26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURtYET/10 HABERLERİN DEVAMI 24 MART 1986 TRT ve Tarafsızlık.... (Baştarafı 1. Sayfada) yazılı basınla karşılaştırılamayacak ölçüde geniş kitielere ulaşabilen, etkıleme gücüne sahip olan kitle iletişim araçları bunlardır. Üstelik ülkemizde radyo ve televizyon devlet tekelindedir. Anayasal açıdan "tarafsız" oimak durumundadırlar. Anayasa, bu konuda "Her türlü radyo ve televizyon yayınlannda terafsızlık ilkesini gözetir" hükmünü getirmiştir. Yasayla bile, "halkın bu araçlarla haber almasını, düşünce ve kanaatlere ulaşmasını ve kamuoyunun serbestçe oluşmasını engelleyici kayıtlar" konulamayacagı yine anayasada yer almaktadır. Kuşkusuz "tarafsızlığı" vurgulayan bu ilkelerin anayasal ve yasal bazı sınırlan vardır. Fakat genet ve kesin olarak uyulması gereken bir ilkedir tarafsızlık. Şimdi TRT'ye bakalım: AHı yıldır uygulanagelen ekonomik model konusundaki yayınlarının "tarafsızlık" ilkesi ile ne ölçüde bağdaşabildiğini söyler misiniz? Lütfen, herkes elini vicdanına koyup şöyle bir düşünsün! Hangi işçi sendikasının genel başkanı, televizyon ekranlanna çıkıp da TÜSİAD Başkanı SayınSakıp Sabancı kadar tek başına, öylesine ateşli bir biçimde görüşlerini dite getirebilmiştir bugüne kadar? Başbakan Özal'ın ekonomik modeline ters düşen hangi iktisat profesörlerine, diğerlerine olduğu gibi televizyonda söz hakkı tanınmıştır? Lütfen soyieyın! Oysa TRT, Türkiye Cumhuriyeti Devle*inin bir kurumudur, hükümetinin değil. Gerek anayasaya göre, gerekse kendi kuruluş yasasına göre TRT, siyasal iktidarın, iktkjar destekçileri ile şakşâkçılarının sözcüsü olmak durumunda değildir. Bir deviet kurumu olarak yayınlannda "tarafsızlık HkBSİ"n\ gözetmesi, anayasa tarafından öngörülmüştür. Bu yüzden, muhalefetin, değişik görüş sahiplerinin düşüncelerini kamuoyuna ulaştırmak yükümlülüğü alttndadır. Yalnız TUSİAD'ın sayın başkanına değil, işçi sendikalarının sayın temsilcilerine de, yalnız Özal modelinin ateşli savunucusu sayın profesörlere değil, onlarla aynı şekilde düşünmeyen iktisatçılara da TRT söz hakkı tanımalıdır. Geçen ayki ekonomi programında değerli iktisatçı Profesör Gülten Kazgan'a yapıldığı gibi, farklı görüşlere sansür uygulamaktan kaçınmalıdır. Butün bunlar TRT'nin anayasa! görevidir. Kamuoyu ancak bu yolla dengeli bir biçimde oluşabilir. 15 yıl sonra (Baştarafı 1. Sayfada} cezaevinde bulunan 14 hükümlii, daha süreleri dolmadığı halde "iyi balleri göriildüğti için" bakanlık onayı ile salıverildiler. Tek ve üç kişilik hücrelerden oluşan Gaziantep'teki özel tip cezaevinde yatmakta olan 227 hükümlüden 10'u, durumlan yeni Infaz Yasasına uyduğu için daha önce sauverilmiş, süreleri dolmadığı halde iyi halleri göriilen 33 hükümlünün dosyalan da Adalet Bakanlığı'na sunulmuştu. Bakanİıkça incelenen 33 dosyadan 14'ü için "tahiiye onayı" verildi ve bu dosyaların sahibi sanıklar hakkında dün "tahiiye k a r a n " çıkarıldı. Gaziantep Cezaevi'nde bulunan ve 12 Mart sanıklanndan olan Aydın Çubukçu, dosyasının çok kanşık olması ve tahiiye süresinin henüz hesaplanamaması nedeniyle dün bırakılamadı. Tahiiye edilen hükümlüler, cezaevi çıkışında gazeteciler ve polisler tarafından fotoğraflarmın çekilmesine ve hareketlerinin videoya alınmasına tepki gösterdiler. Dün Gaziantep'ten salıverilen 12 Mart hükümlüleri ve yargılandıkları suçlar şunlardı: Nahit Töre: THKO üeri gelenlerinden çeşitli silahlı eylemlerden ve fidye almaktan tstanbul Sıkıyönetim Komutanhğı 3 No 1 lu Askeri Mahkemesi'nde 29 Mayıs 1973 günü idam cezasına çarptmldı. 1974 Af Yasası ile bu cezası 30 yıla indirildi. Eğer Infaz Yasası'ndan yararlandınlmasaydı, 30 Kasım 1987 tarihinde sahverilecekti. Ertuğrnl Kiirkçü: DevGenç Genel Başkanı. Kızıldere'de Mahir Çayan'lann öldüğü operasyonun tek sağ kurtulan eylemcisi. 8.4.1975 günü tstanbui Sıkıyönetim Komutanhğı 3No'luAskeri Mahkemesi'nce çeşitü silahlı eylemlerde bulurunak suçundan idam cezasına çarptmldı. Bu cezası 1974 Af Yasası ile 31 yıla indirildi. Eğer yeni Infaz Yasasından yararlanmasaydı 15 Ekim 1988 günü cezaevinden çıkacaktı.OkUy Etiman: THKP/C ileri gelenlerinden. Çeşitli eylemlerinden dolayı lstanbul Sıkıyönetim Komutanhğı 3 No'Iu Askeri Mahkemesi'nce idam cezasına çarptınldı. 1974 yıhnda çıkanlan af yasası ile bu cezası 30 yıla indirildi. Yeni înfaz Yasası'ndan yararlanmasaydı 25 Mart 1988 £ünü cezaevinden cıkabilecekti. Dün Gazıantep'te salıverilen DevGenç eski Başkanı ve 30 Nisan 1972'de Mahir Çayan ve 9 arkadaşının ölümüyle sonuçlanan "Kızıldere Operasyonu"nun yaşayan tek kişisi Ertuğrul Kürkçü, Cumhuriyet'in sorularmı şöyle yamtladı: Ğzgürtüğânoze kavuşuyorsunuz. Sevinçli misiniz? KÜRKÇÜ Özgürlük benim açımdan hiçbir zaman kişisel sorun olmadı. Özgürlük, daima toplumsal bir sorun. Toplum sermayeden özgür olmadıkça, hiç kimse gerçekten özgür olamaz. Serbest olmak ayrı şey, özgür olmak ayrı şey. Yani bunık musunuz? KÜRKÇÜ Bumkluk, bil, mjvorum tam olarak ifade eder mi? Ama şu bir gerçek, bu Infaz Yasası'nda yapılan yeni düzeltme, aslında arka'daşlanmızm büyük çoğunluğu açısından hiçbir ciddi kazanım getirmedi. Oİağanüstü diye tabir edilen dönemde hiçbir yasaya dayanmadan icra edilen yaptınmlardan ötürü, infazları yanmış olan arkadaşlanmızın daha 9 ay beklemesi gerekecek, tahh'ye olmalan için. Onun da koşullarının ne olacağından tam olarak emin değilim. Ayrıca şahsen benim açımdan, hiçbir zaman hiçbir yasadan yararlanamayacak kadar bizden ayrı kalmış, yani şimdi hayatta olmayan arkadaşlanmız oldukça, tek başıma serbest kalmamn ciddi bir önemi yok. Ertuğrul Kürkçü, Cumhuriyet muhabirini yanıtlarken yamnda bulunan Nahit Töre ile Oktay Etiman da Ertuğrul Kürkçü'nün görüşlerini paylaştıklannı söylediler. TAHLÎYEDEN SONRA İşlemlerin tamamlanmasından sonra cezaevinden çıkan sanıklardan Ertuğrul Kürkçü Ankara 1 ya, Nahit Töre de Konya'ya gideceğini söyledi. Bu arada askerlik dunımu dolayısıyla Oktay Etiman ise Gaziantep Merkez Komutanlığı'na teslim edildi. Cezaevi kapısından çıkarken gazetecilerin bazı sorularını yamtlayan sanıklardan Ertuğrul Kürkçü, "Planlanmı kendime saklayacağım. Şüphesiz bir davaraız vardı, dava sürüyor" dedi. Anılannı yazıp yazmayacağı sorusuna da şu yanıtı verdi: "Ben tarih yazımına degil, tarih yapımına katkıda bulunmak istiyorum. Bundan sonrasını hep beraber göreceğiz." Oktay Etiman da bundan sonraki yaşamı konusundaki soruya, "Ben devrimciyim. Bundan sonraki yasamımda da devrimci gibi davranacağım" dedi. Cezaevi kapısından arkadaşlanyla birlikte çıkan Nahit Töre ise cezaevindeki ağır >aşam koşullanndan yakmdı ve *tDervrimci mücadeleye katılmaya hazıriandığını" söyledi. Töre aynca, sağlık bakımından herhangi bir sıkıntısı olmadığını sözlerine ekledi. Bağdat'la tıkanıklık (Baştarafı 1. Sayfada) özal ve Ramazan'ın bugün yapacağı beşinci ve son görüşmeden sonra belli olacak. İrak, savaşta Türkiye'nin kredi borçlarının vadesinin uzatılması önerisi, Türk hükümeti tarafından kabul edilmeyince, görüşmelerde katı bir tutum izkmeye başladı. Başbakan özal, Taha Yasin Ramazan'la dünkü görüşmelerinde kredi vadesinin uzatılmasına karşılık olarak thraç mallarının fıyatlanna yüzde 17 oranında artış önerince, temaslarda, bugün de çözülüp çözülemeyeceği kesinlik kazanmayan bir "kilitlenme" oldu. lrak'ın temaslar sırasında, mali kaynaklar açısından zor durumda olması nedeniyle talepleriyle Türkiye'yi savaşta taraf olmaya zorlamak istediği gözlendi. Başbakan özal'ın Irak'a resmi gezisinin Uçüncü gününde de ilk günden beri beklenen heyetler halindeki görüşmelere başlanamadı. önceki gün de resmi görüşmelere başlanması için Planlama Bakanlığı'na giden, ancak görüşmelerin gerçekleşmemesi Üzerine otellerine geri dönen heyetler, dün de boşuna beklediler. PAZARLIK özal, dün sabah da görüşmelerin yapılacağı binaya gitmesi beklenirken, saat lO.OCda Ramazan'ın, "Halk Kuvvetleri Komutanhğı" binası olarak kullanılan sarayına giderek dördüncü kez baş başa görüştü. Maliye Bakanı Ahmet Kurtcebe Alptemoçin ve Başbakanlık Danışmanı Cem Duna'nın da bulunduğu görüşmede esas olarak Irak'ın kredi borçlannın vadesinin uzatılması istegi ve Türkiye'nin karşı önerisi uzerinde durulduğu belirtildi. Özal'ın, Irak tarafından görüşmeler sırasında, "Bize satılan mallar karşıhgında borçlann vsdesini uzatmayi, 24 ay vadeli kredi vermeyi Japonya ve Italya kabal ediyor. siz neden kabul etmiyorsunuz" şeklindeki isteği üzerine, fiyat analizleri yaptırdığı ifade edildi. Analizler sonucunda ttalya ve Japonya'nın dünya fiyat standartlannın uzerinde Irak'a mal sattıklan belirlendi. Türkiye'nin sattığı mallann fiyatlarının ise düşük olduğunu saptayan Özal, Ramazan'a. "Borclan iki yıl vadeli yapmayi kabul ederiz, ancak dunyadaki fiyat standaraanmn >üzd> 17 uzerinde satanz" önerısını göiürdü. Ramazan'ın da bu öneriyi düşünmeleri gerektiğini soylediği ve önerinin Saddam Huseyin'e iletilerek karşı teklifin getirileceği ifade edildi. Bu pazarhğın sonucunun, Başbakan özal'ın Ramazan'la bugün yurda dönmeden önce yapacağı son görüşmede belli olması bekleniyor. KARMA EKONOMtK KOMİSYON Türkiye ile Irak arasında "kilitlenme noktasına" gelen görüşmelerde, Ekrem Pakdemirii başkanlığındaki karma ekonomik komisyon toplanulannda bir protokol hazırlandığı, ancak bu protokolde de üç maddede "yuvarlak sözlerie geçlştinne" yapılması üzerine, bunların çözümünün de OzalRamazan görüşmesine kaldığı öğrenildi. Ulaşım konusunda Irak'ın Türkiye'den güneye inen bir demiryolu yapımı istemi, bunun büyük finansman gerektirmesi, Irak'ın yardımı olmadan yapılamayacağı ve avnca bu ülkenin 8 miiyon dolarhk ulaşım borcu bulunması nedeniyle kabul görmedi. Enerji sorununda çözüm, teknik heyet oluşturulması %« görüşmelerin bu şekilde sürmesi biçiminde bulundu. Su konusunda da protokole, bu sorunun Suriye tarafının da bulunacağı üçlü görüşmeler yoluyla çözümlenebileceği maddesı konuldu. PETROL ALIMI Petrol alımı konusunda yaklaşık bir ay önce yapılan "netback" anlaşmasmda beş miiyon tonluk petrol için varılan mutabakatla ele alınan tek yeni yan, hacmin genişletilmesi için alınan miktarın antınlması oldu. "Netback" anlaşmasmda tiyat. ham petrolün teslim alınmasından sonraki çık:ı!ar gibi birçok etkene bağlı olarak oynak bir sisteme bağlandığından yeniden gündeme gelmedi. ÖZAL: TİCARET HACMİ DARALABtLtR Başbakan Turgut Özal, dün Irak Devrim Komuta Konseyi üyesi ve Ticaret Bakanı Hasan Ali tarafından onuruna verilen öğle yemeğinden sonra bir basın toplantısı duzenledi. özal, TSI ile 17.45'te düzenlediği basın toplamısında "aktif tarafsızlık politikasım" sürdüreceklerini söyledi. lran ve Irak'ın kaynaklannı tahrip yönünde kuUandıklanm belirten Özal, sözlerini özetle şöyle sürdürdü: "Gerek petrol fiyatlannın diişmesi, gerek harp nedeniyle iki ülkenin de kaynaklın daralmıştır. Türkiye'nin de geniş bir finans imkanı yoktur. Onun için dosllan mızın istedikleri finansman imkânımız mümkün degil. Irak ile iiişkileri miz, aynı şartlar içerisinde devım edecektir. Ticaretimizde daralma olabilir. Çiinkü Taha Yasin Ramazan bana, Petrol fiyatlarırun azalması nedeniyle iki milyar dolar kısıntı yapacağu' dedi. Bu kısınlıdan bizim de etkilenmememiz mümkün de^ii. Onun için ihracatctlanmıza tavsiyTm, Avrupa başta olmak üzere başka iilkelere yönelmeleridir. Eskiden 5 miiyon tona yakın petrol alıp bir milyar dolar ödüyorduk. Aynı miktar petrol, bu yıl 500600 miiyon dolara düsebilir." özal, "Anlaşmaya vanldı mı?" sonısuna, "Şu anda mevcut şartlarda bir degişiklik yok. Yannki goriişmede (bugün) olur veya oimaz" karşılığını verdi. özal, Irak'a ihraç mallarının fiyatlarının yükseltilmesi önerisine ilişkin bir soruya, "Böyle degil, hiç faizi, fiyah arttırmhm diye düsunmedik" yanıtını verdi. Irak'tan Körfez'de petrol taşıyan Türk tankerleri için güvence istenmediğini kaydeden özaJ, "Kimseden güvenct isteyemeyiz. Harp var. Riski g ö a alan taşır" dedi. Sınıı güvenliğinin görüşülmesı konusunda, "Olaylar suurdan mı geliyor, yoksa başka yerden mi belli degil" biçiminde konuştu. özal, lran ile Irak'ın savaşını, "ArıptrtuT savaşı olarak görmenin yanlış olduğunu söyledi. Özal, bir soru üzerine de Shultz'un temaslanndan sonra Papandreu ve Thatcher ile bir arava gelmesinin sözkonusu olmadığını kaydetti. Boylece özal, basın toplantısında Irak ile anlaşmaya vanlamadığuu ve beklentilerin tersine Irak'a ihracatın daralabileceğini söyledi. Irak ile ilişkilerde geriye gidişi ortaya çıkaracak bu tıkanıklığın bugün Ramazan ile yapılacak beşinci görüşmede de çözülememesi halinde anlaşma imzalanmadan dönülecek. ÖZAL, HAVUZ KENARINDA Başbakan Turgut.özal, dün sabah Taha Yasin Ramazan'la görüşmesinden sonra El Reşid Oteli'ne dönüşünde dinlenmek üzere havuz kenanna yöneldi. Ancak havuz başında bikinili birkaç bayanın güneşlendiğini görünce, bundan vazgeçerek geri dönmeye calıştı. Gazetecilerin "Liberal bir kişi olarak hıvuz kenanr.« gidersi•iz diye düşünmüştük" şeklindeki sözleri üzerine, liberalliğin bununla bır ilgisi olmadığıru öne sürerek "Uberallik sadece ekonomide mi" yanıtını alınca, dönmekten vazgeçip havuz başına gitti. Ancak Özal'ın koruma polisleri bikinili bayanlarla birlikte foıoğraf çekilmesini önlemek amacıyla foto muhabirlerinin önünü kapattılar. Başbakan özal ve beraberindeki heyet, bugün Taha Yasin Ramazan'la son bir görüşme yaptıktan sonra yerel saatle 10.45'te Türkiye'ye döııecek. Tarafsızlığın da sağduyunun da demokrasinin de gereği budur. TarafsızfiKİa ilgisi olmayan yaklaşımtardan. adeta davul zurnayla tek yönlü şartlandırmalardan, bunca tecrübeden sonra hâlâ medet umabilenler varsa, söyleyelim, yanılıyorlar, hem de çok... Lşadamları yakındı, Shultz sert çıktı (Baştarafı 1. Sayfada) kara Büyükelçisi Robert StrauszHupe, Türkiye'nin Washington Büyükelçisı Şükrii Elekdag ile eşi olduğu halde Ayasofya Müzesi'ni gezdikten sonra ayakkabılannı çıkararak gezdği Sultanahmet Camii'nin "mohteşem kubbesi altında çok etküendigini" söyledi. Camiden ayrılırken de özel deftere "bayranhkla" diye yazdı. Shultz ve beraberindeki heyet, daha sonra Topkapı Sarayı'na giderek Akağalar kapısında mehleran bölüğünün gösterisini izledi. Yorgun olması nedeniyle, Türkiye'nin Washiagton Büyukelcisı Şükrü Elekdağ ve eşi, Bayan Shultz'un kollanna girerek yardım etti. Shultz, mehteranın çaldığı marşları ayağıyla tempo tutarak dinlerken, "Yektir Allah" haykırmalan nedeniyle ürken eşi, heyecanla eşinin koluna sarıldı. Topkapı Sarayı'ndan sonra TÜSİAD tarafından verilen öğle yemeğine kaulmak üzere Emirgân'daki Abdutlah Lokantasfna giden Shultz, burada bir sürprizle'karşılaştı. Onur Başkanı Vehbt Koc, Yüksek tstişare Konseyi Başkaru NejaC Eczaabaşı, yardımcısı Feyyaz Berker ile yönetim kurulu üyelerinin tümü ve Ticaret Odası Başkanı Nuh Kuşculu. Borsa Başkanı Nejat Basmacı, TİSK Başkaru Halit Narin, İKV Başkanı Asım Kocabıyık ve çok sayıda sanayicive işadamının katıldığı yemekte, açış konuşmasını TÜSİAD Başkanı Sakıp Sabancı yaptı. ABD'in Türkiye'ye yaptığı askeri ve ekonomik yardımı şükranla karşıladığını kaydeden Sabancı, "Ancak şuna inanıyoruz ki, yardım ilanihaye devam edemez. Eğer ihracatta başanlı olursak, dış yardıma ihtiyaç kalmaz. Ama serbestrekabetşampiyonu dostlanmız, ihracaümızın önünc sürekli degişik engeller çıkanyorlar" şeklinde konuştu. Açış konuşmasından sonra yanında oturan Shlutz'la sohbet etmeye başlayan Sabancı, "Bu elimiri acmışız, siz veriyorsunuz. yıllardır böyle gitti. 10 yıl sonra btz yine size 'ver' demeye devam mı edecegiz" diye sordu. "Amerika'nın Tiirkiye'yi ayakla tutacak yollan açmasını isleyen" Sabancı, "Dünyadan 13 milyartık tekstil ahyorsDnuz, bizden 42 miiyon dolariık, bir d< buna kota koyuyorsanoz" diye sitem ettı. Shultz, cevaben ABD'nin kendi sanayicisini ve işçilerini korumak zonında olduğunu belirtti ve "Siı kendi tarafınua bakıyorsunuz. biz kendi larafımıza" dedi. Sabancı, fıkralarla süslediği sohbetten sonra Shluu'a, "Kaik biıe gideUm, sana Türkiye'nin nereden nereye geldiginin nimini göstereyim" dedi. Shulız, zamanı olmadığını söylemesi üzerine "O zamanın patronu sen defil misin kardeşim?" diye soran Sabancı, nihayet Shultz'u ikna ederek protokoiün altüst olmasıyla sonuçlanan Atlı Köşk ziyaretini gerçekleştirdi. Ancak bu ziyaretten önce yemekte bir konuşma yapan TÜSİAD Onur Başkanı Vehbi Koç'un, Arnerikan kanadınca yanlış tercüme edildiği ifade edilen bir cümlesi, Shultz'un parlamasına yol açtı. Koç, konuşmasında, ABD Dışişleri Bakanı'nın Amerikan protokolü içindeki önemine atıfİa, "Siz Amerikan Dışişlcri Bakanı oldugunuzdan biz oraya geidiginuzde sizinJe konuşamıyoruz" dedi. (a.a., Koç'un "Shultz bakan olduğu sürece biz Türk sanayicileri ABD'de konuşamayız" dediğini ileri sürdü.) Dışişleri Bakanı Halefoğlu'nun arzusu üzerine tercüme yapmakta olan Dışişleri Sözcüsü Yalım Eralp, bu cümle nedeniyle Koç'a dönerek son cümlesini anlayamadığjnı ve bir kez daha tekrarlamasını rıca etti. Koç, aynı sözcüklerle cümlesini yineieyince, dışişleri sözcüsü de cümleyi, aynen lngilizceye çevirdi. Bu konuşmayı gergın bir yüz ifadesi ile izleyen Shultz, programda olmamasına karşın bir cevabi konuşma yaptı. Sözlerine, "Sizin dilinizde 'kum torbası' deyimi var mıdır bilmiyorum" diye başlayan Shultz, şöyle devam etti: "Ama bııraya boş bir yemege katılmak özere getirilnuşkeıı kulaktozuma vuruldu. Amerika'da bizimle konuşulmayacagı fikrini nereden cıkanyorsunuz bilmiyorum. Ama Tnrkiyeden tekstil ithalatımızın pazann yiizde birinden ikisine yuksellmek amaçb çahşmalanmız olduğunu biliyorsunuz. Bunu b*$ka hicbir ulke için yapma imkânımız yok. Bunuola tatmin olup olmamakta özgürsünüz, fakat gerçek budur. O ynzden beni buraya getirip kafama vurmanın (basırna kakmanın) âlemi yok. Ben buraya bir dosi olarak geldim. Ve bu konuşmanın provasını yapmadım. Belki hoşunuza gitmeyebilir. gftmese de fark etmez. ama ben ABD'den çok gunır duyuyonım. Biz sizin gerçeklerinizi biliyoruz. siz de bizim gerçeklerimize alışmaya çalışın." Amerikalılar, Shuhıtz'un özeti yukarda yer alan konuşma metnine geçici bir sansür uyguladılar. Metni dağıtıp dağıtmamakta ortaya çıkan tereddüt, ABD Dışişleri Sözcüsü Bernard Kalb'in Shultz'un onayını alması üzerine dağıldı. Ancak verilen metinde "Vehbi Koç'un Türk işadamlannın ABD'de konuşamadığı yohındaki sözlerinin yanlış anlaşıldıgı, Shnltz ve Koç'un bunun bir tercüme tıalası >1izunden meydana geldigi uzerinde nemfikir olduğu" cümlesi yer aldı. Ancak bir yetkili bu konuda, •Amerikalılar. Shultz'un konuşma metnini tam metin olarak açıkladıklanna göre, ellerindeki bantla kayıtlı olan Sayın Koç'un konuşmasını da pekâlâ açıklayabilirler ve söz konusu notla ilgili gerçek durnm da anlaşıbr" şeklinde konuştu. Türk veya Amerikalı diplomatik çevreler, konuyla ilgili yorum yapmaktan kaçınırken Koç'un, "i>i niyetli sitenünden yanlış sonucjar çıkarıldıgı" konusunda hemfıkir oldular. Konuk Dışişleri Bakanı, daha sonra Halefoğlu ile birlikte Emirgân iskelesinden Deniz Kuvvetleri'ne bağlı "Nevcivan" adlı botla Boğaz turuna çıktı. Bu arada Emirgân iskelesinin altı ve çevresinde Deniz Kuvvetleri'ne bağlı dalgıçlar tarafından arama yapıldı. Boğaz'ın dalgalı olması nedeniyle alt güvertede oturan Shultz ve Halefoğlu, kaptan köşküne cıkarak uzun bir süre baş başa kaldılar. 'Sabotafa înceleme meyen silah ile roketatar mermileri bulunduğu yolundaki bulguların da Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından incelendiğini söyledi. Araştırmalannı sürdüren Emniyet Genel Müdürlüğü'nün konuyla ilgili gerekli açıklamaları hazırladığını kaydeden yetkili, petrol dolum tesıslerindeki yangının PKK militanları tarafından girişilen eylem sonucunda meydana geldiği şeklindeki savların "henüz bir iddia" niteliğinde olduğunu belirterek, olayla ilgili olarak henüz şüpheli kimsenin bulunmadığını kaydetti. Cumhuriyet muhabirinin, "Petrol tesislerine karşı girişilen böyle bir eylemden sonra, tesislerin korunması için önlemler glınması düşiiniUiiyor rnu?" şeklindeki sonısuna karşılık yetkili, "sabotaj olduğu ileri süriılen eylemin, henüz bir iddia niteliğinde olduğuna" işaret ederek, iddiamn açıklığa kavuşturulmasının beklendiğini vurguladı. Yetkili, özel onlemlerin şimdilik gündemde olmadığını belirterek, tesislerin korunması ile ilgili "kolektif" önlemlerin uygulandığım bildirdi. ÖNLEMLER Cumhuriyet Adryaman muhabirinin haberine göre, Adıyaman Valisi Kemal Esensoy,olayla ilgili açıklamanın Ankara'dan gelen uzman grubunun araştırmalarından sonra yapılabüeceğini söyledi. Ankara'dan gelen özel bir tim, olay yerinde bulunan kurşun parçalarını ve diğer bilgileri değerlendirmeye başladığı büdirildi. TPAO 6. Bölge Müdürü Mehmet Yamaç, Batman"dan Adıyaman'a gelerek kendi yönlerinden araştırma yapıyor. THA'nın Adana'dan bildirdiğine göre ise KerkükYumurtalık hampetrol boru hattından alınan güvenlik önlemleri artırıldı. Toybelen Petrol Dolum Tesisleri'nde geçen perşembe günü akşam saat 20.30 sıralannda meydana gelen yangın ile, 400 varil ham petrol tamamen yanmıştı. 15 bin varil kapasiteli petrol tankı yangın sonucunda kullanılmaz hale gelirken, görevlilerin aldığı önlemler sonucunda yangının diğer petrol tanklarına sıçraması önlenmişti. Can kaybının olmadığı yangının, büyük bir patlama ile başlaması bir sabotaj iddiasını gündeme getirmişti. Türkiye, NATO'nun (Baştarafı I. Sayfada) Würzburg şehrinde gerçekleşen oturumunda, ittifak kuvvetleri başkomutam General Bernard Roges tarafından yapıldı. Yine aynı konuya ilişkin olarak Türkiye'nin NATO nezdindeki daimi temsilcisi Osman Okay ile Federal Almanya Savunma Bakan Y'ardımcısı arasında ikili bir temas oldu. Gerek nükleer planlama grubu toplantısında, gerek söz konusu ikili görüşmede, Ankara tarafı, yeni nükleer sistemlerin Türkiye'ye yerleştirilmesi isteğine karşı çıktı. Türk tarafının öne sürdüğü gerekçe iki ana noktada odaklaştı. Bunlardan birincisi "Lance" füzelerinin ve uçak sistemlerinin nispeten uzun menzilli olmasından dolayı "savunmaya yönelik" işlevin ötesine taşmaları ve bu yüzden Sovyetler Birliği'ni "gocundurabileceği." Ankara'mn öne sürdüğü ikinci gerekçe ise Türk ordusunun esas olarak nükleer değil, konvansiyonel bir yenileştirmeve ihtiyaç duyduğu. Müttefik Kuvvetler Başkomutam SACEUR tarafından hazırlanan bir plan, Federal Almanya'da yoğunlaşmış bulunan nükleer silah ları n kanat ülkelere dağıtılmasını öngörüyor. 1983 yılında Kanada'nın Montebello şehrinde alınmış olan kararlar doğrultusunda NATO, Avrupa'daki 6 bin nükleer başlıktan bin 400'ünü geri çekiyor ve kalanlan da nitelik olarak pekiştiriyor. Bu bağlamda, Federal AJmanya'da mevcut nükleer sistemlerden bir bolümünün kanat ülke adı verilen Norveç, Danimarka, ttalya, Yunanistan ve Türkiye'ye kaydınlması SACEUR piamnda yer ahyor. General Rogers'm perşembe günü Würzburg'ta bu talepleri ilk kez böylesine net bir şekilde dile getirmesinden sonra, topraklarına hiçbir şekilde nükleer silah stok etmeyen Danimarka ve Norveç, SACEUR'un talebini reddettiler. İtalya ise kesin bir cevap vermedi. Yunanistan'ın nasıl bir yaklaşım içine gırdıği ise çok gizli tutuluyor. Bazı gözlemciler, Yunanistan'daki Honest John bataryalan ile atom mayınlannın söküldüğünü hatırlatarak, eğer Atina'ya önerilen nükleer silahlar sınırlıysa, Papandreu hükümetinin bunu "Bakın eskiden 500 tane vardı, şimdi 50 tane alıyorum" diyerek kamuoyuna sunabileceğini böylelikle de hem NATO'yu memnun ederek puan toplayacağıru, hem de içeride sorunla karşılaşmayacağını ifade ediyorlar. ANKARA GÜÇ DURUMDA Perşembe ve cuma günleri Türkiye'ye yapılan nükleer sistem yerleştüme teklifiyeni değil. Montebello kararlanndan sonra, geçen yıl da Ankara'ya Lance füzeleri ile uçak sistemlerinin yerleştirilmesi önerilmiş, ancak bu, "nabız yoklamaktan" fazla öteye gitmemiş ve Türkiye de bunu reddetmişti. Montebello kararları ertesinde, Türkiye'nin Sovyet sınınndaki atom mayınları sökülmüş ve her biri 4 obüs atan 18 bataryalık ve 2530 km. menzilli Honest Johnlann sökülmesine başlanmıştı. Bunların yerine ise, şu anda menzili yine 30 kilometre civarında olan 105 mm. namlulu "Howitzer" bataryalar monte ediliyor. Gerek Honest John, gerekse 105'lik Howitzerlerin özelliği, tamamen savunmaya yönelik olmalan ve bir saldırı süahı niteliği taşımamaları. Oysa şimdi SACEUR tarafından önerilen yeni tip Lance bataryalarının ve F16 ya da Tornadolara monte edilebilecek nükleer sistemler, nitelikleri itibarıyla saldırı silahı olarak da kullanılabiliyor. Sovyetler Birliği'ni "provoke etmemeyi" NATO bünyesinde de bir siyaset olarak sürdüren Türkiye, bu viizden yeni silahları edinmek istemiyor. Ancak Federal Almanya'daki silah yoğunlaşmasından dolayı, gerek NATO Başkomutanlığı, gerekse Bonn hükümeti, Almanya'da mevcut nükleer silahların kanat ülkelere kaydınlmasını bilhassa talep ediyorlar. Nitekim, güvenilir diplomatik kaynaklardan sızan bilgilere göre, Würzburg toplantısı öncesinde Federal Almanya Savunma Bakanı Manfred Wörner, bu konuyu konuşmak için Milli Savunma Bakanı Zeki Yavuztürk'ten özel bir randevu talep etti. Yavuztürk'ün rahatsızlığından dolayı Würzburg'a gidememesi sonucunda da görüşme Alman Savunma Bakanı Yardımcısıyla Osman Olcay arasında geçti. Olcay, yukanda saydığunız nedenlerden dolayı, Türkiye'nin yeni nükleer silahlan kendi topraklan üzerinde konuşlandırmak istemediğini bildirdi. Olcay'ın nükleer planlama grubu toplantısında yaptığı konuşma da aynı doğrultuda oldu. Bu arada General Rogers, sorumluluklann kanat ülkeler tarafından da paylaşılması gerektiğini savundu ve özellikle tavizsiz davranan Norveç ve Danimarka'yı eleştirdi. Gözlemciler, Türkiye'nin de bu konuda " O . K . " demesinin orta vadede NATO ile Ankara arasında sorun çıkartabileceği üzerinde duruyor ve nispeten rahat bir konumda bulunan Y'unanistan'ın ittifak bünyesi içinde bunu bir koz olarak kullanabileceğine işaret ediyorlar. Bu yüzden şu anda Ankara'da Genelkurmay'ın yeni NATO önerileri üzerinde çalıştığı ifade ediliyor. (Baştarafı 1. Sayfada) ları sonucunda, ortaya çıkan bulgular, yangında sabotaj olasılığını gündeme getirdi. Içişleri Bakanlığı'ndan bir üst düzey yetkili, dolum tesislerinde meydana gelen yangmın, PKK tarafından girişilen sabotaj sonucunda meydana geldiği yolundaki iddialarla ilgili incelemelerin sürdüruldüğünü belirtti.Olayın bir saboıaj sonucunda meydana geldiğini söylemenin henüz erken olduğunu kaydeden yetkili, petrol tankının üzerinde 9 milimetre çapında cinsi belirlene Siirt'te pusu (Baştarafı I. Sayfada) Şehit olan üç er ile küçük oğullarıyla kaldırılıdığı hastanede ölen Ahmet Esendemir'in büyük oğlu Resul Esendemir (32), olayı a.a. muhabirine şöyle anlattı: "Babam, yanına iki kardeşimi de alarak köy yakınlandaki tartamıza bostan ekmeğe gitmişti. Yolda, beş askerle karşılaşmışlar. Pusuya yatan böluculer, aniden süahlanm ateş ederek babamı, iki kardeşimi ve üç askeri öldürmüşler. tki asker, bölücülerie silahlı çaüşmayı sürdürmüşler. Bizier silah sesleri üzerine olay yerine gitüğimizde askerler gelmişler. Çete mensuplannın kaçtığı yönde kan izleri vardı. Bölücülerin yaralı olduklan belliydi." Vali Selami Teker, "Bölücü çete mensuplannın yakalanmaları için geniş bir operasyon düzenlendiğini, kalillerin bolge dışına çıkmalarmı önlemek için gerekli onlemlerin ahndığım" söyledi. Siirt, sıkıyönetim uygulamasının sürdüğü beş ilden birisi. Şehit üç er ile ölen üç yurttaşın cenazeleri, dün Siirt Devlet Hastanesi'ne getirildi. Her iki olayda yaralanan 6 kişi de aynı hastanede tedavi altında bulunuyor. Reagarfm sevdîgî fıkra ranslı olmasını azıcık içinize sindirin. Danışmanın dışanya çıkmasıyla dönmesi bir oldu: 500 bin kişi oldular efendim ve hepsi birden yere oturup yemek yemeye başladılar. Gorbaçov, biraz kızdı: Neden bu kadar kendinize güvensizsiniz. Bırakın otursunlar, ne zararı var. Söyler misiniz bana bu telasımz niye? Danışmanı bu soruyu yanıtlarken, hafif titrediğini gözlerden saklayamıyordu. Çünku yemeklerine chopstick 'lerle (Çinlilerin kullandığı çubular)yiyorlarsayın başkan." ABD Dışişleri Bakanının lstanbul ziyareti sırasında yaşanan en renkli dakikaları elbette anlatılan fıkralarla sınırlı kalmadı. Uzerinde konuşulan konular, Shultz 'un satın aldığı yedi hatıyı nası! yerleştireceğinden, merakını tatmin etmek üzere bir Türk hamamı arayan özel sekreterinin öyküsüne kadar çeşiılilik arzetti. Ancak Shultz'un Türkiye ziyareti sırasında Nikaragua konusunu gundeme getirmesinin nedeni, en çok merak edilen nokta olmak özelliğini korudu. Amerikan kanadmdan "üst düzeyde bir yetkiünin" Amerikalı gazetecilere verdiği brijlnge göre, Shultz'un "Baskent Ankara'dan önce Türkfslam uygarUğının merkezi tstanbul 'u ziyareti, Amerika'nın Tiirkiye'yisadece bir askeri pakt ortağı olarak değil, tarihi ve kültürü takdirle izlenen bir tnillet olarak gördüğünün"sinyalini veriyordu. Aynı yetkili Halefoğlu'nun bunu duymaktan çok memnun olduğunu, Türk milletine duyduğu muhabbet dolayısıyla Shlutz'a teşekkür ettiğini söyledi. Halefoğlu, önceki gece Shultz'la yaptığı görüşme sırasında, Amerikan kanadına göre konular şu sırayla işledi: 1 SEIA, 2 Yunanistan, 3 Kıbrıs, 4DoğuBatı iiişkileri, 5 Ortadoğu ve Körfez sorunu. Shultz ise konuları şu sırayla ele aldı. Dünya ekonomisindeki gelişmeler, ABD'deki işsizlik sorunu, SEIA. Nikaragua sorunu da Shultz 'un Türkiye'ye verilecek yardım sırasında Kongre 'de karşılaştıkları guçlükleri anlattığı sırada gündeme geldi. Shultz, Türkiye 'ye "daha çok yardım vermek istemekle birlikte" Kongre'de güçlüklerle karşılaştıklanna atıfta bulunurken aynı sorunu Nikaragua 'daki ' 'özgürlük savaşçılarına" yardım vermeye çalışırken de yaşadıklarını söyledi. Daha sonra hızını alamadı ve ABD'nin Nikaragua sorunu karşısındaki tutumunu meslektaşı Halefoğlu'na anlattı. Amerikan kanadınm, iki bakanın görüşmesi konusunda yaptığı brifingıe verilen bilgiye göre, Shultz, Halefoğlu'na SEIA konusunda "Türkiye'ye verdikleri son teklife cevap beklediklerini" söyledi. Ancak brifingi yapan üst düzeyde yetkili, ısrarlara karşın teklifı açıklamaktan kaçındı. Halefoğlu, üst düzey yetkiliye göre, teklifı dikkatle incelediklerini söyledikten sonra TürkYunan sorunlarma geçti. Bu sırada Kıbrıs konusu da konuşuldu ve Shultz, "Ankara'mn bu konudaki iyi niyetli ve esnek tutumunun tarafınca iyi kavrandığını" söyledi. Üst düzeydeki yetkili, Shultz'un bu cümlesinin, "Türk tarafının iyi niyetinin istismar edilmemesi konusunda kararlı olunduğu " şeklinde anlaşılması gerektiğini vurgulayarak, Ankara'daki görüşmelerde Kıbrıs konusunda ilave esneklik istenmeyeceğinin, buna karşıltk Atina ziyareti sırasında bir üslup değişikliği olabileceğinin işaretini verdi. Brifîngte, Türk tarafı gibi Amerikan kanadınm da üsler anlaşması konusunda anlaşmaya varılmasmı beklemedikleri vurgulandı. Bununla birlikte, üst düzeyde yetkili, "tarafalann ayak sürümeyecek kadar konunun hassasiyetine vakıf olduğu görüşünü paylaşttğım" söyledi. Aynı yetkili, şöyle devam etti: "Amerika, SEIA üzerindeki anlaşmazlıklarm büyütmeye değmediği kanısmdadır. Ankara'daki müzakerelerden bir sonuç çıkıp çıkmaması da onemli değildir. Müzakerelerin, teknisyenlerin konuyu olgunlaştırmasına kadar devamında bir süre daha zarar yoktur." (Baştarafı 1. Sayfada) Shultz uykusunu kaçırmasından korkıuğu için ikisini de arzu etmediğini söyleyince, Halefoğlu, "O halde ben sizi uyutacak bir fey söyleyeyim"dedi ve şeften bir limonlu ıhlamur getirmesini rica etti. Ne Halefoğlu ne de Shultz, birer gastromdu, ama konu yemeiçmeden açıhnda, bu kez de Shultz, Başkan Reagan 'ın bayıldığını vurguladığı birfıkrayı anlatmadan geçemedi. "SSCB lideri Gorbaçov'un Krenüin 'deki odasmtn kapısı çalınmış ve içeri giren danışmanı, Kıul Meydan 'da yetkililerin iradesi dıştnda kümeleşmeler olduğunu haber vermişti. Gorbaçov, sakin yamtladı: Onemli değil, bırakın toplansınlar. Danışmanı çıktı, bir süre sonra telasla odaya girdi. Sayıları giderek artıyor efendim. 100 bin kişiye ulaştılar. Gorboçov yine sakin yamtladı: Bırakın toplansınlar. Kendinizi yeniliklere alıştırın. Tole DemirePden ABDVe sitem (Baştarafı 1. Sayfada) beyanlardır" dedi. TürkAmerikan ilişkilerini Turkish Daily News Gazetesi'ne değerlendiren Süleyman Demirel, "demokrasinin tahribinin iyi bir iş olduğunun ABD yetkililerinin resmi beyanlarıyla ifade e d i l m i ş " olmasının TürkAmerikan ilişkilerinde gelecekte umulmayacak yaralar açacağını da belirtti. vardır. Ne var ki biz bunlan terk edemeyiz" biçimindeki sözlerini, Süleyman Demirel şöyle değerlendirdi: "Amerika, 'rejim bir memleketin iç meselesidir, dolayısıyla o memleket kendi rejimini kendisi tanzim eder, benim menfaatim hangi çeşit rejim olursa olsun onunla ben beraber olurum' demiştir mazide. Şah rejimi orta yerdedir. Filipinler orta yerdedir, Kore rejimleri orta yerdedir. TürkAmerikan münasebetlerini mazide biz en sıkıntılı zamaoJannda savunduk. Fakat bir yerde eğer temelde birtakım caymaiar varsa onları savunmada güçlük çekiyoruz. Amerika, TürkAmerikan munasebetleri derken kendi menfaatlerini mi savunuyor, yoksa karşılıklı menfaalleri ve ortak değerleri mi savunuyor? Benim zihnimde bugün tereddütler vardır. Bu tereddütleri meydana getiren hem tatbikattır, hem beyanlardır." Süleyman Demirel, Türkiye'nin eninde sonunda demokrat "TürkAmerikan ilişkilerinin seyrini nasıl göriiyorsunuz?" biçimindeki biı soruyu yanıtlayan Süleyman Demirel, NATO'nun aslında "özgürlük ve bağımsızlıgı korumak, bunu muhafaza etmek için" var olduğunu ifade ederek, Başkan Reagan ile . Shultz'un bu konudaki çelişkili açıklamalannadikkatçekti. Reagan, "Özgürlük, fukaralığın . fethi ve banşın konınması için . tek ümidimizdir" derken, ; Shultz'un "Bizim özgür ve demokratik hükümet standartlarına her zaman tam uymayan dostlarunız ve müttefiklerimiz bir ülke olacağını vurgulayarak, şöyle dedi: "Eğer Amerika diyorsa ki, Türkiye'ye bu kadar hak hukukdemokrasi yeter. Bence, kendi temel değerlerini ihlal ediyor. Amerika 'peki ne dememizi istiyorsunuz' derse, demokrasinin şu veya bu sebeple ortadan kaJdınlması zamanlannda Türk milletine ve Türk devletine yine yardımcı olmasını berkesten çok ben isterim. Fakat demokrasinin tahribinin iyi bir iş olduğunun resmi beyanlarla ifade edilmiş olması TürkAmerikan munasebetlerinin geleceği bakımından birtakım umulmayacak yaralar açar." Süleyman Demirel son olarak Batı'nın Türkiye'deki demokrasi konusunda "çifte standart" uygulamasını daha fazla sürdüremeyeceğini de öne sürdü. Evlenme cüzdanımızı kaybettik. Hükümsüzdür. SEVİMKENAN ÖZKAN Haklarnıızı (Baştarafı 14. Sayfada) na sert bakışım bile bir cezadır. Sizler zavallı değilsiniz. Hakkınızı arayın. Bizler insan haklanna saygüıyız. Dinimizde de böyledir." Türk TIR şoförlerinin de katıldığı toplantıda Te>fik Karias adlı bir şoför, yurt dışında çok dayak yediklerini, özellikle Yugoslav polisinin kendilerine eziyet ettiğini söyledi. Avusturyalı W ilhelm Jordan adh bir şoför de Bulgaristan'dan hiç durmadan geçtiklerini, Kapıkule'de gümrükte beklediklerini, sonra yeni uygulamaya göre gene hiç durmadan İstanbul'a kadar gittiklerini söyleyerek, Edirne'de konaklama imkânı istedi. Toplantıya misafir olarak katılan UND L'ltıslararası Nakliyecüer Derneği'nden Cihan Hayırsevener de benzeri sorunlara değinerek izlenimlerini anlattı ve elinde yol boyunca rüşvet isteyen polislerin isimlerinin bulunduğunu, istenirse verebileceğini söyledi. ACI KAYBIMIZ Loydumuza uzun yıllar hizmet etmiş değerli meslektaşımız, Yüksek Mühendis ZEKÂİ BEŞKURT vefat etmiştir. Cenazesi 24 Mart 1986 Pazartesi günü (bugün) öğle namazından sonra Kadıköy Söğütlüçeşme Camii'rıden kaldırılarak Karacaahmet Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. Zekâi Beşkurt'a Tanrı'dan mağfiret, ailesine ve meslektaşlanmıza başsağlığı dileriz. TÜRK LOYDL VAKFI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear