26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER himize sahip çıkıp onun dediğince "yabancılann bizim hakkımızda söylediklerini aynen almak" yerine tarihimizi kendimiz öğrenip dünyaya öyle öğretmeliyiz. Geçenlerde Milliyet Gazetesi'nde Rodoslu bir turizmci: "Biz Efes'te tiyatrolar yaparken Anadolu'da çiğ et yeniyor, insanlar daldan dala atlıyorlandı" diye fikir yürütüyordu. İşte bu bilinçsiz ve çarpık sözler gibi şimdiye dek dünya bizi öyle görüyor, öyle değerlendiriyordu. Biz dünyaya gerçekleri anlatmazsak, dünyanın bizi öyle görmeyi sürdürmesinden doğal ne olabilir? AKHİLLEUS'UN GERÇEK KİMLİĞt Dünyanın bir kahraman olarak gördüğü Akhilleus'un caniliğini göstermezsek, Troya kralı Priamos, hele yurdunu işgale gelen insanlan Helena'ya gösterip: "Gel kızım otur yanıma, bak eşine dostuna, kim şu yiğit? Geniş omuzlu adam?! "diyecek kadar düşmanına sevecen bakabilen Anadolu insanının hakkını savunmazsak dünya bizi öyle görmeyi sürdürecektir. Yine Troya'ya Yunan yıkıntısı olarak bakarsak elbette dünya da konuya böyle bakacaktır. Oysaki o Troya bu savaştan binierce yıl önce Yunanistan'da daha uygarlık yokken yerli halk tarafından M.Ö. 3000'lerde kurulmuş, 9 kez yanıp yıkılarak M.S. 450'ye kadar varlığını sürdürmüştür. İkinci Troya, Mısır'la ticaret yapacak kadar ileri gitmiştir. Çarpıcı bir örnek daha vermek istersek Schliemann'ın, Priamos'un hazinelerini buldum dediği o güzelim altın küpeler, gerdanhklar ve kaplar Priamos'tan 1300 yıl önce M.ö. 25002300'lerde yaşamış II. Troya'ya aittir. Bu da 1935'te Blegen'in yapmış olduğu kazılarla ortaya çıkartılmıştır. SONUÇ tşte Anadolu insanı ve onun yarattığı Anadolu uygarlığı böylesine görkemlidir. Troya bir tahta at hiylesi ile düşünce, korkunç bir soykırım yapılır. Bu soykırımdan kurtulan Troyalılar Aeneas önderliğinde Italya kıyılanna giderler. Roma'nın kurucusu olarak bilinen Romus ve Romülüs onlann torunlan sayıhr. Roma'da Troya soyundan gelenler saygınlık kazanmış, Roma Senatosu'nda büyük çoğunluğu oluşturmuşlardır. Bunun içindir ki Fatih Sultan Mehmet, tstanbul'un fethinden önce Papa II. Pius'a yazdığı mektupta: "Siz ki Troya soyundan gelmekle övünmektesiniz, ben de o soydanım. Öyleyse bana karşı niçin Bizanshlar'ın yanındasınız?" diyebilmiştir. Fatih ve Atatürk gibi iki büyüğümüzün sözlerinden esinlenerek artık gerçekleri ortaya koymamız gerekmektedir. Anadolu'nun bizim olan değerlerine sahip çıkarak Anadolu insanının sevecenliğini dünyaya anlatmamız gerekir. Böylece dünyadaki yerimiz ve saygınhğımız, gerçektir ki, daha iyi olacaktır. 17 EYLÜL 1983 thnıal Edilen Gerçekler lerini yanlış da olsa bellemeye çalışmışız. Yine dünya bu savaşın kahramanı olarak Akhilleus'u görKendimizi dünyaya, yazık ki, yeterince tanıtamıyoruz. Oysa Anadolu insanı müs. Onun caniliğini görmezlikğelerek, mitolojik kişiliğinve uygarlığı görkemli bir varlık. Batıhlar bizi nasıl görmek istiyorlarsa öyle ten bugünkü Yunan halkına hoşde bakıyorlar ve bu uygarlığı çarpıtarak tamtıyorlar dünyaya. görü ile bakmıştır. Şimdi Akhilleus'a bir de biz İLHAN AKŞİT, Eski Milli Saraylar Md. gerçek gözle bakalım: AKHİLLEUS VE HEKTOR Binierce yıllık görkemli geçmi lış bilgilerden kaynaklanmakta Lykya'dan yani Anadolu'nun İlyada destanı Hektor'un Akşi, Anadolu Uygarlıklan Sergi dır. Şöyle ki dünya onu öyle gör dört bir yanından koşup gelen 27 hılleus tarafından öldüriilmesiyle si'yle gözler önüne serilen Ana müş ve kimi haritalarda Yuna bey ya da kralın komutasındaki biter. Yurdunu savunmak için Anadolu ordusu karşı dolu'yu ve Anadolu insanını ne nistan'da göstermişlerdir. bu yan ölümsüzün önüne geçen durmuştur. yaak ki bütün dünya yüce Ata TROYA SAVAŞI Hektor: "Hangimiz ölürse, ölütürk'ün de dediği gibi, Batı dünOysa o Troya, Yunanlılaşma TROYA'DAN ÖNEMLİ lerimize saygı duyahm" der. yası görmek istediği gibi görmüş, ÇİZGİLER öyle yorumlamış. Biz de onlann mak için on yıl savaşmış, nice yiGerçekten M.ö. 1200 yıllann Mızrağını Akhilleus'a fırlatır. bu yanlı ve yanlış görüşünü ay ğitlerini yitirmişti. Şimdi bu ko da yapılan ve ilk DoğuBatı ni Mızrak Akhilleus'un göğsüne nen almışız. Şimdi bile onlann nuda yanlış bilinenlerden biraz teliğindeki bu savaşın kan ve hiy saplanacağı sırada kırılır. Hektor tanrılann onun ölümüne kadüşOncelerini paylaşmaktayız. söz açalım: Gerçekten hemşeh le ile noktalanmasında dünya, Bu durum da, doğal ki, aleyhi rimiz Homeros'un destanına ko kızı kaçıran yanı hoş karşıla rar verdiklerini anlar ve "Beni mize olmakta. Kendi ülketniz ve nu olan Troya savaşı olmuştur. maktadır. Oysa ki destanda ol öldür, üstümdekileri al ve ölümü devraldığımız tarihsel varlığı ge 1870'lerde yapılan Schliemann armağanlar karşılığmda babama ve Dorpfeld'in kazıları ile duğu gibi Paris güzel Helen'i ka ver" diye yalvarır. rektiğince bilemediğimizden onçırmamış aksine Heien, Paris'lann dediğini yıllar yıh okuyup 1935'lerde yapüan Amerikan ka in peşine takılarak Troya'ya gelAkhajar'ın en yiğidi olarak bizılannda M.O. 1200'lerde koröyle öğrenmişiz. linen ve dünyanın hayran oldukunç savaşın olduğu kanıtlan miştir. Euripides'in Troyalı Ka ğu Akhilleus ise bu söze uymaBatının, Anadolu uzerindeki mış, VH'inci Troya'da, kül ol dınlar adlı yapıtında Troya krabilinçli ya da bilinçsiz sozlerine muş caddeler ile ok, mızrak ve liçesi Hekabe güzel Helen'in ko dığı gibi Hektor'u öldürür. Ayak cası Menelaos'a şöyle seslenir: bileklerini delerek geçirdiği bir hiç karşı çıkmadan boyun eğmi silahlar ele geçmiştir. kayışla onu arabasına bağlar. şiz. Dünya da bizim tarihimizi is"Oğlum güzeldi ve varsıldı, Homeros gerçekten yapılmış Anasının, babasının ve sevdikletediği gibi yorumlamıs, yıllar yıh rinin gözleri önünde ölüsünü bu sözler dilimize öyle çevrilip bir savaşı üç yüzyıl sonra anla onu gören Helen yanıp tutuştırken savaşın nedenini bir kız muştu. Kaçırma imiş (!), koca yerlerde sürükler. İşte dünyanın durmuştur. kaçırma sorununa bağlamış ve sarayında bağırsa sesini duyacak kahraman saydığı Akhilleus KtMİ AYDINLARIM1ZIN kimse yok muydu? Kendi istedestanını bununla bezemiştir. böyle bir canidir. Onun içindir KONUYA BAKIŞI Oysa bu savaşın asıl nedeni Yu meseydi senin hazineni yanına ki yüce Atatürk Dumlupınar saÇanakkale Müzeleri Müdür nanistan'da bozulan ekonomik nasıl alıp gelebilirdi?" vaşından sonra: "Ben burada lüğü yaptığım yıllarda kültürlü yaşamdan ötürü Boğazlar'ın ve Yunanlılar'ı yenmekle Troyalı Demek ki Helena kaçınlmageçinenJeri bile Troya'ya götüre ona egemen varsıl Troya'nın Hektor'un öcünü aldım" demişmış, isteyerek Sparta hazinesini mez, "Bırak şu Yunan yıkılan zaptıydı. de yanına alıp gelmişti. Ne ya tir. aı, oraya gitmek yerine gel bir Yunanistan'dan 47 kralın ka ak ki bütün dünya Helen'in, Pa TARlHtMtZE SAHİP oyun çevirelim" sözleriyle karşılaşırdım. Bu yanıtlar yıllarca üldığı 100 bin kişilik orduya kar ris tarafından kaçınldığına inan ÇIKMAK Biz de yüce Atamız gibi taribize verilen ters, çarpık ve yan şılık Karya'dan, Mysia'dan, mış, bizler de onlann söyledik PENCERE Telefon çaldı Telefon çaldı. Her gün kaç kez çalar telefon? Açmak için elini uzatırken b lemezsin ne için arandığını? Karşı yanda kim var? Ne söyleyecek? Hangi yalanı ya da yanılgıyı sana yansıtacak? Hangi gerçeği duyuracak? Bilemezsin Telefonu açtım. Öğrendim: Murat Sarıca ölmüş. Gündüz Şerif Tekben'in ölüm haberini almıştım. Gece Murat Sarıca öldü. • Ölüm haberi sana ulaşıncaya dek ölüler yaşarlar. Oysa haberle sana yansıyan bilgideki gerçek kafana dank etmeden önce ölmüştür ölen... Hekim, ölenin ölüm saatini raporuna yazar; gerçeğin doğru göstergesKJİr bu... Benim için Şerif Tekben'in ve Murat Sarıca'nın ölümleri, öldüklerini öğrendiğimde başladı. Düşündüm: Apak saçları, yanık yüzü, yontulaşmış başıyla Köy Enstitüleri'nin "yadigân" Şerif Tekben'in; ve kızıla calan sakalı, koca gövdesiyte bilim harmanında iyiliğini arayan Murat'm yaşayanlar dünyasından göçüp gittiklerini algılamaya çalıştım. Acının bıçağı yüreğimi oydu. Değişen bir şey vardı dünyada... • Ancak değişeni bana yansıdığında ögrenmiştim. Çoğu zaman böyle olur. Yalnız ölümlerde, doğumlarda değil, bütün doğasal olaylarda gerçeğin insana yansımasıyla gerçek arasındaki zamanlama değişiktir. Mahpushanede yatarken ne zaman salıverileceğini nereden bileceksin? Oysa belki o sıra tohum toprağı çatlatmıştır. İktidar koltuğundaotururken belki düşmüşsündür. Doludizgin yaşarken, ölüm, yumurtasını bedeninin bir yerindeki kuluçkasına koymuştur. Hangi sıcak ya da soğuk sevişmede bebeğin ana karnına düşeceğini sezmek kolay mı? Kimi toplum düzenlerinin sağlam görünen duvarlarını yıkacak deprem belki de yeraltından yansımaya başlamıştır da yeryüzüne vurması için birkaç saniye kalmıştır; ya da uzun süreçlerde ölü deniz gibi bataklığın çamurunda insanlar cesetler gibi yüzeceklerdir bir ömür boyu... Yoğun bir sevinin coşkusu ivmesini yitirmiştir de haberin yoktur. Belli belirsiz bir mimik sevgisizliğin ve ilgisizliğin sürecine girdiğini sana yansıtmıştır da yaş? dığın olayın bilincinde değilsin. Telefon çaldığında açmak için elini uzatırken bilemezsin kimin karşına çıkacağını ve ne söyleyeceğini... * Peki, böylesine dalgalı bir dünyada yaşamak güç değil mi? Her dakika hangi köşebaşından kimin ve neyin çıkacağını bilemediğince tedirginleşmiyor musun? Hep şaşıracak mısın? Ölümlerde, doğumlarda, acılarda, sevinçlerde beklenmeyertlerin bekleme salonunda bir yaşam boyu oturacak mısın? * Yaşamın kurallarına boyun eğersen, yasalarmı benimsersen, anlammı özürnsersen beklenmedik olayların da beklentilerini gönlündeki değil, ama mantığındaki direnç sarmalına dolarsın. Acılarını ve sevinçlerini mantığının süzgecinden geçirebilmek. duygularını köreltrrjez; duyarlığını besler; hayatın geçiciliği içindeki sürekliliğini algılarsın: doğumlarla ölümlerarasındaki süreçterin herkes için kaçınılmaz sıradanlığını düşünürsün. Şerif Tekben ve Murat Sarıca. yaşamının sıradanlığını güzeliiklere dönüştürmek için dünyada gerekli koşulları yaratmaya çalıştılar, İkisinin de güzellikleri zaten bu çabanın serüveninde somutlaşıyor. • EVET/HAY1R OKTAY AKBAL BILIM/TEKNIK Şu Bayram Sabahında "Güneş getir bir bayram sabahını Açılın açılın tekrar Çocuk dizlerimdeki yaralar." Bir sabah... Bayram olsun olmasın bir sabah... Yeryüzünde bir sabah. Pencereden bakıyorsunuz. Gökyüzü lacivertten maviye doğru değışmekte, deniz, bir sisin ardından belirmekte, ilk otobüslerin sesi gelmekte, ilkokul öğrencileri koşarak okul bahçesine dolmakta. Derken bir erkenci kuş gelip konuverir önünüzdeki cama. Bakar o da, bu sabah görüntüsüne. sonra da size çevirir gözlerinden birini. Biriyle size bakar, öteki gö züyle de dünyayı seyreder... Oysa biz aynı yere bakar, aynı şeyi görür, aynı görüntüden koparamayız kendimizi... Şu küçücük kuş bile, aynı anda iki ayrı yönü görüyor, bakıyor. İzlenimleri, gözlemleri bu yüzden bizlerinkınden daha engin, daha geniş... Sabahın tadını çıkarın anlamına gelen bir söz. Geçende Rene Char'ın "Geceyi görebilmek için uyanık kalmak gerekir" sözünü anmıştım. Sabahı görebilmek için de, görmesini bilmek de en az o kadar önemlidir. Sabah, bir mucizedir. Güneşin yeryüzünün bir ucundan yavaş, ama kesin bir hızla yükselişine tanık olmak, güneşin doğmasına bizim de katkımız varmış gibi gelir sanki! Bilirsiniz Orfeus ezgisiyle güneşi uyandırır. dünyamıza çağırırmış. Orfeus çalgısını çalmayınca kapkaranlıktır dünyamız, güneşler doğsa da doğmasa da sanatsız, duygusuz, coşkusuz bir dünya zindandan farksızdır. Bir bayram sabahının güneşi... Var mı acaba? Yoksa yağmur mudur pencerenizden süzülen? Bir yandan güneş, bir yandan yağmur da olur kimi zaman! Bir yandan mutluluk bir yandan acılardenizi... Kişioğlu böyledir. Acılanyla sevinçleri sarmaş dolaştır yaşam boyu... Kişi sürekli acıya dayanamaz ki! İlle bir sevinç, bir umut yaratmak isler. Yaratır da... Yakınlanmızın ölümleri, sevdiklerimizin çektiği korkunç acıiar, hastalıklar. •elâketler. yenilgiler, bozgunlar bile bizieri ancak kısa bir süre uzaklaştırırsevinçten, coşkudan. Sonra atanz kendimizi yeniden o sevinç, o coşku denizine. Zorla yaratırız, var ederiz onu. Yaşam boyu acı çekme olası değildir. Geçen zamanın bizden koparıp aldığı o değerli şeylerin yerini doldurmak ancak yaşamda vazgeçilmez, kalıcı bir yan, bir umut aramakla olur. O da vardır. Olmasa, nasıl dayanırdık acılara, yenilgilere, ölümlere?... "Açılın açılın tekrar /Çocuk dizlerimdeki yaralar" diye yazmıştı Ziya Osman Saba... "Geçen Zaman", sonra da "Nefes Almak"... İki şiir kitabı bıraktı bize. Bir de öykü kitabı "Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi". Arkadaşı Tarancı'nın mektuplannı da düzenleyip bastırdı. Bir sanatçının bu dünyadan geçtiğine tanık olan kitaplardır, yazılardır. Kimbilir hangi yaralardan söz ediyor dizlerinde? Ne çabuk kapanır o yaralar? İzi bile kalmaz. Kiminde bakarsınız bir çizik vardır geçmişten bir anı gibi... Yüzünde. elinde, bacağında, dizinde... Zaman silinmez damgasını basmıştır... Bende öyle bir iz kalmamış. Dıştan görünen bir izi yok çocukluk günlerimin... Ama icimizdeki nakışlan, inişleri çıkışlan bizden başka kim bilebilir? Bellekte, derinlerde saklı sevinçli aalı anılar, yüzer durur, bir değişik denizde... Sanki dünyamızda ilk sabah.. Her yeni güneş doğuşunda insanoğlu bunu duyar. Yeryüzünün kendisine bir armağan gibi sunulduğunu, bu güneşin yalnız kendisi için var olduğunu!... Bir bayram sabahı da herhangi bir sabahtır. Güneşli ya da yağmurlu, ya da karlı... Nedense Kurban Bayramları'nın sabahı daha çok anımsanır. işin içine "kan" girdiği için, acı girdiği için olmalı... 1930'larda bir bayram sabahı diriliyor birden. Dut ağacına bağlı bir koç. İpin uzunluğunca saldırıyor yaklasana.. Sonra durup bakıyor, oyun yapıyorum sana dercesine... Bu, babamın aldığı kurbandır. Eli bıçaklı bir adam yaklaşıyor. Koşup itiyorum, bağırıyorum, ağlıyonjm. Alryor içeri sokuyorlar beni. Kıyameti koparıyorum. Yararsız, sonuçsuz. Yaşamımın acı bir sabahı. Yağmurlu, kurşun rengi bir sabahı... "Açılın açılın tekrar I Çocuk dizlerimdeki yaralar". işte böyle açılır çocukluk günlerinin üstü örtülü anıları! Niceleri dirilir birbiri ardına, zor kapatırsınız anılann içine sıkıştığı bellek dolabını. Kilit vurun üstüne, kalsınlar ordai Dağılıverdiler mi, yandınız. ("Hey Vapurlar Trenler" adlı kitaptan.) TEŞEKKÜR Değerli okurlarımın, dost ve arkadaşlarımın mektup, telgraf ve telefonla bildirdikleri "Geçmiş Olsun" dileklerine ve bayram doiayısı ile aldığım kutlama yazılanna içten teşekkürlerimi sunanm. Ben de tüm dostlara güzel bayramlar dilerim. Yakında yine beraber olmak özlemiyle... OKTAY AKBAL Schopenhauer "Geç kalkarak sabahınızı kısaltmayın" dermiş. Doğaya egemen olan fizik güçler Bu teori zaman içerisinde yapıİlk çağlann saygın bilim adalan bazı deneysel çalışmalarla da mı Thales, suyun tüm maddeledesteklendi. Bugün ise bu iki güç rin yapı taşını oluşturduğunu satürü ile kuvvetli nükleer güç aravundu. Çağdası olan Pythagoras sında bazı bağlantılann bulunaise evrendeki yapının birkaç tam bileceği umudu var. sayıya indirgenebileceğini düşündü. Evrenin temel yapı taşlarını Pratik olarak varlıkları saptaoluşturan unsurlann neler oldunamamış bazı atomik parçalann ğu sorusu 2500 yıldır bilim varhğı teorik fizik hesaplamalaadamlarının kafalarını meşgul rı açısından büyük bür kesinlik eder. Fakat günümüzde en çok taşımakta. Elde edilen bazı bulüzerinde durulan olgu dört temel gular ise evrendeki tüm maddegücün varlığıdır: Yerçekimi, eleksel unsurlann oldukça kararsız bir tromagnetizma, zayıf nükleer yapıda olduklannı göstermekte. güç ve kuvvetli nükleer güç. FiÖrneğin bilim dünyasında, uzun FBÎRI zikçilerin çoğu, sözü edilen bu yıllar, evrenin değişmez nitelikgüçlerin aynı temel olgudan tüteki unsurlarından birisi olarak rediklerine inanıyorlar. Dört gükabul edilen proton'un bile dacün birleştiği temel oiguyu da ha küçük parçalardan oluştuğu 'Birieşik alan kuraım' adıyla saptandı. tanımlıyorlar. Yerçekimi Bu teori üzerinde hiç kimse fazla umuda kapılmıyor. Ünlü Yeni gelişmelerin ışığı altında bilgin Einstein yaşamının 30 yıdiğer üç gücün birleştirilebilmelını bu kuramı kanıtlaniak için lerine karşın yerçekim gücü tek harcadı ve başarıiı olamadı. başına kalmakta. Fakat bilim Temel olgunun karmaşık yapıadamları onu da diğerleriyle birsı, oldukça şaşırtıcı niteliktedir. leştirebilmek, ortak özelliklerini Örneğin futbol, basketbol, tenis bülabilmek için büyük çabalar ve satranç gibi oyunların tümü Doğadaki dört temel güç; elmanın yere harcıyor. Bilim adamları yerçekiiçin geçerli olabilecek genel kuminin de diğer güç biçimleri gidüşmesine neden olan yerçekimi, rallann saptanması gibi. Hepsibi atomik parçacıklar aracıhğıyla şimşekleri çaktıran elektromanyetik nin oynandığı alan, oynayan kigerçekleştiğine inanmakta. Bu şiler ve kullamlan araçlar farklı güç, radyoaktiveye neden olan zayıf parçacıklara Gravoiten adı verilfarklı niteliklerde. Tümünün ormekte. Söz konusu yaklaşım finükleer güç ve atomların çekirdeğini tak olduğu tek nokta ise rekabet, zikçilerin düşünceleriyle uygunbir arada tutan kuvvetli nükleer güç. yanşma unsurunu içermeleri. Kiluk taşısa da matematik modelmi zaman teorik flzikçilerin de lerle tam bir uyum sağlayamadaha entelektüel bir oyun oynamakta. elektrikle yüklü parçacıkları et le son bulmadı. 1956 yılında dıklarını söyleyebiliriz. Bilim adamları geçmişte madkileyen, ampullerın yanmasını Harvard Üniversiıesinden bir bi denin bölünemeyen en küçük Güçlü ve zayıf sağlayan (akkor haline gelmele lim adamı zayıf nükleer ve elek parcası olarak "atom' kavramını ri) ve mıknatısların demir parça tromanyetik güçlerin birleştirile geliştirdi, daha sonra onun altBazı güçlerin genel anlamda, larını çekmesini sağlayan elek bileceği savını öne sürdu. Bu dü yapı parçacıklarının var olduğuanlaşılabilir tanımlamalarını tromanyetizma. Elektromanye şüncenin öncüsü ise yer çekimi nu gördü ve bu parçacıklardan yapmak oldukça zordur. Örne tizmanın gücü kuvvetli ve zayıf ile elektromanyetik gücün birleş bazılannın bölüneme>fen en küğin "kuvvetli nükleer güç" adı nükleer güçlerin arasında bir yer tirilebileceğini savunan bir Al çük birimler olduklannı savunverilen olgu, maddeleri oluşturan dedir. Yerçekimi gücü isegünlük man matematikçisiydi. Daha du. Zaman, bu düşüncenin de atomların çekirdeklerini bir ara yaşantımızda cok iyi tanıdığımız sonraki yıllarda da bir çok bilim doğru olmadığını daha alt yapıda tutan, yıldızlara hareket gü bir olgu olmasına karşılık bilim adamı bu kanuda çalışmalar ' da parçacıkların da var olduklacünü veren ve atom bombasının adamlannı en çok uğraştıran tür yaptılar. Teorik düzeydeki bu ça nnı gösterdi. Bilim adamları artemeli olan güçtür. Bir kıyasla dür. Dördünün arasında en güç lışmalardan sınırsız sonuçlar çık tık maddenin bölünemeyen dama yapılacak olursa yer çekimi süz olmasına karşın çok uzak tı. Doğal olarak hepsinin de doğ ha küçük parçacıklarmı aramak gücünden 1000 trilyon X trilyon mesafelerde bile etkisini göstere ru olmaları olanaksızdı. yerine onlan bir arada tutan ve X trilyon kere daha güçlü oldu bilmektedir. Diğerlerinden farklı evrenin maddesel yapısını oluşğunu belirtmek gerekir. Kuvvet bir biçimde maddesel yapının 1%7I%8 yıllannda Amerikah turan güçlerin birlikteliğini kavli nükleer gücün ancak yüz bin tüm biçimlerini etkiler. Her zave Ingiliz iki bilim adamı birbir ramaya çalışıyor. Einstein'ın gerde biri kuvvetinde olan zayıf man çekim gücü gösterir, itici bir lerinden bağımsız çalıştıkları hal çekleştiremediği düş, 'birieşik nükleer güç ise bazı radyoaktif niteliği yoktur. de zayıf nükleer ve elektroman alan kuramfnın kanıtlanması, ışımaların nedenidir. Birieşik alan teorisi konuyetik güçleri birleştiren bir teori insanoğluna bugün kavrayamaDiğer iki temel gücü ise daha sundaki çalışmalar kuşkusuz önerdiler. 1971 yılında ise bu te dığı pekçok gerçeği açıklıkla gösyakından tanımaktayız. Yalnızca Einstein'ın J955 yılında ölümüyori matematik olarak kanıtlandı. terecek nitelikte bir olgudur. YÖNETEN OMER GUZEL DOĞA DAKİ GÜCLER sl Ve yazının tam bu noktasında telefon çaldı. Elimi uzatıyorum açmak için... ŞERİF TEKBEN'İ kaybettik. Acımız buyüktür. Oosllar sağolsun AİLESİ Cenazesi 17 eylül 1983 cumartesi gunu (Bugün) Bostancı Camiinden öğle namazı sonrası Küçükyalı Mezarlığı'nda toprağa verilecekıir. Merhum Sancazade Raif bey ile merhume Gülsüm hanımın ve merhum Ismail Suat (Keskin) bey ile merhume Lebibe hanımın torunlan. merhum Hayrettin Sarıca ile merhume Mevhibe Sanca'nın oğulları, Prof. Ragıp Sarıca, Ümmügülsüm Sarıca, Dr. Raife Yüce ve İsmet Erbay'ın kardeş çocukları, merhum Büyukelçi Tevfik Bıyıklıoğlu ile merhume Emine Bıyıklıoğlu'nun damatları, Emel Bıyıklıoğlu. Beyhan Öcal ve Celâl Bıyıklıoğlu'nun enişteleri, Allıngül Sarıca"nın eşi tstanbul Üniversiıesi Siyasal Biümler Fakülıesi kuruculanndan Ö LUM Prof. Dr. MURAT SARICA'yı yitirdik. Cenazesi 18 Eylül 1983 pazar günü Erenköy Galip Bey camisınden, öğle namazından sonra kaldınlarak Karacaahmel'teki aile kabrine götürülecektir. Eşi: ALTINGÜL SARICA İLKOKUL4.V0 5.SINIF ÖĞRENCİLERİNE TESTLİ DILK® KOLEJLERE HAZIRLAMA KAYITLAR SÜRÜYOR Istanbul C«dd«*i 47 572 21 44572 63 53 Bu sayıda: Seçim şovu başlıyor... • Reklâm ajansları seçim kampanvasında... • Seçmenler liderleri nasıl tanıyor? • Haigle Ö2el görüşme. • Atlar da Danıştay a gider... V EF A T Baromuzun 35S7 sici! sayısında (Tâyıtlı A V I K A T Yaşadığımız günleri anlamak için... AHMET MURAT SARICA vefat etmiştir. Aziz meslektaşımızın cenazesi 18 Eylül 1983 pazar günü, Erenköy Galip Bey camiinde kılınacak öğle namazını müteakip Karacaahmet Mezarlığı'nda loprağa verilecektir. Merhuma Tann'dan rahmel, kederli ailesine ve meslektaşlanmıza başsağlığı dileriz. İSTANBUL BAROSU BAŞKANLlCl KURSLARI BAKIRKÖY^ nOKta Haberierln ardındakl gerçek Noktado... ı. hamur, p»s«t batkı. RUfe kapak «I sayfa ^ Haftalık Haber oergisl HOCAMIZ Prof. Dr. Murat SARICA'yı yitirdik O'nun öğrencisi olabilmekıen gururluyuz. UNUTMAYACAĞ1Z rSTANBUL ÜNİVERSİTESİ Siyasal Bilimler Fakültesi Öğrencileri İLAN SARIYER ASLİYE HUKUk HÂKİMLİGİ'.NUEN 1983'J61 ÇIKTII... Sayın Dost ve Müsterilerimizin Bayramını kutiar Saygılar Sunarız.. 3 ' 1 1 *: BaŞdat Cad.No:242/3 Çiftehavuzlarİstanbul. ! * Tel: 355 33 443551152 * Huseyin Kotevoğlu Selohottin Sezen * İnşaat Ortoklığı j Mahkememizin 23/5/1983 gün, 1983/361337 sayılı ilamı ile, Seymen Çetin'in cintiyelinin kadın olarak ve isminin dc Saime olarak düzeltilmesine karar verilmi^tir. llan oiıınuı Basın 9SV1 Kurban Bayramı nedeniyle bugün tüm satıcılarda HALKLA İLlŞKİLER'i her yönüyle yetkili bir kalemden öğrenmek isteyenler için "PUBLIC RELATIONS" M.AIâeddin Asna 287 Sayfa, 600 TL. Ödemeli isteme adresi: P.K.76, Teşvikiye, Istanbul • Ankara Erkek Sanat Yüksek Öğretmen Okulu'ndan aldığım diplomamı kaybettim. Hükümsüzdür. MUHAMMETAY. • Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. İSMAİL KEMAL ATALAY •Doberman yavmsıı 168 29 21 KURUKAHVECİ MEHMET EFENDİ MAHDUMLARI Sayın Dost ve Müşterilerinin Kurban Bayramını en \y\ dilekleriyle tebrik eder. • Nüfus cüzdanımı kaybettim. Geçersizdir .SUA T ÇETfNOĞLU
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear