02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 19 NÎSAN 1982 UKUK devletl olmanın en belirgin özelliklerlnden b'ri, Anayasanın üst normu, başka bir deyişle hukuksal çerçevey^ ve sınırları oluşturması, öteki yasaların ona bağlı ve ona uygun olmasını gereklı kılmasıdır. Ya saların Anayasaya uygunluğu parlamenter denetlm ve yargı denetiml yoluyla sağlanabilir. Yasama işlevınl yerıne getiren parlamentonun kendi yaptığı yasaların Anayasaya aykırı olduğunu kabul ederek onları değiştirmeye çalışması cok zor ve ağır 'şleyen bir mekanizmadır. Parlamenler denetimde genellikle, coğunluk part'lerinin yorumlarını kendileri açısından ve kendllerlne göre yapmaları, Meclis üyelerinin de cok halde, partilerinin anlayışlarını kendı anlayışlarına uygun bulmaları, ya da parti disipllnl yüzünden bu eörüşlere karşı çıkmonıamaları nedenlerlyle gerçekçi ve doğru bir sonuco varılcmctmaktadır. Kaldı ki, Anayasayı ve yasa'arı yorumlayabilmek üstün hukuk bllgisinl gerektirlr. Siyasal ortamda bu tür hukuk düzeyine sahip parlamenterlerin çoğunluğu oluşturmosı beklenemez. Bu açıdan parlamenter denetim yanında, Anayasal yargı deneîiminin varlığı. yasaların Anayasaya uygun luğunu sağlamada en etkili yoldur. Yargı denetiminin Anoyasa Mahkemesi gibi bir üst mah keme eliyle yapılması, Anayasal denetimde dağınıkiığı, değişik görüşlerin ortaya cıkmasın< ve dygularr.ada birllği sağlar. Dünyado anayasal denetlmin Anayasa Mahkemelerl yoluyla yapılması kuvvetli bir eğilım olarak gelişmektedir. Bu açıdan hukuk devletl llkesini, Cumhuriyet in bir niteliğl olarak düşünen bir sistem de Anayasa Mahkemesine en üst hukuk kurumu olarak yer verilmelidir. Yasalarm Anayasaya uygunluğunun Anayasa Mohkeme6l yoluyla sağlanması yolundaki görüşümüzü böylece bellrledlkten sonra, bu cenfltimin. yasanın yayımından önce (Önceden denetim), ya da yayımından sonra yapılması (sonrndan denetim) konusunu güncelliğl nedeniyle, burada tortışmakta yarar görmekteyiz: Önceden denettm föndenetim), Fransa'da olduğu gibl yasanın parlamentoda kabulünden sonra, ancak yayından önce, kurucu (organik) yasalarda zorunlu olarak, normal yasalarda yetkill kişllerce başvuru iteerıne Anayasaya uygunluğun denetlenmesidir. Sonradan denetim ise. yosonın, yayımından sonra Iptal da H I Anayasaya Uygımluk Denetimi HUKUK DEVLETİ İLKESİNİ, CUMHURİYET'İN BİR NİTELİĞİ OLARAK DÜŞÜNEN BİR SİSTEMDE, ANAY\SA MAHKEMESÎ'NE EN ÜST HUKUK KURUMU OLARAK YER VERİLMELÎDÎR. Dr. Yıîmaz ALİEFENDİOĞIU Anayasa Mahkemesi Üyesi vası ya da mahkemelerin başvurusu üzerine itiraz yoluyla incelenmesıdir. Önceden denetimde, genellikle. Anayaso Mahkemesine (Fransa'da Anayasa Konseyıne) başvuru süresi kısa olduğundan yasanın Anayasaya aykırı olduğuna ilışkin görüşlerl /eterince oluşmcmakta ve başvuru için geç kalınabilmektedir. Kanımızca, öndenetimin ikinci ve en önemli sakıncası İse, henüz hiç uygulanmamış bir yasanm Anayasaya uygun ya da oykırı olduğunu anlomanm güçlüğü yanında, hakkında başvuru yapılmamış, ya da bir defa Anayasaya aykırı olmadığı konseyin kararıyla belırlenen yasaların bir daha Anayasaya aykırılığının ileri sürülememesi, böylece yasa hakkındaki yargının hic değişmeyecek şekilde ortaya konmasıdır. Oysa yasalar «kişiyle kişi» ve «kişiyle devlet» arasındakl lllşklleri düzenIsr. İnsan ilişkileri dinamik ve değlşken niteliktedır Toplumun değer yargıları ise, kendisini oluşturan kışilerın değer yargılarına göre bicım alır Anayasaya aykırı görülmeyen ı<imi yasaların, belirlı bir süre sonra değişen de ğer yargıiarmın etkisiyle bu defa Anayanayo aykKi bulunmcsı hic beklenilmeyen bir durum a'eğlldlr Hatta soğlıklı bir yoldur. Her ne kadar, sonradan denetimde de, özellikle itiraz yoluyla mahkemelerden gelen Işlerde. yıllarca yürürlükte kalan bir yasanın anlden Anayasaya oykırı bulunarak iptali gibi bir sakınca ortaya oıkabilirse de, bu durumun önemli bir sakınca oluşturmadığı, 20 yıla yakın bir süredir sürdürülen şimdiki anayasal denetim biciminin toplumca benimsendiğl ve alışıldığı, böylece Anayasaya aykırı bir yosanın gec de olsa Iptalinln, hukuksal uygulamanın Anayasal cerceve Içinde tutulması vönündeki anayasal denetimden beklenen amaca daha uygun düşeceğl kanısındayız ve bu nedenle sonradan denetim yolunu benımsemekteyiz. hemen h!c bir Iş yapmayan Anayasa Mahkemesi Üyeliği durumu ortaya çıkabilmektedir Yedek Üyeler, cok halde uzmanlıklarına gıren konular dahil hangi toplantıya katılıp hanglsine katılmayaccğını önceden bilebilecek durum da değildirler. Bu durum, hazırlıklı olmalarını ve verimlilıği olumsuz yönde etkilemektedir. Belirtilen neclenlerle asil üyeyedek uye ayırımı kalkmalı, mahkeme 20 üyeden kurulmalı, toplantı coğunluğu 15 olmalıdır. Yedek üyelerin, kendi kontenjanlarmdaki asil üyeliklerde boşalma olması ciurumunda asil üyeliğe geçmeleri akla gelebılırse de bu durum secimlerin yetfek üyelıkler içm yapılması ve mahkeme üyeüğinın çekiciliğıni azaltması sonucunu coğurabiıir. Uyanış, Hosgörü, Üniversite? abahattin Eyuboğlu; Montaigne ile Rabelais'yi Türkçeleştlrmiş kişidir. Yaptığı işin bir rastlantı olduğunu sanmıyorum. Çünkü EyuDoglu, Batı'nın «Uyanış» dönemine damgasını vur muş bu ikl yazar gibi özgür düşünceden yanaydı; her çeşit bağnazlığa, katlılığa, hoşgörüsüzlüğe karsıydı. öncelikle Montaigne, evrene ve insana eleştlrisel bir gözle yakiaşımın ustası sayılır. Katıksız biı denemecıdir Montaigne; ne bilim adamıdır. ne felsefe ustası, ne de sanatçı... Yüzyıllann öncesinden bize seslenen bu yazar, gerçeğı arayışta insanın özgürlüğe yönelişini vurgular. Türkiye'de Cumhuriyet devrimiyle başlayan uyanış çağımn etkin yazarlarından birl de Sabahattin Eyuboglu'dur. Bu bakımdan Eyuboğlu'nun Montaigne'i dllimize çevirmiş olması rastlantı değildir, diyorum. • însanhğm 20. Yüzyıla değin nice acılar pahasına sağladığı biriklmler vardır. Aristo'nun adını kuşkusuz okula giden gitmeyen herkes auymuştur. Çoğumuz ünlü bir bilge sayarız Aristo'yu; ama Bertrand Russell diyor ki: « Aristoteles, însanhğm başmdaki püskUUfl belalardan biridir.» Russell'in öfkesi nereden kaynaklanıyor? Çün kü Aristocu bağnazlar bilimin gelişmeslni sürekli blçlmde engellemişlerdir. Darwin; türlerin sürekli değişimlyle dünyadaki canlıların bugünkü doğasmın oluştuğunu kanıtladığı zaman blle karşısına Aristocu bağnazlar dikilmişıerdir. Bllimsel gerçekle yanlış inançlar arasındaki kavgada Aristo mantığı bağnazların keskin kılıcıydı. En sonunda bilim, üstünlüğünü kanıtladı; ama çok can yandı. Batı'daki üniversiteler, üniversite oluncaya değin, nice degerli zaman yitirilai, yüzyıllar boşuna akıp gittl. • Sabahattin Eyuboğlu tstanbul Üniversitesi Edeblyat Fakültesinde profesördü. Ancak Üniversite çevresinln dışına taşan ve yurt kapsamında yaygınlaşan etkinliği; fikir özgürlüğünün, bilimsel araştırmanın, eleştiri ve özeleştirinin değerinJ tanıtma yolundadır. Bilimle halk arasındakl duvarların yıkılmasını amaçlayan bir dünya görüşünü savunurdu. tki kez komünistlik suçlamasıyla yargılandı. Blrincisi 1960'lardaydı. Eyuboğlu ünlü Fransız yazarı Babeuf'ten çeviriler yaptığı için yargıç karşısına çıkarıldı. tkinci kez 1971'de gizll komünlst partisi kurmak savıyla tutuklandı. Oysa Sabahattin Eyuboğlu, Batı'daki uyanış Çağı'nın Türkiye'ye dönük simgesi gibiydl. Yargılamalann sonunda aklandı; ama, duruşmalar Eyuboğlu'nun değil, bizdeki toplum düzeninin yar gılanması anlamını taşıyordu; Babeuf'ü, Montaigne'i, Rabelais'yi sanık sandalyesine oturtmuştuk. • Flkir özgürlüğü, bilimsel özgürlük, elestlri. özeleştirl olmadan bir toplum çağdaşlaşamaz. bir aevlet yücelemez. Bütün bunların odak noktası üniversitedir. Uygarlık dünyasında üniversitelerin oluşması uzun bir tarihçeyi vurgular. Biz acaba Batı'da yaşananlan yeniden yaşamak, bllim kurumlarını yaratmak İçin uzun ve çetin yolları asındırmak zorunda mıyız? Salt paraya tapanların, ya da kâr güdülerinln egemen olduğu bir dunya görüşüyle bunalımı aşabilir miyiz? • Türklye'de çağdas bilim üreten üniversiteler kurulmadan bunahmın dar boğazını aşmaya olanak yoktur. Batı'da üniversitelerin oluşması «üyanıs ÇftJtı» ile başlıyor. Sanayileşme daha sonradır. Biz atları arabanın arkasına koyarak ilerliyemeyife. YÖK ile çağdaşlaşma olası mı?.. S Anayasa Mahkemesi Üyeliği Anayasn Mahkemesinln yapacağı anayasal denetimin verindeliğl ve etkinliği büyük oranda kandisint oluşturan üyelerin niteliğine bağlıdır. Yc8alann Anayasaya uygunluk denetıminl yaparken, Anayasayı yorumlamak, devletın hukuksal yapısınm niteliğini belirlemek ve Anayasal çerçeve Içinde yön vermek durumunda bulunan Anayasa Mahkemesınin gerçekten seckln hukukculardan oluşması gerekir. BillndiÇi glbl Anayasa Mahkemesi 15 asıt ve 5 yedek üyeden oluşmaktadır. Asil ve yedek üyeler aynt kaynaklardan ve aynı koşullcrla aynı sratü (Anayasa Mahkemesi Üye'iği) Içln secilmekteyseler de, yedek üyeler asil üye lerln özürlerln'n bulunması durumunda kurula kotılabilmektedirler. Yakın zamana değin, özellikle parlamento kontenjanından üye secilememesl nedenivle mahkeme genellikle yedek uyelerın katılmasıyia görevini yürütebilmiş ve bu durum fazla sakınca yaratmamıştır. Ancak bir süredir töm üyelerin seçilmesi ve mahkemorin üye kadrosunun tamamlanması nedenlyle yedek üyeler tcplantılara katılamaz duruma aelmlşlerdlr. Kurula katılma kıdeme göre, kıdem de yaşa göre düzenlendiğinden örneğin; 810 yıi mahkerrede calışan bir yedek üyeden o'aha sonra secilen başka bir yedek üye sırf daho yaşlı olması nedenivle kurula katılmada öncellk kazanmaktadır. Yedek olarak secilen jyelerin bir daha hic bir zaman asil üye olamamamaları sakıncayı artırmaktadır Özellikle yaS1 daha kücük yedek üyeler açısından. hemen Yasa Boşluğu Sorunu Bir yasanın Iptaliyle, parlamentonun yenl bir yasa yapması arasında gececek süre ice risinde har.gı yasanın yürürlükte kalacağı yargı yer;erınde ve öğretiae ayrı yorumlara neden olmakta, cok halde. iptal edilen yasanın yerine, varsa yürürlükten kaldırdığı eski yasaların kend'lığinden tekrar yürürluğe giremeyeceğl sonucuna varılmaktadır. Geniş kltlelerl ilgilendiren bir yasanın iptali durumunda, ıptal kararı ile. bu yasanın getlrdiğl düzenieme ortadan kalkrraktadır. Bu durumiarda, Anoyasa MahKemesı, çoğunlukla, bir yılı gecmemek kaydıyla ıptal hükmünün yürürluğe gireceğl torihi ayrıca kararlaşîırmaktadır. Süre ver'lmesiyle güdülen amac genel nltelikteki düzenleyıcl bir yasa hükmünün ortadan kalkmasıyla meydana gelebilecek boşluğu dolduracak yem bir vasanın bu sürede yapılmasıdır. Ancck bir cok örneğıyle görüldüğü gibi, parlamento bu süro içerisinde yeni bir yasa cıkaramamakta ve bu durumda uygulanacak yasanın ne olacağı tartışma konusu olmaktadır Bu açıdan 152 maddeye, Anayaso Mohkemesinin bir süre v/ererek ıptal ettiğl bir vasa yerine, süreslnde yeni bir yasa yapı'maz İse, bu sürenln bitlmlnde. varsa. iptal edüen yasanın yürürlükten kaldırdığı yasanın, yo da yasaların yeniden yürürluğe gireceği, ıptal edilen yasanın yürürlükten kaldırdığı bir yasa yoksa, bu durumda hükümetin bu konuda bir yetk' yasası varmışcasma Anayasa Mahkernesinin kararı öoğrultusunda 1961 Anayasasının 64. maddesi uyarınca kanun hükmünde kararname çıkarmaya yetkili olduğu kuralı eklenmelldir. Türk DİIİ ITPİR Y. Danışma OKTAY AKBAL Kurulu'nda., şte sözcükler: Değer, üye, konuk, kurul, saygı. konu, genel, açıklama, danışma, toplum, yaşam, dayanak, çağdaş, alan, özen, sorumluluk, aşırılık, durum, olumsuz, gellşme, ilgili, bilim, yazar, tasan, kuşaklar. öngörülmek, yönelik, genel yapı, etkln, sürekll, kurum, uyum, kesim, nitelemek, önermek, yönelik, amaç, uzlaşma, görünüm, özellik, kavram. köken. sorun. kapsam, görev, yarar, tşlem... Mllll Eğitlm Bakanı Sayın Hasan Sağlam'ın 13 nlsan günü Bakanhğın «Başögretmen Atatürk» salonunda Türk Dlli Yüksek Danışma Kurulu'nun açış toplantısmda yaptığı konuşmadan gelişigüzel seçtlğim Türkçe sözcükler... Bunların «Yaşayan Türkçe»de Osmanlıca karşılıkları var elbet: Kıymet, aza, misaflr, heyet, hürmet. mevzu, umuml, lzahat, müşavere, cemlyet, hayat. muasır, meydan vb.... Sayın Saglam bu eskimiş. «yaşamaz» olmuş sözctiklerl bir yana atmış, gerçekten yasayan sözctikleri seçmi$... Türk ordusu ötedenberl, Ttirkçeden yanadır. Osmanlıca sözeüklerden en kısa sürede yakasmı kurtarmış. Türkoe sözcüklere hemeneeclk kucak açmış en büyük örgüt, Türk ordusudur. Nedeni de açık deği! mi? Yurt görevine geien Mehmetc'kîer Türkçe'den anhyorlar, Osmanlıca'dan deâll de ondanl.. Korgeneral Sağlam da konuşmasında bu esldmiş. yaşamaz olmuş sözcüklerl deftü, yaçayan güzel Ttirkçe sözcükleri kullanacak elbet... Gelelim toplantıya... önce eleştirilecek yanlarma: Yetersiz Wr kuruluş bu Yüksek Danışma Kurulu... N'erde üniversitelerimlzln gerçek dil bilginlerl, nerde düi en başanlı bicimde işleyen çairler, yazarlar. nerde yazar'ar derneklerlnln temsilclleri? Bakıyorsunuz SİSAV adlı bir vakfm temsilcisi var da, nice vakfı temsil eden başka bir kisl yokt Nedir bu StSAV. dil konusunda etkinliği var mı, nerden gceliyor. Kim onu etkin sayıyor? Büyük gazeteierimizin temsilcllerine yer verilme8i olumlu bir davranış. ama yazarlar, şairler, bllim adamlan olmadan böyle bir Yüksek Danışma Kurulu yetersiz kalmaz mı? Sayın Bakan bir «uzlaşma» önerisi yaptı. Türk Dil Kurumu'nun, üniversitelerimizdeki degerli bilim adamlarının, sanatçıların. konuyu benimseyen kurum ve kuruluşlann degerli cahsmalar yaptıklarını belirttikten sonra. şunları söyledi: «Türkçenin bugünkü durumu, toplumumuzun bir kesimince olumlu karşılanırken. dig:er kesimince olumsuz biçimde nitelenip defcerlendirilmektedir. Hatta olumsuz Röriişü paylaşanlar arasında... Ttirkçeyi fakirleîtirip milH birlifri büyük Ölçüde zedelemeye ve parçalamaya yönelik bir amaç taşıdı&ını ileri sürenler de olduğu görülmektedir. Bu uzlasmaz grenel görünüm içinde ise milli birlik ve bütünlüŞümüzün temel unsurlanndan birt olan Türk Dillnin M. E&ltJmimlzin her kademesinde, özellikleri bozulmadan ve aşırılığa kaçılmadan öğretilmesine önem verilmesi elzemdir.» Bu 'uzlaşma' çagnsı üstünde yeterlnce durmak gerekir. Kim, kimle uzlaşacak, 'uç'lar kimlerdir, ne istemektedirler, kimler Atatürk Devrimi'nin yanında, kimler karşısındadır, kısacası kimler olumlu, kimler olumsuz yönde ve yoldadır? Sayın Bakan şimdllik *yan tutmaz' bir görünümde... Oysa Atatürk devrlmlnin en sağlam bir parçaaı. bir kalesi, en büyük savunucusu olan Türk ordusunun bir generali Atatürk devrimini bunca zamandır kimler savunuyor, kimler yeriyor bilir, anlar, bunu bilmemesi, anlamaması olanak dışıdır. Yüksek Danışma Kurulu'nun llk toplantısmda değişik nitelikte, anlamda konuşmalar yapıldı. Görülen şu: Dil devrlmcilerl İle karşı devrlmcller arasında hiç bir uzlaşma yapılamaz. Atatürk devrimini savunanlarla bu devrime karşı çıkanlar. ya da bu devrim çizgislni bozmaya, yozlaştırmaya çalışanlar arasında hiç bir uzlaşma olamayacağı gibi... Örnek mi? Bir 'Akademi' tutturmuşlar, 111e de Akademi kurulsun, dilde herşey yoluna glrsin, kuşaklar arasında anlaşma sağlansm! Şunu söyledim: Bu Akademt'nln üyelerini dışardan mı getlreceğlz? Hayır, bu toplumdaki insanlar yer alacak o Akademi'de. yani öteden beri bu konuyla uğraşanlar. Zaten bunların çoğu yıllardır Türk Dü Kurumu içindeydiler, bu Kurumda kolbaşı. uzman ola(Arkası 11. Sayfada) II zun süredir MllH Güvenlik Konseyl gündemlnde bekledlglni blldiğimiz 274 ve 275 sayılı yasalardan başka, 1475 sayılı tş Yasası'nda yapılacak değişiklikler, Türk tş Huku kunun son derece yetersiz olan ve dünyadaki gellşmelerin çok gerisinde kalan kurallarla düzenlediği Iş güvencesi sorununu gündeme getirdi. Nedir ia güvencesi? öbür hak ve özgürlükler, özellikle çalışma ve sendika hakları açısından nasıl bir önem taşımaktadır? Batı ülkelerlnde bu alanda gerçeklestlrilen gelişmelerin temel aşamalan nelerdir? Ülkemlzdekl 1$ güvencesi re Jlmlnln değerlendlrllmesl ve yapılması gereken değişikllklerln ortaya konması, bu sorulara verilecek ya nıtlara bağlıdır. U İs Güvencesi Sorunu İŞÇÎ ÇIKARILMASININ YASAKLANMASINDAN YAKINMAK YERSİZDÎR. TOPLU PAZARLIK KALKTIĞI İÇİN İŞÇİ ÇIKARILMASI DA YASAKLANMIŞTHl. EĞER OLAĞANUSTÜ KOŞULLAR ORTADAN KALKTIYSA, TOPLU PAZARLIK DÜZENÎNE DE GEÇİLMESİ GEREKİR. Doç. Dr. Mesut GÜLMEZ TODAİE Öğretim Üyesi rak ileri bir hak kimllğiyle doğmuştur. Çünkü geçmlşte, Işçilerin işlerini ve bulundukları kenti değistirmelerini önleyen, onları işverene ve işyerine kisisel olarak bağlayan ve bir tür «iç pasaporfc» niteliği taşıyan «işçi cüzdan» uygulamaları görülmüştüı örneğin Fransa'da, U03'den 1890'a değln neredeyse bir yüzyıla yakın süren ve yük selen kapitalizmin duyduğu işgücü gereksinmesini karştlamanın bir aracı olaı bu uygulama, temelde köleliğin yeniden hortlatılmasından başka bir şey değildi. tşte bozma bildirimi kurumu iş çinin işverene kişisel bağımlılığını sona erdiren ve temelinde kişilik haklarının korunması amacı yatan bir önlem olarak doğmuştur. Ne var ki, işçi ve işverenl ekonomik ve sosyal yönden birbirine eşlt ve özgür kişiler sayan ödünsüz bir liberalizmin ve bireyciliğin uzantısı olan bozma bildirimi hakkı, çok geçmeden lşçiler zararına sonuçlar doğurmuştur. Kara bir çalışma tablosu oluşturan bu acı sonuçlar, işçiler için kâğıt üzerinde kalan bozma bildirimi hakkının onlar ya rarına sınırlandırılması ge rektiği gerçeğinin anlaşılmasına yetmiştir. Ancak. belirsiz süreli İş sözleşmelerinin bu yolla sona erdirilmesinin işçi yararına sınırlandırılması ve işçiye işi nln sürekllliğinin sağlanması için uzun ve zorlu savaşımlar verilmesi gerekmigtir. tş güvencesl alanındaki gelişmelerin son aşamasını, belirsiz süreli iş sözleşmesinin işverence bozulmasının geçerli bir gerekçeye dayanmasının zorunlu tutulması ve bunu kanıtlama yükümlülüğünün işverene düştüğünün, işe yeniden alınma ya da ödence yaptınmları altında, kabul edil mesl oluşturdu. Bu ilke, gü nümüzde F. Almanya, Avua turya, Belçika, Danimarka, Flnlandiya, Fransa, Hollanda, tngiltere, ttalya, tspanya, tsveç, Norveç, Bulgaristan, D. Almanya, SSCB Cezayir, Mısir ve Kenya glbl ekonomik gellşme düzeyi ya da siyasal rejimleri farklı olan çeşitli ülkelerc» benimsenmiştir. Böylece de iş sözleşmesinin işverence bozulması özgürlüğü köklü bir değişime uğramış ve iş güvencesl alanında tş Hukukunun işçiyi koruyucu ta rihsel özelllğine uygun bir düzenieme gerçekleştirilmiş tir. Buna karşılık ülkemiz, işgücü fazlasının giderek büyümesi ve tşsizlik slgortasının bulunmaması nedeniy le daha ivedi ve önemli bir sorun kimliğl taşıyan iş güvencesl alanında, dünyadakl ve uluslararası düzeydekl gelişmelerin çok gerisinde kalmıştır. Bu konuda, ayrıntıya glrmeksizin, işverenin belirsiz süreli hlzmet sözleşmesinl, bll tş güvencesi, laçlye işinin sürekllliğini sağlamak, keyfi ve gerçek dışı nedenlerle işten çıkarılmasmı, îşinl yltirmesini önlemektir. tş gü vencesi, yalnızca işçinin üc ret gelirinin kesintiye uğra ması yönünden değil, çalış ma ve sendika hakları açı sından da son derece önem taşır. tş güvencesi, herşeyden önce, Anayasal bir hak olan çalışma hakkının gerçeklik kazanmasmın, yaşama geçirilmesinin ön koşuludur. Çünkü çalışma hakkı, ancak süreklilik kazandığı, keyfi ve ciddi olmayan nedenlerle çiğnenmediği, çiğ nenme korkusu bulunmadığı zaman vardır. Eğer lşverene hiç bir gerekçe göstermeden işçiyi işten çıkarma olanağı tanınıyor ve böylece işçi işini yitlrme kor kusu altında tutuluyorsa, çalışma hakkınm özünün zedelendiği, bunun da Ana yasa'ya aykırı düştüğü kuş ku götürmez. tş güvencesi. sendika, toplu sözleşme ve grev haklarından özgürce yararlanmamn da ön kosuludur. tş sözleşmesinin yalnızca bozrna blldiriminde bulunarak işverence istendiği anda sona erdirilebllmesl olanağının bulunduğu bir iş ilişkileri düaeninde, sendikal haklardan özgürce yararlanmaktan söz edilemez. tşverenin yalnızca tek bir işçi için bile bozma bildirimi hakkını kullanması, öbür lşçlleri sin dirmek, sendikalaşmalarım önlemek için yeterli olabilir. Bu da, igçiişveren iliş kilerinin, yasalarla tanman ve düzenlenen sosyal hakla ra karşın, uygulamada bireysel düzeyde kalmasına yol açar. tş güvencesi konusunda sağlıklı bir değerlendlrme yapabilmek ve ne yolda de ğişiklikler yapılması gerektiğini ortaya koyabilmek İçin tarihe dönüp bakmak ve Batı ülkelerinde bu alan da gerçekleştirilen gelişmelerin hangl aşamalardan geçerek bugüne ulaştığını saptamak gerekir. Önce belirtelim kl, bellreiz süreli iş sözleşmelerlnln bozma bildirimi yoluyla sona erdlrilebilmesi, tarihsel gelişme içindo emeğin fizgürleşmeslnl hukuksal plan dirlmde bulunmak koşuluyla, her zaman ve neden göstermeksizin bozmasına olanak veren tg Yasası'nın 13. maddesinl anmak yeter lidir. Gerçi bu olanak, btçimsel olarak İşçiye de tanınmış ve bozma bildirlmin de bulunma. Önel stirelerlnin dolmasını bekleme. bildirim, kötüniyet, kıdem ve sendikacılık ödenceleri gibi bazı yaptırımlarla dolayli olarak sınırlandırılmıştır. Ancak, temelde ve doğrudan doğruya iş güvencesi sağlam ayı amaçlayan bu sınırlamalar, hem işçinin işlne gerl dönmeslne olanak vermemesl, hem de kötü niyetli çıkarmada kanıt Tama yükümlülüğünün tşçiye düşmesi nedenlyle çok yetersizdir. Bilindiği gibi. çağdaş gelişmelerin çok gerisinde kalan iş güvencesine ilişkln dolayh kuralların değiştlrilmesi için, 1978 yılında so nuçlandırılamayan bazı çalışmalar yapılmıştı. Anımsa dığımız kadarıyla, bu çalıs malar sonuçlandırılamamış tı ama, işverenlerimizln ka nıtlama yükümlülüğünün kendllerlne düşmeslni öngören 13. madde değişikliklerini. chür teşebbüse son verilmesi», «Türk Hür Teşebbüsü üzerinde Demoklesin Kılıcı» biçimlnde nitelendlrmelerine varabllecek kadar yoğun tepkl ve eleştirilerlne yol açmıştı (tşveren, sayı: 7, nisan 1979 ve sayı: 6, mart 1980). Aynı şekilde. Milli Güvenlik Kon seyi'nin 12 Eylül'ün ikinci gününde tütn grev ve lokavtlan erteleyen 3 sayılı kararı İle. toplu pazarhk dU zenlnln askıya almmasmın bir karşılığı olmak üzere. 13. madde çerçeveslnde lsverence yapılan İşçi çıkarmalannı yasaklaması da. sızlanma ve eleştirllere neden olmaktadır. Bu sızlanmalara Başbakan Yardımci 8i Sayın özal da katılmışlardır. Oysa, küçük. ama önemli bir nokta gözden ka çırılmaktadır: Eğer 13. mad denln İşverene tanıdığı bo? ma bildirimi özgürlüftünün sınırlandırılmasına yol açan olağanüstü kosullar ortadan kalktı ve normal nok taya ulaşıldı İse. bu gerekçenin özgür toplu pazarhk düzenine dönülmesl tçln de geçerli olması gerekmez ml? ••• Biz, Milli Güvenlik Konseyl'nln. İşverenin hiç bir neden göstermekslzln bozma bildirlmlnde bulunarak lŞÇİyi işten çıkarmasını yasaklayan 3 sayılı kararıyla fcaşlatılan uygulamanın. Türk tş Hukukunda çagdas gelişmelere uygun ve gerçek anlamda iş güvencest sağlayıcı yenl bir yasal düzenlemeye başlangıç olmasını; çalışma ve sendika haklarının özüne dokunan 13. maddenin tarihin yargısına bırakılmasını dlliyoruz. Bu arada, gerek 274 ve 275, gerekse 1475 sayılı yasaların, bugünün koşulları çerçevesinde daha ge niş bir kamuoyunda tartışılmasını sağlamak amacıyla, Danışma Meclisi'nde görüşülmesinin yararlı olacağmı düşündüğümüzti be (Cumhuriyet (5oytoncE)) 19 NISAN 1932 KURBAN BAYRAMI DOLAYISIYLA GAZETEMİZ BUGÜN YAYINLANMAMIŞTIR. Cumhuriye! Sahibi: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecillk T.A.Ş. adına ,. „ NADİR NADİ Cenel Yayın Müdürü: MüesseseMüdtirU: Yazı Işleri Müdürü: „. .„ HASAN CEMAL EMİNE UŞAKUGİL OKAY CÖNENSİN Basan v« Yayan .Cumhuriyet Matbaacılık v» Gazalecilik T.A.Ş. Posta Kutusu: 246 IStanbul Tel: 20 97 03 (5 Hat) BÜROLAR. • ANKARA:KonurSokakno. 24/4 Yenişehir Tel: 17 SB 25 17 58 66 Idare: 18 33 35 • İZMİR: HalilZiya Bulvarı No:65/3 Tel:2547 09131230 • ADANA: Atatürk Caddesi, Türk Hava Kurumu Işhanı Kat 2/3 Tel:1455019731 ÜMİT YASAR OĞUZCAN'ın SİİRLE 4 0 Y1L GECESİ 10 Mayıs 1982 pazartesi saat: 21'den iübaren îstanbul ŞAN Tiyatrosunda yapüacaktır. Geceyl Sunan: Mücap OFLUOĞLU Açış Komışmasi: Rauf MUTLUAY Şiirleri Okuyacak Sanatcılar: Nihat AKÇAN. Müjdat GEZEN, Tank GÜRCAN, Arsen GÜRZAP. Can GÜRZAP, Nedret GÜVENÇ. Haluk KURDOĞLU, Gazanfer ÖZCAN Gönül ÜLKÜ. Tijen PAR. Semih SERGEN, Suzan USTAN. Ümit Yaşar'dan bestelediği şarkılarla ve piyanosuyla: Timur SELÇUK M. N. Selçuk, Rüştü Şardağ ve Avni Anıl'm besteleriyle, Cahit PEKSAYAR ve saz arkadaşlan eşliğinde Nesrin SİPAHÎ. Gecenin biletleri Elmadağ ŞAN TİYATROSU'NDA satışa çıkanlmıştır. (Cumhuriyet 2708) TAKVtM İMSAK 4.29 GÜNEŞ 0.14 ÖÛLE 13.13 İKİNDİ 16.59 19 Nisan 1982 AKŞAM 19.52 YATSI 21.31 FÜRUZAN KİTAPLARINI IMZALIYOR 20 NÎSAN SAL1 (YARIN) NÎŞANTAŞ1 AKADEMİ KİTABEVİ 16 19 ARASI (Cumhuriyet 2706
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear