25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURtYET/12 24 EYLÜL 1985 Ekonomide Alternatif OSMAN Arayışı ULAGAY Demokratik Sol Parti nediyor? VROĞRAM Uemokratik Sol Parti'nin bir kıtapçık halinde yayımlanmış olan Program Taslağı'mn konumuzla ilgıli bölumlerini inceledikten sonra kafamızda beliren soruları DSP yetkilılerine ilettik. Yapılan hazırlık çalışmalanndan sonra DSP adına Haluk Özdalga sorulanmızı yarutladı. DSP Program Taslağı'nda "ekonomi ve gelişme" konusuna oldukça geniş yer aynlmış. Taslakta, ekonomide yapısal değışikliğe yönelmenin gereği ve devletin bu süreçte oynayacağı rol şöyle ifade ediliyor: "Türkiye'nin ve Türk ekonomisinin geleceğini guvence altına alabilmek ve gelişmeyi hı/Jandırabilmek bakımından onemli bır koşul, ekonomide, >alnız içinde yaşanan donemin degil, görunur geleceğin de gerekierini karşüayacak niteiikte ve >onde yapısal degişikliklerin daha çok gecikmeden gerçekleştirilmesidir. Özellikk dunyada ve ulkemizde ekonomik bunalım surerken, ulusal ekonomide pazar kurallarının durtusu>le "kendıliğınden" saglanabilecek vapısal degişiklikler çok sınırlı ve yetersiz kahr; bugun için geçerii olsa da geiecek için geçersiz olabilir, hatta sakıncalar laşıyabilir. Bu konuda devlete duşen gorev yaşamsal onem taşımaktadır. Devlet bu işlevini, demokratik bir süreç içinde kamuovu ile surekli iletişim kurarak, çok yönlu araştırmalara'dayanarak, bolge ve dıinya ekonomisinin kısaortauzun dönemli yonelim olasılıklannı goz onunde lutarak >erine getirmelidir." Demokratik Sol Parti nasıl farklı olmak istiyor? DSP'mn onerılerine de bu dızide yer vermenin yanDemokratik Sol Partı (DSP) bilindıği gıbı henıiz lış olmayacağım düşündük. Benzer şekilde kuruluş resmen kurulmuş değıl, ancak kuruluş hazırhklarıhazırlığı içinde bulunan Vatandaş Partisi'nin temel nı surdiırdüğü belırtilıyor. DSP'mn ne zaman kurulacağını, Türk sıyaset sahnesınde nasıl bir yer ala göruşlerıne de yer vereceğiz. Program Taslağı'ndan ve DSP yetküüerme yöneltcağını, iktidara yaklaşma şansının ne olacağını tartiğimiz sorulara verilen yamtlardan DSP'mn ekonotışmak kuşkusuz bu yazı dızısimn amacı dışında kamide yapılacak acıl işlerden, kısa vadeli polıtika delıyor. Bu dizınin başlıca amacı ise Türkıye'de halen ğışikhklerinden çok, sosyal ve sıyasal yapıda, örgutuygulanmakta olan ekonomi politikalanndan farklı ekonomı politıkası önerüerinin bır envantenni yap lenış bıçimlerınde gerçekleştırılecek yenılıklerle birmak, alternatif polıtıkalar ve yaklaşımlar ıçın ıpuç likte uygulanacak bir ekonomik yapı değışıklığinı düşünduğu anlaşılıyor. lan yakalamaya çalışmak. Bu nedenle temel göruşDSP, ekonomik yapı değışıkliğımn gerçekleşmelerını Program Taslağı'nda açıklamış bulunan sinde önemli gurevler verdiği Devlet Sektörünun ve yenı bir tanıma kavuşturduğu "özel Sektör "ün yanısıra "Halk Sektöru"ne özel bir önem veriyor, bu sektörun kapsammda "Üretici Yatmm Fonlan " ve "•İşçi Yatmm Fonlan" gibi yeni kurumlaşmalan Ongöruyor. DSP ayrıca "ekonominin kurumsal çerçevesi dışında kalan insanlardan oluşan" sektör olarak tanımlaâığı "Dışlanan Sektör "e de program taslağındayer veriyor, devletın bu sektörun elinden tutmasını önenyor. DSP ekonomide öngörduğu yapı değışıklığinm, ulkedeki sosyal guçler dengesıni de değıştırmeyı amaçladığı ıçin ancak örgutlu halk desteğının sağlanmasıyla gerçekleşebileceğini vurguluyor. DSP, aşırı merkezıyetçi bir planlamamanın tehlıkelerıne dıkkat çekerek yerel planlamayla merkezı planlamayı bağdaştıran bırformül öneriyor. Planın kamu kesımı ıçın bağlayıcı, dığer kesımler ıçın yönlendınci olmasım ıstıyor. "Kalkınma koylüden baslayacak " kuralını benimseyen DSP sanayide ilerı teknolojıye geçişin, kaynak yaratmada ıse kapsamı genısletılecek sosyal guvenlik kurumlarının ve devletın ureteceğı arsaların önemını belirtıyor. Ekonomide yapı değişikliği için halkın örgütlü desteği şart değışikliklerin başını çekerken gerekli altyapılan gerçekleştirmesi, doğal kaynaklan, savunma sanayiinı ve ileri teknolojili sanayilen geliştirmesi, gerı yörelerde öncudoğurgan işletmeleri bilfiil kurması, kamu hizmetlerinı yerıne getirmesi; ekonomik amaçlı KİT'lerin ise çalışanlannın da yönetıme katılmasıyla özerk yönetilmeleri öngörülüyor. men oldugu tanmsal işletmelerde veya kiıçük esnaflıkta ve atolye işletmeciliginde sermayeemek ayrımı kesin bir çizgiyle belirlenmemiştir." Prof. Gülten Kazgan Turkiye ithal ikamesi ve ihracatı birlikte geliştirmeli I rof. Gallen Kazgan bu yıl yayımlanan "Ekoaomide Dışa Açık Buyume" adlı kıtapta Türkiye'nin 24 Ocak 1980'den ıtıbaren benimsedığı "serbest piyasa ekonomisiylc dışa açılraa" modelinın sakıncalarını ve çıkmazını aynntılarıyla anlatıyor "Bugun uluslararası sertwst piyasadan yansıyan olumsuzluklann sonuçlannı gevmişleki hatalannın yuktıyk biriikte yaşamakta olan" Türkiye'nin 193O'lu yıllarda da benzer koşullarla karşılaştığını ve o dönemın sınırlı olanaklan içinde ekonomısını yeniden büyume çizgısıne oturtacak yenılıkler yapabıldığını kaydeden Prof. Kazgan, bugünku politıkalar demetı nasıl olmalıdır sonısunu ıse şöyle yanıtüyor"Akrfcı bir finansal planlaına, saglam projeiert dayalı yaCınm planlamasını tamamlamabdır... Genel fiyat duzeyi, goreli Hyatlar, doviz kurian, nominal ve reel faız hadleri, nominal ve reel ucretlerin çok degişken oldugu bugunku ortam, dunun goreli istikrar dunyasından çok farklıdır. Bu nedenle dejişen ortama uyum sağlama yetenegini artıran planlama teknıkleri. gelenekset planlama lekniklerinin yerini almalıdır. Ekonominin tum kesımlerinde etlunlik artışı yoluyla reel uretim arüşına katkı ve bunun loplumun ber katmaBinca paylaşuması ana nedcfi gerçeUeştirilmeli. bu hem bayume hem de ihracat arttşıaa kaynaklık etmelidir." Ben Prof. Kazgan'dan bu son noktadakı göruşlerıni biraz açmasını rıca edıyorum ve "Türkiye'nin ihracat artışını zorlaması ve buyUmesını buna dayandırması ne ölçude bır zorunluk", sorusunu soruyorum Sonımu şövle yanıthyor, Sayın Kazgan: "Turkıvt ibracatını artırmak zonındadır. Ekooomi Tekelci kesime karşı Peki bu tamma giren "Özel Sektör", hele hele bu "Özel Sektor"un tekelci kesimı DSP'nin öngorduğu şekilde etki alarunm daraltılmasına, spekulatif kâr kapılarının kapatılmasına, "Halk Sektorii"nün güçlendirılmesıne karşı çıkıp tepkı gostermeyecek mi? Buna karşı ne yapılacak? Bu soruya DSP'nin yanıtını Haluk Özdalga şöyle açıkhyor: "Bu tur tepkilerle ve engellemelerle başa çıkabilmenin tek bir koşulu vardır. O da çalışan halk ke ga, "kaldı ki DSP 'Özel Sektör'e savaş açmak niyetinde değildir, onu da kendi programına katkıda bulunmaya özendirecektir. Geleceğe güvenle bakacagı bir ortamın oluşturulması akıllı 'Özel Sektör" için de en saglam guvenceyi oluşturacaktır", diyor. Halk sektörti "Halk SektönT'nün (a) Kuçük ve orta işletmeler, (b) Sendıkalann ve kooperatiflerin kuracakları işletmeler, (c) Üretici Yatmm Fonları ve Işçi Yatırım Fonlan'nın kuracakları işletmelerden oluşacağı belirtılıyor. Giderek ekonominin en guçlu sektöru ol Gelişme koylüden baslayacak DSP, "gelişme köyluden baslayacak" derken, kooperatifleşecek koylunun gelirinin artınlmasım ve bu artan gelırden bir sure gelir vergısı alınmamaşını; köylu gelirlerindeki artışm bir böiümumunün "Üretici Yatmm FonlarT'nda toplanarak sanayie aktanlmasını öneriyor. Benzer şekilde ucretlerin artmasıyla oluşacak ek gelirlerin bır bölümunün de "Işçi Yatırım Fonlan"nda toplanarak verimli yatınmlara yonlendirilmesinı, tasarruf ve yatınm politikasımn temel öğeleri arasında sayıyor. DSP ayrıca demokratik bir sermaye pıyasasmın oluşmasını da tasarruflan üretken yatırımlara yönlendırmenın bir aracı kabul ediyor. DSP kalkınmanın hızlandırılması için gerekli kaynakiarın sağlanması için de kapsamı genişletilecek sosyal güvenlik kurumlannın yaratacağı kaynaklan, hakça ve etkin bır vergı düzenini, üretici ve İşçi Yatırım Fonlannı ve devletin arsa üreterek yaratacağı konut fonunu vurguluyor. Ayrıca y'urt dışındaki iŞçilerimızin tasarruflarının da "Halk Sektöru" çerçevesinde değerlendirilebıleceğını duşunüyor. Yapı degişikliginin amaçları DSP adına Haluk özdalga'nın verdiği bilgiye göre öngurülen yapı degişikliginin başlıca amaçlan arasında (a) Istihdamın artınlması, (b) Gelir dağılımının düzeltilmesi, (c) Vergi sisteminin yeniden duzenlenmesi, (d) Kamu gelirlerinin ve harcamalannın artınlması, (e) Iç tasarruf oranı ve yatırımlann hızlandırılması, (f) Turkiye'nin smaileşme ve tanmsal gelişme hedefleriyle dışa açılma olanakları arasında işlevsel bağlantı kunılarak sınaileşmeyle tanmsal gelişmenin birbirini destekler duruma getirilmesı, (g) Spekulatif kazanç kapılannın kapatılması ve üretken yatınmlann özendirilmesı, ve (h) 1leri teknolojinin ağırlık taşıyacağı bir ekonomik yapı oluşurulması yer alıyor. D i z e göre bu amaçlardan daha ilginç olan, oluşturulmak ıstenen yeni yapının kendisi. DSP programında "Devlet Sektorii" ve "Özel Seklor" dışında "Halk Sektöru" ve "Dışlanan Sektör"e de, oluşması istenen ekonomik yapının vazgeçilmez öğelen olarak yer verilmış. Devletin ekonomidekı yapısal Dünyada ve ulkemizde bunalım surerken, ulusal ekonomide pazar kurallarımn dürtüsüyle kendiliğinden sağlanacak yapısal değişiklikler çok sınırlı ve yetersiz kahr. Bu konuda devlete düşen işlev yaşamsal önem taşımaktadır. Küçükorta işletmelerle sendikaların, sosyal güvenlik kurumlarının, Üretici Yatırım Fonları ve İşçi Yatırım Fonlan'nın kuracakları işletmeler, "halk sektöru"nü oluşturacak ve bu sektör ekonomide büyük ağırlık taşıyacak. (S Özel sektör"ün tekelci kesiminin, DSP'nin öngördüğü yapı değişikliklerine karşı yapacağı engellemeler, halk sektörünun ve çalışan halkın örgütlü desteğiyle aşılacak. önce köylünün ve emekçi kesimin geliri artırılacak. bu artan gelirin belirli bir kısmı Üretici Yatırım Fonları ve ışçi Yatırım Fonları'nda toplanarak üretken yatırımlara yönlendirilecek. ması öngörulen "Halk Sektönı"nün "Devlet Sektöni" Ue "Özel Sektör" arasında "bir katalizor" görevı yapacağına inanılıvor. "Dışlanan Sektor"u ıse "ekonominin kurumsal çerçevesi dışında kalan, istatistiklere geçmeyen insanlar"ın oluşturduğu, işsizlik sorununun çozumune yardımcı olan bu sektörun ekonomıye kazandırılacağı ifade edihyor. ö u tanımlamalar çerçevesinde "Özel Sektor"ün kimleri kapsayacağını, nasıl tanımlanacağını soruyoruz. DSP adına Haluk özdalga'nın yanıtı şo>le "Demokratik Sol anlavış açısından 'Özel Sektör' sermaye ile emeğin birbirinden açıkça avrıldığı ekonomik faalivet alanlannı içerir. Bagımsız koylunun egesimlerinin örgütlü ve etkili bir giıç durumuna getirilmesi \e DSP Programı'nın uvgulanışında bu gucun desteğinin sağlanmasıdır. Kâğıt uzerinde çok tutarlı bir demokratik sol veya sosval demokrat program, eger boyle bir halk desteği saglavamamışsa uygulamada biçbir anlam taşımaz. Bir başka anlatımla böyle bir programı uygulayacak parti, ulkedeki sosyal guçler dengesini degiştirebilecek biçimde kurulmuş ve yapılanmış olmalıdır. DSP'nin farkı işte buradadır." H a l k Sektoru"nu oluşıuracak unsurlarla kuçuk işsahiplerinın desteksız bırakdmadıklan surece "Özel Sektor'Me ittifaka gitmeyeceklerini kaydeden Özdal Merkezi planlama A ş ı r ı merkezi planlamadan kaçınılması gerektiğini savunan DSP, sınaileşmede ileri teknolojilere gereken onemin verilmesıni, dışsatımın verimlilik ve rekabet gucune dayanılarak artırılmasını öneriyor. DSP gelir dağılımının, emek gelirlerinin milli gelırdeki payını artıracak gelir politıkalarına ek olarak vergı politikalanyla ve ücretsız sağlıkeğıtim hizmetlen sağlanmasını öngören sosyal pobtikalarla duzeltileceğini belirtiyor. DSP adına sorularımız yanıtlayan Haluk Özdalga, "dış borç ödemem, yeni dış borç alraam" tavrının gerçekçı olmadığını belirterek, " I M F ve benzeri kuruluşlan >ok saymak ve dikkate almamak da gerçekçi olmaz. Bu gibi kuruluşlar öncelikle ekonominin genel dengelerine bakarlar. Eğer bu genel dengeler guven verici ise bunlann nasıl saglandığı, o kuruluşlan ilgilendirmevebilir", diye konuşuyor. DSP'nin yabancı sermayeyı ozendirirken, ulusal bağımsızlık ilkesinden ve sosyal anlayışından ödun vermeyeceği belirtilıyor. Prof. Cülten Kazgan | 1 İhracatın surekli artması isteniyorsa devlet teknolojik atılıma öncülük etmelidir. Bülent Ecevit kaygılarını dile getirdi 'Türkiye teknoloji çağında bir sanayi mezarlığına dönüşebilir Asya ülkelerinden sonra Afrika ülkeleri de teknoloji yarışında Türkiye'yi geride bırakabilir. Dünya sanayiinin arka sokaklarında "eski fabrikalar alıyorum" diye dolaşan Türk Başbakanının bu demode fabrikaları kaydıracak Türkiye'den geri ülke bulması kolay olmayacaktır. 24 Ocak 1980'den bu yana uygulanan ekonomik modelin çıkmazı ortadayken, bu modeli dokunulmazlaştırmakla öğünen yöneticilerin, uykusu biraz daha sürerse, Turkiye daha da geri kahr ve teknoloji çağında bir sanayi mezarlığına dönüşebilir. masını istediği "ekonomik olmayan" ve "demode", yani çağdışı fabrikalar, ileride Türkıye'de de "rasyonel" olmaktan çıkınca, acaba hangı ''daha az gelişmiş" ulkelere kaydırılacak? ••PM^^^ Bundan 1520 yıl once Turkıye^ ^ ^ ^ | ye göre "daha az gelişmiş" ulkeV [ ler arasında, bazı Doğu ve GuneyM " î « doğu Asya ulkelerı yer alıyordu. L • Fakat son yıllarda o ulkeler, çağın ft *M^ m en ılerı teknolojılerı arasında kenB JM dılerıne gore seçmeler yaptılar ve • ' B bazı önemli sanayi dallarında, Turkiye ile çağ tarkı yapacak kadar mesafe aldılar Dunyada bunalım surerken, o Asya ulkelerinin ekonomılerı sağlam, gelişme hızlan yuksek, kişı başına ulusal gelirleri de hızla artıyor. Petrol zengını Ortadoğu ülkeleri de, bazı bakımlardan "az gelişmiş" olsalar büe, bir fabrika kuracakları zaman, en ılerı teknolojiyi almaya ozen gosteriyorlar. Bağımsızlığa yeni kavuşmuş bazı Afnka ulkelerinin de, çok geçmeden, benzer teknolojık atılımlarla, Turkıye'>i geride bırakmaları beklenebılır. Bu durumda, dunya sanayiinin arka sokaklarında, "Eski fabrikalar alıyorum!" diye haykırarak dolaşan Turk Başbakanının, o "demode" fabrikaları, "ekonomik" olmayan fabnkaları, zamanla hangı "daha az gelişmiş ulkeler" e kaydırabileceğı, merak edilecek bır konudur. "Sanayi toplumu" kavramından "sanayi otesi toplum" kavramına, ardından da "teknoloji toplumu" kavramına geçilen bir dunyada, Turkiye'nin, teknolojık atılımlarla değıl de, "demode" fabrikaları "rasyonel" çalışırmış gibi gosterecek kadar "ucuz işçi''likle ovun 1 " ve ışçisinin emeğini dış somuru. . sunan bir ulke durumuna getırmış olması çok acıdır. Gerçı bir ulke, yalnız iç pazara uretim yapmak ve dış rekabete karşı sımsıkı korunmak koşuluyla, bazı "demode" sanayılerden de bir sure vararlanabılır; onları bir bakıma "rasyonel" olarak çalıştırabihr Ama Türkıye'de uygulanan "model" buna da elvermıyor Kendi halkımıza beyaz pe>Tiır ureten yapımevlen büe, bu "modeT'le, ıç pazanmızda dış rekabete açılıyor. 18'ınci, 19'uncu yuzyıllarda bırçok Avrupa ulkesi "sanayi devrimi"nı yaparken, Osmanlı yonetımı bir yandan o ulkelere sorumsuzca borçlanıp bır yandan da ıç pazarını onlara açarak, kendi ekonomısıni o ulkelenn yonlendırmesıne ızın vererek, hem ekonomik ve siyasal bağımsızlığını yıtırmiştı hem de Turk toplumunu çağın gerüerıne duşurmuştu. O arada Türkiye'nin geleneksel sanayılerı de yok olup gıtmış ve Turk toplumu çağın sanayi toplumları arasına gırebılme fırsatını yitırmıştı. Yenı Turkıve'nin "yeni Osmanlılar"ı da şımdı benzer bir tutum içinde gorunuyorlar. Eğer bu tutum biraz daha surerse, gelişmiş ulkeler, Turk ekonomısinı ve sanayunı, bir kez daha, kendi yatağında boğabılirler. 24 Ocak 1980'den bu yana uygulanan ekonomik "model" konusunda söylenecek çok şey var. Bunları zaten 24 Ocak 1980'i ızleyen gunlerde, aylarda da söylemıştim. Hıçbırı de yanlış çıkmadı: • Demokrasinin kolu kanadı kesildi. • Türkiye'nin, yalnız ıç rejimi değil, dış politikası da değişti. • Kapitâlist ulkelerden büe çoğunda devletin üstlendıği, devletı devlet yapan bazı temel ışlevler, buyiık sermayenin "hamıyet"ine bırakıldı. • İşçi hakları rafa kaldırıldı. • Koylulerden kimı uretim yapamaz, kımı de urettiğini satamaz duruma geldı. • Vitrinler zenginleşirken yoksulluk arttı. • Sosyal adaletsızlık tehlıkeli olçulere vardı. Üstelik, "bu modelle enflasyon hıa kesilecek" denirken, hızlı enflasyon surekli duruma geldi; "issiztik azalacak" denirken, işsizlik gomlmemiş duzeylere enştı. Beş yıl, beş buçuk yıl önce yeni "modeF'e dort elle sarılanlardan ve alkış tutanlardan bazılan dahil, şımdi pek çok kimse bunları her gun vurguladığı için, benim daha çok ustlememe gerek yok. Ancak şu yalın gerçeği belınmekte yarar olsa gerek: " Alternatifsiz" oldugu, "tek yol" oldugu söylenen bır "model", beş yıh aşkın bir suredir, sesi soluğu kesilmiş bir toplumda, one surduğu tüm koşullar sağlanmış olarak uygulanıyor... Ne bağırıp çağıranlar, ne protesto gosterileri var... Ne demokratik işçi haklari, ne de etkili bır muhalefet var... Dış kredı muslukları sonuna kadar açık... Iktıdarın ıstediğı yasalar önunde, ıstemediğı yasalar ardında... Ustelık evvelce baş dondurucu hızla yukselen dunya petrol fiyatları, beş yıldır surekli duşuyor. Boylesi bir ortamda hiçbır hedefine erısemeyen, halka verdiği ıstıraplan yülar geçtıkçe azaltacak yerde artıran, yoksulluğu dayamlmaz olçulere vardıran, gelir dağılımmı bozdukça bozan ve içerde ozgürluğu kısarken dışarda bağımsızlığı yıpratan bır "model", eğer geiecek ıçin de bir umut ışığı yakamıyorsa ve buyuk teknolojik atılımların birbirini izledığı bir çağda, uygulandığı ulkeyı, dunya pazarlarında eskimiş ''demode" fabrikalar arar duruma getınyorsa, o "model", "tek >ol" olmak şoyle dursun, çıkar yol değildir. Demokraside ekonomik sorunlara sağda da solda da "alternatifler" bulunabilır. Ama boyle bir "model", "alternatifsiz" olmak şoyle dursun, "alternatif" bile sayılamaz. Teknoloji çağının çanları kulaklarunızın dibinde çalarken, Turkıye'de bu "model"ı dokunulmazlaştırmakla oğunen "yönetici"ler galiba "uyuyor." Bu uyku biraz daha surerse, Turkiye, çok geçmeden, bugunku "daha az gelişmiş" ulkelerden de bırçoğunun gerılenne duşebilır ve teknoloji çağında bır sanayi mezarlığına dönüşebilir. ' ulent Ecevit'le Turkiye ekonomisinin bugıinü ve yarmını konuşuyoruz. Ben tabii "alternatif politikalann neler olabileceği" sonısunu sormadan edemıyorum. Sayın Ecevit, Türkıye'de halen uygulanmakta olan modelin alternatifsız olmak şöyle dursun, alternatif bıle sayılamayacağını belirtıyor. Söyledıklerinden Sayın Eceviı'i en çok kaygılandıran noktalardan birinın de Türkiye'nin dunyada yaşanmakta olan teknoloji devrımini onemsememesı olduğunu anlıyorum. "Önde gelen sanayicilerimiz büe konunun önemini yeterince kavramıs görünmüyor" dıyen Bulent Ecevit bu alanda gerı kalmanın bedelmı Türkiye'nin çok ağır ödeyeceğıni duşünuyor. Ecevit, 24 Ocak kararlarından bu yana ödenen sosyal ve siyasal bedele ağır bır ekonomik bedelin de eklenmesmden ve Türkiye'nin her bakımdan çağm gerısmde kalmasından duyduğu kaygıyı dile getiriyor. Sayın Ecevit'm bu konulardakı görüşlerim topluca sunuyoruz: H ^ V ^ L Geçen gun Sayın Başbakan, Is^T ^m tanbul'daki Uluslararası Tekstil jm J Konferansı'nda yaptığı konuşmafl * *rW da, yabancı sanayicilere, "Kendi k M ulkenizde demode olmuş. artık A **^'fl ekonomik olmayan fabrikalarınıB JJM a Türkive'ye kavdınn! Burada iş^ ^ çilik ucuz. Eğer o fabrikalar Turkiye'de de rasyonel olmaktan çıkarsa, daha az gelişmiş ulkelere kavdınnz" demiş. Sayın Başbakan'ın bu sözleri, ulkemizde beş yıl sekız aydır uygulanan, başından berı de "alternatiısiz" (seçeneksiz) oldugu one surülen "model"in kaçuıılmaz ekonomik, sosyai ve siyasal sonuçlannı içermektedır. Şoyle ki, Soysal açıdan, bu "model". "ucuz işçi'Mığe, yani emek somurusune da>anmamaktadır. Bu "modeP'le, ekonominin "rasyonel" bıçımde işleyebilmesi, emek somurusunu surdurme koşuluna bağhdır. Demek ki bu "model"in gelir dağılımında adalet sağlaması, sosyal adaletle bağdaşması söz konusu değildir. Siyasal açıdan, "ucuz işei"liğe, emek sömurusüne dayalı bır "model" calışanlara orgutlenme ve hak arama yollarını açan ozgurlukçu ve çoğulcu demokraside uygulanamaz. Demek ki bu "model"in demokrasiyle birlıkte yurumesi olanaksızdır. Ekonomik açıdan, bu "model", Turkiye'yi uluslararası "işbölümü"nde, gelışmiş ulkelerın artıklarıyla, suresi dolmuş "demode" fabrikalanyla yetınen, çağdaş teknolojiye erısemeyen bır ülke durumunda kalmaya mahkum etmektedir. Demek ki bu "model"le, halkın katlandığı ozverilerden, özgurluklerin kısılıp demokrasinın sınırlanmasından beklenen ekonomik yararlar da sağlanamayacaktır. Sayın Başbakan'ın şimdı Turkıye'ye "kaydır"ıl nin buyumesi için gerekli ithalatın yapılmasi ve haramaddelere ulaşılabilmesi, dış borçlann odenebılmesi, ibracatın artırılmasını gerektirir. \ynca, dış dunyanın rekabet koşullanna uyabilmek için finnalann etkinligini yukseitmek, malivelleri duşurmek için, dunya pazanna açılmanın, firmaiann optimal olçeklerde kunılabilmesinı saglamak ıçin dış talepten yararlanmanın buyumeye yaptıgı katkılar da yadsınamaz. Ancak bötun bunlar ekonominin buyumesinı sall ibracat artışına baglamak ıçin yeterlı neden degildir; çunku. herşey bir yana, bugunku dunya koşullan bunun için çok Hverişli bir ortam yaratmamakladır. Bir yandan ihracat artışını tzleyen ılbalal artışlan dış dengenın kurulması olanagını vennemekte ve dış borçlar giderek buyumektedir; bir yandan ihracatı artınna baskısı altında dış ticaret hadleri giderek kotuleşmekte ve Turkiye dış dunyaya reel gelir transfer etmektedir; bir yandan surekli devaluasyanlann da katkı yaptıgı enflasyon kontrol altına alınamamaktadır ve nihayet. insan varlıgının geliştirilmesine ilişkin çabaiar gozardı edilmekledir." Özellıkle Guney Kore, Taiwan, Sıngapur ve HongKong gıbı bazı Uzakdoğu ulkelerinin 1960'L ve 1970'li yıllarda ihracata dönuk büyüme stratejısiyle hızlı büyüme hedefine enştıklerinı, ancak 1970'lerin sonundan itıbaren oluşan dunya koşullanmn bu başanlarm tekrarlanmasını çok guçleştırdıginı hatırlatan Prof. Kazgan şöyle devam ediyor: "İhracata donuk buyume ve ekonominin dışa açılması modeli. gunumuzun dunya koşuüanm tammlayan bu gerçeklere Turkiye'nin gerçekleri de ekleoerek değerlendirilmelidir. Turkiye Uzakdogu'nun her turlu dogal kaynaktan voksun, dolayısıyla hem hammadde, hem de gıda maddeleri için dunya pazanna bagü olan ekonomilerinden farklı bir ulkedir. 50 mılyona yaklaşan nufusuyla, reel gelir artışlan surdunılebildigi takdirde, iç pazan surekli genişleyecek olan, verallı ve yerustu doğal kaynaklannın zenginligı dolayısıyla duoya pazanna bağlılığı goreli sımrlı olan bır ulkedir. Gunumuzde, Turkiye'nin dunya pazanna baglüıgı başlıca iki oğeye ilişkin olarak ortaya çıkmaktadır: Birincisi başta petrol olmak uzere enerji hammaddeleridir, ikincisi de leknolojidir. Turkiye bugun çokmenin arefesine gelen tanmın akılcı politika onlemlenyle canlandınlması; serbest ithalat. serbest rekabet diye sanayün gerilemesine olanak bırakılmayıp, surekli yeni teknoloji} le yeni sanayüeri geliştirmesı ve enerji uretimini artırması halinde, saglam bir taban uzerinde ihracatım d* artırabilir." Bu noktada çok sorulan bır başka soruyu Prof. Gulıen Kazgan'a ekonomide yöneltıyorum, "Turkıye bundan sonra sanayıleşme buyume straDIŞA AÇIK tejisıni çizerken ıtha) ıkamesıne mı BÜYÜME ağırlık venneli, ihracata yönelık mallann uretimme mı?" diye soruyorum. Turkiye'nin 197O'lı yıllarda sozdeıthal ıkamesı stratejisı uyguladığı halde gerçekte ıthal ıkamesı yapamadığını belırten Prof Kazgan, bu soruyu yanıtlarken şunları söyluyor: "Henuz sanayileşmenin başında olan Turkiye gibi bir ulke ihracat ve ıthal ikamesi mallan ureten kesimleri birlikte geliştirmek zonındadır. Gerçekte, dış ticarel hadlennin aleyhe donmesi de boyle bir kaynak dagüımının gerekliğine ışaret eden piyasa gostergeleridir. Ne var ki. Turkiye, ber iki alan da etkinlıği artırma, verimliliği yukseltme çabasına girme zorundadır. Buyumenin kaynaklan iç lalep genişlemesi, teknolojik degişme. itbal ikamesi ve ibracat olarak aynlır. Turkije gibi sanayıle^menin başlangıç aşamasındaki ulkelerde bugunun ithal ikamesi sanayileri, yannın ibracat sanayilerini yaratacakür; şu kadar ki dunyadaki teknolojik degişme izkoerek verimlilik duzeyi yukseltilsin. 1970'li yıllarda Turkiye çok olumsuz biçımde buyumesini sall iç talep patlamasından kaynaklandırmışUr. Dunyanın yeni bir sanayi devrimi yaşadıgı gunumuzde, buyumenin kaynaklan teknolojık degişme, itbalikamesi ve ihracat arasında dagılmak zorundadır. llk ikisi dunyadaki deği>meleri ve verimlilik artışlannı uleme olanagı verecek, uçuocusu de buna paralel olarak geüşecektir. Bugunun Turkıye'sinde devlet ihracatı geliştırmek için öncelikle Turkiye'nin teknolojik devrimi izlemesini saglayacak onculugu gerçekleştirmeli ve bunun icin gereken insan gueu egitimini bazırlamaiıdır. Çağın getirdigi gelişmeyi ve degışmeyı ızleyemeyen bir ulkenin onumuzdekı vıllarda ihracat olanaklan da iyice kısıllannuş olacaktır. Turkiye bunu gerçekle^tirebüdigi takdirde ıse zorlama parasal onlemlerin kullamlmasına gerek kalmadan, ihracatım da artırabilir. borçlannı da ödeyebUir. ' YARUV:DYP9nin görnşleri
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear