28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
r CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER şılıyor. Telli ona birçok şeyler anlatmış. Diallo da bunları gizli gizli not etmeye çalışmış. 1977 martında Telli'nin zindanda can verdiğini öğrendik. Amadou Diallo bundan üç buçuk yıl sonra zindandan çıktı ve Telli'nin anılannı yazdı. İşte bu anılar birkaç ay önce Paris'te yayınlandı. Bunlardan bazı özetler aktaracağım: "..Afrika Birliği Örgütü Genel Sekreterliğinden ayrılırken bir ikilemle karşılaştım: Ya ben de Sekou Toure'ye karşı koymuş kimseler gibi yabancı ülkeieden birine giderek sürgün yolunu seçecektim; ya da kendi ülkeme dönecektim. Sürgün yolunu seçemezdim; çünkü Gine zindana dönerken ben susmuştum. Sürgündekiler beni artık aralanna almazlardı. Ellerimin ayaklarımın bağlı olduğunu düşünerek kendi ülkeme döndüm.. "..Büyük evrensel sonınların anahtarlannın bencil birkaç devletin elinde olduğunu düşündüğüm zaman uluslararası yeni ekonomik düzenin gerçekleşmeyecek bir düş olduğunu anlıyorum. Afrikalı yöneticüerin coğunun yüreksiz olması yüzünden Afrika siyasal bir güçten yoksun kaldı. Bu liderlerin artık hiçbir temsil gücü yok. Yöneticiler tarım ve endüstri alanlannda hiçbir üretim kampanyasını gerçekleştiremediler. Afrika yaya kaldı. ".. Afrika'da yöneticüerin çoğu halkın desteğini yitirdi. Ekonomik ilkeleri unutarak güçlü birer ordu kurmaya yöneldiler. Bir silahlanma yanşıdır başladı. Kitlelerle yöneticiler arasındaki bağlar koptu. Gine'yi ele alaiım; ulusal birlik dağıldı. İktidarda olanlar Ultramodern silahlarla donatılmış bir ordu kurdular. Bizim bu silahları alacak ekonomik gücümüz var mıydı? Halkın yansı sürgün yolunu seçti. Beş buçuk milyonluk nüfusun iki milyonu dışarıya göç etti. Bu işlerin altından kalkamadık. "..Öyle bir çağdayız ki, insan. lar artıic yalnız ekmekle doyrnuyorlar. Insanlar, kendi kendilerini sansür etmekten bıktılar. Kültürel özgürlük diye bir sey kalmadı. ".. Yöneticiler artık ekonomiye yön veremiyorlar. Liderler şimdi yalnız yönetim carklannın dondürülmesini sağlayacak gelirleri araştırmakla yetiniyorlar. Ulusal gelirler ve dış yardımlar bir avuç insanın konforlu yaşamına ayrılıyor. İşte Afrika'yı bu duruma getirdik!". YUKARI VOLTA'NIN "KARTAL"I Sözünü edeceğim üçüncü Kara Afrikalı kişi Thomas Sankara. Yukarı Volta'da nihayet başanlı bir darbe ile iktidara gelen Sankara'yı iki yıl önce Paris'te tanımıştım. Sankara o zaman Haberleşme Bakanlığı görevini üstlenmiş delifişek bir yüzbaşıydı. Yukarı VoltaTelevizyon müdürü arkadaşım David Barry otuz bir yaşındaki bu genç bakanı bir akşam ansızın UNESCO'daki odama getirmişti. Kendisiyle uzun uzun dostluk etmiştik. Sankara bana Ouagadougou'da bir seminer düzenlemek istediğini anlatmıştı. Kendisine bazı öğütler vermiş ve yeni evrensel habercilik ve iletişim düzeninden söz etmiştim. Sankara bu konulara büyük bir ilgi gösterdi ve seminer tasansını yeni bir açıdan ele alacağını soyledi. Aldı da. Üç ay sonra bakandan bir davetiye aldım. Birkaç konuşma yapmam için beni Yukarı Volta'ya çağırıyordu. Gittim. Ama, havaalanında beni karşılayan Yukarı Voltalı dostlanm Sankara'nın o sabah bakanlıktan atıldığını anlattılar. Neden? Çünkü Sankara yeni ileşitim düzeninin ilkelerini uygulamaya kalkmış. Caddelere "Haberlerde sansür istemiyonız! Basın özgürdür!" diye pankartlar astırmış. Devlet başkanı Saye Zerbo da bunları görünce "ne oluyor bu adama" demiş. "Hemen orduya dönsun. Ben böyle haberleşme bakanı istemiyorum! Seminerin de şimdi hiç sırası değilf." Sankara böylece görevden atılmjş oldu. Ouagadougou'da kendisiyle görüşemedik, ama haberleştik. Bana üzüntülerini iletti. Ben de üzüldüm. Aradan birkaç ay geçti. Bir de baktım ki, Sankara 7 kasım 1982'de Jean Baptiste Ouedraogo adlı bir subaydoktorla birlikte bir darbe düzenleyerek Devlet Başkanı Saye Zerbo'yu devirmiş ve birlikte iktidara gelmişler. Ouedraogo Devlet Başkanı olmuş, Sankara da Başbakan. Ama, bu dönem de uzun sürmedi. Sankara başbakanlıktan atıldı ve orduya döndü. Kendisine "Kartal" adıru taktılar. Bütün Yukan Voltalılar Kartal'dan bir şeyler bekliyordu. Kartal daha yıllarca önce, Laminaza'nın Devlet Başkanlığı sırasında bir geçe başkanın yatak odasına girmiş ve "Generalim, demişti, içimde hiçbir kötülük yok. Siz her an devrilebilirsiniz. Bıınu kanıtlamak istedim!" Sankara'nın bu tür serüvenleri dillerde dolaşıyordu. Sonunda Kartal kendisine güvenenleri r"<yalkınkiığına uğratmadan 4 ağustos perşembe günü Devlet Başkanlığı'nı ele geçirdi. Yukarı Voltalılar o günkü ölü sayısının 15'i geçmediğini anlatıyorlar. Yüzbaşı Thomas Sankara böylece Devlet Başkanı oldu. işte böyle Afrika. Kendisine yeni görevinde başanlar dileyen bir tel çektim. 2 EKİM 1983 Üç Kara Afrikalı Üç kara Afrikalı'dan biri büyük bir hümanistti; geçenlerde öldii. Biri iinlü bir diplomatlı; zindanda can verdi. Biri de devlet başkanı oldu. HIFZI TOPUZ Bu yazıda Kara Afrikalı üç kişiden söz edeceğim. Birini, yirmi yıldan fazla oluyor, çok iyi tanımıştım; geçenlerde öldü. öbürü Kara Afrika'nın en ünlü kışilerinden biriydi; zindanda can verdi. Üçüncüsü de bir ay önce Yukan Volta'da devlet başkanı oldu. Birincisinden başlayayım. 1960'da Kara Afrika'da ilk gördüğüm kent Dakar olmuştu. Dakar o zamanlar Senegal ve Mali'den oluşan Mali Federasyonu'nun başkentiydi. Federasyonun içinde hem Modibo Keita gibi Kara Afrika'nın ünlü sosyalist liderlerinden oluşan bir kanat vardı, hem de Senghor'un liderlik ettiği Batıya dönük bir yönetici topluluğu. Ben UNESCO'dan gözlemci olarak habercilikle ilgili bir toplantıya katılmak üzere Dakar'a gelmiştim. Kimler yoktu o toplantıda? Fransız Basın Enstitüsü müdürü F. Terrou, onun yardımcısı Jacques Kayser, Mali'nin sosyalist liderleri, bağımsızlığa hazırlanan ülkelerden gelmiş temsilciler.. Artık Kara Afrika bağımsızlığa hazırlanıyordu. lletişim araçlarının nasıl kurulacağını tartışmak gerekiyordu. Toplanunın amacı da buydu zaten. Kara Afrikalı Unlü sosyalist lider Lamine Gueye'i ve Senghor'u da ilk kez o zarnan görmüşiüm. UetişimJe görevli olanlann başında Doudou Gueye adlı bir kişi vardı. Doudou Gueye bağımsızlıktan önceki dönemde kurulan ve RDA denen Afrika Demokratik Toplulufu'nun ikinci başkanıydı. Birlikte savaştığı kişilerin her biri devlet başkanı olmuştu. Örneğin HouphouetBoigny, Modibo Keita, Sekou Toure.. Doudou Gueye ise biraz kenara itilmiş, gölgede kalmıştı. Bağımsızlıktan sonra RDA liderleri dağıldılar. Her biri başka bir yol seçti. Fransız Kara Afrikası'nda bu ilk kara yol aynmıydı. Doudou doktordu, ama mesleğini bırakıp kendini politikaya adamıştı. Mali Federasyonu çökünce Doudou bfltün sol takımia birlikte Bamako'ya geçerek Keita'run yanında yer aldı. Ama o takımla da anlaşamadı. Bir süre sonra eski dostu Senghor'la banşarak Dakar'a döndü. Politikayı bıraktı. Küskün ve kırgın bir kişi oldu. Dakar'da UNESCO'nun desteğiyle kurulan Bölgesel Gazetecilik Merkezi'nin genel sekreterliğine getirildi. Senegal'e her gidişimde kendisiyle uzun uzun dostluk ediyorduk. Doudou bütün diişündüklerini dobra dobra söyleyip kimseye ödün vermediği için hep şimşekleri üzerine çekiyordu. Bir süre sonra Gazetecilik Merkezi'nden ayrılarak Afrika Kültür Merkezi'nin başına geçti. Bir yandan da tartışmalı kültür toplantılan düzenliyordu. Fildişi Kıyısı Devlet Başkanı eski dostu HouphouetBoigny de kendisini "HouphouetBoigny Vakfı'nın başkanhğına getirdi. Bu iş için sık sık Abidjan'a gidip geliyordu. İşte orada, Malili ünlü etnolog ve folklor araştırması Hampathe Ba'nın evinde bir kalp krizi sonucu ölüverdiğini öğrendim. Afrika'nın sömürgecih'k sonrası koşullan Doudou'yu nereden nereye getirmişti. Doudou büyük bir hümanistti. Kara Afrika'da sosyalizmin demokratik koşullar içinde, Afrika geleneklerine bağlı kalınarak gerçekleşeceğine inanıyordu. fnsanhğa güvenen Kara Afrikalı, aydın bir kişi yok oldu. DİALLO TELLt Diallo Telli OUA (Orgaünisation de l'Unite Africaine) denen Afrika Birliği Örgütü'nün sekiz yıl (196472) genel sekreterliğini yapmış, uluslararası çevrelerde büyük bir saygınlığı olan Gine'li bir diplomattı. Devlet Başkanı Sekou Tourenin yakın arkadaşı sayılıyordu. Ama günün birinde Devlet Başkanı kendisini sevmez oldu. 1972'de örgütteki görevi sona eriyordu. Kalkıp Conakry'ye döndü. Bir süre sonra da tutuklandı. Neden? Çünkü Sekou Toure ekonomik güçlüklerin içinde kıvranan halkın dikkatini başka yere çekmek için yeni bir temizlik eylemine girişiyordu. Bu kez suçlular (Peul) Pöller'di. Sekou Toure, Pölleri bir hükümet darbesi hazırlamakla suçluyordu. Pöl kökenli liderlere karşı kovuşturma açıldı. Telli de bunların arasındaydı. Boiro Cezaevi'ndeki sayısız tutuklu gibi o da açlığa ve susuzluğa mahkum edilmişti. Telli'nin bu süre içinde zindanda Amadou Diallo adlı bir mahkum ile dostluk ettiği anla PENCERE Kapitalist Mantıkla... 1 Ekim 1983 günlü Günaydın'da verilen habere göre bugün 969 dolar olan kişi başına ulusal gelir yılbaşında 874 dolara inecekmiş. Peki, o düzeyde kalacak mı? 1980 yılında 24 Ocak Kararları alınmadan önce 1 Amerikan doları 47 liraydı; IMF'nın dayatmasıyla sürekli devalüasyon kuralını o günden bu yana uygulamaktayız; 1979 sonunda kişi başına ulusal gelir 1100 dolardı; 1983 sonunda 874 dolar olacak. Peki, ne yapmalı? Yapılacak iş, Türk lirasının değerini üç yılda 47 liradan 250 dolayına tırmandıran, kişi başına ulusal geliri 110 dolardan 900 doların altına düşüren IMF kalfasına törenle nişan takmaktır. • Bu arada işçi ücretleri de düşüyor. Yüksek Hakem Kurulu "ek zam"mı benimsemedi; ama ek zam işçinin iki yakasını bir de yüzde 20'ye yaklaşan işçi ücretlerinin oranı yüzde 12'ye olanaksız. "24 Ocaktan önce günlük ortalama ucreOer 10 dolarken şimdi 6 dolara inmiştir." 1982'den bu yana Amerikan dolarının yükselişiyle Türk lirasının inişi aynca hesaplanırsa şimdi ortaya çıkacak gerçek daha çarpıcı olacaktır. İmalat sektöründe 1978 yılının maliyeti içinde yüzde 200ye yaklaşan işçi ücretlerinin oranı yüzde 12'ye düşmüştür Memurların VB tanm üreticilerinin özverisi daha büyük ölçüklerle hesaplanmalıdır. Buna karşın sermaye cevreleri ve hcHding kesimi yine de şikâyetçidir; yüksek faiz propagandasıyla bankalara toplanan trilyonluk birikim yatırıma dönüşemiyor. * Kapitalızm, bir dünya görüşüdür. geleneksel ideolojisi vardır; ekonomide, siyasada, felsefede yaygın bir alanı kapsar; uygarlık tarihinin bir aşamasına damgasını basar; hiç azımsanmaya gelmez, daha uzun süre etkinliğini yeryüzünde sürdürecektir. Ne var ki az gelişmiş ülkede "dışa bağımlı kapitalist kalkınma yoluyla" sanayi devrimini gerçekleştirmek olanaksız Türkiye gibi doğal zenginlikleri bulunan bereketli topraklarda bile kapitalizmin girişimci ruhunu oluşturan "hür teşebbüs'ün ülkeyi demokratik ve sosyal adaletçi bir düzene oturtması olası görünmüyor. Son otuz yılda yaşadığımız süreç bize aydınlatıcı bir ders olmalı. Halk kitlelerini zorunlu özveriye sokan; ücretleri, aylıkları. tanm taban fiyatlarını disipline alan 24 Ocak deneyiminin dördüncü yılında sorun daha ağırlıklı olarak günderndedir • 1983 Türkiye'sinde özel kesim ikiye ayrılmış, 24 Ocak kararlannı tartışıyor. Oysa özel kesim başlangıçta 24 Ocak ekonomi politikasında bütunleşmış ve kemıkleşmişti. Özel sektör çevrelerinden kimileri yaşanan deneyde çıkarlan yaralandığı için, kimileri ekonomik daralmanın bütün sistemi tehlikeye soktuğunu gördüğü için 24 Ocak'ı eleştirmeye başladı. Başına yansıyan tartışmanın derinliklerindeki gerçekler daha çarpıcıdır. Ulusal gelirin gerılemesı, orta sınıfların erimesi, holdingler arasındaki çatışma, büyük balık küçük balığı yer felsefesine bağlanan piyasada orta ve küçük işletmelerin yıkılması yeni bir oluşumun gebeliğinı yansıtmaktadır. • 24 Ocak kararlarından bu yana zenginier daha zenginleşmiş; yoksullar daha yoksullaşmış; yetkili ağızların söylediği gibi orta sınıf erimiştir. Eğer bu gelişme sürecinde sanayi yatırımları yoğunlaşsaydı, ulusal gelir artsaydı, geleceğe yönelik endüstri atılımlarını destekliyecek fonlar oluşturulsaydı; sosyal adaleti bir yana bırakan tam kapitalist yaklaşımla "24 Ocak başarıya ulaştı" diyebilirdik. Şimdi bunu söylemek de olanaksız. ARADA BİR Doç.Dr. TULEV AYTA Mimar Sinan Üniversitesi IC BASEV Nazlı Ilıcak 29 eylül 1983 tarihli Tercüman'da "Basın, demokrasinin bir parçasıdır" başlıklı yazısında "ıktidann yanı sıra muhalefetin debulunduğubir parlamenloda, basını sıkı kayıtİar altına almak, susturmak rnümkün değildir" diyor. II)cak'ın yazısı şöyle: "Danışma Meclisi'nde Basın Kanunu lartışılıyor. tstanbul Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nezib Demirkent, kanunun bazı maddeleri hakkındaki endişelerini, zaman zaman dile getiriyor, etkili kişilerle temas ederek basın hürriyetini zedeleyen birçok hükmiin değiştirilmesi yolaoda ciddi gayretler sarfediyor. Biz, basın hürri.velini iki merhalede miitalaa etmek gerektiğine inanıvoruz. Olağanüstü dönemde basın hürriyeti ve normal işleyen demokrasilerdeki basın hürriyeti. Türk basuunın en acil meseksi demokratik dönemde basın biirriyetinin alacağı şekil değildir. Çünkü çok partili demokratik döoemde basın, bazı sınıriayıcı hükümier mevcut olsa dahi rejimin tabi neticesi olan bir duruma kavuşacaktır. tktidann yanısıra muhaiefetin de bulunduğu bir parlamentoda, basını sıkı kayıtlar altına almak,susturmak mnmkün değildir. Demek. Uk ve acil bedef 6 kasım seçimlerini takiben olagaGırgır dergisinden nüstü dönemin sona ermesini saglamaktır. En azından olağanüstü dönemdeki terbirlerin samin ederek eleşttrilerin müsait bir ortam için eereyan etmesini miimkün kılmak bizleri temsil edenlerin asıl gayesi olmalıdır." TERCÜMAN Basın ve Demokrasi «CÜN «JNUMM MZAMd&MZ ^ Kalıntının Ölçülmesi İlk insanın, topluluk halinde yaşamaya başlamasıyla, günlük yaşam gereksinimlerinin karşılanması amacıyla ürettiği çeşitli eşya ve kullanım araçlarından günümüze ulaşan örnekler çağdaş bilimin ilgili dallarında en ınce ayrıntılarına dek ıncelenmekte, böylece, uygarlık tarihinin en eski geçmişi ile gelişme süreci matematiksel bulgularla açıklanarak aydınlatılmaktadır. Genel bir ayırımla, günümüzden on bin yıl öncesine kadar olan dönemleri kapsayan bu çalışmalar arkeolojiye konu olmakta, on bin yıldan eski jeolojik zamanlar ise paleolojinin araştırma ve inceleme alanlarına girmektedir. Geçmişe duyulan ilgi ve merakın ortaya çıkardığı arkeoloji, önceteri, toprak altında kalmış eski topluluklar ile onlara ait kültür kalıntılannı toprak yüzeyine çıkararak görse) yollarla değerlendirmekte ve insanlık tarihinin verilerine dayanarak ilkel yaşam ve yerleşim biçimlerini göreceli olarak saptamaya çalışmaktaydı. 19. yüzyıl sonlarında Avrupa'da ilk Arkeometri (Kalıntının Ölçülmesi) çalışmalarının başlamasıyla, arkeolojinın temel bilimler ve doğa bilimleriyle ortaklaşa çahşması ortamı doğdu. Son elli yıl içinde fen ve doğa bilimlerinin geliştirdiği matematiksel çözümleme yontemleri isetarih öncesi çağların insan, hayvan ve bitki toplulukları arasındaki karşılıklı etkilenme ve ekolojik çevre ilişkilerini gözler önüne serdi. 1945'te radyokarbon analizleri yapılmaya başlanması arkeometri çalışmalarına yeni boyutlar getirdi. 1950'de Chicago Üniversitesi fizik profesörü übby'nin radyokarbon analizlerini geliştırerek bulduğu yeni yöntemle Nobel ödülünü kazanması, tarih öncesi çağlardan günümüze gelen odun, odun kömürü, tahıl. kumaş, hayvan kabukları, kemik gibi karbon içeriği bulunan kalıntıların kesin yaş tayini yapılarak tarihlendirilmesinde büyük yararlar sağladı. Bu gelişmeler ülkemizdeki çalışmaları etkiledi ve güçlendirdi. 1973'te bir grup halinde yapılan çalışmalar ilk kez 1980'de TÜBİTAK bünyesinde kurulan Arkeometri (ArchaiosMetron/Archaemetry) Unitesi adı altında sürdürüldü. Böylelıkle, doğa ve fen bilimcileıi ile arkeologlann katıldığı bu ünite yurdumuzdaki arkeolojık eserlerın komnması ve onarım projeleri ile yaş tayini ve tarıhlendırme konularında ortak çalışmalara başladı. Ünitenin kuruluşunu izleyen mayıs/1980'de Çukurova Clniversitesi'nde yapılan ilk bilimsel toplantıda arkeolojide kullanılan bilimsel yöntemler iie araştırmaları yönlendirecek kazı bölgeleri belirlemesı yapıldı. Mayıs 1981 de Boğaziçi Üniversitesi'ndeki ikinci toplantıda ise alınan ilk sonuçlar açıklandı ve tartışmaları yapıldı. Bir süre önce, İstanbul Orman Fakültesi'nde düzenlenen TÜBİTAK Arkeometri Ünitesi Kollokyumu, İ.Ü. Rektör Vekili Sayın Prof. Dr. Akın İlkin, Kültür ve furizm Bakanlığı Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürü Sayın Dr. Nurettin Yardımcı ve Orman Fakültesi Dekanı Saym Prof. Dr. Selçuk Bayoğlu'nun açış konuşmalanyla başladı. Çeşitli üniversitelerin iigili birimlerinden katılan değerli bilım adamları ve öğretim üyeleri aralıksız beş gün süren kollokyum boyunca belirli kalıntılar üzerinde yapılan inceleme ve tarihlendirme konularında açıklamalı bildiriler sundular. Ülkemizde, henüz çok yeni sayılabilecek, arkeolojik kalıntılarda yaş tayini ile tarihlendirme, kaynak analizleri, arkeolojik ve jeolojik zamanların ekolojik çevre saptaması gibi çalışmaların fen ve doğa bilimlerindeki çağdaş yöntemlerin sağladığı kesin bulgulara dayalı olarak gelişip ilertediğini görmek kıvanç vericidir. Böylelikle, örneğin radyoaktif parçalanmaya dayalı fiziksel tarihlendirme yöntemlerıyle elli ve yüz bin ile daha geriye giden iskeletlerin genetik özellikleri belirlenip, ilkel toplulukların Sosyokültürel ve ekonomik ilişkileri ile göç yollan saptanabilmekte; kil ve sırlar üzerindeki malzememineral çözümlemeleriyle çanakların yaşam içindeki etkinlikleri degerlendirilmekte; metaller uzerinde yapılan optik ve atomik çözümleme yöntemleriyle Anadolu'da madenciliğin 4000 yıldan daha önceleri geliştiği anlaşılmakta; Konya civarında bulunan su hayvan ı kabuklarmın radyokarbon yöntemiyle incelenmesi sonucu aynı yörede 21.000 yıl önce bir göl ya da iç deniz oluştuğu, 12.000 yıl önce ise kuruyarak ortadan kalktıgı kesinlik kazanmaktadır. Aynca, arkeolojik yapılar ile tarihi anıtlann yapımında kullanılan taşların ve ahşapların kimyasal ve biyolojik etkenleıie bozulmalarını önleme ve korunmalarını sağlama amacıyla yepyeni bilimsel yöntemler geliştirilmektedir. İleriki yıllarda uygarlık tarihine, belki de bugüne dek bilinmeyen ve yepyeni boyutlar kazandıracak arkeometrinin, tarih öncesi dönemlerin henüz çözümlenmemiş karanlık ve tartışmalı olgularını çağdaş bilimin tüm olanaklarını seferber ederek aydınlığa kavuşturacağına inanıyoruz. Sözlerimizi bitirirten, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Prehistorya Kürsüsü öğretim üyesi Sayın Prof. Ufuk Esin'e konuyla ilgili açıklamalarından ötürü teşekkür ederiz. ÖOOLUU tMumum umtmıt aomnanuTUP beral ve bir sosyal demokrat parti ikilemine mi varacaktır, yoksa parti sayısı artacak, siyasi mücadele çok sesli mi olacaktır." Cıvaoğlu, konuyla ilgili dünyadan örnekler vererek yazısının sonunu şöyle bitiriyor: "Türkiye Osmanlı tmparatorluğu'nun son döneminden beri geleneksel olarak iki partili sisleme eğilim göstermiş bir ülkedir. Çok partililik ya da bir başka deyişle parçalanmış politik güçler yöneiimi askeri müdahalelerden sonra göriilmekte zaman içinde bu yapaylık giderek yeniden iki ana parti görüntüsüne donüsmektedir. Örneğin 1960 sonrasının çok partililiginin APCHP kutuplaşmasına kayması 1971'in 12 martından sonra siyasi hayata ağırlık koyan iki yeni parti son seçimlere dogru giderek küçülürken geleneksel iki büyük parti göhintüsünün gündeme eelmesi... GÜNEŞ Kaç partili demokrasi Güneri Cıvaoğlu 28 eylül 1983 İki partililiğe dönüşünün ana sebepleri sanayileşme ve istikrar arayışı olarak tanımlanınca Türkiye'nin gelecekte nasıl bir degişim göstereceği açıktır. tarihli Güneş Gazetesi'ndeyazdıtstikrar acil olarak Türkiye'ğı "Kaç partili demokrasi" başnin gündemindedir. Sanayileşme lıklı yazısında, "Türkiye'de ye ise Türkiye'nin zorunluğudur. O niden filiz vermeye başlayan dehalde iki ana partili sistem, mokrasi, boy attığında kökleşti Türkiye demokrasisinin bir anğinde gücünü kaç partiden ala lamda kaderidir. Belki bugüncak?" sorusunu soruyor. Cıvaden yanna degil ama sanayileşoğlu bu sorusuna iki ihtimal veme hızını izleyerek, Türkiye bir rerek şöyle diyor: "6 kasıma ikili süre çok partili rejimi surdürse liberal bir sosyal demokrat par de, sonunda iki ana partili yapıtiyle giden Türkiye, ileride bir li ya ulaşacaktır." Aile doktorunuz LÂTİF AKÇA Hizmetinizdedir. Telefon: 149 35 09 DIS BASEV LE MONDE Belirsiz Duraklama Fransız "Le Monde" gazetesi Lübnan'daki son gelişmelerle ilgili başyasında ateşkes anlaşmasmın uzun süreli olmasının şüpheli olduğunu belirtiyor. Fransız gazetesi Lübnan'da sekiz yıldır devam eden ve kanlı çatışmalarla noktalanmış anlaşmazlıkların bu karamsar yorum için yeteri kadar kanıt sağladığını kaydediyor. Gazete son yıllann aa tecrübelerinin Lübnan'daki ateşkeslerin geçici olduğunu kanıtladığını söylüyor. Gazete yorumuna şöyle devam ediyor: "Ateşkes anlaşmasının şöyle bir incelenmesi iyimserligi geri plana itiyor. Taraflar sadece Ulusal Uzlaşma Kongresi toplanmasını sağlayacak bir siyasi komitenin kurulmaa konusunda anlaştılar. Temel bir anlaşmazlık konusu diyalogun devaraı için engel oluştunıyor. Hükümet ve Falanjistler açısından ilk bedef Suriye birlikierinin Lübnan'dan çekilmesinin sağlanması. Muhalefetin bedefi ise İsrail'in ve Giiney Lübnan'daki destekçilerinin kayıtsız şartsız çekilmesi. Ulusal Selamet Cephesi'nin, Emin Cemayel hükümeti ile Kudüs yönetimi arasında imzalanmış olan dımcı olunmalıdır." LE MONDE Cenevre Görüşmeleri Fransa'da yayınlanan "Le Monde" gazetesi Cenevre'de yapılan silahsızlanma görüşmelerinin temelde ABD ve Sovyetler Birliği'nin tavırlannda bir değişiklik yaratmadığını belirtiyor. Le Monde, ABD'nin, Pershing2 füzelerinin sayılarının azaltılması ve nükleer silah taşıyan uçakların da görüşme kapsamına almmasına itiraz etmemesini Cenevre görüşmelerine karşı bir tavır olarak değerlendirilebileceğine dikkat çekiyor. Gazete Reagan'ın Sovyetler'in füzelere ilişkin politikasına ABD'nin benzeri bir politika ile karşı çıkmayacağına dair güvence verdiğini hatırlatıyor. Le Monde bu güvencenin açık olmadığı görüşünde. Le Monde yorumuna şöyle devam ediyor: "ABD Başkanı'nın Cenevre görüşmelerine START (Stratejik Silanlann Sınırlandınlması) görüsraelerinden daha fazla ağırlık vermesi kaygı verici. Bu tavır herhalde hükümetleri ikna etmek yerine kamuoyunun desteğini kazanma politikasına daha fazla ağırlık verilmesinden kaynaklanıyor." tnşaat, Makina, Elektrik, Endüstri, Meteoroloji ve Çevre Muhendisliği, Bilgisayar Bilimleri; Mimarlık, Kent Plânlaması, Fizik, FizikoKimya, Işletme, Ekonomi, tstatistik, Yöneylem Araştırması, Mühendislik ve Yapı Bilimleri Dallarında: D En az yüksek lisans derecesi olan D Ingilizce, Fransızca, Almanca dillerinden en az birini iyi derece de bilen, D 35 yaşını geçmemiş isteklilerin asağıdaki adresten şahsen veya mektupla sağlayacaklan Iş lsteme Dilekçesini doldurarak en geç 24 Ekim 1983 günü akşamına kadar başvurmalan gerekmektedir. TÜBİTAK Yapı Araştırma Enstitüsü Bilir Sokak 17, Kavaklıdere, Ankara (Telefon: (41) 27 81 50) NOT: 1 Temmuz 1983 tarihinden sonra yapılmış olan başvuruların tekranna gerek yoktur. Basın: 24990 TÜRKİYE BİLİMSEL VE TEKNİK ARAŞTIRMA KURUMU YAPI VE ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ ARAŞTIRICI ARIYORUZ Federal Almanya 'nın muhafazakar gazetesi "Frankfurter Allgemeine"nin 26 eylül tarihli sayısından. anlaşmanın iptalini istemesi de mubtemel. Emin Cemayel hiikümelinin ise böyle bir isteği kabul edecegi şüpheli." yatınm ortamının yaratılmasıdır. IMF bu değişiklikleri saglamayı başarırsa, sanayileşmiş ülkelerin daha fazla desteğini bak eder. IMF kredileri şu andaki koşullarda büyük ölçüde banka kredilerinin yerine geçen bir kredi olduğundan, bu kuruluşun faaliyetlerinin enflasyon yaratacağını düşünmek yersizdir. Toplantıda alınan kredi kotalannın artınlması karan, uluslararası kredi bunalımına tek başına çözüm oluşturmasa da, IMF'ye gelişmiş ve azgelişmiş ülkeler arasında sermayenin sürekli ve kâr bırakacak şekilde gidip gelişi için düzenli bir sistemi ortaya çıkarma ve denetleme görevinde yar SEKA ÇAYÇUMA MÜESSESESİ MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN ÇAYCUMA/ZONGULDAK Tesislerimiz ihtiyacı 10 Ton Nişasta sartnamesi esasları dahıiinde kapalı teklif alma usulü ile satın alınacaktır. Bu işe ait şartname posta ile talep edilebileceği gibi, aynca; Ücretsiz olarak: Müessesemiz Ticarel Şefliğinden, 27 Mayıs Gümrük İş Hanı Kat. 3 Konak/İZMİR Alım Satım Müdürlüğumüzden, Selânik Caddesi No.5 Kızılay adresindeki Ankara Alım Satım Müdürlüğünden, Refik Saydam Caddesi No.13 Halif Apt. Şişhane adresindeki İSTANBUL Alım Satım Müdürlüğümüzden de elden alınabilir. Sartnamesi esasları dahilinde tanzim edilecek "NİŞASTA ALIMI" rumuzlu kapalı teklif mektuplan 17.10.1983 günü saat 17'ye kadar Müessesemize tevdi edilecektir. Postada meydana gelebilecek geeikmeler dikkate alınmaz. Müessesemiz 2490 Sayılı Kanuna tabi olmajıp, ihaleyi yapıp yapmamakta, kısmen yapmakta ve dilediğine vermekte serbestıir. Basın: 25166 THE TtMES IMF toplantısı Londra'da yayınlanan "The Times" gazetesi, uluslararası kredilerde ortaya çıkan bunalımın IMF'nin kredi kotalannı artırmakla çözülemeyecegini belirtiyor. Gazetenin yorumu şöyle sürüyor. "Azgetişmiş ülkelerin iç politikasında gereken başlıca iki defişiklik, büyük bütçe açıklannın giderilmesi ve yabancı özel sermayedariar için istikrarlı bir İLAN KARTAL 1. SULH HUKUK HAKİMLİĞİ'NDEN 1983/929 Kartal Çarşı Yakacık, 032/06 cilt, 30 sayfa, 299 kütükte nüfusa kayıtlı bulunan Abdurrahman ile Fatma'dan olma 1327 doğumlu Ayşe Kabakçıoğlu'na; tstanbul, Kartal, Yakacık, hane 287, cilt 9/1, sahife O35'te nüfusa kayıtlı bulunan Mustafa kızı, 1952 doğumlu mahcurun gelini ve halen Kartal Yakacık Yeni Mah., Balcı Dere Sk. No: 44 adresınde ikâmet eden Mukadder As (Kabakçıoğlu)'ın vasi olarak tayin edildiği ve mahcur Ayşe Kabakçıoğlu'nun M.K.'nun 369. nıaddesi gereğince HACİR ALTINA ALINDIĞI ilan olunur. Basın: 10426 DUYURU EZİNE ASLfYE HUKUK HAKİMLİĞİ'NDEN DOSYA NO: 1982/145 Davacı Aynur Yazıcı vekili Av. Ahmet Erdal tarafından davalı Şaban Yazıcı aleyhine acüan Boşanma davasının yapılan açık yargılaması sırasında; 2.6.1983 tarihindeki oturuma gelmeyen davalı Şaban Yazıcı'ya gıyap karan bildirilmesine karar verilmiş olduğundan, oturumun ertelendiği 17.11.1983 günü saat 9.20'de davalı Şaban Yazıcı oturumda hazır bulunmadığı veya kendisini vekille temsil ellırmediği takdirde yokluğunda karar verileceği gıyap karan yerine geçerli olmak üzere duyurulur. B'sıfl: 25123 TÜRKİYE MUHASEBE UZMANLARI DERNEĞİ (SINAV DUYURUSU) MemleketimLzde boşluğu hissedilen MUHASEBE UZMANI ihtiyacmı karşılamayı ve mesleği geliştirmeyi amaç edinen TÜRKİYE MUHASEBE UZMANLARI DERNEĞİ Uzmanlık Sertifıkası Sınavı 212223 KASIM 1983 tarihlerinde yapılacaktır. Sınavlara katılma şartları şunlardır: a) İktisadi, Ticari ve Mali alanlarda Yükseköğrenim mezunu olmak (Dön yıllık) b) En az iki yıl muhasebe mesleğinde staj yapmış bulunmak ve 23 yaşını doldurmuş olmak. Sınavtara giriş için son müracaat tarihi 11 KASIM 1983 tür. Isteklilerin yazılı olarak muracaatları rica olunur. MÜRACAAT: TÜRKİYE MUHASEBE UZMANLARI DERNEĞİ İSTANBULTEŞVİKİYE Hüsrev Gerede Caddesi No21 Kal.l Daire2 Telefon: 148 42 27 147 48 18 DILK© YERLİYABANCI ÖĞRETMENLER, MOOERN DİL LABORATUVARI, VİDEOFİLMSLAYT GÖSTERİLERİ İLE Levent, Güvercin Uuraâ;, üazeteciler Yapı Kooperatifi C/3 D. 7 Saat: 913 Tel:164 57 25 Randevu alınması rica olunur. DİŞ TABİBİ ORHAN TÜZÜN İNGILİZCE ÖĞRETİYOR... KAYITLAR SÜRMEKTEDİR. 572 63 53572 21 44 İSTANBUL CADDESİ 47 BAKIRKÖY.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear