22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/8 HABERLERIN DEVAMI 24 OCAK 1985 Sümbül Hanım Kavgası... (Baştarafı l. Sayfada) POLİTİKA VE ÖTESİ MEHMED KEMAL kuşkusuz. Ama bunlar arasında sanırız pek tartışılamayacak bir neden vardır. O da, özellikle 12 Eylülden bu yana toplumsal ve siyasal yaşantımızın sol kanadında bir bakıma bilinçli olarak yaratılmış olan boşluktur. Soldaki bu boşluk, belki de iş dünyasındaki anlaşmazlık ve kavgalann çbk daha değişik boyutlarda su yüzüne çıkmasına katkıda bulunmuştur. Kimbilir, başkası olmayınca kendi kendileriyle uğraşmaya başlamış olabilirler... • İş dünyasından kamuoyuna yansıyan bir başka ilginç çekişme de "Sümbül Hanım Kavgas/'dır kuşkusuz. Son dört beş yıl öncesine kadar ülkemizin kimileri için vergi cenneti, kimileri için de vergi cehennemi olduğunu sürekli vurgulayanlar, daha çok siyasal yelpazenin sol kanadında yer alanlardı. Merkezde veya sağda olanların bir bölümü ise vergi adaletsizliğini sermaye bihkimi adına savunurlardı. Yine 12 Eyiül'den beri solda oluşan boşluk nedeniyle olacak, vergi düzenindeki adaletsizlikten yakınmak, bazı işadamiarımn "Sümbül Hanım"dar\ bile az vergi ödediklerini ifşa etmek de bazı işadamlarına düştü. Sakıp Sabancı'dan kaynaklanan bu gelişim, iş dünyasını şu günlerde bir hayli dalgalandırdı... Duygusal tepkilere kapılmaksızın, ülkemizde vergi düzeninin, hakçalıktan ne kadar uzak olduğu, her halde hiç kimsenin yadsıyamayacağı bir iki istatistikle şöyle özetlenebilir: (1) Ekonomik işbirliğı ve Kalkınma Örgütü OECD'nin 1983 yılı göstergelerine göre ülkemizyine vergi cenneti özelliğini korumaktadır. foplam vergi gelirterinin gayrisafi milli hasıladaki yeri Türkiye'de yuzde 23.7'dir. Bu oran, Yunanistan'da yüzde 31.9, Portekiz'de yüzde 33, Batı Almanya'da yüzde 37, italya1 da yüzde 39.9, Ayusturya'da yüzde 41, Fransa'da yüzde 44, İsveç'te yüzde 50.7, ispanyada yüzde 24.5, Amerika'da yüzde 30.4'tür. (2) Devletin toplam gelir vergisinin yüzde 6570'ini ücretliler omuzlarmdataşımaktadır. (3) Vasa maddelerinin açıklanndan yarar lamlarak ortaya çıkan vergi kaçağı oranı yüzde 7080'lere ulaşmaktadır. Vergiden kaçınma yüzdesi 1974 yılında yüzde 66 iken, bu oran 1980'de yüzde 107'ye çıkmıştır; geçen yıl ise vergi kaybı oranı yüzde 93 olmuştur. (4) 1983 yılında yapılan vergi beyanname incelemelerınin sonuçlarının Türkiye geneltemesine göre ortaya çıkarmış olduğu tablo da çarpıcıdır Buna göre 1983'te: Kaçırılan toplam gelir vergisi 862 milyar liradır. Bu arada vergi kaçırma şansı olmayan ücretliler 1983'te 825 milyar lira gelir vergisi ödemişlerdir. (5) Etkin bir vergi sistemi kurulamadığı içindir ki, toplam vergi gelirlerindeki artış yüzdesi ülkemizde sürekli düşmektedir. Vergi kaçağının daha aa arttığını gösteren bu durum yıllara göre şöyledir: 1975'te vergi gelirlerinin artış hızı yüzde 48'dir; bu oran 1980'de yüzde 85'tir; 1981'de yüzde 58.8; 1982'de yüzde 27.9; 1983'te yüzde 30.1; 1984'ün ilk altı aylık verilerine göre ise yüzde 16.5... Buraya kadar olan rakamları, söyleyelim, Ercan İHolding'in aylık dergisinden aldık... Bu arada bir iki noktaya daha değinelim. Türkiye'de toplam vergi gelirleri yüz ise, bunun kırkı gelir vergisinden, sadece dokuzu kurumlar vergisinden meydana gelir. Kurumlar vergisinin yüzde 60'ını ise Türkiye'de özel sektör değıl, KİT'ler öder... Kurumlar vergisi kaçırmak o kadar kolay olmayabilir, fakat gelir vergisi için aynı şey söylenemez... • Bütün bunları yinelemek gereksiz aslında. Hemen herkes bu olguların farkındadır. Vergi düzenimiz, o denli adaletten uzak ki, bu durumu ayrıca uzun uzun tanımlamaya girişmek biraz ayıp kaçabilir. Güneş nasıl balçıkla sıvanamazsa, bu ayıbı saklamak da günümüzde o kadar olanaksızdır. "Sümbül Hanım"a kızmak yerine, vergi düzenindeki adalets'ızliğe eğilmek çok daha yerinde bir davranış olur kanısındayız. Özellıkle sosyal adaletin ve ona dönük duygulann gittıkçe hiçe sayılmakta olduğu şu son yıllarda... Dökülen Parti Muvazaa, Arapça vaz' kökünden gelen bir sözcüktur. Mustafa Nihat Özön'ün sözlüğüne göre anlamı, koma, bırakma, tayin etme, kurma, icat etme demektir. Bundan da muvazaa'yı türetmişiz. Onun anlamı da pazariıklı, danışlı döğüşlü, yalandan iş görme'dir. Siyasette muvazaa ise bir partinin pazarlıklı olarak kurulması, bir eyiemin danışlı olarak sürdürülmesidir. 46 demokrasisine girerken partiler kuruldu. Bunların arasında Demokrat Parti'ye muvazaa partisi denildi. Parti içinden bir grup (bunların arasında Tahtakılıç ve arkadaşlan vardır) Celal Bayar ve arkadaşlarını muvazaa yapmakla suçladılar. Bu suçlama ismet Paşa'nın partiler arasında yumuşamayı öneren 12 Temmuz bildirisi üzerine çıkmıştı. Siyasette bir örgüt ya da bir kişi muvazaa ile damgalandı mı altından kalkmak çok zor olur Celal Bayar ve arkadaşlan bu karalamanın altından kalkabildiyseter, karalamada bulunanlardan daha güçlü olmalarındandır. Ama karalama iktidar da olsalar yıllarca sürrnüştür. Zaten muvazaa çamuru kirne sıvanmışsa altından kalkan olmuştur ama, yıllar sonra muvazaa yaptığı da kanıtlanmıştır. Celal Bayar ve arkadaşlan kurt politikacı olduklanndan iktidann önüne muvazaa diyenleri sürmüşler, onları iktidara yedirmışler, sonra arkasından kendileri çıkmışlardır. Gelelım günümüze, Halkçı Parti kurulur ve başına Necdet Calp geçerken de muvazaa söylentileri çıkmıştı. Biz de Necdet Calp'in politika içindeki durumunu, davranışını bildigimiz için partinin kuruluş günlerinde muvazaa söylentilerini açıklamıştık. Öyle ya, o günlerde, parti kuracağı söylenen bir başbakanın birkaç oda yanında oturan müsteşarı da parti kuracak, bunda danışlı döğüşlü bir durum olmayacak. Bunu bizim akiımız ve tecrübemiz kabul edemezdi. Oturup böyle bir durumu nasıl yorumladığımızı yazdık. Bundan sonrasını Halkçı Parti'nin kurucularından olan Turhan Temuçin'in 'Parti mi, Marti mi' adlı kitabından öğrenmeye çalışalım. Muvazaa söylentileri yaygınlaşmaya başlayınca Necdet Calp'e soruyorlar: "Siz gensl başkanlık önerisini aldıktan sonra kimseye bir partinin genel başkanı olacağınızı söyleyip izin aldınız mı?" "Hayır, yalnız aynlmama neden gosternek zonjnda okJuğum için Sayın Başbakan'a siyasete atılacağımı söyledim." "Başbakan ne dedi?" "Hayıriı olsun, sevindim, dedi." Kurucular, müsteşann başbakana bunu duyurmasını olağan karşılıyorlar, üstünde durmuyorlar. Ancak bir süre sonra muvazaa söylentisi durmadan yayılmaya başlıyor. Temuçin diyor ki, "Öyle bir duruma geldi ki, sonradan apaçık gazete sütunlarına çıktı. örneğin Mehmed Kemal, Cumhuriyefteki köşesinde bu konuyu dile getiriyor ve sonunda: 'İnsanın alnına bir kez muvazaa damgası vuruldu mu, bir daha kolay kolay çıkmaz' diyordu. Calp bu yazıyı okudu ve çok sinirlendi." O günlerde bilenlerce muvazaa karalaması pek önemsenmiyor. Ama vetolar dönemi başladığında Calp'in ikide bir, 'Yukarıya bir sorayım, yukanya bir danısayım' demeleri kurucuların midesini bulandırıyor. Öyle ya sivil demokrasiye geçiliyor, siyasal bir parti kuruluyorsa, yukanya danışmalar ne oluyor? Bunu anlıyoriar ama çok geç kalıyorlar. Zaten partinin çekirdeğini oluşturan dört kişilik grup, buna Calp cunta diyor, veto edilince işler aydınhğa kavuşur gibı oluyor. Vetolar, gönüllü aynlmalar, liste başı, liste altı olmalar, sonunda Necdet Calp'in kurucu üyelere karşı kimlerin adamı olduğunu belirliyor ama, iş işten de geçiyor. Günümüzde Necdet Calp'in körün değneği gözüme gıbilerden kurulmuş olan ve güçlü görünen partisi darmadağın olmakta, bir cadı kazanı kaynamaktadır. Sosyal demokrat olsun, demokratik sol olsun, ortanın solu olsun, solcu bir parti böyle kurulmaz. Tavanı belirleyen bir de tabanı olur. Açıkça görülüyor ki muvazaadan da öte demokrasiye geçilirken payanda bir parti kurulmuş, görevini çoktan bitirmiştir. Sol, eldeki olanaklara göre bozulduktan sonra yeniden düzelmelidir. Demokrasiyi getirecek ortaklannı belli etmeli, demokrasi savaşımı vermelidir. Bunun Necdet Calp gibilerle olmayacağı, Dr. Turhan Temuçin'in denemesinden çıkmaktadır. Bizce siyaset adamlan bildiklerini içtenlikle yazsalar, demek neler öğreneceğiz, neler açığa dökülecek... rg>r:]g12Yakalandığtamanazhastalîktankurtulwnayarak l t r j p & * •***• öncekigün tstanbul'da ölen oyun yazarı Oktay Arayıcı'nın cenazesi dün Şişli Camii'nde kılman öğle namazmdan sonra Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verildi. 49 yaşmda ölen Oktay Araytct'nın cenazesine ailesi, akrabaları, oyun yazarları, tiyatro sanatçılan, uzun yıllar emek verdiği İstanbul Radyo ve Televizyonu 'ndan çalışma arkadaşlan ile dostlan katıldı. SODEP İl Başkanı Korel Göymen de sanatçmm cenaze töreninde hazır bulundu. (Fotoğraf: a.a.) Denktaş, Kıbrıs'ta: m Iç sorunlar, barış arzusunu engeUemez ertelendî LONDRA/LEFKOŞE (Cumhuri>et) New York zirvesin, den IstanbuPa geçen KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş dün Lefkoşe'ye döndu. Denktaş, "İki taraf da barışı arzuladığı takdirde bizirn kendi iç organizasyonumuz için atacağımız adımlar bu arzu>u engeUemez" dedi. Denktaş, BBC Türkçe servisinin sorulannı yanıtlarken Kipriyanu'nun fikir değiştirdiğini yineledi ve Genel Sekreter Perez de Cuellar'ın suçlanmaması gerektiğini söyledi. Denktaş, Perez de Cuellar'ın "İkinci turun sonunda yaptığı çağnda uçiincü lura artık zineyi hazırlamak üzere geliniz dedigini" belirtti. Denktaş, sorulan şöyie yanıtladı: "BM Genel Sekreteri pazarlık pozisyonunuzu koruyarak değil, artık pazarlığı bırakarak, kati sonuç almak üzere geliniz demekteydi. Kafi miktarda pazarlık yapılmıştır diyordu. Dolayısıyla, üçüncü turda ortaya çıkartmış olduğu anlaşma taslağı, iki tarafın en son durumunu öğrendikten sonra hazırladığı bir müşterek belge halindeydi. Biz bunu imzalamaya geliyorduk, tarihleri dolduracaktık, çalışma gruplannı oluşturacaktık. Sayın Kipriyanu bunu bilmezlikten gelemez. Buradaki basın zaten bunu çok ivi değerlendirmistir." Haas'm Atina Ankara turu Bildirici: Şükrü Balcı'ya rüşvet vermedim tstanbul Haber Servisi tstanbul Eski Emniyet Müdürü Şükrü Balcı'ya 25 milyon lira rüşvet verdiği öne sürülen Cabra Bildirici, Amerika'dan avukatı aracılığı ile yaptığı açıklamada, "rüşvet verdigim söyknen tarihten önce yurt dışına çıkmış bulunuyordutn" diyerek iddialan yalanladı. Avukat Mustafa Kaftan aracılığı ile yapılan açıklamada, Cabra Bildirici'nin 12 Eylül 1980 tarihinden 1 ay sonra Şükrü Balcı'ya rüşvet verdiğinin öne sürüldüğü, buna karşın kendisinin 25 Hazıran 1980 tarihinde Yeşilköy Gümruğunden yurt dışına çıkış yapmış olduğu belirtildi. "tddialann gerçekle hiçbir üişkisinin bulunmadığını" one süren Avukat Mustafa Kaftan, müvekkili Cabra Bildirici aleyhine açılmış herhangi bir dava da bulunmadığını belirtti. Açıklamada, aynca Cabra Bildirici'nin New York kentinde bir süre önce ağır bir trafık kazası geçirdiği ve bu nedenle halen ortopedik tedavi gördüğü belirtildi. GÖZLEM UGUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) Bugün 5. yılını dolduran 24 Ocak Kararları'na şöyle bir kuşbakışı bakarsanız hiç de iç açıcı sonuçlarla karşılaşmazsınız: 24 Ocak 1980 günü 47 lira olan dolar, bugün 470 liradır; piyasadaki para o günden bu yana milyarlarca lira artarak "emisyon hacmi"n\ geometrik hız ile genişletmiş, büyüme hızı düşmüş, gelir grupları arasındaki uçurumlar artmış, bütün bunlara ek olarak, bu ekonomik modele uygun bir siyasal rejim anlayışı egemen olmuştur. 24 Ocak Kararları, dünyada "ekonomilerin militarizasyonu" dönemine raslamıştır. Serbest piyasa ekonomisinin "sola kapalı rejimlerle" yürütülmesı, sendikacılığın geri plana itilmesi, toplu pazarlık düzeninin kısttlanması, temel hak ve özgürlüklerin şu ya da bu nedenle askıya aiınmaları, birçok yabancı ülkede bu modelin doğal sonuçları olarak karşılanmıştır. Toplupazarlık düzeninin olmadığı dönemlerde, belli bir süre, ekonominin yasaklarla yönetilmesi, enflasyonun geçici olarak düşürülmesi sonucunu doğurabilir. Ancak bu sonuç kalıcı değildır. Bu yüzden, "serbestpiyasa ekonomisi" adı altında işlerliğe konulan bu model, askeri rejimler dışında da kendisine uygun bir siyasal rejim arayışı içindedir. Eldeki örnekler, bu modelin "sola kapalı" bir siyasal düzen anlayışı ile bütünleştiğini göstermektedir 24 Ocak modelinin Türkiye'deki doğal gelişimi de böyle oldu. Türkiye, yaygın şiddet eylemleri ve iç savaş boyutlarına varan kanlı kargaşalar nedeniyle 24 Ocak 1980 gunünden yaklaşık yedi ay sonra bir "askeri müdahaleye" tanık oldu. 24 Ocak modeli, yaklaşık üç buçuk yıl askeri rejim içinde uygulandı. Kararların "mimarı" siyaset yapmaktan yasaklıydı; ancak aynı kararların "ustabaşısı" üç buçuk yıl bu modelin başında bulundu. Model, askeri rejimin getirdiği sıkı disiplin anlayışı içinde enflasyonu bir ölçüde geriletti, ancak yatınm ve üretımde başarı gösteremedi. Yatırımı ve üretimi artmayan ekonomilerde "tasarruf', bir su kabından, bir başka kaba su taşımaya benzer. Söz gelişi yurttaş, bankadaki parasını çeker, devlet tahviline ya da özünde yine bir "devlet tahvili" olan köprü ya da Keban "gelir ortaklığı senetlerine" yatırır. Bu para alışverişinin ekonomiyi bir kısırdöngü içine sokması da kaçınılmazdır. Model, daha önce "para transferieri" konusunda başarısız bir yol denemiş, hukuksal çerçevesinı çizemediği para kredi düzeninde "banker facialan" yaratarak halkın bir kısım birikimini "kurda, kuşa" yem etmiştir. Bu, toplum kesimleri arasında sorumsuzca yapılan bir "kaynak transferi" değil miydi? Evet, böyleydi. Banka ve banker iflasları, yine bu modelin kaçınılmaz scnuçlarıydı; "arz ve talep eğrileri" ile "holding kasaları" arasındaki salıncaklarda sallanan "ulema takımı"n\n göremediği, görüp de soyieyemediği gerçekler, bu toplumda yaşanmıştı. Banker iflasları, aslında bu modelin, bu model ile birlikte "holding profesörleri"nm iflasları demekti. Bu bir ekonomik iflastı, siyasal iflastı ve evet ve aynı zamanda "ideolojik iflas"ı\. İçerde yüksek faize, dışarıda dış borca dayalı siyasal liberalizmden yoksun sistem karaya oturmuştu. "Serbest piyasa ekonomisi" adına bugün,"devlet müdahaleciliğinin ayrıcalıklı şirketler yaranna kullanılması" noktasındayız! Hiçbir Avrupa ülkesinin siyasal rejimine benzemeyen bir anayasa düzeni ile Batı kapitalizmi ile bütünleşme serüveni, korkarız, Türkiye'yi bundan sonra yeni ekonomik ve siyasal bunalımlara sürükleyecektir. Bugün siyasal tablodaki boşluk ve dengesizlik, iste bu modelin iflası ile gelen sonuçlarından biridir. Model, ürete ürete siyasal alanda "çözümsüzlük" üretmiştir. Şimdi böyle bir sorunun kısır döngüsü içinde kıvranıp durmaktayız. Peki, çözüm yolu nedir? Bu "alaturka kapitalist" anlayış ile "eksik demokrasi düzeni" yerine, ancak ve ancak emekçi sınıf ve tabakaların "demokratik katılım ve desteği" ile oluşacak, "sosyalist" öz ve nitelikteki bir seçeneği savunarak, sorunlara çözüm yolları bulunabilir. Yoksa, "Model iyi ama uygulama kötü" yolundaki eleştiriler, "Benim bestem iyi, ama solist şarkıyı iyi söylemiyor" diye dava açan sanatçıların yakınmalarına benzer! 24 Ocak Kararları'na karşı seçenek, "plancı, devletçi, müdahaleci, özgüriükçü, katılımcı" demokratik sosyalist anlayıştır. Yaöyle ya böyle... Ya siyasal liberalizmden yoksurvşu "alaturka kapitalizm", ya da bağımsızlığı baştacı yapmış, özgüriükçü, katılımcı, demokratik sosyalizm! International Herald Tribune'un haberi Kipriyanu Reagarfdan Türklere baskı yapmasını isteyecek Ozal: Bizi (Baiiarafı 1. Sayfada) ra göz yumduğunu söyledi. BAŞBAKANIN KONUŞMASI Başbakan Turgut Özal, gundem dışı bu iki konuşma üzerine kürsüye gelerek, ANAP'lılara birlik ye bütunluk çağnsını yineledi. Ülkenin çok zor bir dönemden geçtiğini anlatan özal, hükümeti ve ulkeyi bölmek ve parçalamak isteyen bazı güçlerin büyuk çabalar gösterdiklerini belirterek, "Bizi çekemiyorlar, büyük işler yapmamızı çekemi>orlar" dedi. Özdağlar olayı ve KDV uygulaması nedeniyle ANAP hukümetinin muhalefet partilerince "bombardımana tabi tutulduğunu" belirten Özal, şöyle konuştu: "Bu güç şartlar içinde birlik ve bütünlüğümüzü korumak ve doğru bildigimiz \oldan taviz vermeden icraaümızı sürdürroek durumundayız. Şu anda ANAP'ın alternatifi >ok. Ortaya yalan yanlış bir çok iddialar atılıyor. Bizi bölmek parçalamak istiyorlar. Bunların çogu treni kavırmış olmanın telaşı içinde yapılıyor. Hiçbir hukümetin el atma>a cesareı edemediği işler yaptık. Yapmaya da de\am edeceğiz. Yeter ki, birlik ve bütünlügümuzu koru>alım". Özal, daha sonra milletin nabzını elinde tutmak gerektiğine dikkati çekerek, milletvekillerinin Meclis tatilinden de yararlanarak seçim bölgelerine gitmelerini ve halkın dileklerini partiye iletmelerini istedi. Özal, daha sonra gruba İran Başbakanı Musavi ile ilgili temasları ve Türkiyeİran ilişkileri konusunda bilgi verdi. Yaklaşık 40 dakika konuşan Başbakandan sonra Maliye ve Gumruk Bakanı Ahmet Kurtcebe Alptemoçin KDV eğitimine ve denetimlerine ilişkin gruba bilgi vermek üzere kürsüye geldi. Maliye Bakanlığı tarafından bastırılan broşür ve rehberlerin miiletvekillerine dağıtıldığını anlatan bakan, Genel Kurul çahşmalarının başlaması nedeniyle grup toplantısının sona errnesi üzerine KDV ile ilgili eleştirileri yanıtlama olanağı bulamadı. Henze'nin de katıldığı terör sempozyumu basma kapalı yapıldı Istanbul Haber Servisi Terör konusunda uzmanlaşmış yabancı delegelerin de katıldığı "Teröristlerin rehabilitasyonu" konulu uluslararası sempozyum dün sona erdi. Sıkı güvenlik önlemleri altında ve basına kapalı olarak yapılan sempozyumdan sonra dün bir basın toplantısı düzenlendi. Sempozyumla ilgili bilgilerin verildiği basın toplantısında yabancı delegeler izlenimlerini anlattı, bu arada sempozyuma katıldığı bildirilen Amerikalı ünlü gazeteci Faul Henze'nin basın toplantısında bulunmadığı görüldü. İsminin açıklanmasını istemeyen bir Fransız Ceza Hukuku uzmanı Fransa'daki Ermeni tedhişinden üç Fransız gazetesini sorumlu tuttu. Bunların "Le Monde, Le Nouvd Observ ateur ve La Canard Enchaine" olduğunu kaydeden Fransız delege, Ermenilerin bu gazetelerin yayırunda etkili olduğunu ileri sürdü. Adalet Bakanı Necat Eldem de af konusuna değinerek bakanlığının bu konuda bir çahşmasının olmadığını söyledi ve "bu siyasi bir tercihtir, parlamentonun tercihidir" dedi. Dış Haberler Servisi Kıbrıs Rum Lideri Spiros Kipriyanu ABD Başkanı Ronald Reagandan Türklere baskı yapmasını isteyecek. 22 Ocak tarihli International Herald Tribune gazetesinin Nev. York muhabirinin bildirdiğine göre, Kipriyanu, Başkan Reagan'dan kendisini kabul etmesini istedi. Rum lideri bu konuda yaptığı açıklamada, Reagan'ın duruma müdahale ederek, gelecek ay yeniden yapılması tasarlanan zirveye katılması için Türk tarafını ikna edeceğini umut ettiğini söyledi. Kipriyanu, "Rauf Denktaş'la yeniden buluşmak için Genel Sekreter Perez de Cuellar'ın lemasları ile ilgili hükümetlerin çabalarına güveniyoruz" dedi. Kipriyanu şubatta yapılması tasarlanan ikinci zirveden önce Başkan Reagan'la görüşmek için Beyaz Saray'a başvurduğunu sövledi. ATİNA (Cumhuriyet) ABD Dışişleri Bakanlığı Kıbrıs sorunuyla ilgili özel danışmanı Richard Haas'ın Yunanistan ve Türkiye'ye yapacağı ziyareti bilinmeyen bir tarihe ertelendi. Yunanistan Hükumet Sözcüsü Marudas, Haas'ın bu hafta içinde Yunanistan'a yapacağı ziyaretin ertelendiğini resmen açıkladı. Marudas, Haas'ın ziyaretini gelecek ay gerçekleştireceğini belirtti. Atina'da bulunan Kıbrıs Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Yorgo Yakovu'nun, önceki akşam Yunanistan Dışişleri Bakanı Yannis Haralambopulos'a geçen hafta New York'ta yapılan ve başansızlıkla sonuçlanan zirve görüşmeleri hakkında bilgi verdiği açıklandı. Yakovu ile Haralambopulos'un, iki saatten fazla suren görüşme sırasında, "Kıbns zirve görüşmelerini tüm yönleriyle ele aldıklan" belirtildi. Görüşmede özellikle Rauf Denktaş ile Spiros Kiprianu'nun anlaşma taslağına ilişkin "farklı görüşleri" üzerinde duruldu. BM, zirve (Baştarafı I. Sayfada) rafını suçladıklarını söyledi. Sözcü şöyle devam etti: "Yabancı basının ve uluslararası haber ajanslarının haber ve yorumlannda gösterdikleri kaynaklar. BM tarafından Rumlann aleyhinde bir hava yaratıldıgını kanıtlamaktadır. New York'ta gorüşmelerin yapüdığı sırada bile bu egilim dikkatimizi çekmiş ve Başkan Kipriyanu Genel Sekreter Perez de Cuellar'a bu olguyu şikayet etmişti. Zirvenin dağılmasından sonra bu çabalar yogunlaştı. Bunun üzerine, BM'deki temsilcimiz J. Pico aracılığı ile olayı sert biçimde protesto ettik". Salı günü, adının açıklanmasını istemeyen bir BM yetkilisi AP muhabirine yaptığı açıklamada şöyle demişti: "Zirve başlamadan önce Perez de Cuellar, Kipriyanu'nun New York'a anlaşma taslağını imzalamak için geldigini sanıyordu. Ama zine başlayınca kipriyanu tüm maddeleri yeniden ele almaya başladı. Bu olgu bizi güç durumda bıraktı. Kıbrıs Rum yönetimine göre BM yetkililerinin bu tür açıklamalan, Rumlar aleyhinde bir hava yaraîıyor." «• BUYUME HIZI DIŞ TICARET MILfAR oDOLAR /#=: ..8933 10250 9235 7200 3.2 Yunanistan Türk uçaklarının hava sahasmı ihlal ettigini öne sürdü ATİNA (Cumhurivet) Turkiye'nin Ege Denizi'nde başlattığı "Deniz Kurdu" tatbikatına katılan Türk savaş uçaklarının, Yunan hava sahası ile Atina fır hattını 9 kez ihlal ettiği öne sürüldü. Yunanistan Haber Ajansı, Türk Silahlı Kuvvetlerince Ege Denizi'nde duzenlenen "Deniz K u r d u " tatbikatına katılan uçaklann ihlalden sonra geri çevrildiklerini iddia etti. Dışişleri Bakan Yardıması Yannis Kapsis'in, Yunanistan'ın Ankara BUyükelçisi Sotiris Constantopulos'a bir talimat göndererek, ihlal olayları hakkında Türk Hükümetine girişimde bulunmasını istedi. 1 0.4 I N.11.1 arttşı) (Reel GSMH 2 Dışsatım (Toptan Eşya Fiyatları Artışı) ENFLASYON 'MILVAR TL 3500 MEVDUAT Toplam 309o« Mevduat. '3145 3000 (Baştarafı 1. Sayjada) mento'da temsil edilen üç partinin genel başkanları, hukümetin bir yıllık icraatını tartışacak ve eleştirecekler. Gazeteci Mehmet Barlas'ın yoneteceği açıkoturuma, Anavatan Partisi adına Genel Başkan Turgut Özal, Halkçı Parti adına Genel Başkan Necdet Calp, Millivetçi Demokrasi Partisi adına da Genel Başkan Turgut Sunalp katılacaklar. TRT'nin yayımlayacağı ikinci siyasal program, basın toplantısı olacak. 12 Eylül öncesinde de yapılan bu programda gazetelerin temsilcileri programa katılan yetkiüye çeşitli konularda sorular yöneltecekler. Yann saat 09.00"da Başbakan Turgut Özal, 13.30'da Necdet Calp, 16.30'da da Turgut Sunalp basın toplantısının bant çekimi için studyoya girecekler. Hürriyet gazetesinden Esen Ünür, Gunaydın gazetesinden Bekir Coşkun, Milliyet gazetesinden Teoman Erel, Guneş gazetesinden Cuneyt Arcayürek, Tercuman gazetesinden Yavuz Donat ve Yeni Asır gazetesinden Muammer Yaşar Bostancı basın toplantısı programında üç partının geııel bd^Kdıiına soru yöneltecekler. Basın toplantısı programına Cumhuriyet gazetesi adına Ankara temsilcisi Yalçın Doğan katılacak. Basın toplantısı programları cuma, cumanesi ve pazar akşamları yayımlanacak. Uç lider bu 79 '80 81 82 83 84 Enflasyon dtişecek derken (Başrarafı 1. Sayfada) pamayan Turk üreticisi, sanayicisi zorunlu olarak dışsatıma yoneliyor, verilen cömert teşvikler de bu yönelişi destekliyordu. Dışsatım olayı konusunda yeni deneyimler kazanan Türkiye bu koşullarda önemli aşamalar yapıyor, dışsatımını arttırıyordu. Ccret ve maaşlar düşuk tutulurken, bunun sağladığı sermaye birikimi olanaklarının gurbuz yatınmlara dönüşerek yeni ve modern üretim kapasiteleri yarattığı ise pek görülmüyordu. Tersine yeni yatınmların çok durgun olduğu, mevcut kapasitelerin bile, ancak yüzde 6070 dolayında kullamldığı bir dönem yaşanıyordu. Toplumun geniş kesimlerinin, biraz da yeni yasal ve siyasal düzenlemelerin kendine özgü koşullarında, sineye çektiği fedakârlıklann yarattığı "fırsat" beş >ıl boyunca kullanılamıyor, yüksek faizlerin bankalara ve bankerlere çektiği tasarruflar da yeni üreıim kapasitelerinin yaratılmasında değil, çoğunlukla aksayan mevcut firmalann ayakta tutulmasında kullanıhyordu. "24 Ocak Kararları" beşinci yılını doldururken, bu beş yılı "sabır ve fedakârlık" edebiyatıyla geçiren Turk halkı ekonomiyi \e kendisini nasıl bir geleceğin bekiediği konusunda kime, nasıl inanacağını şaşırmış durumdadır. İç tasarrııfları artıramayan ve ekonominin işleyişıyle ilgili ayrıntılarla uğraşmaktan ekonominin geleceğini belirleyecek temel sorunlara fazla eğilmek fırsaunı bulamayan Özal hükümetinin bu koşullar altında halktan yeni fedakârlık ve süreler istemesi de ne yazık ki kaçınılmaz gorünmektedir. Beşinci yılında daha ilk hedefi olan "fiyat istikrarı"nı gerçekleştiremeyen " 2 4 Ocak Kararlarf'nın "büyük ve müreffeh" Türkiye'yi nasıl ve ne zaman gerçekleştireceğini imse inandırıcı biçimde ortaya koyamamaktadır. Atasoy'la ilgili önerge TBMM'de ANKARA, (Curahuriyet Bürosu) HP'liler tarafından Ulaştırma Bakanı Veysel Atasoy hakkında Meclis soruşturması açılması isteğiyle verilen önerge dün TBMM Genel Kurulu'nda okundu. Atasoy önergeyi haksız ve mesnetsiz bir iddia olarak niteledi. Konunun daha önce bir yurttaş tarafından kendisine ihbar edildiği ve bunun üzerine gerekli araştırmanın yaptırıldığını belirten bakan, ANKA muhabirine "Bu önerge, soruşturmanın seyrini etkilemeye yöneliktir, hizmeti olumsuz yönde etkileyecek bir yaklaşım vardır" dedi. Saytştay Yasası komisyvndan geçti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu ) Sayıştay Yasası, Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in veto gerekçesi doğrultusunda yeniden düzenlenerek kabul edildi. Bütçe Komisyonu'nun dün sabahki toplantısında ele alınan Sayıştay Yasası'nda yapılan değisikliğe gore, bir başkan ve 6 uyeden kurulacak Saynştay daireleri birer hesap mahkemesi olacak. Oyların eşitliği halinde başkanın oyunun 2 oy sayılacağına ilişkin hüküm de Cumhurbaşkanının istemi doğrultusunda yasadan çıkartıldı. Gorüşmelerde Sayıştaş mensuplarının ozlük haklarını duzenleyen madde de benimsenen bir onergevle metinden çıkartıldı. Emeklilere (Baştaratı I. Sayjada) Başbakan Yardımcısı bu konuda şu açıklamayı yaptı: "Emekli Sandığı Yasası'nda gerekli değişiklikler yapılmak suretiyle işçi emeklileri de dahil olmak üzere tiim emekli aylıklarının a>lık olarak odenmesine ilişkin çalışmalar devam etmekıedir." (Baştarafı I. Sayfada) mesajından sonra, Jivkov'un konu ile yakından ilgilendiği haberleri bir dostluk mesajı ile birlikte Ankara'ya ulaşmıştı. Bu arada Bulgaristan'a sürdurülen vize işlemleri dün Ankarada normal olarak yürüdü. (Baştarafı l. Sayfada) di.Konuk bakan da lider Kaddafi'den Evren ve Özal'a mesaj getirdiğini kaydederek, iki ulke arasında çok güçlü bağların bulunduğunu \urguladı. Bir soru üzerine Kaddafi"nin Türkiye'yi ziyaret etmeyi çok istediğini, iki ulke arasında sağlanacak görüş birliği çerçevesinde bu ziyaretin gerçekleşeceğini söyledi. Sofya'dan Kaddaffden İbrahim ve Şebnem Sarıbey Ailesinin bir oelu olduğunu dost ve akraoalarına duyururuz. 21/1/1985 ANATOLİA TÜRİZM YAYINLARI sekreter anyor. Tel: 148 22 35
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear