25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet 10 14 EYLÜL 1981 Enerji sorunu ve akılcı çözümler.. . ALÎ SİRMEN Sayın Krgun Ar, yavaş yavaş güneşll ve sı: cak günleri geride bırakmaya başladık, Bit çok kişi. kışı ve ısııı, ma sorunlarım düşünmeye başladı bile. Bu durumda, son yedi yıltlır, gerçekten bir karabasana clönüşen enerji sorunu dniayiı da olsa yine gündeme geliyor. Amj sanıyoı ıım bu sıcak ılgi lıerşeye karşın. hâlâ pasif hir tutumdan iiteye geçenıiyur. Vaııi, hcj) • korkuyoruz enılişeleniyoruz, ne var ki, aktif bir tutuın içiııe giriu, enerji sormıuna daba akılcı çözümler aravamıvoruz >5u kunuıla ne diyorsunuz? ERGUN AR Sayın Sirmen, sorun sekız yıl önue de başlamaclı. Çok daha önce başladı. Ve Türkiye ile birükte bütün cUinya, daha uzun süre, her gelen kışı. her OPEC toplantısını Koıkuyla izieyecektir. Ben şahsen enerji Konusunda dünyada bugüıı kü tutum sürdüğü takdirde hiç bir ışık da görmüyorum. Bıınu : söylerken, karamsar mıyım? Değilim, fakat bazı önemli yanıigılar var. Bu yamlgıları mutlaka ortadan kaldırmak gerek. Yapılmas: gereken bazı şeyler var onları yapmak gerek. A.S. Sayın Ar, sanıyorunı, sizce sözü geçen çözünısüzlük. j enerji sorununda çıkışı petrolde aramamızdan doğuyor. ; E. A. Tamamen haklısmız. Tamamen haklısınız yalnız pet ' rol değil, kömür ve uranyum gibi tükenmekte olan bitirilebiîecek kaymklarda aramak çözümü büyük biı yarlıştır. A. S. Sayın Erçun \r. tüketilebilecek kaynaklar diyorsunu? ve ııctrolün kısa siirede tükencceğini söylüyorsunuı. Yalnız hazı uzmanlar, dünyada yiizyıl daha yetecek petrol rezervleri olduğu, nu söylüyorlar. Prof Pr. Ergun AR YANITLADI Cumhuriyet SORDUI / Prof. Dr. Ergun AR 1033'de dogdu. üeniz Harbokulunu bitiıdi. University Of Michigan A',n Harbor'de gemi inşa rriühendisi oldu (1957). McUeınatik lisansı aldı. Yurda dönüşünde yabancı ile evll olduğu iç.in müstafi sayıldı. Tekrw ABD'ne döndü, matematik doktorası yaptı. matematik ve fizikten cloktora üstii çahşmaları oldu Ekoloii ve ekonomi aianlarında çahşt' Taplam yirmi vü Am<. Harhor, 4 yıl Rochester Üniversitclerinde fc>ulundu. ABD'nin California'da bulunan en biivüfe ve ilk nülzleer enerfi laboratuan Lawrence Livermore National Laboratory'nin danışmanıdır. İki yıldır. Riyad Üniversitesinde görev yapıyor. Prof. Dr. Ergun AR (sağda), arkadaşımız Ali SİRMEN'ln sorularını yanıtlarken.. tarının işyapabilme kapasıtesinin sürekli azalmakla olduğunu söy ler. Bugün için geçerli sayılan ekonomi biiimi ise, hele özellikle monetaristler bu yasaları gözöuünde bulundunnamaîita, adeta kapalı devre çalışmakta, tükenen kaynakları hiç hesaba katmamaktadırlar. Yani onlar, bu üretimtüketim tJengesi içinde kaynaklann geldiğini hesaplamakta, ama bu kaynaklann nereden nasıl geldiğinin ve nasıl bir süre sonra tükeneceğinirı üzerinde durmamaktadırlar. Onlara göre, bu ana sorunu da teknoloji çözeoektir. Oysa size teknolojiyle ilgili öyle rakanılar ve gcrçekler verebılirim ki, teknolojiniıı etkinliğinin gittikçe azaiınakıa olduğu matematik olarak ortaya çıkar. Evet teknoloji bir sürebu kaynak eksikliğini kapatabilmiştir. Ama artık o aşamayı geride bıraktık. Zaten enerji kaynakları da o sıralarda çok boldu. Anıs durum fersine dönmüştür artık. A. S. Feki Sayın Ar, pozitif bilimin kuraiları bize, tekıınlojinin, salt ü.stüntüğünün ve bugüukü ahşlığımız sürekli ve lnziı gclişmcnin bir efsane olduğunu gösteriyor ıliyorsunuz. Şimcîi bu görüşe gfire. enerji sorununcla çözüm nerede? E. A. Bu sıyah ya da beyaz şeklinde çözüm arams.K1 da gerçekte Cartesien (Kartezyen) ekonomi görüşünden kaynakiaıuyor. Bu nokta ü?.erinde uzun uzun durabiliriz. İnsanlığın yaçamındaki bu lcısa dönemde, sürek'i gelişmenin, bir dü^ çtz::: halinde gelişmenia öir din gibi kabul edildiği dönemin, ne rlerecede dogru olduğunu, bugünkü bilimsel veriler ışığında ne denli geçerli olduğunu uzun uzun tartışabiliriz. Üstelik enerji Komısundaki çözümler için de bu tartışma gerekli, ne yaaık ki, yeriraiz az dediniz. Kısaca sorunuzun yanıtma diinmek gereKirse, ama şunu yineleyeyim. Cartesien düşünceden yola çıkan ekonomi görüşlerinde, kaynaklar geliyor, bunları meta haline çevirıyoruz ve isa 5S Güneş piü diye adlandırılan yeni bir \ sistem var. Gayet basit bir sistemdir. Ekonomik faydalarının yanısıra, politik ve sosyal fayaaları da var. Önemli bir teknolojik sorun da yok ortada. Bu sistemin teknolojisi Türkiye'de biliniyor. '• E. A. Evet bu sürekli karşılaşmakta ve yanıt vermek zorunda kaldığım bir soru. Bir bakımdan ağlamak mx gülmek mi gerek bılemiyorum. ABD'de bu soruyla karşılaşıyoruz. Şimdi so• ru şu: Bir araba var uçuruma gidiyor. Eia şimdi gerçekten araba uçuruma gidecek mi, gitmeyecek mi, onu tartışmak yerine acaba ne kadar süre sonra düşer onu tartışıyoruz. Peki petrol ve kömü: rü alalım. Ben yüzyılhk rezerv olduğuna katılmıyorum, çünkü ' dünya nüfusu ve tülsetim eğrisı sürekli artış göstermektedir. Peki yüzyıl daha yetecek rezerv olduğunu kabul etsek ne c'acak? Gittikçe pahalılaşan rantabl, rasyonel olmaktan çıkan bir enerji kaynağım «eh daha yüzyıl sürer» diye kullanmak neye yarar ne derecede akıllılıktır? Üstelik ekonominin bu sürekli pahalılaşan sektörü son derecede etkin bir sektörü. İşte bakm Türkiye'ye, • enflasyonun petrol fiyatıyla nasıl fırladığmı görürsünuz. Bununla birlikte tabii, yatınm problemleri, işsizlik problemleri gelişme problemleri de oTtaya çıkıyor, A. S. Yanlış anlamıyorsam, yüzjıllık rezerv olduğuna inanmıvorsıınuz, kaldı ki, bırakalım bir yana rezervlerin genişliğini, tiikenehilir enerji kaynaklarımn kullamlması ekonotni üzerinde ' çolc olumsuz etkiler yapıyor ve bu gittlkçe pahalılaşan encrji kay Teknoloji artık çözüm değil, etkinliği gittikçe azalıyor nağının ekonomi üzerindcki olumsuz etkileri de gün geçükçe azalacak. E. A. Eğer müsaade ederseniz, bu konuda bazı fizik kurallarma değinmek istiyorum. Çünkü bugün için geçerli olan ekonomi yasalarmın savunuculan bu kurallan ya bilmiyorlar, ya da bilmek istemiyorlar. Oysa bu fiziksel biyolojik ve ekolojik yasalar temel yasalardır. Enerji konusunda sözkonusu olanlar ise termodinamik yasalardır. Termodinamik yasaları belli naşlı iki îanedir. Bunları çok kısaca özetlersek, birincisi evrendekt enerji miktarmın değişmez olduğunu söyler. O zaman şöyle bir soru çıkıyor ortaya; madem ki öyle, neden enerji bitiyor? Çünkü enerji miktarı sabitse enerjinin de bitmemesi gerekir. Burada enerjinin lş yapabilmesi kapasitesi sözkonusu oluyor. Evet, enerji miktan hep sabittir, ama evrende enerjinin iş yapabilirliği sürekli olarak azalmaktadır. îşte ikinci yasa budur. Bu yasaya entropi yasası diyoruz. Ve Einstein'ın da belirttiği gibi tüm görecelikler içinde, geçerliliği en son yitecek olan yasa da budur. Yani ne yaparsak yapalmı, şu anda entropi yagasının geçerliliğini engeüeyemeyiz ve evrerıde enerjinin i > yapabilirliği sürekli olarak < azalmaktadır. Bir ömek vereyinı, Atlantik Oteyanusunda sudaki enerji miktarı, Easra Körfezindeki petrolün enerjisine mifetar ba kımından eşdeğerdedir. Fakat bu birinci enerji miktarı Basra Körfezindeki petrol enerjisi gibi işyapabilme kapasitesine dbndürülememektedir. Ve entropi yasası evrende değişmez olan enerji mik B Bir araba var uçuruma gidiyor. Siz şimdi ne kadar süre sonra düşer onu tartışıyoruz. Dünya nüfusu ve tüketim eğrisl sürekli artış göstermektedir. Yüzyıi daha yetecek petrol rezervi olduğunu kabul etsek ne olacak? kaynaklann nereden geldiğini düşünmezsek, yalmzca kapalı devre içinde düşünürsek çozüm bulamayacağız. Bu düşünce türür.ü bırakırsak, dünyanın bir çok yerinde son zamanlarda kabul edilmeye başlanan çözümlere eğilebiliriz. Sanıyorum, enerjı konusunda çözüm, «yumuşak», «yenilenebilir» teknoloji yaklaşımlandır. A. S. Nedir yumuşak, yenilenebilir teknoloji yaldaşimları? E. A. Bunları en kısa şekilde, beş noktada özetleyebilirim: Birinoisı, yumuşak enerji teknolojileri çeşitli olmahdır. Yani nasıl, ayda 10.000 20.000 lira kazananlardan aldığunız vergilerıe koca bütçeyi oluşturuyorsak, büyük enerji sorunlarımn çozümünde de, ul'ak gaynmerkezi enerji sektörlerinden enerji üretmek. tkincisi, bu enerji şimdiye kadar kullanılan tüketilebilen enerjinin dışmda, Uıketilemeyen ya da cioğru kullanıldığı zaman tüketilemeyen güneş ve güneşin güeüyle etkilenen bir çok faktörlerden oluşuyor. Gerçekte bu ekonomik olarak da tek çıkar yoldur. Şimdi klasik enerji politikalarımızı. günlük ekonomik olaylara indirgesek ve ömeğin özel sektöre desek ki, «Efendinı şimdi sizin hem rezervlerinizi henı de kapitalinizi ahp tüketeceğiz ve bunlardan geçineceğiz» desek, buna giHerler. «Bu kadar aptalca bir şey olur mu?» deıier. Halbulu bugün uygulalanan enerji politikası budur. Üçüncüsü, oldukça basit, halkın arılayabileceği. insanlann koiayoa anlayabilip kullanabileceği yöntemler gereklicîir. Bu demek değildir ki böyle bir yb'ntem geri teknolojidir. Şöyle bir ömek vereiim: Eiektronik hesap nıakinaları, çok gelişmiş bir telaıolojidir. Ama küçük cep hesap makinaları, herkesin kolayca anlayıp, kolayca kullanabileceği aygıtlardır. Hemen belirtmek isterim ki. böyle bir enerji politikası demokrasiye de çok daha yatkındır. Dördüncüsü ve beşincisi çok önemli, enerjinin kullanıldığı yer ile geldiği yer arasmda ölç'ek bakımından bir uyum vardir ve enerjinin kalitesiyle son kullanırru arasmda uyum vardir. A.S. Yani örneğin bir yumurta pişirmek için gerekli olan enerjiyi biz Kehan'dan gelen elektrikten elde etmeyeceğiz. Çiinkü bıı çok büyük ünitelerde, çok büyük bir ener.ji ürerimîdir ve çok uzaktan gelen bu enerji de çok daba basit çok daha yakından gelebilecek olan daha diişük bir enerji ile yapılabilecek bir iş için kullanılmaktadır. Bu mu acaba? E. A. Evet, ve bu gayet verimsizclir. Demin sözünü ettiğimiz entropinin en az olduğu enerji elektriktir. Elektrik en sus Mustafa EKMEKÇİ İlginc Belgeler... Mustafa Kemal'in, tutsak Yunaıı generali Trikopis'le konusrnalarına bugün de değinmek; istiyorum. Olayı gözleyip yazan Ruşen Eşref Ünaydm'ın yapıtlan kitapçılarda yok. Yenileri de basümamış. Ruşen Eşref, şöyle anlatıyor gördüklerini (özetle aktardım, bazı sözoüklerin türkçelerini ayraç arasma ben aldımt. «Bir evvel zaraan düğün evinîn yan sofrasuıda sıkışraış kalmış, misafire çıkıp gözükmeyecek ev lıalkı. O konak, gerçekten bir diiğün evi gibiydi. Gireni, çıkanı sayısız. Tabaklar dolusu kehribar, renkll çekjrdekslz üzümler. bal sızdıran tepeleme incirler, koca koca zerde, pilav sabanlan taşıyan uşaklar iş için gelip giden karargah subayları, kurmaylar, nöbetçi erler, yürüyüş emrine hazır şüförler ve müşirliği (mareşalliği) gelmiş Fevzi Paşa'ya bir yan odada evin kranın gelinlik sırmasuıdan saç örgüsü gibi öre öre kendî eliyle çabııcak bir miişir rütbesi işureti çerçevesl hazırlayan yaveri Ali Bey. O bulunduğumuz yan sofadan görüyorduk. Ortaya bir masa hazırlanmış etrafında sırtınız pencereye tlönük otunnu? sen ve bizler. Sen onlara hal batır sorup, söz açtııı. Nîce yıllar sonra, buyrağun üzerine Atina'y» dostluğu geliştinnek göreviyle göndcrlldiğim ve bu dostluğa inanla seve seve çahştığıın zaman, e{endi ruhluluğunu, dörüst düşünürlülüğnnü, her bayramımızda elçillğimize misafir geldikçe görüşmelerinden bildiğün, general Trikopis, kederden ve yorgunluktan solmuş yüzünde ruhunun yarasını belirten bir hüzünle, başına bu felaket geldiğhü, vazifesini sonuna kadar yaptığmı, fakat en son vazifesini, kendjni çekip öldürmek vazifesini yapamadığını, çünkü buna vakit kairnadığını anlattı. Sen ona, eğer sonuna kadar vazifesini yaptığına eminse vtcdanı müsterih olabileceğini; kazanmakla kaybetmenin değişir harp talihi iktizası (gereği) olduğunu, söyledin! Fatihiiği ve fatibliğin taşıması gereken büyük ruhluluğu doğuştan beraberinde mi getirmiştin. Yendiğinin karşısmda duruşu ile kurnmianan, baktşıyte nöbürlenen bir muzaffer kumandan tavrı asla takmnuş değildir. Sordun ki: ' Nasıl oldu? Anlatın! Anlamaya, telgraf yolunu kullanmaya, îzmir'de bulunan Başkumandanımızla temas ve rabıta (bağ) kurmaya vakit, imkân kalmadı. Pek mi habersiz oldu? Böyle bir şeyin geleceğinl anlamadınız mı? TriKopis, başlarına böyle bir şey gelebilir olduğunu kendisinm ötedenberi sezinir, «Yüksek • Yaylasda gereken tedbirler (önlemler> alınmaksızm uzun müddet bannılamayaoağını kendinden daha yukarı kademelere duyurur, fakat bir türlü mühimsetemez olduğunu içi yana yana anlattı. Ve anlattı kl, kendilerini kuşatan üçgen darala darala öyle bir kerteye gelmiştir ki onları bir yamacın eteğine iyice dayamıştır. O zamana kadar toplarımızı az çok kullanarak geri çeklliyorduk; fakat sırtırmz o yamaca dayatıldıktan sonra artık, kıpırdanmamıza mecal (güç) kalmamıştı. Arkamız, önümüz her yanımız süngü. Böylece iş artık bitmişti. Atımı bile bulamıyordum. Ormanlar içine yaya düştük.. dedi. Trikopis bizim o Kızıltaş dergsi yamacma yapışıp kalmış gördüğümüz manzaranın hikâyesini böylece anlatmış oluyordu. Sana sordu: Siz bu harbl nereden idare ediyordunuz? Senın karargahım Atyonkarahisar açılannda sanıyordu. Sen, düşünceli gözlerin dalgın: İşte tam o süngülerin parladığını söylediğiniz yerde, askerlsrin yanında idim.. dedin.. İşte harp böyle kazanılır. Yoksa 5500 Km. uzakta, durum gözle görülüp, hükmü verilmeksizin bir harita üzerinde pergelle ölçülerek. yattan idare edilmez.. Edilir, ama netice böyle olur.. dedi. General Trikopis: Büyükadada'da oturan zevcesine (eşine) kendisinin sıhhatte olduğunu büdirmek için bir telgraf çekilmesi dileğinde olduğunu, açıkladı. Peki, dedin, senin halinde ne bileyim karşısındakini o kadar «a sonaise» koyan (rahathğa götüren) bir büyük yureklüîk vardı ki, huzurunda aynlmak üzere ayağa kalktığı zaman, general sana: Ekselans, sizin Kavala'da bir dostunuzun, Ismail Hakkı Bey'in evinde bir resminizi gördüm. Orada pek gençsiniz, halbuki simdi... Sen ona cümlesini bitirmeye vakit bırakmayacak gl bi bir yanm gözle baktın ve yüzünde gülümsemeye benzer bir edâ belirterek: Eh; ne yapmalı; o zamandan beri bizi blraz çalıştırdılar; dedin. Trikopis ile Diyenis, güvence altında kalacaklan evlere gönderildikten sonra, Mustafa Kemal, arkadaşlann dan ayrılrp bir odaya çekilir. Belli ki, çok duygulanmıştır.. Ruşen Eşref, bu sahneyi anlatırken «Bilsen gözlerimizda ne kadar daha büyümüş olarak..» der. tşte Atatürk'ün büyüklüğü baradayîı gerçekten... Nötron bombassnın muddine göre 3. dünya savası çıkacak HAMBURG, (ANKADPA) Nötron bombasmın mucidi ABD'li bilim adamı Samuel T. Cohen, kendisinin üçüncü dün ya savaşının cıkaGağına ve bu savaşta nükleer silahların kullanılocağına Inandığını söyledi. Federal Almanya'da yayınla nan ünlü «Der Spiegel» dergisine verdiğj demecte, ücüncü dünya savaşının büyük bir olasılıkla Avrupa'da çıkacağını, cünkü «Avrupa'nın genellikle savaşçı ülkelerden oluştuğunu» söyledi Samuel Cohen demecinde, bombanın «Optimum sonuclarla kullanımını» içeren savunma planlarının hazırlanma sında kendisinin rol aldığını kaydederek. «Benim kanıma göre bu silah en etkill biçimde Federal ve Demokratik Almanya'yı ayıran sınırda, yanl demir perdenirt tam üzerinde kullanılabilir, nedense Almanlar bu plana karşı direnlyorlar» dedf. Kendisinin, Insanları yok ederken bina ve eşyalara zarar vermeyen bir silah geliştirdiği icin «vlcdanımn rahat olup olmadığiD yolundakj bir soruya karşılık ise ABD.'Iİ bilgin, kendisinin bu silahın özellikle «muharebe meydanı» icin geliştirilmesi üzerinde durduğunu kaydederek, «İnsan dediğiniz düsman askerler) değil mi?» cevabını verdi. Samuel Cohen, nötron bombasmın radyasyon etkisinin, merkezj sinir sistemi ile sindirim sisleminin felce uğramast şeklinde de ortaya cıktığını ve hastalık belirtilerinin mide bulantısı, kusma ve bağırsak denetimlnin kaybolması biçlminde belirdiğini ve radyasyona maruz kalan kurbanların büyük çoğunluğunun sonunda öldüğünü söyledi. «Bunun feci bir ölüm bîçlmi olup olmadığı» yolundakl bir soruya karşılık da ABD'li bilim adamı, «Ölmek her zaman icin ve her şekliyle feci bir şeydir. Ancak birçok kimsenin, nötron bombasmın nötron etkisiyle ölmeyi, öteki bazt klasik silahların yolaçacağı ölüm bicimlerine tercih edeceği düşünülebilir» cevabını verdi. Tutanakları utandıran * sözler Bir üye başkan vekiline şöyle bağmyordu: Utanmanız lazımdır. Haysiyetsiz ve şerefsiz sizsinîz. Uğur MUMCU • Kaynaklann nereden geldiğini düşünmezsek, yalnızca kapalı devre içinde düşünürsek çözüm bulamayız. Enerji konusunda çözüm, «yumuşak», «ye nilebilir» teknoloji yaklaşımıdır. entropi olan en yoğunlaştınlmış enerjidir. Entropi yükseldikçe düzen bozulur, kaos başlar, şimdi çok büyük ünitelerde geliştirilmiş enerji olan elektriği böylesine bir iş için kullanmak en kalitesiz şekilde kullanmaktır. Şimdi bu gerçekleri görmeden, doğanm bu zorunluklarını görmezlikten gelerek, teknolojiyle biz herşeyi yeneriz, bunlara gerek yok detnek, büyük bir yanlışm içine düşmektir. ABD en gelişmiş teknoloji ülkesi ve bu en gelişmiş teknoloji en gelîşmiş beyinlerle birlikte bize en kötü şeyleri, örneğin Vietnam'ı verdi. Yani teknoloji illa her zaman en iyiyi vermiyor. Şimdi elektrik deyince bir noktaya dsha değinmek istiyorum. Efendim, diyorlar ki «Şu kadar elektrik üretmezsek mahvoluruz, 2000 yıhnda şu kadar elektrik tüketmemiz gerek». Bunlar geçerli düşünceler değil. Böyle düşünmek 2000 yılınm verilerini Tanrı emri gibi kabul etmektir. A.S. Efendim, elektrik konusuna değinnıişken, bir noktara değinmek istiyorum. Biz Türkiye'de buşrüne kadar merkezci ve tepeden buyurgan sisteme benzer bir yöntemlc, büyük merkezlerden büyük üıiitelerle elektrik üretmek yolunu tııttuk. Halbuki, ülkenurin koşulları, yerleşîm bölgclerinin dağınıkbğı. bura1 larda elektriğin kullanıldığı alanlar ve yercl olanaklar ş^özönünde bulundurulduğunda, çok daha çeşitli ve yerel küçük ünite: lerden ürrtilecek bir elektrik politikası sorunlarımıza acaba daha iyi çözüm çetirrnez miydi? E.A. Kesinlîkle evet, yapüması gereken şeylerden biri de budur. Kesinlikle, Türkiye'nin hidroelektrik potansiyelini en iyi şekilde değerlendirmek zorunludur. Bir de bunlar yapıhrken şunu da yapabîliriT;: VerimliUği yalnız elektrik ya da yalnız benzinle kullamlabilen bir makinayı alalım. Bundan üretilen bir ısıyîa yapılan işin verimliliği yüzde 3040 oranındadır. Diyelim ki, bununla buhar ürettik. Yalnız bu buhan V.ullanırsak, dediğim gibi yüzde 40 kadar bir verimlilik elde ederiz. Buradaki ısıyı alıp, hem belirli bir yerin ısı ihtiyacım karsılamak hem de aynı zamanda makinayı işletmek olasıdır. Buna cogenerateur (kojeneratör) deniyor. O zaman verimliliği yüzde 80"e kadar yükseltebiliriz. Örneğin ttalya'da Fîat fabrikalarında bu yönteme başvurulmaktadır. Bu son derecede basit. ve bilinen bir yöntemdir. Şimdiye kadar uygulanmamıştır, çünkü ener.ü çok: ucuzdu. Bu yüzden bizim elektrik üretirken, verimin hiç bir şey yapmadjin iki misline çıkarıîması olası. Bir de çok heyecan veric.i bir yöntem daha var. A.S. Hansisi efendim? E. A. Photovoltaique (Fotovoltaik> denen sistem. Yani güneş pili diye adlandırılan şu anda yeni olan, bir süredit Dilinen bir sistemdir. Bu gayet basit bir sistemdir. Güneş pili giineşten gelen lşmları hiç bir hareket yapmadan elektriğe çevirir. Şimdi bu güneş pîllerini, güneşten gelen ışınları ısıya çevirmek içîn kullanıhr aygıtlarm üzerine koyarsımz, hem evin ya da herhangl bir yerin ısıtılması ya da soğutulması, hem de elektriğinin elde edilmesi sağlanmış olur. Bunun faydaları çok fazla, ekonomik faydaları açık. Politik ve sosyal faydaları vardir. Tamamen demokrasiye dönük, herkesin gereksinim dıryduğu enerjiyi kendl üretmesini sağladığı gibi, aynı zamanda, bir merkezdeki bozukluğun tüm sistemi bozması da önlenmiş olur. A. S. Peki efendim. Bu fotovoltaik sistemin teknolojisi biJiniyor mu? E. A. Tamamen biliniyor. Önemli bir teknolojik sorun yok ortada. Bu sistemin teknolojisi Türkiye'de de bilinmektedir. A. S. Peki acaba bu sistem öbürlerindcn daha ım pahalı? E. A. Pahalılık şu, eğer hâlâ Adam Smith'in kapitalist düşüncesiyle soruna yaJcIaşırsak, kesinlikle bunlar pahaııdır ve oluşamaz. Çünkü bu sistem, kişisel yada grup olarak kâr getirmez. Yani şu anda kâr getirmez. Bunlarm sosyal kârı büyüktür. Ama grruplara ve kişilere meta olarak kâr getirmeyeceği için uygulanmaz. Belirtiyorum. O da şu anda. Bir örnek vermek istiyorum. Kapitalist devlet ABD'ni alalım. Eiektronik hesap makınalannı büiyorsunuz. Bundan yıllar önce, bu eiektronik sistemler çok pahalı olduğundan bımların piyasaya çıkarılıp kişilere satıimalan düşünülmüyordu. Çünkü kâr getirmiyordu. Ama devlet, silah sanayiinde orduda bunları kullanmak için büyük siparişler verdi yatınmlar yapıldı. Araştırma!ar yapıldı. Sonunda öyle bir aşamaya vanldı ki, artık bu küçük aygıtlar kişilere satıldığı zaman da kâr getirir oldular. Yani sosyal kâr ve fayda önde tutulur ve sistem geliştirilir, yatınm yapılırsa, bu alanda da sistem yürtiyebilir yeter ki. sosyal fayda önde tutulsun. Terbiyeli üyeler Sizji sövgüler kullanırdı o «Işgal İle «Ihlal» sözcüklerini blrbirine karıştıran bir üye kürsüden barbar bağırıyor: Anayasa'yı işgal lcerisindesiniz... Bir üye yerinden bu yanlışı düzeltlyor: : Anayasa işgal edilmez, bilmedir * konularda konuşma. Kürsüdeki israrh: İşgal edilir anayasa... Bir başka üye daha sert çıkıyor: Sayın başkan terbiyeli konuşsun, saçmalamasın... Kürsüdeki yanlıştan dönmüyor: İşgal de edilir, fhlal de edilir... Anayasayı rafo kaldıracaksınız, kanunları rafa kaldıracaksınız, kanun da benim diye ceksiniz, Anayasa da benim diyeceksiniz, buna eşkiyalık derler... Bir üye hemen: Eşkiya senin babandır... Eşklya se nin babandır, işte söyle onu, babom eşklyaydı de... (M. Meclisi, b.55, 17.2.1979, o:3, s: 223) DOLANDIRICI Bir başka gün bir eski İcişleri Bakanı, kendisine söz otan eski parti arkadaşını kürsüden suçluyor: Verdlğimlz vesika İle para dolandırdın... Dolandırıcılık İle suclanan milletveklli ise bağırıyor: Seni Ispata davet ediyorum sahtekâr, ne kadar para dolandırdıysam senl ispata davet ediyorum. İspat edemezsen müfterisin... Sahtekâr, sahtekâr, seni biliyorum... (TBMM, b: 7, 28.4.1971, o:l, s:312) 27 Mayıs ihtilalinde bakan olmuş tanınmış bir politikacıya 27 Mayıs Ihtüalcilerinden bir emekli generalin ihtilalden on yı' sonra sesleniş! de şöyle: Sahtekâr... (TBMM, b:14. 17.10. 1970, 0:1, s:235) Parlamento çatışı altında kendisine sürekli sataşılan ve çok partili yaşamımızın «vazgeçilmez unsurları» tarafından sürekli fiziki saldmlara uğrayan bir eski parti lideri dayanamayıp, kürsüde hakkında konuşan bir başka parti liderlne bağırıyor: Rezil sensin, rezil sensin, otur rezil herif... Kürsüdeki partf lideri de susmuyor: Otur, yerine, otur... Ve yanıt sekmeden geliyor: Cok konuşma rezil herif sus... öyle şey yazmadım, yalan söylüyorsun, hadi, hadi... (TBMM, b:17, 24.5.1973, o:l, Sî 263264) VATANDAŞIN SÖZLERİ Şu olayı da anlatmadan gecemeyeceğim; o günlerde, 1965 yılı içinde, çok önemli bir belge gazetelerde yayınianmış, bu yüzden tartışma çıkmıştı. Bir milletvekili, kürsüye çıkıp, bir başbakan hakkında dolmuşta bu konuda konuşma gectiğini, bu konuşmaya kulak misafiri olduğunu kaydedip, şunları söylüyor: Bu gazete cok zengindir, bunu vereıie muhakkak cok para vermiştlr, öyle diyor. Çok para vermiştir, diyor. Biri, ötekine hitap ediyor, eh... Parayo cok diişkündür, üc günde zengin olmuştur, mutlaka o satmıştır, öyle söylüyor vatandaş... Bu sözler söylenir söylenmez, iktidar partisi sıralarından, haklı olarak, tepkiler geliyor. Bunun özerlne üye sözlerinl sürdürüyor: Vatanddş öyle söylüyor, vatandaş, ben duyduğunu söylüyorum, ister Inanın, ister inanmayın... Tutanaklara göre, üye, iktidar partisi üyelerinden şu karşılığı alıyor: Satılık köpek, sözünü gerl al... Kürsüdek! çok inatçı, devam ediyor: Otur yerine, satılmış sensin, oturunuz yerinize... Aşağıdan'. Utanmaz herif in aşağıya... sesleri. (M. Meclisi, ^:4tf, 2.2.1966. o:1. s:513) Sonra ne oldu bilir misiniz? Bir başbakana «Paraya düşkündür, belgeleri gazetelere satmıştır» diyen bu sayın uye kendisine «Satılık köpek, utanmaz herif» diye bağıran milletvekillerinin partisine kapağı atıverdi. «BİZİM İCİN HAVLAYACAK» Sonradan, Millet Meclisi başkanlığı yapmış bir politikacıdan şunları dinleyeC3ktim. O zat, partiye girmek istemis, başbakana sordum: «Böyle mi?» diye, <Evet» dedi. «Nasıl olur» dedim, «Bu bize çok havlcdı», başbokan güldü. «Ne olacak canım bir zamantar bize havlardı. şimdi bizim İçin havlayacak... (Arkası 7. Sayfada) SOVYETLER: TANKLARDA BİZ, TANK SAVUNMASINDA NATO ÜSTÜN MOSKOVA, (ANKADPA) Sovyetler Birliği Savunma Bakan Yardımcıs: General Vasilipetrov, orta avrupa'da Sovyetler Birliği tank birliklerinin sayı ve nitelik bakımından üstün bir durumda bulunduklannı doğrularken, bununla birlikte tanksavar silahlar alanında NATO kuvvetlerinin daha üstün bir durumda olduklarını söyledi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear