Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Htini var, minimini var. Kimi modacı dizkapağınm tamamen üstünde kesiyor etek boyunu, kimi modacı kalçanın hemen altında. Yürekli olmak meselesi. Aslında bu, modacılar için kolay. Yürek asıl o boyu uygulamak isteyenlere gerekiyor. Bazı modaalar yalnız mini yapmış, bazuarı yalnız maksi. Bazılan da ikisini birden. Mini modasında 19401945 yülarımn havası var, maksi modasında 1930'lu yıllann. Miniier genellikle dapdaraak, maksiier kloş. NECLÂ SEYHUN Dünya güzeli bir bahçedir burası. Louvre'dan Concorde'a kadar uzanır. Yanındaki Rivoli caddesinden dunyanın en renkli kalabalığı akar.. Kahveler, restoranlar dolup taşar. Güzelim küçük butiklerde insanın aklını başından alan binbir turlu çekici şey satılır. Japonlar, Hintliler, Afrikalılar, solgun sanşın kuzeyliler, esmer, yanık güneyliler bu caddede randevu vermişlerdir sanki. Paris'e gundiiz ya da gece turlanyla gezmek isteyen turistlerle dolu otobüsler geçer. 88 milletin, dili konuşulur bu caddede. Bir tur Bâbil Kulesi... Ama Rivoli boyunca uzanan yuksek demir parmaklıklar ardında inanılmaz bir sessizlik huküm surer. Bir tek kuşların cıvıltısı bozar bu sessizliği, bir de fıskıyeden havaya dökülen suların sesi... Sahibr Cnmlnıriyet Matbaacılık ve Gazetecılik Turk Anonim Şırketi adına Nadir Nadi, # Gend Yayın Muduru: Hasan Cemal, Muessese Müduru: Eminr Uşaklıgil.Yazı Işleri Muduru: Okay GoBensin, • Haber Merkezi Muduru Yalçın Bayer, Sayfa Duzeni Yonetmenı Ali Acar. TAKVİM 25 Kasım 1984 Imsak: 5.25 Guneş: 6.55 Temsılcıler ANKARA Yalcın Dofatı, İZMİR. Hikmel Çctinkaya. ADANA: Mehmel Mercan, • Ser\ıs Şeflen: Islanbul Haberlerı Reha Oı, Dış Haberler: Ergnn Balcı, Ekonomı: Osman l'lagay, Kulıur Aydın Emec, Magazın: Yalçın Pekşen, Spor Danışmanı Abdulkadir Yucelman, DuzeltmeRefik Durbaş, Araştırma. Şahia Alpay, IşSendıka Şukran kelenci. tkindı: 14.24 Akşam: 16.46 Yatsı: 18.11 Bürolar • Ankara: Zıya Gökalp Bulvan, Inkılap Sokak No: 19/4 Tel: 33114147, • Izmir: HaJıt Zıya Bulvan No: 65/3, Tel: 254709131230 • Adana: Çakmak Cad. No: 134 Kat 3, Tel: 1455019731 • Basan ve Yayan: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecılik T.A.Ş. Turk Ocağı Cad. 39/41, Cagaloğlu, Ist PK: 246Ist. Tel 526 10 00 (9 hat) Telex: 22246 Ögle: 11.56 Geçmişin gölgesinde minimaksi savaşı ileriev bahçesınde de, önce Concorde kapısına yakın kurulmuştu çadırlar. Bu mevsim defile yeri bahçenin ortasındaydı. Asünda biraz aşağıda, biraz yukarıda değişen bir şey yok. Değişiklik içerde dev çadırlarda sunulan modada, mevsim "mini"nin zaferiyle açılacak bu mevsim. Kaç yıldır "eşantiyon gibi" defılelere katılan mini, dolu dizgin geliyor bu yaz. AGCA ANLATIYOR Papa suikastından sonra Ağca ile goruşen tek gazeteci Hayatımda Almanya'da hiç bulunmadım. Türkeş'e de mektup yazmadım. Bu benim yapıma uymaz... Bu işlerin amatörü değilim. Mektup yazacak olsam, adresine, parti merkezine mi yollanm? Bu amatör işi.. Yok yok, bu benim yapıma uymaz. Türkeş ile hiç karşılaşmadım. Mektup da yazmadım.. Bir kere uzaktan görmüştüm, o kadar.. Yapıma uymaz.. Benim gibi profesyonel bir terörist böyle bir hata yapmaz.. Yok.. Hayır... Martella, Ağca'ya mektubun kendi elinden çıktığı konusunda iki tane eksperüz raporu olduğunu söylüyor. Teröristin karşılığı, "Ooo, siz Türkiye'yi bilmezsiniz.. Yaparlar.. Başka şeyler de yaparlar.. Sola da yaparlar, sağa da yaparlar.. Yapmışlardır..." oluyor. Etegin boyu Mini var, mini var, minimini var. Kimi modacı dizkapağınm hemen üstünde kesiyor etek boyunu, kimi modacı kalçanın hemen altında. Yürekli olmak meselesi. Aslında modacılar için yürekli olmaktan kolay ne var? Alır dökme bacaklı bir mankeni, eteğin boyunu istediği noktada keser. Yürek asıl o boyu uygulamak isteyenlere gerek: Ama yüreksizlere göre de modeller var yeni modada. Mini geldi ama, maksi gitmedi kü... Bazı modacılar yalmzca mini yapmış, bazı modaalar yalmzca maksi. Bazıları ise hem mini yapmış hem de maksi. Mini modasında 19401945 Dior'dan şık bir tayyör. Yünlü Dior'un gabordinden yapıbnış yıllannın havası var, maksi mokumaştan yapılrmş tayyörun içi modeli. Etek boyu diz üstünde. dasında 1930'lu yıllann esintine ince çizgili gömlek giyilmiş. Giysi ile şapka ve deri eldiven sı... Her ikisinde de omuzlar geKravat ipek triko. kuUanılmış. niş, vatkalı, beller incecik... Ama minıler genellikle dapdarabi taşıdılar defilelerini, Paris'in marastzlar geriye!.. cık da, maksi etekler kloşlarla, bir o köşesine, bir bu köşesine... pliselerle açılıyor. Karşı gelmek ne mumkün. Onlarla beraber dunyanın dört Boyunlar kıldan ince! Kimler bir bucağından gelen binlerce, yok ki bu boynu kıldan inceler onbinlerce gazeteci de bir oraya Bellerde kemer arasında? Dunyanın en pahalı kürklerini, mucevherlerini taşıaktı, bir buraya... Ama kimi yeKıyafetlerin çoğu triko bir jiyan milyarderler, eski prensesler, terince buyuk değildi, kimi em le ya da kardigan bir ceketle taunlu şarkıcılar, ünlu yazarlar, niyet açısından sakıncalı bulun mamlanıyor. Bellerde enli rugan ünlü fotoğrafçılar, unlü yıldızdu, kiminin yeri sapa duştü, ki kemerler çekiyor dikkati. Puan lar. mi olayın "şık" havasına uyma modası gunun yıldızı. Kareli ve dı. çizgili kumaşlann yanı sıra empEn bttytik moda Sonunda buldular nihayet. rimeler... Günun bu saatinde... Ünluler unlerini ispatlayıp ka Louvre'un çevresi. Geçmişin Her bir giyside... Emprimelerin pıyı aşana dek, unsuzlerle bera görkemi, geleceğin şıklığı ıle iyi altın yazı! bağdaşryordu. Hem ziyaretçiler ber bir o yana, bir bu yana koPastel renkler saltanatı var. Su memfıundu bundan, hem moda yeyilleri, buluı pembeleri, gök şuşturup duruyorlar. "En cılar. Hikâye Louvre'un avlubüyük" moda o an!.. "Moda" mavileri. Bunların yanı sıra zıt sunda başladı. Avludan bahçe ve sert renkler: Beyazlar, siyahdan bıiyük yok ki!.. Modacılar yıllar yılı kedi yavrusunu taşır gi ye kaydı sonra, Tuıleriev'ye. Tular, altın sarıları, çin mavileri, fuşyalar, kırmızılar, portakallar... Hem etekte, hem renklerde çelişkiler modası. Bir hafta boyu ziyaretçiler defilenin birinden çıkıp, binne koştu. Sonra bıçakla kesilmişçesine bitiverdi herşey. Butun o kalabalık minileri, makSOB, "tki yüzlu film eleştirmen sileri, alları morları ile dağılıp leri, Venedik Film Festivali'nde, gittiler dunyanın dört bir köşeHeimat'ı çok kötülediler. Dal sine... Ve o güzelim bahçe, bir dahalas, kimi çevrelerde ne kadar övüldüyse, bu film de o kadar ki mevsime dek yeniden cıvıldaşan kuşlara, kanepelerde uyukyerildi' dedi. "Anlatı sinemasının" bir başyapıtı ola layan ihtiyarlara ve gölgeli yolrak tanıtılan, "Heimat" ashnda larda elele dolaşan sevgililere bir televizyon dizisı değil, ama kaldı. genellikle, "Dallas" dizisi ile kıyaslanıyor. "Heimat'ın tüm biletleri kasım ayı başında bitti. lzleyiciler, 6 seans için 15 sterlın (yaklaşık 7500 Türk Lirası) ödediler. Uğur Mumcu Ağca: Bu işlerin amatörü değilim Ağca sessizlikten yararlanarak konuşuyor: "Uğur bey, bu mektup işinde Bulgarlar var." Martella irkiliyor. Ben son bir çaba ile şansımı deniyorum: "Suikastte de varlar mı?" Ağca, "Varlar, tabii varlar," diyor. martella, "bitti" diye araya giriyor. Konuşma bitiyor. Papa'ya suikast girişiminden hemen sonra belli başlı gazetelere, içinde Ağca'nın Alpaslan Türkeş'e yazdığı mektup izlenimi veren mektup bulunan zarflar yollanmıştı. Bu zarflan yazan kimliği bilinmeyen kişi, Ataturk Orman ÇiftliğTnde köpeği ile dolaşırken bir ağacın altında naylon torba içine konmuş kağıt parçalan bulduğunu, bu mektubun da bu torbadan çıktığuu yazıyordu. Garip bir senaryo! Ağca'nın imzasını taşıyan mektubu hemen elimde bulunan Ağca'nın el yazıh ifadeleri ile karşılaştırdım. Evet el yazılan benziyordu. Ancak, mektubun geliş biçimi hiç de güven vermiyordu. Böylesine bir olayda çeşitli çevreler bu arada en başta istihbarat örgütleri sahte belgeler düzenleyip, olayı gerçek yörüngesinden saptırabilirlerdi. Kuşkulanmıştım. Gerek ülkücü kesim gerek kaçakçılarla ilgili çeşith yayınlar yapmaktaydım. Bu yayınlanm sırasında "oyuna gelmemek" için çok dikkatli davranmaya çalışıyordum. Mektup hiç güven vermemişti. Gerçi el yazısı, bu işin ehli bırtakım kişilerce taklit edilebilirdi. Mektubu bir köşeye koydum. Hayır, kullanmayacaktım. Mektubun geliş biçimi bizleri yanıltma amacı taşımaktaydı. Aynı mektubun Milliyet Gazetesi'ne de gönderildiğini öğrenmiştim. Mektup, Milliyet Gazetesi araalığı ile Ankara Sıkıyönetim Savcılığına verilmişti. Guy Laroche 'un beyaz flanelden bir takımı. Pantolon biraz kısa, pardesu biraz uzun. Takımı çizgili, triko bir yelek tamamhyor. bırine sarılmış bir çift geçer gölgeli yollardan... Birisi bir köşede düş kurar, biri gazetesini okur. Dışardaki dünyaya kapalı, gizli bir cennettir burası. Ama moda, birkaç mevsimdir bu cennetin kapılarmı zorluyor. Defileler bu bahçede yapıhyor artık. Kocaman dev çadırlar, demir barıkatlar kuruluyor. Davetiyesiz kuş uçurulmuyor çadırlardan yana... Barikatların önünde muhafızlann en acımasızları. Buyruklar yağmur mısali: Çekilin, geriye basm!.. Mavi kartlar buradan!.. GazelecOer şu laraftan!.. Alıcılar bu kapıdan!.. Numaralılar gelsin, nu 8 Gizli bir cennet Geçmış, ulu ağaçların gölgesinde bahçeyi susleyen mermer heykellerin yüz ifadesinde donup kalmıştır sanki. Zaman zaman banklardan birinde uyuklayan bir ihtiyar göze çarpar, ya da bir Londna Fihn Festivali'nde 5 kıtadan 173 fihn gösteriüyor Bu yılki festivalde Üçüncü Dünya filmleri ağırlıkta. Şerif Gören'in "Derman "ı, festivalde ver alan tek Türk filmi. Öte yandan, gazetemiz sinema yazan Atilla Dorsay, "Türk Sineması" konulu bir açıkoturuma katıldı. çözmek" görüşundeydim. Doğrusu buydu. Bu mektup, KGB tarafından düzenlenmiş olabilir miydi? Belki. Nitekim Amerikalı yazarlar, bu mektubun sahte olduğunu ileri sürerek KGB'yi sonradan çok suçlamışlardı. Peki, aynı mantıkla yola çıkarsak, bu mektubun solcu yazarlarca kullanılmasını sağlamak amacıyla CIA tarafından düzenlenmiş olması da düşunülemezt nüydi?Düşunulebüırdı. Mektubun sahteliği bir süre sonra anlaşılacak ve solcu yazarlann öteki savları da gölgelenmiş olacaktı. Evet olamaz mıydı? Bir uçuncü olasılık: Mektup, devlet içindeki birtakım duyarlı birimlerde görevli ülkücüler eliyle, sol basını yanıltmak amacıyla yapılmış olamaz mıydı? Bu da bir olasılıktı, en azından bir olasılık. Bu teorileri bir yana bırakalım, bu gerçeği teslim edelim: Mektup son derece profesyonel dlerce düzenlenmişti. Martella'ya verdiği m yazılı ifade de bu mektubun "Bilinmeyen kişiler tarafından gazetelere postalandığını" savcılık kanalı ile yaptırılan iki ayn incelemede "yazının Ağca'ya ait oldugunun belirtildigini" kaydetmiştim. Göruşmelerim sırasında Martella'ya "sizin olanaklanmz daha geniş. Mektubu burada da inceletir misiniz?" diye sormuştum. Martella inceleteceğini söylemişti. Dr. Martella ciddi ve sorumlu bir hukukçuydu. Dediğini yaptı, bu mektubu halya'da uzman bilirkişilere inceletti. Inceletmeden önce bu soruyu Ağca'ya sordu. Ekspertiz raporlanndan söz etti, "doğru mu bunlar?" diye sordu. Ağca düşünceliydi. Elini yüzünde dolaştınyor; bir guluyor, bir yuzu asılıyordu. Savcılık "gerçek^ diyor Savcılık, bu mektubun Ağca'nın elinden çıkıp çıkmadığını saptamak için mektubu iki ayn uzman kuruluna inceletmlşti. Sonuç a>Tiıydı: "Bu mektup Ağca'nın elinden çıkmışür." Hiç kuşku var mıydı? Hayır yoktu. Devlet Tatbiki Sanatlar Yüksel Okulu Grafik Sanatlar Bölüm başkanhğı, 21.10.1981 günlu raporunda "... fotokopi orijinalinin dörde katlanmış olmasından ber ne kadar montaj hissi uyanıyorsa da kelime, bece ve harf bağlantılannın etudünden böyle bir kanaatin mevcut bulnnmadığı sonucuna ulaşümıştır" deniliyordu. Emniyet Genel Müdürlüğü Polis Laboratuvarları Daire Başkanlığı'mn 23 Eylül 1981 gün ve 1981/561 uzmanhk nolu ekspeniz raporu "mektubun tümünün veya bazı bölümlerinin montaj yoluyla meydana getirildiği intibaı veren herhangi bir anza taşımadığı müşahade edilmiştir... Kesin bulgulara atfen bu imzanın da M. Ali Ağca'mn elinden çıkmış samimi ve hakiki bir imza olduğu sonucuna vanlmıştır" yargısına ulaşıyordu. Her iki uzman kurulun Ağca'mn el yazısı olduğu kamsına vardıklan mektup şöyleydi: "Sayın Başbuğum... Once en derin hurmetlerimle eHerinizden öper, pek sıcak ve babacan Ugilerinize sonsuz şukran borcumu ifade etmek isterim. Beni bağnna basan ulkucu kardeşlerimin her yardımı sayesinde hiçbir şeyden zorum yoktur. Turk olmanın gunını ile >üce dava ugnına uzerime duşen her görevi şerefle >erine getirmenin huzunı içindeyim. Tann Türkıi konısun ve yüceltsin. En derin saygılarımla. Mehmet Ali Ağca..." LONDRA (Cumhuriyet) Cannes, Berlin ve Venedik Film Festivallerinden sonra yapıldığı için "Festivaller Festivali" olarak nitelenen Londra Fılm Festivali, Londra'nın sekiz sinema salonunda başladı. 2 aralık gününe kadar surecek festivalde, otuz fılm ilk kez gösterime gınyor. Bu yılki festivalin önemlı özelliklerinden bın de, hem tur, hem de köken olarak çok çeşıtlilik göstermesi. Festivalde ticari sinema, deneysel sinema, çizgi fılmler ve çocuk filmlerinin yanı sıra, Amenkan bağımsız sinemasından, tngiliz genç sinemasından, özellikle de Üçuncu Dünya sinemasından örnekler sunuluyor. Bu arada Bergman, Rosi, Tavernier, Wajda ve Altman gibi ustalann son yapıtları da Londra 28. Film Festivali programında. Suriye'den Arjantin'e Üçuncu Dünya filmlerinin ağırlıkta olduğu bu yılki festivalde ilgi çeken filmler arasında Suriyeli yapımcı Muhammed Malas'ın "Kent Duşleri", HintRus ortak yapımı "Pandit Nehru", Kuzey KoreCekoslovakya ortak yapımı "Geri Dönmeyen Özel Görevli", Yunanistan'dan Angelopulos'un "Sitera'da Bir Gün", yine Yunanistanlı Markelaki'nin Bastia Film Şenliği'nde birıncilik ödülü alan "Aşkın Bedeli" bulunuyor. öte yandan ARJANTİN'DEN ÜÇ FtlM Londra Füm FestivaUMe Arjantin üç "Dunyanın En tyi Çizgi yeni filmle kaahyor. Bebe Kamin'in "Savaş Çocuklan", Arjantin genç Filmleri" ve "tngiltere'nin En Uğmin 1960lardan bu yana yaşadığı serüveni anlatıyor. Kadın yonet tyi Çizgi Filmleri" adh iki derleme, Arjantin'den "Bir Saçma men Maria Luisa Bemberg'in "Camila" adh filmi, ulkede 1850lerde kurulan ilk kanh diktatorluğün öyküsü. Hector OUvera'nın "Gülunç, Savaş" filmi beyazperdeye geli> Pis, Küçük Sa\aş hnda ise, bugün Arjantin'de hâlâgüçlü oian Peron yor. culuk konu ediliyor. "...Derman'da son derece başanlı bir kamera çalışması 'var. Teknik ekibin deneyimli olduğu belli. Ko> halkının girip de çıkamadığı kar cehennemi çok guzel yansıtılmış. Her kare çok zengin... Filmin, gerçek bir görsellik ustasının elinden çıktığı anlaşıhyor. Öykunun sonu melodrama dbnuşmesine karşın, fîlmin tumu izle)iciyle başanlı bir iletişim kunıyor. Hıilya Koçyiğit de ebe rolünde cesur bir oyunken filmleri arasında Alman yönetmen Edgar Reitz'in "Heimat" (Anayurt) adh filmi bulunuyor. 6 seansta gösterime giren filmin toplam süresi tam 15 saat 40 dakika 23 saniye. İngiltere'de galası yapılan film, 1919 ile 1982 yılları arasında Almanya'da bir kasabanın, bir ailenin yaşamını anlatıyor. Tanıtım kitapçığında verilen bilgilere göre, 28 oyuncunun görev aldığı filmi 140 İcişi seslendirdı, 5 bin kişi de figüranlık yaptı. 282 gunde çekilen film, eleştirmenlerce ilgiyle karşılandı "Times" gazetesinin sinema yazan David Robin Dışişleri: Cheyssorfun demeci kabul edilemez ANKARA, (a.a.) Dışişlen Bakanhğı, Fransız Dışilişkiler Bakanı Claude Cheysson'un önceki gün parlamentoda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin bir parçasından "Kürdistan" diye bahsetmesine tepki gösterdi. TIME'IN KAPAĞINDA Mehmet Ali Ağca'nın kurşunlanna hedef olduktan sonra, onu "affettiğini" açıklayan Papa, 1984 yılı ocak ayında da teröristi ziyaret etti. Ağca ile cezaevinde bir sure başbaşa kalan Papa, görüşmeden çıkarken de Ağca'yı affettiğini yineledi. Otay, Batı basınının buyük ilgisini çekti. Ünlu Amerikan haber dergisi Time, bu gorüşmeyi kapak yaptı. Dışişleri Bakanhğı sözculuğunun açıklamasında. "sonımluluk duygusu taşıması gereken bir bakanın bu şekilde konuşmakta sakınca görmemiş olması, en aandan hayret vericidir" denildi. Bakanlık sözcülüğunün açıklaması şöyle: "Fransız Dışilişkiler Bakanı gecenlerde Fransız pariamentosunda vaki soruya cevaben, televizyondan da nakledilen bir beyanda bulunmuştur. Dışilişkiler Bakanı, bu be\amnda, Türkiye'nin bir parçasından "Kürdistan" diye bahsetmiş, Türk makamlarının Turkiye'ye giren yabancılar uzerinde mevzuata uygun olarak yapmış oiduğu kontrolleri tezyip edici olarak nitelendirmekte beis görmemiş, hatta Kemal Özgul'un cenazesi için Fransa'dan gelen Türk vatandaşlarının, Türk devletine karşı bir nevi korumacılığını hedef alan ve hukuki mesnetten yoksun olduğu kadar yersiz de bulunan ifadeler kullanmıştır. Sorumluluk duygusu taşıması gereken bir bakanın bu şekilde konuşmakta sakınca görmemiş olması en azından hayret vericidir. Bu bevanattan duyduğumuz infial, Ankara'da Fransa Buyukelçisi'ne. Paris'te de buyükelçimiz tarafından Fransız makamlarına iletilmiştir. Ankara'daki Fransa Büyükelçisi'nin Bakanlığımıza verdiği ve Meclis zabıtlanna resmen geçtiğini ifade etliği beyanat metninde "Kurdistan"a vapılmış olan atfın çıkarıldığı görulmuştür. Ancak, beyanat, bu duzeltilmiş haliyle dahi kabul edilemez niteliğini korumaktadır. Bu goruşumüz Ankara'daki Fransa Buyükelçisi'ne de iletilmiştir." Tek Türk filmi "Derman" öte yandan, Osman Şahin'in bir öykusünden uyarlanarak Şerif Gören tarafından gerçekleştirilen "Derman", festivaldeki tek Turk filmı. Bilindiği gibi, "Derman" daha önce Berlin, Nantes, Valencia ve Korlovy Vary Film Festivallerinde Avrupalı eleştirmenlerin övgüsunü toplamıştı. Başlıca rollerini Hülya Koçyiğit, Tank Akan, Talat Bulut ve Nur Süer'in paylaştığı "Derman" festivalin tanıtım kitapçığında şöyle sunuluyor: ÖdüUer ~ cu..." AntiDallas: Heimat Bu yılki festivalin dikkat ce 28. Londra Füm Festıvali'nde 3 değişik turde ödul var. 2 aralık gunü açıklanacak olan ödüller, aynı gece bir torenle sahiplerine verilecek. Buyuk Britanya Film Enstitusü (BF1) jurisi, Sinema Yazarları jurisi ve Maria Kuttna ödulü junsi ayn ayn toplanarak 4 film seçecekler. Ayrıca en iyi kadın oyuncu, en iyı erkek oyuncu, en iyi yonetmen, en iyi senaryo, en iyi Ingilizce film ödulleri ve jüri özel odülü verilecek. Dorsay*ın k o n u ş m a s ı Öte yandan, Londra'daki Doğu ve Afrika Çahşmalan Okulu'nda "Türk Sineması" konulu bir sempozyum yapıldı. Okulun Turkiye ve Turkçe Bölümü'nce duzenlenen ve ikı oturum süren sempozyumda, ıki de Türk filmi gosterildi. Okulun oğretim uyelerinden Cullingvvort "Türk Filmlerine Genel Bakış" konulu bir bıldiri sundu. Daha sonra "Gelin" filmı gosterildi. Oğleden sonraki oturumda ise, "Bir Yudum Sevgi" adh filmin gosterilmesinden sonra, gazetemiz sinema yazan Atilla Dorsay, "Eleştirmenlerin Gozüyle Turk Sineması" konulu bir konuşma yaptı. Dorsay"ın konuşmasından sonra toplantıya katılanar, Turk sinemasının son donemlerde Batı A\rupa'da kazandığı başarılar, sinemaTV\ideo, sansur gibi konularda goruşlerini açıkladılar. Sonra tane tane konuşuyordu: "Hayatımda Almanya'da biç bulunmadım. Türkeş'e de boyle bir mektup vazmadım... Bu benim yapıma uymaz..." Ağca sakındi, çok sakin... "Bu benim yapıma uymaz. Bu işlerin amatörü değilim. Mektup yazacak olsam, adresine, parti merkezine mi yollanm? Bu amatör işi..." Sonra kasılarak: "Yok, yok, bu benim yapıma uymaz. Türkeş 9e hiç karşılaşmadım. Mektup da yazmadım. Bir kere uzaktan görmuştum, o kadar... Yapıma uymaz. Benim gibi profesyonel bir terörist böyle bir hata yapmaz. Yok, hayır." "Yaparlar, Ttirkiye'yi bilmezsiniz" Martella: "Ama ekspertiz raporu var, hem iki tane..." Eliyle "ooooo, siz Türkiye'yi bilmiyorsunnz. Yaparlar. Başka şeyler de yapariar. Sola da yaparlar, sağa da yapariar. Yapmışlardır," diyor. Oldukça kustahça. Martella'ya "Siz incdetin mektubu" diyorum. Sesini çıkarmadan inceleteceğini belirten bir baş hareketi yapıyor. Nitekim inceletiyor: Sonuç, Turk uzmanlarının vardığı yargının tam tersi: Mektup sahte! Ağca sessizlikten yararlanarak: "Uğur Bey, bu işte Bulgarlar var. Siz de yazdınız bunları. Bulgarlar, kaçakçılar... Var var. Yazdıklannızın hepsi doğru... Bulgarlar var..." diyor. Ben Bulgarlann kaçakçılık trafığine kanştıklannı yazmıştım, Papa suikastı konusunda elimde karht olmadığı için kesin bir yargı sahibi olamıyordum... Ağca'ya göre doğru olan hangisiydi? Martella irkiliyor. Son bir çaba ile, "Suikastte de varlar mı?" diye somyorum. Son şansım bu. Deniyorum. "Varlar, tabii, varlar..." diyor, bir solukta. "Bitti" diyor Martella "Bitti..." Konuşma bitiyor. Saat 20'yi beş geçiyor. Bana Türkçe, Martella'ya da Italyanca olarak "iyi günler" dedikten sonra sorgu odasını terkediyordu. lyime kurt düştü Resmi bulgular, Türkeş'e gönderilen mektubun Ağca'mn elinden çıktıgını gösteriyordu. Konu uzmanhk gerektiriyordu. Uzmanlar da "hayır bu taklit olamaz" demişlerdi. Yine de içime kurt düşmuştü. tpekçi cinayetinin yeniden ele ahnmasını amaçlayan yazı dizimde bilirkişi raporlannı yayınladıktan sonra "Ağca'nın yurt dışına kaçtıktan sonra MHP genel başkanına böyle bir mektup yazıp yazmadığı birçok olaya ışık tutacak nitelikte bir ipucu olabilir. Her ne kadar resmi saptamalar ve raporlar, bu konularda kesin bulgular ortaya koymuşsa da son ifadelerin gozden geçirikrek, konunun bir kez daha (ileri tetkiklerle) ele alınmasında aynca yarar görmekteyiz" diye kuşkumu belırtmeye çalışmıştım. Bu resmi bulgulara karşı ancak "ileri tetkik" istenebilirdi. Bunu da istemiştım. Bu isteğımı Roma'da Martella'ya da iletmiştim. Batı Avrupa ortaklaşa silah üretimi için anlaştı LAHEY, (a.a.) NATO'ya bağlı Batı Avrupa Savunma Bakanları, ortaklaşa silah uretimi konusunda gorüş birliğine vardıklarını, bu alanda ışbırliğının artırılacağını ve muhtemel ortak projeler uzerinde çalışmalara derhal baslanacağını bıldirdiler. İki gün suren Lahey "Bağımsız Avrupa Program Grubu (İEPG)" toplantısı sonunda yayımlanan ortak bıldıride, ilk asamada üç buyuk proje uzerinde çalışılacağı, bu projelerin ağır savaş tankı, yerden havaya fuze ve askeri nakliye uçaklan yapım projeleri olduğu belirtildi. Bildirıde ayrıca, Batı Avrupa NATO ulkelerinin değişik silahlara duydukları ihtiyacın gozden geçirileceğı ve NATO ulkelerinin aynı tur silahları kullanması için çeşıtli önlemler alınacağı kaydedıldı. Toplantıdan sonra basına bir açıklama yapan Hollanda Savunma Bakan Yardımcısı Jan Van Houwelingen, "İEPG uyesi bir ülke, herhangi bir alanda işbirliğine yanasmazsa, bunun gerekçelerini diğer ulkelere anlatmak zorunda kalacak. Geçmişte milli çıkarlarıraız daha ağır basraıştı. Ancak şimdi, bu alanda Avrupa çapında işbirliğine gitmeye karar verdik. Bu işbirliği şimdi adım adım, proje proje yururluğe konulacaktır," dedi. Toplantıya katılan bakanlar, sonuçlann, Avrupa'nın askeri etkinliğinı artırması, guçlu bir savunma sanayii oluşturulması yolunda onemli bir adım olduğunu belirtiyorlar. Bakanlar. amaçlarının ABD ile Batı Avrupa arasında, silah tıcaretınde, bugune kadar 6'>a 1 oranında ABD lehine olan durumun, dengeleneceğini kaydettiler. CIA mı KGB mi? "Ağca olayındald çok yönlu bilinmeyenleri çok yönlü olasılıklar çerçevesinde ele alarak StRECEK