23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
ÇUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Ostünde asılı durmasına önem vermeyerek itirazum kabul etmek suretiyle, onu serbest bırakü; böylece heyetin başkaru ve üyeleri, adalet tarihimizde unutufanaz bir yer aldılar. ABDÜLLATtF SUBHİ PAŞA VE SÜRURİ EFENDt ÖRNEKLERİ Her siyasal dava, adalet mekanizması (daha dogıusu adaleti dağıtanlar) için, tam bir sınavdır. Gerçekten, özeUikfe "güvenceden yoksun hâkimlerin bakuğY' davalarda, hâkimlik raeslegi, ya kutsalhğın doruğuna ulaşır; ya da adalet mekanizmasına kapkara bir leke bulaşır. Kimi hâkim, masum (ama iküdann mahkum edilmesini istedigi) kişileri, suç olmayan eylemlerinden ya da hiç işlemedikleri hayali eylemlerden ötürü, bile bile cezalandırarak adalet tarihinde karanhk bir çukura düşer. Tarihe hak ettiği korkunç adlarla tescil edilir. Kimi hâkim de, korkmadan (ve nimetlerin çekiciliğine kapumadan) sadece adaleti yansıtan kararlanyla, göklere yükselerek, adalet tarihine adını yazdınr. Son gunlerde modasına uyarak, biz de "Abdülhunit do«enü"nden iki siyasal davayı ve onlara bakan başkanlan ele almak isteriz: ulaştırdığı bir tür sözlp mektupta şöyle diyordu: "Adliye işleri, devletin adaletinin ölçütü olduğu halde, Süruri Efendi gibi rüsvayı &lem olan bir şahsın fesatlan ve icraatı ile mahkemelerin narnusu matavedilmek yakışır mı?.. Eski zamanlarda, efendimiTin büyük ecdadından banlan, o asırlann hükmunce iki günde bir vezirin başıru keserler idi. Bunlann çoğu, açıkça rulüm olmakla, nihayet bunu yapanlara gaddar ve zalim derler ise de, şan ve namudanna bir şey dokunmaz idi. Her ne kadar bulunduğumuz asra sıgmaz ise de, ke$ke efendimiz, murat buyurdugu adamlan, sorgusuz idam etmiş olsaydı, DEVLETtN NAMUSU için daha hayırh ohırdu" (Mithat Paşa, Mizanı Hayret, 1325, s. 289290). hünkânn da benim de huzuruna çıkacagımız bir hâkim vardır ki, ben yalnız ondan korkarım!" Mhtaat Cenul Knntay, "Namık Kemal (Devrinin Insanlan ve Olaylan Arasında)'" adh kitabında, bu dava ile ilgili açıklamalarım aynen şu cümlelerle sürdürmektedir: "Ve Cinayet Mahkemesi Reisi Abdullatif Subhi Paşa, Kemal hakkında beraat karan verdi. O gün Cinayet Mahkemesi btr dag kadar büyüktii; ve Mahkeme Reisi, bir dag tepesi kadar yukseJdi" (dlt 2, s. 214 217). Adaleti dağıtanlann "yürekliliği ve namusluluğu" karşısında, bazen zalimler bile zulüm güçlerirü yitirdi|inden, bu müstebit padişah, Abdullatif Subhi Paşayı (hoşlanmadığı karardan ötürü) cezalandırmamıştır. Önemli olan odur ki, Abdullatif Sabhi Paşa; Namık Kemal hakkmdaki Abdülhamit'in arzusuna açıkca zıt düşen karannı verirken, kendisinin basma en büyük felâketlerin gelebileceğini göze alarak bu karan vermişti (bem de saruk, daha önce kendisine ve babasına küfretmiş olmasına rağmen). SONUÇ Bundan ötürüdür ki, Abdollatif Sabhi Paşa'an adı adalet tarihimize altın harfjerle yazılmıştır. Biz, tüm kalbimizle, "siyasal davalara bakan guvencesiz bütün hâkimlerimizin", Süruri Efendi'nin degil, "Abd«llatif Subhi Pasa'mn manevi torunlan" olmalannı dilemekteyiz. Ancak, bir devletin temelini oluşturan adaletin varlığs ya da yokluğu, çağımızda, sadece fedakârbğa ve kahramanhğa bağlanamaz. Demokrasi ağacı, kahramanlığa hiç de muhtaç olmayan "sade vatandaşlann objektif güvenceye dayanan dürustlükleri" üzerinde yükselir. Bundan ötürü siyasal davalann, yalmz ve yalna "güvenceye sahip yargıçlarea karara baglanması"nda, sayılamayacak kadar yarar, hatta tam bir zorunluluk vardır. Aksi halde verilen kararlann adaleti yansıttığına, halkı da tarihi de inandırmak olanaksızdır! 10 MART 1986 Siyasal Davalar ve Yargıçlam Siyasal davalann, yalnız ve yalmz "güvenceye sahip yargıçlarea karara bağlanması"nda, sayılamayacak kadar yarar, hatta tam bir zorunluluk vardır. Aksi halde verilen kararlann adaleti yansıttığına, halkı da tarihi de inandırmak olanaksızdır. CUMHURtinETİjEiV OKUKLÂRA... OKAY GÖNENStN Hoşgeldin Sansür 4 Prof. Dr. MUAMMER AKSOY Bir toplumda kişilerin canlannın, özgürlüklerinin ve rnallannın son güvencesi mahkemelerdir, hâkimlerdir. Eğer hâkimler kararlannda, yasalann ve vicdanlarının sesini dile getiremiyorlarsa, ottikedegüvensizlik ve huzursuzluk egemen olacaktır. Düşüncenin ve uygarca yürekliliğin yaratıcüıfcı, böyle bir ortamda beklenemez. "Devletin temeli adalettir" özdeyişi, boş bir edebiyat olmadığından; adaleti dagıtaıuann, sadece yasalan ve vicdanlannın sesini dinleyerek karar verebümeleri, onlann yürekliliğine, fedakârbğına ve kahramanhğına bırakılamaz. Bıralulırsa baskı yapanın "bağnazhk ve insafsızlık derecesinc" ve baskı karşısında kalan yargıcın "fedakârlık ve kahramanlık düzeyine" göre, mahkeme kararlan, kâh "adaleti", kâh "korkunç bir haksızlığı ve insafsızhgı" yansıtan belgeler olacaktır. Bu gerçek, çok acı deneyimlerden sonra anlaşüdığs içindir ki, uygar (hele demokratik) her ttikede, hâkimlerinasker ya da sivilsiyasal gücUn baskı ve etkisinden tamamen kurtulabilmesini sağlayacak mekanizmalaı yaratılmışür. özellikle bizimki gibi, kamuoyunun ağır basan bir garanü haline gelemediği toplumlarda, hâkimlerin, iktidarm etkisi alünda kalmaksızın karar verebilmeleri, onlann objektif (yasal, hatta anayasal) güvencelere kavuşmaa halinde gerçekleşebilir. Bu gerçek benimsendiğinden, 1%1 yüından beri hâkimlerimize anayasa üe güvence zırhlan sağlanmış ise de, 1982 Anayasası üe bu güvence zayıflarruşür. Daha kötusü, uygulamada, "özellikle siyasal davalara bakan hâkimler" bu nitelikteki davalann onda dokuzunda güvenceden yoksundurlar. Nedeni ise, askeri mahkemelerin, sivillerin de davalanna bakmalarıdır. Askeri mahkemelerin "sivilleri yarguamasma" demokratik ülkelerde, ancak olağanustü zamanlarda (sıkıyönctim döneminde) ve "bu olağanustü dönemin ilan edilmesinin doğnıdan doğruya nedenini oluştuTan olaylar bakınundan" iân verüebilir. Bizde ise, ne yank ki, sıkjyönetim mahkemeleri, hem "sıkıyönetimin ilanından çok önce işlenmiş" ve hem de "sıkıyönetim rejiminin ilan edilmesiyle hiçbir ügisi bulunmayan" (hatta "düşünce suçu"nu oluşturan) davalara bakabümekte; ve "sıkıyönetimin kalkmasmdan sonra dahi, sivilleri yargüayabümektedirler". Bunun hukuka, demokrasiye, anayasarruza aykınlığını, değerli hukukçu Kiam Yenice, 12 şubat günlü bu sütunlarda çıkan yazısında, tnatematik bir tutarhhkla kanıtlanuştır. O açıklamalara aynen katılıyoruz. Topluma yararh olmanın tek yolu, gerçeği dile getinnek olduğuna göre itiraf etmek zonındayız ki, askeri mahkemelerdeki hâkimlerimizin guvcnceleri "yok gibi"dir. Hele "belli bir davanın hâkimi olarak, karara kadar yerinde kalabilme" bakırrundan, güvencelerinin varlıgmdan asla söz edilemez. Mahkeme heyeti, karan verecefci gün bile kolayca değiştirilebilir. Oysa hâkimlerin "sivü ve askeri güoe karşı guvcnceleri", özellikle "siyasal bir nitelik taşıyan davalarda" gerekü ve zorunludur. Sıkryönetim mahkemderinin bakügı davalann çoJunluğu ise bu niteliktedir. Uzak ve yakm geçmişimizde, guvencesiz hâkimler, kimi ya siyasal güce boğun eğerek, ya daha iyi yerlere ve basamaklara ulaşabilmek için açıkça haksız karârlar veregelmiştir. Kimi de, baskılara ve çekici ödüt olanakv larına değer vermeden vicdanlannın sesine göre hareket ederek adaletin namusunu titizlikle konımuştur. Adalet tarihimizde, her iki türün de çeşitli örnekleri vardır. Cumhuriyet döneminde, îimdüik sadece Osnuuı BötüktM91'nın davasına birkaç cürnle ile deginmek isteriz: Meclis kürsüsünde yaptığı bir benzetmeden (iktidar partisi milletvekülerine "zalimlcrin uşaklan" demesinden) ötürü, dokunulmazlığı kaldınlmıştı. Oysa padişahlık döneminın anayasa kitaplannda bile, "Meclis kürsüsünde bir mebusun orduyu isyana kışkırtması dahi kovuşturma konusu yapüamaz" diye açıkça yazüıdır. 1924 Anayasası'mn hükmü de çok açıktı: Kürsü dokunulmazlığı vardı; ve milletvekUi, kürsüdeki sözlerinden ötürü yargilanama7rfı O dönemin "her türlü güvenceden yoksun hale düşürülen hâkimleri" tam bir vicdan smavından geçme durumu üe karşı karşıya idiler. Ankara Kga Cezs Mahkemesi Heyeti, baskılara boy\ın eğdi; bütün çabalanmıza karşın Bölükbaşı'yı yalnız mahkum etmekle yetinmedi, daha davaya başlarken tutukladı ve tahliye istemlerini reddetti. Ama Keskin Ağır C«zs Mahkemesi'nin yiğit heyeti, siyasal gücün bir Demokles kılıcı gibi başının Evet, Mithat Paşa'nın demek istedigi gibi, "kişilerin poütikaalar tarafindan açıkça katledilmeleri*' bile, ne kadar dehset verici olursa olsun toplum bakımından, "adaletin a»lnıe alet edilmesinden, yani adaletin katledilmesi"nden daha az zararlıdır. b) tkinci örneğirrdz başka bir hürriyet kahramanımız olan Namık Kemal üe ügUidir. Namık Kemal tutuklanrruş ve "padişahm şahsı ve hukuku aleyhinde harekette bulunmak" suçuyla a) tlk anayasammn yaratıcısı yargüanmaktadır. lstinaf MahBüyuk Mitbat Paşa'ya karşı acı kemesi Ceza Heyeti'nin Başkanı lan düzmece davada, mahkeme olan AbdnlUÜf Snbhi Paşa'yı, heyetmin başkanı Sümri Efendi, vaktiyle "mezarlan kazarak kepadişahm arzusuna bekçilik fen soyan' anlamında "nebbaş" eden Adliye Naannın direktifle sözcüğü ile ve paşanın babasını rine, tam bir emir kulu olarak se da "haşarat" deyimiyle nitelenve seve boyun eğmiş uydurrna dirmiş ohnası, Namık Kemal için cinayeti kanıüanmış sayarak Mit tam bir talihsizukti. tşte bu Abhat Pasa'yı ölüme mahkum et doitartif Svbfci Paşa'nın evine, kamişti. Süruri Efendi, padişah ta rardan bir gün önce Abdülharafından nimete garkedilmiş; mit, damadı Mahmut Celalettin ama tarihe "riisvayı ilem Süru» Paşa*yı göndermiş; ve Namık Keri Efendi" olarak tescil edilmiş mal'in mahkum edilmesini telkin tir. Kuşaklar gelip geçecek, ama ettirmişti. Bunca kötü koşullara Süruri Efendi'nin günahı (adaleti karşın, Abdullatif Subhi Paşa, siyasetin oyuncağı yaparak dev Namık KemaTi haksız yere mahleti sarsması) asla unutulmaya kum etme gibi adli bir cinayeticak; ve Süruri Ef endücr, "riisvayı işleme zilletine katlanmadı. Ve âJem" olma damgasını alınlann kızı Ayşe hanımın, "Baba, hündan silemeyeceklerdir. kârdan korkmuyor musunuz?" Mithat Paşa çok haklı olarak, sorusunu da, karardan bir gün Abdülhamit'e hapishaneden önce şöyle yanıtlamıştı: "Yann EVET/HAYIR OKTtf AKBAL ... Mektuplar, Konular... "Değerli ağabeyimiz, savunucumuz Orhan Apaydın'ın sağlik durumunun kötüleşmesi biz) endişe ve acı içinde bırakmaktadır. Orhan ağabeyi daha nice yıllar yanımızda görmek istiyoruz. Çünku bizim Orhan ağabeyden daha beklediklerimiz var." Bir okur, idris Doğan 28 şubat günü gonderdiği mektupta böyle yazıyor. Orhan Apaydın'a sağlıktar dlteyen yazımı okumuş, hemen kaleme sartlmış. Ne bilsin ki 28 şubat sabahının gecesinde Orhan, bu dürryadan ayrılmıştır... 'Orhan ağabeyden daha beklediklerimiz yar.' Oysa o beklenenleri bir bir yerine getirdi. En inandırıcı biçimde demokrasi savaşımı verdi. Acılar içinde boğulanlara umut ışığı oldu. GericHik, faşizm onu duşman bildi. 12 Eyiül öncesindeki terör olaylanna kurban gıtmemesi bir rastiantıdır. O, hukukçu olarak, demokrasiye inanan bir insan olarak görevini sonuna dek yaptı. Mektuplar, mektuplar! Hangi birinden soz etmeli? İşkence, at, sıkintı, parti çekişmelerı ve akla ne gelirse hepsi var... Solda yer alan iki partınin yandaşlan da zaman zaman düşüncelerini yazıyorlar. Kimı duygulandırıyor, kimi şaşırtıyor! Yazdıklarımızı nasıl da tere anlıyor kimileri! DSP'nin bir dernek, bir kulüp görünümünde olduğunu, Ecevitler'in dışında kimsenin sesi çıkmadığını yazıyorum, hemen öfkeyle kaleme sarılaniar çıkıyor. Ecevit, 12 Eylül sonrasında haksızlıklara karşı direndiğinde bizler susmuşuz! Bunu gazetemizi günü gününe izleyenler bilir, ben ne diyeyim. Sıkıyönetim savcılıklanna iki de bir çağnlmalar, askeri mahkemelerde yargılanmalar, sonunda mahkum olup cezayı çekmeler... Bir başkası da mektubunu yazı işlerine gonderip benden yakınmtş. istedigi herhalde, yazı işterinin yazılarımı sansür etrnesü DSP madem ki özgühüklerden yana bir partidir, sansüre karşıdır, öyleyse dostça eleştirilerden korkmamalı degil mi? Sanki Ecevitler'i kötülemişim de onu bana karşı savunuyorlar! Bu (Arkast 11. Sayfada) Bülent Dikmener Haber Ödülü Yarışması Gazeteci Bülent Dikmener'in amsuu yaşatmak ve Türk gazeteciligine olan katkılanm manevi yönden sürdürmeyi sağlamak amacıyla adına 1980 yılında konulan "Haber Ödülü" 1986 yüında da sürdürülmektedir. Ödii) koşıülan şöjiedir. I . Ödüle her Türk gazeteeisi aday olabiür. 2 Adaylık gazetecinin kendi önerisi veya ödül Komitesin'm önerisi ile gerçekleşir. 3 ödüle aday gösterilecek haberlerin 1 Nisan 1985 ile 31 Mârt 1986 günleri arasmda günlük gazetelerden birinde yayımlanmış olması gereklidir. 4 ödüle aday olabilmek için nitelikleri 3. maddede belirt'uen haberlerin yayımlandığt gazetelerin bir sayısının 10 Nisan 1986 günü akşamma kadar gunderilmesı gerekmektedir. 5 Seçici Kurul'un değerlendirmesi sonunda birinciliği kazanan haberin yazarına 50 bin lira ödül ve bir piaket verilecektir. Haberin bir ekip tarafindan olusturulması halinde ödül tutan yazarlar arasında esit olarak paylastmlır. Kişisel başvurularda, imzastzyayımlanan haberler için yazarın kimliğinin, sorumlu yazt işleri müdürü tarafindan onaylanmış olması zorunludur. Bülent Dikmener Haber ödulu PK: 246 ÎSTANBUL adresine ulasacak biçimde taahhutlu olarak gönderilmesi torunhtdur. BAŞSAGUGI Çok deterti hukukçu, meslejimizın gdişmesinde ve çajdaş duzeyı ula^rnısında kuktUn vc öndcrlıği her zaman hatırlanacak cskı Başkanlantnızdan ORHAN APAYDBS'ı ksybetmekten dolayı üzüntümOz bttyuktuı. Türk hukukuna ve savunma mcslefjne hızmetlerinizle daima bolcrk yajayacakaruz. Tüm hukukçulara ve ailesme haşsa^lıj,ı cüleru. ESKtŞEHİR BAROSU AVUKATLARI Şair, yazar ve eğitimci Vecihi Tünuroglu ile Şevkiye Hotar'u oğullan, Simin ve Zerrin'in ağabeyleri, Nilgün Tîmuroglu'nun sevgUi eşi, Ozan'vn can babası, M. KÜRŞAT TİMÜROĞLlPnun (19531986) Cenazesi Türkiye'ye getirüdi. 10 Mart 1986 pazartesi günü Ankara'da Hacıbayram Camisi'nde öğle namazı kılınarak Karşıyaka Mezarlıgı'nda topraga verilecektir. Dostlanna duyunıhır. AİLESt NAP, "Muzır Yasası"n/ çıkardı. Hem de her kesimden geten tepkileri, eleştirileri dinlemeden. Ingiiiz Financial Tımes gazetesinin deyişiyle "Daimi Sansür Kurulu" Türk basınyayın yaşamının tepesinde, siyasal iktidarlartn en Önemli sindirme, susturma araa olarak sallanıp duracaktır. Muzır Yasası'na niçin herkes karşı çıktı, "müstehcen yayınlar artsın, ahlak bozulsun" diye mi? Yasa, zamanlaması, anlamı ve kaleme almış biçimiyfe açık açık, çocuklan muzır neşriyattan koruma amacının çok ötesinde işlevler taşımaktadır: Müstencenlikle ilgili olarak yasalanmızda çok saytda madde vardır. Bunlar nîçin yeterli görülmemiştir. Atanmış memurtardan oluşan "Sansür KurulıTna yargı yetkileri vehlerek bukukun en temel ilkeleri çiğnenmiştir. Sansür kurulu, aynca bilirkişi görevi de yaparak yargıyı yönlendirebilecektir. "Muzır" kavramının açık bir tanımı yapılmamışttr. Sansür Kurulu kendine göre tanımlar yaratıp her istedigi yayını "muzır" kapsamına sokabilecektir. Sansür Kurulu'ndan çıkacak kararlann adilliği nasıl denetlenecĞktir? Batı demokrasilerinde yaymlann denetimi, hiçbir ülkede siyasal kurumlara bağlı olarak yapılmamaktadır. Yasanın "siyaset koktuğu", muhalif yayınlara karşı çıkanldığı izlenimi daha başından, kamuoyunda yer efm/şör. Sansür Kurulu, Demokrat Parti'nin 1960 öncesinde oluşturduğu Tahkikat Komisyonu'nu çağnştırmaktadır. Sansür Kurulu'na bir de gazeteci alınma "inceliğı" gösterilmiştir. Işte "Muzır Yasası'na" karsı çıkanların söyiediklerinin özeti. Peki hükümet niçin böyle bir yasaya gerek gördü? Başbakan Turgut ÖzaFın dünkü bazı konusmalan "basın" konusunun hükümet katını ne denli meşgul ettiğini ortaya koyuyor. Örneğin Başbakan dün Izmir'de tapu dağıtırken "Bazı gazeteler ve muhalefet liderleri tapu için müracaatı zorlaştırdılar. Bir kısırn insantmız nasılsa vermeyecekler diye başvurmadı. O gazetelerden ve muhalefet lıderlerinden hesap sorun." Yani Sayın Başbakanın gözünde muhalefet liderleri ile "bazı gazeteler" aynı şeydir. Başbakan gazetecilerle sohbet ederken de ilginç şeyler söyledi: "Haberlerin büyük çapta dünyadan olması lazım. Devamlı iç politika üretmek için kendinizi hep zorluyorsunuz. Gayet tabii, iç politika da yazacaksınız. Ama bizim gazetelerimizin görevinin, halktn eğitimi ile ilgili bilgi verecek haberler olmasında fayda var. Bir International Herald Tribune alın, on mislı fazla yazı var, aynı sayia sayısında. ille de öyle olsun demiyorum ama, 0 yola gitmekte fayda var. İyi düşünün bu söylediğimi. Bakın, Türkiye değişiyor. ilerliyor. Herkes bu değişen Türkiye'ye intibak edecek. Ben zannetmıyorum, basının önemli görevierinden biri, bilgileri yazmak, kamuoyunun oluşmasına yardımcı olmaktır. Ben dışandaki basını okuduğum zaman bilmediğim bazı şeyleri öğrenıyorum. Biraz da oraya ağırlık vermek lazım." Sayın Başbakanın bu sözterindeki "iç politika" bölümü dışında katılınmayacak pek bir yan yok. Elbette ağırlıklı, saygın "gazete"terin çoğalması özlenir. Ama özledigı basının gelişmesi için ANAP iktidanndan ne katkı gelmıştır Kâğıda astronomik zamlar mı? KDV mi? Muzır Yasası mı? Yeni Basın Yasası mı? Bunlarla mı gidilecektır Sayın Özal'ın özlemini dile getirdiği "gazete'Vere? Başbakan'ın "iç politika" /7e ilgili sözleri ise yine "depolitizasyon" özleminin tekran niteliğinde. Aynca Türkiye gibi bir ülkede iç politika üretmek için gazetelerin kendilerini zorlamasına hiç mi hiç gerek yok, zaten gazeteler açısından son derece verimli bir iç politik yaşamımız var. Sayın Başbakanın sözlerinden, "magazin" basmından hoşlanmadığı sonucunu çıkarabiliriz. Ama özlediği basının da iç politikayla "az" ilgilenmesini ıstıyor. Hükümetin basma uyguladığı ekonomik baskılann ardtndan zaten yeterince ağır Basın Yasası'na eklenen Muzır Yasası bakalım gerçekte özlenen "uysal" basını yaratabilecek mi? BANKACttJK Hukuku ve tşletmesi (4. bası) BODRUM'DA BAHAR MYIASA PANSION Adres: Azmakba^jBodrum TEL: 1846 1254 TELESEKRETER Tclefon cevaplama cihazt, ithalatçısmdan 145 00 71145 00 72 lngiliz çiftin yönetim'mde BAŞSAGUGI Bölumüroüz elemam, dcjttli ukada^mız ve öcal'ın babaa, " Omrr Faruk Prof. Dr. Ali Sait Yüksel tsteme adresu M. Ü. Nihad Sayar Yayın ve Yardım Vakfı Bahçeüevler/tSTANBUL HAIİL ÖCAEın Ö vefatını teessurle öjrenrai} bulunuyoruz. Mcrhuma Allah'ıan rahmet, yakınlanna başsa^hıfeı dileru. BOĞAZİÇt ÜNtVERŞtTESİ KAMU YÖNETtMt BÖLÜMÜ ÖĞRETtM ÜYELERİ ve ARKADAŞLARI iktisat 1985 ••i Iktital Bankau Genel Müdürti» Teı 172 7000 IkUm Bmkası Mcrtıez Ş u b o i Erkan Sezer Tel 172 0511 Iktisat Bankau Battçekapı Şubesi Ozer Algan. Tel 522 4809r iktisat Banknı M«ck)iyeköy Şub«i Talat Ercan Okutan. Tel 172 5218 Ikttnt Bankan Kadıköy Şubni Ada Turna. Tel 338 9638 Iklisat Bankam Karahöy Şubesi Tuluğ Sıyavuş Tel 145 7064 itttiut Bankau Bakıckdy Şubesi Yaşar Debretı. Tel 5701680 Iklisat Bankaat Ankara Şubesi Unver Gultemır, Tel 33 08 70 ilcttsat Bankası Izmir Şubesi Unen Okşan Tel 22 62 47 ikttsat Bankası Buraa Şubesi Alı S«lat Unal Tel 230 23 ikttsat Bankau Adana Şubesi Halıt özsoy Tel 370 07 iktisat Bankası Mersin Şubesi Atılla Turkkal. Tel 223 78 İktisat Bankuı Gadantep Şvbetl Atılla Taşdelen. Tel 247 18 İktisat Bankası Denizli Şutant Erol Ergın Tel 130 10 .Uk Aktif Toplamı:93Milyar 1985 yılında İktisat Bankası'nın aktifleri TL 93 Milyara ulaştı. Bu toplam içinde krediler 43 Milyarı, likit değerler 33 Milyarı buldu. İktisat müşterisini ön plana aiır ve kazanır. İKTİSATS BAINKASI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear