Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
23 HAZİRAN 1982 Peter FULLER n . Ramses kobra yılanmdan tacıyla, kocaman sahte sakalıyla üç bin yılı aşan b)r süredir dünyayı seyrediyor. British Museum'daki devasa granit taşı, başköşeyt tutmuş. Arkasında, Mısır uygarlığınm çöküşü boyunca gittikçe yıpranan hanedanları yan sıtan taş figürler dizili. Ramses. Mısır uygarlığınra yjkılışını durdurmaya çalışan güçlü bir hükümdardı. Klaslk Çaglarda bile Mısır hükümdarlığınm arketipl olarak tanınırdı. Hltit akmlannı durdurmayı başaran savaşçı Ramses, ömrünün geri kalan günlerlnt anıtsal yapılar dtkmekle geçirmişti. Bunlann en büyüklert arasında. kayadan oyulma, on seklz metre boyunda, oturan, dört tane Ramses heykelinin yer aldığı Numibya tapmağı ile, bin ton ağırlıgında bir heykelinin kınk parçalannın bulundugu me zan vardır. Granitten yapılma, idealize ediltnis h e y kelleri bütün ülkeye yayılnnş. tapınak duvarlaıma savaştaki başanlannı anlatan yazılar kazınmıştı. Mısır sanatıyla bağlantıh olarak bir katakombu andıran. mözedeki yan galeriler. daha küçük boyullardaki eserleri sergltiyor. Büttin bu hava insanı veniden eskı sanst Ü7erinde düşünmeye zorluyor. Çünktt 6zellikle, bitişik odalardaki klasik parçalarla karşılaştınnca. Firavunlarla bizim aramızda herhangi bir kültftrel tarih bağı bulmak imkânsız. Mısır eserlerinin garip oldugunu yadsıyamayız. Gerçekten Mısır kamu sanatmda garip, sevimsiz bir şey var. Günümüzde sanatın, ya eserdeki öznenin ya da eserin yaratıcısınm bireyselliginl yansıtması gerektiği inancı yerleşmiştir. Ama bu inanç Mısır sanatı içln geçerli değildir. Firavunlar sanat eserlerinde kisileştirümlşlerdir ama bunlar insan özneleri değil. tanrısal fizlerdir. Kendi gerçek yüzlerini hatırlatan cizgiier olsa bile bunlar yalnızca raslantısal görünüsler olmaktan 1leri gltmezler: yoksa herhangi bir hükümdar, se Iefinin portresinin altında kazılı İsmi sildirip yerine kendininkini koydururken bu kadar rahat olamazdi. Sanatta anıtsal niteük. blzlert her zamaıt * kuşkulandırmıştır. Mısır sanatı ise kayıtsızca anıtsaldır. Heykeller en sert taştan yontulurdu. Boyutlarmdakl büyüklük. zamanm yıkımını. insanm çaresizligl karşısmda bir başkaldirmayı, donmuş, taştan bir sonsnzlııgu başka bir dttnya yaratma isteğint yansıtır. Bu sanat. krallar, tanrılar ve sonsuz hayat konusundaki değişmez inançlardan kaynaklanır; şu yaşanandan daha «gerçek». daha «maddi» bir dünya yaratma, amacındadır. Granit ve şistten yapılır, bu dünya. Mısır eserlerl Avrupa'da llk kez 1798'de Napolyon'un Mısır seferinden sonra tanındı. Daha sonra. John Ruskln, Mısır sanatının, «nodern düşünce ve eylem biçimlerinin tamamen kar şıtı» oldugunu ilerl sürdü. Ruskln, Hıristiyan Gotlk sanatıyla karşılaştınldığmda, Mısır sanatmda, bütün formlann, onlan yapanlarm köleliginl yansıttığım söyledL Gotik sanat ise, süs leme çeşitliliğiyle, «her lnsanın blreyselliğinln değerlnln tanmdığını» gösteriyordu. Mısır sanatı, artık geçmişte kalmış bir zihnl ve fizlksel mutlak otoriteye bağımlılığı yansıtıyordu. Böylece, Ruskin, Mısır sa natmı gerçekleştiren binlerce lnsanı, çamura bulanmış, soğan kokan. kanncalar gibl blr lşe salıveı rllen blr yığın olarak canlandınyordu gözünde. Bu kölelerin hayalgücü yaptıklan lşe hlçbir şekllde kanşmıyordu. Büytlk mlmar amacmı gerçekleştlrmek lçin onlann emeklerlt nl kullanıyordu, o kadar. Ruskin'tn çizdlğl tablo tarlhi gerçeğe ne kadar uyar bilmiyoruz, ama roman tizmsonrası donemde sanatsal etklnllk konusunda ortaya çıkan anlayışm Mısır sanatmı oluşturan anlayıştan ne kadar çarpıcı bir biçimde aynldıgını çok canlı olarak anlatıyor. Ne var kl, bu eserlerdekl «blze yabancı olmayan» şeyl hâlâ açıklayabilmiş değillz. Bu yakmlık duygusu bel kî bir parça kendi kültürümüzün bizl bir şekilde Mısır sanatma alıştırmıs oima sıyla açıklanabilir. Çflnkü billm adamlan. çizgl filmle rl. korku filmleri odamızdakl süsler. bizi sfenkslere. firavunlara. piramitlere, mum yalara epey alıştırdı. Ama bence bu yadırgamama duv gusu daha derinden kaynak lanıyor. Ruskin, Mısır sanatının KÖLTÖR YAŞAM Cumhuriyet 5 insanlar ve sanat muraî belge Romy'den Fassbinder'e Fatih ÖZGÜVEN slını ararsanız. ikisinin de Alman kökenh olmalarından, ıkisinin de sınemanın unutulmazlan aralarına girmelerinden çok, bir ikı hafta arayla kendi evlerınde ölü bulunmalarındaki rastlantı değil miydi irkilti ci olan?.. Romy Schneider büyük bir oyuncu olmuştu gerçi, ama bu kendi başına o kadar önemli değil. Romy sinemanm o büyük gelene ğinin son sürdürüculerinden biriydi; her fılminde olağanüstü bir kadın yüzü, varhğıyla perdeyi boydan boya elegeçiren bir yıldız'dı. Yıldızlara duyduğumuz hay ranlık sinemayı yaşantılama nın gereği olduğu gibı sa nıldığı kadar da basıt bir olav değildir Sanıvor musunuz ki perdeden bize bak tığında belleğimi/in telleri nı gerçekten titrestiren bir 17 vüz kolay hazırlanır . Sfssı" lerın klasik masumivetiyle başlayıp Mado'daki hayalet yüz'e kadar varan Romy'nin kl gibi bir yüz kuraldışı bir hayat deneyinin yÜ7İerce kere büyütiılmüş Ö7etidır.. Yüz «oluşur, oluşurken de kişinin evrimini yansıtır Unutultnaz bir yıldızm vü?ü ne eklenen umutlar beklen tiler. şaşkınlıklar kırgmlık lar ve nihayet kabullenisler herkesinkinden daha sfddet Iıdir. çünkü gözler önündedir Böylesi bir «yflz»ü ve onun sahibini ömür boyu adım adım izlemek, hem hayatin bir süreç oldugunu her an hatırlamaktır hem de sıradan hayatlan aşan kuraldışı bir süreçle karst Icarşıya olduğumu7un bilincine ermektir Kültürel bir ihtiyaç olarak yıldız mito lojlsinin özü de budur iste. sürecin hatırlattıği geçicilik ve insfnın o geçici'iği gör kemle doldurma yolunda ki temel, evrensel ar?usu . Bo Derek'inki gibi yapıntı yüzlerin çağ'nda Romv'nin yüzü perdeye yansıdığında bunları düşundüren son yüz lerden biriydi belki de. Sü recin başmdaki o porselen bebek yüzünün iyimserliğini nasıl unutabiliriz"?. Bu yüz Christine / Yeryüzunde Bir Melek'deki şırinlıği ile yetinebilirdi ama Hollywood'daki kötu fılrnlerindeki halıy le bile başka bir şeylerin habercisiydi. The Victors / Galipler (TV)'deki tek unu tulmaz yüz Romy'nin yüzüy dü; savaşm orospuluğa itti ği Viyanah keman öğrenci sinin yüzünde rolün klişesini aşan bir kişilik zenginleşmesi vardı. Sonralan gî derek artan ve Max et Les Ferrailleurs/Şeref Yolu'nda vardığı zirvede bir an sendeleyen bu hayat bilinci ve güzellik gene dönüştürüle Mısır Sanatı ve Anıtsallık totallterliğl, yani mutlak otoritelerl yansıttığım görmekte hakhydı. Ama bunlann artık gecmişte kaldiğmı düşünmekle yanılıyordu. Bu yüzvılda. Ramses'in resml sanatmın paralelierini Stalin'in Rusya'sında. Mao'nun Cin'inde ve Hitler'in Aimanva'smda eördük. Hitler. kuracagı «Reıch» la zamanı alt edeeeğine. «ic yaşantı»yı yok edip A!man halkınm ruhuna bağlanarak zaman dışı değerlere ulaşacağma inanıyordu. Nedense. bütün bu olay kendi kfşlsp! portresı ve iktJdarıvla ıoıçe a»!isiyordu En büyfik Na7i mimarı Speer. anıtların. sonsuzluğu. zaman dışı duyguları ifadp etmesi ve doğal. kalıcı. masif maddelerden yapılması gerektigt kanıgökdelenleri, tekelci güçlerin rekabetini belgelerken, Firavunların estetik ahlakına çok 5aklaşırlar. Henry Moore. I.ö 1800'lerde yaptimış. küçük granit bir Mısır katibi heykelini çok sevdiğini yazar O sıralar pelerinlı heykeller çok geleneksel seylerdı örtti, heykeltraşı. her seferinde kol ve bacakları yontma gıîcifigtinden kurtanyordu belki. Ama Moore. bu hey keltraşın. pelerinin btr tarafını ötekine göre hafifçe kabartarak blr hareket duy gusu saglamayı basardıgina ışaret Pderek «sanki pe lerini given kimse. hafifce sarınmıştır ona.» der Mooi'p kumaştan çıkan hayaletimsi eli dp ne kadar sevdiğmi anlatır. En ryi Mısır heykeltraşları. ne kadar kö le olurlarsa olsunlar. Onlar A Popüler Kültür Elestirisinin » güclüğü • CAĞDAŞ HAYAT1N YAPISI GEREĞİ KİTLE KÜLTURU KENDİ ICİNDE HEMEN HİÇ ELEŞTİRİ ÖĞESİ TAŞIMIYOR. ANCAK DIŞINOAN ELEŞTİRILEBİLDİĞİ HALDE BU ELEŞTİRİ, BU KÜLTÜRÜN ÜRETİLDİ6İ VEYA TÜKETİLDİĞİ KAfALLARA NÜFUZ EDEMİYOR. D ünyada «eleştiri» kadar geruş bır a!ana yöneltilebilecek bir «cylem» zor bulunur. «Yapmak» fiılınm ıçerdilîleri ne kadar genışse, «eleştirme»nin içer dıkleri de neredeyse o kadar genış; her yapılan, eleştırilebiHr çünkü. Öte yandan, cryapılan», fiili bir duruma yol açar: yapılmıştır, bir seyi degistırmıştır; bu fıılî durum karşısında bir kışınin dudaklarını büzmesı, «Cık cık» demesı yada «Iahavle» çekmesi bir eleştiri olabilir ama, «yapılan» karşısında etkisızdır. Bir hoşnutsuzluğu gfisterebılir, ama bir şeyi değiştirmez. Eleştjrinin konusu politık. bir davranış olabilir, kültürel bir olay, ya da bıreysel bir eylem, daha pek çok şeyler olabilir. Eleştiri kendıne hedef seçtığl davranışla aynı kanalda ortava çıkamıyorsa, gerçekten «etkili» olamıyordur. IIIIIIIIIIIIIIIIIHIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIHIIIIHIIllllllll^ilIIIIIIIIIIIIIIIIlI % Ç Yönetici sımfların, yönetimleri altındaki insanları kendi görkemlerinin, azametlerinin gösterçfcsi olacak büvük anıtlarla sindirmesinin bir aracı da olabilir sanat. Bu bakımdan eski Mısır anıtlanyla Amerikan kapitalizminin gökdelenlerî arasında bir ortaklık bulunabilir. * 5 BELLEGIMIZI TITREŞTIREN YUZ Yıldızlara duyduğumuz hayranhk sinemayı yaşantıla manın gereği olduğu gibi, sanıldığı kadar da basit bir olay değildir. Sanıyor musunuz ki perdeden bize baktığmda belleğimizin tel lerini gerçekten titrestiren bir yüz kolay hazırlanır. «Sissiyp»lerin klasik masumi yetiyle başlayıp «Madodaki hayalet yuze kadar varan Romy'nin ki gibi bir yüz, kural dışı bir hayat deneyinin yüzlerce kez büyütülmüş özetidir. Yüz oluşur oluşurken de kişinin evrimini yansıtır. cekti. Qaude Sautet'nin film Jenndeki burjuva kadınla rını sınıfsal'm otesinde trajik kılan Romy'nin yüzudur. Yaşı ilerledikçe guzeile şen, daha da düşuncell olan bu yuz Hayat Bağlan'nın, Sen Ve Ben'ın dort duvarmı aşmıştır. Meksikadaki Cinayet'deki Troçkıst kız rolunde cınsel heyecanla politık hezeyan arasındaki inanılmaz ıncelikleri saptayan da bu donemin Romy'sidir Pen ceredekı Kadın gibi filmle rinde güzel'den öteye geç meyişi bile anlamlıdır; söz konusu guzeüik ortayaşm so runlannı yuklenmiş bir ka dın bılincmın yuze yansımasıdır çünkü.. Tavernier* nin Ölümü Beklerken'i ise Romy açısından neredeyse bir kehânettir. ölümü televizyon programı olarak «teşhir edilen» kadın rolün de bize kamuya malolmuş bir yüzün özel hayatı olamayacağını düşündürür. Öte yandan bu karanlık film d© Romy'nin yüzünde ölümün gölgesi kol gezer. Nere deyse cisimden arınmış me tafizik bir imge olan bu kadın yüzünde sürecin sonunu sezmek mumkündur.. Öleceğini bilirmfş gibi... R.W Fassbinder de ölece ğini bilirmiş gibi üretti hayatı boyunca llk filmi Aşk Ölümden de Soguktur (1969)'dan once ve ölümune kadar sayısız sinema ve te levizyon füml çekti, tiyatro eseri sahneledi, radyo oyun ları yazdı. Fassbinder de Romy gibi sinemanm kendi özüne ait olan şeyleri konu edindi. Kara filmleri, popüler şarkılan. yeraltı si nemasınm tiplerinf Magnif! eent Obsession / Mukaddes Izdırap gibi melodramlan. tuketım sinemasının özünde ki bilincli bayağılığı, unutulmaz kadın yüzlerinl sev di, sürekli oyuncusu Han na Schygulla'ya yansıttı. Tıpkı Godard gibi Fassbinder de geleneksel tür film lerinin kendi belirlemelerini getiren birer evren olduğu nu, bu evrenlerin yönetrne nin kendi mitoloiisini yan sıtmakta kullanabilece^i bir°r ayna oldu&unu farkettl. Sinemsnın kendi özün° vur gun olmadan sanat filmi çe kilemeyeceğini. sosyal me saf verilemeyeceğini biliyor du. Onun stilize kara filnr lerinde II. Dünya Savaşı'nı izleyen genç Alman kuşağı nın karabasanlan, kentlerin karmasası kol gezer. Onun Korku Ruhu Yer Bltirir gibi melodramlannda Rock Hud son'la Jane Wyman'm mukaddes ızdıraplan duygusal içeriğinden vazgeçilmeden Tunus'lu bir yabancı işçiy le hayatm kıyısına düşmüş yaşh bir Alman kadımna aktarıhr. Nora ya da Effie Briest gibi dönem melodram larında dekora yerleştirdi&i sayısız aynalar her planda ki insan ilişküerinin kay paklığını duyurur Fassbinder aslında melodramdan yola çıkarak kadm'm konu muyla ilffilendi. Gîderek bi lindiği üzere her biri çağdaş Almanya tarihinin birer tablosu olan kadm tlolerinde odaMaşan bir dizi film çek ti; Maria Braun. Lola, son filmi nlan Veronika Voss v« Lill Marleen. Eşcinsel bir sinemacı olarak Fassbinder bu kadın yüzlerinin ardında içinde yaşadığı toplum ve kültür genelinde kendi cin sel konumunun ve bunun so nuçlannm alegorik bir araş tırmasmı yaptı. Türkiye'de gördüğümüz ^jrukandakileri toplu gösterilerde izle miştik tek filmi olan Lîli Marleen'deki şarkıcı kız Fassbinder sinemasının pro totip kahramanlanndan bi ridir. Bu filmi melodram tü rünün getirecegl seyirlik zevkini tadamadan İzlemek ne kadar yanlışsa, hir tele vizyon melodramı seyretme nin bönlügü İçinde İzlemek de o derece yanlıştır. Fass binder Lili'de içiçe birçok şeyi anlatır, dönemini etki leyen bir kadın olmak, yıl dız bir kadın olmak. tek bir şarkıyla politik olmak. pollHk oldu^ıaıu bilmeden politik olmak, politik ve po püler olmak. kadınlik ldeo lojisinin kodlanna boyun eğerek aykın olmak vb. Kuş kusuz «şifreli» bir bakıştır bu, kadınm ve içinde yaşadı ğı dönemin yo^un biçimde stilize edilmesinden doğan keskin bir bıçak sni;ı, gös terl ile eleştlrf yi organik bir bütün içind« sunar. özelük le Sçhyguüa'nın hasta has ta sahneye çıktıgı son sah. nedeki o bembeyaz maskeyüz Fassbinder'in genel tematigînl 6zetler: dnselHkte ^ya da cinselliklerde^ co ğn kere toplumsala bağlı. olarak gelişen yanılsama ve gerçek stratetileri... Ötekt sorunsallan bir yana' Fasa binder'in özellikle son parlak melodramlanndakl, tdnsel Idmligin toplumsal kim lige kosut olarak sergilenme si gizlenmesi sorunsalı, gös teri'de. giderek gösterl usta sı kadmlann görkemli yüz lerinde somutlanmıştır.. Romy ile Fassbinder'l bir leştiren noktalardan biri de buydu Işte, iklsl de kendileri ni tüketircesina yasamasalardı belki d e gönön birinde birincismin bütün bir hayat deneyinte özetl olan yüzünde îkindsinln mito 1 lojisinin sinemasal karşılığı yansıvabilirdi. Sinemanra «bflyük dSngfl>sü bövle tamamlanır çünkü yönetmenin kurgnsal mitolojl* siyle oyuncramn varhksal mitolojisinin örtüsmesivl».; . Düşünce ve kültür alanında eleştırinin vazgeçılmez bir yeri vardır. Kanalları da iyi kötü saptanmıştır. Çeşitli dallarda eleştirmen olarak uzmanlaşmış kişiler, onlann eleştirilerinl toplumdakı ilgililere ulaştıran kurumlaşmış organlar bulunur. Bu örgü içmde yapılan her şey eleştirilir, tartışılır, konu zenginleşir. Eleştirinin kanah Gelgelelim, «popüler kültür» alanında durum pek boyle değil. Bdyle olmasım engelleyen herhangi bir maddî engel, yasaklama v.b. oldııgu içın değil, çağımızda yaşanan hayat tarzının kendisi, belki yalnızca «kanallan ayırmak» yoluyla, bu kültürle eleştirisi arasına neredeyse aşılmaz bir mesafe Jaayduğu içın. Çağımızda kitle iletişim araçlarının büyük güoü. «nopıüer kültür»ü belirliyor. Bu araçlar ia «kitle için» bir kuJtur uretıliyor; kitle için. ama bu ışm «ıızmaıulan tarafmdan üretilen bir kültür. Bu sıstemde «eleştiri», adamakılh «örtük»leşiyor; alıcının kendisine verileni beğenmesi ya da beğenmemesiyle smırlı kahyor. Öte yan dan, bu verilenin nıteliğı hakkmda ciddı biçimde dusunmesini teşvık edecek hiçbir etmen yok; tersme, edilgınce «alma»yı sağlayacak her şey var. Ayrıca, bütün bu edılginleştınci koşullara rağmen bellı belirsiz oluşan bir eleştirellik jpucu olsa bile, bunun kamusallaşmasıru sağlayacak herhangi bir yapı yok. sındaydı. Herhalde II. Ramses'in heykeltraşlan da bunun altına ımzalarmı atabilirlerdi. öte yandan Mısır sanatının bize verdiği aşinalık duygusunun kaynaklarını daha yakınımızda da bula biliriz. Mısırlı zenaatçmm köleUği bizim «özgür sanatçı» an^ayışımızdan çok ui'âR'da olsa. zamanımızda bunun paraleli yoktur, diye meylz, Ruskin'in, binlerce kölenin, başkasınm planım gerçekleştirmek üzere. yaratıcı olmayan, mekanik bir emek harcaması dPdiği olay, bize hiç de yabancı değil. Modern akım, güzel sanatlarda oimasa da mima ride, hayalgücüne dayalı. ya ratıcı çalışmayı yok etmiş tir. Şikago gibi bir kentin dan yapılma bir şeyin içine kendi yaptıkları bir şeyi kat mayı başarmışlardır. Granitten yapılmış olsalar bile insanlığın kültürel belgeleri 1000 yıl ıçinde değişmeden kalamazlar. Speer'e karşın, Mısırlı kâtibin heykelinde, insanların gün lük ihtiyaçlarınm, potansiyellerinin, kültürlerarası, tarih boyunca nasıl görece bir süreklilik taşıdığmı görebiliyoruz. Ve heykeltraşm, pelerin için en uygun bulduğu formda, gelecek lçin bir özgürlük vaadi (bütün iyi sanat bunu içinde barındırır zaten) yakalayabiliriz. Ramses'in yüzündeki gülümseyişi tedirgin etmeye de bu kararı yeter. New Society'den Çevlren T. Belge Yerine ulaşma Elbette kitlelere üretilen kül. türün eleştirisi yapılıyor. Sorun, bu eleştırinin yapılmaması değil, yerine ulaşmaması. Kültürel hayat «seçldn olan ve olmayan» kategorilerine kesin bır biçimde ayrıştığı için, seçkin düzeyde yapılan eleştiri, seçkin olmayan kitle kultiirü alıcısımn çok uzağmda bir yerde olup bıtiyor. TV'de bir dızlyi en iyi biçimde eleştirin. Nerede «gerçekleşecek» o eleştiri? Milyonlann Izledlğl TV'de değil, birkaç bin tane, o diziyi lzlediyse benzer bır eleştirel tavn zaten almış olan seçkin okurun okuduğu bir dergide. Her alanda boyle sürüp gidi. yor durum. Çağımızm sıradan kültür aücısı, bir anlamda seçmış oluyor neyl ızleyeceğini. Ama nasıl seçmiş? Bütün formasyonunun ona verdiği «bellrlennıişlik.le, «seçeneksiz bir seçim» yaparak. Ve yaşadığı küJtür, birbirini yansıtan aynalar gibi. TV'de gördüğü okuduğu gazetede yansıyor, spor gösterismde tekrarlanıyor, dergisînde, kitabında yankılanıyor. Bütün bu kültürün eleştirisi ise hemen hemen hiçbir zaman sızamıyor bu dünyanın ıçine. Ancak şu veya bu nedenle o dünyanın dışına çıkabilirse, bu kültiirün eleştırisiyle kajşılasabllır. 6ÛZEL OyUNUNLJZU DINIZ.... * X ^oyNADJAA, ONUM2 MİLE \ 7 J GELA4İİŞ1EE ÇALI BEM â2vî KİMKİME i \ 4 / ^ Behic AK Çaresizlik nri? Adorno gibi düşünürleri büyük bir yılgınlığa düsüren bu durum gerçekten cözümsüz gibi görünüyor. Şüphesiz, boyla bır çözümsüzlük içinde de kitle kültürünün incelenmesi zorunlu: Hiç değilse kitle olarak nelerin yaşandığınm büinmesi için. Olayın sergılenmesi de gerekli; ama bundan ancak üzun vadeli bir yarar ya da yararlar beklenebilir. tnsanlara çeşitli düzeylerde ideolojî üreten, dîin ya görüşü veren kurumlarda çalışan bir b'lcüde seçkinleşmiş (öğretmenler vb.) kişilere belli bir düşünsel donanım kazandırmalc için, örneğin. Ya da, «kitle kültfirü üreticileri»ni sarsmak ve hiç degilse biraz daha kaliteli oir Üretim yapmaya zorlamak için. Elestiriyi, bu kültürün sunulduğu kanallar içinde yapmak ise, bugUn hâlâ blr «fitopya» olarak dunıyor.