02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/8 25 EYLÜL 1983 Nadir Nadi SİRMEN Viyana'daki Tiirk ve yabancı öğrencilerin durumu nasıldı? NADİR NADİ Türk öğrencilerin sayısı 1520 kadardı. Ben Almancamı ilerletmek için elden geldiğince, Avusturyalılar ile bir arada olmaya çaba gösterirdim. Tabii arada sırada, görüşürdük. Bunlann bir bölümü ormancıuk, hukuk ve vs. okuyorlardı. Bu arada dışardan gelenler de vardı. Mesela Yavuz Abadan ile Cemil Sait Barlas vardı. Onlar Heilderberg'de okurlardı. Eh Heilderberg Viyana'ya oranla daha sönuk olduğu için tatillerini geçirmeye Viyana'ya gelirlerdi. Onlarla da bir kaç kez görüştüm. Avustur>'alı öğrencilere gelince: Hali vakti yerinde olanlar dersleriyle uğraşırlardı. Ama doğrusu öğrencilerin büyük bir bölümü çok yoksuldular. Gerçekten bunlann durumu çok hazindi. Avusturya'nın içinde bulunduğu ekonomik kriz bunlann her hallerinden belli olurdu. ÖğIen yemeklerini genellikle alkolsüz bir içki ile, bir nevi simit olan, bir bretzen ile geçiştirirlerdi. Kılık kıyafetleri de yoksulluklannı yansıtmaktaydı. Ekseriya golf pantaJon giyerlerdi. Yoksul öğrenciler ikiye ayrılmışlardı. Sosyal Demokjatlar ve Nasyonal SosyalistlerYahudiler doğallıkla Sosyal Demokrattılar. Nasyonal Sosyalistler ise daha kalabalıktı. Bunlar arasında çoğu zaman kavgalar çikardı Üniversitede. Avustarya'da da, öbür ülkelerde olduğu gibi, Üniversite'ye polisin girmesi, yüzyıllardan ben yasaktı. Bu kavgalar sırasında silah kullanılmazdı. Daha çok yumruk yumruğa kavga ederler ve itişip kakışırlardı. Genellikle Nasyonal Sosyalistler SosyalDemokratları döver ve zemin kat peneresinden dışanya atarlardı. Bu çatışmalar o hale geldi ki, 1933'de Üniversite sık sık kaparur oldu. Artık Avusturya'da öğrenime devam etmek olanağı kalmamıştı. Ben de o yıl İsviçre'ye geçip, öğrenimimi Lozan Üniversitesi'nde tamamladım. BATI CEPHESİNDE YENİ BİR ŞEY YOK SİRMEN Bu gösteriler Üniversite'nin dışında da olur muydu? NADİR NADİ Ooo tabii.. Olaylar yavaş yavaş genişliyordu. ilk büyük olay aklımda kaldığına göre, meşhur yazar Erich Maria Remarque'ın "Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok" romanından yapılma bir film dolayısıyla çıkmıştı. Bu film, benim oturduğum Graben'e yakın bir yerde oynuyordu. Eve gider ken baktım ki bir yandan coplu polisler koşuşturuyor, öbür yanda genç bir kalabalık kaçıyor. "Ne oluyor? Ne var?" diye sordum. Meğer yeni başlayan Nazi hareketinin gençleri böyle savaş aleyhtarı fılmler gösterilmesine karşı imişler, onu engellemeye çalışıyorlarmış. Amaçlan da, Alman gençliğinin (Avusturya yı da onun içinde kabul ediyorlar) savaştan soğumasını önlemekmiş. Bu arada sinemanın camını çerçevesini indirmişler, polis gelince de kaçmışlar. O fılmi daha sonra gösterdiler mi, göstermediler mi bilmiyorum. Bu ilk gördüğüm olay oldu. Sonra, dediğim gibi, zamanla genişledi olaylar ve Nazi hareketi. Son zamanlarda, yani benim Viyana'dan ayrılmadan önce son zamanlanmda, bu Naziler işi iyice azıttılar. Birden sokaklardan binlerce balona bağlı gamalı haçlı Nazi bayrağı sallıyorlardı. Polis çılgına dönuyor, hiç bir şey yapamıyordu. Balonlar yiikseliyordu. Polis ateş edemiyor... Haydi, balonları, indirmek için uçaklar havalandırıyorlardı. Bu arada, Nasyonal Sosyalistler ile ilgili bir anım da var. Nasıl olmuş bilmiyorum benim Cumhuriyet muhabiri olduğumu öğrenmişler. Bana gelip dert yanarlardı. Projelerinden söz ederlerdi. Ben onlara kahvede randevu verirdim. Toplu olarak gelmiyorlardı. Bunlar yoksul çocuklardı. Onlara bir şeyier ikram etmek ısterdim katiyen kabul etmezlerdi. Mutlaka içtikleri kahvenin parasını kendileri verirlerdi. SİRMEN Peki efendim. Bir sorum var. Yalnız bu sorunun açıklıkla anlaşılabilmesi için okurlarımız tarafından izin verirseniz, 23 teşriievvel (ekim) 1932 larihli yazınıza bir göz atalım: NAZİLER KABAK TADI VERDİLER Viyana 20 (hususi) "Burada artık sonbaharın son günlerini yaşıyoruz Viyana 'da her adım başında gorülen kahveler, yaz akşamları için kapılarının önune sıraladıklan masaları ve iskemleleri yavaş yavaş kaldırıyoriar. Palto ile sokağa çıkanlar gunden gune çoğalıyor. Dikkat ettim: Bu örtünme ihtiyaa, aksakallı ihtıyarlardan başlayarak, derece derece gençlere doğru sirayet etmektedir. Yalnız kadınlar kahramanca mucadele ediyorlar. Aylarca esareti altında kalacaklan kalın, kapalı anlatıyor BİR YAZARIN ÎLK GAZETECİLİK YILLARI MEHMED KEMAL POLtTIKA VE OTESI Gelip Gidiyoruz Cami avlusunda toplananlar saat yaklaştıkça çoğalıyor. Bakıyorum, üç aşağı, beş yukarı hepsi de aynı yaşlarda, aynı kuşaktan.. Kuşaklar, birbirlerine bağlı değilseler birbirlerinden yavaş yavaş kopuyor, belli. Gençler cok az, onlar da, dibini yoklarsan, hısım, akraba cocuklan... Otekiler birbirini tanıyan yaşlı başlı kişiler... Ölümü kanıksamış bir halleri var... Aileden kimseler ağlıyor... Son gözyaşları, ayrılmanın taze çırpmmaları... Kümelenmiş olanlar sigara içiyorlar, konuşuyorlar, ortak anılarını anlatıyorlar. Ölüm, sanki bir buluşma aracı gibi... Neden öyle oluyor. Böyle günler için sözleşmişler, randevu vermişter... Aynı yerden gelip, aynı yere gidecekler, kendilerini konuşur gibiler. Zaten birkaç yıl daha yaşadı; bir kaç yıl önce gidecekti. Kalbi yetmezlik göstediğınde, "Aman, kendine dikkat et!.." demiş de, sözünü dinletememiş... "İnsan bu yaşa geldi mi dikkatli olmalı." Daha bir alay mış mış... Kocalık, kocamışlık böyledir işte, adamın yakasını bırakmaz, çeker durur. Geneli bilinen, özeli bilinmeyen konuşmalar geçiyor... "Çok büyük bir öğretmendi. Kendi için hiç bir şey istemezdi. Kendini bu yurdun okumuş, yazmışlığına adamıştı." "Öyle, iki oğlu varmış, Amerika'da imiş, yıllar sonrası gelmişler, ha, öyle mi?" "Ne yapsın çocuklar çok eskiden gittiler." Eski arkadaşı anlatıyor: "1928de Edime Öğretmen Okulunda iken yeni yazı başladı. Bilmeyenlereyazıyı öğretiyoruz. Hem öğreniyor, hem öğretiyoruz. Birisi sormaz mı, 'Hocam rakı nasıl yazılır?' diye... Ne diyeceksın ilkin onu öğrenmekistiyor. Öğrettik." Belli bir Balkanlı göçmen çocuğu... İmparatorluğun parçalanmasındap. sonra, şuraya buraya serpilmiş olanlardan yurda dönenlerin çocuğu... Yiğit mi yiğitti... Tanıdığım sürece de hep yiğit çıkti... Öğretmen okulunu bitirişini şöyle anlatır: "... Öğretmen okulunun demirkapısı gürültülü biçimde ardımdan kapandığı zaman, elimde bavulumla kendimi sokağın ortasında korku ve yalnızlık içinde bulmuştum. O güne kadar okulun dört duvarı arasında yaşamış, bilinmiyen bir el yemeğimi, yatağımı, giyeceğimi sağlamış, söküklerım dikilmiş, harçlığım verilmişti. Kısacası ihtıyaclarımı düşündürücü endişeli bir durumla karşılaşmamıştım. Demir parmaklıklar dışındaki hayat hakkında en küçük bir bilgiye sahıp değıldim. Son kez okulun süslü taş duvarlanna baktıktan sonra istasyonun yolunu tuttum. Cebimde yolluğuma karşılık olarak verilmiş elli lira paranın yardımı ile fakat hamalından biletçisine vanncaya kadar aldatıla aldatıla görevimin başına gelebildim" Cumhuriyetin başından beri bu yurdun insanlan okutulursa mutlu olacağımız gibi bir düşunce vardır. Her öğretmen ve genç yönetici bu özlemi içinde sıcak sıcak duyar. Ancak Cumhuriyet altmışını geçmiş bir delikanlıdır ama. hâlâ yurdun insanlarını tüm okutamamıştır. Belkı bundan ötürü mutsuzuz. Her neyse!.. Yıllar sonra Köy Enstitüleri denemesi gelir. Var gücüyle bu uğurda çalışır. Bir ömür ve bir alay dostların ömrü bu uğurda harcanır gider... Kapatanlar, demek bu yurdun insanlarını okutmak istemiyorlarmış... Kimbilir öyle! Duvar mı öğrenecekler Enstitüde, bir yapının duvarını örerler ve öğrenirler... Şimdi ki gibi ders olarak öğrenmezler... Tuğlayı yığacaksın, öreceksin, sonra da yıkacaksın. Öyle değil... Belki de böyle olmasını istemedikleri için kapattıiar! İyi miydi, kötü müydü, Enstıtüler brttı, tükendi... Şimdi musalla taşları üstüne uzanmış, bu dünyadan kopup gidenlerle anılarını tazeliyoruz. Bir daha okuma yazma seferberlıği gönülden ıstenirse yöntemı de başka olacaktır. İş ki halkımız okumayı kendt istesın, başkasına muhtaç olmadan da okusun, ardı gelir.. Gelir mi? Nasıl bu dünyaya gelmeden önce bu bilinci bilmiyor idiysek, bu dünyada edinmişsek, bu dünyadan gider olunca da bu dünyada bırakıp gideceğiz Bir bilinçtir ki dolaşır durur. Şair, boşuna, "Elveda dünya, merhaba kâinat!.." demiyor. Gelip gelip gidiyoruz... Bu hafta içinde yitirdiğimiz bir değil iki dosttur. Şerif Tekben ile Murat Sarıca... Tanrı rahmet eylesin! "NazUerin Viyana sokaklannda gosterileri kabak tadı vermişti". Resimde Avusturya NazMerinin 1933 yıhnda beyaz gömleklerle Viyana'daki tarihi yüriıyüşü görülüyor. Nasyonal Sosyalistler Sosyal Demokratlar 1933\> gelindiğinde Naziler Viyanayı olurulmaz bir kente dönüştürmüşlerdi mantolara şimdiden sannmak herhalde çok kolay bir fedakarlık olmayacak. Maamafıh bunlann arasma kışlık giyeceklerini alabılmek için mali vaziyetleri henüz musait olmayanları da katmak lazım. Viyana'da dehşetli sefalet var. Bir zamanlar büttin Avrupa'nın gıptasını celbeden bu güzel ve cazip şehir bugün kimsesiz kalmış zavallı bir hasıaya benziyor. En mutantan en meşhur caddelerde, kucaklarında çocuklarıyla dilenen çtplak bacaklı kadınlar, sakat ihtiyarlar, perişan adamlar dolaşıyor. Yerlerden sigara artıklarını toplayan, zavallı tiryakiler hiç de az değil. Buna mukabil, hayat ta çok pahalı. Hatta gunden güne pahalılaşıyor. Başka memleketlerde kriz yüzünden birçok şeyler ucuzladığı halde, burada aksine olarak bazı fiyatlann artmaaz bulunuyor. Maamafıh gene 100.000 'den fazla Hitler tarafları yok değil. Bunlar ayın dokuzunda SaintGermain, Versaitles muahedelerinin yıldonümu münasebeti ile bir protesto miıingı yaptılar. Büyüklü küçüklü binlerce Hitlerci önlerinde mızıka, ellermde mahut putlu bayraklarla sokak sokak gezdiler. Asayiş iyi idare edildiği için gürültü çıkmadı. Fakat Hitlercilerin en ufak bir hadiseden bile isıifade ederek, fırka propagandası yapmaları, soğuk soğuk bağırmaları artık kabak tadı verdi, hatta sinırlere bile dokunmaya başladı. Mesela geçen gün, Viyana tüccarları hükümetin iktisadi siyasetine karşı bir nümayiş tertip etmişlerdi. Çiftçilerin himaye edildiği halde, ticaretin ihmal edilmesini protesto edeceklerdi. Bu numayişi haber alan Hitlerciler mi bir kanaat olarak Almanya'da artık Hitler korkusu kalmamıştır. Bu adam son intihabatta (seçimde) kati ekseriyeti kazanmış olaydı, Almanya'nın. hatta A vrupa 'nın başma birçok işler açabılecek idi. Fakat bugün, iktidar mevkiine gelemiyor. Gelecek intıhabaıta bu sefer kazandığı muvafakiyeti elde etmesine imkân kalmamıştır. NADİR NADİ SİRMEN Efendim. bu yazıya göz attıktan sonra sorumuza gelelim: Naziler gelip size göriişlerini ve projelerini anlatmışlar. Soylediklerinizden anlaşıldığına göre de, bu göruşmeler sırasında gayet dikkatli ve lerbiyeli davnını>oriarmış, gelgelelim siz yine de yazılarınızda Nazilere karşı bir tavır almışsınız. Yukandaki yazınız gerçi Hitler'in şaıtlatmak gereğini duymaları. O zamanlar Türkiye Avnıpa'da böylesine önem verilen bir ülkemiydi acaba? NADİR NADİ Tabii Atatürk Türkiyesi hem Batı'nın hem Doğu'nun çok önem verip saydığı bir ülkeydi. O sıralarda Viyana'daki tek Türk gazetecisi de ben olduğum için bana gelmiş olacaklar. SİRMEN Bu söyledikleriniz, 1930 yılı 29 ekiminde Viyana'daki Türk Bü.Yİıkelçiliğinde verilen Cumhuriyet Bayramı balosuyla ilgili olarak yazdıklarınızla da doğrulanıyor galiba. Başta Cumhurbaşkanı Miklaş olmak üzere bir cok bakan bu baloya gelmişlcr. ızninizle 8 teşrinisani (kasım) 1931'de yayınlanmış olan o yazıyı okuyup, o giinlere dönelim: re, fsveç, Rusya, Romanya, Bulgaristan, Yugoslavya Sefırleri... Türk davetli olarak burada bulunan mebuslanmızdan Fuat Bey (îstanbul), Ragıp Bey (Zonguldak) Osman Nizami Paşa, eski Sefirlerden Asım Bey, Türk tacirlerinden Nuri Asım Bey'in refıkası Hanımefendi ve kerimesi Mesrure Akif Hamm, Cumhuriyet namına da ben... Müsamereye saat ll'e doğru bir konserle başlandı. Tamnmış artistler keman, viyolonsel çaldılar ve teganni ettiler. (Şarkı söylediler). Bunlann arasında operanın meşhur sopranolarından Madam VanelAhsel ve Madam Adel Kern hakiki sanatlarıyla dinleyenleri teshir ettiler (büyülediler), dakikalarca alkışlandılar. Konserden sonra gece yemeği yenildi. Sonra da sabaha kadar dans. Çok şık tuvaletler vardı. Bilhassa Nebile Tahsin Rüştü ve suvarenin yegane genç Türk kızı olan Mesrure Nuri Akif hammefendiler zarif kıyafetler ile herkesin takdir nazarlanm celbediyorlardı. Türk hammlannı giyiniş itibarıyla pek beğenen Deyli Ekspres muhabiri bana:" Hanımlannız memlekette de bu kadar zarif midirler? diye sordu. O sırada önümüzden geçen ve kıyafetlerinden pek zevki selim sahibi olmadığı anlaşılan bir madamı gösterdim: Görüyorsunuz ki, incelik öğrenilmiyor, dedim, o yaradılıştadır. Saat sabahın dördüne geldiği halde davetliler bu kibar Türk muhilinden bir türlü aynlmak istemiyorlardı. (Hosel dö Prejnin 15 kişilik cazbandının çıkardığı ahenkle mütemadiyen dansediyorlardı. NADİR NADİ SİRMEN Bu baloda CumhurbsşkanıMiklaş üe de görmiip konuştunuz rau? NADİR NADİ Sayın Miklaş ile karşı karşıya gelip el sıkışmadık. Kendisi, yazıda da belirttiğim gibi, Cumhuriyet Bayramımızı kutlamaya gelmişti. Onu bulunduğum salondan içerde odada otunırken gördüm. Sayın Miklaş köylü kökenli, çok sevimli ve babacan bir adamdı. Kendisinin 11 çocuğu olduğu için, halk ona "futbol takımı şefi" derdi. Bu arada şunu da belirteyim: tlk defa böyle bir baloya gittiğim için abartmış olabilirim biraz. SİRMEN Bu baloyla ilgili olarak yazmadığınız olaylar da var mıydı? NADİR NADİ Evet vardı. O balonun sonlarına doğru herkes, bütün resmi davetliler, sefirler, vekiller Cumhurbaşkanı falan gittikten sonra çok geç saatlerde, orada bulunan Türk davetlilerden biriyle bir Türk görevli, adları gerekli değil, birbirleriyle dans etmeye kalktılar ve pistin ortasında iki erkek dans ettiler. Herkes hafif çakırkeyifti. Tabii Viyanalı olan orkestra üyeleri bu duruma bıyık altından gülüp, oldukça alay ettiler. Ben de yadırgamıştım doğrusu. YARIN: DOLFUSS İLE KARŞILAŞMA ÇAUŞANLAREV SORULARI/SORUIVLARI YILMAZ ŞİPAL "Viyana'daki yoksul üniversite öğrencileri ikiye ayrıhyorlardı. Nasyonal Sosyalistler ve Sosyal Demokratlar. NasyonalSpsyalistler daha kalabalıktılar ve İJniversite'de sürekli olaylar çıkarıp, karşıtlarını zemin kat penceresinden dışarı atıyorlardı'"' "Viyana'da rastladığım ilk Nasyonal Sosyalist gösterisi. Erich Maria Remarque\n romanından uyarlanan ''"Batı Cephesinde Yeni 1 Bir Sey Yok" filmi dolayısıyla olmııştu. Naziler savaş aleyhtarı eserlere hiç tahammül edem iyorlardı. "Viyana"daki son aylarımda ÎSaziler hemenhergün kanşıkhk çıkarır olmuşlardı. Öğleden sonra bir de bakıyordunuz ki, binlerce uçan balona iliştirilmiş gamalı haçlı Nazi bayrakları göğe doğrıı yükseliyor. Bunlara polis de bir şey yapamıyordu "1933 yıhnda artık, ikide bir kapatılan Viyana Üniversitesinde okumak nlanağı kalmamıştı. Ben de İsviçre'ye geçip öğrenimimi orada tamamladım. Ama latillerimde hep Viyana'ya gidivor, gelişmeleri izliyordum" sı, iktisat kanunlanna uymayan bir cemigafir halinde, bayraklar ve mızıkalarla alayın onüne geçbir vaziyet ihdas edıyor. Avusturya hükümelinin Mi tiler ve "Yaşasın Hitler, Kahrolletler Cemiyeti'nden istediği300 sun Yahudiler!" teranesini tutmilyon şilinlik istikrar ağır şart turdular. Bu suretle hükümeti larla kabul olunmuş. Hükumet ıkazdan başka bir gayesi olmabu parayı alır almaz, muhim bir yar 'oplantının manası kalmadı. kısmını borçlarına hasredecek P.uçoklan Yahudı olan binlerce miş. Bu yeni istikrazm memleke tacır alaydan ayrılaüar. Dört gün evvel de gene bu fırtin iktisadi vaziyetine hiç biryarka gösıerişleri yüzünden birfadımı olmayacağı söyleniyor. cıa oldu. Simmerıng 'te yapılan Viyana'yı, büyük bir sanayı bir içtimada Sosyalistler ile Hitmerkezi yapan muazzam fabri lerciler birbirlerine girdiler. Takalarm yu'zde seksenbeşi işlemi bancalar, tüfekler patladı ve neyor. Vaktiyle ağızlarından karaticede bir polisle iki genç öfdü. dumanlar fışkıran kocaman ba Birçok kişi de yaralandı. Ölencalar, şimdi açlık grevi yapan lerın ikisi Hitleradir. Yarın bunCandi'nin havaya dikilmiş kuru lar için bir cenaze merasımi yabacaklan gibi pineklıyorlar. ptlacak. Tekrar kanlı bir hadisenin çıkmaması için zabıta esaslı Siyasi sahada Hitlerciler bertertibat aldı. mutat faaliyetteler. Viyana daha ziyade bir arnelc şehri olduBu tatsız ve manasız gürultuğu için Naziler burada nisbeten lerden sarfınazar edilirie. umu< "Emekliliğimin yaklaştığı şu günlerde" SORU: Çalışma hayatına 19591960 yıllarında. yedek subaylık görevi ile Emekli Sandıgı'na bağlı olarak başladım. 19611968 yılları arasında bir kamu bankasında gene Emekli Sandıgı'na bağlı olarak görev yaptım. 1968 yılı sonlanndan bu yana (bazı kuçük aralaria) çeşitli işyerlerinde SSK'yn bağlı sigoıialı olarak çalışıyonım. SSK'dan emekli olacağıma göre, emekliliğimin yaklaştığı şu günlerde, her iki kuruluşa (Emekli SandığıSSK) bağlı olarak geçen hizmetlerimin birieşlirilmesi için nereye ve ne yolda bir başvuru yapmam gerekiyor? A.Ç.ANTALYA YANIT; 1959 yılında yedek subay olarak Emekli Sandıgı'na bağlı çalışmanız nedeniyle size bir emekli sicil numarası verilmiştir. Eğer bu numarayı yitirdi iseniz, yazışmalar uzayacaktır. Yazışmaların uzaması da emekli aylığınızın gecikmesine neden olacaktır. Ayrıca, kamu kuruluşu olan bankada size yeni bir sicil numarası verilmişse ya da yedek subay olarak verilen emeklilik sicil numarasını yitirmeyip bankadaki çahşmalannızı da bu numara uzerinden sürdürdüyseniz, yazışmalar fazla uzamayacaktır. Kısaca yapacağınız iş bugünden Emekli Sandığı Genel Müdurlüğü'ne başvuruda bulunarak durumunuzu bir dilekçe ile yansıtmanızdır. Bu konuya ilişkin bir SSK yetkilisinin yedek subay olarak gorev yapan ve SSK'dan emekli olacak sigortahlann, bu görevleri nedeniyle, Emekli Sandığı ile ilgilendirilenler için uzun süren yazışmalar y'apıldığı ve bu yazışmalar nedeni ile de emekli ayl'ığı bağlanmasının oldukça geciktiği vurgulanmıştır. 4 ağustos 1982 günlü yazımızda bu konuya değinmiştik. Bu da,"Okurlarımızdan askerliklerini yedek subay olarak yapanlar, emekliliklerine uzun bir sureolsa da Emekli Sandıgı'na bağlı olarak geçirdikleri bu siirelerin birieşlirilmesi için bugünden işleme başlamalarıdır. Bir anlamda kendilerine yararlı olacak bu işJem ilerde SSK'nın da hayır duasını almalarını sağlayacaktır." I sıoın ortadan kalktığını soylüyor. Ama öte yandan Hitler iktidara gelirse Almanya ve Avusturya'nın olduğu kadar tiim Avrupa'nın başına da dertler açılacağını açıklıkla haber veriyor. Sizin Nazilere karşı bu tutumunuz nerden kaynaklanıvordu? NADİR NADİ Ben oldum olası özgürluk yanlısı bir insanım. Heleo Hitler'in "en üstün ırk" nazariyesi tabii ki hoşuma gitmezdi. Yapmak istediği şeyleri okudukça gördükçe o zamandan Hitler'in Avrupa için bir bela olduğunu görmuşüm demek ki. SEFARETTE BİR BALO HERR MİKLAŞ VE ERKEK ERKKĞE DANS... SİRMEN Burada, şimdi bize garip gelen bir olay daha var. O da, Nazilerin, göriişlerini ve projelerini bir Tiirk gazetecisine an ".... Cumhuriyet Bayramı munasebetiyle dün gece verilen suvare Viyana'da hakikaten bir hadise oldu. Bizzat diplomatlar da söylüyorlar. Şimdiye kadar burada hiç bir siyasi müsamere, samimiyette ve kibarlıkta Türklerinkini geçememiştir. Bütün dünyaya yayılmış olan misafırperverliğimiz Viyana'nın en yüksek muhitini sefarethanemizin muhteşem salonlanna toplamıştı. Beş on gün sonra başlayacak o/an intihabat (seçim) bile birçok nazırlan fbakan) bufırsatı kaçırmaktan menedememışti. Gelen mühim şahsiyetleri yazıyorum. Reisicumhur Herr Miklaş, Refikası ve kızı, Hariciye Nazırı Herr Heinl ve bir çok mebus, Maliye Rüesası, Fransız Sefıri Kont Clonsen, Alman Sefıri Kont Lerchenfalt, Italva, îsvic Bılgısayar Programcısı Sistem Analisti olmak isteyenler BASIC , RPG II, COBOL, FORTRAN Bilgisayar dilleri ve uygulama kursiarı BİLOİ İŞLEME SİSTEM ÇÖZÛMLEME AftAŞTIRMA A.O. Bankalar/OkçumusaCad 65/4 Karaköy Tel: 143 77 3 6 143 13 38 ISTANBUL ARAMIYOR Buroda çalışabilecek Teknik Ressam Bay ve Bayan lise mezunu eleman aranıyor. 576 37 66 ELEMAN • Tekırdağ nüıus ıdaresınden aldığım nüfus kimlik cüzdanımı yitirdim. Hükümsüzdür. CEMİLE ÇELİKKOL (ÖZDEMtR)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear