23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURlYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER "saray entrikası" niteliğine bürünür. Halkın, yöneticilerden hesap sorma ve onlan değiştirme yetkisi yoktur. Kısaca söylemek gerekirse, açık politikanın yerini kapab politika almıştır diyebüiriz. TOPTAN MAHKÛM ETMEK İNSAFSIZLIĞI Politika, toplum yaşamımn kaçınılmaz bir olgusu, açık politikanın seçeneği (altematifî) de kapalı ve zora dayanan politika olduğuna göre, bu ikisi arasında bir tercih yapmak gerektiğinde siz olsanız hangisini seçerdiniz? Herhalde ikincisini olmasa gerek. Zaten gerçek anlamda politika deyince akla gelen hür bir ortamdır. Her türlü kısıtlama ve engellemeden uzak olarak tanınan seçme ve seçilme hakkı, düşüncenin açıklanması özgürlüğü, toplanma, tartışma, örgütlenme özgürlüğü ve öteki bütün demokraük özgürlükler bu ortamı oluştururlar. Politika, halkın da katıumıyla, kamuoyunun gözleri önünde işte böyle bir arenada oynanan bir oyundur. Ama diyeceksiniz ki, bu açık arenadaki oyunun içinde zaman zaman başka "oyunlar" da oynanmıyor mu? Kulislerde, loş köşelerde, birtakım değişik senaryolann, gizli pazarhkların, kanşık işlerin tezgâhlandığı olmuyor mu? Bu kadarı olmasa bile, oportünizm, ilkesizlik, sorumsuzluk, dün verilen sözden bugün dönülmesi gibi tutum ve davranışlara sık sık rastlanmıyor mu? Halkı giderek politikadan soğutan, ona "çamur" gözüyle bakma eğilimine iten de bunlar değil midir? Bu sözlerde bir gerçek payının bulunduğunu kabul etmek zorundayız. Ama burada şu sorunun sorulması gerekir: Acaba gerçekten "çamur" olan politikanın kendisi midir, yoksa bu alanda at oynatan bir takım politikacılar mı onu "çamurlaştınrlar?" Galiba çoğu zaman bu ikisi birbirine kanştınlmakta ve kötü örneklerden genellemelere gidilerek katı ve kesin yargüara varılmaktadır. Aslına bakılacak olursa, politika pratik alanda bir sanat, toplumda çatışma halinde olan çıkarlann uzlaştırılması eylemidir. Bizdeki deyimle, baa "politika esnafı" onu kimi zaman yozlaştırıyor diye, gerçekte toplumun iyiliğine yönelik bir uğraş olması gereken politikayı toptan mahkum etmek acaba biraz insafsızlık sayılmaz mı? NE YAZIK Kİ... ~ ~ Bu durumda sonın bize göre şu oluyor: Politikanın yozlaşmasmı önlemek ve kötü örnekleri büsbütün ortadan kaldırmak değilse bile en aza (asgariye) indirmek için ne yapmak gerekir? Yapılacak şey, Batı ülkelerinde demokrasinin gelişme sürecine bakıldığında da görüleceği gibi, politikanın alanını genişletmek ve toplumun değişik kesimlerine ayncahk gözetmeksizin siyasal katılma yollannı açmaktır. Yönetilenlere, örgütlü ve bilinçli gruplar olarak, yöneticileri denetleyebilme ve onlan etkileyebilme olanaklarını tammaktır. Bu yapıldığı zaman, politika da küçük bir zümrerün "özel oyun alanı" olmaktan çıkarak daha açık, daha aydmlık ve daha sağlıkh bir ortama kavuşmuş olacaktır. Bu akılcı ve demokratik çözüm, ne yaak ki bugün Türkiye'de benimsenmiş değildir. Tam tersine, çeşitli yasaklamalar ve kısıtlamalarla politikanın alanı alabüdiğine daraltılmış bulunuyor. Gençliğin büyük bir bölümü oy hakkından yoksundur. (İçinde bulunduğumuz Dünya Gençlik Yıh'nda onlara sadece törenlerde "şiir okuma hakkı" tanınıyor.) Toplum içindeki sosyal gruplann, sendikaların, meslek kuruluşlanrun, derneklerin, ülke sorunlan üzerinde görüş ve düşüncelerini açıklamaları, seslerini duyurmalan engellenmiştir. Bu konularda söz söyleme yetkisi sadece siyasal partilerin tekelindedir. Çoğulcu ve özgürlükçü demokrasinin belirgin niteliğini oluşturan siyasal katılma yolları büyük ölçüde tıkanmıştır. Güdülen amaç, öyle anlaşüıyor ki, toplumu mümkün olduğu kadar politikadan "anndırmak" ve böylece "temü ve huzurlu" bir ortam yaratmaktır. Ancak, son zamanlarda birbirinin peşisıra gelen ve iktidar çevrelerine kadar tırmanan rüşvet ve yolsuzluk olaylarına, ortahğı saran kokuşmuşluk havasına bakılacak olursa, acaba bunda başanya ulaşılmış olduğu Ueri sürülebilir mi dersiniz? Vaktiyle kim söylemişse (galiba Henry George), "polifika, sadece potitikacdara bırakıtamayacak kadar önemlidir" diye biı söz söylemiş. Bu sözün doğruluğu bizim buralarda da anlaşılmaya başlandığı gün, daha sağhklı ve daha demokratik bir toplum düzenine kavuşma umudu da doğmuş olacaktır. Dileyelim o günler çok uzaklarda olmasın. 6 MART 1985 Politika "Çamurn" Acaba gerçekten "çamur" olan politikanın kendisi midir, yoksa bu alanda at oynatan bir takım politikacılar mı onu "çamurlaştırırlar?" Galiba çoğu zaman bu ikisi birbirine karıştırılmakta ve kötü örneklerden genelllemelere gidilerek katı ve kesin yargılara varılmaktadır. Aslına bakılacak olursa, politika pratik alanda bir sanat, toplumda çatışma halinde olan çıkarlann uzlaştırılması eylemidir. Yaanın başlığı, öyle sanırız ki, çoğunlukla dudaklarda hafıf bir onaylayıcı gülümseme ile karşılanacaktır. Politika sözcüğünün ve kavranunın halk kitleleri arasında pek de iyi çağnşımlar yapmadığı öteden beri bilinir. Sokaktaki adama, batta aydın kesiminden bazj kişilere politika hakkında ne düşündüğünü soracak olursanız, buna "aJdatmaca", "ayak oyunu", "çamur" ya da en azından "fırsatçılık", "çıkarcjlık" ve "koltuk kavgası" gibisinden karşılıklar alabilirsiniz. Bu oldukça yaygın ve yerleşmiş kanı (ki buna bir ölçüde önyargı da diyebiliriz) karşısında politikanın savunmasıru yapmaya kalkışmak hayli zor bir iş gibi görünüyor. Ama, ortada başka gerçekJer ve "madalyonun Öteki yüzü"nün de bulunduğunu göstermek bakımından yine de bunu denemekte yarar olabilir. POIİTÎKASIZ TOPLUM PÜŞÜNÜLEMEZ Hiç değilse, bu yargının (ya da önyargının) doğnıluk ve geçerlik derecesini objektif veriler açısından tartışmak ve sonunda Sezar'ın hakkını Sezar'a vermek gerekir. Biçare!.. "Bi" başına konduğu sözcüğün anlamına olumsuzluk katar Bihesap, bibaht, bicevap; sırasıyla hesapsız, bahtsız, cevapsız demektir. Biçare de çaresiz kişiye denir; ama, bu kadarla kalmaz, zamanla biçareve başka anlamlar da yüklenmiştir. Zavallı veya yoksul bir kişiden söz açarken vurgulanır: Biçare... Ne demiş Fikret: "İki biçare hastai firkat İki biçare, işte inliyonız." insanlar arasında biçareler bulunur. Ama Türkiye Cumhuriyeti biçare olabilir mi? İşte size bir soru ki günceldir. • Bu sorunun yanıtını, 3 Mart 1985 günlü Hürriyet Gazetesinin ekonomi sayfasında, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Hazine ve Dış Ticaret Müsteşan veriyor. ABD'ye yaptığı geziden yeni dönen Sayın Pakdemirii diyor ki: Dolar her şeye egemen. Yalnız biz değil, tüm Avrupa dolarm pençesinde çırpın/yor. Dolar bir yükseliyor, Avrupa perişan oluyor. Biz yerimizden oynuyoruz. Dolar bizi oynabyor. Bizim ekonomi doların egemenliğinde. Dolar bizim ekonominin 3'te 2'sini götürüyor. İthalatımızın 3'te 1'ipetrole gidiyor. Bütün fiyatlan etkiliyor. Ayda birpetrole zam yapmak zorunda kalıyoruz. Bu, dolar karşılığı Türk parasını, Türk milletinden almak demektir. Başka çaremiz yok. Tabii ki fedakâriık haika biniyor. Sonra bu yıl 3.1 milyar dolartık dış borç ödüyoruz. Dolar yükseldikçe bir dolarm karşılığı Türkparası daha da yükseliyor. (...) Ama ne var ki, ihracatın artınlması gerekiyor. Dolar yine yükseliyor, paramızın değeri düşüyor. Sonuçta daha çok mali aynı paraya satıyoruz. Tam anlamı ile soyuluyoruz. Üretip üretip ucuza satıyoruz. Biz buna da razıyjz, ama etoğlu duvar koyuyor. Satmamızı da engeüemeye çaiışıyor." Sayın Pakdemirli'nin demecinde kimi tümcelerin altınt çizmek gerekiyor: 1) Dolar bizi oynatıyor. 2) Bizim ekonomi doların egemenliğinde. 3) Dolar bizim ekonominin 3'te 2'sini götürüyor. 4) Üretip üretip ucuza satıyoruz. 5) Tam anlamıyla soyuluyoruz. 6) Biz buna da razryız. 7) Başka çaremiz yok. Bir devletin Hazine'sinin başında bulunan adam böyle konuşur mu? Konuşursa kendisine söyienecek tek sözcük var: Biçare!.. Hazine ve Dış Ticaret Müsteşan Sayın Pakdemirii biçare olabilir; Türkiye Cumhuriyeti biçare olabilir mi? • Özal ve "İş bitirici" kadrosu iflaslarının çöküntüsü içinde saşırmışlardır. "İş bitirici"terir\ yıldızlanndan Pakdemirli'nin söyledikleri doğrudur. Bir yanlışı var: Sayın Müsteşar, Amerikan Dolarının Avrupa'yı "perişan" ettiğini sanıyor. Batı Avrupa ülkelerinin başı dolarla derttedir; ama hicbiri "perişan" değildir. Tersine, Batı Avrupa ekonomileri iyileşiyor. Türkiye'nin ise sorunu çok başkadır. (Jlusal para 5 yılda 10 misli düşürülmüştür. Batı Avrupa'da böyle bir olay kıyametle eşanlamlıdır. Peki, bu durumda Hazine ve Dış Ticaret Müsteşan Ekrem Pakdemirii ne yapmalı? Dryebilir ki: Ey millet!.. Siz Devletin Hazinesini bana emanet ettiniz; ama "Tam anlamıyla soyuluyoruz. Çaresiziz." Ben istifa ediyorum. • Sayın Müsteşar böyle konuşmuyor ve aklın alamayacağı şeyler söylüyor: Başka çare yok; kim olsa aynı şeyi yapacak; hiç oimazsa biz bu işi biliyoruz." İş bitiricfter kendilerini bu devietin başına gökten zembille inmiş nimet sayıyortar. Bunlar hangi işi iyi biliyorlar ki? Devleti, ülkeyi soydurmayı mı? Biçare Pakdemirii!.. Prof. Dr. MÜNCİ KAPANİ Her şeyden önce kendi kendimize şu soruyu soralım: Acaba, politikadan tümüyle arınmış, onunla hiç ilgisi bulunmayan bir toplum olabilir mi? Aristo, bundan iki bin yılı aşkın bir zaman önce insanı "siyasal bir hayvan" (zoon politikon) olarak tanımlarken bu soruyu da cevaplandırmış oluyordu. Insanoğlu kendini bildi bileli hep bir arada, toplumsal bir düzen içinde yaşamıştır. Bu, insanın yapısından, yaradıhşından doğan bir zorunluktur. Toplum dışında bir hayat sürdürebilmek için "ya düpedüz bir hayvan, ya da bir Tann olmak gerekir" diyordu Aristo. Insanlann bir araya gelerek meydana getirdikleri topluluklar ise, ister ilkel, ister gelişmiş olsun, tarih boyunca daima siyasal bir nitelik taşıyagelmişlerdir. Başka bir deyişle, her nerede yöneten ve yöneülen farkhlaşmasına dayanan bir topluluk var olmuşsa, orada bir iktidar olgusu ve dolayısıyla politika da var olmuştur. Görülüyor ki, hoşlanalım ya da hoşlanmayalım, politika toplum yaşamının kaçınılmaz ve vazgeçilmez bir parçasıdır. Gerçek bu olduğuna göre, üzerinde durulması gereken sorun, poli tikarun niceliği ve niteliği sorunudur: Politikayı kim ya da kimler yapacak, nasıl yapacak? Halkın (yönetilenlerin) onun oluşmasına katkısı olacak mı? Olacaksa ne ölçüde olacak? Bu sorulann öteden beri tophunun yönetim biçimtnin belirlenmesinde ön sırada yer aldığını biliyoruz. Bildiğimiz başka bir sey varsa o da dikta rejimlerinm ve otoriter yönetimlerin halkın politikayla fazla ilgilenmesinden yana olmadıklandır. Bu tip rejimlerde yöneticiler politikayı daima "kötü" bir şey gibi gösterme eğilimindedirler ve halktan yamızca kendi işleri güçleriyle meşgul olarak ona "bulaşmamalarıru" isterler. Peki, bu dunımda politika ortadan kalkmış sayılır mı? Hayır, politika ortadan kalkmamış, sadece nitelik değiştirmiş ve kısıtlanmıştır. Toplum hayatma yön veren siyasal kararlar açık forumlarda açık görüşme ve tartışmalar sonunda alınacak yerde, kapalı kapılar arkasında kimsenin haberi olmaksızın ahnır ve bir oldu bitti şeklinde tepeden inme yöntemlerle uygulanır. İktidar yanşması da gene kapalı kapılar arkasında cereyan eder ve siyasal rekabet çoğu zaman bir hizip çatışması veya EVET7HAYIR OKT4Y AKBAL OGRENCI/OGRETMEN YÖNETEN MUAMMER TUNCER Bu, Bir Ahlak Sorunudur... Türk Ceza Yasası'nın 170. maddesinde değişiklikler öngören yasa tasansı Bakanlar Kurulu'nda onaylanarak TBMM'ne gönderilmiş... Tasarıya göre TCY'nin 125,146, /49,159,163, 168 ve 313. maddelerinde yazılı suçlan işleyenlerden biri o suçu işleyenleri son soruşturma açılıncaya kadar yetkili makamlara ihbar ettiği ve bu ihbar doğru çıktığı takdirde cezası hafifletilecek.. Ölüm cezasına çarptınlmışsa 15 yıl, ömür boyu hapis cezasına çarptınlmışsa 10 yıl süreli bir ceza çekecek. Bir de ek madde var: İhbarda bulunanlar ve ihbarı doğru çıkanlar da devletçe her türlü korunmaya alınacaklar Gerekirse bu ihbarcılara yeni bir kimlik bile verilecek... Bu haberi gazetelerde okuyunca birden ilkokul çağımı anımsadım. Birinci ve ikinci sınıftayken hemen her gün kalemim, silgim, ya da cetvelim yiter giderdı. Yoksul çocuklar vardı sınıfımızda. Ne kalemleri, ne defterleri vardı. Arkamdaki sırada yoksul bir çocuk otururdu. Yitirdigim kalemi, silgiyi bir kaç gün sonra onun elinde görürdüm. Kalemi yontarak azıcık küçültmüş, silgiyi orasından burasından koparmış... Ama tanırdım onlan... Bir gün 'Bunlar benim değil mi?' diye soracak olsam, "Hayır babam aldı. Yoksulum diye beni hırsız mı sanıyorsun?" diye çıkıştı. Ses çıkarmadım. Bu küçük hırsızlıklar sürdü gitti. Bir gün evde anneme yakındım. Çünkü bu kadar çok kalemi, silgiyi ne yaptığı mı merak etmişti. Doğrusunu anlattım. "Gidip öğretmene durumu soylesem mi? O çocuğun bütün bunları çaldığını biliyorum." Annemin sözlerini hiç unutamadım: "Aman yapma, dedi. öğretmene onu şikâyet etme; ihbarcılık çok kötü bir şeydir. Madem ki yoksul bir çocuk; hiç sesini çıkarma, dost ol onunla, hırsız diye adı çıkarsa yaşamı boyunca çeker acısını." Bu, bir ahlak sorunudur Ta ilkokul sıralanndan öğretirler 'ihbarcılığın' ne denli çirkin olduğunu, ayıp olduğunu, insanlığayakışmadığını!... 'Curnalcı' 'curnalcılık', "ispiyonculuk" halk dilinde en aşağılatıcı tanımlamalardır Bunu herkes bilir. Şimdi 'ihbarcılık' yasal bir müessese olarak yasalara yerieşiyor, yerleştiriliyor. Bunun ahlak kurallarına nasıl ters düştüğü bir yana bu ihbarcılık işleminin nasıl yürütüleceği de ayn bir konudur. Şimdi bekleyin ihbar salgınını!... Yakasını kurtarmak isteyen açıkgözler başlayacaklar onu bunu suçlamaya, akla geleni gelmeyenı, ya tutarsa diyerekl... Devlet örgütleri bu ihbarları araştırmaya girişecek, soruşturmalar yapacak. Öncelıkle de 'ihbar' edilen kişiyi ya da kişileri bir süreliğine gözaltına alacak. Diyelim ki bir idam hükümlüsü kalktı en akla gelmedik birini 'beni o işe bu adam teşvik etti, silahı o buldu' diyecek. Haydi, bir sürü çaba, birsürü zaman kaybt... Hem devlet görevlilerini boşa ugraştırma, hem de ihbar edilen suçsuz kişiyi acılara itme... Devletin gizli açık örgütleri vardır. Bunlar sanıkları; suçlu sayılanlan, ya da mahkumluğu kesinleşenleri sorguya çeker, türlü sözlerverir, ağızlanndan birtakım açıklamalar alırlar. Bu işlem her zaman her yerde olur, olmuştur, olacaktır. İhbar yoluyla oiumlu sonuçlara gidildiği de görülür zaman zaman. Ama bu tür ışler 'gizli' yapılır. Yasa maddesine ek yapılarak, 'ihbarcılar ödüllendirilecek, hatta kendisine yeni nüfus kimliğj, yeni ad, yeni bir kişilik' yaratılarak yapılmaz bu işler... Başka yollan vardır suçluları ortaya çıkarmanın. Ne oldu, yerleşmiş ahlak kurallannı da mı ait üst ediyoruz? Bir de okullarımıza "ahlak" dersi koyduk? İnsanları ahlak dışı davranışlara, onlara birtakım çıkariar sunarak yalan yanlış ihbarlara zorlamak yakışır bir iş midir? Bir Bakanlar Kurulu böyle bir öneriyi nasıl TBMM'ne getirir, getirebilir? İhbarcılığı yasal bir davranış olarak kabul etmek, ahlaksızlığt 'bir ahlak' gibi göstermek, yetişen gençleri, çocukları yanlış, çirkin alışkanlıklara itmek değil midir? Terfi gecikmelerine çözüm getirümeli Ozetle * Yıllardır sürüncemede kalan bir sonınu MEGSB yetkililerine vansıtmanm diliyorum. 1976 yıiında derece terfilerimiz güntinde yapılmadıgı gibi, hak ettiğimiz terfiler bile mali yübaşı olan 1 marta atıldı. Boyleee terfilerimizde göreve başlama tarihlerimiz degil de 1 raart gözöniine aluunaya başlandı. O günden beri gecikme sürmektedir. O yıidan sonraki kademe ve derece terfilerimizde 79 ayı bulan gecikmelere bir türlü çözüm getirilemedi. Bilecik'ten bir öğretmen * Yeni düzenlemeye göre, tüm öğretmenlerin göreve başlama tarihleri terfi tarihleri olarak kabul edilmektedir. Ancak terfi kararnameleri mali yılbaşından sonraya kalırsa terfi farklannın abnması güçleşmektedir. Terfi farklarmın düyundan istenmesi, doğal olarak yakuunalara neden olmaktadır. Gerek bu duruma, gerekse terfi gecikmesinden zarar gören öğretmenlerin sorununa bakanlıkça bir an önce çözüm getirilmesi gerekmektedir. • îstanbul'dan Yavuz Küçük'e: tlkokul, ortaokul, lise ve dengi okullar eğitici çahşmalar yönetmeliğinin 144. maddesine göre, "OkuUarda gösterilecek veya okulca gidilecek filmler veya çeşitli gösterüer okul müdürlüğünce uygun görülecek üç öğretmen tarafından izlenir. Bu öğretmenlerin, fîlmin veya gösterinin izlenmesinde bir sakınca olmadığmı belirten ve okul miidürlüğünce onaylanan raporu üzerine söz konusu film görüUbiiir veya gösterüere gidUebüir." •k Mersin'den T. Aktaş'a: Okuüardaki görevlilerle öğrencilerin kılık kıyafetlerine iliskin yönetmeliğin bazı maddelerini değiştiren yönetmelikte yer alan hüküm şöyle: "6. maddede sayılan personel görev yaptığı yerin veya mezun olduğu okuüann rozetleri üe hükümctçe özel günler için çıkarüan rozetler dışında rozet, işaret, nisan ve benzeri şeyler takamaz. Öğrencüer ise, öğrenim gördükleri okuüann rozetleri dışında rozet, işaret, nişan ve benzeri şeyler takamaz." 19841985 ögretim yılında düsünürsek, */« 100'e yakın bir üniversitelerde harç kredisi alma faiz ediyor. Bunun nedenini yetya hak kazanan ögrencflerden bi kililerden öğrenebilir misiniz? riyim. Bana gönderilmiş olan taHÜSEYİN TAKNUŞ ahtaüt ve kefalet senedindeki Yddız Ü. Kocaeli Müh. Fak. borç tutan 260.000 TL. olarak belirlendi. Üç yılı olanların senel* Binbir sıkıntıyla öğrenimleleri ise 165.000 TL.'dir. 4 >Tİı olan rini sürdüren öğrencilerin harç lann kredi almadan ödemeleri gekredilerinden bir de böylesine fareken harc tutarı 140.000 liradır. iz alınması kuşkusuz haklı yaSenedin 260.000 lira olarak dn kınmalara neden olmaktadır. Sozenlenmesinin nedenini bir tür runu yetkililerin dikkatine aktalü çıkaramadık. Faiz alındığını rıyoruz. Horçkredisinden % 100 faiz ahnıyor Kız teknik öğretim olgunlaşma enstitüleri öğretmenlerinin araştırma ve atölye hazırlık çalışmalan: 3 Eylül 1985 salı sabahı başlar 20 Eylül 1985 cuma akşamı biter. Ortaokul ve ortaöğretim kurumlarında okul dışından bitirme, bekleme, bütünleme ve sorumluluk sınavları: 3 Eylül 1985 salı sabahı başlar, 20 Eylül 1985 cuma aksamı sona erer. Merkezi sistemle yapılan güz dönemi okul dışı bitirme sınavları: 3 4 5 eylül salı, çarşamba, perşembe günleri. "METEP" mesleki ve teknik eğitim projesi uygulanan mesleki ve teknik öğretim kurumlannda geçmiş dönemlere ait bütünleme sınavları: 3 Eylül 1985 salı sabahı başlar, 20 Eylül 1985 cuma akşamı sona erer. Ortaokul ve ortaöğretim kurumlanna 19851986 öğretim yılı için öğrenci kayıtlan: 3 Eylül 1985 salı sabahj başlar, 2 Ekim 1985 çarşamba akşamı sona erer. MEGSB çalışma takvimi TEŞEKKÜR Çok a a bir trafık kazasında yitirdiğimiz TEŞEKKÜR Eşim ARZU AKTAN'ın rahatsızlığı ile yakından ilgilenerek sağlığına yeniden kavuşmasını sağlayan Haseki Hasıanesi Nöroloji Servis Şefi Saym ELİF'imize Tanndan rahmet diler, olayın başından sonuna kadar her türlü tıbbi müdahalede bulunan Sayın Prof.Dr. Ayvaz KARABIYIKOĞLU, Doç.Dr. Sadun AKTÜRK, Doç.Dr. Celal BAKİ, Yar.Doç.Dr. K.Güner ÖZGÜR, Dr. Haluk YÜCESOY, Dr. Aysun GÜ.MELE, Dr. Tuncer BEYOĞLU, Dr. Selçuk SOYLEMEZ, Dr. Fuat ÇELİK, Dr. Giingör EKEN, Dr. Ahmet YILD1RIM, Huri ÖZGÜR ve Saadet BİRİNCfye teşekkür etmeyi borç biliriz. Acımızı paylaşarak bize destek olan dost ve akrabalarımıza ve tüm sevenlerine de teşekkür ederiz. ORHAN, ANNA VE MEHMET ABAK ÇAĞDAŞ GAZETE DERGT KITAP IASıN VE YAYıN A £ . YÖNETIM KURULÜ'NDAN Sicil No: 116951/61832 Şirketimizin genel kurulu aşagıdaki gundemi görüşmek Ozere 29 Mart 1985 cuma günü saat 11.30'da şirketimizin merkezi olan Turkocağı Caddesi 39/41 CAĞALOĞLU / İSTANBUL adresinde olajan sekilde toplanacaktır. Sayın hissedarlannuzın toplantı gunünden asgari bir hafta evvel giriş kartı almalanm rica ederiz. OÜNDEM. 1 1984 yılı muamelât ve hesaplanna ait yönetim kurulu ve denetçı raporlanmn müzakere edilerek tasvibi, 2 1984 yılı bilanço ve kâr zarar hesaplarının tetkik ve tasdikijrie ydnetim kurulu üyeleri ve denetçinin ibraı, 3 1985 yılı için yönetim kurulu üyelerınin seçimiyle ucretlerinin tayini, 4 198S yılı için denetçi seçimiyle ucretinin tayini. Dr. KEMAL BAYÜLKEM ile Şef Muavini PINAR SOYER, Basasistan ÖKKEŞ ASKER'e Haseki Hastanesi Nöroloji Servisi'nin tüm hemşire ve personeline teşekkür eder, şükranlanmı sunanm. HASKAN AKTAN Doçent SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞINDAN 1. Sahil Güvenlik Komutanlığımn ihtiyacı olan aşağıda başhklar halinde gösterilen 17 liste muhteviyatı yedek parça ve malzemeler 2886 sayılı Devlet thale Kanununun 51. maddesi (P) fıkrası geregince yurt dışından satın ahnacaktır. KOD VE LİSTE NO: MALZEMENÎN/TÜRKÇE/ORİJlNAL ADI: MtKTARI: MK1 HİDROFORLAR (MASKINFBARIKEN "IRON" A/STELEFONVEJ 7) 10 Kalem MK2 DEMİR IRGATI (STEEN YMAS 16 EU 4 15 Kalem MK3 DÜMEN SİSTEMİ (HATLAPA STEERING GEARS) 12 Kalem MK4 TAHLİYE TULUMBASI (CNFSERO PUMPS) 12 Kalem MK5 SABİT CO2 SİSTEMİ (WALTER KIDDE GMBH COı EXTINGUIS HING SYSTEM) 9 Kalem MK6 ELEKTRİKLİ ŞOFBEN (NECKAR WARIE ELECTRICAL KOT WATER BOILER) 6 Kalem MK7 HAVA KOMPRESÖRÜ OTOMATlK DREYN SİSTEMİ (BAUER MOKPRESSOREN AUTOMATIC DRAIN) 62 Kalem MK8 MOTORİN TRANSFER TULUMBASI (HIGHPRESSURE CENTRIFUGAL) 16 Kalem MK9 TURBOŞARJER (HISPANO SUIZA HS 500 TYPE TURBOCHARGER) 24 Kalem MK10 PÜNOMATÎK SİSTEM (SPARE PARTS FOR PNEUMATIC SYSTEM) 28 Kalem MK11 HAVA KOMPRESÖRÜ (COMPRESSEURS ERVOR) 53 Kalem MK12 HİDROFORLAR (KSB VERTICAL FRESH/SEA WATER PUMP) 5 Kalem MK13 DENİZ SUYU TULUMBASI (LOEWEWESSERKNECHT PİSTON PUMPS) 10 Kalem MK14 MOTORİN TRANSFER TULUMBASI (VERTICAL HIGHPRESSURE CEN TRIFUGAL PUMP) 10 Kalem MK15 ZF MARINE BW 800/2 ŞANZUMAN YEDEKLERİ 18 Kalem MK16 OM 636 MERCEDEZBENZ YEDEKLERİ 21 K a l e m MK17 EISENVVERKE REINTJES BGA100 ŞANZUMAN YEDEKLERİ 8 Kalem 2. Satın alınacak malzeme ve yedek parçalara ait idari sartname (Türkçeİngilizce) ve listeler Sahil Güvenhk Komutanhğı Tedarik Şube Müdürlüğünde mevcut olup, listelerin her biri 500. (Beşyüz) TL.sı tamamı ise 8500. (Sekizbinbeşyüz) TL.sı karşılığında 15 MART 1985 Cuma günü mesai bitimine kadar alınabilecektir. Buna ait makbuzu bulunmayan ve 15 MART 1985 tarihinden sonraki tarihlerde alınan makbuzlara ait teklifler değerlendirilmeyecektir. 3. Sartname ve liste talebinde bulunan ilrmalar hangi numaralı liste veya listeleri almak istediklerini belirtir bir dilekçe ile müracaat edeceklerdir. 4. İdari Şartnameye uygun olarak hazırlanan teklifler en geç 3 NİSAN 1985 Çarşamba günü saat 17.00'ye kadar Sahil Güvenlik Komutanlığı Tedarik Şube Müdürlüğü BakanlıklarAnkara adresinde bulunduruiacaktır. Postada vuku bulacak gecikmeler kabul edilmeyecektir. 5. Posta ile sartname ve liste gönderilmesi talebi yapılmayacak bu nevi talepler cevaplandırılmayacaktır. 6. Komutanlığımız ihaleyi yapıp yapmamakta serbesttir. Basın: 12377 ERDEK ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞt'NDEN Dos. No: 1984/190 Davacı Gülseren Aydın vekili Avukat Hasan Tozun tarafından davalı Mehmet Aydın aleyhine açtığj boşanma davasının yapılan duruşması sırasında; Davacı vekili dava dilekcesinde davalı aleyhine 11.5.984 tarihii dilekçe ile şiddetli geçimsizlik ve ruhi imtizaçsızlık nedeni ile boşanma davası acıp çocuklann velayetinin anneye ve iştirak nafakası isteminde bulunmuş, davalının gösterilen adres olan Mannara Taşocağı, Gündoğdu köyünde tajocakçı Mehmet Erdoğdu nezdinde taşçı diye tebligat çıkarılıp büa tebliğ iade edildiği, zabıta marifetiyle de yapılan araştırmada da bulunamadığından i; bu boşanma dava dilekçesinin kendisine ilancn tebliğine karar verilmiştir. Durusmanın atüı bulunduğu 14.3.1985 perşembe saat 9.00'da gelmediği takdirde hakkında ilanen gıyap kairan çıkanılacagı ilan olunur. 30.11.1984 Basın: 12479 İLAN DtŞ TABİBİ ORHAN TÜZÜN Levent. Guvcrcın DurmSJ. Guetecilcr Vapı Koopcralifi C/3 Blok, D*iı« 7. Saat: 913 Tel.: 164 57 2; Randevu alınması rica otunur. • Cemal KÖMÜRLÜ'den almış olduğum 15.6.1985 tarihii 100.000 TL'hk senedi kaybettim, hükümsüzdür. YUSUFPOLAT • Profesyonel Tercüman Rehberlik hüviyetimi kaybettim. Hükümsüzdür. LÂLE TANJU USTAOĞLU CUMHURtYET MATBAACILIK VE ..GAZETECtLtK T.A.Ş. YONETtM KURULUNDAN SİCİL NO: 34599/3430 Türk Ticaret Kanunu ve şirket esas mukavelesinin hükümlerine uyarak, sirketimizin hissedarlar Genel KuruJu 29 Man 1985 Cuma günü saat 10.30'da şirketimizin merkezi olan CağaJoglu, TUrkocagı Caddesi No: 39/41 numaralı mahalde alelâdc suretıe toplanacaktır. Sayın hisscdarların sahip olduklan hisse senetlerini toplantı günOnden en az bir hafta öncesine kadar şirket veznesıne tevdi cderek karşılıgında gıriş kaıtı ahnalannı rica ederiz. 1984 yılı büanco, kârzarar hesaplan ile Yönetim Kurulu ve murakıpraporlanşirket merkezınde toplantı günunden 15 gün evvd Turk*Ticaret Kanunu'nun 362. maddesi geregince hissedarlannuzın tetkiklerine hazır bulundurulacaktır. YÖNETÎM KURULU GÜNDEM: 1 1984 yılı muamelât ve hesaplanna ait Yönetim Kurulu ve denetçi raporlannın okunup müzakere edilerek tasvibi. 2 1984 yılı bilanço ve kârzarar hesaplarının tetkik ve tasdiki ile Yönetim Kurulu üyelerınin ve denetçinin ibraı. 3 1984 yılı kârzarar hesabı neticeleri hakkında karar ittihazı. 4 Esas mukavelenamenin 24. maddesi geregince 1985 yılı için Yönetim Kurulu üye adedinin tcsptli ve seçimiyle Ucretlerinin tayini. 5 Esas mukavelenamenin 37. maddesi geregince 1985 yılı için denetçi seçimi ve Ocretinin tayini. OY4K SİGORTA A.Ş. OLAĞAN GENEL KURUL TOPLAMTSINA DAVET Şirketimiz Ortakian Olağan Genel Kunıl Toplantısı 29 Mart 1985 cuma günü saat 14.3O*da Meclisi Mebusan Caddesi, Oyak İş Hanı, No: 319 Kat: 7, Salıpazan İSTANBUL adresinde bulunan Şirket MeTkezinde yapılacaktu. 1984 yılına ait Bilanço Kâr ve Zarar Hesabı, Yönetim KuruJu Raponı toplantı tarihinden onbeş gün önce Şirket Merkezinde Ortaklanmızın incelemesine sunulacaktır. Sayın Ortaklanmızın toplantıdan bir hafta öncesine kadar hisse senetlerini veya bunlan kamtlayacak belgeleri Şirket Merkezine ileterek giriş kartı almalan, şahsen kaülmalan mümkün olmayanlann bir vekâletname düzenle>'erek temsilci tayin etmeleri rica olunur. OYAK SİGORTA A^. YÖNETtM KURULU GUNDEM: 1 Başkan, Kâtip ve Oy Toplayıcıdan oluşan Başkanhk Divanmın kurulması, 2 Yönetim Kurulu ve Denetçiler tarafından verilen raporlar ile Bilanço, Kâr ve Zarar Cetvelinin okunması, 3 Yıl içinde istifaen boşalan bir Denetleme Kurulu üyeliğine, T. Ticaret Kanunu'nun 351 'inci maddesi uyannca yapılan atamanın Genel Kurul'un onayına sunulması, 4 Şirketin Bilanço, Kâr ve Zarar hesabı ve Kâr'ın dağıtılması hakkındaki tekliflerin tasdiki veya değiştirilecek şekilde kabul yahut reddi, 5 Yönetim Kurulu Üyeleri ile Denetçilerin ibra edilmesi, 6 Yönetim Kurulu Üyeleri ile Denetçilerin ucretlerinin belirlenmesi, 7 Yönetim Kurulu Üyeleri ile Denetçilerin seçimi, 8 Genel Kunıl Tutanaklarının imzalanması için Başkanhk Divanına yetki verilmesi 9 Dilekler.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear