Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
26 OCAK 1984 KÜLTÜR YAŞAM CUMHURİYET/5 YAYIN DUNYASINDA SANAT EDEBIYAT Duyduk Gördük Bizim olan, ama tadı unutulan Divan Şiiri Divan Şiiri Antolojisi / Hazırlayan: Halil Erdoğan Cengiz / Bilgi Yayınevi / 712 sayfa. ATİLLA ÖZKIRIMLI Tarihsel bir değerlendirme yapmak gerekirse, İslamlık X. yazyıldan başlayarak Türkleri, gerek devlet örgütü, gerekse toplumsal /aşayış açısından etkilemiş, dine bağlı bir kültürün oluşmasına yol açmıştır. Toprağa dayalı bir üretim biçiminın egemen olduğu toplumsal düzenin, ideoloji olarak İslam düşüncesini seçmesi, bu düşüncenin beslendiği ArapFars kültürüne açılmayı gerektirmiş, dolayısıyla edebiyat da bu kaynaktan yararlanmıştır. Divan Edebiyatı'nın oluşumunda göze çarpan ilk olgu budur. Bu olgunun göstergeleri, TürkçeArapçaFarsçadan oluşmuş karma bir dil, ölçü olarak aruz vezni ve gazel, kaside, mesnevi, rubai gibi Arap ya da Iran edebiyatından alınma nazım biçimleridir. Özü ise din ve din mitolojisi, tasavvuf, lran mitolojisi belirler. Bellibaşlı temler, motifler, kavramlar, hatta konular ortaktır. Dinsel ya da din dışı, divan şairinin dünyaya bakışını mazmunlar yönlendirir. "Belli bir kavramı anlatan, çagnştıran kalıplaşmış söz" biçiminde tanımlanabilecek mazmunlar, divan şiirinin temel taşlarıdır. Başka deyişle bir sözcüğe şairlerce değişik anlamlar yüklenmiş, o sözcük asıl anlamı dışında yan anlamlanyla kalıplaşmış, ortak olarak kullamlmıştır. Divan şiirinin bir mazmunlar şiiri olarak nitelenmesinin nedeni budur. "İÇTtMAİ NİZAMLA ALAKALI BtR SİSTEM " Divan şiirinin kısaca özetlediğim bu özellikleri, Tanzimat'tan sonra edebiyatta yenileşmeyi savunanlarca divan şiirine yöneltilen eleştirilerin de temelini oluşturmuştur. Oysa Ahmet Hamdi Tanpınar'ın da belirttiği gibi, "Bütiinü ile bakılınca bu hayal ve sembollerin bu aşk tarzının ve sevgili tipinin alelade bir belagat oyununda kalraadığı, asırlar boyunca siiren bir çalışmanın neticesi olsa bile şairin hayat şartlarıyla olduğu kadar, içtimai bir nizamla da alakalı bir sistemi ortaya koyduklan inkâr edilemez". (XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi, Giriş bölümü). Divan şiiri bizim şiirimizdir. Doğru olan onu yok saymak değil, değerlendirmektir. Ona giden yolları bulmak, onun dunyasına girebilmeli ve o dünyadan günümuze yansıyacak pırıltıları yakalayabilmeliyiz. Okullarımızdaki edebiyat derslerinin yavanhğı, soğukluğu, amaçsızlığı göz önünde tutulursa, tek yolu vardır bunun: Özenle hazırlanmış antolojiler... Halil Erdoğan Cengiz ise bu alanda hem hocası N.H. Onan'ın yolunu izlemiş, hem de Köprülü'nün yöntemini geliştirmiştir. Nitekim daha önce çıkardığı "Açıklamalı, Notlu Divan Şiiri Antolojisi"nde (1967) Onan'ın yöntemini kullanır Cengiz. İlk basımı Milliyet Yayınlan'nca yapılan Divan Şiiri Antolojisi'nde (1972) de Köprülü'nün yönteminden yola çıkar. Elimizdeki kitap, işte bu ikinci çalışmasının oldukça genişletilmiş biçimidir. Şunu hemen belirtmeliyim: Halil Erdoğan Cengiz'in kitabı, genel çizgileriyle yöntem benzerliği dışında andığım örneklerden bütünüyle farklı, özgün bir çalışmadır. Cengiz, yaptığı işin bilincindedir. Divan şiirini hem bir edebiyat tarihçisi olarak değerlendirmekte, hem de bir metin çözümleyici olarak onun dunyasına girmemizi sağlamaktadır. Kitabın birinci bölümunü, antolojilerde pek rastlanmayan uzunca bir "Giriş" bölümü oluşturmaktadır. Bu bölümde Cengiz, kısa bir tarihçeden sonra divan edebiyatındaki "Ortak Esaslar" üzerinde duruyor aynntılanyla. "Din Tasavvuf, Vezin, Kafiye. Nazım Şekilleri, Edebi NevilerKonular' gibi başlıklar altında divan şiirine ilişkin gerekli bütün bilgileri örneklere dayanarak veriyor. Yüzyıllara göre düzenlediği antoloji bölümünde ise her yüzyılın genel görünümünü çizip bellibaşlı şairlerini tanıtıyor. Ama bununla da yetinmiyor, antolojiye aldığı her şairi yaşamöyküsü ve sanatıyla tanıttıktan sonra şiirlerinden seçmelere geçiyor. 200'DEN FAZLA ŞİİR Antolojisine Kadı Burhaneddin'den Kececizade İzzet Molla'ya yirmi şairin iki yüzü aşkın şiirini almış Cengiz. Şiirlerin anlaşılabilmesi için de her beytin günümüz diliyle düzyazı karşılıklannı vermiş. En önemlisi, bu karşılıkların verildiği sayfalarda Cengiz'in sürekli dipnotlar düşerek açıklamalar yapması. özel adlar, şairin başvurduğu soz ve r anlam o> unları, tasavvuf terimleri, deyimler ve kavramlar, değinilen dinseltarihsel öyküler, kısacası divan şiirinin dünyası açıklanıyor bu notlarda. Denilebilir ki, seçtiği iki yüzü aşkın örnek üzerindeki bu çalışmasıyla divan şiirinin bütününü, yazımın başında sözünü ettiğim divan şiirini belirleyen nitelikleri açıklayıcı ipuçlarını veriyor Halil Erdoğan Cengiz. Binlerce şiirin içinden seçtiği bir guldestesiyle, bizim olan, bizden olan, ama tadını unuttuğumuz güzelliklerin kapısmı açıyor. Üniversite gençliğine kütüphane haram mı? Üniversitede okuyan gençlerin kütüphanelerinden yararlanma ihtiyacında oldukları tartışma götürür mü? Ya da kütüphaneden yararlanma ihtiyacı duyurmayan bir eğitime, bırakın üniversite eğitimi, eğitim denebilir mi? Cstelik, üniversite kütüphaneleri yalmzca akademik personelin ve öğrencilerin hizmetinde midir? Bunlann yanı sıra okumak, araştırmak isteyen herkesin üniversite kütüphanelerine de başvurmak ihtiyacı ve hakkı yok mudur? Bilimde, teknikte, kültürde gelişmek ve ilerlemek ihtiyacında olan bir toplumda, kütüphanelerin çeşitli ve yaygın hizmetler sağlamalarının önemi ve gereği abartılabilir mi? dece ve yalmzca iş günleri ve iş saatlerinde açıktır. İstanbul'un "diğer" yeni üniversitelerinde de durum farklı değildir. Üniversite yönetimlerinin kütüphanelerine sahip çıkmalan; buraların mümkünse yıltn her günü, her saati an kovanı gibi işleyen yerler haline gelmesi için ellerinden geleni yapmalan doğal görevleridir. Kendilerine sorulduğunda kadro yokluğu, tahsisat azlığı gibi engeüeri öne sürmektedirler. Bu gibi engeller bu Belgrad Ormanı'nın oykusu •• ~M • • •• KARDEŞİYLE BİRLİKTE Kültüriü ve varlıklı bir Amerikan ailesinin iki erkek çocuğundan biri olan romancı Henry James (solda), 1902 yıhnda çekilmiş bir fotoğrafta ünlü bir nıhbilimci ve felsefeci olan kardeşi \Villiam James ile birlikte. 19. yiizyıldan bir Amerikan klasiği: "Jfhshington Meydanı" Henry James I Çeviren: Faîih Özgüven / lletişitn Yayınları / 191 sayfa. CEM TAYLAN Bir zamanlar adım bası mantar gibi biten "kollej"lerimiz, "Amerikan" salatamız, "Vaşington" portakaiımıza rağmen, rahatlıkla AngloAmerikan duyarlığı bize uzak kalmıştır diyebiliriz. Işte elimizde on dokuzunı yüzyıldan "kiiçük" bir Ame. ıkan klasiği var. Acaba ne denli haşır neşir sayıhnz yazarıyla? Klasik Batı romanı denince aklımıza hemen Fiaubert, Dostoyevski, Balzac geliyor da, bu türun dünya çapındaki ustalarından Henry James'i bir çırpıda anımsayamıyoruz. Oysa James uzun yaşarru (18431916) boyunca yirmi roman, yüzü aşkın öykü, çeşitli eleştiri yazıları, oyunlar ve gezi kitaplan yayımlamış; Anglo Amerikan dünyasında özellikle romana saygınlık kazandırmak, roman eleştirisini de sağlam bir temele oturtmak için çok çaba harcamış dört dörtlük bir yazardır. Eleştirmenler, Henry James'in yaklaşık olarak 18901905 arasındaki on beş yıllık dönemde en yetkin yapıtlarını verdiği konusunda birleşirler. Gerçekten, bu dönemin sonuna doğru yayımlanan "The VVings of the DoveGiivercinin Kanatları" (1902), "The AmbassadorsElçiler" (1903, bitirilişi 1901) ve "The GoMen Bowl Altın Kâse" (1904), Anglo Amerikan yazınında biçim ve yöntem kaygısının doruğa ulaştığı romanlar olarak kabul edilir. Bu bağlam içinde James'in aşırı bir formalist olduğu söylenebilir. Ama onun tüm gücünü, doğrudan doğruya gözlemlediği yaşamı, gerçekliğini bozmadan, karmaşıklığım yitirmeden okuyucuya aktarma yönünde kullandığı unutulmamahdır. nızca ahlak dersi vermek, ne de salt eğlendirmektir. Sanat ya da yazın dallarının en yiicesi olarak görülen romanın tek bir gerçek amaa vardır: Yaşamı olduğu gibi göstermek. Yalmzca yasam ile sanat arasındaki farkı hiçbir zaman unutmamak gerekir. Yaşam dağınık, ayrıntılarla dolu, başı sonu belli olmayan bir süreçtir. Oysa roman, "düzenleme, seçme ve yoğunlaştınm" yoluyla, bir tür kaos diyebileceğimiz yaşama biçim ve anlam verme işlemidir. Ana hatlarıyla özetlemeye çalıştığımız bu estetik görüşler, varlıklı ve kültüriü bir Amerikan ailesinin iki erkek çocuğundan biri olan (erkek kardeşi \Villiam James ünlü bir psikolog ve felsefecidir) Henry James'in Avrupa'dan kaptıgı ve özümsediği kadınlığını yaşamasına izin vermediği öksüz kızı Catherine'in çevresinde döner. Son derece zeki ve ince esprili doktorun kızı ne yazık ki sıradan bir kızcağızdır. Ne çirkin, ne güzeldir; ne zeki, ne de aptaldır. Lavinia Teyze'ye emanet edilir Catherine. Kısmeti çıkar; Morris Townsend acaba parası için mi istemektedir Catherine'i? Morris'i Doktor'un gözü tutmaz. Yaşadığı süre boyunca evliliğin gerçekleşmemesi için elinden geleni yapar. Kişilerin iç dünyası Öyküye bakarak "VVashington Meydanı"na bir gelişmebilinçlenme romanı (bildungsroman) diyebilir miyiz? Babasının sözünden çıkamayan, servet avcısı Morris'e rahatlıkla kapılabilen Catherine Sloper bu etki çemberlerinden acıya ve yalnızlığa gömülme pahasına da olsa sonunda kurtulabilmiştir. Kanımızca, 'VVashington Meydanı'nı şöyle değerlendirmek uygun olur sanıyoruz: James'in sanat anlayışında en belirgin niteliğin yaşantıya verdiği önem olduğunu söylemiştik. Bu yaşantı, dış dünyada geçen olayların gösterdiği gelişmelere bağlı bir yaşantı değil, bu olayların kişilerin iç dünyasmda uyandırdığı yankılardan oluşan bireysel bir yaşantıdır. Onun için James, romanlarında ve öykülerinde dış dünyadaki olaylardan çok, kişilerin bilinç dünyası üzerinde durur. Bunu en sanatlı (estetik) bir biçimde gerçekleştirmek için olayları romandaki bir ya da birden fazla tipin açısından ve onlann bilinç süzgecinden geçtiği biçimde sunmaya çalışır. En çok dikkat ettiği nokta, bizleri bu bilinçlerle dolaysız bir biçimde karşı karşıya getirmek, olayı anlatmaktan çok, uyandırdığı izlenim ve etkiyi göstermektir. Bu izlenimci estetik ya da James'in popülerleştirdiği terminolojiyle "bakış açısı" kavramı, anlatım sanatı açısından 19. yüzyıl romanıyla 20. yüzyıl romanı arasında bir köprü oluşturur. İşte bu olgu, 'VVashington Meydanı'ndan çok, James'in Turkçeye kazandırılmayı bekleyen "The Ambassadors"unda kolaylıkla görülebilir. Ne olursa olsun, Türk okurunun, "küçük" bir Henry' James romanından tat almasını sağlayan Fatih Özgüven'e teşekkür etmesi gerek. Işte bu soruları sorduran, îstanbul'daki belli başlı üniversi6 Şubat 152Vde Kanunî Sultan te kütüphanelerimizdeki akıl aiSüleyman Macaristan seferini maz uygulamalar. 180.000 kitapbaşlatır ve birkaç hafta sonra, lık koleksiyonu ile bunlann en başta Sultan olmak üzere Pirî zengini olan Boğaziçi üniversiPaşa, Ahmet Paşa ve Mehmet tesi kütüphanesi yalmzca iş saMihaloğlu komutasmdaki Os atlerinde hizmet verir. Hafta aramanh orduları Belgrad"ı kuşatır sında saat 1722 arasında yalmzlar. ca okuma salonundan yararlanılabilir. Cumartesi ve pazar günO zamanlar Macaristan Kral leri ise kapahdır. lığı'na dahil olan ünlü Belgrad 70.000'den fazla kitabı olan kalesi, Osmanblarm geleneksel Teknik Üniversite Merkez Küsavaş taktiğiyle üç hafta süresin tüphanesi ile 50.000 dolaymda ce topa tutulur. Saldırüar birbi kitabı olan Istanbul Üniversiterini izler ama, Belgrad direnmek si Merkez Kütüphanesi, 1213 tedir. Sonunda Kanunî, kent arası öğle tatili olmak üzere sameydanmdaki en yüksek kulenin top ateşiyle yıkılmasını buyurur. tyi sonuç verir bu karar. Birkaç yüz Macar ve Sırp direnişi sürdürürlerse de, mezhep aynlığı yüzunden Macarlara azıcık diş bileyen Sırplar, can güvencesine "Üç Istanbul" taühsiz bir dizi karşılık Osmanülara teslim olur vesselâm. Onca para, onca özen, lar ve Belgrad düşer. onca oyuncu ve güzel mekân boşuna. önce TRT denetçisine takıldı. Abdülhamid Han hayranı Ünlü tarihçi yazar Andre makaslı denetçi, dizinin ilk böClot'nun "Muhteşem Süleyman" lümlerinin orasına burasına doadlı yapıtına göre Belgrad'ı alan kununca kızılca kıyamet koptu. Osmanhlar, Macarların çoğunu Yönetmen Feyzi Tuna, "Sultan kılıçtan geçirirler. Son anda tesAbdülhamid'e dil uzattırmayalim olan Sırpları ise tstanbuVa cağını" söyleyen denetçinin magetirip kent dışındaki Eski Petkasını biraz daha oynatması hara denilen sit bölgesine yerleştilinde adım diziden çekeceğini rirler. Yöreyi çevreleyen ormana öne sürdü. Bu kez Macit Akman ise, o günden bu yana "Belgrad ortaya çıktı. "Diziyi bize teslim Ormanı" denilir. İstanbul'un Avrupa yakasma azıcık temiz hava ve biraz da iyi su veren güzelim Belgrad Ormanı'nın adı açısından ilginç bir öyküsü var. lunabilir. Ancak gidermek de kendi görevleridir. Bize öyle geliyor ki, asıl engel, üniversite yöneticilerinin zihniyetidir. Bu zihniyet değişmedikçe, kütüphanelerdeki üzüntü verici durum giderilmeyecek. "Üç Istanbul" dizisi Edirnelüeri de kızdırdı etti, bundan sonrasına karışamaz" gibi sanat eseriyle zahireyi birbirine karıştıran tüccann ağzıyla konuştu. Şimdiyse top Edirnelilerde. Ateş püskürüyorlar. Nedeni mi? Geçtiğimiz pazar gösterilen son bölümde "Edirne çingenesi" yolunda bir söz edilmesi. Edirneliler Akman'ı "40 saniyelik seksfilmini üç saniyeye indiriyorum. Çünku halkımız seksfilmi izlemeye alışık değil" yohtndaki sözlerini ammsatarak sert bir düle eleştiriyorlar. Henry James, AngloAmerikan dünyasında özellikle romana saygınlık kazandırmak, roman eleştirisini sağlam bir temele oturtmak için çok çaba harcamış dört dörtlük bir yazardır. görüşlerdir. Çocukluk ve gençlik yıllarında özellikle İtalya, Fransa ve İngiltere'nin kültürel çevreleriyle iç içe yaşayan James çok değerli deneyimler edinebilmiştir. Avrupa'da yaşayan Amerikalıların davranışlanm yakından görerek, romanlarına bulunmaz zenginlikte hammadde sağlamıştır. "VVashington Meydanı" (1881). "Bostonians Bostonlular" (1886) dışında, James'in tumüyle Amerikah tipleri ve yer olarak da Amerika'yı kullanan son romanıdır. Aynı yıl basılan "The Portrait of a Lady Bir Leydi'nin Portresi"ne oranla oldukça kısa ve yahn kalır. Anlatım tekniği yönünden de geç dönem ürünlerinin "imbikten geçirümis" yazım biçimiyle karşılaştırıldığında süssüz ve saf bir üsluba sahiptir. Öykü bir anlamda despot bir baba olan Dr. Sloper ile özgür KIM KIME DUM DUMA Behiç Ak Sanatın amacı Anglo Amerikan yazınındaki roman eleştirisi alanında önemli kilometre taşlanndan sayılan "The Art of Fiction Roman Sanatı" (1884), "The Future of the Novel Romanın Geleceği" (1899) ve "The New Novel Yeni Roman" (1914) adlı yazıları, James'in genel olarak sanat anlayışını da ortaya koymaktadır. Sanatın amacı ne yal TARIHTE BUGUN Mümtaz Ankan 26 Ocak f974'TE 8U6ÜH, TÜKtC ADLI YOLCU UÇAĞt İ2MIK'P£DÜŞTÜ. HOLLAU. DA'OAA/Bfg YfL ÖNCE SATtNAJJNMtÇOLAN', 6S YOLCU KAPASİTEÜ F28 JFT UÇAĞI, &ABAH SAATOV'PE İZMİR CUMAOVAÇt HAVA AL4AUN0AN UAVALANPI tÇAPTAN PiLOT İLMAN 6UHV PIN,PİUDTKAYA /aJN£C&ÜR,HOSTESUER,SE ' HAP ÖZPEN VE A YNUÜ. SÜKÛCÜ 'YDÜ. UÇAK ALAN DAN TBKEBLSM. KESİP 1SO20O m. YÜKSEL' M/ŞTİ Kİ, AULAÇILMAYAH S'ü NEOENLB,AMİDEN SOL KANAPI ÜZMRİNE YATIP SüKUN ÜŞ. TÜ YE6B ÇAKILDI. TOPUHut 64 KJÇlNİN ÖLPÛĞÜ M2ADAH ASIR YABALJ OLARAK KUCZnuAN HOSTBS A ywe süeücu, s/e SÜRE BirtdSEL mŞAAM G/ZMİÇ PAHA SoUgA 0 DA ÖLMÛÇTV.. IZMIRVE UÇAK KAZASIL Yayın raporu BİR İKTİDAR BİR İHTtLAL (19551960) Cüneyt Arcayürek'in Anılan3 / 328 Sayfa / Bilgi Yayınevi Başkentin nabzını uzun yıllardan beri avucunda tutan Cüneyt Arcayürek, "Demokrasinin tlk Yıllan" (194751)" ile başladığı, "Yeni İktidar, Yeni Dönem (19511954)" ile sürdürdüğü anılannın üçüncü cildini de yayımladı. Arcaytirek, bu kitabında Cumhuriyet Tarihi'nin en ilginç dönemlerinden birinin, Demokrat Parti'nin son yıllannı ve 27 Mayıs 1960'a kadar gelmemize yol açan olayları anlatıyor. Bu arada "Aynada devleşenler" bolümünde Fuat Köprülü, Mukerrem Sarol ve Celal Bayar'a değiniyor, Men• deres'in inadını ve 1954 seçimlerindeki zaferiyle ne denli gözünün karardığını, D.P. gTubunun ise kendi içinde acımasızca eleştirdiği başbakanının karşısmda nasıl süt dökmüş kediye döndüğünü anlatıyor. Bütün bunlann sonunda ülkenin vardığı yeri gözler önüne sererek alınması gereken dersleri vurguluyor. Ama aynayı arada bir günümüze tuttuğunda kimsenin hiçbir olaydan ders almaya niyeti olmadığını da ima ediyor. Şimliye kadar edinmemiş olanlar edinmeli Arcayürek'in anılarını. Çünkü yalnız kuramcılara değil, tanıklara da çok gereksinmemiz var. PATRONA BtR PAKET KADIN Yazan: Art Buchwald / Türkçesi: Eray Canberk / 176 sayfa / Mizah Yayınları ABD'li tanınnuş gazeteci ve yazar Art Buchvvald'in, en ciddi konuları, yer>1izünün en önemli kişilerini inceden inceye alaya aldığı kısa yazıları, Türkiye dahil dünyanın birçok ülkesinde ilgiyle okunur, devamlı izlenir. "Patrona Bir Paket Kadın", Buchvvald'ın ilk gülmece romanı. Romanın konusu da, milyonlarca kişiyi titreten "Mafıa'" örgutü. Ama Buchvrald, usta kalemi ve kimseden esirgemediği yergileriyle "Mafia"yı da alaya almayı beceriyor. BEHÇET NECATtGİLBÜTÜN ESERLERİ6 Basıraa hazırlayanlar: Ali Tanyeri, Hilmi Yavuz/Cem Yayınevi/748 sayfa. Cem Yayınevi, Behçet Necatiğil'in tum yapıtlarını yayımlamayı sürdurüyor. Ali Tanyeri ve Hilmi Yavuz'un basıma hazırladıkları kitapların altıncısı, şairin konuşmalannı ve konferanslarını içeriyor. Necatiğil'in "Butün Eserleri"nin yedinci cildinde ise radyo oyunları yer alacak. En son yayımlanacak dördüncü cilt de, Necatiğil'in hiçbir yerde çıkmamış ya da kitaplanna alınmamış şiirlerini içerecek. GİZLİ TANRILAR Yazan: tsaac Asimov/Çeviren: Gönül Suveren/Altın Kitaplar Yayınevi 298 sayfa. Bir sure edebiyatdışı bir tur olarak görülen bilimkurgu, son yıllarda özellikle Batı ülkelerinde ciddi bir inceleme konusu oldu. Batı edebiyatının tanınmış eleştirmenleri, bilimkurgu türündeki yapıtlar üstüne kapsamlı incelemeler yayımlar oldular. İsaac Asimov, bu türün Batı'da en çok okunan yazarlarından biri. Bu romanında, bir milyon yıldızı yöneten iki dev güç arasındaki büyük savaşımı anlatıyor. Bu iki dev güç, bütün evreni ele geçirmek için, savaş vermek zorundadır. KtMLİK KARTI Sennur Sezer'in şiirieri (19641977) / 139 sayfa YAZKO yaymı "Gecekondu"daki (1964) şiirlerinden başlayarak, Sennur Sezer, "Yasak" (1966) ve "Direnç"teki (1977) şiirlerinden oluşturdu "Kimlik Kartı" adlı son kitabını. Gecekondu insanımızdan Almanya'daki gurbetçiye, Afrika'dan Çin'e tüm insanhğa kucak açan ozan, şöyle diyor "Bir Annenin Notlan" adlı şiirinde: "Kaçtıkça uykulanm kitaplar arıyorum / biiyiiyen sorularına / 'İncirler neden yıkıntılarda büyiir?' / İncirler mi yıkar evleri / Kök salıp mermerlere / yoksa yıkılmaz umutlar mı ballandırır incirieri / ... / boyna soruyorum kendime / sırtımda ağırlaşan bir ölü gibi taşıyıp sıkıntımı / nasıl anlatmalı dünyayı / anlaması için çocukların." MRS. STONE'UN ROMA BAHARI Yazan: Tennessee VVilliams / Çeviren: Fatih Özgüven / 118 sayfa / Adam Yayıncılık Geçtiğimiz yıl ölen ABD'li yazar. Tennessee VVilliams oyunlarıyla ün yapmıştır. Şu sıra Kent Oyuncuları'nda gösterilen "Arıu Tramvayı", "Sırça Kümes", "Kızgın Daradaki Kedi" onun bizde de yakından bilinen oyunlarıdır. Bir uzun öykü ya da bir kısa roman olarak niteleyebileceğimiz "Mrs. Stone'un Roma Bahan" onun bu alanda da başanh olabileceğini ortaya koyuyor. Öykünün kahramanı Karen Stone mesleğinde yol ayrımına gelen bir tiyatro oyuncusudur. Roma'ya gelir ve Paolo adındaki jigoloyla tanışır... Romanın beyaz perdeye uyarlanışında Karen Stone'u şimdi hayatta olmayan ünlü İngiliz sanatçısı Vivien Leigh'in canlandırdığını belirtmekte yarar var. SOLARtS Yazan: Stanislas Lem •' Çeviren: Mehmet • Akozer / 208 sayfa / Maya Yayınları Polonyalı yazar Stanislas Lem, bilimkurgu dünyasının en unlü adlarından biridir. "Solaris" de onun romanlannın en unlüsü. 1973 yılında sinemaya uyarlanan "Solaris", daha çok ABD'li ve Sovyet yazarlarının egemenliğindeki bilimkurgu dünyasında bir Polonyalının da varolduğunu ortaya koyması yönünden ilginçtir. Cracovie Üniversitesi'nde öğretim üyeliği yapan 1921 doğumlu Lem'in, belli başlı dünya dillerine çevrilmiş birçok bilimkurgu romanı vardır. Ancak "Solaris"in Türkçe çevirisinin doyurucu olmadığını vurgulamaıt yararlı. Bilimkurgu yapıtlarını Türkçeye aktarmak yararlı bir işlev. Ama hakkını vermek koşuluyla. 50 YIL ONCE Cumhuriyet Otobüs imtiyazı Belediye, İstanbul'daki otobüs imtiyazını almak için teşebbüsata girişmeye karar vermişıir. Belediye iki sene evvel şehirlerdeki otobüs servislerini kendi idaresine almak üzere hükumetten bir de imtiyaz almıştı. Fakat o zaman bazı otobüs sahipleri mühim miktarda zarara duçar olacaklarını ileri sürerek, Belediyenin bir ınüddet daha bu imtiyazdan vazgeçmesini temin etmişlerdir. Filhakika Almanya ve Avusturya gibi bazı Avrupa memteketlerinin bazı şehirlennde otobüs işletme imtiyazı Beledıyeler tarafmdan idare edilmektedir. Bunu gözönüne alan Belediye otobüs servislerini ya kendi işletecek, yahut buradaki şirketlerden birine verecektir. Bugün işleyen otobiisler esasen Belediye otobüs nizamnamesindeki şeraiti haiz bulunmamaktadır. Bu otobüslerden çoğu yuk kamyonlan şasıleri üzerine kurulmuş karosörlerden 26 Ocak J934 ibarettir. Böyle otobuslerin ortadan kaldınlması muvafık görülmüştür. İmtiyaza ait resmi muamele biter bitmez Belediye işe başlayacaktır. 19341984 D1KKAT: Bir t«fc • T.tl. «fehii > Jozefin Beyker Bir hafıadan beri Saray Sineması'nda şarkılar söylemekte ve numaralar yapmakta olan revü artisti Matmazel Jozefin Beyker, dörtbeş güne kadar son temsillerini de bitirdikten sonra şehrimizi terk edecektir. t Utırti teüı UT buhmabilir. Fü»t «Ullı mufthilft najnı r*ta'*Y«»il ktndrollu tenekclcrde utıl hapUnna mahMMlur: BİZDEN SÖYLEMESt Sııdeıt dılikal 300 METRE KALİBRESİZ YÜK ZİNCİRİ SATIN ALINACAKTIR Şarmamesi, bedelsiz olarak aşağıdaki adreslerden alınabilır. 1 KARABUk'TE: Demir \e Çelik Fabrikaları Mue«esesi Tedarik ve Ikmâl Mudurluğumuz. 2 İSTANBUL'DA Sirkecı. Yahkoşku Cad. \ahkosku Han Kar 45'teki Mümessılliğimız. 3 <\NK"ıRA"DA: Dışkapı, Çankın CaddeM NÜ: 5 7 'dekı Genel Mudurluğumüz. ISTEKLI'lerin şartnamemiz esaslarına gore hazırlavacakları kapalı teklıf mektuplarını. geçiei teminatlamla birlikıe en gec 8 $ubaı 1984 Çar<.arcıha gunu »aal: 14 00'e kadar karabük'ıe Mue^esemız Haberlebme ve •'ırsıv Mudurluğu'nde bulundjrmakın ılan olunur REFİK DURBAŞ BİR UMUTTAN BİR SEVİNÇTEN Toplu Şiırler • KL!j TLF^Nl • HÜCREMDE AV1Ş1ĞI • ÇIRAK ARAMVOR (1979 YEDİTEPE ŞİİR ARMAĞASI) • İKINCI BASK1 • ÇAYl.AR Ş1RKETTEN • NERF> E UÇAR GÖkYUZU (1983 BEHÇF.T \ECATİGİL ŞİİR ÖDÜLÜ) CAN YAYINLARI VAKINÜA Çlkl'ıOR BaMn 10411