24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
15 EYLÜL 1983 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURİYET/5 YAYIN DÜNYASENDA İNCELEME ARAŞTTRMA YÖNETEN ŞAHİN ALPAY Duyduk Gördük Feodalite üzerîne ayarıcı bîr înceleme Halil Berktay, KABİLEDEN FEODALİZME, Kaynak Yayınlan, tstanbul 1983, 412 s. MEHMET ALİ KILIÇBAY Mutluluk verici bir gelişme olarak, ülkemizde feodalite üzerine ciddi araştırmalar nihayet yapılmaya başlanmıştır. Feodalite olgusunun doğru tanınması ve tarumlanması, kendi geçmişimizi teşhis edebilmemiz ve tophımumuzun ortak belleğinde yer etmiş olan ban kalıplan anlayabilmemiz açısından çok önemlidir. Aynca, ülkemiz tarihinin daha bilimsel bir şekilde ele, alınabilmesi açısından feodalite kavramı mükemmel bir analiz aietidir. bile toplumuna ilişkin olarak ulaştığı sonuçlar, başka kaynaklardan test edilmediklerinden ötürü, bazı istisnalar dışında Thompson'un bütün yanlışlannı taşımakta. (ömeğin: lnsanlığın ilk aşamalannda toplumsal örgütlenme tarzınm evrensel olarak anaerkil olduğu tezi). Böylece Berktay bu konuda, Lewis Morgan'dan beri gelen ünilineer fDoğnısal] evrimcilik geleneğini sürdürüyor. Berktay'ın feodal üretim taranı incelediği bölüm, kapsam olarak geniş olmakla birlikte, ne yazık ki bu tarzı neden ve nasıl ayn bir üretim tarzı olarak algılamamı? gerektiğine dair pek fazla bir destek getirmemekte. Germenlerde de çok sayıda kölenin varlığıdır. Üretim tarzlannı birbirlerinden farklı kılan temel mekanizmaların başında artığa el konuluş biçimleri gelir. Berktay bu noktada feodaliteyi, Batı'da olsun Doğu'da olsun, doğrudan üreticilerin üzerinde yükselen ve onlann artıklannın bir bölümüne şu veya bu yolla el koyan bir sınıfın varlığıyla özdeşleştirmekte ve buradan da, kabile toplumuyla kapitalizm arasındaki bütün tarzlara feodal demektedir. Berktay bu çözümlemesini yaparken, oluşumlan yakalamak yerine, kesitleri birbirleriyle karşılaştınyor. Oysa bu zaten yapılen bir şeydi. Yeni daha açık deyişle, Türkiye'de feodaliteye yaklaşma geleneği bu yöndeydi. Artık, Türk okuyucusuna feodaliteyi gerçek açılımlan içinde anlatabilmek için, bu tarzın çeşitli zaman ve makânlardaki oluşumunu bir süreç algılaması içinde kavratmak gerekmektedir. Bunu yapmak için de, ünlü feodalite tarihçisi Marc Bloch'un dediği gibi, yalnızca benzerliklere değil, aynı zamanda benzemezliklere de bakmak gerekirdi. Bodrum'da festival içinde festival Son yıüann gözde kıyı kasabalartndan olan Bodrum'da geçtiğimiz günlerde bir festival yapıldu Kısa süreli tatiüerini denizde değerlendirmek isteyenlerin festivaie pek ilgi gösterdiklen söylenemez Tabü, "SanatGüneşi" ZekiMüren'in verdiği konserin dışında. Bodrum Kalesi'nde düzenlenen konserin biletleri satışa çıktığı gün adeta kapışüdu Numaralı yerlerin dışında ayakta durmayı göze alanlara da büet satıldL Yaklasık 5 bin kişi Kale'ye Zeki Müren't izlemeye koştu... Biletlerin üzerinde, konserin saat 22.00'de başlayacağı yazıaydu "Ne olur ne olmaz" diye bilet sahipleri saat 19.00'dan itibaren Kale'yi doldurmaya baslamıslardL Saatler 22.00'yi gösterdiği sırada, KaU'de kurulan ses düzeni, hoparlörlerden acayip sesler çıkartıyordu. Bu nedenle 22.45'e dek beklenildi. Sonunda Türk hafif müziği sanatçısı Aydın Tansel hazırlanan sahnede yerini aldı. Ne var ki, ilk şarkısını bitiremeden ses bittl Tansel, ses düzeninin yeniden kurulmasmı beklerken birkaç kez sahneye çıktı ve geri döndü. Bu arada, dinleyenlerin sabırlan da tükenmeye basladı ve "Paralan geri verin" sesleri surlarm dışına taştL Erken saatlerde gelerek yerlerine oturan dinleyicüer, "Bunlar sabahtan beri ne yaptılar" diye sorarken, arka stralardanbüi, "Ne yapsınlar Bardakçı'dan denize girdiler" yanıtım verdL Saatler 23.00e geldiğinde ıshklar, alkışlamalar, bağırmalar da yükselmeye basladu.. Halkı yatıstırmak isteyen konserin sunucusunun eline mikrofonu alıp "Teknik ekipteki küçük bir arıza.."diye başladığı sözlerine dinleyenür nazikçe (!) yanıt verince sunucunun sesi duyulmaz oldu. Saat 23.20'de hep bir ağızdan koro "Rezalet" temposuyla Kale'yi inletmeye basladı. Ancak, tüm teknik (!) ekiplerin çabalanna karşı ses düzeni bir türlii kurulamıyordu... Saat 24.00 olduğunda dinleyicilerin sesleri de baslangıçtakine oranla daha da yükseldi, yükseldi. Herkes hiçbir kuvvetin kendilerini 34 saat tahta sıralar ve taşlann üzerinde oturtamayacağinı tartışırken, bundan en fazla sevinç ve övünç paymı Zeki Müren'in çıkaracağını düşünüyorduk. Saat 00.45 *te bir anons duyuldu: "Değerli konuklanmız, teknik ekip .anzayı gidermeye çalışıyor. Sizlerden biraz daha sabır diliyoruz. Paşamız da içeride bekliyor." Puşantn içeride saatlerce beklemesi sabırlan biraz perçinledi ve bu söze karşı nazik tepkilerin yerini atkışlar aldı. Sonunda saat 01.45'de ses düzeni kurulabildi ve ikide "Sanat Güneşi" Bodrum'un Pasası Zeki Müren sahneye arzı endam etti. Müren 12 şarkı söyledL Saatler üçe geldiğinde Pasanın konseri de birden sona erdi. Müren, konuklannı selamlarken herkeste bir şaşkınhk vardu Yaklasık 67saat tahtalar, taşlar üzerinde bekleme sabnnı gösteren insanları Müren, bir saatlik konseriyle şaşkmhğa uğratmısn. Daracık iki kale kapısından insanlar çıkarlarken herkeste bir burukluk göze çarpıyordu. Arada bir kulaklara "Tam birfiyasko" sözleri çarpıyordu. Hatta ses düzeninin kasıtlı olarak bozulduğu, sanatçının birşeyler ispatlamaya çahştığt, bunu ispatlamasına karşın insanlan hayal kınkhğına uğrattığı da konuşuluyordu. Bir kişi de saatlerce süren macerayı tek bir cümleyle özetledU "Tam bir festivaL." Ünlü Fransız antropologu Claude LeviStrauss Ciddi araştırma Halil Berktay'ın KabUeden Feodalizme adını verdiği kitabı bu ciddi araşurma zincirinin halkalanndan birini oluşturmakta. Yazar bu kitabında bize, insanın oluşumundan feodal üretim aşamasına kadar bir kuş uçuşu yaptınyor. Kitabın bu tarzda ele aknması, çeşitli insan toplumlannın çeşitli tarihsel dönemlerde oluşturduklan toplumsal örgütlenmelerin birbirlerini izleyen zorunlu aşamalar oldukları izlenimini yaratıyor. öyle görilnüyor "Roma Germen sentezi" kuramı Baö Avrupa feodalitesi, Berktay'a göre bir RomaGermen sentezidir. Köleciliğin batağında çurüyen Roma " b u çirkefe bulaşmamış" taze barbar kanıyla canlanmış ve feodalite ortaya çıkmışür. Bu şiirsel anlatımın geri planında ise, barbarlann ne gi Claude LeviStrauss'un Türkçede ilk kitabı YapısaİCT insanbilimin kurucularından olan Claude LeviStrauss (1908) Yahudi asıllı ve Brüksel doğumlu bir Fransız antropolog ve etnologu. Sorbonne'da felsefe ögrenimi gördükten sonra, ilgi alanı giderek antropolojiye yönelen LeviStrauss, tkinci Dürrya Savaşı'nda Nazd işgali üzerine ülkesini terkederek ABD'ye sığındı. New York'ta ünlü dilbilimcisi Roman Jakobson ile tanışması, yapısalcı (strüktüralist) yaklaşımı benimsemesi açısından önemli bir dönüm noktası oldu. Daha sonra Brezilya savanlarında, Amazon ormanlannda ve Orta Amerika yerlileri arasında alan araştırmalan yaptı. LeviStrauss'un temel yapıtlanmn ilki, Akrabalığın Temel Yapdan 1949'da basıldı. Bu eserini Irk ve Tarih (1952), Hüzürdü Tropikler (195 5), Yapısal tnsanbilim (1958), Çagdaş Totemcilik (1962), Yabanıl Düşünce (1962), Mitolojiler (4 cüt, 19641973), Yapısal İnsanbilim II (1973), Maskelerin Yota (1975) ve nihayet geçtiğimiz yıl yayınlanan Uzaktan Bakış izledi. Ülkemizde kendisinden hayli söz edilmesine, üzerinde yazılmasına karşın LeviStrauss'un kipatlarının hiçbiri bugüne kadar Türkçe'ye çevrilmedi. Yanılmıyorsak, bugüne kadar LeviStrauss'tan tek çeviri Yapısal tnsanbilim (Anthropologie Structurale) adh eserinden alınan "Mitlerin Yapısı" adlı yazı idi (Çev. Fatma Akerson, Felsefe Arkivi, Sayı: 19, 1975). Geçtiğimiz günlerde Yol Yayınlan arasında çıkan DİN VE BÜYÜ adh kitap, Yapısal tnsanbilim'in "Magie et Religion" başbklı bölümünde yer alan üç yaayı ve LeviStrauss'un 1972 yılında yapmış olduğu bir konuşmayı kapsıyor. Kitabın çevirmeni Fransa'da antropoloji ögrenimi görmüş ve LeviStrauss üzerinde çalışmış olan Ahmet Güngören. Güngören kitaba M. Godelier, J, Lacan ve R. Barthes'm LeviStrauss üzerine birer yanlannı da eklemiş. Giriş yazısında "bu farklı yaklaşımlan nasıl bir bağlamda bir araya getirdiğini" açıklıyor ve LeviStrauss'un başlıca görüşlerini, temel eserlerine koşut olarak gözden geçiriyor. Başanlması hayli güç bir iş olan LeviStrauss'un Türkçe'ye kazandırılması yolunda atılmış sevin^ dirici bir adım. Temel kıstas Feodaliteyi ayn bir tarz olarak algılayabilmemiz için; onu zaman ve mekân içinde sınırlandırarak tarihselleştirebilmemiz için, müracaat etmemiz gereken kıstas, artığa nasıl el konulduğudur. Gene ünlü Bloch'un açıkça belirlediği gibi, senyörlük feodaliteden çok önce oluşmuş, o çöktükten sonra da yaşamaya devam etmiştir. Feodaliteye bu bağlamda kendine özgü rengini veren, senyörlük rejiminin bizatihi kendisinden çok, adam adama kişisel bağlar ve bunun uzantısı olarak da artığa emekrant yoluyla el konulmasıdır. Bunun dışmdaki artık devşirme yöntemlerinin varlığı feodalitenin genesis'ine [doğuşuna] tekabül ederler; ama kendine değil. Bu nedenle de feodalitenin genesis'iyle benzerlikler gösteren ama gerçek anlamda feodal kurumlann eklemleşmelerine sahne olmayan toplumsal oluşumlann feodal olarak nitelendirilmeleri; bu vargıdan daha sonra türetilecek sonuçların niteliğı bakımından vahim bir hatadır. Bu cinsten toplumsal oluşumlara prefeodal demek daha az sakıncahdır; her prefeodal oluşumdan feodalite çıkmasının mutlaka zorunlu olmadığının bilinmesi halinde. Berktay'ın da sitayişle sözünü ettiği Bloch, kitabına Feodal Toplum adını vermiş ama yalmzca Batı Avrupa'yı incelemiştir. Kitabının sonucunda ise, eğer başka bölgelerde feodalite olmuş ise buna ancak Batı Avrupa modeline bakılarak karar verilebileceğini söylemiştir. KabUeden Feodalizme cansız Türk yayın hayatma canlılık verebilecek nitelikte bir çahşmadır. En azından uyardıkları ve düşündürdükleriyle. Öyle görünüyor ki, yazar (biraz da kadercilik kokan) bir evrimcilik teorisinden yanadır. Bu anlayış ise, rihçilik mesleğinin en büyük düşmanı olan, tarihte kanunlar arama sapmasına; tarih biliminin bir tarih felsefesi olarak yozlaşmasına varır. ki, yazar (biraz da kadercilik kokan) bir evrimcilik teorisinden yanadır. Bu anlayış ise, tarihçilik mesleğinin en büyük düşmanı olan, tarihte kanunlar arama sapmasına, sonunda da tarih biliminin bir tarih felsefesi olarak yozlaşmasına varır. Berktay geniş bir yer ayırdığı kabile toplumu çözümlemcsine "ilkel sürü" varsayırrundan hareketle başlıyor. Tarihsel olarak kanıtlanması mümkün olmayan ve ban hayvan topluluklanndan analoji [benzetme] yoluyla çıkartılan bu tamamen akli kategori, insanın hangi kıstaslara göre insan, hangi kıstaslara göre hayvan sayılması gerektiği sorulanna cevap vermekten acizdir. bi bir katkılannın olduğuna, yani taze kanın ne olduğuna dair pek fazla inandıncı bilgi bulunmuyor. Batı feodalitesinin bir RomaGermen sentezi olduğu düşüncesi akla hemen barbarlann taze kanlannı neden yalnız Roma'ya transplante edebildiklerini ve bu cinsten bir sentezin başka yerde neden çıkmadığı sonısunu getirmektedir. Eğer bu soruya, her yerde böyle olmuştur cevabı verilirse, bu Toynbee vülgerliği içine düşmek olur ve barbarlarla yerleşiklerin kavuştuklan her yerde feodalite teşhis etmek olur. Oysa, Roma'nın ilk tanıdığı barbarlar Germenler değildir. Üstelik Roma'yı kuran Latin klanlannın barbar gecmişlerini unutmak da mümkün değildir. Berktay, RomaGermen sentezi kuramıru sergilerken, büyük bir unutkanlıkla, Roma'nın son dönemlerini köleci olarak nitelemekte ve daha I. yüzyıldan itibaren ortaya çıkarak, V. yüzyılda çok büyük yaygınhk kazanan, toprağa bağlı 'colonus'lann doğrudan üretici olarak köle'yi büyük çapta gerilettiklerinden söz etmemekte. Unutulan bir diğer nokta da, Roma'yla ilişkiye geçmelerinden sonra Kısa... Kısa... Haldun Giilalp / Gelişme Stratejileri ve Gelişme Ideolojileri. Yurt Yayınlan, Ankara 1983, 167 s. Türkiye üzerine özgün ve seçkin nitelikte toplum bilimsel incelemeler yayımlayan Yurt Yayınlan'nın geçtiğimiz haftalarda çıkan son kitabı Haldun Gülalp'ın "Türkiye'nin gelişme tarihinin yeniden yorumlanması" ve "Kadro'culuk diye nitelendirilecek olan yaygın görüşlerin eleştirihnesi"ne ilişkin teorik denemelerini kapsıyor. Bu hayli ilginç ve okunmaya değer kitap üzerine bir değerlendirme yazısmı önümüzdeki haftalarda yayınlayacağız. Karadeniz'in tavuk virajı Devrek ilçesi ile Karadeniz Ereğlisi arasında karayohınun keskin virajlarla dolu olduğunu, bu bölgeye seyahat edenler bilir. Ancak özellikle üç kez beürgin bir şekilde görülebilen Z şeklindeki keskin virajlann bir öyküsü var. Bu öykünün gerçekliği de aynı bölgede tartışılmıyor. Zira kime sorulsa doğrulanıyor. Karadeniz Ereğlisi'ne 12 kilometre uzaklıkta Subaşı köyü yakınlannda bulunan keskin virajın adı köylülerce "Tavuk virajı" olarak adlandınhyor. Tavuk virajı adının ise nereden geldiğini şöyle anlatıyorlar: "Karadeniz EreğlisiDevrek Karayolu yapımı sırasında Subaşı köyüne gelen yol müteahhidi, köylülerden tavuk istemiş. Kö'ylüler müteahhide istediği tavuğu vermemişler. Bunun üzerine müteahhit köylülere kızarak düz olarak yapılması mümkün olan yolu üç kez Z şekline sokarak aşılması güç bir yol durumuna sokmus. Köylülerin istenen tavu Müjde! Çok içtiğiniz, fena halde sarhoş olduğunuz zaman, ne yaptığmızt bibnez bir duruma geliyor musunuz? Böyle bir gecenin sabahmda, basınızdan neler geçtiğini anımsayamadığmız oluyor mu? ABD'de alkolizm konusunda araştırmalar yapmakta olan Amerikan Ubısal Enstitüsü, depresyona karşı kullanılan eski bir ilaçtan yepyeni amaçlarla yararlanmaya başladu Alkolizm ile depresyon arasındaki ilişkinin araştırüması sırasında, bu ilacın hiç bilinmeyen bir marifeti keşfedildi. tlaç, aşın alkolün yol açtığı unutkanlığın, beüek zayüamasının belli ölçüde azabnastnı sağuyor. Buraya kadar her şey . Hatta bunu tıp alanındaa bir gelişme, yeni bir kazanım saymak bile mümkün. Ama bunu bir de "unutmak için içenler"e sormatü... Sarhoşluğun da mahremiyeti bozuldu Iğneyi Fas'a, çuvaldızı TRTye batır Geçtiğimiz pazar akşamı, Akderdz Oyunlan'ndan görüntüler TRT televizyonunun ekranma geldiğinde, spiker basladı Fas1 tan yapılan yayınlan eleştirmeye. Büyük bir olasılıkla da hakhydı söylediklerinde. Görüntüler kaUteli değildi, daha da önemlisi önceden bildirilen program hiçbir zaman doğru dürüst uygulanmıyordu. Ama gene de, spikerin bu eleştirilerini Türkiye'de ekranlan başında dinleyen izleyiciler biraz da sinirlenerek gülümsemekten alamadılar kendilerinL Çünkü spikerin Fas'tan yapılan yayınla ilgili olarak eleştirdiği durum, Türkiye'de her gün geliyordu başlanna. Anlaştlan, TRT'ciler ancak kendi başlanna geldiğinde fark etmişlerdi kalitesiz görüntünün ne demek olduğunu, önceden duyurulan programuı sessiz habersiz değiştirilmesinin ne denli ilkel bir davranış olduğunu. Ne dersbüz, şimdi Fas'tan ders ahp Türkiye1 de yaymlara daha bir özen gösterirler mi acaba? Yoksa çok mu iyimseriz? Ümit Berkman / Azgelişmiş Ülkelerde Kamu Yönetiminde Yolsuzluk ve Rttşvet TODAİE Yayını, Ankara 1983. 157 s. ODTÜ öğretim üyelerinden Umit Berkman'ın çalışması, "yolsuzluk ve rüşvet" olayının akademik açıdan incelenmesini konu alıyor. Yazar, yolsuzluğa yolaçan etmenlerin ve yolsuzluğa karşı alınabilecek önlemlerin irdelendiği kitabını sunarken, "Bu çalışma Türkiye'de ve diğer ülkelerde kamu bürokrasisinin karşılaştığı bu kritik sorunun çozümlenmesine ve giderilmesine katkıda bulunmak amacıyla yapılmıştır" diyor. Toplumumuz açısından hayli anlamü ve gecerli bir inceleme. ğu vermemeleri üzerine yapılan ve bol keskin virajlarla dolu olan yolun adı da 'tavuk virajı' olarak konmuş ve böyle anılmaya başlanmıs." "Şen/ifc" karada mı, havada mı? Bilindiği gibi, 1984 Oümpiyat Oyunlan ABD'nin Los Angeles kentinde düzenlenecek. Daha bir yıla yakın bir süre bulunmasına karşın, 1984 Yaz Olimpiyatlarıyla ilgili hazırlıklar ve haberler iyice yoğunlaşnuş durumda. Ancak, asıl önemli olan, bu olimpiyatlarda tarihte ilk kez spor yanşmalannın yanı sıra bir de kültür şenliği düzenlenecek olmasu Amerikahlar şimdiden birçok ülkenin sanatçılanna, sanat topluluklanna Los Angeles'teki şenliğe katılmaları için çağnda bulunuyorlar. Ama öyle görünüyor ki, spora sanat kanştıralım derken, sonunda gene yalnızca siyaset kanşacak olimpiyatlara. Geçtiğimiz günlerde Sovyetler Birliği'nin bazı tiyatro ve dans toplulukları, Amerikahlarhn çağnsım geri çevirdi. Amerikahlar da bunu hiç umursamadıklarmı açıkladılar. Anlaşüan, ABD de, SSCB de yerde düzenlenecek şenliklere şu sıralar pek aldırmıyor. Havada "şenlik" varken, yerdeki şenlikleri ne yapsınlar? Evrimci gelenek Berktay kabile toplumuna ilişkin çözümlemelerini çok sayıda saha antropolog ve etnologunun birinci elden çalışmalarının bolluğuna rağmen tek kaynağa bağh kalarak yapmayı yeğlemiş. Bu bölümün başlıca malzemesi ve ilham kaynağını oluşturan George Thompson ise, meslekten bir antropolog veya prehistoryacı olmayıp, uzmanlann eserlerini Jrullanan ikinci elden bir yazar1. Bu nedenle, Berktay'ın ka Türkiye'de tek parti yönetimi Çetin Yetkin, Altın Kitaplar, İstanbul 1983, 320 s. Yakın tarihimizde 1923'ten 1946'ya kadar uzanan tekparti yönetimi üzerine yazılan kitapİar genellikle siyasal anılar ve tarih çahşmalan niteliğindedir. Bu dönemin siyaset bilimi açısından; siyasal iktidann toplumsal temelleri, örgütsel yapısı, ideolojisi, vb. yönleriyle incelenmesi, çözümlenmesi alanında yapılacak çok şey var. Bu alanda bugüne kadar atılmış adımların en ağırlıklısı, kuşkusuz, Mete Tunçay'm Türkiye'de Tek Parti Yönetiminin Kurulması (1981) başlığını taşıyan ve Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk cemiyetIriye'de Tek Parti Yönetimi başlıklı kitabında, Serbest Cumhuriyet Fırkasmın kapatılmasından (17.11.1930), Inönü'nün 1.11.1945'teki çokpartili düzene geçileceğini açıkladığı TBMM'ni açış konuşmasına kadar gelen onbeş yıllık dönemi konu alıyor. Yetkin, bu dönemin "iç siyasal gelişmelerini, sınıfsal yapıda oluşan değişiklikler temel alınarak ve dış siyasal koşullann etkileri gözönunde tutularak" (s. 23) incelemeyi amaçladığını söylüyor. Böylesine geniş kapsamlı tutulan amacı açısından bakıldığında, çalışçalışma sayesinde aydınlığa kavuştuğu izlenimini uyandınyor. Ancak kitapta aktanlan bilgilerde olsun, ortaya konan açıklama girişimlerinde olsun yeni sayılabilecek fazlaca bir şey bulunduğunu sanmıyorum. Her ne kadar yazar, bu kitapta "herkesçe bilinen konulan.. yeni baştan anlatmayı gereksiz" bulduğunu (s. 23) söylüyorsa da., Burada, Yetkin'in kitabının bir kez daha düşündürdüğü ve ülkemizde toplum bilimleri alanında yapılan birçok çalışmaya yöneltilebilecek temelli bir eleştiriye değinmek yerinde olacak. Bizde yapılan toplum bilimsel çahşmalann çoğunda, söz konusu incelemenin hangi sorulan yanıtlamaya calıştığı; bu sorulann neden araştınİmaya deger, anlamlı soruiar olduğu açık seçik ortaya konmuyor. Bu sorulan yanıtlama cabasında başka araşOncıların ne gibi katkıları olmuştur; bu katkılar ne ölçüde yeterli olmuş, ne ölçüde yetersiz kalmıştır: Bu soruiar da çoğu zaman işlenmeden kalıyor. Çalışmanın çıkış noktasını oluşturan soruların hangi teorik çerçeveden ve hangi varsayımlardan hareket edilerek yanıtlanmaya çakşılacağı: araştırmada ne tür bilgilerden, ne gibi kaynaklardan yararlanılacağı; bu bilgi ve kaynakların daha önce kimler tarafından ne ölçüde kullanıldığı da çoğu zaman üzerinde durulmaya değer bulunmayan konular. Nihayet, inceleme sona erdiğinde, çıkış noktası oluşturan soruların hangilerine ve ne ölçüde doyurucu yanıtlar getirilebilmiştir; hangi sorulann araştınlmasına devam etmek gerekecektir, bu konuların tartışılması da çoğu zaman ıhmal ediliyor. Bu değerlendirmelerin hemen hemen türnü okuyucuya bırakıhyor. Üzerinde çok özetle durduğumuz yöntemsel kosulları şu veya bu ölçüde yerine getiren incelemeler de zaten ülkemizde yapılan toplum bilimsel çalışmaların en nitelikli olanlan. Cumhuriyet Döneminde Eğitim M.E.B. Yayını, 1983, 678 s. M.E.B.'nın Atatürk Kitaplan Bilim ve Kültür Eserleri Dizisi'nde yayınlanan bu makaleler derlemesinde çeşitli eğitim bilimcilerimizin Türkiye'de "Eğitimin dünü ve bugünü", "Eğitim kongre ve şuralan", "Sistem ve programlan" konulanndaki incelemelerine yer veriliyor. A. Munis Armağan / Belgelerle Beylikler Devrinde Tire, tzmir 1983, 82 s. Yazarın Tire Müzesi Kadı Sicilleri Arşivinde ve Tire Necip Paşa Kütüphanesi'nde bulunan belgeleri değerlendirerek hazırlanan kısa monografik çahşmada, Beylik döneminde Tire'nin sosyoekonomik ve kültürel hayatma ilişkin çeşitli bilgiler günışığına çıkanlıyor. HAYVANLAR tsmail Gülgeç AUAHIMA BİZ. VEIMİ OlM.ı O TARİHTE BUGUN Mümtaz Arıkan ÇAGDAŞ NANN/BAL F/LL£RH. 1916'OA BU6ÛN, TANKLAR İLK K£2 &4VAŞTM KUUANILPI.I.DÜNYA SAVAŞI SIMSINPA, t'Nei LİZ VE FRAN9I2LAR, 8AT/ CEPHE£İNPE AL MANLARA KARŞI ÇARPl$lKK£N, İNSİLİ2 YAPIMI *MARK*TANKLAtil SAVAŞA 6İRİYOROU. ALMANLAR,SOMME SAVAŞ1NDA,ONLARI KARŞILARlNPA GÖRÜNCE PAU/'ĞE KAPILPfiAe.'ÇO/e ££ÇME£>£M MOOBL GEUŞTfRİLECBK, "PİÇİ* VE "ERJCEK' TfPLE/Ü O£ YAP/LACAJCrr. 'p/Şİ" 6 AMKİNALI TÛFEK, "ERICBK* 7A*JKİS£ 4MAUNALl TÛF&H VE S8tnm'LİK2TvP •mŞtrACAKTI. So /LKM0 OELLER 29 TOÜ AGlRLlğtNPA OLUP,SAATTE gkm. HI2 YAFMBiLİyOR VE 8 PER.SOfi/EL AUYORPU.. 15 Eylül 19301945 tarihi üzerine daha önce fazla okumamış olanların, dönemin siyasal gelişmeleri konusunda toplu bilgiler bulacakları bir kitap. lerinin kuruluşundan, tekparti yönetiminin yerleşmesini simgeleyen CHP'nin 1931 tarihli kongresine kadar uzanan sekiz yülık dönemi derinlemesine inceleyen kitabı. Tanef Timur'un Türk Devrimi ve Sonrası: 19191946 (1971) adh kitabı da bu bağlamda zikredilmesi gereken bir başka çalışma.Ancak tekparti döneminin incelenmesi, en hafif bir deyimle, tüketilmiş olmaktan çok uzak bir alan. Doç. Dr. Çetin Yetkin de geç"Mmiz aylarda yayınlanan Tiirmanın konusunu doyurucu bir şekilde incelediğini söylemek çok güç. Ama, 19301945 arası tarihi üzerine daha önce fazla okumamış olanların, dönemin siyasal gelişmeleri konusunda toplu bilgiler edinmek açısından bu kitabı yararlı bulacaklarına kuşku yok. Yetkin'in kitabını sunarken, "söz konusu edeceğimiz yazı ve belgeler, gelişmeler, ilke olarak, daha önce başka çalışmalarda anılmamış bulunmaktadır" (s. 22) şeklindeki sözleri okuyucuda bilinmeyen bazı hususlann bu Süreli Yayınlardan FORUM, Yabancılar Sorunu Üzerine İnceleme ve Araştırma Dergisi, Sayı 3, Ağustos 1983 B.Almanya'da bir grup Türk ve Alman tarafından Türkçe ve Almanca olarak üç ayda bir yayınlanmakta olan Fonım adh dergi, Almanya'daki Ortak Pazar üyesi olmayan ülkelerden gelen yabancılann ve özellikle Türklerin çeşitli sorunları üzerine yaalara yer veriyor. Derginin bize gönderilen 3. sayısında bulunan Alman uzmanlann yazılannda yabancı işçilerin kesin dönüşe teşviki, Almanya'ya giriş yaşuım sınırlandınlması, çalışma ve oturma izni almada geçerli koşullar gibi konular ele alınmakta. Göç ve göçmenler sorunlarıyla ilgilenenler için dikkate değer bir yayın. Sorumlu yönetmeni Halil özak olan derginin yazışma adresi: Ludwig Landmann Str. 343, C308, D6000 Frankfurt/M. 90. 50 YIL ONCE Cumhuriyet Bugiin yapılacak maçlar Bugün şehrimizde üç mühim spor hareketi vardır. Besiktaştaki "Şeref Stadı"nda Bulgar takımile Beşiktaş takımı karşılaşacak, Taksim Stadyomunda ttalyan güreşçilerile güreşçilerimiz müsabaka yapacak, Fenerbahçe Stadyomunda da atletizm maçlan yapılacak. Varna'da Beşiktaş takımma mağlup olan Şipneski Sokol takımı, bu mağlubiyetin intikamını almak için Bulgar Federasyonunun emrile Bulgaristanın birinci sınıf kulüplerinden en değerli oyuncularla takviye edilmiş bir takımla şehrimize gelmiştir. Beşiktaşlılar, bugün, merhum Şerefin ismini verdikleri "Şeref Stadı"nda bu kuvvetli Bulgar takımile bir intikam maçı yapacaklardır. 15 Eylül 1933 sporcularile ilk defa yaptığımız bu spor teması, en ileride olduğumuz güreşte oluyor ki, bu, bizim için iyi bir başlangıçtır. Îtalyan güreş takımı, çok kuvvetli bir şekilde ve bu müsabakaları mutlaka kazanmak azmile şehrimize gelmişlerdir. Italya'da spor zaferine pek fazla ehemmiyet verildiği için, Îtalyan Federasyonu, ilk defa Türkiye'ye gönderdiği güreş takımım büyük bir itina ile seçmiştir. Güreşçilerimiz, bugün, îtalyan güreşçilerinm karşısında yeni bir imtıhan daha geçireceklerdir. 1933 1983 8 A R A Y OLORYA ( E^i ) GALERILER RESSAMLARINA AİT H C O İ İ V İ Kurtuluş Cad 191 Al IKİID Kurtuluş/İST. ML.IIXin Tel. 1404 783 528 66 29 522 89 97 URART" SANAT GALERİSİ Can Göknil I Resim Sergisi 829 Eylül Güreş müsabakaları Italyan güreşçilerile Taksim Stadyomunda yapacağımız müsabaka da futbol maçı kadar, belki de ondan daha çok mühimdir. îtalyan 7 böriik T,ld>xw filw POKS KIRNAL dt Str «cıfc aun taraterdMt rendj boobılur modm
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear