14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET/S SATT FAIK VE ARKADASLARI Bedri Rahmi. Sait'den sonra 21 yıl daha yaşadı. Tanışmalan 1934 bahanna rastlar. Bedri, 22 yaşında, gencecik bir Akademi hocasıdır. Paris'ten yeni gelmiş, resimde devrimciliğe sıvanmıştır. Cemal Tollu, Nurullah Berk, Sabri Berkel, Zeki Faik fzer, Ziihtii Miiridoğlu ve O, kurduklan " D Grubu" ile. san'at çevrelerinde yankılanan bir olayın kahramanlandırlar. Sait de o sıralar üç yıllık bir bohem hayattan sonra Grenoble'dan dönmüş, babasının ısrarı ile Yağ İskelesi'nde ticaret denemesi yapıp bu işin kendisine gore olmadığını anlayınca, Beyoğlu'nda kahve ve meyhanelerde çöreklenen san'atçı taifesi arasına karışmıştır. Yaşı otuza merdiven dayamaktadır. Biraz sonra "Seraaver"de toplanacak hikâyelerini yazma günlerindedir. Cabit Sılkı ile sık sık Saray Sineması'nın karşısındaki kahveye gidip otururlar, edebiyat konuşurlar. Cahit Mülkiye talebesidir ve Paris'ie öğrenimini tamamlama projeleri yapmaktadır. Sait'den dört yaş kadar küçüktür ve ondan Fransa anıları dinlemek hoşuna gitmektedir. Bir gun, kahvede yandaki masada bir iki arkadaşıyla oturan Bedri Rahmi'yi görunce Sait'e, "Hadi, onların masasına gidip Bedri ile tamşalım" demiş ve böylece, beş on dakikada kırk yıllık dost olup çıkmışlardır. SADUS Diziyi sunarken.. t Faik, bundan 30 yıl evvel, 11 Mayıs 1954 günü sabaha karşı y 2.35'de hayata gözlerini yumdu. Öldüğıi zjaman, 48 yaşmdaydı. Bugün ülkede yaşayanlann yarıst, 1954'ten sonra doğmuşlardır; Sait Faik''siz bir dünyanın ne demek olduğunu bilemezler. Zaten, şu son otuz yılda, yaşamanın, insan olmanın sevincini Sait gibi başka yüreklere de taşıran biriyle karşdaşmamışlardır. Onun için, oturdum, bütün ömrünce yaşamın çağırışiarı peşinde koşmuş bu coşkulu adamın hikâyesini gençlere anlatayım dedim. 1950'den bu tarafa daha mutlu, daha özgür olmak, daha iyi yaşamak için didişıp duruyoruz Sait Faik olsaydı, küçük mutluluklarm hikâyelerini yazarak, savaş meydanında dolaşan bir sıhhiye eri gibi acdarımtzı dindirir, umutsuzluklann akan kanını durdururdu. Sait Faikl okumak, bize, sadece yaşamanın; ışığı, rengi, kokuyu, sesi, sıcaktığı duymanm şükürlerini getirirdi. Bedri Rahmi ne gü'zel söylemiştir; "Sait Reisi okumadan, onu tanımadan lstanbul'un yerlisi olunmaz", sözünü ne kadar yerinde sarfetmiştir! Bizim, kuşaklar dünyaya bakmayı ve hayatı tanımayı biraz da SaWten öğrenmişlerdir. Bu yazılar, hiçbir işe yaramasa da, otuz yıl sonra, bir koca yürek sahibine merhaba demek içindir. BURGAZ'DAKİ ODASIHDA Sait Faik'in sığınağıydı Burga. : Adası ve olünceye kadar annesiyle birlikte yaşadtğı tahta köşkreki çalışma odasu Işte yine masasımn başına oturmuş, elinde kanştırdığı bir kitap, dalmış gitmiş. (Fotoğraf: YEDtTEPE ARŞİVİ) MUSTAFA EKMEKÇt ANKARA NOTLARI Buldum, Buldum!... 14 MA YIS 1984 Caminin adını vermeyeceğim; Ankara'da bir cami avlusunda geçmiş olayı anlattılar. Bir sakallı adam, elindeki Cumhuriyet'ten kesilmiş "Ankara Notlan", önüne gelene okuyormuş, şöyle dıyormuş: Şu Mustafa Ekmekçi'yi bir tanısam, ona helalinden bir ba/rlava ısmarlayacağım! Baklava sevmem ya, sakallı adamın beğenisi hoşuma gitti. Bir başkası, 7 mayıs günlü "Ankara Notları"n\ kesip cebinde saklarmış. O da çıkarıp okurmuş tanıdıklarına... Bak, bu Cumhuriyet gazetesini okuyun! dermiş. Bunları şişinmek için aktarmıyorum. Adı bende saklı bir bayan emekli felsefe öğretmeni de 7 mayıs 1984 günlü mektubunda şunları yazıyor: "Bay Mustafa Ekmekçi, 7 mayıs 1984 gunkü yazınızı okudum ve size bu mektubu yazmaya karar verdim. Benim de yaşadığım bazı olaylar var; size iletmek istiyorum. Benpanteistim (kamutanrıcı). Mevlana hayranıyım. Ama, dinimizin şekil kısmını tamamen yerine getıremiyorum. Geçen yıl pantolon giyip, Ramazanda bir cuma günü vaaza gittim. İçerisi çok doluydu. Arkam duvara gelecek şekilde en arkaya oturdum. On sıralardan nasıl da gördü bitemem bir hanım hemen yanıma geldi: Hanımefendı pantolonla namaz kılamazsınız, burada oturamazsınız! dedi. Isterseniz size belden lastikli, uzun basma etekliğimı vereyim... Nedenini sordum: Pantolon çok günahmış. Eğilince arkamdakıni tahrik edermiş. Peygamber efendimiz pantolonla namaz kılan, camiye gelen kadınlara şefaat etmezmiş. Şaştım kaldım. O zamanlar pantolon var mıydı?... Bir gün Hacıbayram'a gitmiştim, birisi bana: Senin burada ne işin var? dedi. "Neden?" deyince, "Sen sarı saçlısın, sarı saçhlar namuslu olmazlar!" diye ekledi. Saçın rengiyle ahlaklılığın ilgisini acaba bu zavallı hangi vaazda dinlemişti? Bir gün bir kadın parmağımdaki ojelere aklını takmıştı da ben: Ojelerimi önce sildim aptest aldım, tekrar sürdüm, diye kendimi savunmuştum. Üniversiteli Kadınlar Derneği'nde üye ve Yönetim Kurulu'ndaydım. Diyanet İşleri'nin çıkardığı bir takvimde" üniversite öğrenimi yapan kadınların ahlaksız olduğu..." gibisinden bir yazı görmüştüm. Başkan Türkân Aytuna gitti, görüştü. "Yanlışlıkla girmış" diye yanıt almıştı. Ama, bu yanlışlık, takvim yaprağı ile en uzak köşelere, en uzak evlere kadar girmişti bile ve maksatlıydı da. Laik bir devlette, ölümlü dünyada, topluma zarar vermedikçe, insanların inançlarına karışmaya da hakkımız yok. Metafizik konulara eğilim insanların mayasında vardır. İnançlar onu üstün bir varlığa bağlıyorsa, ruhu canlı, ümitli tutuyorsa faydalıdır bile." Emekli felsefe öğretmeni bayan meMubunu,emekli gezici vaiz Halil Astangül'ün "Din, Bilim ve İnsan" adlı kıtabını överek bağlıyor. Kitabı, "Hayranlıkla, sevgiyle okudum" diyor. "Eh, keşke bütün gezici vaizlerimiz bu kültürde, bu düzeyde olsa!" diye ekliyor... Günlerdir, Diyanet'te olup bitenleri sergilemeye çalışıyorum. Tayyar Altıkulaç'tan ses çıkmadığı gibi raporlarda adı geçen Tercüman yazarı Ergun Göze'den de çıt yok... Daha önce de değinmiştim, elime geçen bir belgede. Ergun Göze'ye hazırlatılmak istenen "Büyük İslam Ansiklopedis/"için, Ergun Göze de bir fizibilite raporu düzenler. Şöyle deniyor bu raporda: "... Ergun Göze tarafından hazırlanan ek3 olarak sunulan fizibilite raporuna göre, 10.000X10 cilt takımının maliyeti 128.014.000 TL olarak hesaplanmıştır. Bu miktar 50.000X10 cilt takım için 386.190.000. Tl, 100.000X10 cilt takım için 708.910.000. TL 'na ulasacaktır..." Ergun Göze sen çok yaşa emi? Ergun Göze, telif ücreti olarak eser bittiğinde 10 cilt olursa, her ciltten 10.000 adet basılırsa, bir cildin değeri 5.000 TL. olduğu varsayımına göre yüzde 5X10X10.000 = 25 mılyon TL. alacaktır. Ancak, Ergun Göze. ciltler henüz yayımlanmadığı için, telif ücreti almaz. Ancak, altı yıl süreyle ayda 60.000 TL. alacağı hesaplanır, 4 milyon 320.000 TL. tutan bu miktar, Ergun Göze'nin "redaksiyon" ücretidir efendim! Böyle kocaman hesapların sonunda, ansiklopedinin tek fasikülü yayımlanır, o da yanlışlıklar olduğu gerekçesiyle, ortaya çıkarılmaz... Din sömürüsü yalnız, politik olarak değil, böyle yeteneksiz kişilere ansiklopediler hazırlatılmak istenerek de yapılır. Bunun hesabı sorulmalıydı. Dava mahkemede düştüğü için sorulamadı. Başka konulara da el atılmadı. Neden? Gazeteciiik araştırmaktır. Araştırıp duruyorum, ipuçları da buldum. Kendi ken'dime "Buldum, bu/dum..."diyesöylendım... Şimdi sormak istiyorum, dava sürerken, Diyanet Vakfı'nın o zamanki Mütevelli Heyeti Başkanı Tayyar Altıkulaç, Başbakan Bülend Ulusu'ya gitti mi? Ulusu'ya istifasını vermek istediğini bildirerek: Efendim, ben sanğımla cüppemle, mahkeme huzuruna çıkamam. Ya istifamı kabul edin, ya da bu davayı geri alın! dedi mi? Ulusu, müsteşarı emekli Amiral Erdoğan Yazıcı'yla ne konuştu? Erdoğan Yazıcı Vakıflar Genel Müdürü Galip Yiğitgüden'e ne dedi? Avukat Gülseren Tüzün'e verdiği yazılı emirde ne dedi? Bilinen şu kı, Altıkulaç ile arkadaşları, dava düştüğü için yargıç önünde yargılanmadılar. Oysa, cüppe de, sarık da mahkemeye çıkmaya ne engel, ne gerekce olabilirdi. Bu ülkede, Cumhurbaşkanı, Başbakanlar, Bakanlar yargıç önüne çıkmışlar, yargılanmışlardır. Sankla, cüppe dokunulmazlık zırhı değildir. Laik bir ülkede olmamalıdır da... İLAN ERCtYES ÜNtVERStTESt REKTÖRLÜĞÜNDEN Üniversitemiz Tıp Fakültesi Nöroşirürji Ana Bilim Dalı için 20 kalem Cerrahi malzemesi ve aşağıda yazılı tıbbi demirbaslar 2886 Sayılı Devlet ihale kanununun 37. maddesıne göre satmalınacaktır. Ihaleye katılmak isteyen ilgili firmalann: 1 İlgili ihale kanunun 37. maddesine uygun bir şekilde teklifin haarlanması, 2 Haarlanan teklif ile beraber 1984 yılı vizeli Ticaret Odası Sicil Belgesi, 3 Teklif edecekleri malzemenin Vo 3 tutannda geçici temüıat eklemeleri (teminat olarak thale Kanununca kabul edilenlerden biri) 4 Firmalar malzemelerin tamamına veya kalem, kalemde girebilirler, 5 tdari şartnameyi okuduktan sonra şartlann kabul edildiğine dair mühür ve kaşe nirularak pul yapıştınlıp, firma yetkilisirün imzalaması zorunludur. 6 Yukarıdaki şartları kapsıyacak şekilde hazırlanan teklifler en geç 29.5.1984 Salı günü saat 13.00'e kadar Satınalma Müdüriüğünün eline geçmiş olacak, 7 Bu malzemeler ile ilgili Şartname Üniversite Satınalma Müdürlüğünden temin edilebilir. 8 Satınalma Komisyonu ihaleyi yapıp, yapmamakta veya kısmen yapmakta serbesttir. MİKTARI: MALZEMENtN CtNSl 7 adet 1 EKG Cihazı Portatif tek kanalh 20" 2 Tansiyon aleti 20" 3 Oksijen Manometresi sulu 20" 4 Steteskop 6" 5 Arabu cihazı 5" 6 Tromel 5 " 7 OtoskopOftalmaskop takım 1 " 8 Helojen ampulu otoskop 1 9 Tur takırnı (K.B.B. BölümO için) 1 " 10 Minıatur Head lıght clar 73 11 Fiber Optic Light carble (size 4.8 mm longth 1 adet 180 cm Storz 495 NB) 1 Adet 12 Adaptör Storz 495 P 1 " 13 Adaptör Storz 495 Q 1" 14 K.B.B. Muayene koltuğu 20" 15 Tekerlekli mayi askısı 6" 16 Ayaklı tansiyon aleti 10" 17 Buhar Makinası 5" 18 Aspritör 16 Adet 19 Ayarlanabilir hasta başı lambası S.C. B 16185 SADUN TANJU Zehir yeşili Sonraki yıllar, Sait de Bedri de mesleklerinde ilerleyip unlendikçe, bu dostluk, şarabın yıllanması gibi guzelleşmiştir. Coşkusunu resimle, düzyazıyla, şiirle, sözle durmadan dışa, etrafına taşıran "delifişek" bir Bedri Rahmi ile bazen içki sofralarında, bazen kırda, balıkta, Bedri'nin atölyesinde sürüp giden bu arkadaşlık, iki "çetin" kişiliğe rağmen, yirmi yıla dayanmıştır. Sait, kısa sürelerle çahştığı dergi ve gazeteler adına röportaj yapmak için çat kapı Bedri'nin atölyesine ya da sergisini açtığı salona damlar: "Anlat bakalım Reis, okuyucuya ukalâhk edip resim san'alından ne kadar çaktığımızı göstereceğiz!" "Bak Reis," der Bedri Rahmi, " S e n buradan çıkarken birkaç renk, birkaç biçim gotürebiliyor musun? L lan ben bunu ilk kez görüyorum, bu mavi benim bildiğime benzemiyor, bu kırmızı, bu yeşil bir başka tiirlii diyor musun?" "Dedik, n'olacak?" Bedri Rahmi: Sait Faik'i okumadan İstanbuPıuı yerlisi olıınmaz tohumlar sarkan bu dikenli sert yeşil yapraklann ve binbir renge bulanmış çingene kadını ile bebeğinin resmini yapmak isteği uyanır Bedri Rahmi'de, bolca para verip kadını kandırır. atölyede karşısına geçip desenler çizmeye koyulur. Fakat Sait tek durmaz: "Kimin kız, bu kucağındaki çocuk?" "Kimin olacak bevcağzım, benimdir. Babası askerdedir." " P e k i , karnındaki?" " O da kocamdandır, tübe tübe.." çingene kızıdır. Çingene Rilstem onu Adalı gençlere çıplak yuzerken seyrettirip kazandığı parayla beyaz bir pantalon ve gömlek alır; Hıiseyin pantalonu çalmak isteyince de bıçağı çekip öldürur. Dogada olan bileni anlamak güçtiır belki, ama apacık gerçek4ir doga. Sait Reissiz Istanbul Bedri Rahmi, Sail'in bir gün kendisini Ziba Mahallesi'ne göturüp gezdirdiğini, oradaki ahbaplanyla tanıştırdığını söyler ve förlerine benzeyen yığınla belalı adam Sait'le selâmlaşır ve şakalaşırlar. İkramlar, rakılar kemençeyle hora tepmeler, el şakalan, küfiirler, senli benli konuşup gülüşmeler gırla gider. "Taksim'de aynlıyorken şafak sökuyordu" der Bedri; "lstanbul'u kanş karış biliyordu. İstanbul'u turist gibi değil, yerlisi gibi değil, polisi, jandarması, bekçisi gibi degil, babasının evi gibi, cebinin içi gibi biliyordu." Birgün de Sait onu Sivriada'ya götürür. "Altında motöriin "N'olacagı var mı reis! Göriince lanıyacak, (anıyınca sevineceksin. Sen şimdi söyle bakalım bana, burada sevdiğin renk hangisi?" "Yeşil," der Sait. "Hangi yeşil?" "Na işte şu zehir yeşili!" "Atma! Hern kocam askerde diyorsun.." "Tübe, tübe.Jftira edersin bana! tftira edersen eline ne geçer benim çakır gözlu beycagzım?" "İstanbul'u karış karış biliyordu. İstanbul'u turist gibi değil, yerlisi gibi değil, polisi, jandarması, bekçisi gibi değil, babasının evi gibi, cebinin içi gibi biliyordu.." Bedri Rahmi, Sait'in bir gün kendisini Ziba Mahallesine götürüp gezdirdiğini anlatır. Gerçekten de o gün Bedri Rahmi şaşırıp kalmıştır. İstanbul'da böyle biryer, böyle bir hayat olduğunu bilmez. Girip çıktıkları kahvelerde, meyhanelerde bıçkın ağır kamyon şoförlerine benzeyen yığınla belâlı adam Sait'le selâmlaşır ve şakalaşırlar. İkramlar, rakılar kemençeyle hora tepmeler, el şakaları,küfürler senli benli konuşup gülüşmeler gırla gider. şunları ekler: "Anladım ki, Sait Reis'i tanımadan ve okumadan tstanbul'un yerlisi olunmaz!" Gerçekten de o gun Bedri Rahmi şaşıp şaşıp kalmıştır. İstanbul'da böyle bir yer, böyle bir hayat olduğunu bilmez. Girip çıktıkları kahvelerde, meyhanelerde bıçkın ağır kamyon şovar, ama Allah bilir sen Sivriada'yı bile bilmiyorsun," demiş ve Bedri de Sait'in hikâyelerine salkım saçak giren bu esrarengiz kara parçasını görme heveslerine düşmuştür. Çünkü Sait, bir Sivriada sabahını şöyle anlatmıştır: "Martılar ve karabataklar de Hikâye yazılıyor Derken, birgün, Bedri ile Sait Beyoğlu'nda piyasa ederken, Sait heyecanlanır: "Bak reis, senin zehir yeşili, anam avradım olsun, senin zehir yeşili.." Bedri bakar. Genç bir çingene kadını, sırtında dağ gibi "kokina'Mar, kucağında da iki Uç aylık bir bebek, atölyenin sokağından çıkmak üzeredir. Birden, ucunda boncuk boncuk kırmızı Bedri de bilir ki, Sait, o sırada bir hikâye yazıyordur. Bu kadar gerçek yeter. Gerisini artık Sait tamamlayacaktır.Küçuk bir olay, bir raslanlı, bir goz takılışı, Sait'i düşlere götıirür. Sabah sabah Galata'da karşısına çıkan köpekli bir serseri çocuk, manıler söyleyerek geçen bir keten helvacı onu bir ortazaman kentine, bir masal dünyasına sürükleyebilir. Yoksul insanların ahlâk ve yasak dinlemezliğini bilir. Onlara karşı, yaşamda seçtikleri yol için bir tavır takınmaz, tarafsızlığını daha baştan ilân eder. Doğal olan, Sait için gerçektir. Bir hikâyesinde, Ada'ya çiroz kurutmak için gelen çingeneleri anlanr. Zehra, gıizel bir nizin yiiziinde zaman zaman sıçYunus balıgını, belki de bir Israyan, kaynaşan, dalan, yeniden tavrit bir Kılıç balıgını yutuyorçıkan balık kümelerine doğru dur. Bir kaynaşma, bir kıyamet.. hızla süziiliiyorlar, batıyoriar, Hiç bir şey belli degil. Bir şıkırkanat çırpıyorlar. dalıyorlardı. tı, bir oyun, bir bayram, bir saBir denizüstü canlı sabah kahvaş alanı.." valtısı iştahı içinde bütün canlıSivriada'ya çıkınca, kıyıda lar faaliyetteydi. Bu kaynaşmadört beş martı ölüsü görürler ve daki gizli vahşilik hiç belli degilSait'in bütün neşesi kaçar; "Yidi. Milyonla canlıyı milyonla ne buraya gelip tabancalannı canlı ko>alıyordu. Mavi denizin tecrübe etmiş pezevenkler!" diüstünde bir damla al gozükmeye küfrü basar. Günbatımında den, yüzbinlerce küçuk balıgı büyük balık yutuyordu. Bin ta martılar büyük bir uğultu çıkararak Adanın üzerinde dönüp ne mikroskobik hayvanı yutmuş dururlar. Kıyıda kocaman bir bir tırnak uzunluğundaki binlerce balıgı bir Kolyaz yutuyor: su ateşyakılır. Kolyoslar, karagözdan sıçramış kocaman bir Kol ler ateşe verilir. Domatesler hıyozu bir martı denize hiç kon yarlar, doğranır. Meyveler yıkanır, rakı bardaklara dökülür. madan havada yakalıyor: gagaDeniz kabarır, sertleşir. Sait, sında iki defa salladıktan sonra "Sıkıldım, dönecegim", der. üç kere yutkunarak yarı canlı Önce biraz direnenler olur, bakursağına atıyordu. Hepsinin arhkçılar, "Yapma bre Sait Bey, kasında bir küçük Orkinos, zabu havada çıkılmaz!" dediyse man zaman gökyüzüne sıçrarcade, Sait bir kere bunaldı mı sına denizde havalanıp yıldınm önünde dumlmaz. tki saatlik yohızıyla balık kümelerine saldırılu, battık batıyoruz korkusuyla, yordu. Etrafımızda balık, kuş, karanhk ve fırtınalı denizde dört daha doğnısu deniz ve gök milsaatte alırlar. Sabaha doğru eve leti birbirine giriyor.. GUneş vardıklannda Sait'in annesi penuzak kel tepelerin arkasından cerededir. daha tek sarı ısık salar salmaz, denizdeki kaynaşma bir ihtilâl "Biz sana geceyi Adada geçihali alıyor. Kıraçalan tstavritler, recegiz demedik mi ana?" tstavritleri Uskumrular, UskumMakbule Hanım hiç oralı rulan Kolyozlar, Kolyoziarı Paolmaz: lamullar, Palamutlan Sinagrit"Nasıl olsa döneceginizi bililer, Sinagritleri Yunuslar, Yuyordum da, bu havada nasıl benusları Orkinoslar kovalıyor. cerdiniz, okuyup okuyup üfleDaha doğrusu ben atıp tutuyodim arkanızdan" der. rum. Kimin kimi ko\aladıgı, kiY'artn: "Ağbi, bey" min kimi yuttugu belli degil. Beldenilmesinden hoşlanmazdı ki de bir parmak kadar Çaça ÇİFTELER HARA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN (Safkan Arap At Satılacaktır) 1 Çifteler Harası yetiştirmelennden olup, kadro fazlası, yarışlara ve damızlığa elvenşli muhtelif cıns ve dogumlu (44) baş Safkan Arap Tay ile (3) baş Safkan Arap (1) baş Yarımkan Arap Reforme kısrak, açık arttırma ve pazarlık usulu ile satılacaktır. 2 Satış 22 mayıs 1984 salı günü saat (10.30)'da MAHMUDİYE'de Çifteler Harası Merkezi'nde yapılacaktır. 3 Arttırmaya iştirak edeceklerin, satın almak istediği her at için 200.000^ (lki>iizbin) lira teminatı nakit olarak makbuz karşılığı hara veznesine yatırmalan şarttır. Devlet tahvilı dışında, banka çeki, banka mektubu ve tahvil kabul edilmiyecektir. 4 Hara idaresi 2886 sayıb devlet ihaJe kanununa tabi olmadığından ihaleyi yapıp, yapmamakta serbesttır. 5 Atlar Hara merkezinde, satışa ait şartname, Hara'mız ile Ankara, Isıanbul, İzmir ve Adana Hıpodrom Mudurluklerinde görülebilir. İlan olunur. Basın: 15705 DUYURU EZtNE ASLtYE HUKUK HÂKİMLİĞİNDEN Dosya No: 1981/222 Davacılar Nuri Helvacıoğlu, Muhsine Helvacıoğlu ve Emine Mükerrem Evcil vekilleri Av. Musa Yavuz tarafından davalılar Mahmut Hikmet Dönmez, Ahmet Ercan, Fatma Ercan, Mustafa Kemal Ercan, Münevver Özcan, Hüseyin Hilmi Ercan, Tevfık Ercan, Hatice Ercan, Emine Canbeden, Mehmet Şahin, kadriye Bayrak, İsmail Hakkı Aksaç, Ibrahim Aksaç, Fatma Erol, Ayşe Gündoğdu, Ayşe Şen, Ayşe Sevim, Mustafa Sevim, tsmail Sevim, Burhan Sevim, Emine Münevver öner, Fatma Ertüz, Emine Labar ve Hasan Durukan aieyhlerine açılan Tapu iptali ve tescil davasının yapılan açık yargılaması sırasında; 3.4.1984 tarihindeki oturuma gelmeyen davalı Mustafa Sevim'e gıyap karan bildirilmesine karar verilmiş olduğundan, oturumun ertelendiği 12.6.1984 günü saat 9.45'de davalı Mustafa Sevim oturumda hazır bulunmadığı veya kendisini vekille temsil ettirmediği takdirde yokluğunda karar verileceği gıyap kararı yerine geçerli olmak üzere duyurulur. Basın: 16292 KARABÜK DEMİR VE ÇELİK FABRİKALARI MÜEŞSESESİ MÜDÜRLÜĞÜ 2500 TON İNCE ÇELİK, 1500 TON İRİ ÇELİK, 4380 TON TABİİ KİLLİ DÖKÜM KUMU SATIN ALINACAKTIR. Şannamesi, bedelsız olarak aşağıdakı adresierden alınabılır. 1 KARABUK'ten: Demir \e Çelik Fabrikaları Müessesesi Tedarik \e Ikmâl Mudurluğumuz. 2 ISTANBUL'da: Sirkeci, Yalıköşku Cad. Yalıköşku Han Kat: 45"deki VlumesMİIiğimiz. 3 ANKARA'da: Dışkapı, Çankırı Caddesi No: 57'deki Genel Mudurluğumuz. İSTEkLlMenn ^artnamemiz esaslanna göre hazırlayacakları kapalı leklif mekıuplarını, geçici temınatlarıyla bırlıkle en geç 23 Ma>ıs 1984 çarjamba gunu saat 14.00'e kadar Karabük'tekı Muessesemız Haberleşme \e Arşiv Mudürluğunde bulundurmaları ilan olunur. Basın. 16118 İ.Ü. İŞLETME FAKÜLTEŞİ İŞLETME tKTİSADI ENSTİTÜSÜ'NDEN İŞLETMECİLİK İHTİSAS PROGRAMIÎLE İŞLETME İDARESİ PROGRAMI TÜM MEZUNLARINA 1984'de Enstitümüzün 30. Kuruluş yılına ulaşması vesilesiyle yayınlayacağımız HATIRA ALBÜMÜ için aynca çeşitli yayınlarımızın kendilerine ujaştırüabilmesi amaayla mezunlanmıan, adreslerini ozgeçmişlerini ve vesikalık fotoğraflannı acele olarak Yaym Koordinatörlugümüze göndermelerini ve 7 Temrnuz 1984 cumartesi günu yapılacak Diploma Dagıtım Töreni ile Pilav Günü'müze teşriflerini rica ederiz. ADRES: İ.Ü. Jşletme Fakültesi Işletme Iktisadı Enstitüsü Rumelihisarüstü tstanbul Tel.: 165 97 61 165 97 50 / 8385 Basın: 16166 M.S.B. HARİTA GENEL KOMUTANLIĞFNDAN DUYURU HARİTA ASTSUBA\ SINIF OKULUNA ÖĞRENCİ ALINACAKTIR 1 1984 1985 öğretim yılı için, Harita Teknisyen Astsubayı yetiştırilmek uzere, Lıse, Teknık Lise, Meslek Lisesi Harita ve Kadastro Kolu, gunduz bölumlerinden 1983 yılmda veya 1984 Yılı Yaz Döneminde (butunlemeye kalmadan) mezun olanlar arasından, yapılacak Beden Eğıtımı ve Mulakat Sınavmı kazananlarm 1984 YILI ÖSS PUANLAR1NA GÖRE öğrenci alınacaktır 2 3 TEMMLZ 1984 tarihıne kadar HARİTA GENEL KOMUTANL1ĞI KAY1T KABUL BAŞKANL1Ğ1 CEBECI ANKARA adresine şahsen veya mektupla başvurulması halinde gerekli bilgi ve belgeler başvuru sahıplerıne verilecektır. 3Smavlar 1719 Temmuz 1984 tarihleri arasmda ANKARA'da Harita Genel Komutanlığf nda yapılacaktır. (Basın: 16247) İLAN ADALET BAKANLIĞINDAN Bakanlığımıza bağlı tcra ve lflas Dairelerinde açık bulunan 100 adet muhtelif dereceli kadrolara yapılacak yazılı ve mülakat sınavlan ile naklen ve açıktan Icra Memur ve Muavini alınacaktır. lsteklilerin; 1 Resmi Gazete'nin 21.11.1983 gfln ve 18228 sayılı nüshasında yayınlanan ilgili yönetmeliğin 3. maddesinde belirtilen nitelikleri taşımaları, 2 Adalet Teşkilatında halen asli memur olarak çalışanlann en az üç yıl başarıh hizmet görmeleri ve asgari lise veya dengi bir okul bitirmış bulunmaları, 3 Açıktan başvuracaklann, Hukuk Fakültesi veya Adalet Yüksek Okulu mezunu olmalan, 4 1984 yılının Ocak ayının son gunü itibariyle 20 yaşını bitirmiş ve 35 yaşını geçmemiş olmalan, (18 yaşmdan sonra yapılan yaş düzeltmeleri nazara alınmayacaktır.) 5 Askerlik hizmeti yapmış veya askerlikten muaf olmuş bulunmaları, Gerekmektedır. 6 Yazılı sınavtar, 16.6.1984 cumartesi günu saat 10.0014.00 arasında, Ankara, tstanbul, Izmir, Samsun, Adana ve Diyarbakır'da yapılacaktır. 7 Yazılı sınavlar, yukarıda açıklanan yönetmeliğin 9. maddesinde belinilen konulardan yapılacaktır. 8 Adli Teşkilat'ta çalışmayan isteklilerin, ilgili yönetmeliğin 4. maddesinde belirtilen belgeleri, başvurraa dilekçesine eklemek suretiyle Personel Genel Mudürluğü Merkez Teşkilat Bürosuna şahsen veyaengeç 8.6.1984 cuma günu saat 17.00'ye kadar bakanlıkta bulunacak şekilde posta ile göndermeleri gerekmektedir (posıadaki gecikmeler nazara alınmayacaktır.) tstekliler başvuru dilekçelerinde sınava girmek istedikleri yerleri açıkça belirteceklerdir. 9 Isteklilerden sınava girme nıteliklerini taşiyanlann, sınava çağrılmalarını temın için isim ve açık adresleri yazılı ve taahhütlü göndermeye yetecek miktarda pullu iki adet zarf vermeleri zorunludur. Duyurulur. Basın 16325 İLAN MALATYA 2. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİNDEN Dosy» No: 1983/63 Davacı Kazım Ceylan vekili Av. M. Yaşar Eren Keramettin Dönrnez tarafından davalı Sevim Ceylan aleyhine açılan bosanma davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sırasında verilen ara kararı uyarınca: Davalı Sevim Ceylan'ın adresi meçhul olduğundan ilanen davetiye tebliğ edilmiş, belirtilen gün ve saatte duruşmaya gelmediğinden ilanen gıyap kararı tebliğine karar verilmiş olup, duruşmanm atılı bulunduğu 18/6/1984 gunü saat 9.00'da mahkememizde hazır bulunmaları veya kendisini bir vekil ile lemsil ettirmesı, aksi taktirde yargılamanın gıyabında yürütüleceği gıyap kararı yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 16356 İLAN İSTANBUL ASLtYE 6. TİCARET MAHKEMESt BAŞKANLlCl'NDAN Dosya: No: 1984/784 Muflis masası resen iflas idaresi, Istanbul 2. lflas Memuru Ali Rıza Karahan tarafından, muflis Cahıt Selen tarafından teklif edilen konkordatonun tasdiki talep edilmiş olduğundan, itiraz edenlerin hak larını müdafaa için duruşma günü olarak tayin edilen 13.6.1984 günü saat 14.00'de mahkememizde icra kılınacak celsede bulunabilecekleri, HUMK.'nun 507. maddesi uyannca dava basit usule tabi bulunduğundan ibraz etmek istedikleri belgeleri en geç ilk duruşma gunüne kadar ıbraz etmelerı veya göndermeleri, gelmedikleri takdirde gıyaplarında karar verilebileceği hususlan yine aynı kanunun 509. ve 5İ0. maddelerine istinaden ilanen tebliğ olunur. 13.4.1984 Basın: 5885
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear