay olan bazı sebeplerden oluşmaktadır. Ancak, yabancı bankalara bu olayı anlatmak, hele olayları uzaktan izleyen, Turk ekonomisi ve Türkiye'nin kredi alabilirliği konusunda uzaktan karar veren bankalara ve banka kurumlarına bu hadiseyi anlatmak son derece zor bir olaydır. Bunu iyi yapmazsak ulke olarak bu işten zararlı çıkabiliriz. Onlenmesi gereken, izah edilmesi gereken husus da budur. Aksi takdirde Türkiye'nin uluslararası piyasalarda, para piyasalarında gerek proje finansmanı olsun, gerek ödemeler dengesi veyahut da kısa vadeli borçlanma şeklinde olsun epeyce fazla olan talepleri karşısında yabancı bankalar, "Kusura bakmayın, Türkiye'de böyle bir olay yaşanıyormuş, biz olaydan kuşku duyuyoruz, onun için durumunuzu yeni baştan gozden geçirip Türkiye'ye 1987 için tahsis edeceğimiz ülke limitlerini yeni baştan ve belki de olumsuz bir şekilde yeniden tespit etmek geregini duyabiliriz"' şeklinde bir gorüşe varabilirler. Nitekim şunu belirtmemde yarar var. Yavaş yavaş sonbahar aylarına yaklaşıyoruz. Sonbahar ayları, yabancı bankaların 1987 senesi için Türkiye limitlerini tespit ettikleri dönemdir. Bu dönemde özellikle bu yaşadığımız olayın basit sebeplerini ve basit çozumlerini kendilerine izah edip, gerekli tedbirleri almamızda buyük yarar görmekteyim. Bu sözunü ettiğiniz tedbirler çok kısa olarak neler olabilir? tLKORUR Bu tedbirlen birkaç kalemde ozetlemeye çalışacağım. Birincisi, TL.'nin dolar karşısındaki değerinin yumuşak bir şekilde gerçek değerine oturtulması. Burada kesinlikle devalüasyon savunuculuğu yapmıyorum. Bir ekonomist olarak konuşuyorum. Diyorum ki, Turkiye'nin bugünku ihracat yapısı, ihracat mallarının kompozisyonu hâlâ teşviği gerektirmektedir diyorum. Iç pazar, dış pazar kârlılık farklılıkları bu teşvikleri gerektirmektedir diyorum. Onun için sozum kesinlikle yanlış anlaşılmasın; devalüasyon savunuculuğu yapmıyorum, bir teşvik savunuculuğu yapıyomm. Kaldı ki, hükumetin tercihi döviz girdilerini vergi iadesi hadisesi şeklinde değil, gerçekçi TL. kuru uygulayarak yurütmek olduğu için bunu bir tedbir olarak burda söyluyorum. Ikincisi, Merkez Bankası'nın Türk Lirası "interbank" yani bankalararası piyasasını kurarken yaptığı gibi faydalı bir hizmet daha yapmasım ve dövizde "interbank" piyasasını küçük de olsa mutlaka acilen başlatmasını gerekli göruyorum ve bankacılık uygulamalannda, özellikle döviz işlemleriyle ilgili olarak tutarsız ve birbiriyle çelişkiii mevzuat uygulamalanna bir an once son verilmesini bir tedbir olarak söyluyorum. Özellikle şunu soylememde, tahmin ediyorum ki, bir sakınca yoktur, eğer bir liberalleşme politikası takip ediliyorsa, döviz uygulamalarıyla ilgili olarak bir serbestlik getiriliyorsa, serbestlik her yerde olmahdır. Eğer kontrol olacaksa, özellikle fiyatlar açısından kontrol olacaksa, kontrol her yerde olmahdır. Yoksa çoklu döviz fiyatı sistemine kendimizi mahkum ederiz. Ve bu çoklu doviz fiyatı sisteminin getirmiş olduğu çarpıklıklar ve sürtuşmeleri devamlı yaşamak mecburiyetinde kabrız. 670.50 Dolar (döviz aiış) Afrota Uöviz konusundaki mevzuatın tutarlı hale getihlmesi, dövizde bankalararası piyasaya işlerlik kazandınlması sağlanamaz ve döviz gelirlerini teşvik edecek bir kur politikası izlenmezse döviz sorunu yeni boyutlar kazanabilir ve bunun olumsuz etkileh yabancı bankalara da yansıyabilir. İLKORUR Nitelik değişmesinin en onemli nedeni mevzuattaki değişiklikler olmuştur kanaatimce. Bankaların yüzde 1 bandı içinde Merkez Bankası kuruna uymalan ve döviz tevdiatlan için rezerv tutmalan gundeme gelince ve döviz sıkışıklığı söylentisi de yaygmlaşınca, bankalarda dövizlerine sıkı sıkıya yapışma eğilimi belirdi. Bu arada daha embriyo halindeki bankalararası döviz piyasası da işlerliğini kaybetti. Şimdi burada bir noktayı belirtmek istiyorum, biliyorsunuz ban bankalar ellerindeki dövizin üstune yatmakla suçlandı, bazı bankalar ise ellerinde gerektiği kadar döviz tutmamakla, bu yuzden başka yollara başvurmakla suçlandı. Bence söz konusu bankaların döviz aktif ve pasiflerini gereğince değerlendirmeden böyle suçlamalara girişmek doğru değil. örneğin bazı bankaların dövizaktifleri döviz pasiflerinden fazla olabüir, yani teknik deyimle bu bankalar "long position" durumunda olabilir, ama bu o bankaların elinde, yani "nostro" hesaplarında kullanılabilir durumda bir döviz fazlası olduğunu göstermeyebilir, orneğin bu fazlalık uzun vadeli bir krediye bağlanmış olabilir. Bu bakımdan bankaların durumunu iyice bilmeden bu tür suçlamalar yapılmamalı, surtüşme yaratmamalı... Diğer surtüşme nedenleri nelerdi? İLKORUR Demin de belirttiğim gibi doların TL. karşısında cak borsaların kapanışında yorum yapan gözlemciler, ABD ekonomisinin hâlâ zayıf göründüğüne dikkati çekerek, "Düşüş sürecek" dediler. Haftaya 154 yen, 2.08 mark, 1.67 tsviç. re Frangı, 6.78 Fransız Frangı^ yla başlayan dolar, haftanm ka? panış saatlerinde 2.06 mark; 154 yen, 1.66 tsviçre Frangı ve 6.73 Fransız Frangı'ndau işlem gördu. Hafta başında 1.48 dalar eden sterlin de, cuma günü 1.47 dolardan işlem gördü. S * lı günü 668.95 lira dolar döviz alış kuru uygulayan Merkez Bankası kuru, dolardaki ani yükselişe paralel olarak 674.95 liraya yukseltti, ancak daha sonraki gelişmelere uyarak, yarın da geçerli olacak döviz alış kurunu 672.65 lira olarak açıkladı. Böylece TL'ye karşı hafta boyunca 2.15 lira kazanmış olan dolar, Tahtakale'de aynı süre içinde 692 liradan, önce 685 liraya indi, sonra 695 liraya kadar tırmandı. F.Alman' Markı da aynı piyasada, 326 lira değerle başladığı haftayı 333 lira ile kapattı. NELER OLDU? Emisyon 1.8 trilyona ulaştı Piyasadaki para miktan ağustos ayının ilk haftasında 113.6 milyar lira artarak, 1 trilyon 815 milyar liraya ulaştı. Merkez Bankası verilerinden yapılan hesaplamaya göre, bir önceki hafu emisyon hacminde yaratılan 10 milyar liralık daralmadan sonra 25 temmuz 1 ağustos arasındaki bir haftalık sürede para hacmi 113 milyar lira büyüdü. Para arzındaki son artışla birlikte temmuz ayında piyasaya sürülen para miktan 181.3 milyar lira artmış oldu. , Canevi: Borç sorunu yok Merkez Bankası Başkaru Yavuz Canevi, "1986 yümda ödemeler dengeande bir sorun olmayacak" dedi ve bu yılki 3.8 mUyar dolariık dış borcun yüzde 64'ünUn yılın ilk yansında ödendiğini söyledi. Yıhn ilk yansında çekilen döviz darbğı nedeniyle bazı problemlerle karşüaşıldığuıa işaret eden Canevi, 1 ocak 1 temmuz tarihleri arasında ödenen dış borcun 2 ^ milyar dolar olduğunu bildirdi. Canevi şunlan söyledi: "Yılın ikind yansında ba yıl ödenecek dış borçlann ynzde 36lık bölatnü ödenecek. ödemelerin büyük bölamünan gerçekleştirilmesi nedeniyle geri kalan 13 mflyar dolar borcun ödenmesi gnç olmayacak. İşçi dövizleri artnutya başladı. Turizm gelirleri de bayramdan sonra beklenenin üzerinde artmaya başladı. 1986 için bir sorun yok. Biz şimdi 1987, 1988 yülannı düşnnüyonız." Canevi'nin verdiği bilgiye göre, yıhn ilk yansında ödenen dış borcun 1.4 milyar dolariık bölümunü ana para, geri kalan bölümunü de faiz ödemeleri oluşturdu. Ve yumurta 50 üra oldu İhracatın durma noktasına gelmesine, iç tüketimin de büyük ölçiide düşmesine karşın yükselen yumurta fıyatlan tüketicinin protein masrafını kabarttı. Ekonomi Servisi Yaz aylan nedeniyle tüketimi buyük ölçüde azalan yumurta fıyatlan sonunda 50 liraya ulaştı. Yumurta üzerinde oynanan oyunlar nedeniyle son üç aydvr sürekli bir iniş çıkış içinde olan fiyatlar, kontrolden çıktı ve tüketicinin ulaşamayacağı bir düzeye yükseldi. Toptancılan ve üreticileri de şaşırtan hızlı fıyat tırmanışı sonunda yumurtanın iki tanesi 100 liraya ulaştı. İki ayda iki kez 40 lirarun üstüne, iki kez de 20 liranın altına inen yumurta fıyatlan, yaz ayları olmasına rağmen sonunda 50 liraya ulaştı. Toptan fiyatın ilk kez 40 liranın üstüne çıktığmı kaydeden perakendeci Hüsnü Kemal Yalçın, "Satışlanmız oldukça duştu. Yaz aylan nedeniyle haftada iki kez alım yapıyorduk, ancak görünuşe göre bundan sonra haftada bir kez alım yetecek" dedi. Tüketici, onbeş gün önce iki yumurta alabildiği parayia bugün ancak bir tanesine sahip olabiliyor. Yumurta fıyatlarının seyrini elinde bulunduran gerek uretici, gerekse toptancıların, piyasaya kontrollü mal vermeleri nedeniyle, yumurta fiyatları çok sık değişiyor. Üreticiler, toptancılan, "fiyatlar yükselecek" imajını yaratarak, kendilerini stok yapmaya yönlendirmekle suçlarken, toptancılar buna karşı çıkıyor ve "Her şey üreticinin elinde. Bize mal verirlerse satanz. Vermezlerse bir şey yapamayız" şeklinde savunmada bulunuyorlar. Ancak toptancı ve üreticiler arasında karşılıklı suçlamalar sürerken olan tüketiciye oluyor ve onbeş gün once iki yumurtaya ödediği parayı, bugün bir tanesine ödemek zorunda kalıyor. thracatın durma noktasına gelmesine iç tüketimin büyük ölçüde düşmesine karşın yükselen fiyatlar, tüketicinin "protein masrafını" kabartırken, üreticilerin "normal fiyat 3540 lira" savını da çurütmüş oluyor. Toptancılara gore, eylul ayında başlayacak tüketim artışı, fiyatları daha da yukarıya çekecek. 1 9 8 0 eylülünden itibaren dünyadaki gelişmelere paralel olarak doların TL. karşısındaki değerlenmesi düşük kalınca dolar kazandırıcı işler yapan, dolarla aktif tutan fırmalar ve kişiler, bir beklenti içine girdiler, dövizleri için bir prim talep etmeye başladüar. tLKORUR 1980 yıhndan bu yana uygulanmakta olan ekonomik politika, ülkenin döviz kazancının arttırılmasını ve ulke ekonomisinde yaratılan fonlann bankacılık kesimine kanalize edilmesinı öngormüştur. Döviz kazancının arttırılabilmesi için ihracat ve diğer döviz kazandırıcı hizmetler teşvik edilmiştir. Bu teşvik sırasında da fonlann alternatif yatırım sahalanna kaçmamasını sağlamak için Türkiye'deki enflasyon, TL. faiz hadleri ve devalüasyon arasmda bir ilişkinin yurütülmesine çalışılmıştır. 1985 yılı eylul ayından itibaren dünya borsalarında doların değer kaybetmeye başlamasıyla Türkiye'de dolar ile aktif tutan iş âlemi, yani bankalar. ihracatçılar, dış müteahhitler, karayolları taşımacıları, denizyolları taşımacıları gibi doviz kazandırıcı hizmetlerde bulunan kesimler, dövizle tutmuş olduklan aktiflerine TL. faiz hadleri ve enflasyon oranı ölçusünde getiri sağlayamamışlardır. Bunu belirtiyonım, çünku döviz sorununun tartışılması sırasında genellikle elinde dövizle aktif tutan iş alemi devalüasyon beklentisi içinde buluıımakla suçlanıyor. Durumun tam bu şekilde olmadığını belirtmek için bu açıklamayı mutlaka yapmış olmamız gerekiyor. Burada ayrıntıya girmek istemiyorum, amaTL. faiz hadlerinin yuzde 70'ler civarında olduğu, enflasyon oranının Türkiye'de yuzde 43 olduğu bir donemde dolara karşı TL.'nin değer kaybı yuzde 30'a bile varmadı. Bu durum elinde dövizle aktif tutan iş aleminin elindeki bu aktıflere «nflasyon ve TL. faiz hadleri oranında bir getiri sağlamasım beklenıesine yol açmıştır. Sebze tüketimi düştü Tanmda üretim planlamasının yapümaması, üreticiye uygulanan sübvansiyonlann kaldınünası, tüketim merkezlerine spekülatif nedenlerle yeterince mal akışının sağlanamaması yuzünden artan fiyatlar, etten sonra sebze ve meyve tüketiminde de büyük ' düşüşlere yol açtı. Kişi başına sebze ve meyve tüketimi, Ankarada 1986 haziranrnda 1985 haziranına göre yüzde 24'e kadar azaldi. Büyükşehir Belediyesi Hal Müdürlüp yetkililerinden alınan bilgilere göre, 1985 haziran ayında başkentte 19 milyon 505 bin 677 kilo sebze tüketilirken, bu miktar 1986 haziran aymda yüzde lTük düşüşle 16 milyon 150 bin 295 kiloya geriledi. Sebze tüketiminde . görülen bu düşüş, aynı dönemde meyvede daha büyük oranda gerçekleşti. Yabancı arabasına sınır yok Yabancılann beraberlerinde getirdikkri arabalan Türkiye'de en fazla 5 yıl süreyle kullanabileceklerine Uişkin sınırlama kaldınldı. Resmi Gazete'de yayımlanan gümrük yönetmeliğinin 1372'ncr' maddesini yürurlükten kaldıran yönetmeliğe göre, görevli olarak Türkiye'ye gelerek ikamet eden yabancıların, beraberlerinde ge^ • tirdikleri arabalan 2 yıl, istek uzerine ise en fazla 5 yıl kullanabilmelerine Uişkin sınırlama kaldınldı. Böylece yabancılar beraberlerinde getirdikleri arabalannı 5 yıl sonunda Türkiye'den çı. karmak ya da bir gümrük deposuna bırakmak zorunda kalmayacaklar. (ANKA)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear