23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER izin" zorunluluğunu kaldırmış olması, ülkemiz için lükstür. Hicret Apartmanı ve Dikmen faciası gibi olaylara rastlanabilen ülkemizde, yapı için izin alma zorunluluğu, başka ülkelere oranla çok daha büyüktür. İzinsiz yapının bir projeye dayanmak zorunda olması, kullanma izni zorunluluğunun saklı tutulması, gerekli denetlemeler yapılamayacağı için, hiçbir yarar sağlamayacaktır. ÖZELLEŞTtRMENİN ANLAMI Belediyelerin salt bir özel işletme olarak görülmesi de, eksik olduğu kadar yanlış bir görüştur de. Merkeziyetçilikten kaçış, siyasal iktidarları, tüm yerel kamu hizmetlerini özelieştirme aşınlığına iterse, varılan sonucun adı, yerinden yönetim (ademi merkeziyetçilik) değil, olsa olsa, "özelleştirilmiş merkeziyetçilik" olur. Özelleştirmenin kent sorunlanmız için bir çozüm oluşturabileceği son derecede kuşkuludur. Çünkü belediye hizmetlerinden çoğu, vaıandaşa kâr amacıyla değil, fakat kamu hizmeti olarak sunulması gereken işlerdir. Bu konuda bir karara varırken, yönetim yapımızın özelliklerini, geleneklerimizi, kent ve kasabalarımızın toplumsal yapısını ve özelleştirmeyi ısrarla «neren dış kaynaklann gcrçek niyetlerini iyi değerlendirmek zorundayız. Bir özelleştirme örneği olarak, 2881 ve 3194 sayıb yasalarla oluşturulan teknik bürolann, kendilerine verilen kamu hizmetlerini, kamudan daha iyi gördüklerini söylemek olanağı yoktur. Belediyeciler, bu konuda görüş birliği içindedirler. Bu uygulama, yoksul gecekondu halkını, hizmette "pazarlık" yöntemini kullanmaya zorlayarak adaletli hizmet ilkesini zedelemiştir. Kaldı ki, belediyelerin, imar planı yapmak, yapı izni vermek ve yapı işlerini denetlemek gibi kamusal görevlerinin özel bürolara verilmesinin anayasal sakıncaları da vardır. Belediyeler, yerel kamu hizmetlerini ustlerinden atamazlar. Anayasamızın 128. maddesi, belediyelerin, "genel yönetim esaslarına göre" yurütmek zorunda oldukları bu tur "asli ve sürekli kamu görevlerinin", devlet memurlanndan başkalarına gördurülmesine kesinlikle engeldir. Bu anayasaya aykın durumun vakit yitirmeden duzeltilmesi gerekir. 3194 sayılı İmar Yasası, geçmiş yıllann deneyimlerinden alınmış derslerin olumlu izlerini taşımaktadır. İmarı, asıl sahibi olan belediyelere bırakmak, plan kavramlarına açıklık getirmek, "payü tapu" uygulamalarına son vermek, bölge planlamasına ilk kez yasal bir kimlik tanımak ve vatandaştan karşıhksız olarak alınacak "düzenleme ortaklık payı" adlı toprak bağışının miktarını çoğaltmak, yeni yasanın olumlu özellikleridir. Ama. imarda başarının başka önemli koşulları da vardır: KATIL1M ÖZENDİRİLMELİDİR Planların yapılmasında ve uygulanmasında, kentlerin asıl sahibi olan kentliye önemli görevler düşer. Halka, kendi planınm yapımma katılma hakkı tanınmayan yerlerde, yerel demokrasi kâğıt üzerinde kalır. İmar sistemimizin en büyük eksikliklerinden biri budur. Kentlinin eğilimlerine ters düşen en güzel planlar bile başan ile uygulanamaz. Boğaziçi Yasası'nın uygulanmasına kararh bir belediye başkanımızın, karşılaştığı tepkiler karşısında gerilemek zorunda kalması, halkın, planlamaya yardımcı olmasının önemini çok güzel anlatan canlı bir örnektir. Halkı planlama sürecine katmak, kent planlannı "kentsoylu ve seçkin mimar ve plancılann" yapmakta oldukları, planların halkın değil, onlann olduğu karalamasını da dayanaksız bırakır. Öte yandan, arsa spekülasyonu, imar planlanrun yozlaşmasının asıl sorumlusu olmayı sürdurmektedir. Dar gelirlinin konut sorunu ve gecekondu başta olmak üzere, imar politikalannın karşılaştığı ıvim darboğazlann temelinde arsa spekulasyonu yatar. Kentlerimizi gereksiz ölçüde yüksek yapılarla doldurmanın, gökdelenleri çoğaltma özlemlerinin. yollann, kaldırımların, parkların ve yeşil alanların alabildiğjne daraltılmasının arkasındaki "gizli el", arsa spekülasyonudur. Arsa iyeliğinden doğan bu güçlüklere ve demokratik bir tüze devleti olmarun yarattığı engellere karşın, İstanbul Belediyesi'nin, altyapı ve kanalizasyon işleriyle bağlantılı olarak yeşil alanlar yaratıp halkın hizmetine sunma çabalarını övünçle karşılamak gerekir. Ülkemizde toprak spekülasyonunun değişik bir türü de, normal ömrünü bitirmemiş yapıların, acımasızca yıkılmasıdır. Bu, ulusal servet kaybından başka bir şey değildir. İmar yasa ve politikalarıyla bu yıkıma bir sınır koymakta neden geciktiğimizi aniamak zordur. İmar Yasası'nda bu savurganlığı önleyecek bir hükmün yer almamış olması büyük bir eksikliktir. Bu konuya el atacak yöneticiler, kanımızca, Anayasa'nın 23. maddesindeki "sağlıklı kentleşme" hükmüyle, iyelik hakkının toplum yararına aykırı olarak kullanılamayacağını gösteren 35. maddesinden yararlanabilirler. BÖLGELER CANLANDIRILMALID1R Kentlerin ne kadar büyüyeceğini planlı bir denetlemeye konu yapmadıkça, imar sorunlarımıza kesin çözümler bulmakta da güçlük çekeriz. Atatürk'ün, Ankara'yı başkent yapmasının yarattığı tarihsel fırsat, nasıl Orta Anadolu bozkırında gelişmenin itici gücü olmuşsa, kentleşme ve imar sorunlanmızın çözümünde de, bölge planlaması yöntemlerinderi yararlanmak, nüfusun ülkede dengeli dağılışına önem vermek zorundayız. Bu amaçla, bölge planlamasına 25 yıl önceki canlılığının yeniden kazandırılması, devlete düşen bir görevdir. Ülkenin her yöresinde yaşayan halkın, hem kalkınma çabalarına katılmasını hem de gelişmenin nimetlerinden dengeli olarak yararlanmasıru, ancak bu sağlayacaktır. îmar Toplum tçîıtdîr Prof. Dr. RUŞEN KELEŞ Bir özelleştirme örneği olarak 2981 ve 3194 sayılı yasalarla oluşturulan teknik bürolarm, kendilerine verilen kamu hizmetlerini, kamudan daha iyi gördüklerini söylemek olanağı yoktur. Belediyeciler bu konuda görüş birliği içindedirler. Bu uygulama, yoksul gecekondu halkını, hizmette "pazarlık" yöntemini kullanmaya zorlayarak adaletli hizmet ilkesini zedelemiştir. Kaldı ki, belediyelerin, imar planı yapmak, yapı izni vermek ve yapı işlerini denetlemek gibi kamusal görevlerinin özel bürolara verilrnesinin anayasal sakıncaları da vardır. 1983 genel ve 1984 yerel seçimleri sonrası, ekonomik ve toplumsal yaşamda tam bir liberalleşme çağmın açıldığı dönemdir. Bu yenilik, kentleşme ve imar politikalarımızın da çerçevesini çizmiştir. Yeni dönemin dayandığı felsefe, toplumun çıkarlannın, bireylerin çıkarlan toplamına eşit olduğu varsayımıdır. îmar politikalanmıza da damgasını vuran bu anlayışa göre, toplumun, bireylerinkinden ayn ve ona üstün bir genel yararı olduğundan söz edilemez. Bireyleri mutlu ve gönençli kılan her şey, toplumu da mutlu ve gönençli kılar. Böylece, ülkemizde, Jean J a o ques Rousseau ve Jeremy Bentham gibi düşünüderin, "genel yarar" ve "toplumsal yararcılık" gibi göruşleri bir yana itilerek, Adam Smith'in, her şeyi oluruna bırakan düşıince sistemi toplum yaşamına egemen kılınmıştır. Kentlerimizin geleceği bakımından, 18. yüzyılın bu eskimiş kuralından daha zararlı bir kılavuz düşüniılemez. Kendi başına bırakıldığında hiçbir şeyin iyiye gitmeyeceğine en güzel örneklerin verilebileceği alan, hiç kuşku yok ki, kentleşme, imar ve belediyecilik konularıdır. Belediye başkanını ve muhtan bile atamayla işbaşına getirmeyi tasarlayan bir anlayıştan yeni uzaklaştık. Bu nedenle, imar planını merkeze onaylatmak zorunda olmayan yeni bir anlayışa varmış olmak, demokrasimiz açısından olumlu bir gelişmedir. Arıcak bunun yeterli olmadığı da kaçak konutlan, kaçak gecekonduları, kaçak fabrikaları ve kıyılardaki izinsiz yapıları yapmaktan, neredeyse bunları yapanlar değil de, imar kurallan sorumlu tutulur duruma gelmiştir. Liberal ülkeler de dahil dünyanın hiçbir yerinde, imarda disiplini sağlayan kurallardan ve yaptırımlardan dolayı, devletin vatandaştan özür dileyici bir tutum içine girHARCAMALARDA diği görülmemiştir. AKILCILIK imar konulan, günlük siyasal Belediyelere devletçe sağlanan kaygıların üstünde tutulmalıdır. kaynaklann arttınlması, sağlık 2981 sayılı yasa ile imar ve gecelı kentleşme için büyük bir fır kondu affının kapsamının genişsat yaratmıştır. Ama yeterli ge letilmesi, 3194 sayılı yasa ile Bolire sahip kılınmak, imarda ba ğaziçi Yasası'nın hemen hemen şannın koşullanndan yalnız bir yürürlükıen kaldmlmış olması, tanesidir. Kamu parasının, akıl19801983 döneminde atılan "kacı harcama kurallarına ve top mu yararına" adımlardan sanki lumsal önceliklere uygun olarak, bir "geriye dönüş" gibi görünmektedir. Oysa imar ve gecekonyasalar çiğnenmeksizin, büyük bir sommluluk duygusuyla kul du bağışlamaları, temeldeki solanılması da, gelir kaynakjarını runun nedenlerinden çok, sonuçartırmak kadar önemlidir. Örne larıyla u|raşmak anlamına gelir ğin musluklanndan ancak birkaç ve kesin bir çözüm değeri taşıgiinde bir su akıtılabilen bir mazlar. Bunlar, amaç değil, araçkentte, belediyenin "kaldırım tırlar. Araç olarak bile, her koseferberliği'" ilan ederek sokak şul altında geçerli olmayabilirler. larını renkli taşlarla döşetmesi, Bağışlamaları, yeni yeni bağışlamalann izlemesi kaçınılmaz olur. çağdaş şehirciliğin ekonomik akılcıhk ilkesiyle bağdaşmaz. Kaçak yapılaşmayı önlemek Bunun gibi bir belediyenin, ka için, kurallan gevşeterek imar dimu kuruluşu olduğunu unuta siplinini bozmak da bir çözüm rak, reklam parası olarak yüz olamaz. İmarda disiplin devlet milyonlarca para harcaması, he eliyle bozulursa, bir başka deyişsabı kolay verilebilecek bir dav le, imarda disipline gerek olmadığına devlet daha baştan karar ranış değildir. verirse; vatandaş, var olan kuralÖte yandan imar kurallarına lan çiğnemekte kendisini haklı ve planlara, vatandaşın işini güçleştiren bürokratik engel gözüy sayar. Bazı yapılar için olsa bile, le bakılmamalıdır. Günümüzde, yeni İmar Yasası'nın "yapı için açıktır. Özellikle küçük belediyeleri imar konularında yapayalnız bırakmak, hizmetin kendisi bir yana, yerel özerkliğe de zarar verir. İmar konularında, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı'nın tümüyle devre dışında bırakılmış olmasmın sakıncaları ortaya çıkmıştır. İller Bankası bölge örgütünün yetkileri genişletilmelidir. PENCERE ZoomL 30 KASIM 1986 Filmin Türkçe adı "Cezayir Sevdaları" idi. Frenkçe adı: Pepe 16 Moko. Yönetmen, o güne döğin rastlamadığım bir "numara'Y çocuk belleğime yazdı: Baş oyuncular, Charies Boyer ile Hedy Lamer.kenün Casbah adı verilan bataklık kesiminde karşılaşıyorlar ve birbirlerine şıppadak tutuluyortar. Y netmen o anı nasıl vurgulasın? İki aşık bakıştıklarında önu erkeğin gözleri bütün ekranı kapsıyor. Büyüleyici yada büyülenen bir anlam var bu gözlerde. Ardından kadının güzelim dudakları perdeyi boydan boya dokduruyor. Dudaklar çağnyı çıkanr ya da "evet" dercesine bir gülümsemeyte aralanryor, bir sıra inci diş görünüyor. Al sana bir sevda başlangıcı... Ama o yıllarda zoom (zum okunur) var mıydı? Yönetmen bu işi sanırım yakın plan çekimle kıvırmıştı. Zoom, Amerikanca bir sözcük. Odak uzaklığı değişebilen objektiflerte yapılan çekim numarasına zoom diyorlar. Bir anda seyirci ekran ya da perdeye yaklaşıveriyor; yonetmenin istediği nesne birden seyircinin gözüne giriyor. Bunu evde de yapabilirsiniz. Karşı duvardaki resme gözlerinizi dikerek hızla üstüne yurüyün. Resim birden büyüyecektir. İşte zoom!.. Ama insan gözünde, durduk yerde bakılan nesneyi büyütme yeteneği yok. Teknoloji bu işi çözumlemiş; hem şimdiki kameralar harikal istediğin an dürbünleşerek uzağı yakın ediveriyorlar. • Ne var ki insan gözünde olmayan yetenek beyinde var. Yalnız mekânda değil, zaman içinde yer alan kışileri. olayiarı, olguları bile "zumlamak" olanağımtz var. Bertrand Russell demiş ki: " Günoş bize mekin içinde, Napoleon Bonapart ise zaman içinde uzaktır." Beynimizle ister zaman, ister mekân içinde zoom yapabiliriz. Sinemada da "flash back" zaman içinde zumlama değil . mi? Oyuncu düşlemeye ya da anımsamaya başlayınca, (senaryo gereği) zaman geriye dogru kayar; geçmişi filmle birlikte yaşamaya başlanz. Düşünerek bu işi yapmak ise çok daha kolaydır. istersen artık toprak olmuş kişileri hayal et; istersen vaktiyle sevdiğin kadını gözlerinde canlandır, yaklaştır, uzaklaştır. Artık sen yönetmensin; tanıdığın tanımadığın herkes oyuncularındır. Onlan istediğin gibi oynatabilirsin; geçmişe doğru da gidebilirsin, geleceğe doğru da uzanabilirsin. Ancak duş ile gerçek, düş kurma ile anımsama arasında bir aynm olduğunu unutmal Düşlemlerini istediğince kurgularsın da gerçeği dileğince değiştiremezsin. Bir köşe yazarının elinde hem zaman, hem de mekân içinde zoom yaprna olanakları boldur. Yazann sinema yönetmeni gibi uğraşıp tertemesine, dekor kostüm, mekân aramasına, masraf etmesine de gerek yok. B*. yinsel gücüyle gerçekleştirdiği zoom, sözcüklerde eklemleşip, tümcelerde omurgalaşarak satır satır kâğıda dökülüverir. Ertesi günü yüz binlerce okur yazarla biriikte zoom yapacaktır. Ama neye zoom? İşte temel sorun bu noktada odaklaşıyor. Hangi oyuncunun hangi yanına zoom anlamlı olabilir? Holding babasını mı ekrana getireceksin? Grev nöbetçisini mi? Cumhurbaşkanını mı? Başbakanı mı? Yoksulu mu? Zengini mi? Oyuncuyu oturtacağın senaryonun kurgusu nasıl? İzleyeni uyutmak için mi zoom yapıyorsun? Bilinçlendirmeye mi çalışıyorsun? Aldatmaca mıdır düzenlediğin kurgu? Yoksa gerçeiğe mi zoom yapıyorsun? • Yazı, film, televizyon belirli amaçlara yönelik zoomlarta her gün milyonlann kafasını allak bullak ediyorlar. Televizyon ekranındaki zoom milyonlarca kişinin gözüne neyt sokuyor? Gerçeği mi zumluyor, yalanı mı? Bizim teJevizyonumuz Amerikan dizilerinin zumladığı yüz binlerce görüntuyü nasıl da acımasızca birbiri ardından devreye sokarak yurttaşlannın beynini makineii tüfek ateşine tutuyor? Bu ateş yağmuru attında hepimiz, uzun bir duvarın önüne dizilmiş idam mahkumları gibi yerlere serilmiyor muyuz? • Bu yazımda zoomu zumlamak istedim; cağımızın insanı büyük filmlerin zoomlarını seyreden, ama üçkâğıtçı yönetmenlerin numaralarına aldanmayan kişi olmalıdır diyorum. OKTAYAKBAL EVET/HAYIR Özallar Ölkesi mi? Binlerce kişinin pasaport hakkı gaspediliyor HAFTALIK HABER DERGİSİ "Atatürk'ten sonra en başarılı iktidar biziz." Bu sözö kim soyteyebilir? Ovüngeç Bay Özal! Bakıyor ki kinv senin belirii bir dost, yârân çevresinin dışında kendisini övdüğü yok, 'en iyisi ben kendimi öveyim' diye böyle yüksek perdeden konuşuyor. Atatürk'ten sonra en başanlı iktkJari.. Şu "başan" dedtği şeyleri bir bir gösterse de anlasak! Nerede başan? iç poütikada mı, dış politikada mı, halkımızın yaşam düzeyinin yüksetmesinde mi? Atatürk'ten sonra en başanlı iktidar!.. Böyle bir iktidan daha göremedik. Bay özal'ın iktidar süreci ise tarihe hiç de başanlı bir dönem olarak geçmeyecek. Başbakan yardımcılığı günlerinde Bay özal'ın yaretttğı banker olayı nasıl bir bağışlanmazyanılgı ise, 1983'teki kolay zaferinin ardından kurduğu ve bugune dek süren iktidan da akıl almaz bir aldatmacanın simgesi olarak anımsanacak... Bakıyorum, günden güne daha çok öfkeli bir kişi oluyor Bay özal.. Meclisteki muhalefet partileri anayasanın geçici 4. maddesinin kaldınlmasını istiyorlar. Gerekli 134 imzayı topluyortar. Ama ANAP buna katılmıyor! Bu partiden olup da SHP ile DVP'nin hazıriadığı önergeye imza koyan kişiter bile kınanıyor. öte yandan Başbakan bir demokrasi tutkunu olarak bilinmek istiyorl istiyor, ama AP'nin ve CHP'nin eski liderierinin yeniden politika sahnesine çıkmamaları için elinden geleni de yapryor. Cumhurbaşkanı ve Körtsey uyeleri bile bu geçici maddenin kakjınlmasındasakıncagormediklerini bildiriyorlar, ama Başbakan direniyorl Oysa Özal'a düşen bu işin öncülüğünü yapmaktı. Ama biliyor ki on yıl süreyie polrtika dışına ıtilen eski liderler, özellikle AP lideri kendtsinden üstün niteliklere sahiptir. Halkı uyutmakta, aldatmakta, iri sözlerle demokrasi öncülüğü yapmakta, meydan gösterilerinde büyük kalabalıklann ilgisini çekmekte, butün bu atanlarda Özal'ı geride bırakacak beceridedir. AP, yani şimdiki DYP, Bay Özal'ın ANAP'ını ilk seçimde büyük ölçüde sarsabilir. öyleyse askerlerin koyduğu, ama yine askerlerin kaldınlmasında sakınca görmediği yasaklara sıkı sıkrya sarılmalı... Böylece hiç değitee 1988 seçirnlerinde de ortalıkta yalnızca ANAP görülmeli, Özal görülmeli, AP lideri hukuksal haklanna kavuşmuş bir güçlü kişi olarak karşısına çıkamamalı... Neyin hesabım yaptjğı da çok açık. Bu yüzden ne denli dirense de boş. On yıllık, beş yillık siyaset yasaklan ki zaten anlamsız, gereksiz bir durumdu en kısa sürede kakjınlacak, ANAP da, Ozal da demokrasi yanşmasında herkes kadar hak sahibi olacak, onu bunu engelleyerek, yarışı kolaviıkla kazanabilme olanağını 1983'teki gibi bulamayacak. • Sayın Başbakan'dan söz ederken bir de şunu eklemek isterim: Eşi, kızı, anası ile hemen her gün kamuoyu karşısında yer alan bir politika liderini bugüne dek görmedik... Gazeteler, TV'ler, radyolar, gün geçmiyor ki özal'ın kızından, damadından, oğlundan, karısından, şimdilerde de anasından söz etmesin! Bugüne dek pek çok başbakan gelip geçti. Hiç birinin kızı, anası, oğlu, karısı Bay Özal'ınkiler kadar kamuoyu sahnesine çıkmadı. Bayan özal bir bakan gibi gider, toplarrtılar yapar, söylevler verir. Kızı, damadı ile ilgili haberler, söyientiler sutunları doldurur. Dorken bir de anne özal çıktı karşımızal.. Atatürk döneminin öğretmeni Bayan Hafıze... Her 24 Kasırr^ da bu yaşlı öğretmeni TV'lerde, gazeteierde görüyoruz. 0 acayip giysisi ile hemen her yerde, hem de en önde, baş koşede görünüyor. Sormak ist'ıyorum, Atatürk döneminin başka bayan öğretmeni yok mu? ANAP iktidannın, dolayısıyla Bay Turgut özal'ın politika yaşamı sona erdi erecek. Bunu ilk genel seçim kesinleştirecek... Ama yerine gelen Bay özal'ın eski 'amiri' olunca bir şey değişmiş mi olacak? Hayır, kaldığımız yerden o eski filmi yeniden izlemeye başlayacağız! Ta ki, solda yer alan güçler, partiler, politikacılar akıllarını başlarına toplayıp ulus yararına, toplayicı, birleştirici bir eylemi gerçekleştirinceye... SAKINCALIYA GECİTYOK SAKIMCALIYA GKİT YOK Pasaportzedelerin ağzmdan kısıtlanan seyahat özgürlüğü: Kiraz Perinçek, Mehmet Ali Sebuk, Rüçhan Çamay, Çetin Özbayrak, İhsan Sabri Çağlayangil, Mehmet Ali Aybar, Şerif Gören, Yalçın Küçük, Aziz Nesin, Genco Erkal, Selda, Haluk Gerger, Timur Selçuk, Halit Çelenk, Can Yücel, Yehova Şahitleri... ARANIYOR Türkiye, çocuklarını öldürülünce hatırlıyor Çocuk mahkemeleri unutturuluyor Hasan Celal Güzel: ''Birleştiricilikten vazgeçmedim" İnci Baba: Çalandan hissemi alacağım" Ron Atkinson Türk futboluna yarar mı? Doğanctlar YokuçuÜskudar 333 06 18 Cuma 18.30 CteslPazar 17.00 • » l korVunç olvt Oa bu ol«6«nu«Cı o«n«ytonn ol*Oanl*»nwiMlır VukA> lxn, bu yünton yvgılanmaK latematctsdır Yargı'nın Banş Yılı'no» oynanması. b*nc« bu yüzden onamlı, «m*ml( " C « « Ç*p«n CUMHU RIVET VARIM "Yargı. ajı*ılag»lm4a tur oyunlardan degıl Zater Dıoer, seyırcryı en az anlatılan Aykü denlı '»asırtan bır oyunculuk sunuyor Vukhov oy*üsunü •beynioir1 «uzgecındert gecırerek anlaıryor Kıl p«yı dengetor üetune kurOugu oyunculuk dızgeeını ( M U n m l bu yonde saamaz btr düzen içinde çaHftınyor Bızın Tiyaıro. Yargı yapımıyla odün»uz' tryalronun ozv«rl bır örnegım sunuyor" Ayeegfll Yukaal CUMHURİYET "Z«ter Dıper'h otaganüstu oyunculuguyl» guçtenen Collına'in oyunu " ULUS Ankarada AST'u Yarg, gyununu ızledım basm gecesınde Bır buçuk saat boyunca solujumuzu keaerek ızledik Ara da yok oyunda Bızden sonrakı bır aksam, bır kadm hıçkırar«k dısan fırtanış sonra bayılmıı" MusOfı Ek7n«kçl CUMHUMVET Savaaın tum acımaaızlıgı ile aergılendıoı oyun" OOSTERİ ZjJer Dıper'm dramaSık oyunculuk tarzının mükemmel bır ornegmı verdigı so( etmın kuçuk parmafltna kadaı Butun vücudunu » sesmı ustaca kullanarak. yakalayıp kavraa.gı seyırcryı 90 daloka boyunca sotuK keserek ızleltıgı Yargı'y ou nef» nyatro metnını «• vırtuoz oyunculuk Böstensını kaçırmayın Engto Artlıç MOKTA Vukhcv'un 60 günlük tulsaklıgının güncesını Zaler Oıper neredayse trans halıne gırarek yorumluyor Onun Vukhovun agzından anlattıklanm sotugumuzu tuiarak v» aynı Ouyejiık düzlemın» ulaaarak ıziıyoruz " TaNr Ozçeltk MİLÜYET SANAT Oehşel veıicı g&runümlen v« ooyutlanyia savaaın yargılanmaaı" GOKYUZU Bır yandan Vuknov j . bır yandan da kendisini yargıiayacaktır seyırcı Bıreysel suc. topkjmsal sonjmluluk uzenne düsunece» sayasın kortunclugunu. acımasızlıgını yasay»cak1ırM Ykfar llkMvaş HÛRRİYET Collıns'ın Yargı'sında, tıyatro vırtuozu bır Zafer Dıper 90 dakıka boyunca. savasın acımasızlıgını vurgulayan bır resDal verıyor R*yman Eray HAYAT Dıper. Yargı'da. oyunü hazıriayısı yorumu ve sunuşuyla, insan beiiegıne sureklı m»n yumrukia' gıbı Bans Yıl. nda' Son derece etkıleyıcı bır olay Gorulesı nutla gıdıiesı Dır oyun Yargı Hayıtl Asılyuıcı Yarg. da ınsarılık sorgulanıyor" MİLLİYET Paul Simon "Graceland" ve ırkçılık BUCÜN CIKTI İBRAHtM EREN 8.5.1984 tarihinde evinden çıkmış, bir daha dönraemiştir. Akli dengesi bozuk olduğundan hayaundan endişeliyim. Görenlerin insaniyet namına haber vermelerini rica ediyorum. ANNESİ: HAMtDE EREN H M Evkat Mmh. Suıama Odalan Sk. No: 35/10 Yedlkuk/İST. TEŞEKKUR Kızımız NURDAN ÇAGATAVı kısa sürede saglıgına kavusturarı ve hastalığı süresince yakın ilgi gösteren Prof. Dr. DİNÇER UÇAK ve Dr. ERDAL EMİN'e sonsuz teşekkOrleri borç biliriz. DtLAVER AİLESİ HAVA KUVVET KOMUTANLIĞI MUVAZZAF SUBAY OLARAK F16 PROJESİNDE ÇALIŞACAK BİLGİSAYAR MÜHENDİSİ ALACAKTIR 1. 926 sayılı TSK Personel Kanununun 14. maddesi geregince muvazzaf subay yetiştirmek üzere BlLGtSAYAR mühendisi alınacaktır. BİLGİSAYAR Muhendisleri F16 projesinde çalıştırılacaktır. 2. İSTEKLİLERDE ARANACAK NİTELİKLER: a. Turk vatandaşı olmak, b. Sabıkasız olmak ve yapılacak güvenlik soruşturmasından olumlu sonuç almak, c. Sivil ve askeri okullardan herhangi bir nedenle çıkartılmış olmamak, d. En az 4 yıllık fakulte öğrenimini İYİ veya PEKIYİ derece ile bitirmiş olmak, e. Düzeltilmemiş nüfus kaydına göre müracaat tarihinde; lisans öğrenimini tamamlamış olanlar için 30, lisansüstü öğrenimini tamamlamış olanlar için ise 35 yaşmdan bü>ük olmamak. (lisansüstü öğrenime devam edenlerin başvurusu kabul edilmeyecektir.) f. Fiziki özellikleri bakımından subay olma şanlannı tajımak, g. Kendi hesabına öğrenim yapmış olmak, (herhangi bir kuruluşa yükümlü olanlann başvurusu kabul edilmeyecektir.) i. Yapılacak mülakat ve mesleki sınavda başanlı olmak 3. MÜRACAAT İÇtN tSTENEN BELGELER: a. dilekçe (hangi sınıfta muvazzaf subay olmak istenildiği belirtilir ve dilekçeye bir sınıf yazılır.) b. Yetkili makamlarca onaylanmıs nüfus kâğıdı sureti (I adet resimli.) c. Adli sicil raporu (müracaat tarihinden en geç 3 ay önceye kadar alınmış olanlar kabul edilecektir.) d. Noterden onaylı diploma sureti veya okul çıkış belgesi (Diploma veya okul çıkış belgelerinde mezuniyet derecesi bulunmayanlar bunu belgeleyeceklerdir.) , e. Yedek subay terhis belgesi sureti (yedek subaylık hizmetini bitirenler.) 4. MÜRACAAT: Hava Kuvvetleri Komutanhğı Personel Başkanhğı ANKARA adresine 3. maddede belirtilen belgelerle, en geç 22 Aralık 1986tarihine kadar komutanlıkta bulunacak şekilde bizzat veya posta ile yapılacakıır. Halen yedek subayhk hizmetini yapmakta olanlar ile Silahlı Kuvvetlerde görevli memurlar bağlı oldukları komutanlık kanalıyla müracaat edebilecetderdir. 5. Mülakat ve sınav tarihleri, müracaat edenlerin adreslerine ayrıca bildirilecektir. Basın: 32063 FULL FURNISHED FLAT IS FOR RENT Plase Call Vedat Verter from 150 14 26 (918) 168 34 97 M.T.A. GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDEN Genel Müdürlüğümüzce, a) İş eldiveni b) Emniyet kemeri c) Baret ihale ile kapalı zarf usulüyle yapılacaktır. 1Bu işe ait bilgi ve idari şartname Ankara'da M.T.A. Genel Müdürlüğü AlımSatım Şube Müdürlüğü'nden, Istanbul'da M.T.A. Trtibat Bürosu Satınalma Müdürlüğü Cihangir Kazancı Yokuşu Lütfiye Apt. No: 76 Beyoğlu/İSTANBUL adresinden ücretsiz temin edilebilir. 2İstekliler, kapalı teklif mektuplarını en geç 9.12.1986 günü saat 16.30'a kadar 5155 adet iş eldiveni (86/20lOl 18 adet emniyet kemeri (86/94O915 adet baret (86/94C) rumuzlanyla genel MüdürlüğümüzGenel Haberleşme Şube Müdürlüğüne elden veya PTT ile gönderilmiş olacaktır. 3Postadaki gecikmeler ve telgrafla, telefonla yapılacak teklifler dikkate alınmayacaktır. Şartnameler isteklilere müracaatlarında elden verilecektir. 4Bu işe ait tahmin edilen bedel; a) İş eldiveui için 5.670.500. TL. b) Emniyet kemeri için 1.298.000. TL. c) Baret için 3.019.500. TL. Bu fiyatlara KDV dahildir. 5Bu işe ait geçici teminatlar: A5 İş eldiveni için 170.115. TL. b) Emniyet Kemeri için 38.940. TL. c) Baret için 90.585. TL.si olup, Oda Sicil kayıt belgesi ve imza sirküleri olmayan firmalann teklifleri dikkate alınmayacaktır. 6Teklif mektuplaıı firmalar huzurunda 11.12.1986 günü saat 10.00'da ihale komisyonu ıarafından açılacaktır. 7Genel müdürlüğümüz 2886 sayılı yasaya tabi olmayıp ihaleyi kısmen veya tamamen yapıp yapmamakta, dilediğıne yapmakta serbesttir. İlanen duyurulur. Basın: 32565 TERS ADAM BARLAS ÖZAR1KÇA Habora Yaytnlan/Say Dağıtım Roman SAYIN DOKTORLARIN DtKKATİNE Teşvik belgeli özel yeni hastane, ilave tesis, teşhis laboratuvan veya röntgen laboratuvarı kurmak isteyenlere temin edilir. Atun MedizinTechnick DeutzKalkerStr. 124, 500 Köln 21. VV.GERMANY Tel: 9.9.49.221.881 350 Tlk. 887.3747 Istanbul îrtibat: Sadaş A.Ş. Tel: 146 52 97 bosfor turizm ISTANBULLONDRA Bütün Avrupa şehirleriyle bağlantılı muntazam otobüs seferleri. İstanbul: Mete Caddesı No U TaksımTel. 143 25 25 Ankara: Adem Yavuz Sokak No'3/1 Kızılay Tel: 34 47 40 PLAN, PROJE ve MALZEME
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear