Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Kanser: Hücrelerin isyanı NEDEN BOŞ? Sahibi: Cumhuriyet Malbaacılık ve Gazetecılık Türk Anortim Şirkeci adına N»dir Nadi, • Genel Yavın Muduru: Hasan Cemal, Müessese Muduru Emine Uşaklıgil, Yazı İşleri Muduru: Okay Gönensin, • Yazı lşlerı Mudur Yardımcısı: Ahrael Konılsan, Haber Merkezı Muduru: Yalçın Bayer. Savfa Düzeni Yonetmeni: Ali Acar. Temsılaler ANKARA: Yalçın Dogan, IZMİR: Hikmet Çetinkaya, ADANA. Mehmet Mercan,» Servıs Şe/lerı: lstanbul Haberleri: Reha Öz, Dış Haberier: Ergun Balcı, Ekonomı: Osman Ulagay, Kultur: Aydın Emeç, Magazın: Yalçın Pekşen, Spor Danışmanı: Abdulkadir Yucelman.Duzeltme Refik Durbas. Araşlırma: Şahin Alpav. I>Sendika: Şükran Ketenci. Burolar. • Ankanu Konur Sokak No: 24/4 Yenıjehir, Tel; 189851253257 Idare: 183335, • İzmir: Halit Zıya Bulvan No: 65/3, Tel: 254709131230 • Adana: Ataıurk Caddesı, T.H.K. Işhanı Kat. 2/13, Tel: 1455019731 • Basan ve Yayan: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. Turk Ocağı Cad. 39/41, Cağaoğlu, İst. PK 246tst Tel 5209703 Telex: 22246 TAKVlM 9 Mayıs 1984 Imsak:4 03 Guneş: 5.46 Öğle. 13.05 Ikindi" 16.59 Akşam: 20.15 Yatsı: 21.50 TOPLAYIN DENKLERİ, DÖNUYORUZ KAYIP KUŞAK / Evden kaçan kızlar anlatıyor Röportaj: MEHMET YAŞİIS Boş slogan: Kanserden korkma, gecikmekten kork de hâlâ tartışıldığını bıldiriyorlar. Kanserde tek umut erken taErken tanıyı sitologlar (hücre bilimcileri) yapıyor. nı. Erken tanıyı yapacak olanlar da sitologlar ve onlara yardım Tüm Türkiye'de sadece 5 sitolog var. eden sito teknisyenler. İstanbul IJniversitelerimizde değil kürsüsü, sitolojinin bilimTıp Fakültesi öğretım üyelerinden Prof. Dr. L'gur Hacıhanefidalı olup o/madığı dahi hâlâ tartışılıyor. oglu, kanser hucrelerinın klinik Türkiye'de erken tanı yapabilecek birmerkez bulgularla yakalanamaması halinde, sitolojik testlerle saptanaTürkiye'de yaşanan tum bu bildiği gibi, söz konusu hasta gerçekler, gerek Bakanlık yetkihücrelerin şekline, sıralanışına ve lilerinin gerekse hekimlerin sık ASİYE UYSAL boyanma ozelliklerine bakarak, sık yinelediklen "Kanserden Sağlık ve Sosyal Yardım Ba korkma, geç kalmakian kork" hem hangi organa ait olduğukanlığı yetkilileri ile hekimler, çağrısımn içi boş bir slogan olnun, hem de tümörün hangi evmilyonlarca insana kanserde erreye geldiğinın anlaşılabildiğini maktan öteye geçmediğini ortaken tanı çağrısında bulunadur ya çıkanyor. Bu yaklaşımların belirtiyor. "Örnegin akciger sunlar, Türkiye'de yalnızca bu kanserine yakalanma oranı yükve giderek buyuyen kanser soruamaçla kurulmuş bir tek kanser sek olan riskli gruba ait kişiler, nunun böylesine kendiliğindenerken tanı merkezi bulunmakta. sabah gelecekler balgamını verecilığe terk edilmesinin kökeninBurada da erken tanı değil, an de, başta hekim ve Sağlık Bacekler, bir saat sonra da sonucu cak hastalık belirti verdikten alarak gidebileceklerdir" diyen kanlığı yöneticileri olmak üzere, sonra gecikmiş bir "erken" ta sağlık çevrelerinde, genelde Hacıhanefioglu şöyle ekliyor: nı yapılabiliyor ancak. "Ancak, alınan balgam ör"kanser"in hâlâ ölümcul bir Kanserde erken tanıyı yapabi hastalık olarak kabul edilmesineklerinin çok iyi bir şekilde delecek sitologlann (hücre bilimciğeriendirilerek gerrek sonuçların nin de yattığı one sürulüyor. Saleri) Türkiye'deki toplam sayıla de yurttaş da, hastalığın karmaalınabilmesi için, sitolojik (eslin nnın ise 45'i geçmediği belirtıgerçek sitologlar tarafından yaşıklığı ve getirdiği malı yük karlirken, ülkenin en buyük devlet pılması gerekiyor." şısında gucunun yettiği noktaya hastanelerinden kabul edilen kadar mucadele ediyor, daha Erken tanı nedir, Haydarpaşa Numune Hastanesonra da "Vademiz bu si'nde, 8 aydır, Bakırköy Ruh ve bilinmiyor kadartnış" diyerek sonuca razı Sinir Hastalıklan Hastanesi'nde olmak zorunda kalıyor. Hacettepe Tıp Fakültesi oğrede 34 yildır, değil sitolog, her tim uyelerinden Prof. Dr. Nuri Tek umut sitoloji türlü hastalığın biyopsisi için geSagıroglu da, kanser tanısının rekli tek bir patalog bulunmuBaşta sitologlar olmak üzere gerçek erken tanısını yapabilecek yor. bazı kanser uzmanları ve öteki sitologlann yetişebilmesi için ulÖte yandan, kanser hastalığı, hekimler, bütün bu anlayış ve kemiz fakultelerinde sitoloji bibildirimi zorunlu hastalıklar ara yaklaşımların sonucu olarak, lim dalının kurulması gerektığisına sokulmasına karşın, Kanser kanserde erken tanı konusunun ni savunuyor ve; "Her yıl kanSavaş Dairesi Başkanlığı'na gon sözcukler içine sıkışıp kaldığını serden korkma, geç kalmaktan derilen 17 bin dolayındaki bildi söyluyorlar. Tüm dünyada kankork deriz, ama bu erken tanı rim formunu değerlendirebilecek ser erken tanısında genel kabul nedir bilinmez." diyor. bir bilgisayar sağlanamadığı bil gören sitolojinin ayrı bir bilim Öte yandan, Türkiye'de yapıdiriliyor. dalı olması konusunun Türkiye'labilen sitolojik testler de, başlarını kaşıyacak zamanları kalmadığını belirten pataloglar tarafından yerine getiriliyor. Toplam patalog sayısının 200'ü geçmediğini söyleyen tstanbul Tıp Fakültesi öğretim uyelerinden Prof. Dr. Münevver Yenerman, bu yuzden Anadolu'nun çeşitli illerindeki devlet hastanelerinden biyopsisi yapılmak üzere posta yoluyla materyal (örnek parça) gönderildiğine dikkat çekiyor. Erken tanı bir yana, kanser tanısını yapabilecek uzmanların durumu böyle olunca, erken tanı kurumlarının durumları pek farklı olmuyor. Türkiye'de yalnızca bu işi yapabilecek bir tek kanser erken tanı merkezi bulunuyor. Kanser Savaş Derneği'nin tstanbul Şişhane'de kurduğu sözkonusu "Bedii Gorbon Kanser Erken Teşhis ve Kontrol Merkezi"nde günde ortalama 3035 hasta muayeneden geçiyor. Ancak, burada da muayene olanların tanısı, erken tanı olmaktan çıkıp tedaviden yarar gorme şansının daha düşuk olduğu evrelerde yapılabiliyor. Çünku tümü, belirtiler üzerine başvuruyorlar. Fotoğrafiar: RIZA TAŞOL BERLtN DUVAR1ÖNÜSDE TURK ÇOCUKLARI Turklerin oturduğu Kreuzberg semti Berlin Duvan'nın bitişiğinde. Türk çocukları Berlin Duvan'nın mayı çok seviyorlar. Oynadıkları oyunlarm çoğunu Alman çocukları bilmiyor. Misket gibi, topaç gibi... dibinde oyna Babamın attığı her tokat benî evden biraz daha uzaklaştırıyordu "Kayıp Kuşak" kayıp sözcuğune çok kızıyor. "Biz kayıp falan degiliz. Hiçbir sahibimiz >ok ki bizi kaybetsinler. Bizier yeni kuşağız" diye öfkelerini dile getiriyorlar. Kayıp veya yeni kuşağın en guzel örneklerinden biri olan Avnur, dun yayınlanan bölümde, köyünu, köyden çıkıp Almanya'ya gelişini ve ilk izlenimlerini anlattı. 13 yıllık köy yaşamından sonra, Istanbul'da kısa bir durak vererek Batı Berlin 'e gelen Aynur için her şey yabancıydı. Yaşamı yeniden keşfediyordu. "İlk dönem hiç arkadaşım olmadı" diyen Aynur, öykusüne devam edıyor: yatacağını bilırdim. Seslerini duyardım. Bu nedenle annemle babamın yaptıklarına alışıktım. Bazı geceler seslerden rahatsız oluyordum. lçimde birtakım kıpırtılar oluyordu. Evdekilere yabancılaşıyorum Eve gelince bir kenara çekilip okulda yaptıklarımı duşünüyordum. Daha neler yapabileceğımi hesaplıyordum. Babam işten yorgun gelıp televizyon seyrediyor, annem yemek hazırlıyor, ablam da çocukla uğraşıyordu. Kendimi onlarla birlikte hissedemiyordum. Arada bir babam, anneme ve ablama yardım etmivorum diye beni do\erdı şeyler yapacağımdan korkuyordu. Karşısına alıp saatlerce nasihat ediyordu. Benim için bu da bir tur cezaydı. Anlattıklannın bir çoğunu duymuyordum bile. Kafam surekli olarak dışarıdaydı. Okulda sınıflanmız ayrıldığı için kızla arkadaşlığımız eski yakınhğını yitirdi. 6 ay sonra dedemin ölduğü haberi geldi. Biz köyde ölu görmeye alışmıştık. Dedemin ölusünü görmediğim için olduğune inanmıyordum. Ablam sürekli evdeydi. Dışarı ile hiçbir bağlantısı yoktu. Hep Turkiye'yi özlüyordu. Benim artık çevrem olduğu için memleketi pek aklıma getirmiyordum. Ablamın Almanya'da Babamın, benimle yaşıt bir akrabası ile daha karşılaştım. Goz goze bakışıp aşık olduk. İlk defa bir erkeğe ilgi duymaya başladım. Birbirimize bir şey söyledığimız yoktu. Sadece beraber gezmeye gidiyorduk. Köy küçülmüş gibi geldi Sonra koye gıttik. Almanya'ya gidişimden beri ilk kez geliyordum. Evler sanki ufalmıştı. Benim boyum kadardı. Eskiden köyun eteklerinde otururduk. Tepeye tırmanmaya uşenirdim. Çok uzak gelirdi bana. Almanya'dan geldiğimde bu mesafe kısalmış iki adıma ınmıştı. Köye ancak 23 gunde alışabıldim. Herkes beni çok ozlemişti. Köydekilere göre fazla değiş Davranışlar bana ters geliyor Okulda kızların davranışları bana ters geliyordu. Erkeklerle kolkola dolaşıyorlar, içli dışlı konuşuyorlardı. Bunları ahlaksızlık sanıyordum. Bir yandan da onlara heves ediyordum. lçimde onlar gibi davranmak isteği vardı. Bana kızlardan çok erkekler yanaşmak istiyordu. Babamın korkusundan yuz vermiyordum onlara. Ben yüz vermeyince de "köylü" diyorlardı. Onlardan intikam almak istiyordum. Arada bir sigara içenleri öğretmenlere gammazlıyordum. Sonraları bir kızla tanıştım. Zaman zaman metroya beraber yürüyorduk. Bir süre sonra da kaynaştık. Okuldaki ilk arkadaşım olmuştu. Köyde keçileri, kuzulan otlatmaya götürıirken "erkeklerle gitmeyin" diye tembih ederlerdi. Bize, erkek çocuklar yasaktı. Biz de kızlarla birlikte gidiyorduk dağa. Kızlarla ilişkilerimiz oluyordu. Yani kız kıza sevişiyorduk. Birbirimizi okşuyorduk. Halamın kızlarıyla samanlıkta, şurda, burda... Bu yüzden bende kızlarla iç içe olma alışkanlığı vardı. Erkeklerden korkuyordum. Kız arkadaşımla yavaş yavaş okulun dışında da buluşmaya başladık. Eve geç gidiyordum. Parka gidip dolaşıyorduk. Arada bir birkaç kişi daha katılıyordu bize. Modernleşme yolundaydım. Eteğimi biraz daha kısaltmıştım. Onlar gibi giyinmeye özerüyordum. Evdekilerin hiçbir şeyden haberleri yoktu. Gerçekustü... Bitti YUNUS NADÎ ARMAĞAM '84 FİNALİSTLERİ Babama beni sürekli şikâyet ediyorlardı. Babam dövmüyordu artık. Dövünce daha kötü şeyler yapacağımdan korkuyordu. Karşısına alıp saatlerce nasihat ediyordu. Anlattıklannın hiç birini duymuyordum. Aklım hep dışarıdaydı. A rkadaşlarımdan hep erken ayrılmak zorundaydım. Eve gitmek düşüncesi benim için büyük bir baskı unsuru idi. Biri ev, diğeri dışansı iki ayrı dünyada yaşıyordum artık. Babamı, geleceğimi engelleyen bir kişi olarak görmeye başlamıştım. memiştim. Hele ablamın Almanya'dan dönüp köyde evlenmesi onların değer yargılarını ait üst etmişti. Onlar için Almanya'ya giden bir daha geri dönmezdi. Onlarla birlikte ekine, tarlaya gidınce iyice şaşırdılar. Bir gün tarladayken, küçukken seviştiğimiz halamın kızına: "Eskiden biz neler yapıvorduk" uiye sordum. Ne cevap vereceğıni merak ediyordum. Kıpkırmızı oldu. Artık genç kız olmuştu. Evlenmek için Istanbul'dan bir prens bekliyordu. Konuyu bir daha hiç açmadık. Köydekilere Almanya'daki yaşamımdan soz açmadım. "Yazacak" diyordum kendi kendime. Ve mektubu geldi. Ben bir kart gonderdim. Derken birbirimize aşk mektupları yazmaya başladık. Bir gün kapı çalındı. Komşu köyden babamın akrabası yanında karısı, oğlu ve kızı ile bizi ziyarete geldi. Çocuk Turkıye'den yeni gelmişti. Saçı, kıyafeti düzgün olgun birisine benziyordu. İlgımi çektı. Bize geldiğinde hep Turkıye'den bahsediyorduk. Daha sonra ailelerimizin haberi olmadan dışarda buluşmaya başladık. Beni universıtedeki arkadaşları ile tanıştırdı. Ondan aldığım kitapları yutarcasına okuyordum. Beraberce konferanslara, tartışmalara, tiyatrolara gidiyorduk. Artık okuldaki arkadaşlardan tad alamaz oldum. Yeni çevremden aileme söz etmedim. Eskiden olduğu gibi yine birtakım yasaklamalar koyacaklarından korkuyordum. Surekli >alan söyluyordum. Annemi iyiden iyiye beğenmez oldum. Benim gözümde, basit bir ev kadınıydı. Ona bakıp kulturümle övunüyordum. Katıldığım seminerlerde arada bir eğitim sorunu tartışılırdı. Orada oğrendiklerimi evde kardeşlerimin ustünde uygulamaya çalışırdım. Bir gun, bu toplantılardan birinde ortaokuldaki oğretmenlerimden birini gordüm. İçime sıcak bir şey yayıldı. Yeni bir yaşama başladığımı o zaman anladım. Bu arada Ankara'daki çocukla sürekli mekruplaşıyorduk. İzine gelmemı istiyordu. Özlemiştik birbirimizi. İki ayrı dünyada yaşıyordum Arkadaşlarımdan hep erken ayrılmak zorundaydım. Eve gitmek düşüncesi benim için buyuk bir baskı unsuru idi. Bın ev, diğeri dışansı, iki ayn dünyada yaşıyordum artık. Babamı, geleceğimi engelleyen bir kişi olarak gormeye başlamıştım. Ne yapsam da evden aynlsam diye düşunüyordum. Ailemden bağımsız yasamak isteğine artık "dur" dıyemiyordum. Yalnız yaşayan Alman kızlarını göruyordum. Diledikleri gibi hareket edebiliyorlardı. Ankara'da yaşayan akrabalarımızın kızlan bile benden özgürdü. Hiç olmazsa 45 arkadaş bir araya gelip istedikleri yerlere gidebiliyorlardı. Hep bunları düşunüyordum. Babam surekli arkadaşlanmla tanışmak istiyordu. Ben yanaşmıyordum buna. Onları sevmeyeceğinden, gorüşmemi, arkadaşlıklarımı engelleyeceginden korkuyordum. Bazen sabahlara kadar uyuyamıyordum. Hep eşyalarımı toplayıp kaçmayı duşluvordum. Birkaç kez topladım da. Ama sabah olunca yeniden boşalttım. Her şey hazırdı ama cesaretim yoktu. Yeni yaşamım için dışarıdaki dunyayı seçmıştim. KA YIP DEĞİL, YENİ KUŞAK Almanya'da ailelerinden ayrılıp tek başuta yaşamı seçenler, kendilerine "Kayıp Kuşak" denmesine kızıyorlar. Aynur: uBir yere kaybolmadık " diyor. Bir ıki yıl sonra okul değiştırdim Babam hep okumamı istiyordu ama benim hiç aldırdığım yoktu. Okulda yeni bir kız arkadaş buldum. Biraz havalıydı. Babam onunla arkadaşlık ettiğim ıçın benim değişıiğımi duşundu ve arkadaşlığımızı yasakladı. Babam baskı yaptıkça bırbirimıze daha çok yakınlaşıyorduk. Okuldan erkeklerle birlikte çıkıyoruz diye bir Turk oğretmen babama şıkâyet etmiş. Bu yüzden sabaha kadar dayak yedim. Babamın attığı her tokat beni evden biraz daha uzaklastınyordu. Kız arkadaşımla okul dönuşu vıtrır.Ieri seyrediyor: "Başbaşa olurabilecegimiz tek evimiz olsa, şu mobilyaları alsak, kimse karışmadan gezsek t o ^ a k . . " gıbı hayaller kuruyorduk Daha sonra ayrılıp evlerimıze eıdıyorduk. Ertesi sabahı sabırsı?hkla bekliyordum. Sonra buyuk mağazalardan ufak tefek bir şeyler çalmaya başladık. Babama beni surekli şıkâvet ediyorlardi. Babam do\muyordu ariık. Dovunce daha kutıı çok isteyeni vardı. Ama babam onu köye goturup amcasının oğlu ile evlendirdi. Ve bir daha Almanya'ya donmedı. Evde tek kız olarak kalınca içime korku duştu. Ev işleri bana kalmıştı. Ablam benim için kötu bir örnek olmuştu. Herkes onun gibi becerikli olmamı bekliyordu. Bulaşık yıkarken surekli tabakları kırıyor, bu yuzden dcannemle sık sık kavga ediyorduk. 1977'de annem, babam, kardeşlerim hep beraber Turkiye'ye izine gıttik. ilk durağımız Ankara'daki akrabalar oldu. Onların da benim yaşımda genç çocukları vardı. Almanya'dan geldığim için onlan kuçuk gorüyordum. Hava atmaya çalışıyordıım. 3 hafta kaldık. Bu 3 hafta beni çok etkiledi. Çoğunlukla sıyasetten bahsedıvorlardı Ben sadece dinliyordum. Konuşiuklarından hiçbir şey anlamıyordum. Karşılannda kendimi çok zayıf hissettim. Kompleks gelmeve başladı. Zamanla onlar benim için ideal olma>a başladı. Ideal çevre, ıdeal insanlar. Hava atmayı bırakıp onlara yaklaş(ım. Evde yalnız kalınca Onun annesi ve babası geç saatlere kadar çalışıyordu. Evde başbaşa kalıyorduk. Daha sonra sevişmeye başladık. Ben köyden alışmıştım. Bana garip gelmiyordu. Aslında, doğal olan bu zannediyordum. Arkadaşım ise böyle şeyleri tanımıyordu. Bu konu üzerinde hiç konuşmadık. Sesstzce tatmin oluyorduk. İkimizin arasında gizii bir olaydı. Bir sure sonra sevişmeyi bıraktık. Onun bir erkek arkadaşı olmuştu. Çocuk okuldan çıkınca onu alıp gezmeye gotürmek istiyordu. Artık e\dekilerle anlaşamıyordum. Ev çok dardı. Başka arkadaşlarımın 23 odalı evlerine özenıyordum. Kızların kendi odaları vardı. Tek odada hep beraber yattığımız için babamla annem arasındaki cinsel ilişkiyi izliyordum. Bu benim için doğaldı. Köyde bazı geceler dedem beni yataktan kovardı. O zaman ninemle Uyıır gezer gibi\dim îzin bitti. Almanya'va donduk. Okulda uyur gezer gibiydim. Herkes beni hasta sandı. Hâlâ, Ankara'da tanıdığım akraba gençlerin etkisindeydim. Bir de gozgoze geldiğımiz çocuğu düşunüyordum. Herkese onunla neler yaptığımı anlatıyordum. Her şeyi uyduruyordum. Kızlara: "Ondan meklup falan gelecek" diyordum. Aslında boyle bir şe\ soz konusu değıldı. Ama i;ımde bir h> vardı. i> Beni kimse anlanuyordu Arada sırada evdekilere: "Burası çok dar ben jalnız vaşasam" falan gibi laflar edivordum. Ciddive almıyorlardı. Ya şaka sanıyorlardı ya da öyle algılamak ıstivorlardı. Artık eve geç gelmeye başladım. Babamın bağırmalarına ça(Arkası II. Sayfada) Katılma No: 377