Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
2 Cumhuriyet "ÖL7VLAR ve GÖRGŞLER 14 HAZÎRAN 1981 S u, canlıtarın yaşamı îcln, temel öğelerden biridir. insanlığın gelişmesl, Insan ile su arasında sağlanmış, vazgecilmez, biyolojık llahi bir diyalogtan doğmuştur. İnsan yavrusu dünyaya geldiği anda, önce havaya sonra su ve besinlere gerek duyar. İnsan oğlunun tarihsel gelişiml lcinde, ilk yerleşim yerlerl, akorsular. ırmaklar, vadiler, göller vo denlz kıyılan olmuştur. Tarım ve endüstriyel gelişim buralardan başlamıştır. Suyun Yaşamdaki Yeri GÜNÜMÜZDE BÜTÜN ÜLKELER SU SORUNUYLA KARŞI KARŞIYADIR. DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ BÜTÜN ULUSLARI TEMİZ SU SAĞLAMA SEFERBERLİĞİNE ÇAĞIRIYOR. Prof. Dr. Neşet BİLALOĞLU Ankara İTİA Tıp Fakültesl Dekanı rosoi kaynak bu mlktarın 10 15 katıdır. Bu miktarın yarısından fazlası her yıl Annerıka ve Avrupa'da yatıştırıcı, teskin edıci yo da keyıt vericı maddelere harconmaktadır. Ne Yapmalı? Suyun Bedendeki Görevleri Her canlının havanın oksiieninden sonra, vazgeçemeyeceği gereksinmelerinden en önem lisl sudur. İsa'don önce VII. asırda Yunanlı filozoflardan Millet'II Thales ve öğrencisl Anaximander canlıların toprak, hava ,ateş ve sudan yaratıldıklarını Iddia etmişlerdir. Bir yetişkln klşi. besin almadon bir oyı oşan bir süre, susuz olarak Ise, ancak birkaç gun yaşamını sürdürebılir. Vucudumuzun en kucük görevsel ünlteleri olan hücrelerimlzin görevleri Icin suya ihtiyaç vardır. Vücut ağırlığının ücte ikisl 70 küogram ağırlığındakl ergin bir klşinin 4042 litresı su'dur. Besinlerin alınması, bedene kazandırılması oksijenin taşınması, beden ısısınin ayarlonması, eklemlerin hareketlerl ve yıpranmış dokuların onarımında hep suyun katkisı vardır. İnsanoğlu suyu başlıca, lcme, plşlrme, yıkama yıkanma, evcil hayvanlann bakımları, tarla ve bahcelerin sulanması, fabrikalann calışması omacıyla kullamr. Bugün toplumların gelişme cizgisinde yerlerini belirlemede etkln ö'cütlerin başında geleni ülkelerin kentsel ve kırsal alanda kesintisiz, temiz ve sağlıklı lcme suyuna sohip olma oranlandır. 2000 yılında gezegenimizde tüm Insonlara tTemel Holk Sağlığı Hizmet!eri»nin ulaştırılmasınm temel ögesinin toplumların temiz sağlıklı lcme ve kullanma suyuna kavusmakla ancak mümkün olacağı kanıtlanmıstır. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgutü 19811990 arasında 10 yıllık periyot Sorunun teknolojık yönünü, bu konunun uzmanlarına bırakarak, bırer vatandaş olarak önümuzaeki 10 yıi içınde bıze auşen gorevlerl sıralayalım: 1 Ekmek gibi, suyumuzu da bir velinimet olarak kabul edelım. Suyu ısraf etmeyelım, suya saygılı olalım. Evlerimizde ve iş yerlerinde su kaçaklarını araştırmak, bulmak ve önlem almak gcre/ımiz olsun. Bilmeliyız ki dakikada 10 damla kaçak yapan bir musluğun aylık su kaybı 170 lıtredır. 2 Ulusca 2000 yıiında vatandaşlarımıza temel sağiık hızmetlerıni ulaştırmak istiyorsak, kentsel ve kırsal alanda vatandaşlarımıza 1990lara dek temiz, emin, sağlıklı ve kesintisiz icme kullanma, tarım ve sanayi suyunu en ekonomık şekilde ulaştırmanın yöntemini vakit kaybetmeden bulmalıyız. Bunun icın parasal kaynoklar, insan gücu, teknolo|i, eğitim vs araştırma Icin ulusal ve uluslaarası örgütlerle (Dünya Bankası, Dünya Sağlık Örgütü, Birleşmiş Mılletler Gelişme Programı, UN1CEF, v.b..) ikili ve çoklu uyumlu işbırliğl yapmalıyız. 3 Yol yakınken, önümüzde sanaylleşmış ülkelerin büyük parasaı katkıları ile dahl kökten cözemedıklerı cevre, hava ve akarsuların kirlenmesı ornekleri varken. aynı hataları hic olmazsa bugunden sonra tekrarlamayalım. SözletMnizi Ren Nehrı facıası ile noktalayalım: Is^ıcre Alplerınden doğan, Fransa. Federal Almanya ve Hollanda'yı gecerek Kuzey Denizınde denize ulaşan Ren Nehrı, kentsel nüfusun yüzde 16'sının (60 milyon) artıklarını, kirlerini ve zehirini taşımaktadır. Ren Nehrinde 1910 yılında tutulan Som baiığı 200 tondan 1970'lerde sıfıra duşmüştür... Kim Kime Yardım Ediyor? unya kapitalizminin büyuk bunaJımı daha aşüamadi; aşüması da güç görunuyor. Niçin? Eskiden kapitalizmin dönemsel bunalmılaruıı mazlum halklara kolayca fatura etmek olanaklan genişti. İngiltere, Amerika, Fransa gibi güçluler, butün dünyayı kolayca güdüyorlardı. 2'nd Dünya Savaşından sonra mazluınlar siyasal bağımsızlıklarına kavuşup uyanma sürecine girdiklerinden işler zorlaşıyor. Gerçi siyasal baçımsızhk ekonomık bağımhklık değildir, ama, hem emperyalizme karşı başkaJdıran ülkeler çoğalıyor; hem de emperyalist sistemin ekonomik çerçevesinden çıkamasalar bile Libya ve Suudı Arabistan gibi ülkeler çıkar paylaşımında daha çok pay istemesini ve aimasım bihyorlar. Sömürüye karşı uyanış •Zenginler Kulübü*nün manevra olanaklaruu daraltmaktadır. Eskiden kapitalizmin dönemsel bunahmlannı (mazlumlann sırtma v\ırarak aşamayan) 'Düveli Muazzama* derinleşen çıkar çatışrrularmda birbirleriyle savaşa tutuşurlardı (Bırinci ve îkmci Dunya Savaşları boyle çıkmıstır) Bu kez savaşa gırmek kolay değiL Çunkü hem kapıtalıst dunya bütünleşmiş, uluslararası tekeller ulusal smırların üstünde bir ekonomık imparatorluğun gucunu yaratmışlardır; hem de kapitalızm sosyalizm çelişkisi. senrıaye dünyasımn kendi iç hesaplaşmasma girmesini zorlaştırmaktadır. Kapitahim sosyalizm savaşı ise nükleer harp demek olduğu için göze alınması olanaksız bır seruvendir. • Peki, ne" olacaktu? Başta kapitalizmin a^ababası ABD olmak üzere Zenginler KuZübü»nün üyeleri kendi aralannda itişip kakışmaya başlamışlardır. Bu itişip kakışmada Amerika kendi ekonomisini kurtarmak için ötekilere yükleniyor. «Sıfeı para yüksek faız* politikası dünya piyasalannda Amerikan dolannın değerini artırmıştır. Yüksek faiz getiren dolara karşı istem Ctalep) birden yoğunlaşmıştır. Dolann değer kazanması Avrupa ve Japonya'yı çesitli nedenlerle kaygdandınyor. Çünku dolar demek petrol demektir. ABD petrol konusunda dışanya yüzde 15 oranında bağımlıdır. Japonya'nm bağhhğı yüzde 100'e ulaşmakta; Avrupa'nın çoğu ülkesinde bu oran yüzde 70'i aşmaktadır. Dolar yükseldikçe petrol de Almanya'ya. Japonya'ya daha pahalı gelmektedir. Amerika'nın ekonomisini düzeltmek için aldığı önlemler kapitalist dünyanm 'Zenginler Kulübü*nde üyeleri daha çok bunalıma itmektedlr. • Zenginlerin tepişmesmde görünüm bu iken Türkiye'nin durumu ne olacaktır? Biliyoruz ki AvTupa bunaldıkça bize sattığı sanayi ürünlerine zam yapıyor. 1970'lerde bu süreç yaşandı. Şimdi benzeri bir kısır döngü yaşamyor. Amerika, Avrupa'ya bindiriyor; Avrupa Türkiye'ye yükleniyor. Ya İMF ne yapıyor? ÎMF işte bu Ilişkller düzenlnln bankacıhğını yapmaktadır. Ne var kl. IMF reçetesi zenginle yoksulda benzer etldyi yapmıyor. Amerika'da «sıfeı para yüksek faiz* politikasıyla dolar yukseldi; Türkiye'de 'Sikı para yüksek faiz* politikasıyla lira düştü. Bu aynljk en kör ekonomistin gözünü açacak kadar çarpıcıdır. Dolann yukselmesi Avrupa ve Japonya'yı tek yanh etkiliyor; Türkiye'yi iki yandan ateş alüna alıyor. • Bunlan nedeo yazıyonım? Büyük bir propaganda çarkı *Batı bize yardım elini uzatıyor; Amerika ile Avrupa Türkiye'ye destek oluyor* diye toplumun beynini yıkıyor ya... Yok böyle birşey. Batı bize yardım etmiyor; biz Batı'ya yardım ediyoruz. Bu böyle biline!... D ta uluslan topîumlarına sağlıklı su sağlama seferberlığınde işbirliğine cağırmaktadır. Su Sorununun Boyutları Bugün dünyamızda. Batıda ve Doğuda su değişik boyutlarda bir sorun olarak devam etmektedir. Gelişmektekl ülkeler kentsel ve kırsal alanda temiz sağlıklı suyon özlemlnl cekerken, Batının gelişmiş ülkelerl, akarsulan, gölleri ve denizlerıni endüstriyel artıklardan arındırma sorunlarıyla uğraşmaktadırlar. Bangladeş kırsal alanda her 75 kişiye bir kuyu tulumbası İle 1990'larda halkına sağlıklı su götürmeyl plânlamaktadır. Latin Amerika ve Kara yipler gelecek 10 yılda 338 mllyon kentsel, 147 milyon kırsal nüfusuna su ve kanalizasyon hlz metlerinl sunmayı plânlarken, Hlndistan bDyük bir proje İle 550 bin köyüne sağlıklı temiz su ulaştırma cabasındadır. 1974 verilerine göre, ülkemizde 89 bin yerleşim yeri saptanmıştır. Bunlardan % 55 (50.000)inde yeterll lcme suyu bulunmaktadır. % 45 (39.000)inde lcme ve kullanma suyu ya yetersiz ya da yoktur. Plân'•ma projelerine göre ülkemizde kırsal alanda her yıl 3000 3500 köye icme suyu sağlanması öngörülmektedir. Bugün dünyamızda blnlerce insan sobah kalkar kalkmaz günlük yaşamı lcln gerekll suyu bulabilmek amacı İle kılometrelerce yol katetmek zorundadır Doğu Afrikanın değişik bölgelerinde yapılan bir calışmada, annelerin oünlük ener|ilerinin %1227'nin su bulmaya harcadıkları, bazı Afrika şehiriermde ıse, kazanclannın % 10'u suyo ayırdıkları belirlenmiştir: Dünyamızda 700 bin kişl, bir başka deyişle 6 kişide 1 kişl yeterince besln alamamakta, blnlercesl de su, hava ve besin kirliliğı sonucu yoşamlarını yltlrmektedır. Gelişmekteki ülkelerde bulaşıklı suların lcilmesl sonucu yetişkin klşiler en az yılda bir defa. cocukîar ise üc defa Isale yakalanmaktadır. Güney Amerika'da her yıl 200 bin kişi ishalden ölmektedir. Neye Mal Olacak: t2000 yılında Tüm Dünyalılara Sağlık» sloganının gercekleşmesı yeterll . dengell beslenmeden gecmektedır. Yeterll besinlere ulaşmakta kırsal ve kentsel alanda devamlı temiz • sağlıklı suyun fertlere ulaşması ile mumkundür. Araştırmacılara göre gezegenimizde su sorununun cözümü Icin 10 yıl süre İle her yıl 6000 milyon dolara gereksinme vardır. Bu para ılk bakışta çok görülebilir. Dünyalıların sigara lcimi ile devamlı olarak havaya duman olarak savurdukları pa IVCT OKTAY AKBAL C B i l i l f t D ü n y a s ı /\fenbi BELGIL Şair ve Ozelestiri Casusluk Romanı Gibi am bir yıl önce, yanl 14 haziran 1980 günu, bir Pans otelınde, Yahya El Maşad adlı, Mısırlı bir mühendıs olduruldu. Fransız polisi, oldürenın hıc bır izine rastlamadığını acıkladı. Mühendis bır atom bılgıni idi ve Irak hesabına calışıyordu. Görevi, Bağdat dolaylarında bir atom fırını (reaktoru) kurmaktı. Olaydan bir yıl iki oy önce, nisan 1979'da da, Tulon kıyısındaki «La Seyne SurMer» kentındekı bir antrepoda, bir atom fırınının madeni dış kap laması havaya ucurulmuştu. Bunun da eylemcisl bulunamadı. İki olay arasında lllşki vardı, cünkü fırının kaplaması da Bağdat'ta kurulacak atom fırınına gönderilmek üzere idi. Demek otom fırınının rrtâhen disı de, fırın gömleğl de, birilerınce adım adım izleniyordu. Iraklılara göre iki olayın da eylemcisi suclusu İsrailll bir ajandı. Çunkü Irak'ın atom bombası sadece ve sadece İsraıl aleyhıne kullanılabılirdl. T | nsan şiir yazan hayvandır» diyor Külebl. «Örneğln I ilk insan roman yazarak, öyku yazarak, oyun yazaV rck işe başlamamıştır. Fakat mutlaka türkü söylemlştir, şiir yazmıştır ve ben şiiri ınsanoğlunun üretimlerı arasında en doğal olanlcrdan biri sayıyorum. Zaten csvrerr,>zde de çok şiir yazanla karşılaşıyoruz. Bu bile, şiirin ne kadar doğal bir sanat olduğunu gösterir.» Şiir yazmayan var mıdır? Ozellıkle Türkiye'de okumuş yozmış kışıler arasında hıc değılse gencliklerinde şiir vozmamış ınsanlar sayılıdır sanırım. Bakarsınız rıekımdır. bir fırsatını bulup ceker dolabı eski dizelerınl ciKanr okur. Bakarsınız askerdir, bakarsınız hukukcudur. ıktısatcıdır, tuccardır. Hepsi hepsl yaşamlarının be'ırll bir sürecinde duygulanmışlar, öfkeienmlşler, korkmuşlar, sevinmışler. mutlu mutsuz olmuşlar, şiir yazarok bir huzur duymuşlardır. Külebi'nin dedığl gibl fdogal bir sanattır» şiir... Ama her 'Şiir* yazan, daha doğrusu yazdığını 'Şiir' diye ortaya cıkaran her kişi "şair" midir? Değildlr. Olomaz da.. 'Şair' olmak heveslenip, coşup. duygulanıp 'birŞR/ler' ciziktirerek icini boşaltmak değildir. Uzun yıllar önce bir ruh hekımi "Şıır bir boşalımdır' demlşti. Boşalımın lyısi de vardır, kötüsü de!... Önemll olan 'şiir' diye yayınlanan alt alta dızilmiş satırların bir kez değll, yüz kez, yıllar uzunluğunca okunabilmesi, hep aynı tadı verebilmesidir. Kuşaklar değiştikce "şür'in guzel bir şarap gibl daho aeaerlenmesi, güzelleşmesidir. Cah't Külebinin 'Anyazko' Dergisinde cıkon 'Özeleştiri" odl' konuşmasını okurken ben de eski "şairlik" günlerime dalıp gittim. Cagrışımlar böyle anlarda birden güclen : r. bırbirıni izier Lisedeydim, şiir yazıyordum, o zamanın ünlü dergilerine başko adlarla volluyordum, cıkıyordu Ama ben o yazdıklarımın "şiir" olmadığını seziyordum. Çünkü şiir okumoyı daho cok sevıyordum. Kendim yazmış qıbi oluyordum o güzel şiirlerin tadını duydukca... 0, 1940 yıllarında ne cok şair vardı.. Hepsi değerli. değişik. ilgınc, bambaşka şairlerdi.. .Dranas. Tarancı. Dağlarca. Orhan Veii O. Rıfat. Anday. S. Kudret. B. Necatigil, R. Hgoz. A. Kadır, Dinamo, Cumalı vb.. Bunların icnde bir de Cahit Külebi.. Bugün adı gecen şaırlerirrvz.. Daho mcelerl vardı şimdj unutulup giden... İlk 1940'to karşılaştım Külebinin dizelerıvle. «O ağlarsa korkar • Veya gülse korkar» diye başlayan bir şııri vardı 'Sokak' dergısinde. llgimi cekti. Değışik bir soyleyiş. değişik bir duyuş, değişik bir etkıleyiş... Kimseye benzemiyordu, olsa olsa 'Bacanak' dediği halk ozarlarına... «Zeytinyağı ve ekmek kadar kıttı Hürriyet memlekette Büyüduğü zaman akronları Mehmet Ali'nfn Her şey bol olur elbette.» K.rk yıi once yazmış bu dizeleri.. Kırk yıl sonra Mehmet Alı koskoca yetişkin bir insan. Ama 'bol' olan neoır, olrrayan nedır? Ozanların özledikleri nelerdir? Gelecekîen bekleriikleri, duşledıklerı o güzel günler nereriedir? Şair güzel yarınlar hayal eder; Içlnde yaşadığı zaman parcasının dışında, ötesınde duymok ister kendmi... Külebi şöyle dıyor: «Benim Icin önemll olan, sanatcmın aynaya baktığında, ya da çevresine baktığında gördüğü şeyi, kendi insan kalbl açısından yansıtmasıdır.» 1940'ların gerceği neyse, onu görmek, duymak, kendınce yazmak, 1980'de de öyle... 'Adamın Bıri' kırkiarın yapıtı ise, 'Yangın' da seksenlerin yapıtıdır. Şair, gördüğij şeyi yüreğl açısından yansıtmıştır, dün de bugün de.. 'Özeleştiri' demış, ama daha cok başkalarını eleştirü... Bir ceşıt savunma... Şanatçılar kendilerinı savunamaz mı, yanlış aniamaları önlemeye calışamaz mı? Ben doğru gormem bunu. Hem gerekij de değildir. Bir sanatcı ürünlenni vermış, sunmuş topluma... Kırk yıl önce yozdıkları bugün de canlı kalmışsa, bugün de o^unuyorsa, okundLğunda bir sevinc, bır acı, bir değisik tad verıyorsa vapacoğını yapmış sayılır.. Külebi'nin 'Sivas Yollan' «İstanbul» 'Hikâye' gıbj nlce şıirlerl otuz beş yıldır yasıyor. Demek başarmış, sanatında bır doruğo ulasmış. Şimdi neyi, kimi, nicm savunacak? Külebi'nin düzyazılarının da tadına doyum olmaz. 'özeleştırisi'de öyle... sSizl şaşırtacak bir şey söyleyeyim, ben, cocukluğundan sonra yıllar var kl doğada yaşamadım. Yani, bir gün şöyle çıkıp da 'Oh Allaha şükur deyip doğanın Içinde, bir ormanda dolaşamadım» dlyor. Doğayı, Anadolu'yu en lcten duygularla, en tatlı renkler!e cızen bır şairin bu sözleri şaşırtıcıdır. Ama sanat başka, doğa başka... Bir de şu şartlarını okuyalım: «istedim ki şiirim lyi Insanların şiiri olsun. İnsanlara fyllik, lyimserlik, mutluluk aşılamaya çalışsın.ı layon Fransa tekllfl kabul ettl. Irak, tgrafit gazı yöntemII 500 megavatlık (500 milyon vatlık) Wr fırın Istiyordu. Çünkü, bu tür fırın yıldo bir kac yüz kılo plütonyum {atom bom bası yakıtı) üretebilıyordu. Fırının bomba yapımında kullanacağını anlayan Fransa bu ısteği geri cevirdi: fakat, yukar da saydığımız nedenlerle Irak'a bağlı olduğu Icin başka bir uzlaşma yolu buldu. Bunun üzerine Ikl ülke arasında 1976 da bir anlaşma Imzalandı. Bu da havaya ucurulması bu Izlemenln sonucu olmuştur. Bu «sınıriı yeteneklı> reaktoru Irak'a verdıği ıcin sert eleştirılere uğrayan Frcnsa, boylece, buyuk bır yükten kurtulmuş oluyordu. Bunun üzerine Fransa, Irak'a, «karamel» denen ya kıtla calışan başka tür bır reaktor vermeyi teklıf etti. Bunda, plütonyum üretimi cak oza iniyordu. Irak böyle bir şeyi kabul etmediğınden, Fransa 1976 anlaşmasına göre teslimatta bulundu. Bunları blrbirlerinden ayırmck icin, organık bir eritıci olan «asıt tributılık» kullanıiır. Bunu ızleyen başka ışlemlerden sonra uranyum ile plütonyum bırbırlerinden ayrılırlar. Pluton yum, bundan sonra bomba ya pım işlemlerine gırer. Sonra Brezilya Fransa'nın verdıği OSİRAK reaktörü ile İtalyanların sattığı dört laboratuvar ve «sıcak oda», böylece, birbirlerini tamamlamış oluyorlardı. işın bu aşamasında başko bir pürüz ortaya cıkıyordu: Re aktörde, laboratuvarlarda ve «sıcak oda» da colışacak teknisyenleri hızla yetiştirmek. Bu işi Fransızlarla İtalyanlar üstlenmişJerdı. Fakat, bomba ya pımına ilişkin «püf noktalanı nı öğretmeyecekleri kesindi. Bu pürüıü ortadan kaldırmak icin de, Irak, Brezılya'ya başvurdu Almanlar. 1975'te Imzaladıkları anlaşma gereğin ce Brezilya'ya, yüksek gücte dokuz reaktör vermeyi taahhut etmişlerdi. Bunlardan baş ka bir «arıtma» tesısi ile bir «ikınci işlem» fabrikası (usine de retraıtement) vereceklerdı. Ve böylece de Irak'ın atom bombası yapması bir «gün lşi> halıne gelmış oluyordu. israil yetkılılerı, bombanın bir iki ay ıcinde yapılacağını sez miş olduklarından Irak atom santralini havaya ucurmuşlardır. Bu durumda, başta Libya ol mak uzere, otekı Arap ülkelerinın tutumu merakla beklenmektedır. Bu arada, devrede, «Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı» da vardır. Atom reaktörü edinen her ülke, bu Ajansa, her türlu bilgıyj her an ver mek ve tesıs'erını A|ans uzmanlarına acmak zorundadır. Ancak, nukleer sılahların yayıl masını onleme andlaşmasına dohıl olduğu ve dolayısıyle, Ajansın denetimıne tabi bulunduğu halde Irak daha Işin başından 'tibaren Ajansa boş vermiştir Irak ile Fransa arasında 1976 yılında imzalanan anlaşmajn İsrail dikkatle izliyordu. Fransa'nın teslim edeceği reaktör gömleğinin 1979 Nisanında havaya ucurulması bu izlemenin sonucu oldu. Bunun üzerine Fransa Irak'a «karamel» denen yakıtla çalışan başka tür bir reaktör vermeyi teklif etti. na göre Fransa, Irak'a, OSİRAK türü bir fınnla birlikte 6 birimlik (toplam 72 kilo) temiz lenmiş, arınmış uranyum verecek, Bağdat dolaylarında da bir atom araştırma merkezj ku racak, teknisyenler yetiştirecekti. OSİRİŞ türu reaktörler GÖRÜNÜŞTE az plütonyum üretir ler, ve bu İş icin % 93 arındırılmış Uranyum 235 kullanırlar. Oysa, böyle az anndırılmış uranyumda cok mıktarda Uranyum . 238 vardır. Plütonyum bundan meydana gelır. Cünkü, zincirleme patlamalar sırosında ortaya çıkan nötronları, bu Uranyum 238 emerek en cok 2 günde Plüton yum 239'a donüşür Nıtekim, İsrail, sadece 26 megavatlık bir reaktörle bol plütonyum el de etmiştir (%80 anndırılmış Plütonyum 239'un beş kilosu ile bir atom bombası yapılabılır). 1976'da imzalanan onlaşma yı İsrail dikkatle izliyordu. Fransa'nın teslim edeceği reaktör gömleğinin 1979 nisanın Bu arada Irak, Fransa'nın bu kaypaklıklarına karşı başka kapıları da calmakta kusur etmedi Ülke, bütün yumurtala rını bir sepete koymanın sakıncalı olduğunu onlamıştı. ilk calınan kapı İtalya'nın kapısı oldu. Irak cağır su» ile işleyen, yani cok miktarda plütonyum üreten, bir reaktör istıyordu. italya buna yanaşmadı, fakat, petrolünün % 20'sinı satın aldığı Irak'ı da gucen dırmemek ıcin, 50 milyon dolar karşılığı 4 «atom araştırma laboratuvarı» ile bır «sıcak oda» vermeyi kabul etti. «Sıcak oda>, kalın bir kurşun tabakası ile kaplı bir laboratuvardı; OSİRAK reaktörünün yakıtı, bunda. ışınlama tehlike si olmadan, işlenebilırdl. Fakat. laboratuvann, ışınlanmış vakıtlardan cıkarılan plütonyumun anndırılmasında kullanılacağını bilmeyen yoktu. Işın lı reaktör yakıtları laboratuvar da kaynar asıt nitrık ile karıstırılır. Uranyum ile plütonyum, böylece, nitrat halinde, başka maddelerle karışmış olurlar. Bir kısım politikacılar Ise, nukleer fırın gömleğinin, bizzat Fransızlorca yok edilmlş olabilecğıni ilerl sürüyorlardı: Fransa'nın Irak'a, gerektiğinde atom bombası yapımında da kullanılabılecek bır atom fırını satması ve Irak'ta atom uzmanları yetiştirmesi Amerikalıların ve öbür Avrupa ülkelerınin sert eleştirilerıne yol acmış tı. Fransa hem bu eleştirılerden kurtulmak. hem de petrolün % 18'ini veren, üstelık iyi bir silah alıcısı, hazır fabrika olıcısı olan Irak'ı da gücendirmiş duruma düşmemek Icin gömleğj kendisi havaya ucurmuş okıbılırdi. Reaktörün son radan tamamlanması Icin en az üc, dört yıllık bir sürenin gecmesi gerekirdi. O vakte ka dar da Allah kerimdi. Ünlü de yımiyle: «Ya deve. ya devecı, ya üstündekı hacı» idi. Mühendısi oldürenın ve göm leği havaya ucuranın kimler olabileceği bu gün su yüzune cıkmış bulunmaktadır. Surıye ile esasen başı dertte olan lsraıl, Irak bombasını. daha doğuşu sırasındc ortadan kaldırmak ve bu yolla da güvenlığini sağlamak icin başka bir Arap ülkesl ile de catışma tehlıkesinl göze almıştır. Cinayeti işleyenin de, gömleğj ucuranın da israilli ajanlardan başkası olamayacağı acıktır. Bağdat, atom bombasına sa hip olmayı 7O'II yılların başında aklma koymuş ve bu iş icin daha 1974'de Fransa'ya başvurmuştu. Yıllık 100 milyar dolarlık dışsatım gelirlerinin büyük kısmını atom fırınları, silah ve hazır fabrika (anahtar teslim fabrika) satışından sağ Cumhuriyet Sahibi: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik TA..Ş. adına NADtR NADt Genel Yayın Müdürü „ HASAN CEMAL Müesesese Müdürü EMİNE UŞAKLIGİL Sorumlu Yan İşleri Müdürü OKAT GÖNENSIN Basan ve Yayarı: Cumnuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik TJI.Ş., Cağaloğlu, Türkocağı Cad. 39 41, Posta Kutusu 346 tSTANBüL TEL.: 80 97 03 BÜROLAR: • ANK.ARA: Komır Sokak 24/4 YENtŞEHtB Tel.: 17 58 25 17 58 66, Idare: 18 33 35. • İZMİR: HaUt Ziya Bulvan No.: 65, Kat 3. Tel.: 2547 09 131230. » ADANA: Atatürk Caddesi, Türk Hava Kurumu îshanı, Kat 2, N o . : 13, Tel.: 14 550 19 731. T A K V t M 14 HAZtRAN 1981 tmsak Gfloeş öğle Üdndi Aksam Tata 3.09 556 13.14 17.14 20.42 22.45 SANDOZ İLÂC SANAYİİ LTD. $Tl PRODUCT MANAGER anyor Pazarlama bölümünde "Product Manager" olarak " çalıştırılmak uzere aşağıdaki niteliklere sahıp bır eleman aranmaktadır. • Konu ile ilgilt yüksek okul mezunu olmak (Boğazıçı Unıversıtesı, Ortadoğu Teknik Unıversıtesi, Iktısat Fakultesı, Eczacılık Fakültesi). • Çok iyı derecede Ingüızcebılmek • Erkek adaylar ıçın askerlık görevîrıi yapmış olmak • Pazarlama konusuna ılgı duymak • Gerektiğinde yurt tçı ve yurt dışı seyahate mani hali olmamak • 30 yaşını aşrnamış olmak 1951 ELU YIL ONCE Cumhuriyet 14 HAZİRAN 1931 KURUÇEŞME KÖMÜR Kuruçeşms ahalisi sahillerdeki kömür depolannın kaldınlması için Sıhhat ve Muaveneti tçtimaiye Vekaletine yüzlerce im 2alı bır dilekçe göndermiş lerdir. Köy halkı aynı zamanda bir de avukat tutmuş ve sahillerdeki kbmür deposu sahiplerini dava etmişlerdir. Kuruçeşme sakinlerinden ögretmen Emın Bey bir muba birimıze tıalkın derdini şöyle izah etmiştir: « Tarihi bir kıymetl haiz olan Kuruçeşme bugün acınacak haldedir. BU tün halk ciğer ve gözlerin DEPOLARI KURBANLARINIZI , CÜZZAMLI HASTALARA VERİNtZ ? CÜZZAMLft SAVAŞ OERNEĞİ Turgut Şişmanoğlu 1931 1981 ararmzdan aynldı. Unutmadik.... UnutmayacağızAtLESt ve YAKINLAR1 lsteklilerın en geç 1 hafta içinde; son çekilmiş resimlerini ilıştirdıklerı, ozgeçmışlerını anlatan bir mektupla •PRODUCT MANAGER'rumuzuyla. SANDOZ ILAÇ SANAYİİ LTD. ŞTt. Levent İstanbul adresme başvurmaları rıca olunur. Tüm basvurular kesmlıkle gızlı lulutacaktır. den rahatsızdır. Son zamanlarda bir çok verem vakası görulmüştür. Ben bile burada oturduğum ev kendimin olduğu halde ço cuklanmı kurtarmals için başka yerde ev anyorum. Fakat evime 15 üraya da kiracı bulamıyorum. Bir tabiat ve hıfzısıhha öğretmeni sıfatıyla Kuruçeşme'de oturanlann hayatlannın tehlikede olduğunu Sf çıkça söyleyebilirim. Sıhhıye Vekaletine müracaat ettik, ya bu kömür depoları kaldırılmalı ya da he pimiz buradan göç etmeliyiz.» BİR SENEDE 197 İZDİVAÇ 1930 hazıranıadan 1B31 hazıranına kadar Trabzon şehrinde 197 çiftin nıkâhlan kıyılmıştır. Trabzon gibi kalabahk bir şehird» izdıvacın bu kadar az olrnası esefle karşınacak ha diselerdendir. '<& ı. 1 .o»u;uı.">'"" İstanbul 211729 230958 726122~ ffiksen: 179/81) 3732 t