02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16 EYLÜL 1985 CUMHURİYET/13 kardeşim Erdal: Umutsuz da, yılgm da foötİü'1 d değilim. Artık hakların ve özgürlüklerin topraktan sürgün vermesi gerekecek.^ Irdal inönü o gunlerde göreyli olarak Paris'teydi. Çok önceden Ecevtt'in ilk hapse girmiş olmasından duyduğu üzüntüyü dile getiren bir mektup yazmış, Eceyit'e kışaca "geçmiş olsun" demişti. Ecevit, daktilosunun başında şimdi Erdal İnönü'ye demir parmakhklar arkasından yanıt veriyordu: "Aziz Kardeşim Erdal; Benim için, yalnız senden gelişi dolayısıyla değil, içeriğiyle de çok değer taşıyan mektubunu özenle ve biraz da uzurtca yanıtlamak üzere bir yana ayirmıştım. Fakat tutuklanmalar, ifadeler, soruşturmaiar, art arda gelen yargılamalar ve yeniden hapse girme gibi olaylar dizisi içinde aylar geçmiş. Şimdi bu gecikmiş yanıtımı bir başka mahpusluk döneminde yazıyorum. Mektubunun beni en çok sevindiren yanı, ilk 2 E, hapse girişimin nedenini, "Halk Partisi'nin ortadan kaldırılmasını hiç ses çjkarmadan kabul edemeyiş"imde ve "özgurlüğü korumaya çalışma" isteğimde görmen oldu. Politikacının her davranışında ille bir "hesap", bir strateji, bir taktik aranır. Bir başka deyişle, her davranışında "politika" yaptığı sanılır. Politikacının, belli bir hesaba dayanmayan, içinden gelen davranışlan da olabileceği veya sırf moral açıdan gereklı gördüğü için belli bir davranışta bulunmuş olabileceği, nedense düşünülmez". CHP'nin kapatılması karşısında "kendisinde sessiz kalma hakkını görmediğini" vurgulayan Bülent Ecevit, mektubunda Türkiye'nin o günku koşullarını kendi açısından değerlendirdikten sonra şöyle devam ediyordu: "Atatürk'ün hayatta en hakiki mürşid ilimdir, sözünün siyasal açıdan da taşıdığı önemi bu dönemde daha iyi anlıyorum. Çünkü, dogmacılığın, bağnazlıgın karşıtı olan bilimsel yaklaşım, bilimde olduğu gibi, siyasal konularda da, "tek yol" anlayışını, "doğru'ların kesinliği saplantısını reddeder. Bilimsel verileri bile sürekli tartışma ve sınama süzgecinden geçirir. Yalnız doğrulanabilirlik degıl, onun da ötesinde çürütülebilirlik testlerinden geçirir. Sanınm, "demokrasi kültürü"nün kökeninde yatan da öncelikle bu bilimsel yaklaşımdır ve düşünce özgurlüğü, smırlanmamış düşünce özgurlüğü, bu yaklaşımın ayrılmaz bir ögesidir. mektubunu şöyle sürdüaıp noktalıyordu: "Kuzey komşumuzda demokratik direncin odünsüz öncülüğünü bir Sakharov'un yapması da bir raslantı olmayabilir Çünkü, ne kadar yasaklama ve baskı olursa olsun, örneğin dünyanın döndüğü kanrtlandıktan sonra, müsbet ilim dallannda çalışanlara, "hayır, dünya dönmüyor" dedirtilememiştir veya tersi kanıtlanamadığı sürece, iki kere ikinin dört etmediği söyletilememiştir. Önümüzde çetin bir dönem var. Entelektnel direniş Bülent Ecevit, müsbet ilim dallarında çalışanlara sosyal bilim dallarında çalışanların düşünce özgürlüklerine farklı yaklaşımlannı ve "düşünce özgurlüğü sınırtamalanna karşı entelektüel dlrenişln sosyal bllim dallannda çalısanlardan çok, müsbet ilim dallannda çalısanlardan geldlğini" belirttikten sonra Yılgın degilim Fakat, umutsuz da, yılgm da değilim. Zorlukları, sorumluluktan kaçış özrü bulabilmek için değil, kendi kendimi aldatıp avutmamak, kolaycılığa kapılmamak için, gerçek boyutlarıyta görmeye çalışıyorum. Herşeye karşın da, halkın demokrasiye layık olduğuna inanıyorum. Demokrasimizin çıkmaza saplanışında ve çöküşünde halkıno arada işçinin ve köylünün bir kusurunu göremiyorum. Ancak halkı, artık haklan ve özgürlükleri, oturduğu yerde birgün kendisine verilecek değerler olarak beklemekten usanıp, çılesi çekilerek kazanılabilecek değerler olarak görmesi gerek. Herhalde bir daha, artık İnönü gibi, özgürlükleri ve haklan kendiliğinden halka sunan bir yönetici gelmeyecek. Artık ne haklar, ne özgürlükler ne eşitlik, ne adalet, yukardan verilmeyecek, gökten inmeyecek, topraktan, toplumdan sürgün vermesi gerekecek. Herhalde doğal olanı, sağlıklı olanı, kalıcı olanı, bir anayasayla verilip bir başka anayasayla alınamayanı da öylesidir. Rahşan'ın da duygularını yansıttığımı bilerek, Sevinç'e ve sana mutluluklar, esenlikler, başarılar dilerim. Sevgiler saygılar sunarım." Erdal İnönü de Ecevit'e yazdığı mektupta tıpkı Ecevit gibi "sen" diye hitap ediyor ve "kardeşim Bülent" diye sesleniyordu. Tarihi görev yaptık, artık çekiliyoruz arih, 1982 kasımıydı... Erdal İnönü Bebek'te bilim adamı Şerif Mardin'in evinde CHP'nin Ticaret ve Maliye Bakanlanndan Ziya Mttezzinoglu ile bir akşam yemeğinde bir araya geldi. Konu elbette politikaydı ve de o gunlerde kunılma çalışmalan sürüp de, yedi sekiz parçaya bölUnen sosyal demokrat hareketti. Müezzinoğlu, dikkatini hafıf hafıf esirgeyerek sordu: Sizin parti knrnluşnnuza katılacağınız haberleri çıkıyor gazetelerde... tnönü sanki kendisinden söz edilmiyormuş gibi bir tavır içinde: Ha, evet ben de gördüm. Ama, ben kimseye böyle bir çalışmada ycr akacağımı söytetnedim. Müezzinoğlu, o zaman biraz daha aynntılı bir biçimde Ankara'da yürutülen çalışmalan özetledi ve: Partiyi bir tiirlü derleyip topariamak mümkıin olmuyor. Artık toparUnmanın da zamanı geliyor, bu bir ihtiyaç nalinde ortaya çıkıyor. Bu nedenle bir stire soara size parti kuruluşu için bir görev önerilmesi üzcrinde duruluyor. Böyle bir öneriye de şimdiden hazıriıklı olmanız dofru olur. Kaldı ki, CHP akla geldiği ve bu taban üzerine bir parti kurmak gündeme geldiği zaman, doğal olarak inönü adı belirgmleşhor. Temel bir unsur haline geliyor. Ancak, bunu sadece bu açıdan degerlendirmek yanlış olur. Bir bilim adamı olarak saygınlıgınız var. Belli bir dünya görüsüne sahip oldugunuz bfliniyor. Partinin çeşitli açüardan temsili duşunüldngünde. akia yine siz geliyorsunuz. T 9 Bir dönemin perde arkası DAR SOKAKTA SİYASETS Metin Toker'den: A; Yalçın Doğan 12 Eylüriü günleri yazdı Sım Atalaym w**te o gun 38lnracBMı geMlbaşkan" Atalay'a tetafMtfa Atatoy' misafirimiz geldi ve Ömer înönü'nün bir oğlu var adı İsmet, soyadı İnönü. Biraz bekleyinL. Dınçer ile Ismail Hakkı Birler'e dönen Metin Toker, bir yandan ağzındakı lokmayı yutmaya çalışıyor, öte yandan da Erdal İnönü'nün genel başkanlığı konusunda değeriendirme yapıyordu: "Bu laflar çocukluk. Eğer mutlaka İnönü adını istiyorsanız, benim bir başka önerim var. Ömer inönü'nün oğlu var, adı İsmet, soyadı da İnönü olduğuna göre biraz bekleyin. On beş yıl kadar sonra seçmen yaşına geliyor, üstelik İsmet İnönü olarak gelir o zaman sizin aranıza." Aslında Metin Toker'in alaya almasının çok ötesinde ciddi bir olaydı soldaki parçalanma ve de dalgalanma. Ama, İnönü 28 Nısan 1983 günü yaptığı açıklamayla "Ben yokum" diyor ve tüm gruplar yeniden kendi içterine dönüyorlardı. HftMt Ç«tİB'İM U r a s u a EfiaJ İn««i dt ftldl.CHP'nlfl "Ltrflan tanfmdan btfli'ye aktantan şa «MH: « Parti içi hiapler artık sizin gelmenizle erimiştir. Onları bir daha canlandırmamak gerek. Ayrıca çok önemli bir konu, kurucuları seçerken Ecevit'e karşı olmayanlan özenle dahil etmek gerek. Çünkü taban Ecevit konusunda çok duyarlı.n Sevinç tnönn'nön tepkisl Müezzinoğlu, sözlerini bağlamak üzereydi ki, Erdal tnönu yerine, eşi Sevinç tnönü araya girdi: Ziya Be>, ne olur yapmayın, Erdal'ın üzerine gjtmeyin! Ben bir politikacı aileden geliyonım (Sevinç İnönü CHP tstanbul eski il başkaniarından Ali Sohtorik'in kızıdır. Y.D) Politikanın ne olduğunu bUiyonım. Politika beraberinde başka şeyleri de geririyor, tabii yine Erdal kendisi bilir ama... Sevinç İnönü, bu tür müdahalelerini daha sonra da yineleyecek, çok sonraları artık sesini çıkarmayacaktı. Ama, Erdal Inönü'nün politikaya girmesine başlangıçtan itibaren aldığı olumsuz tavn hep sürdürecekti. Erdal tnönü ise ne kestirip atıyor, ne de "evet" diyordu: Düsüneliın bakalım Ziya Bey! Ankara'da diyordu.» İBdni, kankets taMHdt kjtıhyonJn artık. Tarik,17Mayıs1W3tâ rilmemişti hiç. Insanların aralarındaki sorunu madem ki, çözülebiliyordu, politikaya girerse, insanlan bir araya getirip, onların sorunlarını çözebilirim diye düşünüyordu. Politikayı düşünmesinde üçüncü etken, ODTÜ'deki günlerinden kaynaklanıyordu. O tarihte anarşiden uzak, sağlıklı bilim yapılsın istiyordu. Ama, rektörken bunu başaramamıştı. Yönetim tarafından yalruz bırakıldığı inancındaydı. Çeşitli guçlerin kendisine o tarihte haksızlık yapüdığı inancındaydı. KİT Komisyonu'nda kendisini savunmuş, ama aklanmamıştı. Ancak, daha sonra mahkemede de bir şey çıkmamıştı. Haksızhğa uğradığıru duşunmüs, günün birinde o kamuoyu da kendisinden yardım isteğinde bulunacak, inancına gelmişti. Bir gazetede "Erdal inönü geliyor" haberi Paris'te kendisine aktanldığında, bu noktalar gözünün önünden geçti tek tek. Türkiye'ye döndükten sonra tbrahim Cevahir yeniden telefonlarım eksik etmiyordu. IKCDCTÜHI Sırrı Atalay'ın evinde... Ertal taina'aiıı eşi Sevtaç Haa» araya airer: M Ne olur yapmayın, Erdal'ın üzerine gitmeyin! bir politikacı aileden geliyorum. Politikanın ne olduğunu biliyorum. Tabii yine Erdai kendisi bilir ama.. » Sım Atalay'ın evinde her grubu temsilen sekiz on kişi toplanmış isimlendirme yapıyordu. Birkaç gün önce de SDG temsilcileriyle kurucu kadroda isimleri geçen Türkan Akyol, Cezmi Kartay, tlhan Tekeli, Tekin Alp, Vedat Dalokay 'ın evinde Ümit Gürtuna, Erol Köse. Halil Akyüz, Selahattin Yıldınm ile akşam yemeğinde bir araya gelmışlerdi. Atalay'ın evindeki toplantı sürerken ve isimlendirme heyecanı herkesi sanruşken, telefon çaldı. Atalay'm yuzu ışıldadı. Dondu "Toplantı bitti arkadaşlar" dedi, "Bugiin listeji bitirmekle çok iyi etmişiz, güzel gelişmeler olacak bundan sonra göreceksiniz." O gün Atalay'ın evinde 38 kurucu isim saptanrruştı. Genel başkan yoktu. lşte Atalay'a gelen telefon genel başkaru mujdeliyordu. Üstündağ, Atalay'a "Misafirimiz geldi ve Ankara'da" dedi. Erdal İnonü yeniden harekete katılıyordu ve artık kesinlikle katıhyordu. Tarih 17 Mayıs 1983'tü. »ecdeiUğur, Erdal k katıhMkU HriKcte 9iylekwwştı: İnönü'nün gelişi önemli bir olaydır bizler için. Ama öyle De Gaulle'ün gelişi gibi bir havaya buründürmemek gerek. n K tstündag"a haber gidiyor Müezzinoğlu, Bebek'teki yemekten sadece ve sadece "Genel Başkan Vekili" "Mustafa Üstundağ'ı haberdar etmişti. Başka kimseye en ufak bir bilgi vermedi bu konuda. tnönü, "düsünelim" demesine rağmen, Müezzinoğlu'nun sözlerinden etkilenmişti. Çünkü, aksi halde Ankara'ya bu görüşmeden sonra geldiğinde, Metin Toker'in de fikrini alarak onunla birlikte Üstündağ'a gitmezdi. Olayı kafasında evirip çeviriyor, ilk kez bu yemekten sonra konuya daha derinden bakıyordu. Eşme'de bir dügiın Eşme, Ujak'a bağh bir ilçe. CHP milletvekillerinden Kadir Ozpak'ın duğünü için Ankara, Ege, Trakya'dan gelen CHP'liler akın akın Eşme'ye gidiyordu. Düğün evi, bir anda politik bir toplantıya dönüsmüştü. Üstelik uzun zamandan beri bürolarda, evlerde kendi aralannda üçer beşer kişilik gruplar halinde sohbet eden partililer, ilk kez geniş bir kalabahkta bir araya geliyorlardı. Uzun bir aynlıktan sonra politikayı sindire sindire yudumluyorlardı. Düğün için eğlence sürerken, ondan daha büyük bir eğlence gönüllerini kaplamıştı: Parti kuruluşu! Nasıl kurulacaktı, kim kuracaktı?.. Coştukça coşuyorlardı. Işte, uzansalar iktidar ellerindeydi. Askeri bir yönetimin ardından sosyal demokrat bir iktidarın kitlelere neler verebileceğini düşlüyorlardı. Ama, kim onları toparlayacaktı?.. Işte, burada aniden suskunlaşıyorlardı. Düğünün tam böyle bir anında Deniz Baykal, "tnönü'nün adı dolaşıyor" diye ortaya bir laf attı. Düğün dernek sanki sus pus oldu. Derin bir sessizlik kapladı düğun evini. Ardından konfetiler havaya uçtu, davullar vurdu, zurnalar çaldı. Erdal tnönü adı tabanda tutuyordu demek. Herkes tek tek düşüncesini açmaya başladı. Sosyal Demokrat Güç'ün o yöredeki temsilcileri de Erdal İnönü isminin etrafında kenetlenebileceğini vurguladılar. Eşme'den Anadolu'ya haberler uçtu ve tabanı bir sevinç kapladı. "lider Ecevif'ti. Ama, şimdi kendilerine Erdal İnönü sahip çıkıyordu. Kırşehir'den, Trabzon'dan, Antalya'dan, Edirne'den Ankara'ya gelen tabanın temsilcileri, "tşte şimdi herkes bilecek bizim evio hangisi olduğunu ve de elini kolunu sallaya sallaya içeri girecek" diyorlardı. Ama, bu sevinçleri çok sürmedi. Perdeler sımsıkı kapatıldı Perdeler sımsıkı kapatıldı. Kapılar kontrol edildi. Telefonlar denetim altına alındı. Herkes o akşam için kendine göre bir gerekçeyle ortadan kayboldu. Hikmet Çetin'in bürosunda buluşuldu. Çankaya'ya çıkarken yan sokaklardan birinde bulunan eski başbakan yardımcılanndan Hikmet Çetin'in bürosunda 18 Mayıs 1983 akşamı önemli bir konuk ağırlanıyordu: Erdal İnönü Ankara'ya gelmis ve artık kesin karannı vermişti. Partiyi kurmaya soyunuyordu. Bunun üzerine Ankara'ya giderek önce Mustafa Üstündag'ı arıyordu. Üstündağ önce Hikmet Çetin'e telefon ederek, "Hemen gel" diyordu. Ardından Sır n Atalay'a haber veriyor ve sol kesimde gizliden gizliye yoğun bir gece başhyordu. Üstündağ'ın telefon ettiği dakikalarda Sosyal Demokrat Güç'ün temsilcileri ile Dokuzlar'ın temsilcileri Atalay'ın evinde artık kurucu liste üzerinde son çalışmalarını yürütüyorlardı. Üstündağ, Hikmet Çetin'e "Lordtan" toplamasını söyledi. önce saat 17.30'da eski Meclis başkaniarından Kemal Güven'in evinde bir ön görüşme yapılacak, ardından 21.30'da Çetin'in bürosunda bir araya gelinecekti. İnönü de saat 21.30'da Çetin'in bürosunda bulunacaktı. Ama ondan önce "Lordlar" oturup İnönü'ye nasıl bir mesajın aktanlması gerektiğini tartışacaklardı. Sım Atalay, İrfan Özaydınlı, Catait Karakas, Necdet Uğur, Hikmet Çetin ve Mustafa Üstündağ, Kemal Güven'in evinde toplandılar. ismi ilk kez duyuyordu. Merak etti, aradı bırakılan telefon numarasını. Ertesi gün de înönü'nün Boğaziçi Üniversitesi'ndeki odasında buluştular. "Ben CHP'liyim, çok eski ve inannuş bir CHP'liyim" diye söze başladı 50 yaşlanndaki Cevahir, "Ama partide hiç görev almadım" diye sürdürdü ve ardından da pat diye, "Eger yeni bir parti kumlacak ve CHP'nin görevini yühitecekse, bu partide senin yer alman gerekir" dedi. Bu adam da nereden çıktı? tnönü, "Bu adam da nereden çıktı?" diyerek kendi kendine buluştuğu için kızdı. Şaşırdığını görünce Inönü'nün, "eski ve inannuş CHP'li" sözü hemen bağladı: "Sen şimdi bu işi iyi düşün, sonra cevap verirsin" dedi ve ayrüdı. Kapıdan çıkarken, eklemeyi unutmadı: "Ben CHP'nin ileri gelenleriyle görüşecegim, sen yeter ki kabul et." Damdan düşer gibi gelen bu öneri ve daha onemlisi nereden, kimden geldiğini bilmediği bu öneriyi İnönü ciddiye almadı. Üzerinde de durmadı. Hatta, unuttu bile. Ama, aradan iki gün geçtikten sonra masasında üniversitede yeni bir not buldu: Kendisini İbrahim Cevahir aramıştı! Meraklandı. Kimdi ve nasıl bir adamdı bu Cevahir?.. Yoksa MİT ajanı mıydı? CHP'lilerle gerçekten teması var mıydı?.. Kim adına, ne adına getiriyordu böylesine ciddi bir öneriyi? Eğer ciddi ise CHP yönetimi bu konuda neden kim olduğu bilinmeyen böyle birisini seçmişti? Bu sorular aklını karı>tırırken, birkaç gün sonra onun bıraktığı adresine gitti. Cevahir bir işadamıydı. Okmeydam'ndaki burosuna gittiğinde, İnönu'yle hem sohbet ediyor, hem de bir Libya ile, bir Suudi Arabistan'la lelefonla görüşüyordu. Kendisine üniversiteye Mercedes bir arabayla gelen bu adam gerçekten müteahhiüikle uğraşıyordu, ilk geldiğinde anlaıtığı gibi İnönü arka arkaya sorular yağdınrken, Cevahir önemli bir söz söyledi: "Ben bu gönişmelerimizi Mustafa Üstündag'a anlatıyorum, onun h a beri var bu gorüşmetaimizden". Ardından da "Bir an önce seniıstanbui CHP örgiitiiyle tanıştırayım Erdal Bey" dedi. Sonra Üstündağ'la görüşmesinin iyi olacağını ekleyerek, telefon numarasını verdi: "Ankara'ya gittiğinde mutlaka Üstündag'ı ara ve onunla göriiş. Seninle gorüşmek istiyor." yordu.Çünkü düşünce üretilmedikce teknoloji de ilerlemiyor.o zaman devlet güçlü oluyordu.Devlet baskısı, düşünce özgurlüğü olmadığı için, devletin geri kalmasına neden oluyordu. Imparatorluğun fiyakası ortodoks düşuncelere iltifat ederek devam ediyordu. Türkiye de hâlâ bu ıstırabı cekiyordu. 1933 Reformu'yla fızik bilimlerde düşünce özgürlüğü sağlanmış, ama sosyal bilimlerde böyle bir özgürlüğe henüz erişilmemişti. İnönti yalanlıyor... Birkaç gün sonra Paris'e UNESCO'nun bir toplantısına gitmişti. Paris'ten bir haber geldi. O günkü bazı gazetelerde kendisinin sosyal demokrat parti kurma çalışmalarının başına geçeceği haberi yayımlanmıştı. İnönü, Paris'ten hemen yalanladı haberi. Aslında, Cevahir belki de basta Üstündağ olmak üzere CHP yoneticilerinin üst kadrosu bir gazeteye böyle bir haber sızdınp tepkiyi görmek istiyorlardı. Haberi doğrudan Ankara sızdırmıştı. Tepki toplamak ve durumu görmek istiyorlardı. Erdal İnönü ilk kez, "acabs" diye geçirdi içinden. Düşündü. Politikaya girmeli miydi?.. Kendisini YÖK'le ilgili gelişmeler rahatsız ediyordu. Duşünce özgürlüğü Türkiye'de genellikle sosyal bilimlerde söz konusu oluyor,düşünce özgürlüğüne saygı göstermek solculuk oluyordu. Sosyal bilimlerle uğraşanlar bu nedenle hep iktidarların tokadını yemişlerdi. Üniversiteye eskiden kalma bir tepki vardı. Osmanlı İmparatorluğu'nda bilimin ilerleyememesi, duşunce ozgurluğunün kısıtlanmasındanı . Başlangıçta imparaiorluk gücünü belki buradan alı Bilim adamı gerçegi söylemeli! Bilim adamlan bu gerçekleri söylemelidirler, diye düşündü İnönü. Bunu YÖK çıktığı zaman yapmayı tasarlamış, 12 Eylul'ün hemen sonrasında da böyle bir açıklama yapmak istememişti, Ama, zamanla ve YÖK'le birlikte üniversitelerin zahmetle kazandıklan özgürlüklere veda ettiklerini görmüştü. İşte, bunun için politikaya girebilirdi. 1402 sayılı Sıkıyonâtim Yasası'yla görevlerine son verilen, düşuncelerinden dolayı üniversitelerden atılan bilim adamlarına uygulanan bu yaptırıma karşı gorevlihissetti kendini birden. Politikaya girmek için bir etken olabilirdi bu. İkinci olarak, bilimsel sorunları çozmekten zevk alırdı. Insan ilişkilerinde de iyi idi. Üniversitede idari görevierde insani sorunlarla karşılaşmış ve bunlan çözmüştü. Bn i$ bitti artık... İnönü'ye birlikte yola çıkması gerekenlerden oluşan bir "çekirdek kadro" sunulacaktı. Zaten ellerinde bir liste vardı uzun zamandan beri. Eldeki listeyi baştan sona taradılar. Hepsi sevinçli, hepsi umutluydu. Herkes kendi içinden "Bu iş artık bitti, parti kuruldu" duşüncesindeydi. Taranan lısteden AtilaSav, Cezmi Kartay, Kazım Erdal tnönü'ye not Erdal tnönü, I982aralık sonlarındaeve geldiğinde kendisine bırakılmış bir not gördu: İbrahim Cevahir adında bir vatandaş kendisini arıyor ve kendisiyle gorüşmek istiyordu. İnönü tanımıyordu ve bu tsmet Pa^a nedeniyle... Babası İsmet Paşa nedeniyle kendisine kimse gorev önermemişti. Herkes çekinmışti. İsmet Paşa iktidarda olsa çekinme nedeni başka, muhalefette olsa, nedeni başkaydı. Bu nedenle idari bir görev öne Arkası 10. Sayfada
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear