Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/8 HABERLERİN DEVAMI 3 EKİM 1984 UĞUR MUMCU GOZLEM (Baştarafı 1. Sayfada) lunurlar. Dün böyle olduğu gibi bugün de böyiedir. Genç kuşaklara şu örneği anlatmak isteriz: Sevr Antlaşması'nın 64'üncü maddesi, Türk toprakları üzerinde bağımsız bir Kürt devieti kurulmasını ve bu devlete Musul bölgesindeki Kürüerin de katılmasını öngörmekteydi. 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi'nden sonra İngilizler Musul'u işgal ettiler. Musul'un önemi petrol kaynaklanndaydı. Daha önce Fransa'nın egemenliği altında bulunan Musul, 1920 yılında yapılan bir antlaşma ile İngilizlere devredilmişti. Ingiltere, o sıralar, Irak'da "mandater devlet" olarak bulunmaktaydı. Bölgedeki egemen otorite İngiliz Krallığı'ydı. İngiltere ile Fransa arasında varılan bir anlaşmaya göre, İngilizler, Musul petrollerinin işletme ayrıcalığından Fransızlara pay vereceklerdi. Pazarlık, etnik kökenden, Türkten, Kürtten, Araptan çok petrol üzerineydi. Musul sorunu Lozan Antlaşması'nda da gündeme geldi. İngilizler, Musul'u Irak sınırları içinde tutmaya çalışıyorlardı. Lozan'da İsmet Paşa ile İngiliz delegasyonu Başkan: Lord Curzon arasında Musul konugu üzerinde sert tartışmalar çıkmıştı. Musul sorunu Lozan'da bir çözüme bağlanmadı. Konu, 19 Mayıs 1924 günü İstanbul'da Haliç Konferansı'nda ele alındı. Sorunun bu toplantıda da bir çözüme bağlanmamast üzerine konu Milletler Cemiyeti'ne götürüldü. Milletler Cemiyeti, sorunun çözümü için biri Macar, biri Belçikalı, biri de Isveç uyruklu üç kişiden otuşan bir komisyon kurdu. Komisyon, Musul'un Irak topraklannda kalması görüşünü benimsedi. Türkiye bu raporu tanımadı. Konu, bu kez, Milletlerarası Daimi Adalet Divanı'na götürüldü. Türkiye, Divan'a katılmayı reddetti. Milletlet Cemiyeti Meclisi de bu doğrultuda bir karar alarak, Musul'u İngilizler'in mandaterliğindeki Irak'a bırakmış oldu. Türkiye bu kararı kabul etmedi. Olaylar, bu aşamadan sonra çok ilginç boyutlara ulaştı: 1925 yılı şubat ayı içinde Doğu'daki Kürt kökenli Naksibendi şeyhlerinden Sait liderliğindeki aynmcı güçler, "Halifeliğin kaldınlmasını" gerekçe sayarak isyan etmişlerdi. Şeyh Sait isyanında gericilik, bolücülüğün gerekçesi olarak kullanılmıştı. Gerici görünümlü bu bölücü ayaklanma, bölgedeki İngiliz çıkarlarına pek uygun düşmekteydi. Ayaklanma günlerinde Şeyh Sait'in oğlu Ali Rıza İngilizlerie temasa geçmiş, Şeyh Sait de İngiliz silah fabrikalanna silah siparişleri vermtşti. İngiliz savaş sanayii, o sıralar, ingiliz hükümeti ile içli dışlı olan Muğlalı Rum Zaharoff'un elindeydi. İngiliz İstihbarat Servisi'nin, Kurtuluş Savaşı öncesinde gerici ve aynmcı güçler ile çok yakın ilişkiler kurduğu, bugün artık İngiliz gizli betgeleriyte de kanrtlanmıştır. Şeyh Sait ayaklanmasının bastırılmasından sonra gelişen olaylar da bu gerici görünümlü ayaklanmamn İngilizler'in Musul'daki çıkarlarına uygun düştüğünü göstermekiedir. Evet sonuç buydu; 5 Haziran 1926 günü Ankara'da yapılan antlaşma ile Türkiye Musul'daki haklarından vazgeçiyor ve Türkiye gerici görünümlü ırkçı bir ayaklanmamn sonucunda Musul'u ve Musul'daki zengin petrol yataklarını bırakmak zorunda kalıyordu. Ve bundan o günün İngiliz emperyalizmi kazançlı çıkıyordu. Bu örnekte görüldüğü gibi bugünü anlamak için yakın tarihi çok iyi bilmek gerekir. Sorunlara, herbiri "fetiş" haline dönüşmüş "sloganlarta" değil tarihsel gerçeklerte ve somut olgularla yaklaşmak en sağlıklı yoldur. Bugün Ermeni ve Kürt sorununun, içerde ve dışarıda, esanlamlı olarak gündeme getirilmesi hlç düşündürücü değil midir? Türkiye'de bütün sorunların çözümü, Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın "Kuvvayi milliye ruhu"n\xn demokratikleşme ve çagdaşlaşma süreci içinde kök salmasına bağhdır. Bugün Türkiye'mizde yaşadığımız ve sancılannı çektiğimiz birçok sorun Ortadoğu'daki çokuluslu çıkartar çaUsmasının sonucudur. Ülkemize sokulan yüzbinterce silah ve milyonlarca mermi, terör kurbanı beş bin yurttaşımız, sol görünümlü ırkçı örgütler, sağ görünümlü kan içtci çeteler, sağ ve sol serüvenciler, Ermeni kaçakçılar ile kurulan örgütlü suç çeteleri, henüz tarihin değil daha bir kaç yıl öncesinın tanık olunan kanlı görüntüleridir. Gericiliğe, gericilik görünümlü ırkçılığa, solcu görünümlü etnik bölücülüğe, sağ ve sol serüvenciliğe dikkat... Dikkat; çünkü bunların ardında hangi güçler var, bugünden bilinmez! "Sol gösterip sağ vurmak" ya da "sağ gösterip sol vurmak" bizim özdeyişlerimizden değil midir? Özal: \azar politika yapıyor, ciddiye a Devlet Bakanı Yılmaz da, Mehmeî Yazar konusunda "Temasta bulundukları kişiler belirli bir felsefeyi temsil ederler. Bu bakımdan bizim için bir değeri yoktur. Ağırhkları kadar yer kaplarlar" dedi. ANKARA (ANKA) ANAP Genel Başkanı ve Başbakan Turgut Özal'ın, önceki gün yapılan ANAP Başkanlık Divanı toplantısında, Mehmet Ya»r'ın Giresun'da yaptığı konuşma konusunda, "Yazar politika yapıyor, ciddiye almayın" dediğı öğrenildi. Başbakanhk Divanı toplantısına divanın olağan üyelerinin yanında ANAP Grup Başkanvekilleri Ercttmenl Konukman ve Pertev Aşçıoğlu da katıldı. 3.5 saat süren toplantı sırasmda divan üyelerinden bazıları Odalar Birliği Başkanı Mehmet Yazar'ın Giresun'da birüfein Karadeniz Bölge toplantısında, hükümetin ekonomik politikasına alternatifler göstermesi konusunu gündeme getirdiler. Konunun gündeme getirilmesi üzerine Başbakan Özal'ın, "Mehmet Yazar bir meslek ktıruluşu yönelicisidir. Türkiye'de kanunlar vardır. Buna rağmen Yazar politika yapmaya çalışıyor, hükümetin politikasında bir degişiklik olması mümkun değildir, çizdigimiz yoldan sapmayacağız" şeklinde konuştuğu, Yazar'ın bu tip açıklamalarının ciddiye alınmamasını ve bu düşüncenin teşkilata iletilmesini istediği öğrenildi. Devlet Bakanı Mesut Yılmaz da THA'nın Odalar Birliği Başkanı Mehmet Yazar'ın gerek Giresun gerek Trabzon ve Rize'de yaptığı görüşmeler ve getirdiği öneriler konusunda ne düşündüğüne ilişkin bir soruyu, "Temasta bulunduklan kişiler belirli bir felsefeyi terasil ederler. Bu bakımdan bizim için bir değeri yoktur. Ağırlıklan kadar yer kaplarlar" şeklinde yanıtladı. Ozal (Baştarafı 1. Sayfada) sannın bugün Başbakanlığa sunulacağını belirtti. "Zam" konusundaki bir soruya ise, "hiç keyfim yok" yanıtını verdi. Özal, yüzde 6'lık verginin başka mallar için düşünülmediğini de açıkladı. Başbakan, piyasada şeker sıkıntısı olduğunu hatırlatan bir gazetecinin, "Şekere zam düşünüyor musunuz?" sorusuna, "Yok hayır. Hayır. Şekeri bol bol piyasaya süreriz. Stok yapanlardan da bir güzel para alınz" karşılığını verdi. Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral da, "Şeker zammı palavradır" dedi. Başbakan Turgut Özal, dün toplanan ANAP grubunda yaptığı konuşmada milletvekili ve bakanları soğukkanh ve sakin olmaya davet ederek, "Dışarıdan tahrik edilsek bile Meclis'ıe kavga ve gürültüye sebep olmamaltyız" dedi. özal, grupta yaptığı konuşmada, geçmiş yasama yılında ANAP grubunun sükuneti koruduğunu belirterek bu yasama yılında da miuetvekillerinin kavgasız gürültüsüz bir dönem için ellerinden geleni yapmalarını istedi. Başbakan Turgut ö z a l , AN AP'ın bir yıl için iktidara gel, mediğini belirterek, işlerin düzelmesi için 5 yıllık süre tanıdıklarını, hükümet programını bu 5 yıllık sureye göre yaptıklannı anlattı. Özal, "İşleri bir yılda tam olarak halletmemiz mümkun olamaz" diyerek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bir sene dolunca icraatın hesabını ortaya koyacağız. Ancak şunu söylemeliyim ki, Türkiye iyi yoldadır. Dış ülkelerde ve dünyada itibanmız fevkâlade artmaktadır. Ekonomisi iyiye giden 10 ülkenin başında Türkiye gelmektedir. Buna rağmen bazı somnlarımız olacaktır. Ekonomi ve iç politikada yeni bir model ortaya koyduk. Bunu başanyla uyguluyonız. Biz uyguladığımız programı zikzak yapmadan başarı ile tatbik edersek Türkiye bir daha enerji sıkıntısı görmeyecektir. Biz iktidara geldiğimizden bugüne kadar Türkiye'nin hiçbir yerinde programlı elektrik kısıntısı olmamıştır. Bu da ekonominin iyiye gittiğinin göstergesidir. Bu programı uygulamayı sürdüriirsek, Türkiye'yi bir daha enerji sıkıntısuıa döndürmeyiz." ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇI Celal Vardar yazdı defterime "Altın Kafes" şiirini, şöyle: "Bursa mapusanes/nden kaçılır I Sinop kalesinden kaçılır / Askerden de I Evden kaçılmaz." Celal Vardar, "/c//Tc/cuşağ/"ndandır. İstanbul'da oturur, Ankara'ya, şöyle bir eski anıları yaşamaya gelmiş olmalı. Şiiri Tahtakılıç'a okudum, o da bir halk sözünü söyledi: iniydi, miniydi, eviydi... Celal Vardar, "Ev de bir çeşit tutsaklık" mı demeye getiriyor? Hüseyin Cahit Yalçın, kızlarından birinin adını "Azacte", birininkini "Hürriyet" koymuş; Oğlu da "Ümit", o yıllar, o adları koymak oldukça sakıncalı. Ümit veremden ölmüş, şimdi "Özgür" adı nasıl da çok... Dil bayramı geçti ya, Türk dilinin özleşmesine büyük emek vermiş olanların anılmasını beklerdim. Olmadı, o zaman kendim anayım dedim, oturup Nurullah Ataç'ın "Günce'ierini okudum. Ataç'ın "Günce"leri arasında 1957'lerde yazdığı "Özgürlük" başlıklı olanından alıntılar yapmayı kafama koydum. Şöyle diyor Ataç: "Özgürlük!.. Ozgürlük!.. diye iç çekenlerin çoğuna şaşıyorum. Ne yapacaklar özgürlüğü? Ellerinde olan özgüıiüğü de kullanmıyoıiar. En küçük çıkarianndan geçemiyoriar, bir arkadaşı gücendirmeyi göze alamtyoriar. Bir diyecekleri varsa çevreierine iyice bir bakmadan söyleyemiyorlar, bir işte yanıidıklannı anlamış olsalar bile bir türlü bilinemiyorlar (itiraf edemiyoriar), bunu duygularına göre düşünmekten alamryoriar kendilerini. Bir takılmaya uğradılar mı kızıyorlar da hınç bağlıyoriar karşılanndakıne, belli ki kendileri başa geçse onlar da karşınlannı (muhaliflerini) sıkı altına baskı altına alacaklar. Nedir oyleyse istedikleri özgürlük? Başa geçmek, diledikleri gibi kazanmak, duygularına göre yasamak, kendileri gibi söyleyemeyenleri susturmak özgürlüğü mü? Ne diyorlar, baştakilerin suyuna gitsinler, ko/ayca kavuşurtar o özgüritiğe. Özgürlük, gerçekten düşünenler için bir gereksinmedir. Gerçekten düşünen kimse de duygularımn tutsağı degildir. İnandh ğını söyterken kimseyi gücendirmekten, asılannı (menfaatlerini) çıkaıiarını yitirmekten çekinmez, yaygın düşünüleri satt çoğunluk böyle istiyor diye denetlemeksizin taplamaz (kabul etmez), geçim kaygısıyla susmayı yeğlemez (tercih etmez), kendisi bir yalanla kandınlmak isteyemeyeceği gibi kimseyi de bir yalanla kandırmağa kalkmaz, doğru diye bildiğini söyler, gene yaşamda (hayatta) doğrunun gizlenmesi gerekecek durumlar olduğunu taplamaz. Biz düşünmenin ne olduğunu bilmiyoruz. Çıkanmızı sağlamak için yollar ararız, ona da düşünme deriz, bir suçumuzu örtmek için bir takım yalanlar uydururuz, ona da düşünme deriz. Hindi gibi düşünmek de vardır. O türlü düşünmeler için özgürlük gerekli degildir. Övguler düzen yazar da "ne söylesem beğendiririm büyüklere kendimi" diye düşünür, öyle düşünmek için özgürlük gerekli degildir. Özgürlüğü gerektiren düşünme, çıkarlanmız, duygularımız ötesinde doğruyu araştınvak olan düşünmedir. Onu da pek göremiyorum." Dilde özleşmenin unutulmaz emekçisi Ataç, özgürlüğün eylemle ijişkisini anlatıyor daha sonra, şöyle diyor: "... Özgüriükde savaş gibidir, sözte, yıria dmaz, eylemle olur. Bütün sıkıntıları göze alarak düşündüğünü söyleyen, yapan kişi eylemi ile kaçınıyor mu bundan, bilin ki gerçekten duymuyordur özgürlük gereksemesini, gerçekten vurgun degildir o, sevi (aşk) üzerine Mecnun'dan ne duymuşsa onu okumakla yetiniyor." • * * 29 eylül cumartesi günü, Konur Sokakta "Dost Sanat Ortamı" salonunda, "Yann" dergisinin yaşgünü kokteyli vardı. "Vann" üç yaşını doldurdu, dördüne bastı. Yarın'ı, çokluk gençler çıkarıyor. Ayda bir çıkıyor. Şiire, karikatüre özel bir yeı ayırıyor. Bunun yanında, okur mektuplanna, haberlere, inceleme yazılarına, fotograflara, öykülere de yer veriyor. Yarın'ın "Üçüncü Yıl Sergisi" bu hafta sonuna dek açık kalacak. "Vann"cılara uzun bir yaşam diledim... • • • "Osmanlıca Yürü... "başlıklı "Ankara Nor/arı"nın sonunda, "17ağustos cuma akşamı, TV'de Ülkü Beşgül türküler söylüyordu."Türkünün "Kıznişanlın geliyor, kostakkostakyürii..." dizesini, "Kıznişanlın geliyor, Osmanlıca yürü..." diye okudu. "Neden bilmem, yadırgamak geçmediiçimden..." diye yazmıştım. Ülkü Beşgül'le konuftum. "Ben yıllarca 'kostak kostak...' diye okudum, ancak o gun, basılan notada 'Osmanlıca yürü' diye yazıyordu. O nedenle öyle okudum..." dedi. Demek nota, TRT'de değiştirilmiş, sanatçının öyle okuması istenmişti. Yadırgamadım... Türkünün tümüyse şöyle: "Şu dağları aşmalı / Çifte camız koşmalı I Yar askere gidende I Kiminen buluşmalı? I Var yürü yürü. Kız yürü yürü I Kız nişanlın geliyor I Kostak kostak yürü..." Altın Kafes... ABD yardıım bugüne kaldı (Baştarafı 1. Sayfada) line gelmesine yol açö" deniliyor. KULtS YAVAŞLADI ABD Temsilciler Meclisi önceki günkü birleşiminde Bütçe Yasa Tasarısı üzerindeki görüşmelerin üç gün daha uzatılmasına karar verince, görüşmeleri iki gün uzatmış olan ABD Senatosu da Temsilciler Meclisi'nin bu karanna uydu. Buna göre, Türkiye'ye yardımın da içinde bulunduğu Bütçe Yasa Tasarısı üzerindeki görüşmeler, en geç çarşamba akşamına (bugün) kadar sonuçlandırılmış olacak. Öte yandan, Kongre üyeleri Bütçe Yasa Tasansı'nı Amerikan iç politikasına yönelik maddeleri üzerinde dikkatlerini yoğunlaştırdıklan icin yardıma yönelik kulis faaliyeünde bir yavaşlama görüldü. Edindiğimiz bilgiye göre, yasama döneminin sona erecek olması nedeniyle ortaya çıkan vakit darlığı, Senato'nun her iki partisinin verilecek yardımın miktan üzerinde daha fazla çalışma yapmalarını önlüyor. Miktar üzerinde tartışmalan uzatmamak için bir ilke anlaşmasına varıldığı gözlenmekle birlikte, koşullar konusunda görüş birliğine vanlmadığı bildiriliyor. Verilecek yardımlar koşula bağlanması beklenen ülkeler arasında Türkiye ile atom teknolojisini bomba imalinde kullandığı iddia edilen Pakistan 1. sırada yer alıyor. Pakistan'a verilecek yardımın bomba imali ettiğinin sabit olması halinde kesilmesini öngören 7 tane degişiklik önergesi de Senato'nun gündeminde. Bu arada Amerikan yönetimi, Türkiye ve Pakistan'a verilecek yardımın daha ağır koşullara bağlanmadan geçmesi için çaba gösteriyor. YARDIMIN GEREKÇELERİ Kongre üyelerine Amerikan Dış Yardım politikası ilkeleri üzerinde bilgi vermek üzere Kongre Araştırma Servisi tarafından hazırlanan "Hizmete Özel" gizlilik dereceli raporda, dış yardımın Amerika'nın "uzun vadeli çıkarları açısından hayati önem taşıdığı" belirtiliyor. 24 sayfadan oluşan "yardımın maliyeti" adlı raporun girişinde, "Bu hizmete özel rapor Kongre üyelerine verecekleri kararda yardımcı olmak üzere gerçekleri anlatmak için partizan olmayan bir tutumla hazırianmıştır" deniyor ve şu görüşlere yer veriliyor: "ABD'nin 2. DUnya Savaşı'ndan bu yana sürdürdüğü yardım politikasının başlıca amacı öncelikle Amerika'nın güvenliğini sağlamak ve Amerikan degerlerinin hâkim kılınacağı bir dünya yaratmaktır. Yardım politikasının müttefiklerimizi kalkındırmaktan çok, bizim güvenlik ve savunma çıkariarımıza hizmet ettiği bir gerçektir. Dış yardımın bir başka yararı da gelişmekte olan ülkelerde Amerika için yeni dış pazarlar yaratmak suretiyle ekonomimizi güçlendirmek ve dost ülkelerin Amerikan'nın ahlâki ve insani değerleri ile bütünleşmesini saglamaktır. Bu yüzden dış yardım, yardım yapılan ülkelerden çok Amerika'nın uzun vadeli çıkarlan açısından hayati önem taşımaktadır." Raporun, "ekonomik yardım" başlığı altında ise şu görüşler yer alıyor: " 1 Gelişmekte olan ülkelere yapılan gıda yardımının içinde yer alan malzenıeler hükümetimizin çiftçi destekleme alımlan nedeniyle yaptığı koruma alımlanndan oluştuğu için ekonomimiz üzerinde yük degildir. 2 Gıda yardımına başlanmasından sonra gelişmekte olan ülkelerde yaratılan ağız tadı alışkanlığı bugün bu ülkelerin Amerikan ihraç malları için yeni pazarlar haline gelmesine yol açmıştır. Bir zamanlar gıda yardımı verilen gelişmekte olan ülkeler bugün ithal ettikeri malların yüzde 37'sini ABD'den satın almaya başlamışlardır. Bu ticaretin Amerikan ekonomisine yansıyan bir başka yanı ise artan ihracat talebini karşılamak için arttınlan vardiyalann işsizlik sorununa getirdiği çözüm olmuştur. 3 Gelişmekte olan ülkelere verilen gıda yardımı, bu ülkelerin ekonomisine olumlu katkıda bulunrnuştur". Raporda dış yardımın Amerika'nın ekonomik çıkarları açısından yararlı olduğunun kesin olduğu belirtiliyor, ancak dış yardımın asıl yararının "yardım yapılan ülkelerde politik istikrarsızlığa karşı bir sigorta görevi oluşturması" kaydediliyor. Dış yardım başlığı altında ise iki madde yer alıyor: 1 Dış yardım, Amerikan dış politikasının bir aracıdır. Yardımın Amerika'ya sağladığı askeri, diplomatik ve ekonomik yararlar gözönüne alınırsa, dünya istikrarına ve banşına. sağladığı katkı ortaya çıkar. 2 Amerikan yardımı ile gelişmekte olan ülkelere verilen askeri malzemelerin mali külfeti bulunmamaktadır. Halen depolarda bulunup Amerikan yönetiminin kurtulmak istediği bu malzemeler verilen ülkeler açı^ından çok önem taşımaktadır." Raporda Türkiye ile Yunanistan arasındaki denge konusuna da değinilerek, şu görüşlere yer veriliyor: "Dış yardım yapılırken, Türkiye ile Yunanistan arasında bir denge kurma çalışmalan uzun süreden beri tartışılan bir konudur. Bu iki ülke arasındaki yuksek tansiyona karşı duyarlı olan Kongre, yardımı denge sağlamak amacıyla 107 oranında formüle etınektedir. Son yıllarda yönetim Türkiye'den yana lavır almışsa da Yunanistan ile yapılan son iisler anlaşması dolaylı olarak bu ülkeye yapılacak olan yardımın artınlmasını öngörmektedir. Ancak Türkiye'nin modernizasyona, Yunanisian'dan daha fazla ihtiyaç duyduğu da bir gerçektir. Teröristier 2 komşudaıı der. Kızlan saymaz. Bu günahür. Bunu yapmayın," dedi ve kız çocuğu ile erkek çocuğu ayrımı yapılmamasını, bu konudaki iki hadisi okuyarak yurttaşlardan istedi. Daha sonra Hakkâri'ye geçen Evren, benzer düşüncelerini burada da açıkladıktan sonra vilayet önündeki alanda geçen seferki gelişine göre daha çok kadın dinleyici bulunmasını memnuniyetle karşıladığını ifade etti. Hakkâri konuşması sırasınaa kadınların örtünmesi konusuna da değinen Cumhurbaşkanı Evren, şöyle dedi: "Dinimizde kadının peçe örtünmesi diye bir şey yoktur. Başını örter, başındaki şeyi omuzuna düşürür. Yoksa bir umacı gibi başı, yüzü kapalı, ayak uçlanna kadar kapalı. boyle bir şey dinimizde yoktur. Kadının yüzünü, gözünü, başını, bütün vücudunu örtmekle bir insan cennetlik olamaz. Bu bakımdan burada çarşaflı ve peçeli insanlann azalmasından dolayı hepinize teşekkür ediyorum." Hakkâri Valisi ve Yüksekova Kaymakamı, Cumhurbaşkanı Evren'e bölgenin sorunlan konusunda bilgi verirken, Iran ve Irak'tan Türkiye'ye ilticalann büyük aruş gösterdiğini, iltica edenlerin sayısımn bu yıl içinde 473 kişiyi bulduğunu belirtti. lran'dan gelenlerin Yahudi kökenli olduklannı, Irak'tan ise Kerkük Türkleri'nin önce lran'a geçip oradan Türkiye'ye iltica ettikleri belirtildi. Evren, Sürt'teki konuşmasında da, Siirtli bir şairin şiddet olaylafindan duyduğu üzüntüyü dile getiren dizelerini okudu ve olaylarda Ermeni parmağı olduğu yolundaki sözcükler üzerinde durarak, "Ermeni parmağı var, ama yalnız Ermeni parmağı yok. Başka parmaklar da var. Bunlan biliyoruz. Bunlar Ermenilerle işbirliği yapacak kadar satılmışlardır. Emniyet kuvvetlerimiz bunlann hepsinin hakkından geliyor, devlete güvenin" dedi. Cumhurbaşkanı Evren, Hakkâri'den sonra Enıh'a geldi ve burada da bir konuşma yaparak 15 ağustosta ayrıhkçı gnıplann saldınsı sırasında ihmaü görülen bir jandarma subaymın yerinin değiştiriliğini bildirdi. Cumhurbaşkanı Eruh'lulara, "Hem geçmiş olsun demeye, hem de terörist gnıplaria işbirliği yapmadıklan için teşekkür etmeye geidiğini" belirtti. Daha sonra Tatvan'a gelen Evren, Kaymakam'dan ilçenin sorunlan hakkında bilgi aldı. Geceyi Tatvan'da geçiren Cumhurbaşkanı Kenan Evren, bugün Bitlis ve Muş yöresinde incelemelerini sürdürecek. (Baştarafı I. Sayfada) ve güven içinde yaşamalarımn sağlanmasının devletin görevi olduğunu belirterek konuşmasını şöyle sürdürdü: "Devletimiz güçlüdür. Öyle üç beş çapulcuya pabuç bırakacak devletlerden degiliz. Peki, niye acaba devletin bu kadar güçlü olduğunu bildikleri halde, bu eylemi yapabildiler? Bunun sebebini ben izah edeyim. Birinci sebep: Bunlar dış kaynaklar tarafından beslenmektedir. Çapulcuları dışardan besleyenler, bU sizi besliyoruz siz bir şey yapmıyorsunuz diyorlar ve onları harekete geçiriyorlar. tkinci sebep: 12 Eylül'den bu yana bunlarla mücadele edilmekte, bunların kökleri kurutulmaya çalışılmaktadır. Şimdi, biz varız, demek için saldırıda bulunmaktadırlar, üçüncii sebep de şudur: Memleket demokratik pariamenter sisteme geçmiştir. Onlar, biz ülke demokrasiye geçecek dedikçe, askerler yalan soylüyor, diyerek propagandaya gectüer. Ama Türkiye parlamenter sisteme geçti. Şimdi bu çapulcular sıkıyönetimin uzun süre devam etmesini, askeri yönelimin devamını ve devletin yıpranmasını isterler. Sıkıyönetimi biz kaldıracakük burada. Bizim demokratik pariarnenter sisteme dönmemizi engellemek istiyorlar. Daha sonra da böylece ülke demokrasiye dönmedi diye dışanya baskı yaptırmak istiyorlar." Cumhurbaşkanı, bölgede güvenliğin sağlanması amacıyla jandarması olmayan köylerde"b«zı ek tedbirier" alacaklarım ve böylelikle yöre halkını rahat lisesi var. Bir deyapımı 1972'den ettireceklerini belirterek, "Bu (Baştarafı 1. Sayfada) topraklarda yaşayan herkes İki gündür dolaştığımız yöre beri devam eden yatıh bölge okulu var. Bu yörede meydana Türk'tür. Onun için, ne mutlu ler, ekonomik açıdan Türkiye'gelen olayları Başbakan Özal'ın Türküm diyene, diyoruz" biçinin en geri yöreleri. Şemdinli, minde konuştu. 1400 nüfusa sahip. Halk, tütün, belirttiği gibi "büyütmemek Bölgeningeri kalmışhğını, 12 sebze, meyve yetiştiriyor, hay için" yine Başbakan'ın sürekli vurguladığı "ekonomik Eylül'den sonra bu yöreye yapıvancılıkla uğraşıyor. Günde okunan toplam gazete sayısı kalkınmayı" bir an önce gerçek lan yardımlann daha önceki yarleştirmek gerek. dımlara denk miktara ulaştığını, 30'u geçmiyor. Ortaokulu var, bundan sonra da yardımın sürdürülerek yörenin kalkındırılmaya çahşılacağını bildiren Evren, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Buraya gelen leröristlerin, aynlıkçı gruplann maalesef iki yakın komşumuz ülkeden gelDosya No: 1984/797 diklerini biliyoruz. Onun için Satümasına karar verilen gayrimenkulun cinsi, kıymeti, adedi, evbirbiriyle savaşan bu iki komşu safı: ülkenin aralartndaki savaşı bitir1 Çorlu Çeşmeli Köyü Kütük 930, pafta 39, parsel, 932 no'da 2 melerini istiyoruz. Savaş biterse kayıtlı, Taşköprü Mevkiinde85.40O m miktannda TARLA'ıun 4.237.613. lira kıymetindeki 30487/122880 HİS5ESİ, bu teröristier bu kadar rahat 2 Çortu Çeşmeli köyü kütük 930, Pafta 39, parsel 933 No'sunede meyecekler." ! da kayıtlı Taşköprü mevkiinde 8000 m miktannda TARLA'ıun Evren, Şemdinli'den Yükse1.160.000. lira kıymetindeki 116/160 HİSSESİ. kova'ya geçerek burada da halSatış şarüarr. ka bir konuşma yaptv. Halkın 1 Satış 13/11/1984 günü 932 parsel saat: 16.0016.15'te 933 parhuzurunu bozmak isteyenlere sel saat 16.2016.35'e kadar ÇORLU İCRA DAİRESt'nde açık arkarşı devletin gücünü kanıtlamış tırraa suretiyle yapılacaktır. Bu artırraada tahmin edilen kıymetin olduğunu yineleyen Cumhurbaş""»75'ni ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacaklan mecmuunu ve satış kanı şunları söyledi: masraflanru geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok artıramn taahhüdü baki kalmak şartiyle 23/11/1984 "Türkiye Cumhuriyeti Devleti günü aynı yerde ve saatlerde ikinci artırmaya çıkarılacaktn". Bu arcanilerin hakkından demokratik tırmada da rüçhanlı alacaklüann alacağını ve satış masraflannı geçsistemle de gelebilir, gelmiştir. mesi şartiyle en çok artırana ihale olunur. Demokratik sistem içinde de bu 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %10'u canilerle mücadele edilebilir." nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın temiBölgedeki operasyona vatannat mektubunu vermeleri lâzımdır. Satış peşin para iledir, alıcı istedaşın huzurunun sağlanması diğinde 20 günü geçmemek üzere mehil verüebüir. Dellâliye resmi amacına yönelik olması nedeniyihale pulu, tapu harç ve masraflan alıcıya aittır. Birikmiş vergiler le, "Huzur Operasyonu" adı vesatış bedelinden ödenir. rildiğini belirten Evren, çeşitli 3 tpotek sahibi alacakluarla diğeı ilgililerin ( + ) bu gayrimenkaynaklarca ileri sürüldüğü gibi, kul üzerindeki haklarıru hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialaharekâtın Türkiye sınırları dışınnı dayanağı belgeler ile onbeş gün içinde dairemize bildirmeleri lâzımdıı, aksi takdirde haklan tapu siciti ile sabit olmadıkça paylaşna taşmadığını bildirdi. "Huzur raadan hariç bırakılacaklardır. Operasyonu"nun sadece Türki4 Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse tcye sınırları içinde yapıldığını bera ve tflas Kanununun 133. maddesi gereğince ihale feshedilir. tki lirten Evren, geçen yıl yine aynı ihale arasındak: farktan ve ''olO faizden alıcı ve kefılleri mesul tutubölgede gerçekleşen operasyolacak ve hiçbır hükme hacet kalmadan kendüerinden tahsil edılecektir. nun Irak ile anlaşılarak yapıldı5 Şartname, ilân tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için ğını açıkladı. dairede açık olup masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir ömeği gönderilebilir. Yüksekova'da, kızlann ve ka6 Satışa iştirak edenlerin şannameyi görraüş ve münderecatını dınların kendisini karşı tepeden kabul etmiş sayılacaklan, başkaca bilgi almak isteyenlerin 984/797 izlediklerine de dikkati çeken sayılı dosya numarasiyle memurluğumuza bajvurmalan ilân olunur. Cumhurbaşkanı Evren, "Birisine sorsaın şimdi kaç çocuğun var ( + ) tlgiMer tibirine irtifak hakkı sahipleri de dmhfldir. diye, eger dörl tane oğlu, üç taBasın: 11655 ne kızı varsa, dört çocuğum var, (Baştarafı 1. Sayfada) nın her yerinde çiftçi destek göriir. Bu Amerika'da da böyledir. Devlet çiftçiyi korur." İnönü, enflasyonu, sadece para politikası ile önlemenin mümkün olmadığını söyleyip özal hükümetinin ekonomi politikasını eleştirdikten sonra , "Üretimin artması ve toplam vergi gelirinin yükseltilmesi zorunludur ve biz bunu daha önce de söyledik " dedi. İnönü, "Mehmet Yazar ve MDP'li Memduh Yasa da aynı şeyi soylüyor. Hatta Başbakan da İcraatın tçinden programında sorunun yalnızca para politikası ile çözümlenemeyecegini, üretimin artırılmasının zorunlu olduğunu söyledi " biçiminde konuştu. Tekrar çiftçi sorununa değinen İnönü, bu konuda, "Çiftçiyi korumak için kurulan kurumlar hayır kurumları degildir. Onlara bu gözle bakılmamalıdır " dedi. Erdal İnönü, bir süre önce Eruh ve Şemdinli'de meydana gelen daha sonra da güvenlik kuvvetlerince bastırılan anarşik olaylarla ilgili bir soru üzerine şöyle konuştu: "Bu konuda resmi açıklarnalar dışında bir şey söylemek durumunda degilim. Verilen bilgiye göre, yurt dışından kaynaklanan bir anarşi olayı yaşandı. Sonra yerel güvenlik kuvvetleri halkın da yardımı ile bu eylemi durdurdu. Bu gibi olayların her zaman sonuçsuz kalacagını bir defa daha görmüş olduk. Memleketin bütünlüğüne yönelik eylemlerin, her Türk valandaşı gibi karşısındayız." İnönü, Lüleburgaz'ın Ahmetbey köyünde partizanca atamalann yapıldığını belirtirken, "Bu durumda kalan vatandaşlar ellerindeki resmi belgelerle bize müracat etsinler" dedi. Geceyi Tekirdağ'da geçiren İnönü, bugün Edirne yöresini dolaşacak. Inönü ÇALIŞANLARIIN SORULARI/SORINLARI YILMAZ ŞIPAL Önce kalkınma Yıllık ücretli izin Gayrimenkulün açık arttırma ilanı ÇORLU İCRA MEMURLUĞU'NDAN Atatürk (Baştarafı 1. Sayfada) Üniversiteden ayrılmak isteyen çok sayıda öğretim üyesinin baş sorunun u,ı kadro kanunu olduğunu belirten Prof. Ertuğrul, şöyle konuştu: "Son üç yıl içinde üniversitemize rotasyonla geçici olarak gelenlerin sayısı 27'dir. Aynı dönemde 11 profesör, 25 doçent, 15 yardımcı doçent, 156 doktor asistan ünrversitemizden ayrılmıştır. Muvafakat isteminde bulunan çok sayıda öğretim üyesi de ayrılma hazırlığı içindedir. Mevcut öğretim elemanlannı üniversitemizde tutabilmek için son kadro düzenlenmesinin yeniden gözden geçirilip Doğu'daki üniversitelerin açık kadro imkânlarının arttırılması, YÖK'ün 26. maddesinin mahrumiyet bölgesi ünivcrsitelerindeki öğretim üyelerinin kendi kadrolarında profesörlüğe atanabilmek imkânını verecek şekilde yeniden düzenlenmelidir" Dışişleri, Gümülcine olayı için Yunanistan'ı protesto etti ANKARA, (ANKA) Batı Trakya'daki Gümülcine Başkonsolosluğu'nda bir Türk görevlinin karakola götürülerek bir süre alıkonulması olayı karşısında, Dışişleri Bakanlığı Yunanistan'ı protesto etti. Dışişleri Bakanlığı yetküileri konuya ilişkin soru üzerine, "Bu konuda, haberimiz var ve gerekli girişimlerde bulunduk" dediler. Edinilen bilgiye göre, Yunanistan'a verilen protestoya karşılık cevap geldiği ve Yunanistan'ın verdiği yanıtın yasal yönlerinin incelenmeye başlandığ öğrenildi. Devlet memurlannın yıllık izinleri, Devlet Memurlan Yasası'nın 102 ve 103. maddeleri ile düzenİenmektedir. "Madde 102 Devlet memurlannın yıllık izin süresi, hizmeti 1 yıldan on yıla kadar (on yıl dahil) olanlar için yirmi gün, hizmeti on yıldan fazla olanlar için 30 gündür. Zorunlu hallerde bu sürelere gidiş ve dönüş için en çok ikişer gün eklenir. Yıllık izinlerin kullanılışı: Madde 103 Yıllık izinler, amirin uygun bulacağı zamanlarda, toptan veya ihtiyaca göre kısım kısım kullanılabilir. Birbirini izleyen iki yılın izni bir arada verilebilir. Bu takdirde önceki yıllara ait kullanılmamış izin haklan düşer!' Bir hizmet sözleşmesüıe dayanarak herhangi bir işte ücret karşılığı çalışan ve İş Yasası'na bağlı işçilerin ise yıllık izinleri Jş Yasası'nın 49. maddesi uyarınca uygulanır: Yasanın, "kapsamına giren işyerierinde çalışan işçilerden işyerine girdiği günden başlayarak, deneme süresi de içinde olmak üzere en az bir yıl çalışmış olanlara" özel koşullar dışında genel olarak; "Hizmet süresi: a) Bir yıldan beş yıla kadar olanlara yılda 12 gün, b) Beş yıldan fazla ve on beş yıldan az olanlara yılda 18 gün, c) On beş yd ve daha fazla olanlara yılda 24 gün", yıllık ücretli izin verilmektedir. "Ancak 18 ve daha küçük yaştaki işçilere verilecek yıllık ücretli izin 18 günden az olamaz. Bu süreler toplu iş sözleşmeleri ve hizmet akitleri ile arttırılabilir. Yıllık ücretli izin hakkından vazgeçilmez." Bu izin sureleri, "taraflann nzası ile, bir bölümü 12 günden aşağı olmamak üzere ikiye bölünebilir. Bu takdirde işveren işçiye 7 günden fazla" olmamak üzere ayrıca Ucretsiz yol izni de vermek durumundadır. Bunun yanı sıra da, "İşveren tarafından yd içinde verilmiş bulunan ücretli ve ucretsiz izinler veya dinlenme ve hastalık izinleri yıllık izne mahsup edilemez. Yıllık izin günlerinin hesabında izin süresine raslayan ulusal bayram, hafta tatili ve genel tatil günleri izin süresinden sayılmaz." iş Yasası uyarınca verilen bu yıllık izinlerin hesabı, "aynı işverenin bir veya çeşitli işyerierinde çalıştıgı süreler birleştirilerek göz önüne alınır." CENGİZ ÇANDAR TARIHLE RANDEVU (Beyrut'un Ateş Çemberinde FKÖ) Yalçın Yayınlan