25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CCRI (UMHUBIYET 19 NlSAN 1977 \\MW pARUÂf I EDİYDMUM, &AŞKA W DÛl3WIE2MiMl İÎZI& PAfyPAHX MfcuH<0NM HAZıRDl. ttföi fiuM îîîfl Of<Mtf E flHAAltl TUBHAIVI SELÇUK YAYLA FakirBAYKURT 5 «Canım; haydl fiO'nr veriyorsunuz, vaktinde gelseler! Bak fcusluk olriu, hâla görünmedi beyler!..» «î?başı 8.30'da...» «Suate ne gerok? Krkenden başlayıp iş üretmeli!» «Ee artık, her şey programla. Böyle oluyor...» «Aferim! Yolculuk ne zaman? Hemen istiyor musunuz kilim keçeyi. Bakm ne diyorum; siz gidip karşılayın Hocabey'i. Çadırımn döşenmesini bize bırakın. Neydi sizdeki gözel kızın adı? Allahın çirkini olmaz ya. Eiri biraz daha gözel. Serpil Hanım mı? Öteki de Güler Hanım mı? Onlara görev verin, ben da bizim Gülcan'ı vereyim, gözel bir çadır döşestnler Hocabey'e. Tam yerli işi. Lâdin dallarını serdiyerim cince. Üst.üno bizim kilimlerden, keçclerden... Kaç kişi gideceksiniz Hocabey'i karşı«Şoförle ben canım; iki kişi.» «Dagdibi'ne kadar mı?» «Dagdibi'ne kadar tabii. Kendi otomobiliyle gelecek oraya. Buraya da gelir ama yol kötU. » «Kızıyorum falan ama gene yiftittir bizim Orman. lyi ktttll su yolları yapt.ı. Hiç olmazsa çip inip çıkıyor. Orman da olmasa, umurunda değiliz hökümetin...» 2 II O C A B E Y Arkeolo.H Profestfrü Asım Al, valizlerinl arabanm nrka yükHlftürm koydu. Çantalarım da sıgdırdı rahatça. Fakat sığdıramadıgı bir eşya vardı: Şp.zlong. Bir bunun için üst yüklüğü kullamnak istemiyordu. DüşlmdU kendi kendine. «Ne yapabilirim, ne yapabilirim?» Hemen hııldtı, «Nasıl olsa tek başıma gidiyorum, uzatayım arka koltuklara, tamam!.. » Dıırup rtüşündü bir daha: «Ya çizer mizerse koltukları?» Karşılık verdi kendlne: «Kolayı var! Gazete saıanm ayaklanna...» Hemen koşup yukarı çıktı. Üç aydir bekâr yaşadıjŞı apartmun dairesine girdi. Biraz gazete, biraz lâstik bağcık aldı, yeniden kitledi evinin kapısmı, geldi. Yaptı düşUndügünU. Sonra uzattı çezlongu arka koltuklara. Geçti direksiyona. «Sür! Bir an önce sür Allaşkma!.» dedi. «Bir an önce çık şu cehennemden! Siftinip dıırma!..» Hatiften hafiJten çalışıyordu zaten motor. Hemen marşa bast.l. Saat dokuza geliyordu. Hızla çıktı Bahçelievler 35'inci Sokak' tan. «Fakült.pye uğTasam mı son kez?» Sornıuş bıılundu kendine. «Hayır hayır!» dedi. «Şeytan görsün yüzünii fakültenin! Dedikodu yuvası! Hangisinin yüzüne bakacagım CMiıdan? Hangisine rtiyecegim merhaba, içtcn? Fakülte bir, ev iki, yazın bile is. p»s, pis olan şehır; üç! Hiçbirini sevmiyorum!.. Ama fakülte iş yerim, hırakamam. Bu yüzden isine, pasma, pisine karşm şehri dc bırBkaiTiBiıı .. (ielelim eve .. Yol alamıyıır ki Tnunus'u! Önü araba.ardı nrabR... Evi bırakabilirim artık. ProfosürlüKün üçüncıi yılma galdim. Uç ayda boşanma kaıarını da aldı avukat. Helnl olsun. Ne kalıyor? Bir çocugun bakımı, Eh; veririm nafakasını! Sonra ne kalıyor? Yeni yuvanm kurulması. Daha dogrusu ypni yaşamın... Çünkü Hesna zaten dengim degildi. Temelli çekilmeziu biri oldu. Ayı gibi bakıyor şu Murat'taki heıif. Bir dp ıskidi canım, bayatlp.clı iyice. Sur; kendinde. Yenilemedi kendini. Onun bütün kaprislerini, bütün ilkellikleıini çekemem ki ben. Dünyaya bir daha gelecek değilim. Yeter taşıdığım » Birden hızlandı düşünc.csi. Hızlandı Taunus. Kn<,ar gibl bnsıyordu gaza. Daha hızlı arabalarla yakalayıp döndüreceklerdi sanki. Gölbaşı'nı. Ahibozu geyti çoktan. Tuzgölü'ne yaklıışıyordu nerdeyse. Bozkırda bütün çizgileri yataydı dogHnın nerdeyse. Arada bir keklik sürüleri Iırlayıp kalkıyordu sürekli. Bi<;ilmiş tarladan biçilmiş tarlaya uçuyorlardı. Arpalar bitmiş, buğdaylara gelmişti sıra. Çıtırdnyıp duıuyordu uzun dönümlü iraktör ekenleri. «Sevmem bozkırı!» dedi birden. «Bozkır Jelsefesini hiç sevtnem! Ama Morsay'a diyecek yok. Bayıldım, bittim Morsay'a! Yeni bir balayı için sn uygun yer. Koşullar bıraz ilkel ama. Yok yo!<, yeni balayı için en uygun yer, uygun yer... En uygun yeri sonra araştıralım uaıııın!» Arabanın radyosumı açtı birden. Şarkı tilrkü. Kapattı. Sağındaki transistHrlüyU açtı. Çok işine yarayacaktı yaylada.. Kazıda da parlak bir sonuç alırsak, yok mım? Büyük bir tören salonu düşündtl birden. «Ijadies mıd gentlemen ..» Üç dilrie çevirisi yapıhyor konuşmaların. Ödüller vc odiil riiplomnları veriliyor. Nobfil gibi bir ftdlil örnegin. Bir ödül de arkeoloji i(.'iıı konulmuş. Onıı da Asım Al alacak TUrkiyr'den. Ynptıgı parlak kazilrır için. Ama birden nyıktı. Nobel, arkeoloji için ödül riiişilnmemiîti. Geç Nobfil'l. Ulusal bir ödül. Hangisi peki? Ornejfin TttBİTAK; veriyor mu arkeolojiye? Ynk; onun da yok. Bildigime göre arkeolo.jiye rtdül veren bir kuruluş vr anlayış yok ülkede, niaalesef! Ama olur ilerde. Oldufeunıı farzedelim şinıdi. Ben ödülü alıyorıım o büyük salonda. Raclyo, XV raportörleri, gazeteciler çevreml alıyorlar. îlk soru: Kısa yaşam öykünüz? Kvet, yaşam öyküm. Batı Anadolu'da ktiçük bir kasabaria doğdum. Her yanından eski yapıt çıkardı. Arkeoloji merakım buıadan başlar. Çalışkanlıftım sayesinde butlin sınavları başarıyla bitirip arkeolog oldura. Ulusal ve Uluslararası pek çok bilimsrl kongveye katıldım. Şu yıl doçent, bu yıl profesbr oldıım. Şu şu şu kıızıları yaptıın. Şu şu kilapları ve bilimsel makaleleri yazdım. Evliyim, blr çocugum var... Güldti: Evliydim!.. Ama yeniden evlenirim o zaınnna... Ikinci soru: Dünyaya yoniden gelseniz hangi mesleği seçerdiniz? Dünyaya yenlden gelseydim.. Gene arkeolojiyi seçerdim tabii!.. GtlldU kendi kendine: Niçin seçeyim arkeolojiyi? Uzay fiziKini seçprdim. Uzay araştırmalarında çalışırdım. Uzay çahşmalarmı çok çok seviyorum... Radyo kısa haberleri veriyordu: Merih'e giden insnnsız aracm gtinderdiği resiınlerın incelenmosi bonunda gezegende su olııp olmadıgının araştırılmasına bnşlanılmış... «Hay dilinize eşek tırıs,ı soksun. bu no hıçim cümle? Vaktindn doferu dürüst bir meslek seçebilseydim, bslki Aya insan indircn ekipte olurdum. Gidnrdim Ameriku'ya.. Arkeolojide ne var? Eeh; çok yey var Rene. Iştc proOsör oldum. îşte gellrlm, arnbam, evim. İşte cebimde boşanma kararım, önumde yppyeni bir yaşam. Bunclnn iyise de cansagUgı bn Asımr.ıfeım! Git şimdi Morsay'a. Hcm kazıyı yönet, lıenı dinlen. Çanı havası gibi var mı? Çam diblııe kıırdur çadınnı. Belki kurmuşlardır, yazdın Ali Şirin'fi. YiirUyüşler yap çamlıklarda. Tcmlzlcnsln kanın. Taze sütlerle. pcyııirlcrlo beslen. Sessizlik içincîe uykularııu uyu, sinirlerıni dinlendir.. » Arkaya yaslnndı. Aclana Konya yol ayrımı. Sağa saptı. TUKgölii başiadı solda. Kulu, Cihanbeyli; uzaklarda köyler, ova köyleri, pancar larlalan . Asfalt iyi. Su Ribi akıyor araba. «Arnbnm Ford Taunus, Almanyu'dan aldım. Arabam aslan. Cihbeyli'de benzin alayım...» Sordu, «Sliper var mı evlâdun?» Bildl sanki profpsfir oldufeunu: «Var eferıdım..» «Haha haha! Istersp bilmesin! (OF.VAMI VAR) SÎNEMA 1977 Atillâ DORSAY .lack Nicholsıın, kendisino rn i> 1 oytınfiı Oscar mı küzandırau «Uuguk Kuşu Yuvaaı Istiinden Hirl UçuverdL» (llminrte.. MilOS fORMAN'IN «GUGUK KUJU» FiLMi KENDi ÖLÇİıLERi IÇiNDE İLGINÇ İNSANI DÜŞÜNCEYE (A6IRAN BİR FıLM; ANCAK KEN KESEY'iN ROMANININ KARMAJIK YAPISINI, OERiNLiGiNE İRDEIEMESİNI BASiREŞTIRiYOR. JEMAYA iNDiRGiYOR. konserint verirken btr ruh hM tası tarafmdan VTiruluyor v« sahnede can vertyordu. Altman, bulmacafilmine son kareyi yerleştiriyordu. Bu, saldırıl» rin, konıploların. siyasal cinayet lerin ülkosı, toplum çapır.da bir fplâket haline gelen bır ştddat akımımn gündelik yaşama girip yerleştiği Amerika'nın bir diger yüzü. çağdaş Amerikan gerçegl nüı blr diger parçasıydı. Barba ra Jean can verirken tedirgin, panik halindeki kalahalıgı yatı» tırmak için, filmin basından beri izlediRimiz, bir «fırsat» bekleyen delişmen sarışın şarkırı (Barbara Harris denen eşsiz oyuncu) sahneye fırlıyor, cince titreyen, sonra Kİtfiide güç kazanan bir sesle «İt don't worry meAldıiTnıyorum» »arkısını söy lüyordu. Kalabalık da yavaş ya vaş, ama gitgide güçlenen biçım de şarkıya katılıyordu. Nihaynt bıraz sonra unutulacak, toplumun belleği onu diger (ve gerçek) cinayetlerin yanma gömecekti.. «Aldırmıyorum.. Aldırrm yonız» sarkısıyla sallanan binlerce kişinin gcnel görüntü^a üzerinde gezlnen Altman'ın kamerası, bbylece tra.lık ve boyut lu mesajına erişlyordu. BUIMACA ANIATIM Altman'm sineması, anlasılrhSı tizere tüm bir toplumun en saygm ve en temel kavramlarına, mitoslarına, geçmişirün ve RÜnünün en dokunulmaz değer ölçülerini yepyeni ve eleştirel bir gözlo yaklaşırken, bunu seyirciyl şaşırtanı irkilten bir biçimde değil, ama bir €gösteri»nin alışılmıs kosullarını T(görünürde) yerine getirerek yapıyordu. Böylece Altman'm filmleri. seyirciye İki tllrlü bakış, filmik (sinemasal) yazıyı 2 türlll okumak olanaftı getiriyordu. îsteyen (veya daha ötesini yapmaya gücü yetmeyen> seyirci, bu filmleri kendi türlerinin yeni bir uygulaması. «r neğin basarıh bir savaş, polisiye veya milz.ik filrrti sayabilir, o niyete seyredebilirdi. Ama Altman, sinemasal yazısmı okumasını bilen, bilinç düzeyi biraz daha yük sek seyirciye, çağmın ve özellikle kendi toplumunun sorunlarına, Rpçmiş ve güncelden gelecefts doğru uznnaıı mitos'larına yeni bir bakış biçimi de getiriyordu. Sinema dilini ve bu diliıı kahplarını bir devrimle yerle bir etmrksizin içprigini yenileyen, düz anlııtım yerine parçalann bir tüm oluşturdUKU bir «bulmaca anlatımı getiren Altman. kuşkusuz fjünümuz Amerika sinemnsınin en ilpiye d"ger tenısilcllerind^n biri olııyordu. Paris'in S;)int Mlchel/Odeon arasında Seine nehrine koşut olarak uzaııan bölümündeki sokaklardıı dolaşıyor, Bue des Beaux Arts'da sinema yayımları Ustüne uzınanlaşmış olan Minotaure kitabevini arıyorumBİT•. dpnbirü daracık bir sokak çıkıyor karşıırıa: «RUettoVİScont»»(;erçrki.6n de birkaç ay önce ölen ünlü İtalyan ycinetmeni Luchino Viseonü'nm ismi mi bu? Yoksa başka bir Visconti nıl sttzkonıısu olan? Belki bu sokagı Reçen geli.şlerimde de gördüm.. Araa bu kı»z bu sokak ve bu isim, bambaşka bi" etki yapıyor ben de.. Bir ı;ece önce Visconti'nin ölmeden çekUgi son fllmi «L* lnnoccnte»yi izlemi^im çünkü... Anısı bellegimde taptaze olan filmle. F;uıs kentinin sinema riüşkünlügünU birleşliriyorum, ve gerçekten de güney ttalya knntle rinin balkonları çamaşırh, daracık sokaklarım andıran bu soka ğı. ben kat'amdu, tartışmasız I,ur. lııno Vısconti'ye bağlıyor, onla ö?deşlpştiriyorunı. Bcnlm için arıık Paris'de Visronti'nin bir so ka£i var... Son birkııç yıl içinde eskinin büyük sinnma .salonlarının bir dizi küçük suloncuklarn biilvinmosiyle, Paris bu konuda daha büyük bir hareketlilik do kaznnmış. Yalmzıuı bir Quartier Latin spmtinde 5()'ye yakın film ara var. Hu ypnı «sinema kompleksleri»nın herbirinin giri^inde durup, şu 4 vrya 5 i'ılmden hangisini Koreyim diye düşilnUyorsumız. HprhaıiKi bir sinemaseveıın, hele bizdeki «sinemasal çöl» ortamından soıırsı kendini «ıırpa ambarmdaki aç tavuk» gibi duyumsamaması olanaksiz. Tevokkeli dt'Kil, aylardır Paris'ten lıor gelen gördüğü filmleri anlatmıyor. Yaşnr Kenıal bile o kadıır işinin ıırasında vakit bulup gitmış, «Guguk Kuşuıındn Jtıck Nipholson'ıin oyununu r övüyor, l!N)0'du Orhatı Kenıal in «Toprıık tnsanlarınnı bulduğıınu söylüyordu. ROBERT ALTMAN, YA DA CAGOAJ AMERiKA'NIN GERCEK YÜZİ1 Bu birkaç yazıda, 10 küsıır gün lük bir süıe içindp, yeniler, biraz daha az yoniler, klasiklere, ülltp. lere, akımlara, yonetmenlere. oyunculara türlere ayrılmış olan çe^jitli Inplu "österilpr arasından görebildigim bir avuç filmin cn İİKİrıç olanlarındun sözptmryn çıılışaragıın. Visconti'nin Pasoli' nin nvasıyet fümıılerinden, «Almnn mucizesi» diye tanınılanan •'>layın Fassbindcr, Herzog Kİbi isimlerindcn, AHman'dan, Forman'dan, «Salo» ve «Duyuların Alrmi» jjibi «skandaller yaratan» filmlerden sözcdeceftim. Siyasal sineniiinın, «înon», «Başkanın TUm Adamları», «Kır.ıl Afiş» gibi Altman, "Nashville,, ile »4 günümüz Amerikan sinemasının en ilgiye değer temsilcilerinden biri oluyor filmlerle eriştiji yeni boyutları duyurnıaya çabalayacağım. Bergman'ı, c;arlos Saura'yı, günümüzun en büyük güldOrü ustası Mel Brooks'u da unutmaksızın, sinemnya, çeç.illi yKnlerinl kapsayan geniş bir bukış açısıyla bnkarak.. <(Herkrs Nashville'in müzigini tunır. Onun için bu filmi yaptık. Nashville biraz 40 yıl önoe.sinin Hollyvvood'u gibidir: Çok zengin insanlar ve çok baeit fikirlerle do lup ta^ar. Ampnkan kUlttirUnlm Rprçek bir simResidir bu kent: Nashville kültürü, topraftın kökeninden, eyalet yaşammdan sözeden egitimsız bir kültürdür. Filmin anlattıgı, biyiisclin ve müalgirı yasalarının benzerliğidir. Sevimli şarkıcılar olduğu gibi, s«vimli politikncılar da vardır. Her ikisinln de başarısı, geniş ölçüde «poplller» olma yeteneğine baglıdır, diger yptpneklerine dpğil.» tşte Amerikan sinpma.sının yeni ve büyük ustası Rubert Altman'm ünlü «Nashville» filml üstüne ?öy ledikleri... Ama bu karmafik ya pılı ve büyülc bir ustalıkla gerçek lcştirilmi^ film. kuşkusuz bu birkaç sözle açıklanamıyacak denli geniş e zengin bir içerik tasıyor. Nashville Amerika'nın GUney eyaletlerinden Tenessee'nin bu t.a mnmış kenü, ünlü «Country nıusic.'in yuvası oldugu denlı, Anıeri kan plak endüstrisinin de merke 7i nlmasıyla biltniyor. Ünlü rountıy \vestem ve pop müziği ş»rkı cıları, çogu kez burada llk kez halkın karşısma çıkıyor, plak şir krtlerinin dikkatini çekiyorhır. tlne giden yol Nashville'den geçi yor, bu alanda... Onnn için ülke nin dört bir yanından »ayısız genç kız ve erkek, yollara düşüp, ddflerinl gerçeklfştirmek ıımuduyla Nashvillp'e gpliyorlar. Robeıt Altman, bizde yalnızca frphede Eftlence MSH. filml gosterllmiş olan bu korkunç si ııemnn», Nasiıvillc'de bu ünlü müzik merkezi çevre«.inde 20 kü sur kahranıunı olan bir öykü anlatıyor. Hastaneden yeni çıkon ünlü şarkıoı Rarbara Jean, çev resindek'.ler, kente Un ttramaya gelen değişik yaşlarda kadınerkek şarkıcılar, yaşlı ve hasfa karısını hastaneye yatıran ve yltiren yaşlı adam, bi r türlü ilişki kuramadığı ve önüne çıkanla yatmaktan başka birşey düşünmeyen deüşmen, yegoııi, iki sagır dilsiz çoouju ve anlayıssız kocası arasında bocalarken çekicı bir yabancı şarkıcının çagrısıyla saşkma dönen ev kadını, hayranı olduğu şarkıcıya dinlemeye Kelen asker.. Yine konser dinlemeye gelen ve kendilerini oynayau .lulie Chri'iMf'. Elliot Gonlri' gibi Unlüler.. Bir spçim kanıpanyasma rastgcldifti için ortalıkta sürekli propaganda yaparak dolaşan bir vali ada yımn spcim knmyonn, «yanMz», kalma çabastndaki (inlü snrkıcıları kaiıipanyRİar için kullanmaya çHİışan knşarlanmış politikarılar.. Ve ttlm bu hengamenın içinde Nstshville üstüne bir rrtjiııriHj yapmaya gelmiş, ama ortalıkla olııp bitenlerden hiç bir şey anlamıyan, Amerika üstüne ve herşey üstüne yanlıs fıkirlprlp, koşullanmışlıkla dolu olan İngiliz kadın gazetecisi (Geraldine Chanlin).. «\a.shvllle»dr blr pop şarkıtıstıu caıılaıi(llr»ıı grn( oyuncu / şarkıcı Keith Carradine.. AMERİKAN TOPLUMUNUN PORTRESİ TUm bu kişılprtn Nafhville çpvresinde ve .s (rllnlük bir seçim kampanyası fonu üstündekı ya şam kesidinl veriyor Altman.. Herhangi blr filmin rahatça sömüreceği sayısız küçük olay / olaycık oluyor filmde: Kendini yetenekli bir şarkıcı sanan, ama fiziginden başka sennayesi olmayan güzel tezKiıhtar kız, bir eıkekler arası işi toplantı;.ında yuhalanmamak için st.rıp tease yapmaktan başka çare bulamıyor; evli ve 2 çocuk anası kadın, yakışıklı yabancının çagrısına gitnıemezlik edemiyor; UnİU şarkıcı Barbara Jean sahnede şarkı söylerken seyircilerinin karşısında ruhsal bir bunalım peçiriyor, bellegini yitiriyor.. Ün1 1 1 şarkıcılar, birbirlerinin yeıini kapmak için sıra bekliyor, birbirlerini görmeye dayanamazken halkın karşısında canciğer dost görünmeye çabalıyorlar.. Yeteneksizlerle yeteneklilerin, en yoz müzikle s;erçek bir halk mdzlginin, sömürenlerle sümürülenlerin, bu korkunç yaşama kavgası içinde aslan payın» kendilerine yontanlarla ynrı yola düşenlerin öyküsü birbirine karışıyor. Robeıt, Altman, bu küçük va?amm parçacıklarını birleşliriyor, bu parçalar, snnund» sabırla çözülen bir bulmaca glbl biraraya gelerek, yalnız Nashville müzik endüstrisinin bir genel görUnümünü değil, tüm Amerikan toplumunun bir portresini veıiyorlar. Nasbville, Amerikan toplumunun, giderek tüm düzeni kar amacına yönelik herhansi bir kftpitalist toplıımun mikrokozması haline gellyor. Altman, tüm film lerinde oldugu gibi ikili, iki yanlı bir çabayı gerçekleştiriyor Bir yandan Nashville'i armagan ediyor tüm seyircilenne. tüm gös terlsi VB lavallılığı içinde muzik ve plak endüstrisl merkezi Nas hville.. ÜnlU şarkırıları, konserlerı, gıtgell içindeki efsaneyi Nus hville. Ama di£pr ynndnn da, sürenkli bır anlatımı ıten, fllmini yukarda da aıılattıgımız gibi bır bulnıacıı (pıız/lo biçiminde sunan ve her parçada Nashville nmkaniztnnsının bir bıilüınünü, bir çarkmı sergiliyerek bu mekanizmayı parçalayan ve içindeki insıın nıut.suzlugunu serRilpyen bir Altman var. Evet, Altmtın vıne bu ustnca bile^imi Kerçeklleştıriyor. Naı! «Cephede Eğlenco». bir s.u;ış filmi olmuksızm savaş uslüne bir film idiyse. nasıl Altnıan'ın diger filmleri alışılmış Kul'.'^ları izler giırünür c>n nu ka.nlnrın ardmdaki tarihsel/insan.sal gerçegi ortaya koymaya çabalıyor idiyseler, «Nashville» de bu nu yapıyor. «Mc Cabe ve Mrs. Milleı» (io weüterıı'ı ve «Valışi Batı» mitosunu tersyüz otınişti. Altman.. «Tlıc Long t'ıoodby»Uzun Elveda» da «Yalnız Haiıye» romantizmini, «Thieves Likn UsBiziın Gibi Hırsızlarndn İHSO ekonomik bunalımını ve bu oö nrmi fon olarak alan ve yasndı şıhgın türküsüııü söyleyen gangsterllk sinemasmı. ve niha yet Nashville'den sonra yaptıgı son filmi «Euffalo Bill ve Kızıl derililei'iıde hu ünlü v« efsHiıo leşmi.ş «Vahşi Batı» kahramanınin sayısız fllme konu olmuş, yüoeltilnnş öyküsünü deşifre et miş, mltoslugundan sıyırmıştı. «Nashvillende ise modern bir pop müzlk filmi grtrüntüsU altında çağdaş Amerikan toplumunun modern mitos'larını boş blr kahp gibl atıyordu.. Filmin son bölümünde iyileşen popmıl zik ?arkıcısı Barbara Jean, mu azzam bir kalabalıgın önünd« MİLOS FORMAN VE GUGUK Milos Knrman, filmlerinı matek'te seyrettigimiz ve hayranı oldugumuz bir Çek yönet.m*ni. Türkiye'de çok kötü bir dub h'ıjla oynatıldığı için kimspnin ta dıııa varanındığı «Koşun, İtfaiyeoiler» isimll inco güldürüsüyl» de anımsanabilir. Forman. birkaç yıl rinre Amerika'ya Rrtç etti. Orada özellikle .Taking Off. divu bir filmle llgi çektikten sonrn, Ron filmi «Riri Guguk Kuşunun Yuvası Üstünden Uçuverdi Ono Flew over the Cockoo's NesN filmiyle tüm Oscar ödüllprini topladı ve olaganüstü blr ünp kavuştu. Onun için her şeyiyle tipik Ampnkan olan bu filmi de Anıeriki.n sinemasının sınırları içinde p,önnedp yarar var. Kısaca «Guituk Kuşu» diye isim lpndirocvftimiz film. Ken Kesoy isimli bir yazarın 1 H yıl ksdar (inoe ynzdiRi blr romandan alınITUŞ. Birçok filmdn / romanda işlenmiş bir çevreyi. bir akıl han tnneslni elr ahyor Kr^py . Yrni gelen ve aslında hasta olmadıftı haldo agır hr/metl.cn kHçındıgı için deli gibi gözükan Mac Murphy'nin serüvnnıdir bu .. Mnr, Murphy, çeşitli de.rece.lerde «dp1i» olan bir avuç insnna yepyeni bir ya^am görtl^U aşılamaya. onları haslnnenln tnrtışmasız hastsiara kabul ettirilen, birçoÇu anlanv sız kurallarına karşı gelmeye çafiıracak, bu uğurdii kuralları uygulamak. düznni (kaba güçle ds olsa) sürdürnıpkten vnzpp(;moyen (Devaını 9. Sıtyfada) TiFFANY OM.OM.OU, Vİ&S Suyütc GARTH
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear