02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet 2 OLAYLAR VE GORÜŞLER 1688 yılında yayımlıyor. Demek ttç yüz yı! kadar önce. Ama zaman her şeyi eskitemlyor kolay kolay. Bugün yazılmış gibl okuyorum günlerden beri «Karakterler» deki yazıları. Blrer özdeyiş ml bunlar? öyle olanlan da var, olmayanları da. La Bru yöre, geniş kültürü ile, insanı ilgllendlren nerdeyse her konuya en canalacak yerlnden değinmeyi başarmış Eski alışkanlıkla kitaptan kiml sözleri bir yere yazacak oldum, ama vaz geçtim Keşke benlm de Insanları, toplumları tanıma, değerlendirme gücüm, yeteneğim olsaydı da yenl bir karakterler kttabı yazsaydım!. En lylsi buraya La Bruyere'in yapıtından bir parça alarak yazımı bitirmek: «Para yapmak, özellikle çok para yap mak için. değişik bir akıl gereklidir; buna iyi, güzel bir akıl denemez; bunun ne büytik, ne sivrl, ne de ince bir akıl oldngunu ben de tam kestlremeyeceğim; birlnin çıkıp söylemesini bekleyeceglm. Bir insanın, yiikünü tutabilmesi için, akıliı olmasından çok, bu iste tecrübeli ya da o işe alışkın olması gerektir; insan para kazanmayı çok geç düşünür; İşe glrişince bir çok yanlışlıklar yapar, bunları diizeltmeye de artık vakit kalmamıştır: Zenginllgin böyle az oluşu da belki bundan ötürüdür. Ar, yetenekli bir kişi de zenginlikte ilert grtttneyi Jsteyebllir: her şeyi bir yana bırakıp, sabahtan akşatna kadar aklını buna verir; gece rüyalarında hep hununla ugraşır. O, işe vaktinde başlamış, genç yaşta para peşine düşmüştür; önüne bir engel çıksa da, sağa sola saparak kendlne bir yol bulacaktır; başka nedenler onu durduracak olursa, biraktıgı yola yenlden dönecektir. Bir yolcunun ön ce ana yolu tııtması, orasi kalabahk ve sıkıntıh ise toprak yoia sapıp tarlalardan geçerek yeniden ana yola çıkması ve sonuna kadar orada yürüraesi için tisttin bir akıl \e yetenek gerekmez. Daha az akılla da amaca erişemez mi? Akh az ama zengin bir kişiye bir harika mı diyeceğiz?» Reçetesız ilaç venlmesı, bır reçetenin aynı yakınmaları bu lunan başka kişılerce de rastgele kullanılması da ınsan sağ lığma zararlı ve ılaç tukeümını arttıran etkenlerdendır. İnsanlarımızın pek çoğunda varolan yaniış şekılde ve çok sa yıda pahalı ılaç tüketme alışkanlığı giderek evlerde, eskımış z<iidrıı ııaıe gelmı* buüerce ku tu uacın bırıkmesuıe yolaçmaktadır. Bır kesım ınsanımız en dogal hakkıymi5>casına bu aşırı tüketıme neden ve alet olurken bır kısım ınsanımızın ise yaşamı ıçın gereklı ılacını bulamadığını her an aklınuzda tutmalı ve birey olarak dav ranışlarunızı ona göre ayarlamaü, sagaltım (Ledavı) kuruluşlarını ve hekimleri zorlanıamalıyız. Ulkemızde yapılan Uaçlarm dışardan getırtilenlerle eşıt de ğerde olduğu konusunda halkı mıza güvence verilmesı de çok onemlı bır noktadır. En basit bır orneic olarak Avrupa aspırıui merakını burada anımsaya biliriz. Sonuç olarak diyebilirla ki ilaç tuketimini azaltmak içm insaniarunızuı bu konuda sağlık eğitımi görmeleri gerekır. Çok ilaç kuUanmanın zararları na, yan etkilerıne ve bırbırlerıyle zıt etkileşımlerine sık sıK radyo, TV ve obur üetışım araçlarıyla değinUmeU, halkımıza açıklayıcı bilgiler verümelldır. Hekünlerimizden, polü"armasiden kaçınılması, eczacıla rımızdan reçetesiz üaç verüme mesi konusunda yardım ve işbirliği istenmelidir. îlâç sayısının azaltılması, ambalaj ve reklâm Riderlerirun kısıtlanması, hastaya kutu Ue değil de sayı ile üaç verilmesi ve yine devletin ilaç üretimine ağırlıgını koyması gibi önlem ler ise her zaman gündemde bulunan, fakat bir türlü el atılamayan «tabu» konulardır. 16 NİSAN 1982 kuduğum kitaplardan hoşuma gid«n sözlerl bir yerlere yazardım eskiden, sonra da unutur giderdim. Zamanla anladım ki, yazıp sakladığım için unutuyorum, belleğime hiç bir lş bırakmıyorum da ondan. Bıraksam ne olurdu sanki! Nerden çıkanldığı. neye bağlı olarak söylendiği bilinmedikten sonra ne anlamı kalır güzel sözlertn! özdeyişler, yaşantılarm, deneylerin tirünüdür; ama biz o yaşantılardan, o deneylerden geçmemiş olsak bile, özdeyişlerde kendlmizi bulduğumuz samsına kapılırız. tnsanlar araBindakl yazgı, hamur birliğini ml gösterir bu? Her kişi bütün insanlar lçln ml yaşamıg, ya da yaşamakta? tnanmak güç. Dalkavuk tutacak zenginliğe ermemiş bir kişi, dalkavuklann lçtenslzliginl anlatan bir özdeyişi neden anlasın! Hep ezik yaşamış birine, erkln, buyurganhğını, güçlü olmanın mutluluk getlrmediğini söylesenlz, slzi onaylamasını bekleyebilir mlsiniz ondan? Ne bilsln! Belki de sizin gücünüze erlp, sonra da sizln gibl mutsuzluktan sözetmeyl yeğteyecektlr o. Böyle diyorum ama, kırallann, padllahlann, onlar glbi her türlü güce kavuşmus kişllerln başından geçen acı olaylar, gene de sarsar umarsız, yoksul, dtlşkün yaşamış olanları, Kıral Oldipus'un. Atinalı Timon'un, Kıral Lear'ln mutsuzluk öyküleri duygulandırır, acındınr. Yoksa kaderin oyunu, yücelmi? klşllerde daha mı belirginleşlyor. daha mi etkileyicl oluyor dersiniz. Masallar sırau,vn bir kişlnin onları kıskanmaması İçin ml uydurulmuştur? Emekll memur bir tanıdığımm arabası ile Güney Anadolu'dan îstanbul'a gelirken Manisa'da durmuştuk; onları Ağlayan Kaya'yı görmeye götürmtiştüm. Blllrslniz belkl Ağlayan Kaya söylencesini, Nlobe masalı da derler. Bu Nlobe admdaki kadın, dördü erkek, dördü kız, tam seklz çocuk doğurmuş da, bundan böbürlenerek, «Leto ancak iki çocuk doğurdu> demlş. Sen mtsln böyle konuşan, tan O Eskilerin Sözleri Üstüne Melih Cevdet ANDAY n Zeus'tan iki çocuk, tann Apollon İle tanrıça Artemis'i doğuran Leto küplere blnmiş, öldürtmüş Niobe'nin seklz çocuğunu. Apollon dört oğlanı, Artemis de dört kızı okları ile yere sermişler. Ağlaya ağlaya ta? olmuş Niobe. Kadın yüzüntl andıran o kayanın gözlerinden yakın yıllara kadar sular akardı. Her halde kaynak kurumuş olmalı. Oraya götürdüm lşte dostlarımı. Götürdüm ama, pişman da oldum. öylesine Üzüldüler, vahlandılar ki, «Canım eski bir masal bu> demem para etmedi. Üzüntü lçinde yola koyulduk. Söylencelerdeki tanrılara, yarı tanrılara. kahramanlara lnanmayı, eskil çağlara öz gü bir aldamş saymak yaniış olur. Benlm annem, adak adadığı yatırlardan tamşlan imis gibi söz ederdl; örneğin. «Mahmut Dede benl sevmez, ama Tnzcn Baba ne istersem yapar» derdl. tnsanbilimciler, söylencelerl. ilkel toplumun bülnçaltı olarak nitelendirlyorlar. O bilinçaltından annmış sayabilir miylz bugün kendimlzi. Biz gene yazımızın başına dönelim... Söylenceler, özdeyigler, ister tanrılan, lster kıralları