23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER gelebilmek için gerekli ilk adım, yönetimde devrimdi. Cumhuriyetçi düşünce Atatürk'te çok genç yaşında belirrnişti. İkinci Meşrutiyet dönemi aydınlarının Cumhuriyet'e pek itibar etmediklerini bilmekle birlikte, Mustafa Kemal, Ittihatçı arkadaşlarının arasında inandığı bu yönetimin savunuculuğunu yapnuştı. Hatta onlar tarafından Cumhuriyetçilikle bile suçlanmıştı. 1919 yılında Kurtuluş Savaşını yeni örgütlerken de bu düşüncesini, en yakın arkadaşlarından Mazhar Müfit'e (Kansu) açmakta bir sakınca görmemişti. Erzurum Kongresi öncesi ona güvenle "hükumet biçimi, zamanı gelince Cumhuriyet olacaktır" demişti. Ancak çok büyuk bir zamanlama ustası olan Atatürk, ülkenin kurtuluşunun en ön planda olduğu, birliğin bütünlüğün en gerektiği bir dönemde herhangi bir yönetsel değişikük fısıltısının yol açabileceği iç ve dış sorunlan görmezlikten gelmemişti. Dolayısıyla, bu düşünceyi kendi deyimi ile "bir milli sır olarak" yüreğinde saklamıştı. Halka dayandırdığı, halkın yalnız kendi azim ve kararı ile kazanabileceğıni duyurduğu Kurtuluş Savaşı, padişahsız, halifesiz, ulusun canıyla, kanıyla, dişiyle tırnağıyla kazanılınca, cumhuriyeti duyurmaya karar verdi. Kurtuluş Savaşı'nın askeri zaferi, 1923 temmuzunda Lozan Konferansı'nın siyasal zaferiyle tamamlanmıştı. Oysa özlenen çağdaşhğın gerektirdiği türlü incelikler taşıyan durumlar vardı. Bunlann başında saltanatın kaldınlmış olmasına karşın ülke yönetimini iki başh gösteren, laik olması amaçlanan düzende devlet adına din ve mezhep yürütücüsü durumundaki halifeliğin durumu geliyordu. Halifeliğin yönetimden uzaklaştınlması yetmemişti, kaldınlması gerekiyordu. Bu örgüte sığınarak korunan teokratik karakterin silinip, mistisizm yerine bilimselliğe dayah uygarlığa ulaşmak gerekiyordu. Halifelik örgütünün varhğından guç alan Arap kökenli uygulamalar yerine çağdaş değerler getirmek, bilimsellikle çağdaşlığı, uygarlığı sürdürebilecek özgür ahlaklı, özgür düşünceli kuşaklar yetiştirmek gerekiyordu. Kıt sacası Batılı toplumlarm yüzyıllardır bilinçlenerek elde ettikleri ileri düşünsel düzeye Türk toplumunu, bir sıkıştınlmış rönesans uygulayarak tez elden ulaştırmak gerekiyordu. BU DURUMA MI DÜŞÜLECEKTİ? İşte Türk devrimini oluşturacak bu bütünlüğün sağlanması, ulusal egemenliğin söz sahibi olduğu bir düzende, başta halifelik olmak üzere ulusal olmayan tüm örgüt ve etkenlerin çıkarılması, devrimlerin yasalarla güvenceye alınması, ilkin yönetimde güvenceye erişmeyi zorunlu kıhyordu. Bu da Cumhuriyetti. Çağdaş uygarlığın yönetimi Cumhuriyet böylece duyuruldu. Cumhuriyetin kurulması ile başlayan Türk devrimi iledir ki Türk toplumu düşünce kalıplarından kurtularak laik toplum haline gelebilmiştir. Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyetledir ki özgür ülke ile birlikte, özgür insana da kavuşabilmiştir. Türkiye, 62 yıldır bu bayramı Atatürk'e olan sevgi, ilkelerine olan bağlılıkla coşku ile kutlamaktadır. Ancak bu yıl Cumhuriyet tarihimizin belki de en büyük kutlama özlemini ve acısım duydu aydınlar. Atatürk ilkeleri tarihimizde ilk kez böylesine bü>ük bir darbe yemiş, açıklamaya çalıştığunız gibi Türk devriminin temel ilkesi olan laiklik çiğnenmiştir. Atatürk'ün milliyetçilik ilkesi Uzerinde kuşkular belirmiştir. Ne acıdır ki ulusçuluk yerine ümmetçilik geriliğine yuvarlanmamıza çalışıyorlar. Atatürk'ün yalnız bilime dayandırmak istediği Cumhuriyeti emanet ettiği gençlerin bile bilime ne denli uygun yetiştirildikleri artık tartışma götürmektedir. Okullarımızda Atatürk ve Kurtuluş Savaşını yapan güçleri yalmz engellemeye çahşmakla kalmayıp, ortlara karşı ordu düzenleyen Vahdettin'den övgü ile söz edildiği sık sık duyulmaktadır. Yine de inancımız odur ki, Atatürk'ün ulusumuza kazandırdıklan kaybolmamıştır. Dileğimiz ve ümidimiz, en kısa zamanda tüm Türk ulusunun gerçek Atatürk yolunda birleşerek gölgesiz Cumhuriyet bayıamlan kutlamasıdır. Atatürk v e Cıımhııriyet Doç.Dr. SEÇİL AKGÜN ODTÜ Tarih Böîümü Cumhuriyet, çağımızın büyük devrimleri arasında yer alan Türk devriminin temel taşıdır. Yönetim devrünidir. Cumhuriyet yönetiminin düşünsel kökeni, özü olan demokrasi anlayışı ile birlikte eski Yunan'a kadar uzanır. Modern yönetim biçimi olarak uygulanışı Batıda 18. yüzyıl sonunda, Türkiye'de ise 62 yıl önce, yani 1923'tedir. Kurtuluş Savaşı bitiminde ülkemizin monarşiden ulusal egemenliğe, ümmetten ulusa, teokrasiden laikliğe doğru yaptığı yaşamsal değişim sırasındadır. Bilindiği gibi Batı toplumlan, yüzyıllar boyu süren sistem değişmeleri, sınıfsal, toplumsal, ekonorr.sal çatışmalar, Rönesans Reform dönemleri, aydınlanma çağı, endüstri devrimi evrelerinden geçip bilinçlenerek kavuştuklan özgür değerlerin toplumumuza yansıması, daha da uzun bir süreç gerektirmiştir. Batı toplumlarının Ortaçağ ve kilisenin etki ve baskısından sıyrıldıklan, bilimin yol göstericiliğine sığındıkları sıralar, Osmanlı Imparatorluğu, tam tersine dinsel değerleri bile yozlaştıran koyu tutuculuğun tutsaklığında kendi kabuğuna çekilmişti. tçe kapanmanın zararlannı kavrayan kimi aydınlarsa ülkeyi kurtarma çabasına dusmüşlerdir. Bu dönemsel çabalar yüzeysel kalmış ve devleti bilinen çöküşe sürüklemişti. 600 yıllık imparatorluğun yıkıhşına kadar süren yenilik atılımlannm hiçbirinin tüm ulusu ilgilendiren toplumsal görüş ve eylemler olmayıp bütuncüllük taşımamalan ve tüm çabalann artık ömrünü tamamlamış eski unsurlann onarımmda toplanması, umulan şahlanmayı getirememiştir. Unutulmamalıdır ki, dönemin en ilerici atıhmı Meşrutiyette bile kadm yurttaşlar, özellikle dinsel nedenlerle dışlanmış; devlet yöneticisi de, halife olması dolayısıyla çok dinli ve çokuluslu imparatorlukta, ancak Müslümanlann temsilciliğini taşımıştır. BAGIMSIZLIKLA YETİNMEYtP ÇAĞDAŞLAŞMAK GEREĞİ Çağdaş ulusların yönetim örgütlerinden teknolojiye, ekonomiden toplumsal yaşamlarına kadar bütünüyle yenilendikleri bir dönemde Osmanlı, yüzyılların izlerini taşıyan örgütler, kavraralar ve değerlerinde direnmiştir. Sonuç, imparatorluğun yıkılışını getirmiştir. Türkiye Cumhuriyetinin miman ve işçisi Atatürk'ün başarısının en büyük gizi (sırrı), değindiğirniz yetersizlikleri değerlendirebilmesindedir. tmparatorluğun işgale uğraması üzerine Türkleri bağımsızlığa kavusturmak için başlattığı eylemde bağımsızlık, onun tek hedefi olmamış, ulusun çağdaş ve uygar bir düzeye ulaşması da aynı derecede onem taşımıştır. Bunu yaparken de toplumun düşüncesini, içine sızmış yabancı değer yargılannı değiştirmek, çağdaşlaşmanın önüne dikilen engellerden kurtarmak, Atatürk'ün Türk devrimi savuncasının (tezinin) tamamlayıcı bir parçası olmuştur. Atatürk, yaklaşık 200 yıldır Osmanh İmparatorluğu'nda süregelen Batılılaşma hareketlerinde tasarladığı devrimin hazırlık aşamasını buldu. Örgütleyip başardığı Kurtuluş Savaşı ise, devrimin eylem aşamasıydı. Ancak, Atatürk'e göre "zafer, gaye değildi. Gayefikirdi.Bir fıkrin gerçekleşmesine dayanmayan zaferler de yaşayamazdı." "Her büyük savaştan sonra yeni bir âlem doğmalıydı." İşte bu düşünceleri de devrimin tamamlanması için gereken üçüncü aşamanın, "devrim" aşamasının dayanağıydı. Bu asama için emeli, Türk ulusunu yüzyülardır tutsak olduğu Arap kültür ve değerlerinden sıyırmak, yalnız bilimin yol göstericiliğinde çağdaş uluslar düzeyine ulaştırmak, uygarhk yarışına katmaktı. Amaçlanan yere PENCERE 30 EKİM 1985 "Parasal" Değil, "Tarihsel Misyon..." Avrupa'dan dışlanan Türkiye, bugün Ankara'da ABD ile pazarlığa başlıyor. "Pazarlık" sözcüğünü kullanmak istemezdim, ama Sayın Başbakanımız devletin iç ve dış, her ilişkisine işadamı gözüyle baktığı için bu sözcük yakışıyor. Özal, ABD ile Savunma Işbirliği Aniaşması (SİA) konusunu görünüşte "ticaret" kavramının içine oturtuyor. Artık Türkiye Cumhuriyeti'nde "milli savunma" kavramı rafa kaldırılmıştır. Başbakan diyor ki: " Ben ABD'ye üsler veriyorsam, karşılığında ticaretimin arttınlmasını isterim. (Cumhuriyet 28.10.1985) Devletin ulusal savunma gereklerini "ticaret" kavramının içinde eritmek, cumhuriyet tarihinin bu döneminde Özal hükümetine nasip olmuştur; ama iş bu kertede durmuyor; Avrupa Parlamentosu, Türkiye'yi tarihsel bir kararla dışlayınca Özal'ın yanıtı ne olmuştur: " AET kredileri ha dondurmuş, ha dondurmamış. Bizim bu gibi rakamlara, hele beş senede verilecek 600 milyon dolara ihtiyacımız yok. (Cumhuriyet 27.10.1985) İlk bakışta öyle görünüyor ki, Özal'ın dış politika ve ulusal savunma mantığı, ancak parayia açıklanabilir. Kim parayı bastırırsa istediğini alacak; üs, tesis, serbest bölge, gayrimenkul, ne istersen... Bu anlayış Türkiye'yi nereye götürür? Para karşılığında veremiyeceğimiz hiçbir şey yok mu? Avrupa Parlamentosu'nun kararına karşı devletimizin Başbakanı böyle mi konuşmalıydı? ABD kesenin ağzını açarsa istediği her şeyi verecek miyiz? • Cumhuriyet'in 28 Ekim 1985 günlü sayısında arkadaşamız Sedat Ergin ile Başbakan'ın konuşması yayımlandı. Sayın Özal'ın söyledikleri ürkütücüdür. Bu konuşmadan anlaşıldığına göre Sayın Özal, Türkiye ile Amerika arasında bugünkünden çok daha derinlemesine bir işbirliği istemektedir. Özetlemeye çalışayım: 1) Bugün ABD'ye Türkiye'nin dışsatımı 400 milyon, dısalımı 1.3 milyar dolardır. İlk aşamada dışsatımımızın 3 milyar doları aşması gerekir. 2) Türkiye'de işçi ucuza çalışır. Amerikan silah firmaları Türkiye'de özel büyük holdinglerle silah endüstrisi kurmalıdır. "Ci vardaki dost ülkeler"e kimi silahları buradan satabiliriz. Ne var ki devlet, bu işe bumunu sokmamalı; devletfe iş yürümez. 3) Çevik Kuvvet gibi küçük bir birliğin Basra Körfezi'ne yönelik müdahalesi, Türkiye ve Amerika için sakıncalıdır. Türkiye güçlendirilir ve bu iş Ortadoğu'daki kimi İslam ülkeleriyle, "özel anlaşmalar"la yapılabilir; "müdahale" o zaman kolaylaşır. 4) Türkiye, Ortadoğu sorunlarında "en önemli rolü" oynayabilir. Yeter ki, Türkiye ABD ile işbirliğinde güçlü bir devlet durumuna girebilsin, ağıriığı artsın. 5) Bu durumda Amerika'ya askeri kredilerden doğan 3.5 milyar dolarlık borcumuzu da çözümlemek olanağı doğar. ABD, Türtoye'ye de İsrail ve Mısır'a olduğu gibi "geri ödemeleri iptal" edebilir. Demek ki Özal, devletin dış ilişkilerine yalnız bir işadamı gibi parasal açıdan bakmıyormuş; daha daötesi "ciddi" bir "tarihsel misyon" üstlenmiş... Nedir o "misyon?" Tasarlanan plana bakılırsa Türkiye, Batı Avrupa'dan dışlandıkça Özal'ın "tarihsel misyon"u kolaylaşacaktır; AET'ye olan dışalımsatım köprüsünün ayağı ABD'ye oturtulacaktır; ABDTürkiyeİslam ekseni, dış ekonomik ilişkilerde egemenleşecek; Avrupa devreden çıkacaktır. ABD, Anadolu'da (devletle değil) özel holdinglerle "sınaiaskeri" yapılanma içinde işbirliğine girecektir. Türkiye, Batıdan dışlanmış bir Ortadoğu ülkesi olarak İran'dan boşalan yeri dolduracaktır. EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Ankara, Bahçelievter'den bir mektup:"Qfru/ Kitaplan Ltd. Şirketi ortaklan kimler diye soruyorsunuz? İlginç sonuç çıkacaktır. Nedeni şu: Şirketin sahibi SODEP'in kurucusudur. Kuşkusuz bunu öğrenince bir daha bu konuyu ele almazsınız. O kitabın yazarı MHP'li; ortağı, basanı, yayanı SODEP kurucusu..." Başka bir mektup. İzmir'den Özgür, Bük, Özüm, Yurttaş, Ege Rehber dağıtım ve yayınevlerinin ortak bir seslenişi. Madde madde sıralamışlar ilginç soruları: "1980 öncesi Hür Öğretmenler Derneği Başkanlığı yaptığını, Ûlkü Bir'le de yakın ilişkisinin olduğunu açıkça beyan eden F. Bolayır, M. Eğ. Bakanlığı içinde kimlerle, hangi ilişkiler içindedir? Yayınlar Dairesi Başkanı Ömer Hatipoğlu ile Bolayır'ın yakın bir ilişkisi var mıdır? Bunca bilgi yanlışlarına karşın bu kitaplara tavsiye kararı nasıl ve kimler tarafından verilmiştir? Bolayır kitaplannı hangi tarihte Talim ve Terbiye Kurulu'na teslim etmiş, hangi tarihte tavsiye kararı alınmıstır? Bu kararın altında kimlerin imzası vardır? Bu kitaplann seçimi ve empoze edilmesi içln özel bir gayret sarfeden bakanlık ilgilileri kimlerdir? Tum yanlışlarına, sakıncalarına karşın bu kitaplann seçtırilmesi ile kimlere yüz milyonluk kazançlar sağlanmıştır? Adı geçen şirketin sahibi ve ortaklan kimlerdir? Bolayır'ın bu şirketteki hissesi nedir? Bu şirkete bakanlık personelinden gizli ortaklar var mıdır? Kısa süre önce az bir sermaye ile kurulan bu şirket yalnız sakıncalı "Hayat Bilgisi" kitaplanndan milyarı aşan bir ciroya ulaşırken, bunun için gerekli finansmanı nereden sağlamıştır? Gerekli kâğıt tahsisi nereden yapılmış, bu yayınevine kâğıt temininde bir ayncalık tanınmış mıdır? Bir zamanlar İzmifde görevliyken tarikatçılıktan sıkıyönetim mahkemelerinde yargılanan ve bu yüzden görevden alınan şimdiki Ortaoğretim Genel Müdüru'nün Bolayır'la bir ilişkisi var mıdır? Bolayır'ın bütün kitaplarının Uşak ilinde usulsüz olarak seçtirilmesinde ne gibi bir payı vardır? Yayınlar Dairesi Başkanı, kimin evinde ve hangi şartlarda oturmaktadır? Kendisinin ve ailesinin mal vaıiığı nedir? Bu nasıl temin edilmiştir? Sık sık Istanbul'a gidip gelen bu kişinin yol ve otel masrafları nasıl karşılanmaktadır? Bunca yanlışlarına karşın Bay Bolayır'ın kitaplan hâlâ çocuklanmızın ellerinde neden tutulmakta ve toplatılmamaktadır? Kimler nereden güç alarak bütün bu şıkâyetlere ve basında yer alan pek çok haber ve yazıya karşın kulaklannı tıkamaktadırlar? Bugüne kadar niçin bu konuda bir işlem yapılmamıştır?" Adların bir bölümünü saklı tuttum, Bay Bolayır ise bu yanlışlarla dolu kitaplann yazarı olduğu için adını kendi yazmış.. SODEP kurucusu yayıncı ile öteki kişilerin adları bence önemli değil. Olay önemli! Eline olanak geçiren açıkgöz kişiler kısa yoldan, çabucak zengin olma fırsatını kaçırırlar mı? Hele bunlara yetkili kişi ve çevreler de yandaş ise? Ankaralı okurumun sorusuna şu yanıtı vermek isterim: Beni partiler, parti yöneticileri, kuruculan ilgilendirmez; hiçbirinden de çekinmem, çünkü herhangi bir yarar ve çıkar sağlamak ar1 dında koşanlardan değilim. SODEP'i destekleyişim, Türkiye de gerçek bir sosyal demokrat oluşumun ortaya çıkmasında etkili olacağını umduğum için... Ama bu parti içinde de, öteki partilerde olduğu gibi birtakım özel hesap ve çıkar sahipleri bulunabilir; bulunacaktır da... Önemli olan, parti örgütlerinin bu tür durumları bilmeleri, ona göre davranmaları... Bay Bolayır'ın 'Hayat Bilgisi" adlı ilkokul kitaplan konusunda bugüne dek "resmi' bir açıklama yapılmadı. Yeni Bakan Emiroğlu'nun da bu konuda sürdürdüğü suskunluğu anlamak güç. Araştırma mı yaptırıyor, yoksa bu işi suskunlukla geçirmekte yarar mı görüyor? İzmirli beş yayınevinın ortak bildirisındeki soruların 'resmi' bir ağızdan yanıtlanması gerek... Ayrıca "Hayat Bilgisi" kitaplarını yayan ve yazandan, bu olayda adlan geçenlerden de açıklama beklemekteyim. Benden kamuoyuna duyurmak, Sayın Bakanı bu soruna gereğlnce eğilmeye çağırmak... Başka ne yapabilirim ki? CUMHURIYET KITAP KULÜBÜ Bu Soruları Kim Yanıtlayacak? 2. ANKARA KÎTAP ŞENLİĞÎ 217 Kasım 1985 (Açıhş: 2 Kasım, saat 11.00) Cumhuriyet Kitap Kulübü 2500 Yazarın, 179 yayınevinden yayımlanan 6000 çeşit kitabını sergiliyor... Gelin, kitaplarla, yazarlarla tanışın. Türkiye'de yayımlanan tüm kitaplara Cumhuriyet Kitap Kulübü kolaylıklarıyla sahip olun. İmza günlerine katılan yazarlar (Tarih sırasına göre) Muzaffer İzgü, Ahmet Erhan, İlhan Selçuk, Nazlı Eray, Uğur Mumcu, Talip Apaydın, Ali Yüce, Ufuk Güldemir, Yalçın Küçük, Ayla Kutlu, Aziz Nesin, Bekir Yıldız, Oktay Akbal, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Cahit Külebi, Erhan Bener, Haluk Gerger, Mehmet Eroğlu, Erbil Tuşalp, Behçet Aysan, Füsun Özbilgen, Azime Korkmazgil, Rıfat Ilgaz, Mahmut Tali Öngören, Özdemir İnce, Yalçın Pekşen. Cumhuriyel Kitap Kulübü tnkılap Sokak, No: 19 KızılayAnkara (Çankaya Belediyesi karşısı) ' J VEMT Merhum Hayri Eskiyurt'un eşi, Özer Eskiyurt ve Özgül Erenay'ın kayınvalideleri, Kerem ile Zeynep'in anneanneleri Hayri Cem'in babaannesi EMEKLİ ÖĞRETMEN CEMİLE ESKİYURT vefat etmiştir. Cenazesi 30 Ekim 198*5 (BUGÜN) Fatih Camii'nde kılınacak öğle namazını müteakip, Sakızağacı Şehitliği'nde toprağa verilecektir. AİLESİ NOT: Çelenk gönderilmemesi rica olunur. ÖLÜM Çok sevgili annemiz, melek insan HULKİYE ORHAN 29 Ekim 1985 günü vefat etmiştir. Cenazesi 30 Ekim 1985 günü öğle namazından sonra Ankara Hacı Bayram Camii'nden, Karşıyaka Mezarbğı'na kaldırılacaktır. Tanrı rahmet eyleye. TUGCUÜSTÜNGELEROĞLU VE BUZCUGİL AİLELERİ ANKARAYENİMAHALLE 2. İCRA MEMURLUĞUNDAN MENKUL MAL SATIŞ tLANI DOSYA NO: 1985/1952 Tal. Bir borçtan dolayı hacizli ve aşağıda cins, miktar ve kıymetleri yazıh mallar satışa çıkanlmıştır. Birinci arttırma 13.11.1985 günü saat 14.00'te Ostim 100. Yıl Bulvan No: 82 Yenimahalle/Ankara adresinde yapılacak ve o gunü luymetlerinin yüzde 75'ine istekli çıkmadığı takdirde, 14.11.1985 günü aynı yer ve saatte ıkincı arttırmasının yapılarak yüzde 50'sine fıyat verene ihale edileceği belediye, tellaliye, darnga resmi ve yüzde 10 KDV'nin alıcıya aıt olduğu, satış şartnamesınin icra dosyasından görülebileceği, fazla bilgi almak isteyenlerin yukanda numarası yazılı dosya numarasıyla icra memurluğuna başvurmaları ilan olunur. 23.10.1985 Lira Kunış 1.000.000. 1.000.000. Adedi 1 1 • Cinsi Fortuna ağaç ökçe kopya freze biber vien marka 304 tip, 22 Kv. Anton marka ökçe topuk freze Brown Bower marka motorlu 417374 R Nolu Zükerman ağaç ökçe kopya freze Elin motorlu 9 m 90L2, 343934 Nolu Kavalye açma mak. Gamak motorlu Naci Uzel marka ağaç matkabı 266598 Çevirme mak. 9 m 9052 84041 ve 9 m 9052 107573 Nolu 50'lik şerit Cengiz motorlu cmsa46 60'lık şerit mez motorlu Naci Uzel marka yatar daire Cengiz motorlu Alt alma oyma mak. 3542 motor Nolu Çift taşlı taşlama mak. Beko marka laş motoru 1169 Nolu Emtaş marka kompresör B3100/4L tip. KÖÇÖK ADAM ÎTOLDU SANA? HANSFALLADA Yöneten: Rutkay Aziz Mtett/TIMUR SELÇUK • Du> DOanVAITAY TEKHf Çmm VKamm. O r l / NAZ BtAYBA ALIIZIf KÖROÛLU Om Tazan VEMT Çok değerli varlığımız eşsiz insan Em. Dz. Ast. Sb. NİHAT ERÇETİN'in aramızdan zamansız ayrılışının üzüntüsü içindeyiz. Cenazesi 30.10.1985 (Bugün) öğle namazını müteakip Şişli Camii'nden alınarak Feriköy Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. AİLESİ ANKARAYENİMAHALLE 2. İCRA MEMURLUĞUNDAN MENKUL MAL SATIŞ İLANI DOSYA NO: 1984/1409Ta. Bir milyon lira muhammen bedelli bir adet Klelberg marka Jenaratör kaynak makinası ile bir milyon lira muhammen bedelli bir adet Mansfeld marka jenaratör kaynak makinasının birinci antırması 14.11.1985 gunu saat 11.30'da Yenimahalle, 4. Durak, Ikili Sok. No: 4 adresinde yapılacak ve o günü kıyetlerinin yüzde 75 istekli bulunmadığı takdirde, 15.11.1985 günü aynı yer ve saatte 2. arttırma yapılarak yuzde 50 fiyat verene satılacağı. 2.500.000. TL. muhammen bedelli bir adet 06/TC/596 plakalı Citroen marka 1975 model hususi vasıtanın birinci antırması 18.11.1985 günü saat 10.00'da AnkaraIstanbul yolu üzerindeki Mahmut Macit benzın istasyonu yanındaki Ankara TIR parkında yapılacak ve o günü kıymetinin yüzde 75 istekli bulunmadığı takdirde 19.11.1985 günü aynı yer ve saatte 2. arttırma yapılarak yuzde 50 fıyat verene satılacağı, belediye, tellaliye, damga resmi ve yüzde 10 KDV alıcıya ait olduğu ilan olunur. 21.10.1985 Basm: 26657 ALTINA HÜCUM BTRAVEN ALTINA HÜCUM 2.000.000. 1.000.000. 100.000. 2.000.000. 250.000. 300.000. 250.000. 400.000. 25.000. 25.000. 60.000. 2 1 2 2 1 1 1 1 1 1 1 İNSAN HAKLARI DOSYASI B. TRAVEN Okay' Türkçesi: Gönensin Fıyatı 650 TL. TUŞALP İNSAN" ERBİL ODA YAYINLARI, Babıalı Cad. No: 19/3 Cağaloğlu / Istanbul Tel: 527 39 53 FıyatL 770 TL. (KDV dahil) Sayın Veliler YAVRULARINIZIN SAĞLIĞINI GARANTI ALTINA ALIN AŞI KAMPANYASINA KATILIN O Türkiye Rotary Kulüblçri Tekin Yayınevi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear