Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CVMHURİYET, 10 Mays 1 9 « ,ıe oca» ı949a/asnaa Israıl ArafJorduiann n orta l fcarçı savâştı Bu ao n e l&raıibie< T « AvıvKuOus yoiun yanoMn aclılaı K.y. boyufica uzanan ovantr oenelı">tnı eıe g»çır<Me* Lubnan ı*e Sunye ara&naa B>r oafna* gOı gorunen yukarı GaMe ozernoetu eQBnıent*ler n pMıstrdıM' Mısırtıları N«Caf'ton ÇıfıvTTılar Ancak KudüsleMı E » ı ş e " ( de 26 KASIM 1986 POLTTIKA VE OTESI MEHMED KEMAL Daha kibar olsun diye midir, yoksulluğun adını kimileri geçim sıkıntısı diye anarlar. Bal gibi yoksulluk işte, hiçbir zaman geçim sıkıntısı değil. Bir şey söyieyeceksek, adını doğru dürüsi koyalım, kibarlık olsun diye saptırmayalım. Geçim sıkıntısından geçümez, pahalılıktan durulmaz bir ülkede yaşıyoruz. Kimse de eskisi gibi sesini çıkarmıyor. Ne oldu bize, bunca duyarsız mıyız? Eskiden azıcık pahalılık olsa tencere, tava yollara düşerdik. Ya şimdi, her şeyi doğal sayar olduk. Askeri bir rejimin gölgesine sığınarak siyasal iktidar her türlü fiyat artımını yapıyor. Ama askeri rejimin gölgesi eksilir gibi oldu, boyuna bu zamlar niye? Bir daha askeri rejim gelir diye korkudan ses çıkaramaz otduk. Zam şampiyonu ile onu başımıza bela eden arasında geçmiş bir olayı Emin Çölaşan, Nuri Bayar'ın ağzından anlatıyor "... 1980 yılı haziran veya temmuz ayındayız. Bakanlar Kurulu'nda buğday alım fiyatlarını konuşuyoruz. Turgut Özal da Başbakanlık Müsteşan olarak toplantıda. Demirel, 'Buğday fiyatı ne olsun?' diye sordu. Özal da, 'Altı lira iyidir' dedi. Yani Toprak Mahsülleri Ofisi altı lira verip köylüden bir kilo buğday alacak. O sırada Demirel'in sinihendiği ve kızardığını gördük. Hemen ardından Özal'a sordu: 'Bugün serbest piyasada buğday kaça?' Turgut Bey, 'Dokuz, on lira...' diye yanıt verdi. Demirel dedi ki: 'Kardeşim, serbest piyasada on lira olan buğdayı sen çiftçiden altı liraya nasıl alacaksın devlet olarak? Çiftçi bu fiyata satar mı ürününü?' özal da, meselenin 24 Ocak Kararları'yla, para arzıyla, sıkı para politikasryta ilgili yönlerini falan anlatmaya çalıştı. Sanınm yedi buçuk liraya kadar çıkardı buğday fiyatını... Bu noktaya gelince Süleyman Bey, 'Bakanlar Kurulu aydınlanmıştır. Buyurun siz dışan çıkın. Biz meseleyi görüşeceğiz' dedi. Özal çıkınca, Demirel bir karamame istetti. Buğdaya on lira fiyat verdi. Hatta bu sırada içişleri Bakanı Orhan Eren Süleyman Beye dediki, "Beyefendi, Turgut Bey şimdi herhalde istifa eder.5 Çok iyi hatırlıyorum, Süleyman Beyde, 'Kendi bileceği iştir' demişti." Turgut Özal, Orhan Eren'in sandığı gibi kuruldan dışan çıkarılışını bir onur sorunu yaparak istifa etmiyor. Süleyman Beyin söylediği gibi, 'kendi bildiğini" okuyor. Yani her şeyi bir beklentiye bırakıyor. Eğer o zaman, bu dışan çıkarılmayı bir onur sorunu yapıp, Başbakanlık Müsteşarlıgı'ndan da, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşar Vekilliği'nden de istifa etmiş olsaydı, 12 Eylül'ün getirdiği nimetlerden yararlanabilir miydi? Pabuçlan kapı önüne konan misafirin bundan istiskal çıkar' dediği gibi, kapı önüne çıkarılan müsteşann bundan istiskal çıkarmaması acaba bir bildiğı olduğunun kanıtı mıdır? Çünkü hatırladığım bir olay daha var, 24 Ocak Kararları hukumetçe alındıktan sonra, ya da alınma arifesinde Süleyman Bey, "Şunları git, askerlere anlat Turgut!"diye müsteşannı görevlendiriyor. Neden bakanlardan biri değil de müsteşar? Belki Süleyman Bey'in de o günlerde kimseye çrtlatmadığı bir bildiği vardı, kim bilir? Bugün el biriiği ile zamlardan yakınıyoruz. O günlerde 70 lira olan doların 80 liraya çıkışını kınıyorduk. Bu satırları yazdığımız günlerde dolar 750800 liradır. Kaç katı olur acaba? Her gün birkaç lira dolara binmektedir. Buna paraiel olarak da fiyatlar her gün artmaktadır.' Piyasada ne arasan bulunuyor' diye öğünenler var. Piyasada ne arasan bulunuyor da, çepte para olmadığı için alınmıyor. Cep delik, cepken delik... Mallar da vitrinlerde müzelik... Her şey şiştikçe şişiyor, fiyatlar büyüdükçe büyüyor... Şişen fryatlara, azan kârlara baktığımızda artık küçük kazançların tadı kalmadığını söyleyenler var. Banker iflaslanndan banka iflaslarına, ordan da kaynlan tüccar iflaslarına doğru akın akın ilerliyoruz. Bu arada yakınlar, hısımlar, akrabalar şişiniyormuş, ne gam!.. İş bilenin, kılıç da kuşananındır. Bakalım scnu nereye varacak? TOPRAKTA Cengiz Çandar 4 Yahudilerin lideri Eleazar BenYair, durumun ümitsiz olduğunu, GeneraJ Flavitıs Silva komutasmdaki 15 bin Romalı askerin, Masada'yı ele geçireceğini farkedince, taraftarlarına döndü ve "ölelim" diye bağırdı, "Düşmanlanmızın elinde köleleşmeden, bu dünyadan kanlanmız ve çocuklanmızla özgurlük içinde aynlahm." Erkekkr karılarını ve çocuklarını kılıçtan geçirdiler. Daha sonra kanlı kılıçlannı birbirlerine sapladılar. Son canlı kalan savaşçı, sarayı ateşe verdi ve üzerine çöken yapının aJtında o da bu dünyayı terk etti. Romalılar, iki yıUık bir kuşatmanın ardından Masada'ya girip daha el sürülmemiş yiyecekler ve su rezervlerini göriıp, tek bir canlı bulamayınca durumu anladılar. Yahudiler kendilerini yok etmişlerdi. Susuzluk ve açlıktan ötürü değil. fmanlarına ve ideallerine tutkulanndan ötürü. Kuşaklar boyu Masada, Yahudiler için kuşaktan kuşağa anlalı Durmadan Şişinenler ' Haztran '9*8\ ile usım 1948 arastrrti Israıl'm «hnegoctı \ Hazıran 1946 ıW*. ocak '949 ârasında terai « I I LATRUN'DA YEMİN Bir Israil askeri Latrun 'daki ytmin töreninde. Latrun tsraillilerin büyük kayıplara rağmen "tekrar tekrar saldırmasını"' simgeliyor. "MASADA ASLA DÜŞMEYECEK" tki bin ytl önce Roma kuşatmasında intihan seçen Masada, bugünkü israiUilere direnme, inrihar, bağnazbk, kahramanhkla kanşık duypılar veriyor. Masada'da satılan tisörtlerde "Masada bir daha asla düşmeyecek" sözleriniokumak mümkün. Bu aynı zamanda Israii'in bolgede tutunma sloganı. 19491967 &ras<rKla Isratll Öevtobntrt Smırtan (Arapiar bu yocuıMKM») İki bin yıllık efsane: Masada lan yarı efsanevi bir öykü oldu. Masada, Romalılara karşı yaklaşık 2000 yıl kadar önce ayaklanan Yahudilerin son direnme mevzii idi. Buraya sığınarak direnenler, Romalıların eline geçmektense, kendilerini yok etmeyi yeğlediler. Şimdi 2000 yıl ardından bugünün Yahudileri için bir vakar ve boyuneğmezlik simgesi olarak selamlanıyor. Israil Ordusu'nun belkemiği olan zırhlı birlikleri eğitimlerini tamamladıktan sonra Masada'ya gelerek yemin ediyorlar: "Masada bir daha asla düşmeyecektir." Masada, aynı zamanda kendini yok etme ya da intihar güdüsunü ifade eden bir kavram olarak geçti. Bu tür gariplikler gösteren insanların Masada kompleksinden mustarip olduğu söylenir. Masada, bir hasta ruhun ifadesi midir, yoksa bir kahramanlık destanı mı? Bu sorunun kesin ve yalın bir cevabı bugün Israil'de hâlâ verilebilmiş dcğil. Kudüs'ten aynlıp, Judea Çölü'nün insana geçtiği her kanşın dinle, dinlerle, dinsellikle tütsülenmiş olduğunu hissettiren çırılçıplak boz tepeleri ve kayalıklanndan süzulerek, yeryüzünün en alçak noktasına, ölü Deniz'e doğru iniyoruz. Sola yani dünyanın en eski şehrine, İsrailoğullarının Joshua kumandasında Filistin topraklannda ilk ele geçirdikleri Jericho'ya (Eriha) sapmadan, sağa kıvrılındığında yaklaşık 45 dakikalık bir sevahat, ölü Deniz'in yanıbaşında Masada'ya ulaşmaya yetecektir. Blz de öyle yapıyonız. Bugün tüm nüfusu füistinli Arap olan, işgal altındaki Jericho'ya girmeden, Yahudi onuru Masada'ya gidiyoruz. Masada, batısında Batı Yakası'na uzanan Judea Çölü'nün dağlanndan derin bir vadi ile koparak tecrit olrnuş, yalçın bir kaya kütlesinden oluşan bir dağ. Teleferikle çıkılan tepesinden muhtesem bir manzara seyrediliyor. Doğu yönünde, sadece birkaç kilometre ötede ölü Deniz (Lut Gölü). Ölü Deniz'in en daraldığı nokta Ürdün topraklarını Filistin topraklarına daha da yaklastırarak enfes mistik manzarasıyla gözümüzün önünde. Israil insamnın toprak üzerinde hakkı bulunabileceğini savunabilmek mümkün değil. 14 Mayıs 1948'de David BenGurion'un okuduğu ve tsrail Devleti'nin ortaya çıktığım tüm dünyaya duyuran Kuruluş Bildirisi şu kelimelerle donanmıştı: "Israil Vatanı (Eretz tsrail) Yahudi halkının doğum yeridir. (Yahudilerin) manevi, dini ve siyasi kimliği burada biçimienmiştir. Devletini burada kurdu ve ulusal ve evrensel önemdeki kültürel degerleri burada yaratarak dunyaya ilahi Kitaplann Kitabını sundu... Vatanından zorla süriilmesinden sonra, halk, darmadagın ya^amı boyunca onunla (vatanıyla) iman bagını korudu ve dua etmekten, ona geri dönmeyi umut etmekten ve orada sivasi özgüıiiigüııü yeniden kunnaktan hiçbir zaman vazgeçmedi." Galiba, yeryüzünde ve tüm insanhk tarihinde Yahudilerden başka hiçbir insan topluluğu yok ki, din, ulusal kimlik ve belirli bir toprak parçası bu kadar iç içe geçmiş, özdeşleşmiş ve eş anlam taşıyor olsun. Israil propaganda broşürlerinde Filistin adının Yahudi Vatanı'mn sayısız işgalcilerinden biri olan Romalılar tarafından bu topraklara verildiği ısrarla belirtiliyor ve topraktan Eretz Israil olarak söz ediliyor. Yani 4000 yıllık Israil toprağı ya da Israil vatanı. Şlomo Marom, bu bağlamda, ABD'ye de sonsuza dek bel bağlanamayacağına işaret ederek, yarınöbür gün Israil'in ABD için değerini yitirebileceğini söylüyor. "Evet, şu sırada Amerikalılarla en iyi dönemimizi yaşıyoruz, ama her zaman aynı gönişlerimiz yok. Bizinı kaygılanmızı anlamalarına rağmen, ABD'nin gözünde hep ve her zaman aynı onemi korumayabiliriz. Her zaman aynı görüşleri paylaşmıyomz üstelik. O nedenle, İsrail'in, ABD'nin Ortadogu'daki polisligini yapması düşunülemez." Yani, Israil, Ortadoğu'da kalıcı olmak, kabul görmek, tanınmak zorunda ve ihtiyacında. En büyük sıkıntısı burada düğümleniyor. Israil askeri istihbaratının eski yetkililerinden olan Şlomo Marom, İsrail'in ortaya cıktığı dönemin şimdiki dönemden farkhhğını anlatıyor: "1950'lerin, 1960'lann donemi, yani Nasır'ın döneminde Arap dünyası. emperyalizme ve sömürgecilige karşı mücadele içindeydi. O dönemde biz Arapiar için her şeyiyle farklı, bünyeye yabancı, adeta viicuda dışarıdan organ nakli gibi algılandık. fsrail'in çevresindeki ilk halka, Arap halkasıdır. Daha geniş halka İslam halkası. tsrail, bir Arap ve İslam denizinin ortasında bir tümör gibiydi. Dolayısıyla, ortadan kaldınlması gerekiyordu. Ancak, bugün Arapiar çok daha öncelikli sosyal. ekonomik ve ideolojik sorunlarla yüz yüzeler." Bu dramatik donerhsel farkhhğa rağmen, Marom'da, İsrail'in varlığını kabul ettirme, ya da madalyonun öbür cephesinde duran Filistin sorununu çözmek için umut işaretleri bulunmuyor. Şlomo Marom, Araplara boyun eğdirilecek yeni bir savaşın da çözüm yolunu açamayacağı kanısında. "Eger savaştan muzaffer çıksak bile, bunu siyasi sonuçlara dönüştüremeyiz. Her İsrailli bunun farkında" diyor. Yeni bir savaş, çözüm yolunda çözüm değil. Peki, barışa ulaşabilmek, İsrail'in de en büyük sıkıntısı olan tanınmayı ve kabulü sağlamak için İsrail'in daha esnek, daha tavizkâr olmasına ne dersiniz? Tam bu noktada, yine 2000 yılın ötesine uzanan kuşkular, Israil insamnın ne kadar antik tarihle birarada yaşadığı ortaya çıkıveriyor. Marom, "Tarihte iki kez süruldük" karşılığını veriyor, "Bu sefer işi sıkı tutacagız." Yani, bir kez daha, bir anlamda "Masada bir daha asla düşmeyecek." Bir akşam yemeği masasında Prof. Amnon Cohen i!e hararetli bir M.S. 73'te Roma kuşatmasında intihar eden Yahudiler bugün tsraiVin topragı koruma tutkusunu simgeliyor Israil zırhlı birliklerinin yemin töreni 1986 yılı ekim ayında Masada'dan Latrun'a kaydmİdı. Bu aynı zamanda îsrail'in artık savunmadan saldırıya yönelen motivasyona sahip olması demekti. îsrail'in zırhlı birliklerinin ilk öncüleri 1948'de Kudüs'e giden yolu açmak için yuzierce ölü vererek Latrun'a (kenti alamamalarına rağmen) "tekrar tekrar saldırmışlardı." Teleferik sürekli işliyor. aşağıdaki düzlükten tepeye, tepeden düzlüğe turistler gidip geliyor. Birçoğunun üzerinde hediyelik eşya satan dükkânlardan satın alıp üstlerine geçirdikleri tişörtler ve tişörtlerin üzerindeki yazı: "Masada bir daha asla düşmeyecek.'1 Davit Granit, "tsrail'i. İsraillileri anlavabibnek için, Masada'mn bizler için ifade ettiği anlamı iyi kavramak gerekiyor" diyor. David Granit, Israil Dışisleri'nın "Türksever" kesiminden. Şimdi Dışişleri'nin Mısır ile ilgili bölümünde çalışıyor. Türkiye, Israil ile diplomatik ilişkilerinin düzeyini düşürdüğünde, Ankara'daki sefaret binasını "hafifletmek" ona düşmüş. Türkiye'de geçirdiği yılları yasamının olurnlu anıları olarak saklıyor. David Granit ile üç gün birlikte olacağız. Masada'dan sonra boydanboya Ürdün Nehri Vadisi'ni Jericho'dan başlayarak kuzeye tırmanacağız. Tiberias Gölü'ne dek. İsa'nın mucizelerini yarattığı topraklardan daha yukanlara, Golan tepelerine ve Lübnan sınınna çıkacağız. Galile bölgesinden sonra Akdeniz'e kıvrılacağız. Akka'yı ve Hayfa'yı görüp birlikte TelAviv'e inecegiz. Görüşleri hayli "şahince" Granit ile üç koca gün sürecek "çekişme"miz Masada'da başladı. "Masada, Yahudiler için trevmatik bir etkiye mi sahip? Malum, Masada kompleksi bir intihar psikolojisidir" diyecek oluyorum. Granit, Masada'mn Yahudiler için birden çok anlam taşıdığını anlatıyor. Masada'da bağnazlık var. İntihar var. Yok olmak var. Kahramarüık var. Direnme var. Meydan okuma, boyun eğmeme var. Ama önemüsi, Davit Granit'e göre, "Yahudiler için bugiine bırakUgı dersler var. Masada bir daha asla tekrarlanmayacak. Tekrartanmamalı." Bunun anlamı, Îsrail'in toprağa sımsıkı tutunması. Ve Israillilerin toprakta sımsıkı tutunabilmeleri için çok ama çok güçlü olmaları. Nitekim, Masada'mn bu karmaşık anlamı ve îsrail'in güçlü olma ihtiyacı, Masada'mn "bir kez daha duşmesine" yol açtı. Bu yılın ekim sonundan başlayarak Israil zırhlı birliklerinin eğitimlerini tamamIayan askerleri artık ellerinde mesalelerle Masada'ya tırmanıp yemin etmiyorlar. Zırhlı birliklerin yemin töreni Kudüs'e 35, Tel Aviv'e 25 kilometre uzaklıktaki, Tel AvivKudüs karayolu üzerinde stratejik bir yerde bulunan Latrun'da yapılmaya başlandı. Zırhlı birliklere Masada'mn M.S. 73 yılındaki inatçı Yahudi savunmasıyla sergilediği örnek elbette yine anlatıldı, ama artık yemin töreni için Latrun'un daha yakın tarihe ait simgesel önemi vurgulandı. Masada'mn her ne kadar kahramanlık ve özgurlük için direnmek gibi mesajlar taşıyorsa da sorunların intiharla çözütaıesi gibi pek de onaylanamayacak mesajları da içerdiği inkâr edilemiyor. Oysa, Latrun, Yahudi geleneğinde çok daha geçerli olan bir baska karakteristiği, insanın kafasını bir taş duvara vurmasını simgeliyor. I948'de Latrun'da olan buydu. İsrail'in tarihindeki ilk zırhlı muharebeleri Latrun'da cereyan etti. Kudüs yolunu açmak için İsrailliler I948'de Arap Lejyonu (Ürdün ordusunun öncülü) tarafından tutulan Latrun'a umutsuzca art arda saldırdılar. Çoğunlugu Hayfadan karaya çıkan ve eline silah almamış Yahudilerden alelacele oluşturulan birlikler yüzlerce kayıp verdiler ve Latrun düşmedi. Latrun, Îsrail'in bir askeri dev olarak ortaya fırlayacağı 1967 savaşında nihayet Îsrail'in hâlâ nerede bittiği belirsiz sınırlarına dahil edilecekti. îsrail'in ihtiyat generallerinden, eski Zırhlı Kolordu Komutanı Moşe Peled, "Latrun'da yeni egitimden geçmiş askerlere saJdın emri verildi. Ve saldırdılar. saldırdılar ve saldırdılar. Tekrar tekrar saldırdılar. Latrun'un simgelediği iste budur." Yani, Îsrail'in dolayısıyla Yahudilerin artık savunma ve intihar psikozundan çıkıp, saldırı dönemine geçebilecek erginliğe kavuştuğu anlaşılıyor. Zaten bir îsrail gazetesinde yer alan şu satırlar bu muazzam dönüşümü anlatmıyor mu: "(Yemin töreni yerini) Masada'dan Latrun'a kaydınnanın ardındaki pragmatizm ne olursa olsun, Zırhlı Kolordu kendi kısa ama >oğun yaşamış kuşagının, anük tarihe başvunnadan, saflanna yeni katılanlar için örnekler ve motivasyon saglayacak yeterii bir tarihe sahıp olduguna kesınlikle manıyor." Antık tarih, Israil halkının Filistin topraklarında bugünkü varlığını meşru kılabılmek için zorunlu bir müracaat yeri. Başka türlü Tel Aviv Universitesi'nde "terorizm uzmanı" sayılan Dr. Ariel Merari'ye göre İsraU'in kurulusu Yahudilerin 20. yüzyılda yaşadıkları iki spazmın sonucu: tlki, 1. Dünya Savaşı ertesinde tngiltere Dışişlen Bakanı Lord Balfour'un Yahudilere Filistin'de bir yurt vaadinde bulunması, ikincisi ise Holocaust (Yahudilerin 2. Dünya Savaşı'nda kitle kınmuta uğraması.) TARİH KESİNTİSİ lsrailUler tarihe iki bin ytl öncesi ve tsraiVin kurulusu olan 1948 sonrası olarak bakıyorlar. Aradaki iki bin yıllık süreyi bir "tarih kesintisi" olarak değerlendiriyorlar. Bir filmin ortasmdaki beş dakikalık ara gibi... Dünya Sinagoglar Konseyi'nin Kudüs merkezindeki Haham Yoscf Green, "Beni Israil (tsrail Oğulları) topragın sahipligini yitirip sürgüne gönderildiginde, günahlanmızdan oturu >enüzunun uzak köşelerine dağıtıldıgımız besbellidir ve bu nedenle yaptıklanmızı gözden geçirmemiz ve topraklanmızdan bizi ayıran hataları kavramak için vicdan muhasebesi yapmalıyız. Gerçekten de, ulusların tarihinde Yahudi halkının Eretz tsrail'e Imparator Hadrian'ın 'Filistin' adını taktıgı bu topraga baglılıgmın bir eşi daha yoktur" diyerek bu duyguları dini bir yaklaşımla dile getiriyor. Toprak üzerindeki hak, Kitabı Mukaddes'e dayandınlıyor. Tanrı'nın tbrahim'e bu toprakları vaat etmesinden çıkılarak lbrahim'in soyu İshak (Izak) ve Jacob (Yakup) Yahudilerin atalan olarak anılıyor. Onlann Yahudileri Tann buyruğunca yerleştirdikleri, yasayıp öldükleri bu topraklar da kutsal sayılıyor. Dolayısıyla, Romalı Titus'un Solomon'un (Hz. Süleyman) tapınağını yıkıp Yahudileri dünyanın orasına burasma sürdüğu o uğursuz tarihten, MS. 70 yıhndan îsrail'in Filistin topraklarında yeniden kumlduğu 1948 yılına kadar geçen süre, Yahudilerin nezdinde tarih ırmağmın akışmda sadece bir anzi kesinti. Sinemada bir filmin ortasmdaki beş dakikalık ara gibi bir sey. Îsrail'in kuruluşunu sadece 19. yüzyıl kaynaklı sömürgeciliğin bir türevi olarak değerlendirmek, Arjantin'den Rusya'ya, Kiev'e uzanan binlerce kilometrelik, yedi iklim dört kıtalık bir coğrafya üzerinde darmadagın, ama neredeyseler ya engizisyon, ya pogromlar, ya da temerküz kamplannın karabasanı altmda yaşayan milyonlarca Yahudinin bulunduklan ülkeye entegre olmamalannı ve her Sabbath (cumartesi) dualarmı "Gelecek yıl Kudüs"te şiarıyla tamamlamalannı izaha yetmiyor. Kitabı Mukaddes, yaklaşık 2000 yıldır Yahudi kimliğini ayakta tutmaya yetmiş ve birbirleriniii yüzlerini bir kez bile görmeleri mümkün olmayan Kafkasya'daki Yahudi ile Yemen'dekini birbirine bağlayan bir tutkal olmuşsa, Kitabı Mukaddes'in sözünü ettiği "Vaat edilmiş Toprak" da, Yahudiler için yüzyıllar boyu manevi ilmiklerie bağJı kaldıklan bir kutsal odak olmuş. Gerçi Falih Rıfkı Atav, Zevtindağı'nda 'Gözyaşının hiçbir faydası olmadıgını anlamak için, Yahudilerin Kudüs'te yüzlerce yıldan beri her cumartesi günii başlannı day'ayıp ağladıklan taşı ziyaret ediniz: Yüzlerce yıllık gözyaşı, bu ağlama duvannı bir santim aşındırmamıştır... Paranın ne büyük kuvvet olduğunu anlamak için ise, Filistin kıyılannı ve içlerini. Yahudileri ve büyük Arap sayısını çöle doğru süren Siyonist sömürgeciligini göriin. Yüzlerce yıllık gözyaşı, bir külçe altına degmez. Balfour'un bir nutku, Davud'un bütün mezmurlarından daha tesirlidir" diye yazıyor; ama bütün bu satırlar, Yahudilerin sermaye gücünün neden bir başka yeryüzü köşesinde bir Yahudi devleti kurmak yerine Filistin'e seferber olduğunu izah için tesirli olmuyor. Belki jeopolitik yaklaşım açıklayıcı olabilir. Filistin'in üç kıtanın kavşağında bulunduğu, dolayısıyla stratejik öneminin paha biçilmez olduğu söylenebilir. Bu yıizden, uluslararası sermaye ile iç içe Yahudi sermayesi Üçüncü Dünya'nın kapısına, her an Batı'nın mali imparatorluğunu depreme uğratabilecek biçimde kıpırdanan Islam dünyasının yüreğine saplannı. , Israil Devleti'ni orada kurdurtmuştur denebilir. Ancak, Israil Dışişleri'nin Ortadoğu ülkeleriyle ilgili siyas j b i n m i n i n başındakilerden Şlomo Marom, Filistin topraklarının dünyadaki stratejik konseptlerde büyük değişiklikler yaratan teknolojik gelişmelerden sonra eski önemini yitirdiği kanısında. sohbet içindeyiz. Amnon Cohen, İbrani Universitesi'nde Müslüman Halklar Tarihi Profesörü. Dört yıl Türkiye'de yaşayarak doktorasını hazırlamış, mükemmel bir akademisyen. Sahasının çok parlak bir uzmanı. Her israilli gibi savaşın çemberinden geçmiş. 1%7 Savaşı1 nda Golan Cephesi'ndeymiş. Savaştan sonra dönemin Savunma Bakanı Mose Dayan'a, İşgal Altındaki Topraklar'ın yönetimi ile ilgili danışmanlık yapmış. Çok yönlü, çelişik kişiliklere ve rollere hızla bürünebilen fsraillilerden bir örnek. Her İsrailli gibi onun da hiç esnemediği husus, İsrail'in bekası ve Yahudilerin tsrail'de ilelebed var olmaları gereği. "tsrailllier, ancak Ortadoğu'da varolabilirler. tsrailliler için gidecek hiçbir yer yok. Ne ABD, ne Sovyetler Birligi, ne de bir başka yer" diyor. Amnon Cohen'den daha yaşlı, ibrani Üniversitesi'nin bir başka profesörü Jacob Landau. Bir Romanya Yahudisi ve bir başka Türkiye ve Türksever. Amnon Cohen gibi siyasi geçmişi de yok. Siyaset konuşmaktan da hoşlanmıyor. Olağanüstü nazik ve bir pür bilim adamı. Siyaset konuşmak için zorluyoruz. 1956 ve 1967 Savaşlannda Sina cephesinde bulunmuş bile olsa, bu kadar sivil ruhlu, ince ve nazik bir insanın Filistin halkının dramını vicdani bir yük olarak taşıyıp taşımadığım anlamak istiyorum. "Tarihte trajediler olnr" diye söze girişiyor, "Bakın Ermenilere ve Rumlara. Yüzvıllarca yaşadıklan topraklan terk etmek zorunda kaldılar. Filistinlilerinld de tarihte rastlanan trajedilerden. Bazı sorunları zaman çözer" diye devam ediyor ve ekliyor, "Yahudi olmavaniar, Yabudileri, Holocaust'un (tkinci Dünya Savaşı'nda Yahudilerin soykınmı) travmasını her zaman iyi anlayamıyoıiar." Tel Aviv Üniversitesi Stratejik Etütler Merkezi'nde Terorizm Projesi'ni yöneten ve kimilerince israil'in bir numaralı terorizm uzmanı olarak nitelendirilen Dr. Ariel Merarî, goruşmemiz esnasında birden konudan saparak, "İsrail, Yahudileri 20. yüzyılda saran iki spazmın sonucudur" demişti. Kitabı Mukaddes'e başvurmayan bir yaklaşım getiren Dr. Merarî, "Ökinin sonucu Balfour Deklarasyonu oldu. (Birinci Dünya Savaşı ertesinde Yahudilere Filistin'de bir yurt vaadinde bulunan Ingiltere Dışişieri Bakanı Lord Balfour'un ünlu açıklaması) tkinci spazm holocausttır. Bu da tsrail Devleti'nin kunılması ile sonudandı. Holocaust'un İsrail insam için anlamını ve önemini, Israil'e ayak basan kişi için düzenlenen programda ilk sırayı Kudüs'te Yad Vashem'e, Holocaust Müzesi'negötürülmesinden anlayabiliyorum. Yaşı 70'in üzerinde bir bayan mihmandar, Avusturya Yahudisi bir bayan olanca içtenliği ile holocaust çılgınlığının boyutlan hakkında bilgi verecektir. Az ötede îsrail Müzesi'nde îsrail'e yerleseli henüz 10 yıl olmuş yaşlı bir Kanada Yahudisi bayan mihmandar ise, ölü Deniz'e bakan kayalıklardaki mağaralarda bulunan binlerce yıllık, en eski Tevrat sayfalarını gösterecek ve bu topraklarda Yahudilerin ne kadar eskiye dayanan haklara sahip olduğunu ima edecektir. îsrail, sürekli olarak, 2000 yıl ötesine ve 40 yıl oncesinin dehşet verici örneklerine atıf yapılan bir tarihi canlı tutarak yaşıyor.. Kudüslü Faysal Hüseyni de, yüzlerce yıldır kendi atalarının kesintisiz yaşadığı bu topraklara, Kanada'dan gelir gelmez kendi üzerinde yönetici olunabilmesini anlamayı kabullenmiyor. "Bir tek şartım var. Yerine getirilirse, tsrail Devleti'ni kabuileneceğim. Bayraklannı bayrağım sayacağım. Milli marşlarını sövleyeceğim."1 Nedir o şart? Yahudi göçü yasasını iptal etsinler ve Füistinli mültecilerin geri dönmelerini kabul etsinler. iyi ama o zaman ortada İsrail devleti kalmaz. Kaşlarını kaldınyor. Kollarını çaresizcesine iki yana açıyor. ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMA2 ŞtPAL "Babamın askerlik borçlanması" Soru Babam, SSK'dan emekli olmak için askeriik süresini borçlandı ve parasının tamamını da .vatırdı. Emekliligini istediginde ise askeriik borçlanmasının sayılmadıgı bildirildi. Başvunımuza da "Müracaatınız tarihinde sigortalı olarak çalışmadığınız tespit edilmiş olup, yapmış olduğunuz borçlanmamz geçersiz sayılmaktadır" yanıtı verildi. Biz ne yapalım? YAMT: 3279 sayılı yasanın yürürluğe girdiği 5 Mayıs 1986'dan önceki uygulamada "er olarak silah altmda geçen süreleri ile yedek suba> okulunda geçen sürelerin tamamını" borçlanmak isteyenlerin, borçlanmak için başvurduklan tarihte Sosyal Sigortalar Yasası kapsamındaki bir işte çalışıyor durumda olması ya da "istege btgh sigortaya yahut topluluk sigortasına prim ödemekte" bulunması koşulu aranmaktaydı. 3279 sayılı yasa ile bu koşul değiştirilmiş ve askerlik borçlanmasından yararlanabilmek için Sosyal Sigortalar Kurumu'na "tescil edilmiş" bulunmak yeterii görulmüştür. Böylece, daha önce sigortalı olarak çalışmış olması nedeniyle "tescil" edilmiş, ancak daha sonra sigorta kapsamındaki işinden ayrılmış, ayrıca isteğe bağlı sigortaya ya da topluluk sigortasına prim de ödemeyenlerin 5 Mayıs 1986'dan sonra "er olarak silah altmda veya yedek subay okulunda geçen sürelerinin tamamı, kendilerinin veya hak sahiplerinin yazılı talepte bulunmaları halinde" askerlik borçlanmasından yararlanabilmeleri sağlanmıştır. Yasa geriye dönük bir uygulama getirmemiştir. Yasanın uygulama esaslarına ilişkin 3529 sayılı genelgede, yasanın yürürlük tarihinden önce yaptıkları borçlanmaları yasal olarak geçerli sayılmış, ancak "borcun tamamını süresi içinde odemedikleri için borçltnma işlemi iptal edilmiş bulunanlann" da bu başvuruların geçersiz olduğu ve yeniden başvuruda bulunmaları, ayrıca yeni başvuru tarihindeki "prime esas asgari kazanç üzerinden tahakkuk edecek borç tutarını ödemeleri" gerektiği vurgulanmıştır. "Ancak, borçlanma işlemleri iptal edüerek primleri iade edilenlerden, primlerini geri almamış olanlann bu primleri, yeniden hesaplanacak borç tutarından mahsup edilebilecektir." Genelgede öngörülen koşula uyarak, yeniden başvuruda bulunmanız sonucunda sorununuz çözümlenebilir. ÇAY İŞLETMELERİ GENEL MUDÜRLÜĞÜNDEN RİZE 5.500 METRE KAUÇUK KAYIŞ SATIN ALINACAKTIR. 1 Kuruluşumuz ihtiyacı olarak 5^00 mı. kauçuk kayif telüif alma usulü ile satınalınacakhr. 2 Bu işe ait şartnameler a) Çay lşleüneleri Genel Müdürlüğü, Sannataa MüdürlüğüRlZE, b) Çaykur Çay Paketleme Fabrikası Müdürlüğü, BüyükdereİSTANBUL, c) Çaykur Bölge Müdürlüğü, GumıHk ve Maliye Bakanlıgı E Binası 7. Kat OperaANKARA adreslerinden ücretsiz temin edilebilir. 3 Ihaleye katılmak isteyen firmalann şartname esaslan dahilinde hazırlayacaklan teklif mektuplanru en geç 9.12.1986 günü saat n.OCye kadar Çay tşletmeleri Genel Müdürlüğü, Saünalma MüdürlügüRİZE adresinde bulunacak ştküde iadeüıaahhüüü olarak göndermeleri veya elden venneleri gerekmektediı. 4 Postada oluşacak gecikmeler ve telgrafla yapüacak müracaatlar kabul cdilmez. 5 Kurulu;umuz 2886 sayılı yasaya bağlı olmayıp, ihaleyi yapıp yapmamakta veya diledigine, kısmen yapmakta serbesttir. Basın: 32586 Kıanbul Belcdı>L Zabıla Mndıırlıığu'ndon jldığnn /abıı.i kmıliğımı ve nut'ııs ».•u/ıJanıını kavbeııinı. HııkııniMudur. L.C1 $k\ GÜMUŞ EKG'LERSTETESKOPLAR KALİTELİ, HESAPL1 345 82 46