örnek getirsin, bunlar insandan, bizden, bugün yaşayan bizden nice gerçekleri dillendirmektedlr. Eskilerin yaşantılannı küçük görmeyellm. Onlardan blze kalan yapıtlar öyle blr'birikim oluşturmuştur ki, biz ancak bu blrlklmden yararlanarak kendimizl tanıyabiHriz. Yoksa tarihl bile tümden yararsız sayıp bir yana atmamız gerekirdl. «Bizden iki bin beş yuz yıl önce yaşamış» deyip Sokrates'in ölümü olayına boş verebillr miyiz? Büyük Iskender, Persepolis'e varağlık hizmetlerinln Ulke dUzeyinde tam işlerlik kazanması ve her kesimdeki yurttaşın bu blzmetten yararlanması için çeşitli çaiiBfnainr yapılmaktadır. Koruyucu ve sağaltıcı (tedavi edici) sağlık hızmetlerinin eksiği olan tüm üısan gücü ile araç, ve gereç sağlansa, ayakta ve yataklı sağlık kuruluşlarının bütün eksikleri giderilse bile, karşımıza çozümü gereken baş ka bır büyük sorun gelecektir: îlâç.. Hekimlik yaşamımm en huzurlu günlerim asistanlığım dö neminde bir SSK hastanesinde geçirdiğımi söylerim sık sık. Orada çalışırken hastanın sos yal ve ekonomlk koşullaruu hiç düşünmeden gereken ilaç ları yazar ve uygular en pahalı bir laboratuvar araştırması nı veya 1leri incelemeyi rahat lıkla yapardık. îlâç ve araştır ma konusunda kısıtlanmayan hekim hem hastasına daha yararü olur hem de mesleğini daha rahat uygular kuşkusuz. Bu olumlu örneğin yanında bazı sigortalı insanlanmızın adeta hekimleri zorlayarak gerekaiz sayıda ilaç yazdırdıklan na ve çok defa bunlan çevre eczanelerde şampuan ve ko lonya gibi tuvalet malzemeleriy le değiştirdiklerine de zaman zaman tanık olmusuzdur. Ay nı durumun bazı devlet memurlan ve öbür diğer resmi ve ya yarı resmi kuruluşlann per sonell için de söz konusu olduğu bilinmektedir. Beri yandan hiç bir güvencesi olmayan kırsal kesimde ya şayan insanlanmızın sağhklanna kavuşmak ve yazılan ilaç lan almak için keçUerini, inek lerinl hatta tarlalannı bile sat tıklarmı, hiç bir şeyleri kalma ymca da boyunlan bükük ve mahzun bir halde «Ben bu İlaç ları nasıl ve neyle alırım, doktor bey» diye sorduklarmı bUdığında artık kendislni tann sayıyordu «Ne tanrısı bc! Granikos savaşında seni ölümden ben kurtardım» diyen Makedon yalı arkadaşını (akrabasıydı) kıhçla öldürdü. «Budala» deyip geçelim mi, yoksa utkuların (zaferlerin) klml kahramanda. tanrılaştığı lnancını uyandırabileceğini görüp düşünelim mi? tskender, bu olaydan pişmanlık duyup, üç gün yememlş lçmemiş, ağlamış. Blliyor musunuz asıl onu nasıl yatıştırdıklannı? Bir Yunanh soflst bulup getirmişler, «Kırallar ne yaparlarsa doğrudur» dlyerek kurtarmış onu üzüntüden. Bu söze uyacağma, tanrı olarak kalsa belki daha iyi idl. Yükselenler şaşırıyor demek, her istediklerinl yapablleceklerini sanıyorlar. Ama dünya zengini, Lldya kıralı, o kendini «en mutlu, en güçlü» sayan Karun, ateşe atıldığında, «Son ana değln mutlulukla öviinmemell» diye mırıldanmıştı. Ad vererek, vermeyerek, blze bu geçmişin deneyimlerini anlatan sözlere, onları bir yerlere yazmasak bile, gene de önemle yer vermeliyiz düşünümüzde. Ezberleyelim demiyorum, yerli yersiz kullanıp cansıkacağımızdan korkarım. Toplumbillmci rahmetli Nurettin Şazl Kösemihal'in eşi sayın Bedia Kösemlhal'in, La Bruyere'den çevtrdiğl «Karakterler» adlı o güzel kitap dtişündürdü bana bunları. La Bruyere, tsa'dan önce IV. yüzyılda yaşamış olan Yunan düşünürü Theophrastos'un «Karakterler» adlı yapıtını FransTzcaya çeviriyor, sonra kendi yazdığı «Karakterler ya da Bu Ytiıyılın Töreleri» adlı kitabı ile onu blrleştlrip Mabut ile Mahmut.. Devlet nedir? Bu soruya yanıt vermek çok zordur; ama so! ruyu tersine çevirirsek iş kolaylagır:, Devlet ne değildir? Yanıt: Devlet otomobil değildir, Devlet armut değildir... Devlet koltuk değildir.. Devlet kuş değildir.. Anlamsız görülse bile yukardaki yanıtlann içeriği yadsınamaz anlamlarla yüklüdür. Devlet otomobil değildir, blnemezsin; armut değildir, yiyemezsin; koltuk değildir, oturamazsm; kuş değildir, kafesleyemezsin. Sonuçta ortaya çıkan gerçek şudur: Bir şeyin ne olmadığını söylemek kolaydır. Nitekim «Ekonominin 1 Numarah Adamı Turgut özal» bu yolu seçerek demiş kt: « Devlet bir mabut veya baba değildir, lstihdam kapısı hiç değildir.» • Devlet «Istlhdam kapısı değildir» ne demek? Mllyonlarca memuru ve işçisl olan devletlmiz dev let değil mi? Bu devlet yıllarca Turgut özali «lstihdam» etmemiş midir? «Devlet Kapısı»nda bunca yıl hlzmet etmiş ve «ekmek yemiş» Sayın özal'ın geçmişini yadsıması hog mu? Nahoş mu? Rahmetli babam her yemekten sonra yüksek sesle şükrederdi: Allah bu devlete millete zeval vermesln... Devlet «istihdam kapısı»dır; Anayasamızın 42'lnci maddesi şoyle yazar: « Çalışma herkesin hakkı ve ftdevidİT. Devlet, calışanların Insanca yaşaması VP çalışma hayatınm kararhlık içinde gelişmpsi için. sosyal, Iktisadi ve mali tedbirlerle çalışanlari korur ve çahşmayı destekler; Işsizli^i «nleyici tedbirleri alır.» Türkiye'de herkes devleti «Baba» bilir. Ama şimdi Turgut özal terslni sövlüyor: « Devlet baba değildir.» Pekl. devlet nedlr? Herkes devletin ne olduğunu araştıradursun, Devlet Bakanı Turgut Özal ne olmadığını sayıp döküyor: « Devlet mabut değildir.» Devlet «mabut» değildir de «Mahmut» mudur? Eskiden sıkça yinelenen bir tekerleme vardı: «Vermeyince mabut Ne yapsın Mahmut?» • Ülkemizde olanbitenlerl tzleyen herkps devletin mabut. özel sektörün de Mahmut olduğunu artık anlamış olmalıdır. Devlet mabuttur; hem de öyle bır mabut kl o olmasa Mahmut ne yapacağını şaşırır. Mabut, teşvik kredisi vermese, vergt iadesı sağlamasa, gümrük bağışıklığı tanımasa. ya da sırasmda gümrük duvarlarını yükseltmese Mahmut'un durumu nice olur? Mabut dıyor ki: Mahmut sen elindeki malı dışarıya zararına sat ben arkandayım: sana ucuz kredi veririm, getireceğin her bir dolar için fark veririm, istedigin her türlü kolayhğı sağlarım. Mahmut: Allah senden razı olsun.. Mabut diyor ki: Mahmut dışardan otomobil, kamyon, otobüs, minibüs, midibüs, televizyon ve benzeri araç gereçlerin alınmasmı yasak ettim; iç pazarda sejn bunları yüksek fiyatlarla satabillrsln™ V"1 Mahmut: , T Sağolasm, yatıp kalkın. şana d u ^ l l e de beş vakit şükrediyorum. Mabut'un Mahmut'a sağladığı kolaylıklar saymakla tükenmez. Bankacılıgı bile Mahmut'un lsteklerine göre yönlendlrip destekliyen mabut değil ml? • Peki, Mahmut'un ekonomik anlayıçmı yüzde yüz benimsemiş bulunan Turgut özal niçin yadsıyor: Devlet, dlyor, mabut değildir. Haydl canım, devlet mabuttur, özel sektbrümüz de bal gibl Mahmuftur. Allahın bildiğini kuldan niçin saklıyalım. fhcıdcı BU Mitterrand Modeli H. Ferzan KAPTAN osyalist Mitterand'ın başkanlığa gellşi, Pransa'da %• ki ilginç gelişmenin ortaya çıkışına neden olmuştur: Bırincisi, Beşinci Cumhuriyet'in başlangıcından t>u yar na Fransa'da sol seçenek ilk kez yönetime gelmiştir. Bura da sol kanadın yıllardan beri izlenen guçlenışi olduğu ka dar, Gaullizmln devamı olan (çeşitli değişiklikleri içermesine karşın) sağ kanat seçeneklerinin ve yönetinüerinin tükenişi de rol oynamıştır. İkincisi ise, tüm dünyada artık sağ görüşlerce de varlığı kabul edılen «dünya bunalımı» İle birlikte ABD ve îngiltere gibi gelişmiş ül kelerde izlenen «monetarist» politikalar dışında ve bel ki de tam karşıtı olan bir ekonomi politikasırun, bunalı mın, çözüm yolu olarak Fransa'da, denenmesidir. De Gaulle önctiltiğünde yaşaniı başlayan Beşinci Cum huriyet, îkinoi Dtlnya Savaşı sonrasında, IJberasyon dö neminde ve özellikle Dirigist ekonomi politikalanyla to parlanan ve yeniden yapılandırılan Pransız ekonomisinin, artık yeni bir aşamaya geçişmin hazirlanmasıdır. . Bu aşamayı, kısaca tekelci kapıtalizmin yeni ve değlşik bir aşaması olarak adlandırabüiriz. Bu dönemin başlıca özelliginin ise, toplumda ikili bir yapı ortaya çıkardıgını söyleyebiliriz. Toplumsal katmanlaşmanın, bu dönemdeki çözümlemesi de aynı gerçegi göstermektedir.. Kısaca özetlemek gerekirse, toplumda (oldukça) egemenlik kazanan tekelcilerin dışında kalan kesimler (M bunlar başta işçi sınıfı olmak üzere, küçük üreticüer, esnaf ve zanaatkârlar, küçük toprak sahlpleri olarak sa yılabllir) giderek yoksullaşma ve hatta yok olma sürecl ne girmişlerdi. Işte böyle bir ortamda, Fransa'da topium sal yaşam, tümüyle bir «iki kutuplulaşmaımın ortaya çıkışını da beraberinde getirmekteydi. Sözü edilen iki kutuplulaşma siyasal yapıda da ifade bulmaktaydı. Bu çözümlemeden çıkarak, Pransa'da kaba hatlarıyla Uç ana toplumsl kesitin varlığından söz edebiliriz: 1 Tekelci Burjuvazi, 2 Tekeldışı Burjuvazi, 3 «Prole tarya» ölçütünün daha yumuşak ve genişletilmiş bir kulla nımıyla ilade edüebllen işçi smıfı. Böylece Mitterranu hükümetinin ekonomi pohtikasırun temel aldıgı toplumsal güçleri de çıkartabilmekteyiz. Genel ekonomi politikası, yukarıda sözettiğimi2 üç ana kesimln herbiri ne çeşitli görevler ve Işlevler vermeye ve hatta onlan yönlendirmeye çalışmaktadır. öyle ki tüm bu kesimler farklı çıkarlara sahip olmalanna karşın, biribirleriyle çelişkiye düşme olasılığı olabildiğince azaltüıp, genel ekonomi politikası içinde birarada tutulmaya çabsılmak tadır. Açıklamak gerekirse, tekelci fcesım ülke dışına açıl maya doğru yönlendirihp çeşitli destekler ve teşvikler önerilmektedir. Bu konuda hükümetin Dış Politıkasının özel bir yen vardır. Buna göre, GUney Amerika ve AIrika ile genel olarak Uçuncü Dünya ülkeleri ile gittikçe artan Uışkiler, aynı zamanda Fransız tekellerine açılacak pazarlan oluşturacaklardır. Tekeldışı burjuvazi katmanlan ise, geniş bir ulusal laştırma programı ile yaratılacak kaynak transferlerlyle desteklenecek, daha ıyı ve yukselen bir yaşam standardı na kavuşturulacaklardır. Burada, ulusallaştırma programınm, ülkede en etkin ve önemli endüstri gruplan ile oanka, banker ve kredi kurumlarıru bedef aldıgı vurgu lanmalıdır. îşçı sınıluıa ise, daha az haftalık çaUşma saati, yük sek ücret ve fiyat denetimi gibl önlemler getirilerek, onların ekonomık durumunun da düzeltüip daha iyi bir yaşam tarzma kavuşmaları sağlanmaya çalışılmaktadır. Genel olarak toparlamaya çalışırsak, tekellerin ülKe dışına açümaları sağlanmaya çalışılırken, öteki Uti ana Kesımın ülke ıçınde hükümet politıkalanyla desteklenmesi, bu yolla da hem ıılusal ve hem de uluslararası akonomik bunalımm çözülmeye çalışıldığı gözlemlenmektedir. Görüleceği gibl hükümetin ekonomi politi kası ne Keynesyen ve ne de Monetarist'tir fakat her iki sinan de seçmecı bir karışımıdır. Bu noktada, komünist oakanlara da yer veren hükümetin, Fransız topium ya jamma getirdlğl yeniliklerden söz edümesi gerekecektır. «özydnetım» ılkesı geleneksel katı merkeziyetçiliği »plumüa degışen yeni güç odaklan yararına yumuşat mak çabası olarak değerlendınlebilir. Bu Uke «Desantralızasyon» ilkesı (ademı merkeziyetçilik) Ue birlikte ele alındığında, ülke ıçındekı toplumsal güçler dengesmin yeni bir aşamaya doğru yönlendirilmeye başladığı aa iyi bırer kanıt oluşturmaktadırlar.. Bu yenilıkler, ge nel ekonomi politikası ile birlikte çözümlenmeğe çalışü dığmda, hukıimetin genel politıkasının ne Keynesyen ne Monetarist ve ne de Sosyalist olduğu, fakat bunlann seçmecı bir karışımı oiduğu gorülecektir. Gerçekten de •ıçıklandığı bıçimiyle, bu değişık model gelişmiş ülkeler ıçısından oldukça ılgınç bir yaklaşımdır. Bu modelm ^erçekleşmesıne olanak veren toplumsal dinamiğin, Pran sa'ya ozgu gelışim surecme sıkı sıkıya bağlı olduğu ;erçegı kısmen de olsa (bu modelın) açıklayıcılıgını ta <ımaktadır. S ilaç Savurganlığı Prof. Dr. Tiirkân SAYLAN meyen yoktur. Bir hastaya, gereksinlmi olan ilaçları verememek veya yazılan reçetenin içerdiği ilaçların sağlanamayacağını bılmek hekim için çok zor ve gerilim ya ratıcı bir olaydır. Çoğu kez sorunun bireysel çabalarla çö zümlenemeyeceğini bile bile he kira çekmecelerini kanştırıp gelen örnelc ilaçlardan bir şey ler sağlamaya ve hastayı eli boş göndermemeye çauşır. tlâçlar uluslararası ekonomi yasalannın bunaltıcı sorlamalarıyla giderek pahalamrken tü ketim konusunda icinde bulun duğumuz yanlışuklan yeniden gözden geçirip önlemler almanın zamanı çoktan Kelmiştlr. Ülkemiz gibi geUsmekte olan, alt yapı, eğiüm, işsizUk, g«çün zorluğu gibi müyonlarca sorunu bulunan ülkelerin insanlannda organik hastaUklarla birlikte rubsal sorunlar da ön plândadır. Bu koşullarda 1 laç tüketiminde bilmçsiz bir is tek, adeta bir ilaç açlığı oluşması doğaldır. En ufak bir ra hatsızlıkta iğne yapümasına, çok sayıda Uaca, ilaçların da zor bulunan ve pahalı olaaına düşkünlük lnsanımızdald doyumsuzluğun belirgin bir örne ğidir. Kendisinde önemli hasta lıklar olduğuna inanmış, BOrunlannın çıkış kapısı olarak bir hastalığa sanlmış insanımıza ya istediği 810 kalemllk lğ neli, haplı, şuruplu reçeteyi ya zacaksınız, ya da bütün işi gü cü bırakıp ona saatler ayınp derdini düüeyeceksiniz. Kuşkusuz biraz iç rahatlıgı ve bo çalma dışmda hastanın hiç bir sorununa olumlu bir çözüm ge tiremez bu özverili tutum bıle... Kişisel deneyimim olarak diyebüınm ki uzmanlıgımın iler lemiş yıllarında yanî çevrenin güvenini sağladıktan sonra gördüğüm pek çok hasta ya Önerım «Kullanüan tüm ilaçlan kesmek» şeklinde olmak tadır. Bırkaç basit önlem veya basit ilaçla düzelebilecek bir hasta ne yazık kt, iç huzursuz luğunu yenemediği sürece he kim hekim dolaşıp reçete ve laboratuvar incelemelertae alt dosyalar tutmaktadır. îlâç tüketimi de hem kendi bünyesi ve bütçesi hem de ülke eko nomisi İçin zararlı olmaktadır. , , . Bu arsda «Pölilarmasi» adı verflen oîayın da üzerinde dur jmak ve h», alışkanlıeımun da yok etmek için çaba harcamak boynumuzun borcu olmalıdır.. Ateşli bir hastaya birkaç antibiyotiği birden vermek veya bir reçeteye 810 kalem değişik etkide ve hatta zıt etkileşimde olabilecek ilaçlan sıralamak sakmcalı bir uygularaa dır. Ve yeni yetişenler için de yaniış bir öğretim ve örnek ol maktadır. Yine özel enfeksiyon larda çok etkili olan pahalı an tibiyotikleri geçici, basit enfek siyonlarda gellşigüzel kullanmak bu değerli ilaçlara gereksiz yere direnç olusturmak de mektir ki yanlış ve sakmcalıdır. ÇUnkü hasta 1lerde ancak o antibiyotikle iyüeşeceği bir hastalığa tutulursa artık o 1 laçtan yararlanamaz. S Çamaşır, bulaşık,temizlik, saniyede sıcak su ister." j j5OYLOnCE) C Cumhuriyet îngütere'nin Kıbns Umumi Valisi şehrimize gel miş ve îngiliz sefiri Sır Corç Klark'a misalir olmuştur. Umumi Valinin bir, iki güne kadar Anka 16 NİSAN 1932 KIBRIS VALİSİ ra'ya gıdeceğı ve hüküme ti merkeziye ile temasta bulunacağı haber verıl mektedir. Bu ziyarete ehemmiyet atfedilmektedir UGünün ilanı! «Crossley» motörleri fabrikalarımn mühendi sl yakında îstanbul'a geleceğınden alâkadarların gerek yeni siparişat ve tadılat gereKse yedek parçalar hakkında malumat almak üzere adreslerinl serlan Hilml Naili müessesesine bildırmoleri rica olunur. DİKKAT Oğlum duşta" "Ben bulaşıkta Bey traşta f^ Hem küçük, hem ekonomik, hem de taksitle Cumhuriyet SaMbl: Cumhuriyet Matbaacılıkve Gazetecilil^T.A.Ş. adına '. NADİR NADİ CenelYaymMOdaru:. MOesseseMüdÜrü: Y«ıı Ijleri MüdürQ: Buan v* Yayan BÜROLAE. • ANKARA:KonurSok«kno.24/4Yenlşehlr Tel: 17 5e 25 17 58 66 Idare: 18 33 35 • İZMİR: Hallt Zlya Bulvan No: 65/3 Tel: 254709131230 • ADANA: Atatürk Caddesi, Türk Hava Kurumu Ishant Kat 2/3 Tel:1455019731 HASAN CEMAL . EMİNEUŞAKLIGİL .OKAYGÖNENSlN Cumhuriyel Malbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. Posta Kutusu: 246 IStanbul Tel: 20 97 03 (5 Hat) Artık sıcak susuz kalmayın. Hemen vurgulanması gereken nokta, bu modelin :özümü kısa dönemde mümkün gözükmeyen ulusal ve ıluslararası ekonomık bunulıma karşı gelışen ve dola /ısıyla da fazla kalıcı olmayacak bir içeriğe sahip ol luğudur (Başlıca engellerın ıç ve dış koşullara bağlı ılarak ortaya çıkabileceğı unutulmamalıdır.) Tüm bu tartışmaların ışığı altında, sanırız benzer ikler olmasına karşın bazı Ulkelerde özgün bazı molellerin kendi tç dinamikleri yönünde ve çenellikle ka oullenilen egilimlerın dışında ortaya çıkabüecegi ger oegi, tüm dünyaya değişik bu görüş getirmektedir. saniyede TAKVİM İMSAK 4.34 GÜNEŞ 6.19 ÖÛLE 13.14 İKİNDİ 16 58 16 Nisan 1982 AKŞAM YATSl 19.49 21.27
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear