23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
25 MART 1985 HABERLER CUMHURÎYET/7 Ihsan Sabri Çağlayangil iç potitikayı degerlendirdi: îkticlar olmakla parti olunmaz JÜLİDE GÜLİZAR ANKARA Yol boyunca, yazılmamak kaydıyla ve dostça konuştuklan son derece ilginçti, thsau Sabri Çagtayangü'in. Bursa üçelerindeki DYP kongrelerine katümak iızere yola çıkarken "çok önemli şeyler söyleyecegini bildinnesine" uygun konuştnalardı bunlar. Ne var ki "yayımlamak ttzere" bir konuşma yapmamm önerince "Buradan evime dönmek istiyorum, onun için sorulan yazılı verin" demesi de ilginçti. Çağlayangil bu kaygısını daha sonraki günlerde kongrelerde şöyle dile getirecekti: "Bugün her şeyi acık açık konuşabiliyor muyuz? Fısdtı gazeteleri çalışıyor gene. Bu mınltılan anlatsam zülfiyare dokunurum, zaten sizler de basamazsınız." Son günlerin en güncel suçlamasıru soruyorum ilk olarak. DYP için "lideri vuzubsuz parti uzaktan kumandmlı parti bir bileni olan parti" vb.. yakıştırmalan var. Bunlara.. Hepsi gerçek dışı bunlann, ya da hepsi tıpatıp doğru desem ne anlamı var. Aslında şöyle ya da böyle demesinin elbette anlamı var, ama onu demiyor Çağlayangil. Bir soruya karşüık, DYP'nin ne olduğunu anlatıyor: "DYP, devlet baba degil, millet baba tarafı ftgır basan, hukuka ve insan haklanna onem vereo bir gerçek demokrasi partisidir. Sağ kesimdeki yeri, kendi inananı taşıyanlan temsil edecek tek parti oldugu iddiaadır." Masa başındakı bu tanımın arkasını, Bursa merkez ilçe kongresinde getiriyor Çağlayangü: "Parti bir damga fikrin, bir miitaürün etrafında toplanan insan kalabaugıdır. tktidar obnakla, parti olunmaz. DYP önce parti olmak zorundadır. Bunu başannca iktidara biz gitmeyecegiz, iktidar bizi arayacak. Biz inanclannıızın etrafında saf oiup ortahgın durulmasım bekliyoruz. DYP'nin acetesi yoktur, günüDÜ saatini bekliyoruz." Ve sesleniyor delegelere: "DYP, Urihten gelen bir inancın, bir misyonnn bugünkii kusağıdır. Bu milletin sinesinde, haksulıklara isyan eden bir kesim her zaman vardır. Siz o kesimin bugünkii temsilcilerisiniz. Dtin vardınız, bugün varsınız, yann da olacaksınız. DYP, demokratür, DYP adalettir, DYP büyük Türkiye diye haykıranlann partisidir." Yılların "umur görmüş potttikacısı" thsan Sabri Çağlayangil, ortahgın durulup durulmadığmı, doğrudan söylemiyor, ama diyor ki: "Kendi milletveanayasada yaalıdır." Kongrelerdeki bu sözlerinizden, bir anayasa degişikligini dolaylı yoldan istediğiniz anlaşdıyor. ÇAGLAYANGtL Isterseniz öyle yorumlayın. Her sözünde siirekli olarak parlamentonnn saygınlığından söz ediyorsunuz. Bugünkii parlamentoyu geçmiştekilerle karşılaştınr nusınız? ÇAĞLAYANGİL Bugünkii parlamento şekli itibariyle sakat değü. Oya konmuş, oy meselesi kurulmuş. Ama sonuç sakat. Çünkü dar iştirakli bir seçimde millet aradığına değil bulEn uzun süreli Dışişleri Bakanlanndan biri olan Çaglayangil'den bugunkü dış politikamızı eleştirmesini istemek her ne kadar doğal bir haksa da, o önce buna yanaşmak istemiyor, "Ben güncel politikayla ilgilenmiyonım, beni bu hükUraetin potitikasuıı begenmeye veya eleştirmeye zoriamayımz" diyerek geçiştirmek istiyorsa da, vicdan muhasebesi onu konuşmaya zorluyor. "Dış politikada bugün yaşanan meseleler o gun de vardı. Ama devremizde, komşulanmızla bugünkü gibi anlaşmazlıklara düştügümüz, ilişkilerimizi adeta bunalım baline getirdiğimiz bir zamanı batıriamıyorum. bar? Bakın şimdi bazı meselelerde karşı taraf konuşmak bile istemiyor. Neden? 70 milyon olunca ben sana gösteririm diyerek en ciddi konulan mahalle kavgasına döndüriirsen işte böyle olur. Bu mu itibar?" Çağlayangil'ın yanıtlamaktan özenle kaçındığı, "ben partiden değil, bürokrasiden yetiştim, bu işin kuralları bellidir. onun için konuşmam" diyerek geçiştirdiği ve açık vermemeye kararlı olduğu tek konu, Mehmet Yazar olayı. Bu konuda verdiği tek açık ise "Biz parladığımızda yanınuza gelen, kahra uğradıgımtzda kaçanlar bizden degildir ve olamaz" cümlesi. Bir de sözü buraya getirenleri, farkında olmadan da olsa, alkışlaması. Sıtma nöbeti Her kongrede, her söyleşide üzerinde durduğu değişmez konusu ise, demokrasimizin bugünü ve geleceği "Bu millet çooook badireler atlatmıştır. Birinci Dünya Savaşı sonrasında bizim ölümüz koskoca bir Batı âlemini yendi. Bugünler o günlerden daha mı kötü, daha mı çaresiz? Sonra Cumhuriyet kunıldu. Her on senede bir sıtma nöbeti gibi anzalara tutulduk. Ama her defasında bunalımdan çıktık. tmanla inançla çıktık bnnlardan, gene çıkacağız." Arada bir "Döndük döndük yine aynı noktalara geldik" diyerek karamsarhğını anlatıyorsa da, Çağlayangil hemen silkiniyor bu karamsarhktan. "Partiler kapatılır. Ama yürekleri. inançlan kapatmak kimin haddine düsmüş? Partiler tabelalarda degil, milletin sinesinde yaşar." Çağlayangil'e göre, geçmişte oldugu gibi bugün de bunalımdan çıkış, kendileriyle, yani DYP'yle olacak. "Her defasında düsün arkamıza dedik, düştünüz. Inancınızla, imanınızla bunalımlan aştık. Gene aşacagız. Biz, demokrasilerde bütün sorunlann parlamentoda çözülecegine ve son sözü milletin söyleyecegine inanıyornz." ANKARA'dan Y4LÇEV DOGAN Karaip Usulü Korsanlık Türkiye'nin uluslararası piyasada txxç para aramakta oluşu, uluslararası bankaların "en muteber" dergilerinden birinde, Euromoney Dergisi'nin şubat sayisında "korsanhk" biçiminde niieleniyor. Derginin kullandığı sözcük ingilizceye de yabancı bir suzlük. Yani, ilk bakışta sözcüğun "korsanlık" anlamına gekjigi, daha doğrusu nasıl bir anlam taşıdtğı bilinemiyor. Biz araştırdık. Derginin kullandığı sözcük, "Sadece Karaip Adaları'nda yvzyıllar önce yapılan korsanlık" anlamını vurguluyor. Yani, kendine özgü bir İngilizce deyim. Kısaca "Karaip usulü korsanlık" olarak nitelenebilir. Başka bir anlatımla, Türkiye'nin uluslararası piyasalarda borç arayışı "Karaip usulu korsanlık"olarak değeriendiriliyor dergi tarafından. Nedir "Karaip usulü korsanlık"?.. Sözlüklere göre şu anda Atlas Okyanusu'nun batısında yer alan Karaip Adalan, ismini aslında Karaip topluluğundan alıyor. Karaip adındaki topluluk ise, 12001300 yıllarında yaşayan, insan eti yiyen vahşi bir kavim. Acımasız, yırtıcı, yamyam bir kavi m. İ nsan eti yemekve insan bulmak Uluslararası için korsanlığa çıkıyor. bankalarla Yaşadığı yüzyılın Ame500 milyon rika bölgesindeki en ürdolarhk kütücü topluluklarından biri. Çünkü, yaptık borç lan korsanlık, define avanlaşmasınm cılığı değil, insan avcılıocak 9'. sonunaa İşte, Karaip kavminin Imzalanması insan avına çıkmasıyla bekleniyordu. özellikkazanan "KaraAncak ip usulü korsanlık" güertelene nümüzde uluslararası mali piyasalarda zaman ertelene zaman kullanılan bir denlsan başına yim haline dönüşmüş. ka/dı. Kısacas), insan avcılığı ^ ^ ^ ^ nın yerini, bugün mali piyasalarda, bu deyimden hareketle "para avcılığı" almış. Euromoney Dergisi de, türkiye'nin halen aramakta oldugu 500 milyon doiarlık borcu böylesine ağır bir deyimle nitelemeyi uygun buluyor. Türkiye adına hem çirkin, hem de utanç verici bir sergileme. Uluslararası piyasalarda Türkiye'nin nasıl değeriendirilmekte olduğuna ilişkin, insanın içini burkutan bir değerlendirme. Dergide bu başlıkla yayımlanan yazıda, Türkiye'nin borç aramakta oluşu ve bunda karşılaştığı güçlükler özetleniyor. Yazının bir yerinde "Isveç'e borç verirken maceraya atılabilirsiniz, ama bu, Türkiye için söz konusu değil" deniyor. Euromoney Dergisi ki, son dörtbeş yil içinde neredeyse her iki sayısında bir, Türkiye'den söz etmiş ve hatta Sayın Turgut Ozal'ın 1980'den bu yana Başbakanlık Müsteşartığı, Başbakan Yardımcılığı dönemlerinde ve şimdi de Başbakanlığı görevinde kendisini göklere çıkartan yazılar yayımlamıştır. 24 Ocak Karaıian'ndan ve bunun faziletinden defalarcaövgüyte söz etmiş, izlenen iktisat politikalanna sonuna dek destek olmuş, uluslararası mali piyasalarda Türkiye'nin borç arayışlarına kolaylık sağlamıştır. Ama şimdi "Türkiye korsanlık yapıyor" anlamına gelen yazılar yayımlamaktadır. Böylesine övgülerden sonra, ne değişmiştir ki,uluslararası mali piyasamn en çok sözü geçen dergisi DOyıesıne bir tavır değişikliği içine girmistir?... Bunu anlayabilmek için Türkiye'nin aramakta okjuğu 500 milyon doiarlık borca yaklaşmak gerek. Gecen yıl Özal iktidara gelince, Türkiye, hemen bir çırpıda ve çok kolay bir biçimde uluslararası piyasadan 300 milyon dolar topladı. Borç bulma tarihinin neredeyse en koiay anlaşmasını yaptı. Ama bu yıl borç bulmak için piyasaya yeniden çıktığında, ciddi güçlüklerle karşılaştı. İhracat artışına ve diğer döviz gelirlerine karşı, Özal 1985 yılında tam üç milyar dolar borç anyor. Ya da bir başka deyişte, Türkiye bu yıl var olan açıklannı kapatmak, eski borçlarını anapara ve faiz olarak odemek için, ek üç milyar dolara ihtiyaç gösteriyor. Üç milyar doların 500 milyon dolarını da uluslararası piyasalardan, yani bankalardan anyor. Geride bıraktığımız aralık ayından bu yana borç arayışları bir türtü bitmedi. Çeşitli engellerle karşılaştı. Geçen yıl bir çırpıda çözülen sorun, bu yıl kolay aşılamaz tepelere dönüştü. Çünkü, Türkiye'nin ekonomik göstergelerine uluslararası bankalar, geçen yıl oldugu gibi, böyte derin bir iç rahatlığı ile inanmıyortar. IMF nin kuşkulanndan haberdar oluyortar. 500 milyon doları toplamak için Türkiye üçdört tane ana banka seçti. Bu üçdört banka küçük bankalara giderek, "Türkiye adına kendilerine borç verilmesini" istedi. Yani küçük bankalar büyük bankalara, büyük bankalar da Türkiye'ye borç verecekler. Borcun faizi önce düşük tutuldu. Ne var ki, küçük bankalar küçük faize yanaşmayınca ve işi yokuşa sürünce, Türkiye'ye dantşıkJı. Euromoney Dergisi'nin belirttiğine göre, faiz oranları yükseltildi Ama sorun yine bitmedi. Ocak sonlarında imzalanması beklenen anlaşma, sürekli ertelendi. Çünkü, 500 milyon dolar bir türlü bir araya getirilemedi. Bankalar yeniden IMF'nin ne dediğine bakmaya başladh lar. Bunun üzerine küçük bankalara yeniden gidilerek, "her birinin otuz milyon dolar borç vermesi" önerildi. Böylelikle onbeşonaltı bankayla bağlantıya geçildi. Otuz milyon dolar, bugün uluslararası piyasada nedir ki?... Buna rağmen, bankaları faizi yükselterek de olsa, borç vermeye yanaştırmak kolay olmadı. Ocak sonunda imzalanması öngörülen anlaşma, önce şubat ortasına, sonra şubat sonuna, daha sonra mart ortasına, şimdi de nisan başına ertelendi. Bu ertelemelere rağmen, sanıyoruz. 500 milyon doiarlık anlaşma yine de imzalanacak ve Türkiye, bu borcu alacak. Anlaşma imzalandığı zaman da, hiç kuşkumuz yok, Başbakan Sayın Özal, kamuoyu Önüne çıkarak, "Bizim yurt dıstnda rObanmız buyüktür, bakın İşte 500 milyon dolan bir anda buluverdik, bankalar Türkiye'ye ve Türkiye'nin izlediği programa güveniyorlar, kim ne söylerse söylesin, ekonomi tıkırındadır" diyecek. Ama işin perde arkası ve gelişmeleri de böyle. Gerçi Sayın Özal, bu tür bir açıklamayı yapacak, Euromoney Dergisi'ndeki yazı da yazıldığı yerde oldugu gibi kaiacak. Türkiye'nin parayı nasıl bulduğu ve bulurken nasıl nitelendiği belleklerden hiç silinmeyecek. Bugün her şeyi açık açık konuşabiliyor muyuz? Bu fısıltıları anlatsam zülfiyare dokunurum. Zaten siz de basamazsınız. D Y F devlet baba değil, millet baba tarajı ağır basan, hukuka ve insan haklanna önem veren gerçek bir demokrasi partisidir. Parti bir damga fikrin etrafında topianan insan kalabahgıdır. Bunu başannca iktidara biz gitmeyeceğiz. iktidar bizi arayacak. Ben yasalara saygılıyım, ama onlan eleştirmek, beğenmemek hakkım vardır. Anayasanın nasıl değiştirileceği gene anayasada yazıhdır. Bugünkü parlamento,şekli itibanyla sakat değil. Oy meselesi dürüst cereyan etmiş ve öylece kurulmuş. Ama sonuç sakat. Millet aradığına değil bulduğuna oy vermek zorunda kalmış. killeri henüz gelmedi diyorlar. Biz bu söztere katıhyonız." Yasaklı siyasilere ve anayasaya ilişkin sonıların yanıtlan da dolaylı yoldan geliyor: "Meclisteki milletvekilleri, artık TBMM'nin tüm anayasal yetkileri kullanmasının zamanı geldiğini söylüyorlar. Anayasanın demokratik katılımı eogelleyen maddeleriyle, demokratikleşmenin mümkün olamayacagını söylüyorlar. İktidar partisinin gerekli düzenlemeleri yapıp TBMM'ye sunraası gerektigini söyliiyorlar. Ben yasalara saygılıyım ama, onlan eleştirmek, beğenmemek hakkım vardır. Anayasanın nasd degiştirilecegi gene duğuna oy vermek zorunda kaimış. Bunun gerekçelerini tartışmıyorum ve kabahat de aramıyonım, ama bu bir gerçek. Yeni seçimlerde, parlamento içindeki siyasi şuur, parlamento dışındaki siyasi şuura tercüman olmadıkça, bir kuşku hep devam edecektir. "Bu sözlerinizden bir erken seçim istegi anlaşılabilir mi" sorusunu da Çağlayangil, "tstiyorsanız öyle de yorumlayabilirsiniz" diyerek yanıtlıyor. Ne var ki DYP'nin acelesi olmadığını söyleyen bu kurt politikacının, kongrede konuşanlan, sözü erken seçime getirdikleri zaman alkışladığı da bir gerçek. Politikada httner, özellikle ikili ilişkilerde karşınızdakiyk kendi yarannızın rastlaştıgı en yüksek noktayı bulabilmektir. Ne mavi boncuk hesabıyla, ne de nalıncı keseri gibi her olayı kendi yönünüze yontarak poliüka yapılmaz." Ihsan Sabri Çağlayangjl'in soruya, masa başında verdiği yanıt bu. Ama arkası yine kongrelerde geliyor? "Dışarda itibannuz artıyormuş. Çaldıgımız bütün kapılar kapalı. Bir, sarraflann kapısı aralıktı, şimdi yavaş yavas o da kapanıyor. Bu mu ıtibar? Resmi zi>arellerde özür dilemekten belimiz iki büklüm oldu. Bn mu iti Muhalefet partileri çalışma yasalarının değiştirilmesini istiyor Bugünkü grevlerle hak ahnmaz SODEP İnönü: Uygulanan grev örnekleri hem yasalarm getirdigi sorunlan, hem de hükümetin yaklaşımının ters sonuçlarını gösteriyor. Neden şu veya bu. Ancak sonuç ve gerçek ortada, işçiler üpkı çiftçiler, esnaf, memur, bütün dar geliıii çalışanlar kesimi gibi devamlı fedakârlık yapma, devamlı gelirini azaltma durumundalar. SODEP olarak başından beri işçiierin sendikal haklannı, grev haklannı kullanabilecekleri yasa degişikliklerini savunduk." MDP Genel Sekreteri Ülkü Söylemezoğlu, bugünkü görünürnüyle işçinin grev hakkının önemh" ölçüde zedelenmiş ve etkisiz duruma getirilmiş olduğunu vurgulayarak, " Demokrasilerde ve hür sendikacüıkta göre v, işçinin en dofal hakkıdır ve bu hak sosval banşın sağlanmasında geçerli bir müessesedir" dedi. Söylemezoğlu, 12 Eylul öncesinde baa sendikalarca grev hakkının iyi niyetle kullanılmadıgının ve ekonomiye büyük zararlar verdiğinin bir gerçek olduğunu, ancaK bunu oniemenın grev hakkım tamamen etkisiz duruma getirmek olmadığını anlattı. ANKARA, (Cumhuriyet Bürosn) Ülkemizde bugünkü grev uygulamasını eleştiren siyasal partilerin yetkilileri, uygulamaya karşı çıkarak, grevin, işçilerin hakkım almak için yaptıklan demokratik bir direniş olduğunu bildirdiler. SODEP Genel Baskanı Erdal tnönü, SODEP olarak 2821 ve 2822 sayılı Sendikalar, Toplu Sözleşme Grev ve Lokavt Yasalan'nın değişmesi gerektigini daha seçim bildirgelerinde belirttiklerini söyledi, "Anayasadan gelen önemli kısıtlamalar var. Ancak mevcut anayasa içinde de yasahuda yapılacak degişiklik ile grev hakkım kullandırmak mümkün olabilir" dedi. Erdal tnönü, sendikal haklann kuüanımının mevcut yasalarla çok zorlastınldığıru belirterek görüşlerini şöyle özetledi: "2821 ve 2822 sayılı yasalar, anayasanın getirdiginin üzerinde bir sınırlama getirdi. Bunun da ötesinde şimdiki hükümetm yaklaşımından gelen kısıtlamalar var. Enflasyonu kontrol etme gerekçesi ile ücretleri daha da düşürmek için, işçi baklannın verilmesini kısıtlayan hüknmleri alabikligine uyguluyor. Hükümetin yaklaşımı, sosyal adaletçi, gelir dagüımını düzeltmeyi sağlayıcı bir yaklaşını olsa, bu yasalar içinde de enflasyon düzeyine uygun toplusözleşmeler yapdabilir. tşçilerin sosyal güvealikieri daha iyi saglanabilir. Uygulanan grev örnekleri hem yasalann getirdigi sorunlan, hem de hükümetin yaklaşunının ters sonnçlaruu gösteriyor. MDP Söylemezoğlu: Bugün Türk işçisi grev hakkım işçi ve ülke yararına kullanacak olgunluğa erişmiştir. Mevzuat yeniden gözden geçirilmeli. Söylemezoğlu şöyle devam etti: "Bugün Türk işçisi ve sendikalar, grev hakkım işçiler için ve ülke yararına kullanacak olgunluğa gelmiştir. Bu sebeple mevzuatın yeniden gözden geçirilmesinde ve işçinin bu hakkının kornnmasında yarar vardır." HP Genel Sekreteri Yümaz Hastnrk de, sosyal devlet anlayışıyla ve işçi haklannın verilişiyle bugünkü uygulamayı bir arada düşünebilrnenin mümkün olmadığını bildirdi ve "Başından beri işçi düşmanı olarak nitelediğimiz bu hükümetin, yasalann uygulamşı sırasında ortaya çıkan açmazlan. işçi lehine çözümlemesi de beklenemez" dedi. Hastürk, tüm bunlar olup biterken, işçi haklannı savunması gereken örgütün bu konuda suskun kalmasını da eleştirerek, bir sendika başkarunın grev hakkında "böyle bir grev enayilik" şeklinde değerlendirme yapmasının, işçiden yana olmayı savunan her kişiyi ciddi olarak düşündürmesi gerektigini vurguladı. HP Genel Sekreteri Hastürk, HP Hastürk: tşçi düşmanı bu hükümetin, yasalann uygulanması sırasında ortaya çıkan açmazlan lehine çözümlemesi beklenemez. grevin, işçinin hakkım alması için yaptığı demokratik bir direniş olduğunu, bu direnişin yasal kurallan ve boyutları bulunduğunu ve grevin bu boyutlarda sonuç alacak biçimde oluşması gerektigini bildirerek şöyle konuştu: "Bu ortanu oluşturmak, devletin görevidir. Oysa bugün grev süresi boyunca işyerleri çalışabiliyor, yeni işçiler işbaşı yapabiliyor ve hatta üretim belirli bir düzeyde arttınlabiliyorsa ki bugün öyledir o zaman ya birtakım >asal boşluklar vardır ve işveren bundan vararianmaVtadır, ya da yasalar grevi şekilsel olarak yoruırüamaktadır. O takdirde, bu şekilsel yonımu, sonuç alacak bir değişiklikle geciktirmek, Paıiamento'nun görevidir." DYP başkan yardımalanndan Baki Tuğ da, hür ve serbest sendikacılığı demokrasinin vazgeçilmez unsuru kabul ettiklerini ve partilerinin temeldeki felsefesinin bu olduğunu bildirdi ve "Bu temelden hareket ettigimiz DYP Tug: HUr ve serbest sendikacılık demokrasinin vazgeçilmez unsurudur. Bugünkü uygulamaya evet demek mümKun degildir. Ukdirde, bugünkü uygulamaya katılmak mümkün degildir" dedi.Tuğ, bugün gerçekten grevin yalmzca adımn olduğunu ve kendisinin bulunmadığını anlattıktan sonra, işçinin Yüksek Hakem Kurulu'nun insafma bırakılmış olduğunu söyledi. DYP Genel Başkan Yardımcısı, olayı böyle değerlendirirken, grevin de yalmzca "hak almasının bir yolu" olarak düşündüklerini bildirdi ve "Grevi, işçiierin ideolojik nedenlere vasıta yapma olarak kabul etmiyoruz" dedi. Baki Tuğ, yasal boşluklardan yararlanarak ya da yasalara karşın işçi almayı da işveı enin grev kırması olarak niteledi ve şu anda buna karşı bir önlem bulunmadığını bildirdi. Tuğ, işverenin, greve kaülmayan işçiye yüksek ücret vermesinin de bir haksızlık olduğunu kaydetti ve "Bn durumda da işçi, işverenin insafına terkedilmiş oluyor ki buna katılmak mümkün degildir" dedi.Baki Tuğ, bu haksızlığın da giderilmesini istedi. ANKARA'nın tasına bak YÖK Başkanı Doğramacı sağlam bastı 14 Mart Jıp Bayramının Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'ndekı kutlama töreninde kimler yoktu ki: TBMM Başkanı Necmettin Karaduman, Başbakan Turgut Özal, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Clruğ, Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı Vehbi Dinçerler, Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyesi Şedat Celasun, ve YÖK Başkanı Prof. İhsan Doğramacı... Törende TBMM Başkanı Karaduman da bir konuşma yapacaktı. Konuşma metni de önceden basın mensuplarına dağıtıldı. Ancak törenin sonuna gelinmesine karşın Karaduman bir türlü kürsüye davet edilmiyordu. Konuşmalar bittikten sonra, Karaduman'ın neden konuşmadığı üzerine fikir yürütülürken, başarı kazanmış doktorlara ödülleri veriliyordu. Ödüllerden birini vermek üzere sahneye verebilmişti. Şimdi de ödül vermek üzere YÖK Başkanı ıProf. İhsan Doğramacı sahneye davet edilmişti. Salondaki herkes dişini sıkarak ve Doğramacı'nın yüksek gözlük numarasını da düşünerek izlemeye başladı. YÖK Başkanı, yavaş ve aksak ritimli bir tempoyla merdivenlere geldi. Önce sağ ayağını iik basamağa yerleştirdi. Bastığı yeri iyice yokladıktan sonra diğer ayağını da yanına getirdi. Aynı yöntemle, ama biraz geç tüm basamaklar bitmiş salondakiler derin bir soluk almışlardı. Prof. İhsan Doğramacı ödülü verdikten sonra yine aynı "ağırlık ve sağlamlıkla" merdivenleri indi. Doğramacı sağlam basmıştı. TBMM Başkanı Karaduman'ın konuşamaması mı... Ankara Üniversitesi Tıp Faküttesi organizatörlerine göre, "unutksnlık" idi. Sonra "konuşma metni mesaj olabilirdi..." davet edilen Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyesi Sedat Celasun sahne merdivenlerinin dik olması nedeniyle tökezlemişti, bir sonraki ödülü vermek için sahneye çıkan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Üruğ da aynı şekilde düşme tehlikesi atlatarak ödülü ÇEKIUŞ YOK! KURA YOK! BEKLEMEK YOK! VADE FARKI YOK! ARÇELIK ALAN HERKES 25.410 LİRA KAZANIYOR! Arçelik olan herkes anında 25.410 lira kozanıyor!.. Beklemeden!.. Cekilissiz! Kurosız! Arçelik buzdolabını hemen alın. Peşin fiyatına taksiiie alın. En üstün kalite, en uygun fiyat Arçelik'tedir. İstediğiniz markayla kıyaslayın! BU KAMPANYANIN ÖDEMB KOSULLARI Pesınat ankara balı BAZI ünlü prketler, eski tMkanlan "onur danışmanlan" olarak görevlendlriyorlarmış. Dtınışmanhk yapan holdlng profesörhrinin onurtan yok muydu? Allah Allah!.. Onur danışmanı İSTE TÜRKİYE NIN HER YERİNDE TEK VE AYNI FIYATIA*SffllAN ARÇEUKLER: Model SSliüks 365 lük, 401 Lükt 415lulu 450 UHn ffyoft Birkaç kişi SABANCI "Te*Wfc Hazineyl Uricaç ktyye bötüsturmektir" demiş. Doğru söze ne ttonlr? Bizim bu konuda bir tekerlememiz vardır; unuttunuz mu? "Çin ty Japon Isl, bunu yapan İki kişi" 6 ay vadelt lakuh, fryor 156.310^ 194410 Adres Arçelik buzdolabı almak, 25.410lira kazonmak ıstiyorsanız, ya hemen bir Arçelik Yetkih Satıcısı'na başvurun, ya da bu kuponu doldurup "BUZDOLABI" rumuzuyla "P.K. 58, Teşvikiyelstanbul" adresıne gondenn. Yetkilı Satıamız derhal temas kuracak, taleplerınu hemen karsılanacaktır. "kFiyatlara K.D.V. dahildir. 130 900 156 200 169 400 172 700 183 700 10.900 49.400 52.700 63.700 n? 610 ' 36.200^ m.m "209110 Tokut mıkton 20 000 20.000 20.000 20.000 20.000 Tokut suresı 6 ay 6ay 6ay 6 ay âay nyatı 130 900 156.200 169 400 172 700 183 700 EVET, 25.410 TL kazanç imkânından yararlanarak bir Arçelik buzdolabı almak istiyorum. Adı Soyadı :. I I u.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear