24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet 2 Osmanlıca sözlükterde, özelliMe Şemsettln Sami'nin «Kamusı Türkb adlı sözlüğunde «dcp reşmek» karşılığında Kkımıldamak», «oynamak» sözcükleri var. ölmez Atatürk'ün btttün Türlc ulusuna, özelllkle aydınlarııruza ekinsel, ulusal ve tüzesel (hukuksal) armağanı olan Türk Dil Kurumu'nun geçen ay yayımlayıp «Ultı önder Atatürk'ün yüce anısına» adadığı «Genişletilmiş Türkçe Sözlük»ün yedinci basısında «depreşmek» sözcüğü «yenıden ortaya çtfanak» diye betimleniyor ve değerli yazar Haldun Taner'den şu örnek veriliyor: «Bugün oraya glttiğinde çok fena obnuş, yatışmaya yüz tutan kederi yenlden depreşivermlştl». Ünlii yazar Asiz Nesin'den de şu örnek verilmiş: «Biraz neşelcndim, eski günleri yaşamak isteği depreşti içimde.» Tanınmış iki yazardan alınan bu örnekler gösteriyor ki, hem üzüntülli, hem de sevinçll anüar zaman zaman depreşiverir içimizae. Benda de byle oldu: Bütün yurtta sürdürliien orman ve ağaçlama çabalarını TV ekranında kıvançla izlerken, bu çabalann genel bir istek, bir şenlik biçiminde yaygınlaşması bsni daha da sevindirdi ve bellfiğımin kuytu învrımlarında çok uzun yıllar saklı kalmış acı tatlı birçok anıyı da depreştirdi: Bizim Çorum' daki ağaç dikme töreninl ekranda seyrederkeft bundan yaklaşık 70 yıl önce Çorum'da tanık olduğurn bir olayı anımsadım. Anlatayım: O tarihte Çorum'da Nurettin Bey adında çok çalışkan bir mutasarrıf (1) vardı. Çorum' nn kuzey yönünde, birkaç küometre uzaklıkta Iti bir tepeyl ağaçlandırmayı düşünmüş. Oraya belediye arabalan kentin süprüntülerini dökerlerdl. Az aşağısındaki düzlükte, şimdiki Bahçelievler'in bulunduğu yerde, buğday ekilir ve yazın harman kurulurdu. Ben o zaman «idadi» denilen ortaokulun birinci sınıfında öğ renclydim. Birgün müdür Osrnan Bey bütün okul öğrencilerini bahçede toplayıp «yarm sabab ağaç dlkmeye gidlyoruz. Hepiniz sabahleyin burada toplanın» dedi. Ertesi glinU dediğı saatte toplandık, ve öğretmenlerımizle birlilcte yukanda sözünu ettığim tepeyn gittik. Pınl pırıl bir nisan sabahıydı. Orada, başlarm da belediye çavuşlan bulunan, on beş yirmi kadar toprate işçisi, yamalı giysüeriyle bekliyorlardı. Tepede yüzlerce çukur kazılmış aralanna küçük fidanlar ve birçok söğüt, kavak dalları, öbek öbek serilmişti. Bllindiği gibi ve söğüt «daldırma» yoluyla köfe salan ağaçlar türündendir. Ben yöreye bakarken biruen hsrkes toparlanaı. Mutasaml Nurettin Bey bir landon (körüklü yaylı araba) ile geldi. îrıip bize yaklaşınca, yöresinde yanmay biçiminde yer aldık. Beş dakika kadar konuştu. Belleğimde kalan sözlerinden bir iki tUmceyi buraya aktarayım: «Efendller; nasıl kl sizler istikballmizin fidanları iseniz, şu yerde gördüklerlniz de bu tepeyi yeçiUendlrecek Istlkbaldeki ormancığın fidanlandır; masıun ve uğurlu ellerînizle diki'.ecektir, ve sizler, çok yıllar sonra, büyüdüğüniiz zaman onlann göl OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 24 NİSAN 1983 Âğaçlar ve Depreşen Anılar Hıfzı Veldet VELİDEDEOĞLU geslnde ferahlayacaksımz.» bölgelerde başka türltt tanm yapılamaz; bu Yassı tepenin üzertoe yayıldık; lldanları, bölgeler kesinlikle yeniden ormarüaştırıllr.» dalları öğretmenlerimizin gösterdiğt biçimde Pransızlar vataıılanm erozyon afetinden bu çukurlara diktik; toprak işçileri de çukurun ilke sayesinde kurtardılar. Almanya ve İsvıçre' kıyısındaki toprakları küreklerle doldurup sı de böyle bir çabaya gereklik. yok; çünkü ağaç kıştırdılar. Bu iş saatlerce sürdü. Tepenin or ve orman sevgisi çocuklara yakından tanık tasında bulunan bir pınardan, oraya dana ön olduğum için abartmasız söylüyorum daha ceden getirilmiş olan teneke, kova, çömlek gi ana kucağmda ve sonra da okullarda aşılanır. bi kaplarla su taşıyıp dikilen fidanların diple Frankfurt Hava Alanı'mn gsnişletümesi ıçln rinl suladık. Hiç unutamam, o günkü sevinçli ormanlık bir bölgenin ağaçlannın kesilmesine çabalarımızı. Mutasarrıf ve onunla birlikte başlandığmda on binlerce Alman'm nasıl ayak gelmiş olan birkaç memur da bizim gibi ça lanıp yetkilileri aylarca uğraştırdığım birkaç lıştılar. Uzatmıyayım; iş blttl. O günden son yıl önce gazetelerde okuduk. Bu eylemler, küra daha birçok ağaç dikmişler o tepeye. çük yaşlarda aşılanan ağaç sevgisinden kayŞimdi orası büyücefc bir park oldu. önün naklamyordu. de Atatürk anıtı var. Pmarın bulunduğu yere • •• güzel bir havuz, şirin bir gazino binası yapılGerek rahmetll babamın, gerek yukarıda dı; büyük ağaçlann altında sıralar bulunuyor; anlattığım olaylarm küçük yaşımdan beri baÇorum halkı dinlence günlerinda orada gezip na aşıladığı ağaç ve orman tutkusu ruhumda, dolaşıyor ve Tahmetli mutasarnfm 10 yıl ör.ce daha da bilinçli duruma gelip güçlenerek, sür dediğı gibi «ferahlıyor». Çorum'a her gidişirp dü vo sürüyor. Kırk yıldan beri bu konuda, de o parkı ziyaret eder, çocukken kendi dik bu gazetede yaymladığım yazılan bir araya miş olduğum ağaçları boş yere bulmağa getirsem küçüic bir kitap olur (2). Elim kaçalışırım. • tuttuğu sürece daha da yazacağım. YukaGerek bu olay ve çok sonrakl yıllarda An nda ağaçlamanm somut ve olumlu ömeklerinkara'da ilk kuruluşlarına tamk olduğum «Genç den birkaçım yazdım. Şimdi de gezip, görüp llk Parkı» ve «Atatürk Orman Çiftliği»; daha yerierinde tanık olduğum ve düşündükçe rusonra Çorum Parkı'nı oluşturmak için 70 yıl humda büyük Uzüntüler depreştiren orman önce ilk fidanları birlikte diktigimiz sınıf ar •*kıyımından örnekler vereyim: kadaşım Çorum Belediye Baskanı rahmetll • Çorum ile Aıaca ilçesi arasmdakl «Hatap Baha Çorbacıoğlu'nun, parkm arkasmdaki Boğazı» (hatap odun demektir) benım çocukalanda oluşturduğu «Çamlık»; temeli tzmir Be luğumda çok sık ormanlarla kaplıyken, Bırmci lediye başkanlarından saym Dr. Behçet Vz Dünya Savaşı sırasında, birkaç yıl içinde yok tarafmdan atüan «tzmlr Kültür Parkı» örnekoluverdl. Çorum ile Sungurlu arasmdakl gsleri, bir ormancığın bir Insan ömrü süresinde niş crman alanı da çoraklaşmağa yüz tuttu. bi'.e oluşabileceğini gösterdi. Dr. Behçet Uz • Yine Çorum Itentinin batısmdakı Köse şimdiki emeklilik yıllannda yine îzmır'de bir Dağ'm yamacında birkaç kilometrelik çamlık «Atatürk Ormanı» yetiştirme glrişiminln başın bölge kökünden kesilip yok edildi. Oysa «Amdadır. Yürekten başarı dilemekteyim. lann tzinde» kitabımın başmda anlattığım gibi. BUtün bu anlattıklanm, ülkemizdekl ağaç ben çocukken orası bir dinlenme, bir «nava de landırma seferberliğinln ruhumda depreştirdiğişimt» bölgesiydl. ği çok mutlu olay vo anılardır. • Uludağ'm bir zamanlar içinde kaybol• • • dugum «Fattn Tepe»sl şimdi lyice kelleşti; yap Isviçre ve Almanya'da öğrenlm gördüğüm raklı ağaç kalmadı gibi; kalan çamları lse can Unlversite kentlerinin hemen kıyüannda or çekişlyor. man başlıyordu. Edindiğim bir bisikletle kuy• Kuzeyde Ayancık Slnop yöresinde "in patikalanna dalar ve dinlence saat vaktiyle gün ışığıra bile sızdırmıyacak kertede lerimı oralarda geçlrirdim. Orman, konusunda sık ağaçlarla kaplı olduğu için «Zindan Ormangüzel kitaplar da okudum. «La Ouestion Fo lan» denilen bölgenin aıtık «ztodanhgı» kaımarestlere» (Orman Sorunu) adını taşıyan bir dı. tanssi şu anda önümde duruyor. Geçen yüzyıl• Doğuda Ardahan ve Sankanuş yörelerinda Fransa'da şimdi blzde olduğu gibi çok deki ormanîanmız can çeklşiyor. Ardanuç orgenlş boyutlara ulaşan orman kıyımı olmu? ve manlan, ben görmeyell ne durumdadır bllbu ülke yer yer bozkırlaşmaga başlamıştı. Ama mem. Pransızlar çabük uyandı ve parlamentoca çı• GUney'dekl güzel orman alanlanmız, yan karılan yasalar, şu temel llke doğrultusunda gın, tarla açmak, bahçe açmak gibi nedenlerle ödünsüz uygulandı: «Rsldden ormanlık olan gittikçe daralıyor. Kalanlarin ne denll güzel ve gttr oldufurm görüp anlamak içln Marmarta ilçesinden Turunç köyüne (denizden degil) aradaki dagm sarp ve dönemeçli orm»n yollanndan geçerek gitmek yeter. • Trakya'dakl vaktiyle seyrin* doyamadığım o güzelim meşeliklerden eser kaidı mı bilmiyorum. ••• Bır lnsan ömrüne sığan korkunç ornıan kıyımınm daha bir çok örneği aşağıdaki ikmci notta yer alan yazılarımda görüleBilir. Yazılanm zevkle okuduğum Mefımed Kemal, geçen yıl «Ormanlar, Bizim Ormanlanmız» başlıkh yazısmda: «Esenboğa'da bmdiği otobüs te yamndaki Arıkara'lı arkadaşmm Zir, Mürted, Çutouk ovasmı göstererek: Bilır misinV Buralar bir zamanlar hep ormanmış. Tarihler yalar. Timurla Yıldırım Beyazıt ou ormanlıkta karşılaşmışlar. Timur, oıman arasmaan bir zamaniann tankı sayılan fillerini oraya saldığı za man, Osmanlı ordusu bozguna uğramış. Görüyor musun, şjmdi ilâç için olsun bir tek ağaç yok>* dediğinl yazıyordu. Doğru. 1922 yılında fcirkaç aylığına Istanbul'a gıttiğimde orada, gazetelerin sık sık kendisinden söz ettiği yüa elli yasmda bir Zaro AÇa vardı. Sirkeci hamallarındanmış. İstar'DUİ'a nasıl gelcliğini soran bır gazeteciye, Erzincan'dan Ankara'ya ve oradan Istanbul'a at üzerincte geldiğinl ve başka bir soru tlzerine de, gençliğinde Anttara'dan îstanbul'a gelirken bütün yol boyunun ormanlık otduğunu anlatmıs. 159 yaşında ölen Zaro Ağa'mn yolculuk tarihini yaklaşık olarak hesapladımdı o zaman: 1785'îere rastlıyorau. Demek günümüzden iki yüz yıl öncekl genış orman alanlannı bizler ne acınacak duruma getirmişiz. Bıınlan düşündükçe a&lamakh oluyor ve yurt çapında sürdürülen ağaçlama glri şiminin başarılı olmasını diliyorum. (1) Osmanlı donemfııde «fl» Qe «ilçe» arasında yer alan ve adına usancik» denilen yönetlm birimlnin başındatıl en yüksek sivil yilrülilm görevlisine (miilklye nmirine) «mutasarrıf» denirdl. Cumhuriyet'ten sonra bütün «sancak»Iar 11, «mutasarrıflar» da vall oldu. (2) Vludağ Cenneti ve Orman Kanunu (8 EHm 1943), Ormanlanmız ve KartrniarımD; (3 Arahk 1944), öîel Ormanların Dev!e«e?tirilmesl (21 Ha7İran 1945), Orman Kanııntan ve Yangınlar (25 Tenunuz 1945), Orman Askı ve Orman Dü?manlıjh (29 Eylül 1913), Orman Denizl (30 Eylül 1945). Abant Gölündn (2 EHm 1945), Ormanın ölümü (6 Eklm 1945), Ormanın Kurtu]u«u (9 Bkim 1945). Orman Sanayli ve Modem TUrkiye (13 Eklm 1945), Nereye Göç Edeceğiz? (30 Eylül 1973), Ya« Sıca&mda (27 Tenunuz 1975), Erenköy'de YeşUtn Ölumü (28 AraUk 1975), Dogaya Sığınma (2 Mayıs 1976), Tttrkiye'de Llnyit Sornnu (19 Mart 1978). Vatan ve Orman Konusu (11 Mart 1979), Ormutı ve Uygarlık (4 Kasım 1979), Orman ve Orman Köylüsü (18 Arahk 1979), Dofta ve Düçünce Çevteni (5 Evlül 1982). Bir Değerblllrlik OrneSl (19 Aralık 1982). TV'de Kemal Tahir Kemal Tahlr'i 1950'lerln ilk yarısında Aziz Nesin'le ortaklaşa kurduklan Düşün Yayınevi'nde tamdım. 1938'de Nazım Hiknıet davasmda tutuklanan yazar 15 yıl yıl hapis cezasma çarptırılmış, 1950'deki genel afla çıkıp Babıâli'ye dönmüştü; ama, bu dönü§ başka dönüştü. Mahpushane üniversitesinden diploma alan Kemal Tahir birbiri ardına romanlarını yaymlıyacaktı. Nitekim 1955'ten ölümüne kadar (1973) sanırım 15 romanı çıktı; tümü jlgi gördü. • Kendine özgü klşlliğiyle çevresindekilerl etkileyen bir adamdı Kemal Tahir, sesi dana kulaklanmda yanküanır. Tarihin sayfalarında çağ açmış, devrimler gerçekleştirmiş nice kişi Kemal Tahir'in ağzmda iki paralık olurdu. Belki de 12 yıllık mahpushane yaşammın dolduruşuyla gerilmiş olan ruhu küfrettikçe yelpazelenirdl: Koca kodoş, kan içici, namussuz, alçak!.. Kemal Tahir'in konuşmalarıyla insanın çarpılması doğaldı; ancak rahmetli yazara öfkelenip de sert bir karşı çıkış yaptın mı, saniyede değişip kahkahayı patlatır; kimbilir, belki de sözlerinin hedefinl bulduğunu düşünerek keylflenlrdi. Hlç unutmam; Kongo'nun bağımsızlık önderi Patrlce Lumumba 1961'de emperyalizmin u?ağı Albay Mobutu'nun emriyle öldürülmüg; clnayet aydınlarda tepkl yaratmıştı. Kemal Tahir ayağmı yere elini masaya pat pat vurup bağırıyordu: Kolay mı yahu? Kimmiş o Belçika'ya kafa tutan Lumumba? Emperyalist adama bokunu yedlrlr. Eh, bir bakıma yaşamm sert yasalanm anımsatıyordu Kemal Tahir, «Arkadaş, kimse yiyemeyecegi pllavm önüne oturmasm» dlyordu. Ne var ki söyleyiş biçimi karşısmdakileri de buruyor, iğnellyordu. • 1960'larm sonuna doğru Kemal Tahir'in evl tekkeye dönmüştü. Rahmetli yazar postunun üstüne bağdaş kurmuş şeyh gibiydi. Artık düşlemlerini tarihsel kuramlara dönüştürmüş; tutarsız ve slsll flkirlerini benimsemeyenlere yaman bir savaş açmıştı. Yalın kılıç kavgaya giriyor, kişllerl yerin dibine batırıyor, tarih gerçeklerini lşlne geldiği gibi terslne çeviriyordu. Değll bilim adamınm, romancının da olamayacağı kadar geçmişe karşı kaygısız MV sorumsuzdu. • Kemal Tahir, romanlarında önyargıh bir tarih görüşünü işlemiştir. (Roman sanatı açısradan yazarın değerini tartışmak bir başka iştir.) Bana şorarsamz Kemal Tahir'in tarîhsel yaklaşımı özgün de değildir; Osmanhya (ve Abdülhamitçiliğe) dönük akımlarm başka blçimde tezgâhlanmasıdır. Ne var ki Kemal Tahir'in bu dönüşümü sağ kanadın pek hoşuna gitmiştir. Yazarı alıp baştacı yapmıglar; tarihsel gerçekleri saptıran yapıtlarını da göklere çıkarmışlardır. Kemal Tahir, sağ kanadın gözünde öylesine «meşrulaşmış> ve benimsenmiştir ki, blrkac gün önce televlzyonda anılmıştır. • Yanlış anlaşılmasm; «Kemal Tahir ölümü•ntin 10'uncu yılında anılmasm, televlzyon programlarında yçr almasm> demlyorum. Devletln TRT'slnln hangl ölçüler İçinde çahgtığını vurguluyorum. Gerçekte bütün sanatçılarımızı anmak TRT'nin görevl olmalıdır. ölümünün 10'uncu yıldönümünde Kemaf Tahir için düzenlenen 15 dakikalık televizyon programını izledim, Kemal Tahir yaşasaydı, sanırım çelişkili ruhunda bu programa yönelik büyük tepkiler oluşurdu. Çünkü programda Kemal Tahir'in kişiliğl yoktu, özyaşamı da yoktu, romanları da yoktu; yalnız belirll bir amaca yönelik sözlerinin tutkalla birbirine yapıştırılmasırıdan oluşan bir kurdela vardı. • Sonuç: Eğer bir yazan tüm gerçekliğiyle anmaktan korkuyorsak ya da sakıncah buluyorsak anmayalım daha lyl... Çünkü hem yazara, hem okura, hem de Türk toplumunun gelişmişlik düzeyine karşı bir ayıp işlemiş oluyoruz. İUİT OKTAY AKBAL Genç Mustafal Kemal'in Sesi (iç basın HÜRRİYET ZİHNİYET.,. •Batmon ftöprttsünü. geçer g«çm«z yol üzerlnde öliı yatmış kaltnış bir adam, açhktan. Kâprü ile konah yerimiz arasında aynı durumda iki adam. Göçmenmişler. BĞtrriüfı kbjirütü tle Sllvatı arasında ve köprüden sonra yeni b'lmüs iki beyglr. însanlar ve hayvanlar açhhtan öiüyorîor» (25 Ekim 1918). •Yollarda bir çoh göçmen gördük. Bitlis'e dönüyorlar. Tümü aç, sefil, ölüme huküm giymif bir halde. 45 yaşında bir çocuğu anası babası yol üstünde bırakmıslar; bu da, bir karıkocanın ardına tahumış. Onlan ağlayarafe yüz metreden izliyor. Kendilerini niçin çocuğu almadıklan için azarladım. 'Bizim çocuğumuz değildir' dediler.» (ö Kasım 1916). «Daha sonra Bitlis'teki hastanelerl teftif ettlm. Temiz buldum. Şeyh Hazret, ki bir holunu kesmişler, onunla görüştum. Tümen Başheklminin söylediğine göre, hastanede yapüan evler temizlenirken 10 15 kadar İslâm kadınmm baglanm bulmuşlar. Buradan dönüş. Şerefiye denilen camii gezdim, hayvan leşleriyle ve pislikterle do~ luyâu. Yıhumıs. Yolda 12 yaşında Omer adında öksüz bir çocuk gördum. Bunu yanıma aldım. Bu, görülünce daha üç tane anası, babası ölmüş yetimler getirdiler, onlara da para vermekle yetindim.» (16 Kasım 1916). 'Yolda gelirken zihnimden geçen şeyler: YaU nız baş ile selam vermeh. Komutanlar birlihlerinin içini ve ruhsal durumlarmı doğrudan içlerin* girerek bilmeli. daha güvenle emir verir. Üstler astlanyla söyleşiler yapmalı, onlan özgürce ftonuşturmaya alıştırmalı. Astın duşünme, değerlendirme ve söyleme biçimini bilmek yararh vo gerekll* (21 Kasım 1916). «89 saat kadar Kurmay Başkanıyla örtunmenin kaldırüması ve toplumsal yasamm düzeitlU mesi hakkında söyleşi. 1 Güçlu ve yoşamı büen ana yetiştirmek. Z Kadınlara özgürlühlerini vermek. 3 Kadmlarla bir arada bulunma, erheklerin ahtdkterı, düşünceleri, duyguları üzerinde ethindi'. Doğuştan liarşüıkh sevgi çekme eğilimi.: (22 Kasım 1916). Evet, iyi bildiniz, b u gündelik notlan Tuğgeneral Mustafa Kemal'in Anı Defteri'nden aldım. 1916'da BitUs'te 7. Ordu Komutanı genç Paşa'nın gözlemleri, izlenimleri ne kadar canlı, ne kadar etkileyicü... Türk Tarih Kurumu yayınlannda çıkan yenl bir kitap. »Mustafa Kemal Atatürk'ün Sdyleyip Yazdıkları» Şair M. Sunullah Ansoy tarafmdan bugünkü Türkçeye çevrilmiş ilginç ve Belgesel bir /apıt. Bu ilk cildi, ötekiler izleyecek; kltaplığımız Atatürk'ün bugünkü dilde, konuşmalanm, söylevlerlni. yazışmalarını okuyup anlamak olanağına kavuşacak. Arısoy önsözde şöyle dlyor: •Ulkemiz açısmdarv Ataturhçulüh çesitli yönleriyle önem kazanmaktadır. Mustafa Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, feoruyucusu olmustur. Bu, büyük bir olaydır. Bu olayı, bu olayın yaratıcısmı yakından tanımah, değerlendırmek, yetişen., yetişeceh kuşahlara bu olayın, bu olayın yaratıcısmı bütün boyutlarıyla, bütün açıklığıyla, gerçekliğiyle tanıtmah, anlatmau, belletmeh, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bugünu içm db, yarınları için de zorunludur kamsmdayım » Atatürk'ü iyi bilmek, iyi tanımak İçin yorumculara, yol göstertcllere, akıl hocalanna, Atatürk'ü yozlaştırarak başka yönlere çekmeye çalışanlara gerek yok! Atatürk'ü kendi sesinden, kendi yazısından tanımak gereklr. Neler demiş. neler lstemi^, neler özlemiş? Genç yaşından ölünceye kadar hangl yapıtları kurmuş, o yapıtlan korumak içln ne gibi önlemler almiş, ulusuna hangi yönde ilerlemesini öğütlemiş; hepsi onun sözlerinde, ya Oktay Ekşi. 19 nisan günlü yazısuıda «Bozuk, hilell ve saglığa zararb gıda maddeleri»no de, ğiniyor ve bu konudaki saptar malan dile getirerek Devlet Plan lama "Beşkilaü Müsteşarı Yıldı rım Aktürk'ün konuya tiişkin sözlerinl elestiriyor. Yıldınm Aktürk'ün botuk gı da maddeleriyle ilgüı yaymlardaa yakınarak «dünya ekonomisindeki daralmaya paralel olarak Bikıntı ya düşea ihracatunız, bu yayın lar sayesinde iyice gerilemektedir.» dediğini belirten Ekşi yazısını şöy le sürdürüyor. •Aslında Saym Aktürk'ün söz lerinde tezahür eden zihniyete top lumumuz yabancı değildir. Nitekim bu zihniyette olanlann bundan ia 13 yıl önce Türkiye'de Kolera va kalan görüldüğü zamam «Aman bu lafı agzımıza alma yalım. Çünkü aksi halde yurdumu za gelmeyi düşünen turistler korkarlai', başka ülkelere giderler» di yorlardı, «Nitekim Kolera yıllarca sürüp gittiği halde yetkililerimiz bu has talığı 'bağırsak enfeksiyonu' diye bir genel sıfat yakıştırınasıyla, işin içinden sıyrılmaya çalışmışlar dı. Ama gerçek şu ki, bu pek akıl lıca (1) önlemler, 'Kolera'yı ortadan kaldırmadıgı gibi yurdumuza gelecek turist sayısını arttırmaya da yetmemişti, •Çünkü, turizmi geliştirmenln asıl yolunun, kfttü gerçckleri mizi saklamak, değil, o kötü gerçeklerimizi de güzel gerçekler haline çevlrmek olduğu anlaşıimartuş tı.> «Aynı çey bizim Türk Hava Yollan'nın yapöğı fcazalar dolayısıyla da karşımıza çtkart 'Aman kendi havayolu şirketimlzl kfitülemeyellm. Aksi halde bu milll kuru luşu baltalami4 oluruz.' «Pekı ama, ihracatınuzı artırmak için, daha sağlıkh gıda noadde lerı üretmemiz gerekir, turizmimj zi geliştirmek için daha temiz bir ülke olmamıza ihtiyaç vardır ve daha iyi ve tltiz çalışan b|r hava yolu işletmesine kavuşmamn. zorunludur' diyen bir yetkili blçbir zaman çıkmayacak mı?,» MİLLÎYET Allah korkusu arasmdakl bag lantıyı kurmasmdan sonra, mall af içln toplanan mevduata, cambazhane yöntemi teşvikler de uy gulanabillrdl, «Bereket ekonomiye yaklaşım biçimi, klasik ölçülerin dışına çı karbhnadı. Aslında mevduat ser Üflkalan alabildigme teşvik edil dikten sonra, birdenbire «Kara Para'nin slmgesi haline gettrilmenüş midlr? Yanl, herşey olabilirdl. «Ama olmadı işte. Ve heplmlz ennasyondan korkmayı sürdartiyo nız> Mehmet Barlas. 19 nisan günlü yazısında, TISK Başkanı Halit Narin'in «Enflasyondan korkmayalım, Türk milleti, Allahtan başka hiçbir şeyden korkmaz zaten» şekiin dekı sözlerine değiniyor ve «Kara Para.dan söz ederek «Ve hepimtz enflasyondan korkmayı sürdürüyo ruz» diyor. •Geçenlerde bir toplulukta ma H af dolayısıyla Ziraat Bankası şubelerine yatan paranm miktarı nm konuşulduğunu» belirten Bar laa şöyle diyor: «10t> milyan aşan bu para blokaj süresi sonunda yenlden piyasa ya girecektir. Acaba bu paranm bir miktarının mevduat olarak kal ması mümkün degil miydi? MeseIa bu para için özendirici bir mev duat yöntemi geliştirilemez miydi?» Daha sonra. kasabaya gelen carabazhaney'le ilgili bir öykü anlatan ve cambazhaneye «bedava» diye giren seyircilerln çıkarken «giriş bedava çıkvş 100 Ura« yazısıyla karşılaştıklarını belirten Barlas yazısım şöyle sonluyon «Halit Narin'in enflasyoa He CAMBAZHANE YÖNTEMİ... GÜNEŞ ÖZEL SEKTÖR MANTIĞI Ismail Cem, 20 nisan güniu ya zısmda, ihraç mallarunızın bazıla rınm dışpazardan geri dönmösl ve dış ticaret açığmm geçen sıün aynı zamanlanna göre artınış olmasına değiniyor ve özel oektöi rü suçluyor. Durumu mantıkla, heıe özel sektörün kendi iç mantığıyla açıklamanm mümkün olmadığını belirten Cem şöyle diyor: «Son yılların önemli başarısı olarak, lhracaü gerçekten önemli boyutlarda arttırmışız. Kendimi ze bir dış pazar oluşturmaktayız. Bundan, ülke ekonomisi de, ütunleri üretip satan özel seKtörde bü yük kazanç sağlamış. Sonra, aynı özel sektörün bir kesiti, kendi hırsı veyahut beceriksizliğl nedenîyle, sözkonusu geUşmeyi, kazancı, tümüyle tehlikeye sokaui liyor! Daha da ilginci, bu flevlet ve özel sektör, bozuk yahut hileli ihracatm ekonomiye ve kendile rine tümden getirmekte olduğu za rar karşısında seyirci kalabiUyor!» 20 KALEM ASBESTLİ CİMENTOLU OLUKLU ÇATI KAPLAMA MALZEMESİ SATINAÜNACAKTIR Şartnamesi bedelsiz olarak aşağıdaki adresleralınabilir. 1 KARABÜK'te: Demir ve Çelik Fabrikalan Müessesesi Tedarik ve İkmal Müdürlüğumüz. 2 ÎSTANBUL'da: Sirkeci, Yalıköşkü Cad. Yalıköşkü Han Kat: 4 5'deki Mümessilliğimiz. 3 ANKARA'da: Dışkapı, Çankın Cad. No: 57' deki Genel Müdürlüğumüz. İsteklilerin şartnamemiz esaslanna göre hazırlayacaklan kapalı teklif mektuplarını. geçlci teminatlanyla birlikte en geç 11 Mayıs 1933 Çarşamba günü saat 14.00'e kadar Karabük'teki Müessesemiz Haberleşme ve Arşiv Müdurlüğü'nde bulundurmalan ilân olunur. (Basın: 16889) den (chşbaşm NEW YORK TEMES WASHİNGTON TİMES NİKARAGUA SORUNU «New York Tlmes» gazeteslnde Nikaragua sorununu inceleyeu bir yazıda, Reagan yönetüninin gizll savaşımn başanya ulaşıp ulaşamayacağı ve böyle bir «başanmn aslında ne anlama geleceği soruları soruluyor. Böyle bir gizll savaşın yasallığından sözedilemeyeceğinl be lirten gazete Reagan yönetiminln Nikaragua'dakl savaşımn «Domuzlar Körfezi Çıkarması» gibi sonuçlanması hallnde ne gibi sorunların ortaya çıkacağını soruyor. Yazı özetle şöyle devam ediyor: «Gizli savaşları yasaklayan kanunlar gerçekte birer bnlem deglldir. Kongre dört ay önce Nikaragua hükümetinin devrllmeslni ya da Honduras Ue Nikaragua arasında bir çatışmaya yol açabllecek eylemleri yasaklamıştı. Reagan yönetiml bölgedeki eylemlerinin amacınm yalnızca Nikaragua'nm El Salvador'daki solcu gerillalara yaptıgı askerl yardımı kesmekle sınırlı olduğunu bellrterek bu açıklamanın yasallığına sığımyor. Yönetimin ah laki açıklaması da aynı şekilde sag lam bir temele oturmaktan uzak: 'Nikaragua yönettani despotlaştığına göre âüşmanlarım desteklemek yanlış olmaz.' Reagan yönetiminin bu durumda daha tutarlı bir politika izlemesi ve stratejisini daha Inanıhr 'ahlaki' ve *yasar temellere oturtması gerekiyorj» LÜBNAN'A UZUN VADEDE DENİZ PİYADESİ GÖNDERİLMELİ FRANKFURTER ALLGEMEİNE alanndadır. ABD'nln «The Waslıington Times» gazetesi, Beyrut'takı Ameri. kan Büyükelçiliği'nin bombalanmasıyla ilgili olarak yaymladıgı yorumda, «Lübnan'da uzun vadede deniz piyadesi bulundurulması gerekliüğini» vurguladı. Gazetenin yorumu şöyle: «Bu şiddet olayı, yabancı birliklerin Liibnan'dan çıkarılması konusundaki görüşmeleri baitalayıcı niteliktedir. Zaten bu gibi görüş, meler, doğaları itibarıyla, agır ilerlemeye mahkunıdur. tsrail'Vn deneyimden ileri gelen güvensizligi ve Suriye'nin gerek fırsatçılığı, gerelı elindeki silahlan FKÖ'ye karşı bir baskı unsuru olarak kullanması ve dolayısıyla örgütü tedirgin etmesi, süratli uzlaşmayı engelleraektedir. Kuşku yoktur ki, bu uyanların tümü, patlamalarm ne zaman ola cağı kestirilemeyen Lübnan'a, çok sayıda Amerikan deniz plyadeslnin uzun bir süre için gönderilmelerinl zorunlu kılmaktadır. Bu durum, yönetim ve çoğu Amerikahlar için gerçi sorunlar yaratacaktm Fakat, aynı zamanda ABD'nin pren sipleri, stratejisi ve gücünü desteklemesi açısmdan da bir zosunluluk tur bu.» Alman muhafazakâr «Frankfurter Allgemelne» gazetesi, Lübnan'da yeni bir şiddet olayları dal gasmın başladığı kanısmda. îsrail'in Lübnan'ın bir bölümünü işgâl etmesiyle olaylarm durulacağını sananların aldandığmı belirten gazetenin yorumu şöyle devam ediyor: «Haftalardır Beyrut'un çevresinden ve Güney Lübnan'dan çok uluslu barış gücüne ve sivillere sal dırılar düzenlendiğini duyuyoruz. Bu saldırıları kimin yaptığı çoğunlukla öğrenilemiyor. Beyrut'takl Amerikan elçiliğine yapılan bombalı saldırı için aynı şey geçerli. Bunlar, İsrail'in Liibnan'dan çekilmesini şiddet yoluyla sağlamak ve Amerikalılara tsrail'l destekleyen güç olarak 'bir ders' vermek isteyen güçlerdir. Ancak Lübnan'ın kaderiy le fazlaca ilgilenraeyen, asıl olarak Amerika 'şeytanı'yla savaşa önem veren 'Islam Devrhncileri' de olabllir. Nitekim olayın sorumlulugunu 'tslam Cihad örgütü' üstlendl. Görece batılılaşmış Lübnan'da da Islam devrimi çoktan yerleşlk bir ha reket oldu. Burada özelltkle devrim lideri Humeyni ve Lübnan'a gönderilen tranlıların etklsiyle, kendileri ne giivenleri artan Şiiler şlddete basvuruvor.» LÜBNAN'DA TERÖR DALGAS1 DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜNDEN 1 Üniversitemize bağlı Mühendislik Mimarlık Fakültesi'ne 2547 sayılı kanuna göre alınacak öğretim elemanları üe ilgili daha önce vermiş olduğumuz ilâmmızdaki muracaat suresi 2.5.1983 tarilıi ne kadar uzatılmıştır. 2 İlâmmızın 9'ncu sırasında yer alan Ana Bilim/Bilim Dah kısmında «Elektrik Mühendisliği» Yardımcı Doçent 2 Adet ifadesinin Endüstri Mühendisliği» Yardımcı Doçent 2 Adet olarak düzeltilmiştir. Duyurulur. (Basın: 17014) BAKIRKÖY 4. ASLİYE HUKHK HAKtMLlftİNDEN Dosya No: 9B2/770 Davacı Fatma îrfan özen'in, mahkememizde açı lan ölüm kaydmın tespiti davası sonunda, mahkememizin 31.1.1983 günlü ilâmı ile, NERÎMAN AYTKN'in sag kaydının terklni ile, nü fusa ölü olarak kayıt ve tesciline karar verllmiştir. llân olunur. (Basın: 4343) İLAN İST. 3. SULH HUKUK HAKİMLİGİNDEN Cemal ve Lütfiye'den 10.10.1948'de doğan Fatma Sevil Kesebir hastalığı sebebiyle hacir altına alınarak 12.4.1983 günü kendisine kardeşi Sevinç Gürtekin vasi tayin olunmustur. İlan olunur. 22.4.1983 (Basın: 4321)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear