22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 3 AGUSTOS 1982 enl Anayasa Tasansı kamu tüzel klşiliğine sahlp blr Türk Dil Akademislnin kurulmasını öngörmektedir (Madde 168). Bu akademinin kırk tane tiyesi başlangıçta Cumhurbaşkanı tara fından atanacak, sonra üyeler boşalan yer lere kendi seçimleriyle üye alacaklar. Gö rüldüğü üzere Dil Akademisl kapalı seçkinci blr kuruluş olarafc düşünülmektedlr. Akademinin amacı a) Türk dilinin ge lişen ihtiyaçlara göre oluşumunu tesbit etmek (yani dilimizin kelime hazlnesi ve yazımı konusunda yetke olacaktır) b) Asıl önemlisi devletin dil politikasınm yön lendirilmesine yardımcı olmak, c) Res mi yazışma dilinl saptamaktır. Bu üç gö rev anayasal bir kuruluş olarak tasarlanan Dil Akademisine görülmemiş bir yetkl verecektir. Akademl bundan başka bilim sel yayın ve araştırma göreviyle yükümlü tutulmaktadır. Y Dil Akademisi Üzerine AKADEMİSİ KURULURSA, DEVLET ELİYLE GÜNLÜK DİLİMİZDE BİR ANARŞİ YARATILMASI VE OLUMSUZ BİR KÜLTÜREL GELİŞMEYE YOL AÇILMASI KAÇINILMAZDIR. llber ORTAYLI le bir kavramm kullanılması gereksiz ve anlamsızdır. Türkler tarihl boyunca ba ğımsız yaşamış ve dillerini hem bürokra side hem de edebiyatta kullanmış bir ulustur. Bu nokta üzerinde önemle durmak gerektiği kanısındayız. Bizde Türkçe nin v,rih boyu ihmal edilip kullanılmadığı gibi bir tez bilinçsizce ve sıkça tekrarlamr ki yanlıştır. Türkçenüı devlet ve e ' debiyat dili olarak (hem halk hem de di van) kullanımı, bazı Avrupa uluslarınm bu alanlarda kendl dillerini kullanmağa başlamalanndan daha önceye rastlar. La tincenin Avrupada ortaçağ boyunca ve hattâ yeniçağlarda bürokraslde, kilisede ve üniversitelerde yoğun olarak kullanü dığını biliyoruz. Kuşkusuz Türkçe her dil gibi yüzyülardan beri gerek kelime hazine si gerekse yapı yönünden zamanm akışı içinde değişim geçirmiştir. Yaşayan her dil değişim geçirmeye devam eder. Dilimizin değişim ve olgunluğa doğru geçi receği evrim bürokratlann direktifleri veya bazı uzmanlann (!) kararlan ile değil, bilim adamlarımızm, düşünürlerimizin, yazarlarmıızın kalemleriyle yönlenecektir.. Bir grup dilde değişme ve özleşmeyi ister ken, tersine varolan kelime hazlnesi ve yapmm korunmasmı önerenler de olabilir. Bu öneriler nihayet kamuoyuna bir se çenek olarak sunulabilir. önerilerln uygulanması zorla değil, inandırma, sevdlr me yoluyla olmalıdır. Türk Dil Akademlsinin tasanda yer aldığı biçimiyle bir kurum olarak düzenlenmesi sakıncahdır. önce böyle bir ku ruluşun varlığı anayasal olarak değil ka nunla düzenlenmelidir. Bundan başka, uzun vadede kırk tane üyesinin çahşmala nnı ve seçimini denetleyemeyeceğimlz, kendi lçine kapanması kaçınılmaz bir Akademinin, Anayasa himayesinde her memurun yazdığı raporun, her yurttaşın vereceği dilekçenin diline karışması asıl dil anarşisinin kaynağı olacaktır. Huysuz amirin yeni veya eski bir kelime yüzünden önündeki raporu yeniden yazılmak üzere memuruna ve daktilo bayana gerl gönderdiğini, tembel memurun yurttaşm dilekçesini bu yüzden kabul etmediğini dü şünün. Bu gibi usulsüzlüklere bundan son ra karşı çıkılamayacak, çünkü «Akademlnin resmi yazışma kılavuzu>nun uygulanması olarak nitelendirileceklerdir. Dİ lin kullanımı konusunda «demokratik ik na usulünün» gerekliliğl tartışümaz. Türk dil devriminln büyük önderi Ata türk, bu nedenle Dil Kurumunu önerilere karşın Akademi haline getlrmemiş, bir der nek olarak bırakmıştı. Hattâ sağlıkü bir bilgi alışverişi ve tartışma ortamının doğ ması için Dil Kurumuna yüzlerce kişi üye yazdınlmış, Tarih Kurumunun kırk olarak saptanan üye sayısı Dil Kurumunda snnırlandırılmamıştı. Akademi üyeliğl gibi bir ünvanı taşıyanların uluslararası üne ulaşmış, dilbilim alamnda kalıcı çalışma lar yapmış bilglnler olmalan gerekir. Ya zık ki bizim ülkemizde, seçkin geniş bir kadro oluşturacak sayıda büyük dil bilginlerl yoktur. Herkes bilir ki Türkolojinin büyük ustalan daha çok yabancıdır.. Bundan başka üyelerin dışında böyle.bir Akademinin gereksinim duyacağı yüzlerce uzman, asistan, çevirmen kadrolannı kim ler dolduracaktır bilinemez. Bizde son za manlarda bilim kurumlan kurma merakı başladı. Hocasız, laboratuarsız, asistansız seklz adet üniversite kurduktan sonra, dil araştırması yapmak için blr de Dil Akademisl kuracağız deniyor. Bugüne kadar yeterll sayıda, yankılar uyandıran ve kalı cı çahsmalar yapamamış olanlann Aka Tasarlanan Türk Dil Akademisi niçin gereklidir ve dlllnıizin gelişmesine, araştı rılmasma ve anlaşılmasma gerçekten yar dımcı olacak mıdır, hepimlzin düşünüp tartışması gereklr. Akademi 20. yüzyılda modern bir bilim kuruluşu sayılabilir mi, hangi koşullar altında?.. Kanımızca tasa rıda öngörülen Akademi kendisine yük lenen görevlerl yerine getiremeyecek ve bir kültürel anarşl yaratacaktır. Saptanan amaçlann bazılan gerçekçi görünme mektedir. önce «Devletin dil politikası» ne demektir?.. Yirminci yüzyılda bu kavram îngiliz ve Fransız koloniyalizminio tasfiyesl sonucu Afrika ve Asyada doğan devletler için sözkonusu oldu. Bu devletlerin uyruklan bir ulus oluşturamamışlardır. Farklı dlller konuşmaktadırlar. bu yüzden herhangi bir etnik grubun dilinl resmi dil olarak seçmek kolay değildir. Ya da yaygın olarak konuşulan yerel dil gells memiş olduğundan bunu geliştirmek ge rekmektedir. Koloniyalist kültür ve dil, yani tngilizce veya Fransızca blr dönem daha zorunlu olarak yaşayacak ve resmi dil olarak kullanılacaktır, ama buna kar şılık geleceğln ulusal dili nasıl geliştirilecek, eğitimde ve edebiyatta nasıl kullam lacaktır gibi sorunlann çözümü bu tilke lerde devlet için bir dil politikasmı gerek 11 kılmaktadır. En çarpıcı örnekler Hindis tan, Pakistan ve birçok Afrika ülkesidir. Hemen anlaşılacağı üzere Türkiye'de böy demi kurulunca bunu yapacaklarını ummak güçtür. Diltiilim araştırmalarının üye sayısmdan menkul kerametle llgisi olmadı ğına göre, önce çok çalışıp projeler yürü tülmesi. eserler verilmesl ve dilbilimci kadrolann yetişmesi gerekir. Gerçek aka demiler 168. madde ile değil, bilim kadrola rıyla kurulur. Dil Akademisi, Türk Dil Kurumuna karşı olanlann ötede n beri gerçekleştirmek istedikleri bir tasandır. Bu gruplar akademinin, Kardinal Richelieu'nün 1634" te kurduğu Fransız Akademisi modeline gö re kurulup çalışmasını önermektedirler.. Şu kadarını bellrtelim kl, 17. yüzyıl Fran sanm diktatör başbakam Richelieu'nün ve onun ardılları Mazarini ve Colbert'in gerçekleştirdiği Akademi modelini yirmin ci yüzyılın son çeyreğinde taklit etmek hem mümkün değildir, hem de geriliktir. Kardinal hazretlerinin kurduğu Akademi hem kilise okullarınm, hem kraliyet okul larınm ve kurumlarınm kitap basımmı de netliyordu. Bugtinün dünyasmda çoğul cu bir toplum düzeninde basın ve yayın iş "leri bir elden denetlenemez. Kaldı ki Fransız Akademisinin yaptığı çalışmalarla saygınlık kazandıktan sonra, etkili bir denetlm kurduğunu biliyoruz. Akademinin Fransız dili ve kültürünün gelişmesinde yaran olduğu açıktır ama ciddi araştırma cıların bazıları onun tutucu denetiminin, Fransız dram tekniğinin ve sanatının baş ka Avrupa ülkelerindeki gibi serbestçe ge lişmesini önlediğini ve 17. yüzyıldan son ra bir durgunluğa neden olduğunu, bun dan başka Fransız düşünürlerinin kavram kullanma konusunda Alman düşünürler kadar serbest davranamamalanmn günahmın Akademiye ait olduğunu ileri sürü yorlar. Unutulmaması gereken blr gerçek de sudur: Alman, tngiliz, îtalyan, Rus dille ri ve edebiyatlan akademilerin güdümün de ve denetimiyle değil. büytik yazar ve düşünürlerin yapıtlan ve onların izleyi cileri sayesinde gelişmlşlerdir. Bizim toplumumuzda resmi otoriteyl, gerekli gereksiz her alana karıştırma lstek ve eğilimi pek yaygındır. Bu eğilimden dil, edebiyat ve bilim alamnda vazgeçmek gerekir. Vazgeçilmediği takdirde devlet eliyle günlük dilimizde bir anarşi yaratıl ması ve olumsuz bir kültürel gelişmeye yol açüması kaçınılmazdır. Aldıkactı Tasarısmın "Başlangıcı,, ne olacak? Lisenin son sınıfina geçinceye dek çocukluk ve ilk gençlik yıllarının avareliği içinde sallapati yaşamıştım. O yaşlarda hayat nedir? Büyüklerln öğütleri, benUğin dürtüleri, tembellik eğillmleri, gençlik coşkuları arasında kolan vurur insan; havalar güzelleştl mi, çantayı yere çalıp kırlara doğru koşmak ister. Lise son sınıfta birşeyler değişti... Mantık ve felsefe dersleriyle tanıştığunda allakbullak oldum; benllğimi etkileyen blr sarsıntı duydum. İlk kez okuyor ve işltiyordum bazı şeyleri. Ne diyordu mantık kitabı: Düşünmenin yasalan vardır. Allah Allah; demek ki ben bazı yasalara göre düşünüyormuşum. Felsefe dersinde sanki güneş çarpmasma uğramıştun. «Bilimsel kuşkuculuk»la ilk kez karşılaşıyordum. Peki, bunca yüdan beri okuduklarımız yanlış olmasındı? Oysa kendimi bildim bilell bana öğretilenleri kesin sanırdım. Artık mantık ve felsefe benim için ezberlenesi dersler değlldl; gök kuşağının altından ge: çer gibi oluyordum. • Mantığın ya da felsefenin soyut birşey olduğu sanılır; değildir; yaşamın ta kendlsidir. Ger> çek duygusu, ister felsefe kitabmm bir sayfasında gözüne çarpsın, ister' hayatm somut bir olayında karşına çıksın, hemen seni sarar, büyüler. Sözü bunca uzattıktan sonra «Aldıkactı misyonu»nun hazırladığı yeni anayasa tasarısına getireceğim. Bu tasarı eleştirlllyor; ancak bu tasarının «başlangıcı» daha yazılmadı: acaba han. gi mantık, ya da felsefeyle yazılacak? Birileri diyebilir ki: Canım, herşey bittl de iş başlangıca mı kaldı? Kvet... 12 Eylül'e doğru gelirken ülkemlz «8zel savaş» içindeydi. Bu savaşı kim körükledi, klra pompaladı, kim tezgâhladı? tleri sürülen bazı savlara bakılırsa «uluslararası terör örgütleri» toplumun dirliğinl düzenliğini bozan eylemlerj Türkiye'de tezgâhladılar. Bu bir görüstür. Klmisl de 12 Eylül'den önceki parti yöneticilerinln aymazlığı yüzünden ülkenln kanştığını söyler. Bununla da bitmez ki; kimileri 1961 Anayasası'nı suçlu sandalyesine oturtur. Söylenenlere göre bu anayasanın sağladığı aşırı özgürlükler olmasa, ülkemiz terör ve anarşi batağma gömülmezmiş.. Pekl, bu durumda 1982 Anayasa tasarısının başlangıç bölümü nasıl yazılacak?... • Güçlük nerede? Eğer biz eski anayasayı suçlarsak, demek ki eski dönem yöneticileri değil, anayasayı sorumlu tutacağız. Yok böyle yapmaz da yöneticileri suçlu sayarsak, bu kez 1961 anayasasmm bir suçu olmadığı ortaya çıkacak. Uluslararası terör örgütleri suçluysa, bu kez hem yöneticller aklanacak, hem de anayasa kurtulacak... Acaba «1982 Aldıkactı Tasansı»nın başlangıç bölümünd.e. temel mantık ya^da cak?... Konuyu şimdiden düşünmekte yarar var. Böyle sorular benlm kafamı kurcalar. Soruyu çözemedim mi geceleyin uyku tutmaz. özgürlükleri kısmak, sendikal hakları kısıtlamak, ve demokrasiyi rafa kaldırmak için Saym Aldıkaçtı'nın geçmiş olaylara nasıl baktığını pek merak ediyorum. Uf/cıplcı/mo I I Burhan I ARFttD Cevirîcinîn Sorumluluğu Blndokuzyüzkırk'lı yülarda Milll Eğitlm Bakanlığı'nın klasik dizileri yani sıra özel yayınevlerinin de daha çok roman türünde ?evlrileı yayınlamasıyla hızlanan çeviri akımı, Tüık kültüt ve edebiyatına önemli katkılar getirdL 195060 donemin.de ilk eserlerini veren yeni Tüık yazarlan, toplum gellşmelertoin olduğu kadar dünya edebiyatından cevirilerln de etkisinl taşjr. Bu görüşten yola çıkınca, çeviricinin önemi ve sorumluluğu üzerinde durmak gerekiyor. Çeviri nedir. ne değildir? Günümüz Alman edebiyatının 6nde gelen tenkitçilerlnden Marcel ReichRahinck çeyiri üzerine bir yazısında şu başlığı seçmişti: «thanet edenler, köprtt knranlar ve öksüzler!» îtalyanlar'ın şakacı deyimiyle çevlrlci: thanet eden kişi'dir Caesar da: «thanet etmekten herkes boşlanır amma, ihanet eden kisjden nerret edilir.» demiştlr. ÇeviricUer, hiç kuşkusuz, hem çok gereklidir, hem de küçümsenir. UNESCO'nun 1965'de düzenlediğl dünya edebiyatlan çevirileri kongresinde yapUan «onuşmalardan klml bölümleri aktarıyorum: «Dünya edebiyatının ortak bir Kültür mirası olabilmesl, edebiyatlann tek tek kalmasıyla değil, yabancı dillere çevrilip bütün milletlere sunulabilmesiyle gerçekleşmektedir. Dünya edebiyatı, çeviri eserierln meydana gelir. toplamıyla Meclisin af yetkisi AMUOYUNA açıklanan Anayasa Tasansmın TBMM'nin görev ve yetkilerini gösteren 85'inci maddesi, «Anayasanın 13'üncü maddesindeki fiillerden dolayı hükum giyenler hariç ohnak üzere genel ve özel af ilanına karar vennek» demek suretiyle, TBMM'nin evvelce mutlak olan af çı anayasa için sanki Sıkıyönetim yasaklamalanna benzer bir düzenleme karşıstnda bulunduğumuz sonucuna ulaşıbnaktadır. Anayasanın kabulünden sonra cıkarılacak blr af yasastnın 85. maddenin istemine uygun olarak çıkarüması gerektiği, aksi tutumun anayasaya aykuıhk te^kil edecegi düşünülebilinir. Bu kısıtlanamaz rada bir ayırun yapmak zorunluluğu doğar. Kanımızca yeni anayasaaın hukmü. anayasanm kabul tarihinden sonra işlenen suçlar ıçın geçerli olacaktır. O tarihten önce işlenmış suçlarm faillerine eski anayasa hükınünün uygulanmas.ı, mevcut hukuk düzeuimizin gereğidir (1961 Anayasası'mn 33 TCK1 nın 2. ve tasannın 38. mâddeleri). Toplumumuzdaki hızlı değişim ve geçirilen ağır bunalun devresi gözönüne alındığında, yakıalarıyla beraber bir milyona yakın vatandaşı ilgilendiren bu konunun. belli bir sürede yetklli organlarca ele alınması gerekecektir. Önerimiz odur ki. ileride herhangi bir lstismara ve yozlaşmaya mey^ dan vermemek içın. tasanya konulduğu tarihe kadar işlenen suçları kapsamak uzere, içeriğinin, smırımn belirlenmesi çıkarılacağı zamana bırakılmak koşuluyla, ilke olarak affın Anayasa Ta sarısına konulmasında fayda elde edilecektir. Zira tiim toplum kesimlerine hitap edecek olan yeni anayasanın iç barışın kurulmasında önemli bir dayanak olma niteliğiyle bu konuyu da şimdiden düzenlemesinin yerinde olacağı kanısmdayız. Hayrettin UĞRASIZ E. Hakim Kd. Albay K kartoa yetldsine kısıtlama getirmiştir. Tasarının 13. maddesinde gösterilen fiillerin bellrsiz ol ması, diğer taraftan maddenin ikinci fıkrasmda bu fiillerin «yasaklama» olarak nitelendirilmesi ve yasaklamaya aykm hareket ederüer» uygulanaoak müeyyidelerin kanunla duzenleneceğlnin belirtilmesi karşısmda, Yabancı dillerden eser çevrilmesl eğilimi mllU edebiyatlara sürekli değişmeler ve gelişmeler getirir. Edebiyatlar, kendinl beğenmiş yanlış bir milliyetçilikten, ancak bu yoldan kurtulur. Donmuş bir taşracılıktan da. Tek yanlı ve zttppece bir yabancı hayranhğından kurtulmasını bilmek koşuluyla. Bir başka edebiyatın eserinl kendi diline başarıyla aktarabllmek, sıradan bir zenaat lşi değil, yeniden yaratmaktır ve bundan dolayı da blr sanat türüdür. Blr eseri başka milletlerirı anlayabUmesini sağlayabilmek, sadece terctimanhkla değil, aslına yaraşır bir öz ve biçimi veniden kurabiltnekle olur. Bundan ötiiriidiir ki, çeviricinin sanatçı ve yaratıcı da olması gerekir. Goethe, Schiller. Hölderlin, Büchner, Heine gibi büyük Alman edipleri başarılı çeviricilerdi de. Adını kabulettirmiş bir edibin çevirileri kendl eserleri arasında sayılır. Goethe ve Stefan Zweing' ın ttalyancadan, Rilke'nin tngilizce ve Fransızcadan çevirileri gibi. Edebiyat eseri ister şilr, ister düzyazı olsan, üç öğeden oluşur: öz, biçim, ya da uyum, renk ve atmosfer. Edebiyat eseri çeviren kişi, orijinalde bu üç öğeyi sezip yakalayabilecek ve aktardığı dilde karşılıklarını bulup yeniden verebilecek güç te olmalıdır. Bir dilden öteki dile aktarmak, edebiyat sanatlarının en ilginçlerinden biridir elbette.» Çeviri sanatı üzerine bu tartışılmaz gerçekleri sürdürebiliriz. Bu kadarla yetinlrken şunu da ekleyebillrlz. Çevirinln saygmlığına gölge düşürmemeyi kavramak koşulunu unutmamalıyız. Türkçeye çeviri özellikle 19401960 arasında altin dönemini yaşadıktan sonra bir süre kötülenir. küçümsenir oldu Çeviri kitapları bir çeşit «Kültür emperyalizmi» ajanı saymağa fcalkışanlar bile görüldü. Ne var ki, bu bagnaz'ık blr kaç yıldır aşıldı Yeni ve eskl yayınevleri yeniden ceviriye. özellikle edebiyat çevlrllerlne dörjdü Daha önce basılıp tükenmlş modern, ya da klasik eserlerin yeni baskılan yapılmakta. Düşürce ve sanatta milletlerarası çizglye ulasmak, milletlerarası olabllmek için çevtriier gerekiyor. Kendl kendisiyle yetinmek bağnazuğıru aşa bilmek İçin çeviri gerekiyor. Çeviriye saygL »ENI hazırlanan Anayasa taslağmda aksayan ve olumsuz birçok hükümlerin olduğunu toplumun her kesiminden yöneltilen eleştiriler den gönnekteyiz. Türk toplumunu 12 Eylül'e getiren nedenin 1961 Anayasası olmadığımn da bir gerçek olduğu düşüncesindeyim. Bu yüzden sucu 1961 Anayasası'nda aramamahyız. Kanımca, 1961 Anayasası ileriye dönük, gerçekçi ve toplum kesimlerine eşit haklar getirmekteydi. Oysa bu yenl Anayasa taslağına baktığımizda, Isteyerek ya da istemeyerek, Türk toplumunu geri götürücü, özgürlükleri kısıtlayıcı ve eşit olmayan hükümlerin yer aldığmı görüyoruz. Bu taslağı okuyunca sanki bazı güçlü kesimlerin isteklerinin yasallaştırümak istendiği kanısma kapıhyorum. Hiçbir devlet, yurttaşlarınm yıllarca uğraşarak çok büyük zorluklar içinde kazandıen hakları elinden aiarak güçlü devlet olamaz ve böylece ulusunu cezalandıra maz. Zaten güçlü devlet olmamn yolu. klşi özgürlüklerini kısıtiamak, dernek kurma ve üye olma haklannı elinden almaktan geçmez. Bugün 18 yaşmdaki bix gençlerin birçok sorumlulı:k lan vardir. Bu yaştan itibaren yaşamm birçok zorltıklannı omuzlarımızda hissederiz. Yasalann birçok mad desi bizleri bu yaştan itibaren reşit yani haklarını kendi kullanabilecek yaşa «elmiş kabul eder. Bir suç işlesek cezasmı olduğu gibi çe keriz. Oy verme hakkı bir kişinin en kutsal hakkıdır. Kişi elindeki oyuyla yönetimde ben de vanm diyeb'lir. Böyle olduğu halde Atatürk' ün Cumhuriyeti emanet ettiği biz gençlere neden oy hakkı veriltnez? İLKER GÜITTM ANKARA Yi Sucu 1961 Anayasasında aramayalım Neden Dil Akademisi? A NAYASA Tasarmnda Türh Dili AhademU si'nin hundması öngörülmehtedir. Bu ahadenünin hurulmah istenmesinin nedeni nedir? Gerçeh neden dilimizin bugün içinde bulunduğu kargaşa ortamından hurtulması mı. yohsa Atatürk ilkelerinin üstünde tepinen bir tahım çıkarcı grubunun istehlerini yerine getirmeh mi? Once şunu söylemehte yarar var. Batuto bulunan Dil Akademileri, devrimini yapmış ve o dilleri horumakla yükümlü örgütlerdir. Ayrıca akademiler durüh bir çalışma izlerler. Oysa Türh dilinin geligmesi ve özleşmesi için ileriye yönelik, istekle çalışabileceh bir hurum gereklidir. İşte buyüh dilbilimci, yüce önder Atatürk bu nedenle akademi kur mayıp, Türk Dil Kurumu'nu kurmuştur. O'nun kurup ve başkanhğmı yaptığı TDK'nun amacı ulusal dili geüştirip. zenginleftirmektir. Bunu da büyüh ölçüde başarmış bulunan TDK'na karşı son zamanlarda suçlamalarda bulunulmuş, sanki zararlı bir dernek gibi gdsterilmeye çalışılmıştır. Nitekim amaçlan açıkça belli olan bu çevrelerin istekleri yerine getirilmiş ve 1982 Anayasa Tasansı'nda Türk Dili Akademisi'nin kurulması öngörülmüştür. Dil Kurumu'nun ortadan kaldırılması ile kargaşa ortamının son bulacağına inananlar yanıhyorlar. Aksine kargaşa ortamı .daha da yoğunlaşarah devam edecektir. Çünkü dilin uluslaşmasına engel olunamaz. Engel olunamayacağı gibi bu kez yazarlar istedikleri dili, katta kendi ürettikleri sözcükleH kullanmaya kalkacaklar ve o zaman daha çofe kargaşa ortamı doğacaktır. Tasanya Türh Dili Akademisi'nin kurulması yerine Atatürk'ün kurmuş olduğu Türk Dil Kurumu'nun korunması ve yıpratılmasını engelleyid bir takım maddelerin honulması daha uygun olur. ENVER AYLANÇ DtL VE TARtH COĞRAFYA FAKÛLTESİ ÖĞRENCİSt Cumhuriyet Sahibi:Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.S. adına NADİR NADİ Genel Vaym Müdürü « MueşseseMüdürii \azt İşlerıMüdüru Yazı tşlerı Müdür Yardımctsı Haber Merkezı Müdürü Mızanpaı Yönetmeni TEMSkjCİER . ANKARA HASAN CEMAL EMİNE UŞAKHGİL OKAYGÖNENSİN AHMET KORULSAN :. YALCIN BAYER A I İ ACAR ' Y A L Ç I N DOĞAN İlkokul mezunları da secilebilmeli NAYASA Komisyonu Başkanı Orhan Aldıkaçtı, 82 Anayasası'mn taslak özetini basma açıkladı. Taslağın iki maddesi şahsen beni umutsuzluğa düşürdü. Maddenin birisi aynen şöyle: Ortaokul mezunu olmayan nüUetvekili olamaz. Okuryazar ve ilkokul mezunu 20 milyon vatandaşımız vardır hem de bu 20 milyon vatandaşımız Türk ekonomisinin belkemiğıdlr. Tarlada çiftini süren, hayvanlarınuı çobanlığını yapan, fabrikalanmızın bacasını tüttüren, milll servetin çoğalması için gece gündüz demeden çalışan. ihracatımızı 6 mllyar dolara çıkartap bu 20 milyon okuryazar ve ilkokul mezunu vatandaşlanmız seçilmeye neden layık görtilmesin? Anayasa' Komisyoau'nun 20 milyon vatandaşımıza seçilme hakkı tanımamakla çok büyük kusur lşlemiş olduğu bir gerçektir. 24 Anayasası ülu önder Atatürk'ün direktifleriyle hazırlanmış, 30 yaşını ikmal eden yüz kızartıcı suç işlemeyen okuryazar kadın ve erkek milletvekili seçilebilmiştir. 61 Anayasası da bUyuk devlet adar ı îsmet Pasa'nın direktiflpriyle hazırlanmış, 30 yaşını tamamlayan yüz kızartıcı suç işlemeyen okurya zar her vatandaş milletvekili seçilebilmiştir. Yeni taslaktaki bu sınırlamanın kaldınlması yerinde olur kamsındayım. Hali] aYVAZOĞLU Hayvan Yetlştiricisl Göle / KARS • „ . İZMIR • ADANA ] HİKMETÇETİNKAYA MEHMET MERCAN 0 8ERVİS ŞEFLERİ A Istanbul Habprlert Selahattin CÜLER Dı> Haberlpr Ergun BALCI Ekonomı Osman UIAGAY ^urt Haberlerı. Barbaros GCNÇAK Kultıır Aydın EMEÇ n. YalçınPEKSEN Spor Mehmed TEZKAN Şahın ALPAY Du/eltme Konur ERTOP BÜROLAR 9 Konur Sokak No. 24/4 Yenişehir ANKARA Tel: 17 58 25 17 58 66 Idare. 13 33 35 Atatürk Caddesl. T H.K Işhanı Kat 2/3 ADANA Tel 14 55019 731 Halit Ziya Bulvarı No: 65/3 İZMİR Tei: 254709131230 Basanve Yayan: CUMHURİYET Matbaacılık ve Gazetecilık T.A.Ş. Halkevl Sok. No: 39 41, Cağaloğlu İSTANBUL P K.: 246 Istandul. Tel: 20 97 03 (5hal) TAKVtM 3 Ağustos 1982 ZEL Yüksek Okullann yeniden açılmasına 1982 Anayasası olanak tanıyor. Bu eğitimde fırsat eşitsizliğinin bir anayasa maddesi ile gellştirilmesi. büyütülmesi anlamma gelmiyor mu? Eğitim sistemimizdekl çarpıkhklara ve bölgesel farklılıklara ek olarak şu anda orta öğretimde faaliyetlerini sürdüren özel ve yabatıcı özel okullar, para karşılı ö Eğitimde fırsat eşıtsızlıgı buyuyor ğıada sağladıklan üst düzey de eğitimle zaten büyük bir eşitsizlik yaratmaktadırlar. Şimdl bu özel yüksek okulların açılmasıyla daha da büyüyecektir. Üniversite kapılarma yığılan yüzbinlerden parayı veren düdüğü çalacak, parayı bastıran bir yük sek okula kapağı atacaktır. Bu ülkemizdeki farklılıklan, sosyal katmanlar arasındaki eşitsizlikleri daha da büyütecektir. Üstelik sağlıkta olduğu gibi, eğitimde de ticari bir kazanç konusu yapılması, ahnıp satılan bir meta haline dönüştürülmesi ne kadar çirkin birşey. Eğer bana da oy verme hakkı tanımış olsalardı bu anr rasava kPbul oyu yermezdim. DERYA DOĞAN Üniversite Sğrenci adayı İSTANBUL İMSAK 3.53 GÜNES 5.56 ÖĞLE 13.20 İKİNDİ 17.14 AKŞAM 20.23 YATSI 22.10 ADAM YAYINLARI OKURLARIMIZA Bu köşede görüşlerinin yayınlanmasını isteyen okurlarıuızın yazılarınm bir sayfayı aşmamasını ve mümkünse daktiloyla yazılmasını rica ederiz. VEDAT GÜNYOt DALDAN DALA (DENEMELER) EDERİ: 475 LİRA
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear