25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet 10 17 KASIM 1981 Die Welt Gazetesine göre, vize uygulaması I 8Galiba Andre Malraux'ye ait bir söz: «Bir yerde bir şeyler kötü gidiyorsa, o yerde bir şey ler iyı gidiyordur». Sözün doğrulugunu Başkan Reagan m durumu da kanıtlıyor. Başkanın bugünlerde canı epey sıkkın. Ama, başkanın canı bugünierae pek sıkkm değil. Kamyon ve postacılar Mafia'sıyia arası açık bugün lerde. Silah Mafia'sıyia ıse, «Baiayı» yaşıyor bugünlerde. İşten attığı onüç bin hava .iontrulörünün eksikliği aracian bunca zaman geçmesir.e ragmen, halâ olanca gü cüyle sürüyor. Ömeğin. bu New York'ta çok açık b:r bi çimde görülüyor. New York tan dünyanın herhangı bir yerine uçacaksanız ya aa dünyanın herhangi bir yerin den Nev/ York'a uçacaksınız, mutlaka biriki saatlik gecikmeyi göze almanız zorunlu. Çünkü, uçaklar hava kontrolörlerinin eksikliği ne deniyle sürekli aksıyor. Yeni gelenler henüz ahşamamış. Ama. Başkan başkanuğını gösterip, grev yapanla rı attı ya işlerinden, iktidannı kanıtladı >a... gerisi laf... İşte, hava kontrolörlerinin uyguladıkiarı grevi desteklediler diye, başkanın kamyon cularla arası açık şimdi. Oy sa, aynı kamyoncular, bir anlamda «Kamyon Mafia'sı» Geçen yıl seçimler sırasınöa Reagan'ı olanca gücüyle destekleyen gurupların başm da gelmiş. Dünkü destek. bu gün sert bir muhalefete dönüşmüş. Dolayısıyla, ıktidarlarm yaptıkiarı hatalar sonu cunda arkalarındaki destegin nasıl kaydığını çıplak bir gerçekie gostermesı açısından ilğinç bir örnek kamyon cuların muhalefeti. Komyonculara şımdı de, başka gerekçelerle postacılar eklenmiş. Postacıların ek ücret istemine, Reagan yıne aynı sertlikle karşı çıkıyor. Zaten, «Sertlik» Başkanm temel politikalarından biri. Bu nun ıçm de, dışardan ne den lı güçlü görünürse görünsün, insan işın farkına Amerîka'da vanyor: Kazm ayağı pek öyle değil. Geçen yıl ezici çogunlukla iktidara oturan Reagan. şimdi bir seçime gi dilse, acaba nasü bir sonuç alır, meraka değer doğrusu. GİÇLÜ DESTEK: StLAH TCCCARLARI Ama. bu demek cisğîldir ki. kinıse desteklemiyor ken disini. Şu sıralarda Keagan'ı en basta destekleyenlerin, o na en çok güç katanların önünde silah tüccarlan geliyor. Bir kalemde Suudi Arabistan'a tam 8,5 milyar do larlık silah, bir kalemde Pakistan'a üç milyar dolarlık silah satmak ve Ortadoğu'da yeni bağlantılara gttmek. elbette ki, silah sanayiini dur gunluktan kurtaran temel kararlann başmda geliyor. Silah tüccarlan, deyip de geçmemek gerek. Bir de, bun ların arkasındaki hısse senet lerinin dağılımı önem kazanı yor. 30 eyiül 1981 tarihli Amerikan Senatosunun tutanaklarına bakmak, bu önenıi kavramaya yeter. 30 eylül 1981 tarihinde, >ii n: bundan yaklaşık birbuçuk ay once senatoda «Silahlaııma ve Amerikan vönetiıninin silahlaıım.ı politikaşı. konusunda ilginç tartışmalar geç ti. Tutanakîardan sağlanan bügilere eöre. şu anda Ame rika içinde yaklaşık yüzmilyon tane silah var. Çeşitli türlerde. Yani bilmem kaç milimetrelik tabancadan, av tüfeklerine dek... Ama. bu sayıdan çok daha. fazla önem taşıyan bir başka rakam var. Amerika halkının ^lizde 15'i siiah fir malanna doğrudan ortak. Bir başka cieyımle. silah fir malarınm hisse senetteri hal kın yüzde 15'inin elinde. Yak laşık 30 milyon insanm elin Waihirqton qCteüyte TÜRKİYE YalCin DOGAN Alman toplumunun cıkarlarını koruvor «TOPLUMA YABANCI KALIYORLAR» Türk işcilerin ülkelerine yılda 2 milyar mork yolladıklarını bildiren gozeteye gore, ülkeierine giderlerse doviz için belki vize olamayacak olan Türkler, yurt özlemini gidermek için küçük Türk toplulukları içinde yaşamayı tercih ediyor. Kapalı yaşayış biçiml, Alman toplumuna adapte olmaları. Almanlar tarafından özümsenmeleri konusunda güçlükler yaratıyor. Türkler ve çocukları, bu nedenle topluma yaboncı olarak kalıyorlar. Silahlanma ve silah ortaklıkları de silah finnalarının hisse senetlen dolaşıyor. 250 MİLYON DOLARLIK SİİAH Böylesine yüksek bir rakama ragmen, şu anda Ame rikan Senatosunda en hararetli tamşmalar, yine de si lah'.anma ve silah satışları üzerine. Senato Amerika'nın içinde bir anket yaptırmış. Halkm yüzde 80'inden fazlası s:lahlanmaya karşı. Ancak. altmı çizmekte yarar var Bu «Amerika içinde» sadece. Hatta bu amaçla yeni bir yasanın çıkartılması yönünde yoğun çabalar eksik değil. Böyle bir anket ister iste mez, silah sanayiinin Amerika dışına silah satması iste mıyle özdeş. İşte, bu noktada tia. işin içine özelîikle Orta Doğu'ya siiah satışları girıyor. Senato tutanaklarında bir tartışma sırasında Türiiye' nin de adı geçiyor. Dünyadaki silahlanmadan söz edi lirken. «Türkiye'de 12 evlül öncesinde tam 250 milyon dolar değerinde silab bulunduğ^ı» be'.irtiliyor. 250 milyon dolar, bugünkü Türk Lirası değeri üzerinden yak dım yaparken, a bunun onda yedisi kadar, yani 280 milyon dolarlık yar dımda bulundu. İşte, Yunanistan şimdi bu oranın değiştirilmesinde israr ediyor. Yunanistan'daki Ameri kan üsleri tartışması 6irasmda, anılan oran da günde me gelecek. Gerek Türkiye'ye, gerekse Y'unanıstan'a satılacak si lahlar konusundakı tartı.şmalar ise. yLne 30 eylül 1931 tarihli ttıtanaklarda yer alıyor. (Bununla ilgili aynntüı bilgileri ekim ayı başmda yayınlanan Cumhur:yet'lerde bulma'tc mümkün olduğundan, şimdi ^nelemeja gereksiz buluyoruz). ÜÇAK SANAYİİ SORVNU Amerika Türkiye i'.işkile rinin «silah satışı» açısından güncel bir başka konusu, \ıcfk secimine iüşkin. Türkiye'de jillardır iki tart'.sma ^airütüîdü. Bir. motor sanayiini kim kuracak. İki, hansi uçak t:pı seçilecek. İl ki genel bir sorun. İkincisi ise. askeri nitelikH. Uçak ti pi seçiminde san'.rız önümüzdek: sünlerde bir karara varıîarak. Vize korkusu, Türklerin yurda gelmesini engelliyor Dış Haberler Servtsi Tür' kr/e'den, özellikle 6O'lı yılların ortalarından Itibaren ekonomik sorunlar nedeniyl e yabancı ül kelere göc edenlerin yoğun ol cukları ülkelerden bıri Federai Almanya. F. Almanya'ya yerleşmiş Turk aileiennın ikinci kuşağ1 yeiıştirmeye başladıklan 80'li yıilarda, bu ülkeye girnnek için kesin vize almok gerekiyor. is t"r ailelerini görmeye, gelsin<= ister sığınma talebinde bui..isunlar. isterse de i$ arama 'o gelsinier. tüm Türklerin vizeye ihtiyacları var. Die Welt gazetesinde, F. Almanya'da ya şoyan Türk cocuklarının karşılaştıkları sorunlarla ilgili olarak yayınlanan bir yozıda, F. Alman yetkilılerinin Almcn top lumunun cıkarmı korumak omocıyla, vize uvgulamasmır son derece normal olduğu kav Oediliyor. Ülkede yaşavan yaboncı ııy ruklu 4 milyonu aşkın kişi ara sında Türklerin sayısı 1 milyonu geciyor. Die VVelt'e göre bunları kendi ülkelerine bir baska volla geri göndermenin olanağı yok. Kaldı ki, Türklerin en azından dörtte ücü 6 yı! ve daha fazla süredir F. Almanya'da yaşıyor. Yazıda daha sonra özetle şöyle deniyor: «Artık ikinci kuşağı oluşturmaya başlaya n çocuklar kendilerini Köln ya do Berlin'de, istcnbul veya İzmir'den da ha rahat hissediyorlar. Almonları memnun etmese bile, gele ceklerj Almanya'da. Yabancıla rın % 70i, bu ülkede kalmayı arzuluyorlar. Tüm Türkler de hâlö Türkiye'de bulunan ailelerini buraya getirtmek istiyorlar.» F. Alman hükümetinin tahminlerine göre aüeleri F. Almanva'da cahşcn yaklaşık 500 bin cocuk henüz Türkiye'de bu lunuyor, İşte bu gene Türklerin gelmesini frenlemek icin bazı önlemler olındı. 31.12. 1976'dan sonra Federal Almon ya'ya gelenlerin calışma izni alabilmesi icin, F. Almanya'da calışan yakınlarının yanında 5 yıl yaşamaları zorunluluğu getirildi. Almanya'dakl Türklerin büyük bir coğunluğu, Türkiye'deki ailelerine ekonomik oçıdan yardım etmek amacıyla calışıyorlar. Bunun sonucu olarak da her yıl F. Almanya'dan Tür kiye'ye 2 milyar mork akıyor. Vız e zorunluluğunun getirilmesı neüeniyle. Türklerin büvük bır bölümü ülke erine dön meyi göze alamıvor. Cünkü F. Almanya'ya yeniden dönmek isterlerse vize alrnaları gerekecek, belki de vize alamıyacaklar Bu nedenle Almanya'da kalmayı ve yurt özlemini gi derebilmek icin kücük Türk topluluklan biciminde yaşama yı yeğliyorlar. İşte bu kapalı yaşayış bicimi Türklerin Alman toplumuna adapte olmaları, Almanlar tarafındon özümsenmeleri konusunda güçlükler yaratıyor. Türkler ve çocukları, bu neden le topluma yabancı olarak kolıyorlar. Kuran oku'ları kendı ahlak kuroliarını ve yaşam de ğerlenni kafalarınaa iyıce pekiştirıyor. islamiyet, cocukların okula devam etmesi yerıne evlerinde otumalannı gereklı kıltyor. Musluman hocalar ve ımamlar, bu cocuklara Arapca öğretıyor'ar. Cocukiar bir Alman okuluna girdıkreri zaman se buyuk bunalımla karsı kar şıya kalıyorlar. Cocuklor evlerinde Almanca konuşrnadıkları gibl, Kuran, onları Alman değer yargılarına karşı da koruma altina alıyor. Bu da Türklerle Almonlar ara stnda bir uyuşmazlık, güvensiılik ve bir önyorgı ortamı olusturuyor. Bundan başka Türkler kendilerini öyl e bir daire icinde tutuyorlar ki, sosycl yaşcntılan Almanlara oranla daha düşük olduğundan bu fasif daireyi kıramıyorlar. SONUC: Cocuk parklonna giden Türklerin sayısı cok düşük ve giderek azalıyor. • Türk cocuklarının sadece % 6'sı S'nıflarını gecmebe başarılı olabıliyorlar. 9 Bunların ücte Ikisl bir sertifika alamıyor. • Okullarını bitıren tüm yabancı cocuklarin ancak ya nsı cıraklık niteliğinde bir Iş bulabiliycrlar. • varsa, o zaman Penttıgon'un ve de «State Departmenuin nötron fcombası üzerine tartışnıalarmı ve karşılıklı suçlamalarırj görmezâikten gelemezsiniz. Pentagon'a göre, Amerikan Dışişlerı Bakanlığı «sorunu orıaya yanlış koydu» çünkü, enınde sonunda nötron da bir «kok kömürüdür.» Diğer bombalar ıse «linyittir» onun ıçın, borabanm nıteliklennöen ÇO& ve bunları abartma dan önce, bu bombalann «lıangi ülkelere yerleştirilnıesi gerektiği üzerinde anlaşnıaya varıinıalıdır.» Nötron bombası şu anda Amerikan yönetimindeki en derin çatla gı olusturuyor. Konuya Türk:ye açısmdan yaklaştığmızda, gerek Pentagon, gerekse «State Department» insana ga rip geien bir suskunluk içincie. Size söylenen sadece «Nötron konusunda yanlış taktlim oldu.» Bunun gerisın de. başka herhangı bir bılgı şimdüik yok. Buım belki dc, «kararsıziık sürecine» bağlamak mümkün. Çünkü, Amerikan yönetiminınjki önemli bakanlığı nötrona ilişkin henüz ilke kararlannda anlaşmış değil. Amerika'da dış dünyaya ilışkin «Silah» ve «Turkij"e» kavramları yan yana geldi mi, bunun hemen ertesinde «Anıbargo» kavramı da ele almıyor. Oylesıne ele alınıyor ki. konu bir rapora bile dönüşmüş. işte, önümüzde haziran 1981 tarihmi taşıyan bir rapor. Adı: «Türk Silah Ambar gosu ve Kongre Yönetim Uişkileri.» 60 sayfalık raporun son bölümü «Türk silah ambargosuncian (ikartılacak derslcr ve bunun soııuçları» basiığını taşıyor. Raporda Amerikan siiah ambargosuna giden yol ve olaylar tek tek sayüdıktan sonra, belirtiien son bölüme gelınıvor. Burada özetle şu görüşler yer alıyor: «Türkiye'ye uygulanan silah anıbargosunda vıkan çatışmada en kalıcı derslerden biri, iyi bir dıspolitika yürü türkeu clı.iıı danışma >apdması zorunluğuclur • ..) Bu noktada başkanın tutumu ünem kazanmaktadır. Başkan kararlarını alırken, kongrenin de kaygüarını göz önünde tutması ve buna göre düzenlemesi Beyaz Saray açısından beli bir liderlik düzeyini gerekli kılmaktadır. ı . ) Anıbargo kararına katılan kongre üyelerinin tümü şimdi ambargo ile birlikte Amerika'nın Doğu Akdenlz'de etkinliğinl yitirmesindtn dolayı üzüntü duyduklannı gizlememektedirler. (..JAmbargo deneyi, birbiriyle çatışan Amerika'nuı yakın dostlarmı (ürneğin Çin • Tayvan. tsrail • Suudi Arabistan, Hindistan Pakistan, Cezayir • Fas çibi) ilgilendiren hassas konularda kongrenin daha tutarlı kararlar vermesinl sağlayabilir. ı...) Amerika'dan önemli ölçülerde yardım alan ve iç destek bulan ülkeler de Ame rika'daki ikili güç merkezleriyle nasıl deıiRe kurulması gerektiğini öğrcndiler. ( ) Türkiye'ye uygulanan ambarço Amrrika • çıkarlarınııı ve Amerikan dış politika sının tammlanma.sına yar dımcı olnıuştur. Böylelikle Amerikan yönetimi ile kongre arasıudaki görüş aynîıklarında mutlaka ve mutlaka önceden karşılıklı danışma mekanizmasmın konulması znrunlu olmaktadır.» Arrbi'ndsn AmPrikan ?enatosu'nım «Çıkarttığı ders1er» özetle ve ana baş!ık!aria böyle. Gerisini yorumlamak sizlere düşüyor... •YARIN: Avrupalılaşan Amerikalilar ve sonuç POLİTİKA VE ÖTESİ Mehmed KEMAL Yazmasak Ne Olur? Reagan'ı en başta destekleyenlerin or.a en çok güç katanların önünde silah tüccarlan geliyor. Bir kalemde Suudi Arabistaa'a tam 8,5 milyar dolarlık silah, bir kalemde Pakistan'a üç milyar dolarlık silah satmak ve Ortadoğu'da yeni bağlantılara gitmek elbette ki silah sanayiini durgunluktan kurtaran temel kararlann başında geliyor. laşık 32 milyar 500 milyon Türk Lirası eder!.. İnanılacak değer değil nerdeyse, 32 milyar liralık devletin bilgi si dışında ülkeye silah giri şi. KASIM ÖNEMLt BİR AY Süahlanma ve NATO'nun Güneydoğu Kanadı açısından içinde bulundüğumuz kasım ay: önemli bir ay. Çünkü. Amerikan yönetimi Y'unamstan'daki Amerikan üsleri ve buna ilişkin anlaş maları Papandreu yönetimiyie kasun ayı içinde görüşmeye baslayacak. Dola lansıyla. konu Türkiye'yi de yakından :igiiendiriyor. Birkaç yönden. Önce, ünlü «yediye on oranı» sanırız Amerika'da yeniden giindenıe gelecek. Daha açık bir deyişle yediye on oranı şu: Amerika Türkiye'ye on birimlik askeri >ardım yapıyorsa, Yur.anistan'a da yedi birimlik yardım yapıyor. Bu oran %'iUar önce «Türkiye'nin nüfusu. toprak büvüklüirü ve So%jetler Birliğine ya kınlığına» göre belirlenmiş. Omeğin. içinde bulundüğumuz yılda Ameriiıa Türkiye' ye 400 milyon dolarlık yarBurada üç tip söz konusu. F16'lar ve F18'ler. F16' ları General Dynamıcs firması. F18'leri ise Northrop fırması üretiyor. F16'lann fiyatı yaklaşık 16 milyon do lar. F18'lerin fiyatı 24 milyon dolar. Aslında. fiyatlar biraz da uçaklarm donanımma bağh. Yani. uçağın için de bir fazla düğme isterseniz, fiyatı biraz daha artıyor. Ya da tersi. Şimdi Türkiye bunlardan birini seçecek. Ama, hangisini. Konuya Türkiye ciaha çok «savaş uçağı» tipi açısır.dan vsklasıvor. (>/sa ucak sanayiinin kurulması de mek. bir anlamda örnegın tarımsal amaça uçakların da Türkiye'de üretilmeye başlarması demek. Y'aııi. olaya bir de bu yönden yak laşmak gerek. İkinci konu. çok daha endüstriyel nitelik:e. Bu uçakların kaçta ka çı Türkiye'de üretilebilecek, kaçta kaçı yine de dısardan gelecek parçalara bagh olacak?.. Karar verirken. bu r.oktalar da irdeleniyor... NÖTRON SORÜNU Waşhington gözüyle Türkiye'ye baktıgınızda gündeminizde eğer «Silahlar» konusu B ENIM gazeteciliğa başladığım yıilarda gazetecllik biraz dedikoduculuk demektl. Belki de meslek dedikodunun yazıya dökülmesi ile başlamıştır.. Uzun yıllar süren tek partl yönetiminden azıcık kurtulur gibl olmamız, kapalı bir dunyayı acmak gibl görünmüştür. Meteoroloji raporlannda olduğu gibi hava Allahın günü bulutlu. sisll olurdu. Cok partili düzene gecilirken muhalefet etmek guneşll günierin muşiusu sayılmıştır. Muhalif misiniz, en gözde gazetecisınız. Biz de genctik, cesurduk, gözümuz pekti, hemen muhalıf oiduk. Zaten iktidar, oldum olası bizl kendinden saymamıştı, onun gözde adamları vardı. O yıilarda adımız muhalife cıktı. bir daho do başımızı muhalif olma belasından bir türlü kurtaramodık. H8r dönemde muhalif vazar olarak bilindlm. Biraz Iktidan tutar gibl olsam, cHa, bakın bir yerlerden çöplenlyor, bunu tavlomışlar.ı derlerdi. Şu kadarını söyııyeyim, bütün meslek yaşamımda azıcık 1950 52 arası ıktidar yanlısı oldum.. İktıdar da, ceza yasosında ağırlaştır malar getirir. düşünceyi suc sayarken b;zi safianndan. bu yıilarda, kovdu. Günün iktidarı icte düşünce özgürlüğünü kıstı. dışta Amerikan güdümlü anlaşmalara bcğlandt Gazetecilık okulundan bazı öğrencıler geldıier. Bir cok soruları vardı, bir çok da sorunları... Onlar sordular, ben dilimin döndüğünce anlatmaya çahştım. Bir şeyl çözümlediğimizi sanmıyorum. Onlar okulu bitiriyorlar, mektepli oluyorlardı. Gazetelerde ıse alaylılar coğunluktaydı. Bu çelişkiden bir türlü kurtulamıyorlordı. Acaba neden boyle oluyordu? Okul, gazetelenn ihttyccı no göre öğrenci almıyor, ona göre yetiştirmıvordu ki... ihtiyac 02, talep fazlaydı. Elbette ya boşta gezecekier, ya da gazeteierin dışında ekmek paralarını arayacaklardı. Hele bayan gazeteciler icin bu darboğaz iyice daralıyordu. Köşe yazarlığı mesleğin fiyakasıdır. Her gazetecl, eğer yeteneği varsa, günün birinde köşe yazarı olmayı özler. Oysa köşe yazarlığı gibi belalı iş yoktur. Ben köşe yazarlığına kendlm isteyerek değil, işsizlikten geldim. Çalıştığım gazetede muhabirdim. Biraz yükselmem, lleri gitmem gerekıyordu ama, önüm bir türlü acılmıyordu. Gazetede köşe yazarlığı boşaldı. ıHaydi, sen burada yaz!...» dediler. «Nasıl olur, becerebilir miyim?» dememe kalmadı, kendim köşe yazan olarak buldum. 0 gün, bugün yazar dururum. Benl zar zor köşeye Iten patron da, «Nasıl bir yazar keşfettim!» diye yıllarco öğündu. Köse yazarlığında alınmak olmaz, Yazınızı beğenmediler mi, oturup yenisini yazocaksınız. Eskl yazdığınızda direnmey6ceksiniz. Bunun yazarlık onuruyla, klşıliği ile bir llgisi yoktur. Yazı bu, beğenen de olur. beğenmeyerı de... Madem llki beğenilmemiş, Ikinclsln!, ücüncüsünu yazacaksıni2. Vakit varsa yenisini yazar yetiştir.rslniz, her şey Ivedl, her şey gıdı gıdına... Yetiştiremıyorsanız, köşeniz boş çıkar. Boş çıkar diye yanlış söyledim, boş cıkmaz da yerlne başka yazı konur. Bir tarihte. bazı şlrketler konsorsiyom kurmuşlar, bizim gazeteye llan vermezler. Anan yahşl. baban yahşi, bir santirr ilan alamayız. Nedeninl sormuşlar, benim İcin, «Ona, o köşede yazdırmazsanız, ilan verlriz» demişier. Patron ıkınır, sıkınır. «ilan vereceklerse yazmayımi » dedim. Cok rahatladı, benl de ilan Müdürü yaptı. Yazdırmayanların ayağına gidiyor ilan alıyordum. Sevdiler hoşlandılar. «Niye yazmıyorsunuz?» diye sorarlar. Bir şey diyemem. Sonunda, cBu sözü patrona söyleyin ondan sorun!..» dedim. Eh, ülkede bir şeyler oldu gene, devir döndü. Bu kez, «Ona yazdırmazsanız, ilan vermeyiz..» demeye başladılar. Bızırn papuclar bir tane olduğu İcin pahalıdır. Damdan dama atılır, biz de ardından bakarız. Köşe yazarlığı gün olur, pek Imrenllecek gibl birşey değildir. Ellmizden başko bir şey gelmediğinden mldir, nedlr, «Cabaloma kaptan ben gidememı der, gene oturur, bir şev^e' döktürmeye çolışırız. Bır devlet büyüğü İle bir gün tartışıyorduk. tYani, sen yazmazsan gazete batar mı?ı diye sordu. fBatmaz,» dedim. «Oyife ISA ns direnip duruyorsun, sen de yazma.» Bır şev demedim o gün ama, bunu söyleyen devlet D'ivuğurrüz yüzünderı devlet Yassıada'da battı. Onu da gene ben yozdım. man Körler Demeği arasında ilk kez bu sene işbirliği sağlandı. Türkiye Körleri Eğitme Kalkmdırma Derneğinin Alman Malyette Başkonsolosu Hans Georg Breotebach aracıhğıyla Alman Körler Demeğine başvurması üzerine, dernek tarafından değeri 200 bin liraya varan, körler için egitici araçiar gönderildi. Bunlarcı içinde daktilo ve steno makinesi, teleskopik bastonlar bulunu yor. Fotoğrafta Maiyette Başkonsolos Hans Breoıebach ile Türkiye Körleri Eğitme ve Kalkmdırma Derneği Başkanı Necati AlibeyU görülüyor. (Fotoğraf: Erdoğan KÖSEOĞLTJ) ALMANYA KÖRLERE ARAÇLAR BAĞIŞLADI ğmT " E Kalkmdır r Isvec Mektubu Demir OZLU KEKKONEN: AKTIF BARISCI BİR LİDER STOCKHOLM, Stockholm'la Helsinki arasında işleyen kü CÜk bir kenti andıran büyüklükteki gemilerle Helsinki limanına yanaşırsanız, kücük limandan, kıyıda, önce göztnüze RusOrtodoks yapısı bir kilise ile, beyaz, kubbeli bir protestcn kilisesl 9 • çarpar. Nüfusu yarım milyon çevresinae olan Helsinki'nin ağaclı bulvorlcrına çıkınca, şaşkınlığınız daha da artcr. Tram• DİŞ SAĞLIĞI VE DİŞ HEKİMLERİ HAFTASINDA DİŞ HEKİMvayların işlediği, İstonbulun eski Bankclar Caddesiyle, eski istiklâl Caddesini ondıran caddelerın de bulunduğu Helsinki'de, LERINE GERCEK HAKLARININ VERİLMEDİĞİ BELİRTİLDİ. duz slav mimarısiyle, Hollandalı mimorların kuzeye getirdıkleri bozuk rokoko isvec tarzı mimarislyle, bunların orasındc da 1930 ki diş cürümesi Avrupa'ya göIstanbul Haber Scrrlsl 40 yılları arasında Almanya'da yaratılmış küçuk pencereli, ka Ağız Diş Sağlıgı ve Diş Here çok daha düşük. Bunun nelın, taş yüzlu Alman mimarisi örneklerivle karşılaşırsınız. kimleri Haftası'nm başlaması deni, sularrn doğal özellikleri Ülkenin tarihiyle biraz ilgilenince büyü cözülür. Finlandiya nedeniyle yapılan toplantıda ve sebz« ve meyve bolluğundan konuşan Diş Hekimliği Fakülortalama altıyüzelli yıl isveç'in egemeniiği altında kalmıştır.. Hâ kaynaklanıyor. tesi Defcanı Prof. Dr. Yılmaz lâ yüzde 6,5 civarında Finlandiya'da yerleşik bir isveçli azınlık Türk • Diş Tabipleri Cemiyeti vardır. Ama artık bu azınlık İsvecce konuşmasına karşılık, ken Manisalı, «Tababet ve Şuabatı Başkanı Doç. Özen Tunçer, Kanunu'ndan bu yana çıharılan disini Finli saymaktadır. isvec kökenii azınlığın bir siyasal par AgızDiş Sağllğı gününün ilk bütün kanunlarda, dişhekimJiği tisj de vardır? isveçli Halk Partisi. B j oartinin Fin Meclisi'nde kez Sağlık Haftası olarak kutsağlık hiznıetlrri daima, heon kodar parlamenteri de var. İsveç'ten sonra, yüzyıl boyun lanacagım bildirdi. kimlerin dışında mütalaa edilca Rus Carlannın sayfiye kenti olmuş Helsînki. O dönemde yamek istenmiş, verilen haklar Filiz Taşlıoğlu adlı ögrenci pılmış yapılar, şimdi hükümet binaları okul, tiyatro, aportman ise genellikle ikinci derecede ve de, çocukların küçüklüilerınolarak kullar'lıyor. kısıtb ounnştnr. Yeni kanunda denberi «dlşçiye eidiyorum» da, diş hcldml erine gerçek hak koşullandırmasıyla büyüdükİşte, kücük fakat dünya politikasında aktif olarak bonşcı lannın verilmedi^ino lnanıyo lerinl belirtti. Türkiye'de halbir rol oynamasıyla etkin bir ülke olan Finlandiyo'nın birliğini rum» dedi. kın yüzde 45'inin dişlerini hiç temsil eden soia yokın Devlet Başkanı Urho Kekkonen, ekım fırçalamadığını, yüzde 7'sinin oyının sonuna doğru. hastalık ve yaşlılıktan ötürü görevincien Prof. Manisalı, diş heHmllglarasıra fırçaladığıru, üç kez fırcekildi. 1956'dan bu yana 25 yıldır Devlet Başkanı olan Kekkonin bir sektörü olmadığını vurçalayanlann sayısmın da değer nen 81 yaş'ndaydı. guladı, raezun olan diş hekimlendirmeye ahnarnayacak denlı 1917 Sovyet Devrimin'den sonra, Lenin döneminde bağımlerine muayenehane açabilmeaz olduğunu söyledi. sızlığını kazanan Finlandiya'mn ilk devlet boşkanı K.J. Stohlberg leri için uzun vadeli ve düşük dl. 1918 yılmda bir lcsavaş. 1939'da bazı Sovyet gruplarıyla faizli kredi sağlanması gerekHafta boyunca dişle ilgili cetiğinl söyledi. şitll sergtler açılacak, paneller savoş yaşayan ülke, bir İç barış, uzlaşma ve demokrasi onloşManlsab'ym gön, T« Ûlııı gösterilerl dUs m o * v« ilkeleri uzorine kurmuştur, İç va dış ootitiIUMinı. H«r ç« HALKIN YÜZDE 451 DİSLERİNİ FIRCALAMIYOR şit düşüncenin acıkland ğı ve Sıyasi görüş olarak texs:i edildiği bir ic düzen. Sovyetlerle iyi ıl şk lere daycnan tarafsız, ya pıcı, barışcı bir dış poiitika. Fınlondiya dünyada cocuk oijmlenni en aza ind:rmiş ülke dir ve 4 miiyon 750 bin kadar nuiusu o'masına karşın 2 milyon dolayında gündelik gazete okunmaktcdır. Tarihsel sarsmtılar gecirmiş, ceşitli görüş ayrılıklarının bir İC barış anlaşmasına dayanarak, demokrasi icinde birleştiği ül kede Kekkonen ulusal birliği ve aktıf. barışcı dış poiitikayı tem sil etmekteydi.. Resmî acıklamalcra gore, Finlandiya, güvenliği ni uluslararası catışmalar ve kavgalar dışında aramaktadır,. Bu yüzden Finlandiya başka devletlerle askeri anlaşmalar yapmadı. Komşularıyla dostca ilişk:ler kurdu. Fakat, bu barışcı tarafsız politika Finlandiya'nın uluslararası düzeyde bir kenara cekilme sl anlamını da taşımarnaktaydı. Finlandiya. uluslararası catışma lara barışcı cözüm yolları bulmak, uluslararası işbırliğinin geüş mesini sağlamak icin aktif bir mücadeie sürdürdü. Sovyetlerie ABD arasmda silchîann sınırlanması konusunda yapılan SALT görüşmelerinin ilk ücü ve beşinci, yedinci tur görüşmeler 19691972 yılları arasında Heisinki'de yapıldı. 1972 yıfından başlayarak Finlandiya Avrupa Güvenliği ve işbirliği Konferansnın ger cekieşrresi icin inisyatifi ele aldı ve 1975 yılmda «Helsinki Sonuç Sözleşmesi» imzalandı. Finlandiya'da yeni devlet başkanı secimleri 26 ocak'ta ya pılocak. Literal ve sosyaldemokrat cevreler, seçimler doğrudan doğruva yapılsoydı, sosyaldemokratların adayı Mouno Ko! visto'ya yüzde 60 şans tanınması gerektiğini yazmaktalar. Fakat devlet başkanlığı secimleri iki dereceli, son secmenler 1718 ocak tarihlerinde secilmiş olacaklar. Gercekten barışcı ve sola acık cevrelerse Kekkonen'in dış colitkcda olumlu cizaisinin ödünsüz devamı ic.n, ülkenin ikinci büyük parîisi olan Finlandiya Halkı Demokratik Birliği'nin dsstekledği adayın kazanması gerektğini belirtiyoriar. Fin parlcmentosunda on siyoscl parti temsil edilmekte.. 1899'da kurulmuş SosyalDemokrat Parti. Demokratik Birlik, 1906'da eski tarımcılorca kurulmuş liberal Merkez Partisi en r büyük partiler. Onların ardındcn hemen 1918 de kurulmuş, mu hafazakâr cevreleri temsil eden Ulusal Koalisyon Partisi gelmekte. Öteki partiler icinde azınlık ve din esasına göre kurulmuş partiler de var: Üzerinde bırleşiien büyük bir dev'et adamından sonra, onun yerini olacok kişinin seçiminde görülecek bütün güçlükler Fin landiya Devle; Boşkan:ığı secimlerinin mte'iğrni belirlyor. Muho fazokâr kesim de, oteki kesimler de kendı aclcylarını öne sürer lerken kuşkuluiar Cünki, henüz bir polıtik değışme sözkonuSu olmadığı icin, Kekkonen'in verîne, onun politıkosını sürdürecek nıtelikte bir adayın bulunması, şimdiki halde cğır basın sorun.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear