23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
23 MART1986 CUMHURÎYET/11 Madrid'den Washineton'dan Gonzalez'in NATO gîysîsi resmiyle değiştirilerek foto monGonzalez'i yakası açık gömlekleri, taj yapıldığını dehşetle keşfetyakalı kazakları vefıtilli kadife mişti. Ne var ki, resmi değiştirenler, "ETPais"in yalıuz siyahpantolonlarıyla, NÂTO'ya karşı ateşli beyaz bastığıru unutarak, renkkonuşmalarıyla hatırlayanlar için, li bir resim kullanmışlar ve böylece kendilerini ele vermişlerdi... televizyonda koyu renk elbisesi ve Üç buçuk yülık mutlak bir ikkravatıyla, NATO referandumu zaferini tidann ardından "referandnmu tüm Isbanyolların zaferi olarak ilan eden kaybetmek" fobisine kapılan ve yapılacak olan geBaşbakan, artık eskisi gibi inandırıcı değildi. bunun bu yılüzerindeki olumsuz nel seçimler NİLGÜN CERRAHOĞLU MADRtD "Televkyonnn lcaıymna gecmis, NATO referaadomn üzerindeki rekiim spotlanoı seyrediyordum. Aaa, Mr de ne göreyim, bizim gazetenin Gonzalez'le yayımladıgı mülakatm knpirü üzerinde Başbaluuun gayet keyifli ve renfcli bir resmi var. Haibnld bizim gazete, MHyorrannz sryah beyaz pkar ve renkU resim bumaz." Bunlan NATO referandumunun ertesi günü, bir yemekte, hâlâ hayretini gizleyemeyen " H Pais"in Genel Yayın Müdürü Jaan Luis Cebrian anlatıyordu. Cebrian referandum kampanyası sırasında televizyonun karşısında, yönettiği gazetenın son sayılanndan bırindeki "endişeti bir Gonzalez" resmini, "kendisinden emin, keyifli bir Gonzalez" etlcisini hesaplayan sosyalistler, kazanmak için her yolu mübah gördüler. Televizyonda NATO üzerine bilgi değil, sadece propaganda vardı, örneğin parti içinde NATO üyeliğine karşı çıkanlar beklenrnedik saldınlarla karşılaşülar. Ispanyol seçmenleri ise sürekli olarak "oyunnzu NATO'ya karşı kullanırsanız, AET'den dışlaınnz, gene yüzvdlık yffiniTİı|ıım^ döneriz" tehdidi altında kaidılar. Neticede Felipe Gonzalez'in "evet'Meri beklenmedik ve önemli bir farkla "hayır"lan geride bıraktı. Bıraktı ama, NATO referandumu sonrasında tspanyol Sosyalist tşçi Partisi farklı bir parti, Ispanya da farklı bir ülke haline geldi. Gonzalez'i yakası açık gömlekleri, v yakalı kazaklan ve fıtilli kadife pantalonlanyla, NATO'ya karşı ateşli konuşmalan ile hatırlayanlar için, televizyonda koyu renk takım elbisesi ve kravatıyla NATO referandumu zaferini tüm tspanyollann zaferi olarak ilan eden Başbakan, artık eskisi gibi inandıncı değildi. Yıllardır içine düştügü bunahmı aşamayan ve çok dağuuk bir dunımda olan sol ise, referandumdan en çok yararlanan siyasi güç oldu. Referandum çeşitli fraksiyonlara bölünen ve son seçimlerde oylarm ancak yüzde 3,8'ini alan tspanyol Komünistleri için, bu yılki genel seçimlerden önce bir güçlenme ve birieşmt umudu doğurdu. Genel sekreterliğini Gerardo tgfcsias'ın yapüğı parlementodaki Komünist Parti ile parlamento dışındaki tgnado Gallego, liderliğindeki Sovyet yanlısı Komünist Parti, Yeşfller ve yeşil ve banşçı "tkrfci Federasyon" partisinin lideri Ramon Tamames, "NATO'ya hayır" platformunda işbirliği yaptılar. Bunun sonucu olarak, çok sınırh maddi olanaklarla, oylann yüzde 40'ını aldılar. Büyük bir başan olarak görülen bu sonuç üzerine, tglesias'tn komünist leri, seçimlere bu küçük partilerle birleserek girmeyi planlamaya basladılar. Bu plana, "komnnistleriıı ideolojik homojenliğini bozar" gerekçesiyle karşı çıkan partinin eski lideri Santiago Carrfllo dışında, tspanyol solunun tüm renkleri yatkın görunüyor. Bu yeni solun başanyla örgütlenip, birlikte yaşayıp yaşayamayacağuıı ise önümüzdeki haftalar gösterecek... Annie Ford'un uyuyan kenti 110 yaşındaki Annie Ford'un iki çocuğu var. Biri 86, öteki 64 yaşında. Yaşamım ortalık temizlemek ve yemek pişirmekle geçirmiş Annie Ford. Bir ailenin yanında tam 55 yıl hizmetçilik yapmış ve artık yorulmuş. Yakınaığı tek konu, dilediğince şekerleme yapamaması. "Gözlerimi kapatıp kestiriyorum, ama bana yetmiyor diyor. TANJU AKERSON WASHINGTON 110 yaşındaki Annie Ford en çok şekerleme yapmayı ve bisküvi yemeyi seviyor. Kendisi şu anda VVashington çevresinde bir bakımevinde kalıyor.. Buraya iki yıl önce yerleşmek zorunda kalmış.. Evinde yatak odasını temizlerken, düşüp kalça kemiğini kınnca bir daha yürüyemez hale gelmis ve tekerlekli iskemleye oturtulmuş.. I876'da doğan Annie Ford'un yasamında üç kocası olmuş.. Bunlardan sonuncusu 1935 yılında ölmüş.. Yedi çocuğundan yalnız ikisi hayatta.. Biri en büyüğü, öteki en küçüğü.. Büyük olan 86, küçüğü ise 64 yaşmda.. 31 torunu var.. Torunlarının çocuklan, torunlannın torunlan ise, o kadar çok ki, kesin sayısı bilinmiyor. Annie Ford yaşamım ortalık temizlemek ve yemek pişirmekle geçirmiş.. Kendi evinin dısında aynı uğraşı başkalanmn yanında hizmetçilik yaparak sürdünnüs... Bir ailenin yanında tam 55 yıl hizmetçilik yapmış... Çalıştığı aile dünyadan aynlınca o da "ben artık başkalan için bütnn gün caltsmam" deyip, işi gündelikçiliğe vurmuş.. 104 yaşına kadar evlerde yanm gün hizmetçilik yapmış.. Annie Ford'un belleği yerinde.. "110 yaşımda olduğumu çok iyi bOiyor, ama bir türltt inanamıyornnı" diyor.. Sonra ilk kocası ile nasıl tanıştığını anlatıyor: "1896 yılıydı.. Ona yolda yüriirken rastladun... Hemen yanıma gelip konnsru.. Beni önceden tanırmıscasına 'nasdsın?' diye sordu.. 'tyiyim' dedim.. Yakışıkh bir adamdı.. Çiftcrydi.. O suada nzerimde hangi grysi oldugnna anunsamıyonım.. Ama güzddim"... Annie Ford tekerlekli iskemlesinin koltuğuna bağlı kutudan bir bisküvi alıp ağzına attıktan sonra yemekler, çocuklan ve günlerini nasıl geçirdiği konusunda konuşuyor: "Yemek hiç ayırt etmem.. Her şeyi yerim zevkle.. Ama en çok kırarnnş tavuk severim.. Siz sevmez mismiz? Çocuklannu terbiyeaizUk yaptıklannda hep dövdtim.. Onlarm terbiyeli ve sayg n Idşfler otmasmı istedim.. Burasuu seviyorum.. Televizyon seyrediyornm, bisküvi yiyonım.. Ama köy yaşamım, agaçhklı yollan bep ödüyonım." Annie Ford'un tek yakındığı konu, dilediği kadar şekerleme yapamaması.. "Evet" diyor "bol bol gözlerimi kapabp kestiriyorum.. Ama bana yetmiyor... Daha çok şekerleme yapmak gereksinmesi dnynyonun"... Washington'daki Kanada Büyükelciliği de bayraklannın battaniye olarak kullanılmasından yakuuyor... Çünkü geceleri sokakta gecirmek zorunda olan evsiz berduşlar, Kanada bayraklaruıa sanlıp uyuyorlar.. Elçiliğin konumu, bayraklann asılı olduğu yerin berduşlar tarafmdan bir tür yatakhane olarak kullanılmasına elverişli.. Karanlık iyice bastudıktan sonra berduşlar bayraklan indirip üzerlerine oturuyorlar.. tnsansız geceler berduşlan Kanada bayraklan altında uyurken rahatsız etmiyor.. Bir gazeteci VVashington için "nynyan kent" deyimini kullamyor.. Bir bürokrat ise "VVashington sessiz ve sakin bir yerdir ama için için kaynar" diyor.. Başkent geceleri bu değerlendirmeye uygun olarak bol bol diplomasi ve siyaset kulislerinde fokurduyor.. Eski bir bakannk yöneticisinin Georgetown'daki evinde verdiği yemekte biraraya gelen yüksek dereceli memur, subay ve diplomatlara eski CIA başkanlanndan Richard Helms örtülü operasyonlann yararlannı ve başarılarını anlatıyor... "1950lerde Musaddık'ı devirip tran Şahı'nı yeniden tahtına döndürerek yirmi yü Basra Körfezi'nde banş, güvenlik ve kendimize sağlam bir müttefik sagladık" diyor... Sonra Kongre'den yakınıyor: "Tek bir senatör bile genel kurul salonunda bir örtülü operasyonn çökertebilir"... Aynı saatlerde bir berduş direklerde kalmış son Kanada bayrağım indirip üzerine örtüyor ve üykuya dalıyor.... 110 yaşındaki Annie Ford ise sayısız şekerlemelerinden birinden uyamp ağzına bir bisküvi daha atıyor... Londra'dan RAGEP DURAN Sevgiü Rose'a mektııp LONDRA "Pek magazin bir gazetenin pek acar muhabiri, Prens Andrew'ün nişanlıu bayan Sarah Ferguson'un en samimi kız arkadaşı Rosemarry'ye yazdıgı mektubu ele geçinnişmiş. Mektnban tam metninin aşagıda oldngunun belirtfldigi ileri sünUıirken, bir başka kaynağın iddiasna göre..." Sevgili Rose, Televizyonda dikkat ettin mi, bu aralar hayatımda ilk defa biraz heyecanlanır gibi oluyorum. Eee, kolay değil doğrusu. Yalnız bu gazeteci milleti ne illet yahu... Görsen ne saçma sapan sorular soruyorlar. Böyle son derece mahrem şeyler yani. Neyse ki, televizyon hepsini yayımlamıyor. Sun gazetesini okudun mu? Inanma sakın. Sen zaten inanmazsın ama, yine de yazıvereyim dedim. Benim hani eski bir arkadaşım vardı, sana da tanıştırmıştım. Biraz yaşlıca ve çapkınca. Meğerse gönül eğlendiriyormuş. Sun'da çıkan demeci doğru mu, değil mi, insanlar bilmiyor. Neyse, dilerim daha fazla çenebazlık etmez. Hatırlar mısın, sen bana sık sık takılıp 'Hadi evlen artık, evde kalacaksın yoksa' derdin. Sevgili Roziciğim, bir Turk atasözü 'Bekleyen derviş, muradına ermiş' der. Anladın mı? Şimdi hissiyatını tam olarak bilemiyorum ama az çok kestirebiliyorum. Tüm sevdiklerim üzerine yemin ederim ki, benim prensle evlenmek diye bir ihtirasım yoktu. Taa ki, son 6 ay öncesine kadar. Sana biraz Andrew'den söz etmek istiyorum. Tanıymca sen de mutlaya beğeneceksin. Bir de şimdiden söyleyeyim, ben 'Majesteieri Prenses Andrew' adını aldıktan sonra bile, seninle arkadaş olmaya devam edeceğim. Belki eskisi kadar sık sağa sola gidemem ama, artık sen bize saraya gelirsin. Yatıya da beklerim. Andrew, biliyorsun, helikopter pilotu, bilhassa inişlerde ve kalkışlarda çok basanhymış. Arkadaşlan öyle diyor. Biliyorsun, ben bu yaşıma kadar hayatta hiç helikoptere binmedim. Galiba eylendikten sonra sık sık bineceğim. Uçak gibi bir şeymiş ama, farkhymış. Ne bileyim dediklerine göre biraz daha fazla sallanıp, biraz daha fazla zıplatıyormuş! En kısa zamanda yeniden görüşmek dileğiyle... öperim, sevgiler. Senin Sarah Bir Türk işçisbün kimUğiyle, uzun sure Alman fabrOuuarmda kaçak olarak çahfan ve bu macerayt "En Atttaküer" adlı yapıtıyia belgeleyen gazeted Günther Mdraff, aynı adt tapyan fibnbt bir sahnainde, bir başka kaçak Türk tşçistyle. Strasbourg'tan "En alttakiler" en üste OSMAN ATAMAN STRASBOURG Strasbourg'a uzun kışın sonunda bahar gelmiş ve siz kendinizi bir sinema salonuna kapatmışsınız. Garip, hem de çok... Ren Nehn'nin kenannda eski "Aisace" şehri boyunca, kimi elele, kimi elele değil, havanın tadıru çıkarıyorlar. Siz sinema salonunda mısınız hâlâ? Yazık ki, çok çok... Strabourg akşamlan, geceleri "adama benzer" olmuş, Almanlar kentte Fransızlardan daha çok olmuş, "şamatadan" yıkılıyor her bir yer. Ee, siz ciddi ciddi film mi seyrediyorsunuz? Vallahi çok tuhafsınız Strasbourglular... Gerçekten bu hafta her bir yer görülecek, yaşanacak güzelliğe ulaşırken, Uluslararası tnsan Hakları Enstitüsü'nün düzenlediği 14. fılm festivali başladı. Ve insanlar, kendilerini sinemaya adayanlar adamayanlar, filmlerin dilinden anlayanlar anlamayanlar, "topa birden" sinemalara koştular. Yanşma filmleri bölümttnde de "Bir Avuç Cennet" (Muammer Özer), ile "Bekçi " (Ali Ozgentürk) "en iyi fibn" olmaya çabalayan yapunlar arasında. Ancak, festivalden bir gün önce insanlan etkileyen ve belki hemen o günün ertesinde salonlara kitleleri çeken bir başka olay var: Günter VValraff ve "En Alttakiler". Fransızlar ki, o kadar milliyetçidirler, kente gelen Almanlara (onlar da aşırı milliyetçidirler) Almanca soru sorsalar Fransızca yanıt verirler. Şimdi kalkmış "Almanca" film seyrettiler. Ve "en alttakiW'e üzüldüler. Seyreden Almanlar Almanlıklarından utandılar. Walraf, gizli kamerasını görüntüleri pek net alamamasına rağmen"harika" kullanarak, "aittakilerin" altlarda nelerle karşılaştığını, çalıştırılıp sonra "beş para" verilmeksizin "kapı dışan" edildiğini ve ötesinde mikropların canciğeri onamlara çahşsınlar diye atıldığım kamtlıyor. tşverenlerin "en alttakiler"i sömürü düzenini anlatıyor. Müthiş mi müthiş... Fransızlar daha bir hafta evvel Türk düşmanı Ulusal Cephe'yi "iyice kaslandınp" meclise sokarken, fılmin etkisiyle ise "en alttakiler" en "üste" dedikr. Hayretlik çelişkiler bunlar, hayretlik... Evet Strasbourg Film Festivali öncesi I gece gösterisi yetti de arttı, "en alttakiler, en üste" denilmesine. Sağolasın Levent Snurtıoglu (Ali Levent), sağolasın Günter VValraff ve kolunuza kuvvet, cebinize bereket, tüm gurbetçiler... Beriin'den Almanya'da en az bira tüketen kent, Berlin. Bu, kentte çok sayıda yabana, özellikle de Türk yaşamasma bağlamyor. Yurttaşlanmızm sofrasına henüz biranın giremediğini düşunecek olursak, Türklerin Alman toplumuna "uyum" sağlayamadığınt ve bira sanayiinin ilerlemesine köstek olduklannı söyleyebiliriz. Almanın canını al9 birasını alma lur, boyalı basının manşet haberleri konuşulur, kahkahalar, satasmalar, hüzünler ve acılar içiçe yaşanır. Alman Milli Futbol Takımımn basanlannda nasyonal duygular kabanr. Kayan dillerin arasından arkadaslığın, dostluğun erdemi dökülür, bir âlemdir iş paydosundan sonra "imbiss" denilen büfe önIeri, işyerlerinden evlere uzanan yolun uzerinde vazgeçilmez duraklama noktalarıdır. Bir iki saatliğine; en çok üç, tüm yorgunluklar orada atılır. Tüm acılar, yalnızlıklar, mutluluklar ve dostluklar orada paylaşılır sanki. Kavgalar da... ve elde siyah körüklü çanta, evin yolu tutulur. Akşam ekmeği, akşam ekmeğinden sonra da bir Dallas ya da Hanedan kaçırümamalıdır. Günün geri kalan kısmında, biraya televizyon ekranı eşlik eder, koltuğa gömülen yorgun beden, elinde birası, yanmda kül tablasıyla televizyon ekramnda bulduğu "ideaT serüvenler içinde yiter gider. Şimdi sıra, saatin 5'i çalmasına gelmiştir. Gün yeniden başlar. Umutlar haftadan haftaya, lotto oynanan günlerdedir. Işte ileri sanayi toplumundan bir kesit. Federal Almanya dünyada en çok bira tüketen bir ülke. Kişi başına yılda 145 litre... Almanın canını al, birasını alma. O görkemli karnavaüar, bira tüketiminin ayyuka çıktığı günler değil mi? Halk eğleniyor, bira üreten fabrika sahipleri kazanıyor. Para dönüyor, para, ama karnavallar değil elbette bira tüketimmin musluğunu çevirec. Yoksa, Çekoslovakya 2., onun ardından da Demokratik Alman Cumhuriyeti 3. olur muydu dünyada en fazla bira tüketiminde. Federal Almanya'mn neredeyse kent sayısı kadar bira çeşidi vardır. Hemen her kentinde, her yöresinde bir başka tür bira üretilir, hepsinin de kendine özgü bir tadı vardır. lOO'Un uzerinde bira çeşidi sunan birahaneler bulunur. Ama bunlar daha çok Alman birasını tammak isteyen turistler içindir. Oysa, yüz çeşit bira içerek Alman birasını tanımak olası değildir. Yöre yöre dolaşarak, o yörenin insanlanyla konusarak ve içtikleri birayı içerek Alman birasını tanımak olasıdır. Bira üzerine bestelenmiş yüzlerce şarkı, bir o kadar da profesörlerin, bilim adamlannın kaleme aldığı kitap var. Bu isin ciltler dolusu tarihi, anılan, gülmecesi var. Bira dcyip geçmeyin. Bira, bu ulusun geçmişi ve geleceği. Almam etinden ve tırnağmdan ayırabilirsiniz belki ama, birasından asla. Almanya'da uretilen biramn bir diğer özelliği de, içinde yapay hiçbir maddenin bulunmaması ve bileşiminin ta 1516 yıllarında saptanmış olması. O gün bugündür, bir tek Alman birası vardır ve Almanlar hep o birayı içerler, farklı tatlarda da olsa. Has be has Alman birası... Bira tüketiminde Federal Almanya kişi başına yılda 145 litre ile dünyada en ön sırada geliyor ama Almanyanın önemli kültür metropollerinden biri olan Berlin 103 litre ile son sırada, eyaletier arasında. Bu, kentte çok sayıda yabancırun yaşamasına bağlamyor. 2 milyona yakın nüfusu olan Berlin'de 200 binin Uzerinde yabana yaşıyor. Bunun 110 bin kadan türk. Türklerin "Şaşal", "Hayat" gibi yerli malı kapalı şişe sulanna ilgi göstermelerini, işyerlerine ye âe sofralanna henüz biramn girmediğini düşunecek olursak, yurttaşlanmızın hâlâ Alman toplumuna "oymn" sağlayamadıklannı ve bira sanayiinin ilerlemesine köstek olduklannı söyleyebiliriz. Oysa Almanlar çoktan döner yemeye, biraz da rakı içmeye basladılar bile. Biramn hikmeti Türkleri elde edemedi. Şükür mü dersiniz? n'lz. Bir de iştahla çakşırlar ki, deme görsün. "Bir şişe daha, haydl saghgına, şu dnvan da bitirelim bir kasa daha gdecek, şerefimize." Sabah 9 kahvaltısmda bir de üzeri bol tereyağlı ve domuz salamlı ekmek dilimi atıştınldı mıydı keyfe diyecek yoktur cümle âlemde. Gün böyle gider. Akşama günün yorgunluğundan çok bosaltüan bira şişelerinin mahmurluğu çöker bedenlere. Gözler hafif kayar ama neşelidirleı genellikle. Güne yeniden başlama sevincidir bu. "tmbiss" denilen küçük bufelerde buluşurlar yol üstü. Birkaç şişe de orada aülır, salatalık turşulanyla birlikte, ayak üstü. Dirsekler büfe tezgâhlanna dayanır, şişder tokuşturu GÜNER YÜREKLİ BERIİN Bir Almanın elinden her şeyi alabilirsiniz ama birasım asla. Onu almaya kalktuuz mı, görülmedik kitle ayuklanmalan ve "kaos" ile karşılaşabilirsiniz. Bira onun her şeyidir.Tıpkı sizin ekmeğiniz gibi. Şöyle bol köpüklü altın sansı bira bardağı yok mu, canını alsanız umurunda değildir hani neredeyse... örneğin, yapı işçilerinin kuru soğukta, sabahın 5'inde ya da 6'sında işbaşı yaptıklannda kahvaltıdan önce düşundükleri bir şişe biradır. Yapı merdivenlerine, iş tulumlannm bir cebinde bir şişe birayla tırmanırlar. O soğukta içtikçe ısuurlar mı ne? Yanaklannın al al olduğunu görürsü FarisHen Signoret,Chimc\ sevmez miydi? Geçen yıl Grand Palais deki kitap fuarında, ünlü sanatçı Simone Signeret kitap imzalıyordu. Jacques Chirac'ı da orada, yazarların tek tek elini sıkarken gördük. Sıra Signeret'ye de geldi ve Chirac elini uzattı. Sanatçı bu eli sıkmasına sıktı, ama yüzünün ifadesinde en ufak bir değişiklik olmadı. Neden ki? SABETAY VAROL PARİS Iiberation gazetesi, Fransa'da yeni hükümetin kuruluşunun, top atışıyla karşılanır gibi, Champs Elysees Caddesi'ndeki bir pasaja konan bombamn patlamasıylk karşüandığıru yaayor. Milletvekili seçimleri, seçim sonrası pazarlıklar, Lübnan'daki Fransız rehineler, Paris sokaklannda Ortadoğu kaynaklı terör derken, Fransızlar, gelişmeleri izleme durumunda olduğumuz için de, onlarla birlikte biz, şu günlerde başka şeyleri düşünemez olduk. Sabah kallayorsunuz. TV'ler, radyolar, günlük gazeteler, dergiler sanki beynimizi bir haber bombardımamna tabi tutuyor. Hızlı hızlı, konuşan spikerler, seçim bölgesinden gelerek gece ikide yattığı halde sabah erken kalkıp radyo stüdyosunda misafir sanatçı olarak görüşlerim "dakÜlo makinası" gibi konusarak tekrarlayan politikacılar, başta Profesör Maurice Duverger olmak üzere anayasa hukuku uzmanlan, gazetelerin çarçaf çarçaf seçim yazıları, sanki insan beyni siyasete ne kadar tahamtnül eder, bunun laboratuarda deneyini yapıyorlarmış gibi, pazarda satılan meta haline gelen iletişim urünlerini sergiliyorlar. Bize kalırsa, Fransız politika adamlarını, hatta tüm Batılı ülkelerin politikacılanm en az bir yılhğına Türkiye'ye staja göndermek lazım. Türkiye'de yaşadıktan sonra Fransız politikasıdoldurup doldurmayacağuıı tarüştığım isittiğiniz zaman en azmdan Parislilerin TV'de söylenenleri ezberlemede başkalanndan aşağı kalmadıklanru görüyorsunuz. Bu kentte kültür olayı neredeyse bir fetiş halinde. tçinden düşündUğü halde hiçbir poütikacının "Kitap kann doynrmaz. Şu sosyalistler milyariarla yeni kültür merkezieri acacaklanna, fabrika kursalardı, hiç olmazsa iki boçuk milyon işsizden birkaç yüz binine yeni iş sahası açıhrdı" demeye cesaret edememeleri de bundân. Hükümetin kurulduğu ve Champs Elysees'de patlayan, iki Sinema sanatmn birçok klastğine ktfUiğini katan, bu arada öxM kişiyi öldurüp, 27 kişiyi yaralamin Eski Thdı Yok ve Elveda Volodta ada yapUumyla edebiyat ala yan bomba sesleriyle karşılandınuıda da adını duyuran Simone Signoret, ömrünün son ytUannda ğı gün açılan Grand Palais'deki iyice çökmüstü ve üstetik, görme bozukhığu bayağı UeriemistL kitap fuanm her yıl 250 bin kişi m anlamak o kadar kolay ki. • şabildiği ölçüde konular zengin izliyor. Geçen yıl, fuan görmeBiz de kendimize göre yorum leşiyor; merak ettiğiniz, akhnı ye gittiğimizde, Jacques Chirac'ı lar yapmaya, seçim sonuçlannı za takılan bir şey varsa bir kitap orada kitap imzalayan yazarlaaşağı yukan doğru tahmin etme lığa gidip yığınla malzeme nn tek tek elini sıkarken görmüstük. "Adieu Volodia " kitabını ye hatta geleceğe dönük değer bulabiliyorsunuz. imTalamak için tezgahın arkasınİendirmeler yapmaya başladık. Her yerde olduğu gibi Fransız da oturan Simone Signoret'nin 'LePoint' haftalik dergisinin iç lann büyük çoğunluğu da polipolitikayla uğraşan bir yazany tikayla az ilgileniyor. Seçim yanına geldiğinde bu tarihi am la Fransız politikası üzerine bir kampanyalannda söylenen söz yakalamaya çalışan foto muhasaat tartıştıktan sonra, bize "Sen lerin, yapılan vaatlerin ardında birlerinden az omuz yememisük. de bayağı bu işlerden anlıyor ki gerçekleri herkesin bildiğini Birkaç ay sonra ölen ünlü aktrisun?" dediğinde, "Dogudaa ge sanrnak yanüş olur. öyle olsay sin gözleri neredeyse kör olmuşlenler için Fransız politikası ço dı zaten politika olmazdı. Filo tu. Chirac'ın uzattığı ele karşıcnk oyuncagı. Ashnda daha da zoflar, iktisatçılar, bilim adam hk verirken, yüzünün ifadesinde en ufak bir değişiklik olmakolay oiabüir. Şn haber, yonun, lan yeterli olurdu. masına dikkat etmiştik. Acaba tahmin yağmnrunn bir kesseter Ama bindiğiniz otobüste, muhatabım küçumsediği için mi, de rahat rahat düşünebUsek " kürk mantolu yaşlı iki bayanın yoksa hastalığuıdan ötürü mü ilkarşüığmı verdik. yeni Kültür Bakanı François Le gisiz kalmışu, onu merak etTabii, yanıtm ikinci bölumü işin şaka tarafı. Gerçekte politi otard'ın, Jack Lang'ın yerini miştik. kayı isteyenin rahaüıkla nüfuz edebileceği bir alan haline getiren, açıklık. Siyasiler, düşünürler, yazarlar istedigi gibi konu Yalnız haber değil daha fazlasını da istiyorsanız... HAFTALIK HABER DERGİSİ Şimdi de ANAP zenginleri Ticaretten siyasete İktidardan servete ulaşanlar Genel af çtkmalı İnfaz Yasası ile af yolu tıkandı BEMBEYAZ BİR KAĞfT, TERTEMİZ BİR BASKI... 64 SAYFA, 400 TL 12 Mart'ın son hükümluleri özgürlüğü bekliyor SHP kazanı taştı Kongre öncesi tasfiyeler Güvenlik soruşturması Toplum fişli yaşama alıştınlıyor Senarist yönetmen kavgası Atıf YılmazFiruzanAlı ÖzgenturkBarış PirhasanMurathan Mungan... Türk müziği ve Suna Kan davası Ittbşıın Vayınl^n KJodfare. cad. Uenp™ H K I Ca4^o9lo.lSTANBUL Tcl 520 14 53 KARTALKAYA KARTAL OTEL SICAK YUVANIZ n ATİLLA ŞOFÖR OKULU Türkiye'de tek. Eğhim ve öğretimde tek. Uzman bayan kadrosuyla tek. Disiplin ve ciddiyetiyle tek. Ücrette çok ucuzluğuyla tek. Merkez: 523 79 11 Fmdıkzade Oğuzhan Cad. No: 10 OPERATÖR DOKTOR KÂZIM SARI Genel Cerrahi Uzmanı Mua.: Büyükdere Cad. 57/5 Feride Apt. Mecidiyeköy ÎSTANBUL. Mua.: 166 96 66 166 47 48 Hst.: 148 41 50 Kalbinizi kocuyunuz, onu sevgi ve şefkatle doldi.runuz Türk Kalp Vakfı Tel: 148 58 66 Uygar bir çajışma, ortamında yüksek ucretle çalışabihrsınız. ANADOLg İNŞAAT VE TURIZM AŞ. Sahılyolu Cad No29 Yeşılyurt/ISTANBUL İNGİLİZCE BİLEN GENÇ BAYANLAR KAPALIYÜZME HA WZV • DİSKO • SAVNA OCRETSlZLİFTLERveTELESKİ ÇAYvelHLAMURUNUZSDOĞALKAYAKPİSTf BkBtmmpanriyon. Pazar.Perşerrbe (4 gccc ^ğı/n) 60 000 TL. Perşembe.Pazar (3 gece 4 gün) 60 000 TL Pa?ar.Pazar (7gece8gun) 120 000TL Cuma'Pazar (2 gece 3 g j i ) 45 0C3TL • te: Beflktaf 16110 74 161 22 81 16112 26 3361660
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear