22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet Kamu kesiminde, aynı işi yapan bilgi işlem personelinin arasında önem// kadro ve sınıf ayrımlan var. Mühendis ünvanı olanlar işe 8. dereceden başlayıp, yan ödeme ve özel hizmet tazminatı alıyor. CENGİZ TURHAN Turkiye'de bilgisayar alanında yetişkin insangucü sayısı yetersizken, özellikle kamu kuruluşlan yeni eleman bulmakta ve çalışan elemanlarını koruyabilmekte buyuk guçlük çekiyor. Bilgisayar alanında çalışan teknik ve idari personelin büyük bölümu kamu kesiminde ücretlerin özel kesimden düşuk olması, kamu kuruluşlan arasında bile var olan ücreı eşitsizliği, "fazla mesai" sorunları yüzunden kamu kesiminden uzaklaşıyor. Son yıllarda bilgisayara onemli yatırımlar yapan, Türkiye'deki büyuk bilgisayar sisıemlerinin yuzde 56'sına sahip olan kamu sek Sahibı. tumhumel Maıbaacılık \e Gazeıecilık Turk Anonım Şirketı adına Teınsılaler: ANKARA: Yalçın Doğan. IZMIR: HikımH (,>linka)a. ADANA Nadir Nadi, • Genel Vaşın Mudurıı Hasan Cemal. Muessese Mudurıı: Mehmrl Mercan, • Servıs Şeflerı: Isıanbul Haberlerı Selahallin Göler. [>ı> Kmine L>aklıgil. >azı l>Ierı Muduru Oka> Gonensin. • >a?ı Işleri Mudur Haberler: Krgıın Balcı, Ekonomı: Osman (Jlagay. Kulıur A\dın Kmfç, MaYardımcısı: \hmel korulsan. Haber Merkezı Muduru \sılçın Ba\er, Sayla gazin \ak,ın Pekşen, Spor Danışmanı Abdulkadir Yucelman, Du/ehme Refik Dıırbaş, Araştırma: Şahin Alpa>. Duzeni Yoneımenr \\i Acar. TAKVIM 18 Ocak 1984 Imsak: 6.48 Guneş: 8.18 Oğle: 13 19 Ikindı: 15.47 Burolor. • Aııkar»: KonurSokak No. 24/4 Yenışehır. Tel: 175825175866. Idare 183335, • İzmir: Halıt Zıya Bulvarı No. 65/3, Tel: 254709131230 • Adana: Atalurk Caddesı. T.H.K. Işhanı Kat 2/13, Tel 1455019731 • Basan ve Yayan: Cumhuriytl Maıbaacılık ve Gazetecılık T.A.Ş. Turk Ocağı Cad. 39/41. Cağaloğlu, Ist PK. 246lsl. Tel: 5209703 Telex: 22246 Akşam: 18.10 Yatsı: 19.34 Devlet bilgisayara kadro uydııramadı BİLGİSAYARCI NEDEN KAMUDAN KAÇIYOR? Genel idari hizmeîler sınıfındakiler işe 9. dereceden başlıyor, dahadüşükyan ödeme alabiliyor. Özel sektördeki ücretler vefazla mesailer kamu kesimindeki bilgisayarcı için reddedilemez hale geliyor. buyuklu kuçüklü bilgisayar sıstemlerinin yüzde 30'a yakın bolumu, kamu sektörü tarafından kullanılıyor. Özel sektorde, orta ve küçuk boy bilgisayarlar daha yaygınken, iş hacrmlerinin büyüklüğü nedeniyle, kamu kuruluşlarında daha çok, değerleri 100 bin doların üzerinde buyuk boy bilgisayarlar kullanılıyor. Büyük boy bilgisayarlar içinde kamu kuruluşlarının payı yüzde 56'yı buluyor. Ancak, kamu kuruluşlan, bilgisayar alanına yaptıkları bu yatırımı "fa>da"ya dönuşturmekte buyuk güçluk çekiyor. 657 sayılı devlet personel yasası çerçevesinde belirlenen kadrolara göre bilgi işlem personelı hangi kademede çalışırsa çalışsın iki genel sınıfa ayrılıyor. "Mühendis" sıfatı taşıyan bilgi işlem personeli "teknik hizmetler sınıfı"nda yer alıyor. Yan ödemeden, ozel hizmet tazminatından yararlanıyor, işe 8. dereceden başlıyor. Mühendis ünvanı olmayan bilgi işlem elemanları ise "genel idari hizmetler sınıfı"ndan sayılıyor. Ancak kadro olursa ve diğer gruptan az olmak koşuluyla, yan ödeme alabiliyor ve işe 9. dereceden başlıyor. Bu uygulama, aynı universite oğrenimini goren, bilgi işlem merkezinde aynı işi yapan, ancak mezun oldukları okullardan, birinin "matematik mühendisi", diğerinin "malematikçi" sıfatını almış olmaları nedeniyle hep farklı ucret alacak olan iki bilgi işlem elemanının varlığına yolaçıyor. Sorun bazen de kurum içinde verilen unvanlardan kaynaklanıyor. Makineye \eri girişi yapan elemanlar "operatör" sıfatı aldıklannda teknik hizmetler sınıfından sayıldıkları halde, "delgi memuru" olarak nitelendiklerinde genel hizmetler sınıfıric dahil oluyor. Çoğunlukla 8 saatlik işgunü nun ötesine geçen bir çalışmay gerektiren bilgi işlem, "fazia me sai" konusunu da onemli haU getiriyor. Özel kesimle olan ucret farkları mesailere de yansıyor. Özel kesimde gittikçe genişleyen tazla mesai odemelerinır, toplam tutannın yukseklıği de bu kesime eleman akışını kaçınılmaz hale getiriyor. Maddi koşullardaki olumsuzluklar, kamu kuruluşlarını elemanlar için bir eğitim alanı haline getiriyor. Maddi olanaksızlıklara; çalışılan kurumda yeterli "harekel alanı" bulamamak, kurumların yoneticileri tarafından "anlaşılamamak" da eklenince, kendıni yetiştiren, genellikle bir ozel kuruluşa geçmeyi tercih ediyor. UZMANLAR "ANADOLU MEDENIYETLERI SERGISF?NI TARTI^TI r törü sonuçta bu araçlardan beklenenin çok altında verim alıyor. Yarın Ankara'da başlayacak olan, 1. Turkiye Bilgisayar Kongresi'nde, gelişen bilgisayar teknolojisinin Turkiye üzerine etkileri tartışılacak. Kongre'de bilgisayar eğitimi, teknik ınsan gücü geliştirilmesi ve istihdamı konulanna da yer verilecek. Gerek kamu kuruluşlannda bilgisayar kullanımının teşvik edilmesi, gerekse bilgisayar pazarlayan firmaların çabalarıyla Turkiye'de kamu sektörunde bilgisayar kullanımı her geçen gün yaygınlaşıyor. Turkiye Bilgisayar Kongresi'ni düzenleyen Bilgisayar Dergisi'nin bir arastırmasınagöre, Turkiye'de kurulu Yahşu Demirel^yurttaşlıktun çıkarılma kararının iptali için dava açtı ANKARA, (Cumhuriyet Burosu) Yahya Demirel, Ulusu hükümetınce alınan hakkındaki yurttaşhktan çıkarılma işleminin iptali için Danıştay'a başvurdu. Hakkında ikisi kesinleşmiş, biri karar aşamasında olan uç ayrı dava nedeniyle yurt dışına kaçan ve Isviçre'nin Cenevre kentinde yaşayan Yahya Demirel, avukatı Onder Aktos'un aracılığıyla yaptığı başvuruda mobilya yolsuzluğu nedeniyle açılan davaların 197475 yıllan arasındaki ihracat işlemlerıni krpsadığını, bu olayların yurttaşlıktan çıkarma kararına esas olan 2383 sayılı yasadaki, "Devletin iktisadi ve mali güvenliğini bozucu" tanımı içine girmediğini ileri sürdü. Dilekçede bu kararın, bir ceza niteliğinde olduğu, ceza yasasının ikinci maddesine gore kimsenin olay tarihinden sonra çıkan bir yasa gereğince cezalandınlamayacağı belirtildi. 1974 yılındaki olayın, 1981 yılında çıkarılan yasa ile ceza konusu olduğu kaydedilen dilekçede bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının iptali istendi. Daha önce, "yurda dön" çağrısı yapılan ve yurda dönmediği anlaşılan Yahya Demirel, Ulusu hükumetinin aldığı bir kararla \urttaşlıktan çıkarılmıştı. Yahya Demirel'in bu kararın kaldırılması için daha once başvuruda bulunduğu ve istemine yanıt verilmesi üzerine bu davayı açtığı oğrenildi. Anadolu Ajansı Genel Müdürlüğü'ne Hüsamettin Çelebi getiriliyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anadolu Ajansı Genel Müdürlüğu'ne gazeteci Hüsamettin Çelebi getiriliyor. Çelebi, 24 ocak salı günü Genel Mudürlük görevine başlayacak. Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu'nun dün yaptığı toplantıda boş bulunan Yönetim Kurulu uyeliğine Hüsamettin Çelebi seçildi. Devlet Bakanı Mesut Yılmaz, Meclis'te sorumuzu yanıtlerken, 12 Eylül 1980'den sonra Anadolu Ajansı Genel Müdürlüğu'ne getirilen emekli Tuğgeneral Cevdet Tanyel'ın 23 ocak 1984'te sözleşme süresinin tamamlanacağını, 24 ocaktan itibaren Hüsamettin Çelebi'nin Genel Müdür olarak göreve başlayacağını açıkladı. EMEĞİ GEÇENLER BİRARADA 2 milyon 300 bin kişinin gezdigi sergiye emeği geçen uzmanlar (soldan sağa) Nuşin Asgari, Feril Edgü, arkadaşımız Şenay Kalkan, Nurhan Atasoy \e Nazan Tapan Olçer sergi bitiminde bir araya gelip tartıştılar. Sevap hanesine yazılanlar günah hanesine yazılanlardan çok fazla Kültıir Servisi Avrupa Konseyi 18. Sanat Sergisi. geçtiğimiz yıl 22 mayıs günü "Anadolu Medeniyetleri" başlığı altında Istanbul'da 7 ayrı müzede açıldı. Sergide, gunümüze kadar Anadolu'da yaşamış uygarlıklara ilişkin toplam 12 bin yapıt yer aldı. Avrupa Konseyi'nin her beş yılda bir değişik ülkelerde düzenlediği sanat sergilerinin on sekizincisi olan "Anadolu Medeniyetleri" sergisinin gerçekleştirilmesi için uzmanlardan oluşanbirkomite kuruldu ve komitenin başkanlığına îstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü profesörlerinden Nurhan Atasoy getirildi. dik? Bu bilinmiyordu. Bunu çok iyi yapacak uzmanların, kişilerin bulunduğunu 'Anadolu Medeniyetleri Sergisi' bize gösterdi. Öte yandan, bu sergi halkın bu tür kültür olaylanna ne kadar susamış olduğunu gösterdi. Sergiyi Anadolu'dan gelenler de, zamanlarını salt konken masalarında geçirdiklerini sandığımız kadınlar da gezdi. Böylece, haJka iyi şeyler verilir, duyurulursa halkın bunu benimseyeceği kanıtlandı. Bunun bir başka kanıtı da Kitap Fuan'ydı. Ama beni en çok üzen televizyonun ilgisizliğiydi. Bence TV her gun sergiye bir vesileyle yer vermeliydi. En azından program aralarında manzara resmi yerine Anadolu Medeniyetleri'nden örnekler verilebilirdi. dan olmadı. Izlediğim kadarıyla da hiç tanıtım yapılmadı. Belki de yanıltyorumdur. Yurt içindeki tanıtımsa salt broşürler, afişler ve kataloglarla sınırhydı. Ben konuyu öğrendiğimde şunu söyledim: Bu, dunyada bugüne kadar gerçekleştirilmiş en büyuk sergidir. Buna Türk'lerden başka kimse de cesaret edemez. Tanıtım bütçesi için görüşmelerimiz surerken, Kültür Bakanlığı'yla Turizm Bakanlığı birleşti. Bir yazımda iğneli b dille eleştirmiştim, ama bu olay sergi için bir avantaj olabiiirdi. Çünku iki bakanlık birleşince bütçe de büyüyecekti. Bundan ne kadar yararlanıldı bilemiyorum. Ben iki bakanlığın butçesinin bu iş için kullanılmasının yanısıra işi biraz da Don Kişot'ça daha ileri götürerek Türkiye'nin tanıtımı için aynlan tüm bütçenin sergiye kullanılmasını önerdim. Fakat sanıyorum ki, ilgililer bu önerime güldüler. Bu konuda hiçbir şey gerçekleşmedi. Murhan Atasoy: Beni en çok Sevaplar agır basıyor üzen, televizyonun ilgisizliğiydi. NAZAN TAPAN ÖLÇER: Büyük bir seBence, televizyon her sergiye bir ferberlik oldu. Çok geniş halkalar halinde, vesileyle yer vermeliydi. hemen herkes sergi için seferber oldu. MesGörduğu büyük ilgi karşısında süresı ıkı ay daha uzatılan ve geçtiğimiz günlerde sona eren; bu süre içinde 2 milyon 300 bin kişinin gezdiği "Anadolu Medeniyetleri" sergisinin ardından bir değerlendirme yapmayı gerekli gördük. Bu amaçla da serginin gerek hazırlanışında, gerek açık kaldığı sürece büyük emekleri geçen dört uzman kişiyi bir araya getirdik. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Profesörü ve Sergi Düzenleme Komitesi Başkanı Nurhan Atasoy, Türk İslam Eserleri Müzesi (İbrahim Paşa Sarayı) Müdiresi Nazan Tapan Ölçer, Arkeoloji Müzesi Müdiresi Nuşin Asgari ve Sergi editörü, yazar Ferit Edgü, konuyla ilgili sorulanmızı yanıtlayarak, ülkemizin düzenlediği bu büyük kültür olayını ve bu olaydan çıkarıbüecek sonuçları çeşitli yönleriyle değerlendirdiler. Öncelikle "Anadolu Medeniyetleri" sergisini düzenleyenler olarak geriye dönüp bakarsanız neler söylemek istersiniz? Çevre halkı kanalizasyona sevinemedi ü. SYNT. 1OXM ULs }l»«J«t tit. 26JS/83 KOHU. *r> urihll 1LUI : a) 14.11.1963 b) U leğin içindeki kişiler bile kendilerinde ne kadar güç olduğunu, ne tür bir bilgi birikimine sahip olduklarını bu sergi bittikten sonra anladıkar. Bunun dışında bellı tabulan yıktt bu sergi. Bizde genellikle bir eser yalnız kendi muzesindesergilenir, bulunduğu müzeden pek çıkarılmaz. Ama biz bu sergi için Anadolu'nun hemen hemen bütün müzelerinden eser aldık ve İstanbul'a getirdik. Bir iki istisna dışında bizde böyle bir sergi geleneği yok. Bu sergi bir yerden bir yere eser taşımrsa, kınlır, yıpranır önyargısını da yıktı. Yani geriye dönup baktığımızda serginin sevap hanesine yazılanlar, günâh hanesine yazılanlardan birkaç misli daha fazla. Ferit Edgü: 3u sergi, Türk sanatının kendine özgü bir nitelik taşıyan bir sentez sanatı olduğunu ortaya koydu. Böylece içerde ve dışarda uzmanlarca bilinen, ama kamuoyuna mal olmayan bir gerçek gün ışığına çıktı. Gerçekleşseydi ne olurdu? Neler sağlanabilirdi? O zamanlar bunun bir kamu vardı. Bu sergi bilindiği gibi Avrupa Konseyi'nin bir sergisiydi. Yani onlar önermiş, bizler hazırlamıştık. Avrupa Konseyi'yle son derece nazik ilişkilerde olduğumuz bir dönemde bundan yararlanabilirdik. Sergi bizim için son derece olumlu sonuçlar doğurabilirdi. Ama yararlandığımız kanısında değilim. Batı'daki tanıtım diyebilirim ki bize rağmen olmuştur. Katalogların, broşürlerin, afışlerin yani sıra, televiz>'on prograrnlan, video bantları hazırlanabilirdi. Üstelik yabana TV'ler bunları para karşıhğında göstermek istiyorlardı. Ama biz tanıtım konusunu bilmiyoruz. Buna rağmen, yani hiçbir tanıtım yapmamamıza rağmen, yurt dışında hemen bütün gazetelerde sergi hakkında yazılar çıktı. Üstelik bu yazıları yazanların bazıları da Turkiye hakkında önyargılı yazarlardı. Sergi onların bu önyargılarını da kırdı. Bazı küçük eleştiriler (örneğin, Ermeni ve Bizans eserlerine yeterince yer vermediğimiz yolun daki eleştiriler) de biz Türkleri, Osmanlıları bilmemelerinden kaynaklanıyordu. Osmanlıların bir ümmet toplumu olduğunu bilmedikleri için Ermeni, Türk, Rum Sanatı, sanatçıları diye bir ayrımın olmadığını bilmiyorlardı. Ama bu tür eleştiriler çok azdı. Önyargılanndan kurtulup, buyuk bir memnunluk ve hayretle karışık hayranlıkla dönenler daha fazlaydı. Bizim milyonlarca lira harcayarak yapamayacağımızı Anadolu Medeniyetleri Sergisi böylece yaptı. Bu sergi bir başka gerçeği daha gösterdi ki (bizlere) bu tur işler bürokrasiyle yürumez. Bunlann otonom, bağımsız kuruluşlar tarafından yürütülmesi gerekir. Bu kurumlara güvenilir, bütun yetkiler devredilir, ondan sonra da karışılmaz. t a . M t » b * n v«r*xa olduğu nuz cUlajt\«rJ.t i a t a n t u l îâu v* KSUMl i f t t a y a n I a a r a a l Gan^l ktidurlu^üa* i u c « l e t i l i u ş ü l u p , * l i i i * n 11 g i ( b ) C*VBDİ rica •uarln. IVuşin Asgari: Bu sergi, Anadolu Medeniyetleri kavramım yerleştirdi. Anadolu'daki çeşitli zamanlara ait eserleri kitleye mal ettik. NUŞİN ASGARİ: Bu sergi belli kriterler oluşturdu. Anadolu Medeniyetleri kavramım yerleştirdi. Anadolu'daki çeşitli zamanlara, medeniyetlere ait eserleri, salt uzmanlarca bilinen eserleri kronolojik sırasıyla bir araya getirerek kitleye mal ettik. Bence bu sergi insanların memleket kultürü içindeki kültürel kişiliklerini bulmaları için bir başlangıç oluşturdu. RESMİ YAZI Vilayetin resmi yazısı: "Tamirat yapılıp yolun trafiğe açıldığı anlaşılmıştır. Bilgilerinizi rica ederim." Televizyonun ilgisizligi NURHAN ATASOY: Sergi bittikten sonra geri dönup baktığımızda büyük bir zamanı yiyip bitirdiğini gördük. Konuşmama baştan şikâyetle gdrdim, ama olumlu yönler daha çok. Bu sergi bizlere neleri yapabileceğimizi gösterdi. Bizde genellikle işleri bir kişi yürütür. Oysa bu sergiyi bir ekip hazırladı. lülinin "trafiğe açıldı" dediği yol batakhktan beter İstanbul'u Avcılar'a bağlayan yolun çilesi bir buçuk yıl önce kanalizasyon çalışmaları ile başladı. İSKİ işini bitirdi, kanalizasyon borularını döşedi ve yolu olduğu gibi bıraktı. Semt sakinlerinin şikâyetleri Vali Yardımcısının resmi yazısı ile noktalandı: "Tamirat yapılıp, yol trafiğe açılmıştır." Yola bir buçuk yıldır girilemediği için, apartmanların alt katları boşalmış, çöp kamyonu giremediği için çöpler kapı önlerinde birikmiş durumda. REHA OZ İstanbuPun gobeği sayılır sayılmasına ya... İstanbul'un hem gobeği, hem de İstanbul'a ırak mı ırak.. Sekizdokuz katlı, modern görunumlü apartmanlarına bakarsanız, göbeğinde... Hemen yanıbaşında uzanıveren Londra Asfaltı'ndan vızır vızır geçen araçlara bakarsanız.. Ama bir de sağgözunüzü yumup İstanbul'un bu çağdaş (!) gorunumune, şöyle bir yarım dondunuz mu.. Bilmem nerenin bilmem ne köyündeki yollar hak getire. Burası bir yol. istanbul'un Avcılar'ına Küçükçekmece'yi bağlayan üstelik.. Ama bu yol, başka bir yol.. Nasıl mı? Şoyle: İstanbul Valiliği'ne bakarsanız, düpeduz "trafiğe açık bir yol" işte. Hem de neredeyse iki aydır.. Semt sakinlerine bakarsanız. birbucuk yıldır "analarından erndikkri sutü burunlanndan getiren" bir yol burası. Londra AsfaitTnın hemen yanıbaşında uzanan Denizkoskler Mahallesi. I.E.T.T. kampı önünden geçen ve !s;anbul'u Avcılar'a bağlayan yolun.ıkı yuz elli metrelik bolumu, bu sözünu ettiğimız yol. Ve bütun "sorun", ISKI'nin burada yaklaşık bırbuçuk yıl once kanalizasyon çalışnıasına ^irişmesiyle başlamakta. Bu çalışmanın geçtiğimız ağustos aymda bitirilmesine karşın, yine de sürup gitmekte. Semt sakinlerinin renkli fotoğraflarla MGK Genel Sekreterliğine bile başvurmalarına karşın üstelik. Belediye lSKİ'ye atmış.. İSKİ Belediye'ye. Bu işle ueraşan semt sakinleri "şamar oglanına" donmüşler. Kuçukçekmece Belediye Şube Muduru Sabri Özarslan ÇOCLKLAR ŞİKÂYETÇİ DEĞİL Lağım sularıvla >umuşamış dizboyu çamuru umursamayanlar yalnızca çocuklar. Araç giremiyormuş. insanlar yiirüyemiyoriarmış, ne gam!.. Çekiyoriar lastik çizmeleri, dalıyoriar aralarına.. Oyna babam oyna.. Ne hastalık korkusu, ne kirlenme.. Umarlarında mı.. (Fotoğraf: ESDER ERKEK) rumlarının giderilebilmesi için konu üzerinde titizlikle durmaktadır.." lunde titizlikle durulan" konu, İSKİ'yi etkilememiş. İstanbul Vali Yardımcısı M.fhsan Yalçın imzasıyla 16.12.1983 gün ve 2608/83 sayılı şöyle bir yazı gelmiş: "Yaliliğimize hitaben vermiş olduğunuz dilekçeniz İSKİ Genel Müdurluğüne inceleltirilmiş olup, alınan cevabi yazıdan, Avcılar Denizkoskler Mahallesi İ.E.T.T. Kampı önünde bulunan yolda kanalizasyon çalışmalarının tamamlanmış olduğu, tamiratın da yapılarak yolun trafiğe açıldığı anlaşılmıştır." Ne yapsınlar şimdi semt sakinleri?.. Bir şey yapamamışlar tabii.. Geçip geçip karşısına, seyretmişler yolu. Yarım metreyi aşan ve her basışınızda dizlerinize kadar gömulduğunüz çamurları.. Umarsızlıktan yola uzanmış ve sekizdokuz katlı apartmanların lağımlannı kusan lastik hortumları... Birbucuk yıldır yola girilemediği için boşalan, hemen tum apartmanların alt katlarını, tavanına değin lağım suvu dolu bodrum katlarını.. Çop kamyonu giremediği için kapı onlerinde alabildiğine biriken ve zaman zaman dunyanın parasına adam tutup attırdıkları çöplen. A m a gelin gorun ki. bu "üs Dünyada gerçekleştirilmiş IMazan Tapan Ölçer: Büyük en büyük sergi FERİT EDGÜ: Bence bunun nedeni Türk bir seferberlik oldu. Mesleğin sanatının bugüne kadar İslam sanatı içinde içindeki kişiler bile kendilerinde görulmesi ve özgün nitelığinin es geçilmesi. ne kadar güç olduğunu, ne tür bir Bu sergi Türk sanatının kendine ozgü bir nibilgi birikimine sahip oldukları teliği olan bir sentez sanatı olduğunu ortanı bu sergi bittikten sonra ya koydu. Böylece içerde ve dışarda uzmanlarca bilinen, ama kamuoyuna mal olmayan anladılar. bir gerçek günışığına çıktı. Serginin değer Pek fazla yerleşmemış olan ekip çalışmasını gerçekleştirdik biz bu sergide. Bu çalışma sırasında da kendi potansiyelimizin farkına vardık. Sergiyi gezen yabancılar bana sık sık, "Her şeyi Türkler mi yaptı?" diye sordular. Müzelerimizdeki onca değerli eserleri biraraya getirip bir sergi gerçekleştirebilir miy lendirmesinegelince... Ben 1981'deolaya dahil oldum. Konunun yurt içi ve yurt dışı tanıtımını üstlenecektim, ama bu tumüyle gerçekleşmedi. Turkiye için yeni bir olay olduğu için yapmak istediklerimi ilgililere anlattığımda sanırım bir abartma olarak görüldü. Yurt dışındaki tanıtım bizim kanalımız SÜRECEK 18.11.1983 gun ve 2314 sayılı yazısında; "İSKİ ile Belediyemiz arasında yapılan 19.8.1982 tarihli protokolun 10. maddesinin (b) bendinden, açılan (ranşelerin kapatılması ve beledive normlanna gore onanlması İSKİ tarafından yapılır denmekledir.." demiş ve ardından eklemiş "Gereği hususunun yapılması İSKİ Genel Müdürlüğu'ne bildirilmiş olup Şube Müdurlüğümüz vatandaşlarımızın mağduriyet du Müfettişler "hayati tehlike" olan işyerlerine 6 ay süre verecek Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mustafa Kalemli'nin imzası ile yayınlanan genelgede "hayati tehlike" içeren eksikliklerde müfettişlere tanınan işyerlerinin kısmen veya tamamen kapatılması yetkisi kısıtlamyor. İstanbul Haber Servisi İş yerlerinin işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından teftişini düzenleyen genelge işlerlik kazanamadan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nca yeni Bakanın ilk uygulamalarından biri olarak değiştirildi. Yasada ve yasa hükmüne bağlı olarak genelgede yer alan, işçiler için "hayati tehlike" içeren eksikliklerde, müfettişlere tanınan iş yerlerinin kısmen veya tamamen kapanlması yetkisi kısıtlanıyor. Neyin amaçlandığı her zaman tartışılacak ve yasada yeri olmayan "yakın bir tehlike göstermeyen eksiklikler" kavramı getirilerek, bu durumlarda iş yeri ya da "hayati tehlike" içeren uretim bolümünün kapatılması yerine, müfettişlerin işverene eksikliğin giderilmesi için 6 aya kadar süre verebilmeleri öngöruldü. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişlerinin denetimlerine işlerlik kazandıracak genelge uzun bir gecikmeden sonra 6 ekim 1983 tarihi ile yürurlüğe girmişti. 11 sayılı genelge bir bütün olarak, işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından iş yerlerinde saptanan eksikliklerde, "hayati tehlike" bulunması halinde, Iş Yasasının 75/A maddesinin uygulanmasını, iş yerinin bütunü ya da ilgili bolumunün kapatılmasını ongorüyordu. Hayati tehfike taşımayan eksiklikler için ise yasanın ilgili ceza maddeleri işletiliyor, noksanlar tamamlanıncaya kadar denetımler sürdürülüyordu. Ancak yasa ve tuzukteki denetımlerı düzenleyen 11 sayılı genelgenin yürurlüğe giriş tarihi 1 kasım olarak saptanmışken, Bakanlıkça sonuçları bakımından hiç uygulamaya sokulmadı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mustafa Kaleli imzası ile geçtiğimiz hafta teftiş grup başkanlıklanna ulaşan 3 sayılı yeni genelge ise biçim olarak 11 sayılı genelgeyi ortadan kaldırmıyor, 11 sayılı genelgenin uygulamasına açıklak getiriyor. Ancak özde ne yasada ve ne de tüzük. eski genelgede yeri olmayan, yorumunda müfettişleri zor durumda bırakacak yeni bir kav ram getiriyor. Yeni kav ram "yakın bir tehlike gostermeyen eksikiikler" için müfettişler işverenlere, eksikliklerin giderilmesi konusunda 6 aya kadar sure verecekler. Bakanlıgın yeni genelgesi, 11 sayılı genelgeye göre daha önce yapılnıış ancak henüz uygulamaya konulmamış teftişler için de, aynı olçu getiriliyor. Raporlann işlem görmeden önce "yakın bir tehlike göstermeyen eksiklikler" açısından incelenmesi ve uygun görülürse mehil verilmesi öngöruluyor. Böylece işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından işçiler için "hayati tehlike" içeren eksiklikler kavramı bir yana atılarak, "hayati tehlike" olsa da, bu "yakın bir tehlike göstermeyen eksiklik " olarak değerlendirilerek, iş yerinde üretim aynı koşullarda surdurülebiiecek. "Yakın bir tehlike" kavramı özellikl meslek hastalıklarına yol açaı. eksikliklerde, müfettişleri karar verebilmede çok güç durumda bırakacak. Ayrıca "yakın bir tehlike" görülmeyerek, üretimin surdurulmesine karar verilmiş bir iş yerinde doğacak iş kazası ve meslek hastalıklanndan kimin sorumlu olacağı sorunu ortaya çıkacak. Bu kez "işveren kadar, eksiği görmüş, ancak üretimin devamına karar vermiş müfettiş de sonıntlu olmayacak mı?" tartışması çıkacak. Tazminat davaları açısından mufettişin kusuru, sorumluluğu, dolayısıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın sorumluluğu gündeme gelecek. TEKELLER KA LK1YOR.'..
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear