14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 25 HAZİRAN 1982 «... Uydur uydur söyle.» sözünün ne zaman çıktığını bilemiyorum, ama bizim Arapça karşısmdaki durumumuzu öyle güzel anlatıyor ki, daha iyisi bulunamazdı. Aşağı görülen Türk'ün diline boş veren Osmanlı aydını, yenl bir kavrama karşılık bulma gereksenıeslni duydu mu, kutsal ve saygın Arapça'nın köklerine başvururdu. Zıya Gökalp'in «hars» sözcüğünü ortaya attığı sırada, bir akşam, Büyükada'daki Yat Klüp'te, Talât Paşa gülümseyerek. onun yanına gelir, «Hars diye bir şey atmışımz ortaya, ne demeğe geliyor bu?» diye sorar ve yanıtı pek de dinlemeden, gene gülümseyerek ayrılır. Gerçi Talât Paşa'nm bu alaycı davranışı, «hars» kavramına yabancı oluşu ile açıklanabilir, ama, bugUn «ekin» sözcüğüne uydurma diyenler için, sanuım, çok öğretici bir olaydır: Demek terminin Arapça'dan uydurulmuş olması. yeni bir kavramm daha kolay anlaşılmasına yaramıyor hiç de; onun yerine Türkçe bir sözcük bulunsaydı, Talat Paşa gene gülecekti. «Arapça değil mi, uydur uydur söyle» sözü yerine, «Türkçe değil mi, uydur uydur söyle» sözünü geçlremeyiz, çünkü Arapça'dan uydurulmuş sözcükler Içinde öyleleri var ki, o aileden, bildiğimiz başka bir sözcük gösteremiyoruz. «Hars» da Işte böyle bir sözcüktür. Oysa Türkçe köklerden yapılmış sözcükler için benzeri durum düşünülemez; o yenl kavrama ilişkin bilgimiz yoksa, gene duralarız belki, ama Talât Paşa gibi gülmeğe kalkmayız, diyelim «iiçgen»in «üç» ile ilglli bir şey olduğunu çıkarırız. Konumuzun daha da ilginç yanı, bizim Arapça'dan uydurduğumuz sözcükleri, Arap'ların anlamamasıdır. Yirmi, yirmi beş yıl önce tanık olduğum bir olayı anlatayım: Topkapı'dan tramvaya bin "Arapca Değil mi?,, Mellh Cevdet ANDAY mi?, Bayezit'e geliyordum; bir durakta ön kapıdan ve 3r:ia Kapıdan sekiz, on kişilik bir Arap kafüesi girdi içeri. Btletçl arkada bilet keserken, parayı veren Arap, öndekiler için de ödemede bulunmuş, takat dalgın biletçi öne gelip oradaki Arap' lara da bilet kesmeğe kalkınca bir gürültüdür koptu. Arkadakl bilet kestiren, Arapça bağırıp çağırıyor. Yanlışlık anlaşüdı biletçi özür diledi, ama bu kez de Araplar anlamıyor yanlişlığm düzeltildigini. Işte bu sırada yolculardan biri. Osmanlıcasına dayanarak ortalığı yatıştırmağa kaîktı. Araplara doğru. «sehven, sehven» diye seslendi. Araplar hiç bir şey anlanıadılar. Arapça «nakd» kokünden yapılma «tenkid» sözcüğünün, «yerıue» anlamını da taşıdığı için «yazınsal eleştiri» anlamına kullamlmaması gerektfgini düşünen Cenap Şahabettin, «intikad» sözcüğünü ortaya atmıştı. Isrvıail Habip ın «Türk Teceddüt Edebiyatı» adlı kitabı için yazdığı. o zaman Güneş dergtsinde çıkmış olan yazısmdadır bu öneri. Tutmadı. Tutsaydı da. hiç bir Arap anlamazdı ne demeğe geidiğinl. Dahası. ben, «tenkid» sözcüğünün nasıl olup da nnakd» kokünden çıkanlabildiğini anlayamamış, öğrenememişimdir. Çünkü biz o kökten gelme «nakit» sözcüğünü «para» anlamına kullanırız. Bunun gibi, Araplar «mektep» sozcüğünden «büro»yu, «masıaf» sözcüğünden de «banka»yı anlıyorlar. Demek biz bir Arap'a. en küçük oğlumuaun bu yjj mektebe başladığmı söylesek, adamcagız. okuma yazma bilmeyen bir çocuğun hangl biiroda çalışabileceğini düşünüp duraklar. «Çok masrafım oldu» sözüne ise ne anlam vereceğini bilemez; belki de bizi. bir çok bankası olan eski bir zengin sanır. Oktay Akbal. Libya gezisinden dönüşünde, bana bir kutu aspro getirmişti. Kutunun bir yanında Arapça. bir yanında tngilizce yazılı idi. Arapçamı uenemek için, kutumtn İngilizce yazıiı yanına bakmadım. Önce Arapçasmı sökeylm dedlm; ama «Espro fevvar» sözü durdurdu benl «Fcvvar» m «feveran»dan geldiğlni çıkarmadım degil, ama, «feveran eden aspro» ilk bakışta çok şaşırtıcı geldi bana. Kendl kendime bulmağa çalışacağıma, dayanamayıp kutunun öteki yüzünü çevirdim; meğer «effervesccnt» karşılığı imiş«fewar». TÜrkçesi «köpitren». Bizde gerçi. kızmış blrtnl anlatmak için kullanılan «Adam köpürdii» sözü vardır. ama Türkçe oldugu için, «köpürme»yi asağı. bayağı gören anlayış, onun yerine, «Adanı feveran etti» sözünü yeğlemiştir. «Feveran etnıe» ise. sanki, «köpürme»den daha ba^ka bir anlamdadır, «kızma», başkaldırma demeğe gellr. Bu anlam uyarınca biz bir Arap'a, «Adanı feveran etti» dediğimizde. Arap, o adamm derisinde köpürmeler olduğunu düşünür, işin içinden çıkamaz kolay kolay. Kızmış. başkaldırmış birine, «Effervescent'uga gerek yok, sakln ol!» demeğe benzer bu. Özeleştirmeciliğe karşı olanlann yanlıs bir Arapça'yı Türkçe'ye yeğlemelerini bir türlü anlayamamışımdır. Yıllar önce, Istanbul'da basılan haftalık bir dergide, dergiye girecek yazıları dil bakımından okumakla görevlendirilmiştim; yazarlarımızdan olan genç bir hanım, «Ben özleştirmeciliğe inannııyorum, rica ederim, benim kuMandıgıra keliınelerl degiştirnıeyin» dedi bana. «Peki», demekten başka ne yapabilirdim ki! Ama, gene de okudum o gün gctirdiği yazıyı; Türkçelerine yeglediği yabancı sözcükieri doğru kullaıııp kuilanmadığmı merak ederek. Bir tanıdığımın evinde alcşara yemeğlnde imii}. onu anlatıyor yazısında, oldukça kalabalıkmış sofra. evsahibi hanım («salıibesi» dıyelim mi?) yardımnsı da olmamasına karşın, pek güzel başaımış gorevini, üstelik yüzünden gülümseme hiç eksik oimamış... Bizim yazarımız. «Haset ettim» diyerek övüyordu o hanımı. Oysa «Gıpta ettim» demesi gerekirdi. «Haset» kötü bir duygudur çünkü. «hasut» olan insan. kimsenln iyillğini istemez. «Gıpta etmek»te ise, «öyle olmak, onun gibi olınak» isteği vardır; biz o anlamda «imrenme» sözcüğünü kullanabiliriz. Bu konuyu açtınız mı da, size, Efendlru, ttalyanca'da, Fransızca'da, Ispanyolca'da, Portckizce'de de Lâtlnce bir dolu sözcük var» deyiveriyorlar. O zaman işte, yazışma, konuşma, Arap saçına dönüyor. Prof. Tahsin Yücel, böyle düştinenlerl ne güzel yanıtlamıştı! O diller Lâtince'den oluşmuş dillerdir. bir alle kurarlar. bir alledendirler. Semitik btr dil olan Arapça ile Türkçe'nin ise hiç bir benzerllği yoktur. Bu yüzden de halkımız Arapça'nın etkislne bir türlü girmemiştir. Bir Adam mı Göctü? Bir Politika mı Çöktü? Önceki gün yayınlanan bütün gazetelerin manşetleri bir tümcede birleşiyorlardi: Banker Kastelli yurt dışına kaçtı. Babıâli basınma bakarsanız bir efsane çökmüştü; ve yıkılan efsanenin baş aktörü Cevher'di. Nasıl olmuştu bu iş? Inanılacak şey mıydi? Daha dün herkesin başı ustundo yeri olan bu adam son yıllar Turkiye'sinın sımgesi gıbıydı. «^aı•a, para, para» diyen Kastelli, toplumun en t.aygm lnşüerinden biriydi. Önunde eğilenler, elini opup başlarına koyanlar kuijlerdi? Çalışmadan yaşamak, paranın faiziyle dünyanin tadım çıkarmak, köşeyi dönmek» yaşadıgımız toplumun geçerli kural'arı degil mıydi? Cevher Özden, bir adam degildi. bir laşi değildi; bir yaşam felsefesiydi, bir ekonomı politikasıydı Ve çöktü. SİİT HflVHI OKTAY AKBAL TEŞEKKÜR Sairler Üstüne Arıılar Kıymetll varlığımız ÜLKÜ ARMAN'm, zamansız kaybının yüreklerimizde bıraktıgı onulmaz acıyı bizimle paylaşan, cenaze töreninde bulunan. çalenk gönderen, telefonla, telgrafla ve bizzat gelereK bu zor günlerimizde bizleıi yalmz btrakmayan tüm akraba ve dostlanmızla, Türk basımn vefakâr üyeleri, devlet kuruluşlan, Gazeteciler Cemiyetleri, Sendikalar ve başta Devlet Başkanımız Orgeneral Sayın TEŞEKKÜR Değerli varlığımız Ülkü Arman'ın hastalığımn teşhisinden başlayarak. kaybettiğimlz güne kadar tıbbın bütün verilerini yorulmadan sunan ve bu şifasız hastalığa karşı dlrençle savaşan; Herşey anı oluyor. Gunler geçiyor. nlce olaylarla birlikte... îçmde yaşadığımiz için farkına varmıyoruz nice değerli, nice ölümsüz anların... Anılar, şarap g'bidjr, uzunca bir süre geçmblt ki tad kazansın. Şair Dostlarım» adh kitabımda onbeş şairden söz etmıştım. 1950'lerV. Şimdı o yazıları okurken «ıyı ki yazmışım» diyorum, iyi ki akıp giden zamanın yıp ratıcı gücünden yaşantıların bir bölümünü kurtarabümişim!.. Bizde anı yazmak alışkanlıgı pek kurulmamıştu1. Olsa olsa, kendini övmek, «ben neymişim, neler yapmıçım görün», demek için yaaahr anılar... Bir çeşiı savunmadır, tarlhe, gelecek ku$aklara kar Ş1..V KENAN EVREN olmak üzere, Kültür ve Turizm Bakanı ve diğer hükümet üyeleri, KTFD Basbakanı îstanbııl Valisi İLHAN EVLtYAOĞLU MUSTAFA ÇAĞATAY 1. Ordu Komııtanı Orgeneral Prof. Dr. BÜLENT BERKARDA, Prof. Dr. REHA UZEL, Op. Dr. MÜRŞİT KORYAK, Prof. Dr. İRFAN URGANCIOĞLU, Doç. Dr. AYŞEL EKŞİ, Op. Dr. GÜRBÜZ BARLAS, Tb. Alb. BÜLENT ERALP, Dr. YAŞAR YILMAZKAYA, Dr. EVİN BÜYÜKÜNAL ve Dr. PAPATYA ERKAM'a Aynca, doçent, asistan. başhemşire, hemşire ve hastabakıcılar ile îstanbul Tüberkuloz Dışı Gögüs Hastalıklan Hastanesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesl OnkoloJİ, Radyot«rapi ve Nükleer Tıp Merkezleri ve Tıp Merkezlerl ve Amerikan Hastanesine teşekkürü borç biliriz. •<•'* • <> 'u'. . , • AİLKSt Daha üçbes gün önce sinemada, televizyonda, gazete. dergide ve her yerde Kestelli vardı. Nisanın 18'inde «Nokta» dergisinde Duygu Asena'nm Cevher özden'le bir röportaıı yayınlanmıştı. «Battı, batacak; kaçtı, kaçatak» söylentileri karşısında «Banker bakın ne dıyor.« Ben mal alışverişl yapıyorum. Kendi kaynağımı borçlandırmıyorum. Parasını mevduat sertifikası veya güçlü sanayi kuruluşlannm tahviline yatıran tasarruf sahipleri, parasını bana değil, o kuruluşa yatırıyor. Yani ana paranın batmas» mevzubahis degil. Ben de bu tahvilleri ve mevduat sertiflkasını bedava almadığıma göre, parayı ne yapngım belli. Ben karşılıksız para almıyorum ki batayım? Ysta n para gene bankada. Ben aracıyım, komisyon alıyorum. Yani be n Lüks Nermin'im. Zampara ile orospu birleşiyort ben parsayı ahyorum.» Pek terbiyeli bir yaklaşımla olmasa bile çarpıcı bir benzetmeyie yaptığı ışı aniatmış Kastellı... Şiir de yazarmış Sayın Cevher özden: •Bu gece soğuk odamın penceresinden Yıldızlar alemine bakarak duşünüyorutn. Düşünüyorum dünü, bugünü, yarını. Sizler de dostlarım, slzler de düşünmez misiniz? Düşünmez misiniz, neydik. ne olacağız diye?» Oldukça yavan; ama sıfırdan başlayıp dorukiara tırmanan, sonra da tepeden aşağı yuvarlanan Kastelli belki bundan böyle daha güzel purler yazacakür. NEVZAT AYAZ Ankara Valisi «Anılarla Şairler Albümü.nü okurkan bunlan düşündüm. Şair Halil Soyuer'e geçenlerdo Ankara* dan geiirken uçakta rastlamıştım. Bir anı kitabı ha zırladıguu eoyJemişti. Ankara'da yaşamış, Ankara' da çalışmış çairleri yakmdan tanımış bir kişidir Soyuer... Kitabmda, Rıza Polat, Anf Nihat, Azmi Güleç, Rıza Umit, Sami Ayhan, Arif Ank gibi kamuoyunda az tanınmış şairlertn yanı sıra, B.K. Ça^lar, Yahya Kemal, Kemalettin Kami, Orhan Veli, Aşık Veysel. Cahit Sıtkı, Ömer Bedrettin gibi ede'biyatı. mızın ünlü kişileri de yer aüyor. Soyuer hepsini ya kından tanımış. dostluk etmtş, yaşantüanna kang! mış... lstedik ki bugün hayatta olmayan 20 şairimizlo kucak kucağa yaşayan atulanmızı sizlere aktaralım. Bu anılar. bir emrihak vukuunda bizimlo beraber toprağa kanşmasın.» diyor kıtabın yazarı... «Şairler Albümü'ndeki 20 şair bugün yaşamıyor. Içlerinden çoğu unutulup gitti; onları meyhanelerde, kahvelerde dostluk ettiği insanlar anımsıyor yalruz... Dizelerini, onlar arada bir mırıldanıyor.. Pek çok kişi şair olmak heveslndedir. Kimi zaman içlerinde guzel dizeler yazanlar da olur, Adı «şair»e Ciktı mı bir daha kurtulamaz bu damgadan, kurtulmak da istemez o kişi... Durmadan yazar. yayınlar, kitap halin de bastınr.. Ama öldükten sonra unutulur gider... Bu kitaptaki şairlertn kimileri böyle. Neyse kl bir dost, bir Halil Soyuer çıkmış da onları yaşatmış ki tabında... Halil Soyuer'in Yahya Kemal, Veysel, Çağiar, Ömer Bedrettin konusundaki yazıları ilginç. Ama en çok beğendiğim Orhan Veli yazısı oldu. Burda. kü çük bir yanlışlık yapmıg. beni de 1946'da Ankara' da Tercüme Bürosu'nda çahşanlar arasmda saymış. Oysa ben Tercüme Bürosunda 194951 arasında görev yaptım. Orhan Veli'yle birlikte hiç bir zaman çahşamadım. Onunla Istanbul'da bir kaç kez beraber olduk, hepsi bu... Soyuer'in Orhan Veli» yazısından ilginç bir bö lümu olduğu gibi almaJc istıyorum.. «Bir öğle vakti Bakanlık tablâotunda kulağıma eğilmiş bir şeyler söylemişti. «Senin Behçet Kemal iie aran iyi. seni kırmaz» demişti. Paraya ihtiyacı varmış, «Yaprak.ı matbaadan alamamış. Bankalara borcunu ödemediğl için adı kara listeye geçmiş. Onun için ben alacakmışım bankadan parayı, kendisine verecekmişim. Orhan Veli'yi nasıl kırardım. Olur deyince gözlerinin içi güimüştü. Akşam üzerf Merkez Bankasmın önünde buluşmuştuk. Anadolu kulübü o yıllarda Merkez Bankasmın üst katmdaydı, miUetvekiJleri orada toplanırlardı. Orhan Veli alt katta asansörün yanında kalmış, ben Behçet Kemal'den tavsiye mektubu almaya çıkmıştım yukan... Behçet Kemal yanında bir kaç arkadaşıyla birlikte oturuyordu. Yanlarm daki sandalyeye ilLşmiş, dileğimi anlatmıştım Behçet Kemal'e. Carsondan zarf kâgıt istemişti. Oturup bir güzel de mektup yazmıştı Ziraat Bankası Genel Mu dürü Nusret Meray'a... Aşağıya indiğimde Orhan Veli merakla bekliliyordu. 'Nasıl oldu?' demişti. Tamam, demiştim. Kolkola girip biraz ötemizdeki Ziraat Bankası Genel Müdürlüğüne gitmiştik, Yönetim Kurulu toplantısı varmış. Genel Müdür beyi görmemiz miimkün olamazmış, yarın gelmemiz gerekliymiş. Çaresiz peki demiş sonra da Kürdün meyhanesine gitmiştik. Ertesi sabah bankanın önüne gittiğimde Orhan Veli ellerini pardesüsünün cebine sokmuş bekliyordu. Hafiften yağnıur çiseliyordu. Merdivenleri umutla Çikmıştık, bankada bir telâş vardı, suskunluk içindeydi Uoşuşanlar. Genel MUdür dün gece Yönetim Kurulundan çıkınca evine gitmiş, yemekte n sonra geçirdiği bir kriz sonucu vefat etmişt. Bunu duyunca kapmın önünde şa^kınlaşmıştık. Orhan Veli'nin o andaki hali hâlâ gözlerimin önundedlr. Bana dönmüş 'Eğer bu adamcagıza mektup almasaydık, bu ölmezdi. Benim kara talihimin tccelUsidir bu' demişti Merdivencien üzgün inerken «Sen yine Behçet Kemal'e kadar bir zahmet gideceksin, sağlam bir adama mrktup yaz diyeceksin.» Bu kez Behçet Kemal Ticaret Bankası Genel Müdürüne telefon etmiş, Orhan Veli de gidip parayı almış. sonra at yarışlarında aldığı paranın hepsini kaybetmiş Halil Soyuer'in «Şairler Albümü» yazın tarihimiz için belge sayılacak anılar, gözlemlerle dolu. llE!iyle okunuyor... HAYDAR SALTIK Ankara Sıkıyönetim Komutanı Korgeneral MUSTAFA GÖNÜL RECEP ERGUN İ N Ö N Ü AİLESİ Kastelli'ye kimler para yatırırdı? Tuzu kuru olanlar az degildi Kastelli'ntn müşterileri arasında; peki dargelirlilerın oranı neydi? Emekliiik ikramiyesini gözden çıkaranlar. babadan kalma tarlayı okutanlar, koşedekı bırkaç kuruşunu bankere yatınp da geçım sıkıntısını hafifletmeve çabalıyaniar yok muydu? Şimdi bunlar ne yapacaklar? Sanayisiz ve üretımsız kapitalizmin acımasız çarklarında yok olan paracıklarınin dordine yanıp ustune bir bardak soguk su mu ıçecekler? Hayır. Süresi dolduğunda paracıklarını alacaklar. Ne var kı o süre içinde büyük bankalar ve şirketler bu pa« raları faizsiz kullanacaklar. . Açıkçası Jtabak yine sıradan yufttaşıp başmda patlayacak... ..., ., K ' : ,.,.. ; Devietin «kurtarma operasyonlan» var. Bu alanda da «kurtarma operasyonu» yürümeli. Kastelli'nin başını büyük holdingler yediler; bari devlet küÇük yurttaşı gözetip koruma işlevini yerine getirmeli Münfesih AP Geneî Başkanı Münfesih CHP eski Genel Başkanı Münfesih MHP Genel Başkanı ile Türkİş Başkanı ŞEVKET YILMAZ, Türkiye Odalar Birliği Başkam MEHMET YAZAR, diğer moslek kuruluşlannm başkan ve yöneticileri, Başbakanhk Basın Yayın, TRT. Anadolu Ajansı ve Turizm Bankası Genel Mtidürlükleri ile siyasi ve toplumsal hayatımızın bütün üyelerine, eski bakan. senatör ve milletvekillerine, ÜLKÜ ARMAN'm görev aldıgı gazetelere, HÜRRİYET'in vefa ve dostluk örnegi veren tüm mensuplanna, meslek hayatınm sonunda kıvançla çalıştığı SÜLEYMAN DEMİREL BÜLENT ECEVİT Bütün Sınıflarınakurduğu Laboratuarîarda Yabancı Dil Öğreten ALPARSLAN TÜRKEŞ GOKDIL İNGİLİZCEALMANCA YAZ DÖNEMİ KURSLARI DÜZENLEDI Kayıtlar devam ediyor. Kurs Başlama Tarihleri: 14,21 Haz. 5,12Tem. oîmak üzere, bir aile çevrisi oluçturan tüm üyelerine yürekten şükranlarımızı sunanz. MJLLİYET'İN BAŞTA SAHlBt AYDIN DOĞAN (5OV1LOnCE! ÇCumhuriyet KAHVE VE ŞEKER Ankara 24 Tetnmuzdan sonra ithali takasa tabi Olmak şartıyla serbest bırakılacak kahve ve şeker meselesi hakkında İktisat VeJcili Şeref Bey demiştir ki: « Kahve, şeker ve çayın bir elden idaresi için hükümete selahiyet verilmesine dair olan layiha bu hafta Mecliste raüzakere edilecektir. Kanun çıktıt tan sonra muamele basit bir hale getirilecek ve hükümet tarafından idare edilecektir. Halen gümrüğe geimiş mallar için de bir kararname projesi hazırlanmiştır.» AİLESİ yobana dil kursiorı BFTYOĞIUSUBEMIZ Kuşdılı Cad Nc. 67 Saktzaaacı Cad SınEm han Kal 2 No 7 T8I 38 03 47 Tel 44 44 39 LALELI 3U8EMIZ B ReşnpaşdCad KunjllaySok No 10 Tel 27 52 14 COKDİL ingilizce yaz dönemi kayıttan başlamıstır. ınmlızT ogretımınde uzman Taksmt Aydede Cad •) Td 4S 21 « 49 S9 29 4.* 26 S9 İMZA GÜNÜ Bugün 15.0018.00 arası c ]Günün îlansL SATIUK KARYOLALAIİ , Ayhan HÜNALP YAZKO Yayın Pazan'nda! îstanbul Reklam Sitesl Cağaloğlu Beş yüzü aşkın muhtelıf şekillerde demir karyola ve somya toptan satılıktır. Talip olanlann Ortaköy'de tramvay tevakkuf mahalllnde Zıncirlikuyu sokak 4 numarada Haçik Efendiye muracaatlan. KONKORDATO KOMtSERLtĞtNDEN DOYOKll Burdur'da çalışmalarını sürdüren Muduüar Sanayı ve Ticaret Kolleklil Şirketi'nm Konkordato için Burdur 1. lcra Tetkık Mercii Hakimliğine yaptığı başvuru kabul edilerek E. 982/4518 sayılı ve Iü.a».r932 tarüılı kararla, karar tarüıinden itibaren adı ^eçen şırkete konkordato akdi için iki ay mehil verilmesme, konkordato komısen olarak Avukat Erol Palaz'm tayınine karar verilmıştir. Anılan şırketten alacaklı oian gerçeh ve tUzel kişilerin alacaklannı kanıtlayan belge ile resml tatil günlen hariç her gün saat 13.30 ile 15.30 arasında. komıserin Burdur Adlıye karşısı No: 11/A'daki adresteld bürosuna başvurarak alacaklannı llan tarihinden itibaren 20 gün zartında kaydettirmeleri gerekmektedir. En geç 15 Temmuz 1982 günU olan bu süre zartında alacaklarıru kaydettirmeyenler konkordato görüşmesıne kabul edilmeyeceklerdir. Alacalüuar toplantısı 6 Ağustos 1982 cuma günü Burdur Adliye Sarayı 1. Asliye Hukuk Mahkemesı Sa. lonu'nda saat 14'de yapılacağından alacaklılann bu toplantıda hazır bulunmalan veya bir vekille temsil ettirilmelen, alacaklıların toplantıdan Dir hafta öncesine kadar dosyadakl belgeleri inceleyebilecekleri, konkordato RÖrüşmesinden sonra verilecek karara katılmalann, 16 Ağustos 1982 tarihine kadar komiserin adresinde kabul ediloceğt, ÎÎK'nunun 292. maddesi gereğince duyurulur. (Basın: 6883) Cumhunyet Sahibi: Cumhuriyet MatbaacılıkveGazetecilikT.A.Ş. adına NADİR NADİ Genel Yayın Müdürü: MüesseseMüdürü: Y M I l}ltri Müdürü: Basan v* Yay*n HASAN CEMAL EMİNE UŞAKLIGİL OKAY GÖNENSİN Cumhuriyet Matbaacılık v* Oazalecllik T.A.Ş. Potta Kutusu: 246 îstanbul Tel: 20 97 03 (5 H«t) Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Genel Müdürlüğünden 1 Kurumumuz ihtiyacı olan Dizel jeneratörlerde kullanümak üzere çeşitli fllitreler kapaü zarf usulü tekllf almak suretiyle satın alınacaktır. 2 Bu ise alt sartname TRT Kururau Genel MUdürlüğü Alım îkmal Dairesl Başkanlığı Atatürk Bulv. No: 181 ANKARA adresinden temin edilir. (Şartnameler posta ile gönderilmez) 3 Teklifler en geç S.7.1982 günü saat 14.00'e kadar «TRT Genel Müdürlüğü Genel Bvrak Müdürlüğü Paris cd. No: 15 Kavakhdere (ANkara adresine makbuz mukabili teslim edilmesi veya ladell taahhütlü olarak posta İle gönderilmesi gereklidir. •. • Postadakl gecikmeler dikkata alınmaz. > 5 Kurumumuz 2490 sayılı kanuna tabl değildlr. (B. 17608) 4572 BÜROLAK. • ANKARA: Konur Sokak no. 24/4 Yenlşehir Ttl: 17 5f 25 17 58 66 İdare: 18 33 35 • İZMİR: HalltZiya Bulvarı No: 65/3 T»l: 25 47 0913 12 30 • AOANA: Atalürk Caddesi, Türk Hava Kurumu Ishanı Kal 2/3 T«l:1455019731 TAKVtM İMSAK GÜNEŞ OfiLE İKİNDİ 25 Hazlran 1982 AKŞAM YATSI. 3.05 5.28 13.16 17.17 20.45 22.48
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear