23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
FILISTIN ULUSAL MECLISI, FKO YONETIMINE DAHA ESNEK BİR POLÎTİKA ÎZLEME OLANAĞI SAĞLADI Hazırlayan : Mehmet Emin BOZARSLAN ALMANYA MtMUbU lltstin TTCusal Meclisi"nin 12 20 mart tarihleri arasmda Kahire'de yapıian toplantısı ve bu toplantıda kabul edilen «Siyasal Program», Ftlistin devriminin yenl b'.r aşamaya ulaşmasının baslangıcı olarak değerlendinlmektedir. Fıüstin halkının parlamentosu niteliğinde bulunan ve Filistin devTiminir. en yüksek karar organı olan TJlusal Meclis, «Filistin Ulusal Yasası»mn. tüm Filistin topraklannın kurtanlmasım öngören maddelerinin değiştirilmesi içtn gerek ABD'den ve ABD'nin aracıhğıyla Israil'den ve gerekse İsrailln varlığmı tanımaya hazır görünen tutucu Axap rejimlerinden gelen baskılara boyun eğmedi. Eunun yanı sıra, Filistin sorununun çözümü yolunda siyasal mücadeleye önem vermeyen ve örneğın, FKÖ'nün, toplanması tasarlanan Cenevre Konferansına katılmasma dahi karşı çıkan «Red Cephesınnin tutumu da Meclıs'te itıbar görmedi. Toplantıda kabul edılen 15 maddelik «Siyasal Program» ise, bir yandan askeri ve siyasal alanlardaki mücadelenın birlikte yürülülmesini öngörürken, bir yandan da, halen Israıl işgalinde bulunan Şerıa ırmağ:nın Batı Yakası ile Gazze kesiminde bir Filistin devletinin kurulmasma olanak verecek bıçimde bir esneklik getirdi. Toplantınm önemli yönierinden biri de, FKÖ liderliğine yeniden oybirligiyle seçilen Yaser Arafat'ın şimdıye kadar uyguladığı stratejı ve politikamn onaylanması oldu. AMAÇ DEGiJTiPılMEDı Bilindiği gibı İsrail. bugtine kadar, FKÖ'nün, Filistin Ulusal Yasası'mn amaç maddelerine uygun biçimde davranarak, kendi varlığını ortadan kaldırmayı hedef aldığını öne sürüp, bu örgütle herhangı bir ilişki kurmayacagını ve görüşme ma sasına oturmayacafını bildiriyordu. ABD de tsrail'in bu görüşünü paylaşıyordu. Nitekım şubat aytnda Ortadoğu'ya bir geziye çıkan ABD Dışişleri Bakaru Cyrus Vance, FKÖ'nün, tsraü'i ortadan kaldırma amacından vazgeçmedikçe herhangi bir uluslararası toplantıya katüamayacağını açıklamıştı. Böylece Ortadoğu sorununa çözüm bulmak anjacıyla girişilen çabalann FKÖ'nün amacı yüzünden sonuesuz kaldığı izlenimi bırakılmak ve cclayısıyia FKÖ, amacını değıştirerek İsrailin r I Filistin Ulusal Yasası'nı değiştirmeyen Meclis, Arafat'a, tüm uluslararası toplantılarda Filistin halkını temsil etme yetkisi verdi. fitA »arunuyordu. Bu durumda, FKÖ*nön ftinacını degişörmesi konusunda ABD, îsrail T« tutucu Arap ülkelerinin tutumlan arasında ana hatlanyla bir uyum saeianmı? oluyordu. Ne var ki FKÖ liderleri. Ulusal Meclis'in toplantısından hemen önce verdikleri demeçlerde, Ulusal Yasa'da herhangi bir değişiklik yapılmayacagını belirterek yapılan baskılara karşı direneceklerinı ortaya koydular. Nitekim Ulusal Meclis toplantısında değişiklik, söz konusu bile olmadı. SİYASAL PROGRAM'IN GETiROiKlERi Bununla birlikte Filistin Uiusal Meclisi, kabul ertiği yeni Siyasal Program'la Filistm devriminin miıcadele yöntemlerine yeni boyutlar kazandırdı. İsrail 'e karşı venlen askeri ve siyasal mücadelenın daha da gen:şletilmes:ni öngören 5'eni program. böylece Arafat'ın şimdiye kadar uyguladığj srratejımr, onaylanması, buna karşılık «Red Cephesi»nin tutumunun benimsenmemesi biçiminde degerlendirilmektedir. Siyasal Program'da, İsrail devletinin ortadan kaldırılması konusunda da her hangi bir ifade bulunmamaktadır. Buna karşılık işgal altındaki Filistin topraklarında İsrail'e karşı verılen mücadelenın daha etkin bır biçimde desteklenmes: öngörülmektedir. Ayrıca. 1974 toplantısında kaoul edilen ve «İsrail işgalmdeki tüm F:!:stin topra;::arınm kurtanlması amacıyla, İsrail'le dogrjdan çatışma halinde bulunan tüm Arap ülkelerinin ve güçîerinin bırlık içınde mücadela etmelerı»ni öngören programdaki maddelere de yeni programda yer verilmemiştir. Siyasal gözlemciler, Filistin ulusal Meclisi'nin. Ulusal Yasa'da, bir değişiklik yapmamakla birlikte, FKÖ yönetimine ve Arafat'a, Batı Yakası ile Gazze kesiminde bağımsız bir Filistin devletinin kurulması konusunda karar verebilme olanağı tanıdığını belirtmektedırler. Ayrıca, Siyasal Program'm bir başka maddesinde. Arafat'a, Filistin sorunu ya da Arap israil çatışmasına iliskin tüm uiuslarar&sı toplantıiara katılma yetkisi verildı. Böylece Arafat, Ortadogu sorununun çözümü için toplanması tasarlanan Cenevre Konferansına FKÖ'nün katıiması konusunda daha rahat karar verme olanağına sahip oldu. Arafat'a verilen bu yetkı, bir yandan FKÖ'nün F.lıstin rtalkmm tek yasaı temsilcisi olduğu gerçegini mrgnlarken, aynı zamanda. «Filistin halkma evet, FKÖ'ye haJ".r» dıyen İsrail'in. Batı Yakası ve Gazze kesiminde yaşayan Filistinlilerle FKÖ arasmda bölünme yaratmayı amaçlayan tutumunun da reddin;n bır belgesidir. Bu arada siyasal mücadeleye önem vermeyen .Red Cephesionin görüşü de bu yerk.yle geçersiz kılınmıstır. İSRAiL'iN TEPKİSI Siyasal gözlemciler. Filistin Ulusal Meclisi'nin kabuı ettiği bu programın aslında «ılımlı» bir nitelik taşıdıfı ve FKO yönetımıne «esnek» bir polltika izleme olanağı verdigı kanısmdadırlar. Ne var ki bu programa karşı İsrail'in tepktsi yıne ae ser; oldu. İsraıl Başbakanı Izak Rabin, FKÖ'nün israil': ortadan kaldırma amacından vaz geçmediğtmn bu programla bir kez daha kaniüan dığını öne sürerek. bu tepkiyi dile getirdi ve ülkesınm. FKÖ'nün bu tutumunu dünya kamuoyuna duyurmak için dünya çapında b:r kampanya sçacagını söyledı. Rabin ayrıca, İsraıl'in FKÖ ile hıç bır ılişkı kurmayacağmı ve görüşme yapmayacağını da tekrarladı. israil Radyosu ise konuyla ilgih yorumunda, Filistin örgütleri arasında «ılım haşın» d:ye btr ayrım yapma çabalarımn anlamsız olduğur.u, tüm Fiüstin örglitlerinın ajiu ölçü de «aşın» oiduklarını hepsinm amacınm İsrail devletinı yok etmek oldugunu ve «aşırılık»ta Arafat'la Habbas ya da Havatme arasında bir fark bulunmadığı»! öne sürerek şöyle dedi: «Şimdi Arap ülkeleri şunu bilmelidirler ki, Filistm örgütleri var oldukça >a da en azından * oniar Filistin örgütlerini sorunda taraf olarak k * bul ettikçe Ortadofu'da banş gerçekleşemeyecektir.» Arap ülkelerinin yeni Siyasal Program karşı•mdaki tepkileri ise henüz belli olmamıştır. Ancak siyasal gözlemciler. Red Gsphesi'ni destekleyen Libya ve Irak dışmdaki Arap ülkelerinin programa karşı olumsuz bir tavır takınmayacaklan görüşünü sa'.aınmaktadırlar. Gerçekterı de programın siyasal mücadele ve uluslararası toplanularma katılma konusunda FKÖ'ye geniş yetkl vermesi. Arap ülkelerinin baskıîarını bir ölçüde de olsa frenleyeailecek bir etken olarak değerlendirüebilir. Filistin sorununun çö zümü yolunda siyasal mücadeleye önem vermeyen «Red Cephesi»nin tutumu, Mec Hs'te taraftar bulamadı. SPD gençlik örgütünün kuruftayında sosyal demokratlar, demokratik sosyalizmi savunanlar karşısında yenilgiye uğradılar Yağraur ATSIZ FKO Lideri Yaser Arafat. varlığını tanımaya zorlanmak lsteniyordu. ABD VB Israilin bu tutumu. TelAvivle uzla?ma yollannı arayan Arap ülkelerinde de etkisini pösterd; Nitekım Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat, Batı Yakası i!e Gazze kesiminde kurulacak olan Filistin devle:i ıle Ürdün arasmda bir kon federasyon kurulması önerisini ortaya attı. Bö>lece FKÖ'nün yürüttüğü mücadele, Ürdün krallık rejiminin denetimi altına alınacak ve Israil'in endışeleri giderüecekti. Zaten îsrail de Filıstin sorununun kendisiyle bir ilgisi bulunmadığmı iddia ederek, bu sorunun ancak Ürdün'ie çft^Jic Filistin Ulusal yasasının önemli maddeleri MADDE 1 Filistin Arap halkımn anayurdu olan Filistin, büyük Arap anayurdunun bölünmez bir parçası. Filistin halkı da Arap ulusunun aynlmaz bir parçasıdır. â MADDE 2 Filistin Ingıliz mandası sırasında mevcut olan sınırlarıyla bölünmez bir toprak birimidir. MADDE 5 Filistinliler, normal olarak 1947'ye kadar Füistın'de ikâmet etm:ş olan Arap yurttaşlardır. Bu, Filistin'i terketmeye zonanınış olanlan da, orada kalanlan da içerir. O tarihten sonra Filistinli bir babanın çocuğu olarak Filistin'de ya da Filistin dışuıda doğmuş olanlar da Filistin'ıidir. MADDE 6 Siyonist istilâsmın başma kadar normal olaralc Filistin'de ikâmet etmiş olan Yahudiler de Filistinlidir. MADDE 9 Silâhlı mücadele, Filistin'in tek kurtuluş yoludur ve bu neder.le de taktik değil, stratejıktir (...) MADDE 14 Arap ulusunun kader:. hatta bizzat varlığı, Filistin davasmın kaderine bağlıdır. Arap ulusunun Filistin'i kurtarmak için giriştiği çabanın hareket noktası bu karşılıklı bağlantıdır. Filistin halkı, bu kutsal ulusal hedefi gerçekleştirmek için öncülük rolünü yüklenir. MADDE 19 1947 yılında rr.eydana gelen Filistin'in bolünmesi ve îsrail'in kurulması, zaman ne kadar uzarsa uzasın, temelden seçersizdir. (...) MADDE 20 Balfour Deklarasyonu, Manda cihazı ve bunların bütün sonuçlan, bu belge ile, hiç var olmamış olarak ilân edilır. Yahudilerın Fiîistin ile tarıiıi bağlan oldugu iddiası, ne tarüıi gerçeklerle uyum içindedir, ne de devlet olmanın onşartlanm taşımaktadır. Musevilık, ortaya çıkmış bir dmdir; ne ayrı bir milliyettir, ne de Yanudiler ayrı bir kimliğe sahip bir halktır; yaşadıklan ülkelerin yurttaşlarıdırlar. MADDE 21 Kendi kendıni Filistin silâhlı ihtilâlı ile ifade eden Filistin Arap halkı. Filistin'in tüm olarak kurtarümasından başka bütün seçenekleri reddeder. Ve Fiiistin davasmın tasfiye ediimesini ya da uluslararasılaştırılmasmı öngören tüm projelen de reddeder. MADDE 22 Siyonizm, dünya emperyalizmine organik olarak bağlı ve dünyadaki bütün kurtuluş hareketlerine ve ilenci hareketiere karşı olan siyasal bir harekettir. Siyonist hareket, özü itibariyle fanatik ve ırkçıdır; hedefleri saldmyı. yayılmayı ve kolonyal yerleşim merkezleri kurulmasını kapsar; faşist ve Nazi yöntemleri kullarur. Siyonist hareketin pençesi olarak hareket eden israil. dünya emperyalizmi bakımından cografi üs, bır insan gücü üssü ve Arap ulusunun kurtuluş birlik ve ilerleme umutlanna karşı Arap anavatanlarına karşı saldırması için bir sıçrama tahtasıdır. israil, Ortadogu ve dünya banşı içinsürekli bir tehdittir. (...} >IADOE 25 Bu yasada saptanan hedeflerin izlenmesi için. Filistin Kurtuluş Örgütü. Filistin'in kurtuhışuna ilişkin rolünü sonuna dek yerine getirecektir. MADDE 33 Bu yasa, ancak Filistin Kurtuluş Örgütü Ulusal Meclisi'nin üye tam sayısının üçte iki çogunluğunun oylan ile ve bu amaç için toplanacak özel bir toplantısında degiştirilebiür. ONN Geride kalan hafta boyuncm Kederal Almanya siyasal alanda bem «sözlü», hem de gerçekten «kanlı» ç«tışmalarla doluydu: Iktidardakl büyük koahs>on kanadı Sosyal Demokrat Paıti'nin (SPD) Gençlik Kolİan Örgütü «JLfcOLAR» ın (Genç Sosyalistlcr'in) Hamburg Kurultayında görülmedik bir gelişme patlak verdi ve örgüt tarihinde iik kez aynı anda iki faaliyet raporu okunup tartışıldı. Böy!rce «JLSOLAK» içindeki sosyal denıokrat kanatla, dcmokratik sosyalist kanat arasındaki Itkişme bütün sertliğiyle su >üzüne çıktı. Sonuç, sosyalist kanat'ın adayı Klaus • Lwe Benneter'in Bayan Heidemarie Wieczorek Zeul yerine yeni JCSO başkanlığma seçilmesi oldu. 18 ve 0 mart tarihleri arasmda «JISOL.AR»ın Hambur«;da düzenledikleri büyük kurultay tarihsei sayılabilecek bir oiayla so nuçlaudı \e ilk kez SPD Gençlik Oıgntünün demokratik sosyalist kanadı, sosyal demokrat kanada karşı bir oylama zaferi kazanarak yeni başkanı kendi saflaruıdan seçtiler. 35 yaşını doldurduğu için artık zaten «JUSO» olmaktan çıkan Bayan Wieczorek • Zeul yerine seçilen yeni başkan Klaus • t w e Benneter, pazar akşamı «JLSO» örgütünün artık resmen aldığı tarihsei dönemeci \Tirguladı. 18 ve 35 yaş arasındaki SPO üycleri. otomatik olarak «JLSO» saşnhrlar. Şimdiye değin çoçunluk. SPD üst yönetim kademesinin aşağı jukan her alanda, bazen dişlerini jpcırdatarak da olsa destekleyicisl ve takipçisi durumundaydı. Oysa yönetim böylece «Stamokap»cılara, yani «Devlet tekelci kapitalizmi» kuramını «*vunanların ellne geçmiştir. Bu kuramın savunucuları, Federal Almanya'da devletin, tekelci kapitalizmin bir yardakçısı olduğu görüşündedirler. SPD' nin de «bilerek ve isteyerek» kapitalist düzenin yürtimesine etkin biçimde yardun ettijfini bellrterek sert eleştıriler yöneltirler. Bu yüzden de işfi sınıfının bilinçlenmesine SPD'nin engel oldugu saptamasından hareket ederler. «Stamokap»cılar, Heidemarie U'iczorek Zeul'un simdiye değin örgütü alriatarak SPD yönetimi düınen suyunda Cittiğini ve direnir gibi görünmelerinin sanıimi olmadığı suçlamasıyla kurultaya çok gergln bir hava getirmişlerdir. B YAMANİ: 'FRANSA KOİVİÜNİZME KAYARSA PETROL ALAMAYACAK, S uudi Arabistan'ın bir numaralı adamı, Petrol Bakanı Şeyiı Yamani ile görüsen Fransız Paris • Match dergisi muhabırleri. onun Fransa İle Suudi Arabistan arasındaki üişkiler üzerıne düşündüklerini öğrendik. • Suudi Arabistan OPEC'in son toplantısında, Urerici öteki ülkelere karşı çıkarak. petrol fiyatına 1o 15 yerine, °,i 5 bir artışı kabul etmesi günlerce yankJİannı sürdürdü. Bu olayın kahramanı, petrol dünyasının ve Arap âleminin bir numaralı adamı Şeyh Yamani bu ıl'.mlı davranışın nedenlerini şöyle açıklıyor: «Petrol fiyatlanna *.'» 15 bir zam yapmak asImda dünyada önemli bir ekonomik bunalıma neden olabüirdi. Bu yüzden ülkeler ekonomik yönden bir ayarlamaya gidecekler, bu da gene bir yönden bizi etkileyecekti. Çünkü bız eğer dünyanın ihtiyacı olan enerji kaynaklarına sahipsek, sizler de bize gerekli teknolojik kaynaklara sahipsiniz. Oysa bizim Suudi Arabistan'ı inşa etmek, onu istediğimız düzeye getirebilmek içm bu kaynaklara son derece ihtiyacımız var. c b 15 artışı kabul etmememizin bir ikinci nedeni de Batı ülkelerindeki siyasal rejimlerin bu riizden zayıflayabilecek kaygısıydı. Biliyorsunuz, biz tamamen antikomünist bir ülkeyiz... Avrupa' da hiç bir soicu partinin başa geçmesine katlanamayız. Avrupa ülkelerinin sola kayışma ekonomik nedenlerin yol açtığını çok iyi biliyoruz.> «Amerikn Birleşik Devletleri, dünyaya ve özellikle Ortadogu'ya banşı getirebilecek tek devlettir» diyor. Bu rolü büyük bir tarafsızlıkla oynamasını bütün kalbimle diliyorum... Ortadogu'ya banş gelmesi bütün dünyarun, Japonya'mn. Avrupa ülkelerinin, herkesin çıkarınadır. Yoksa, dünya gerçekten büjük bir kanşıkhğa girebilir.» Avrupa'run komünizme kaymasmı olanaksız bu'.duğunu söyleyen Suudi Arabistan'm bir numaralı adamı, Isveç gibi, Almanya gibi bazı soi eğilimli ülkelerde bile sağa dogra bir takım kıpırdanışlar görüldügünü... Tamamen sola kayması beklenen İtaiya'da beklenenin olmadığını söylerken, sozlerine saygı duymadıgını da ekliyor. Yamani'ye göre A\Tupa ülkeleri belki enerji kaynaklarından yoksunlar. Ama, onun da teknik alanda ve kültürel alanda dür.ya;)» ulaştıracağı çok şey var .. Gelişmiş ülkelerle, az gelişmiş ülkeler arasındaki bu alış veriş alanında olumlu sonuçlar alınacakrır. Avrupa ise tamamen sola kayıp, geçmişinden kopamayacaktır, Petrol Bakanına göre. «Biz de buna karşılık Petrol'un Jiyatını daima mantıklı bir düzeyde tutmaya çabalayacagız. Böylece çok önem verdiğiniz bazı geleneksei değerlerin kaybolmasını önlemeye çalışacağız...» Şsyh Yamani kendısine sorulan «2000 yılmda Suudi Arabistan'm petrolünün tükenecegi söyleni yor. ne dersiniz» sonısuna ise gulerek karşılık veriyor: «Petrol rezervelerimiz son derece zengindir. Ancak bütün dünyanın geleceğı açısmdan bu tüketimi mümkün olduğu kadar azaltmaya çalısmakta fayda görüyorum. Bana göre petrol yakılarak tüketilmemelidir. Ondan petro kimya alanında çok daha büyük faydalar sağlanacagı görlişündeyim.» Suudi Arabistan'm bir numaralı adamı Fransa ile ilişkileri açısından büyük umutlar besliyor. Fransız kültüründen ve teknolojisinden ülkesinin büyük çıkarlar sağlayabilecegini, buna karşılüc geçmişine ba|lı kaldığı sürece de Fransa'ya bol bol petrol akıtabilecefelerinl anlatıyor... Pazar günü Demokratik Sosyalistlerln Hamburg'da kazandığı yengi, hemen aym dakikada gerek Hıristiyan Demokratların, gerekse Liberallerin (ufak koalisvon kanadı FDP) gürültü koparmalanna yolaçmıştır. Bu iki partinin gençlik örgütlerinden gelen seslere göre «Aşırı sol ülkeyi felâkete sürüklemek üzere» önemli bir adım daha atmıştır. Henüz SPD üst kademelerinden kesln bir tutum takmma olmadıysa da Başbakan Helmut Schmidt ve çevresindekilerin bu gelişmeden hiç de memnun kalrnadıklarını kestirmek zor olrnasa gerek. SPD içindeki bu yönetici klik, hatta görevden aynlan ılımlı kanattan bile aşırı ölçüde rahatsız olmaktadır. Vine pazar günü Brandt'ın çok yakmlanndan olan eski Ekonomik işbirliRİ ve Kalkınma Yardımı Bakanı Egon Bahr da Kunıltay'da ilginç hir konuşma yaparak, hangi rota Izlenirse izlensin, Demokratik Sosyalistlerin komünistlerle aralarına belir gin bir sınır çekmeleri gereğinden söz etmistir, •FRANSA KOMÜNİST OtAMAZ. Şeyh Yamani Suudi Arabistan'm başka devletlerle olan ekonomik ve dostane ilişkilerinin de gene bu görüşe dayandığını sozlerine eklerken, Fransa'nm bir sol yönetim altına girmesi olasılıjı karşısır.da alacakları tavnn da değişik olmayacagını belirtirken: «Bizim ekonomik ilişkilerimiz, ülkelerin yönetim biçimleriyle çok yakından bağîantılıdır. Suudi Arabistan hiç bir komünist ülkeyle, ne Sovj'et Sosyalist Cumhuriyeti ne Çin'le ekonomik ya da diplomatik ilişküer kurmaz. Eğer Fransa da günün birinde bir sol partinin yönetimi altına girerse, onunla da tüm alış verişimizi keseriz. Ancak Fransa'nm günün birinde komünizme kayabileceğine inanmıyorum. Bana göre komünizm, Fransız düşüncesi, Fransız gelenekleri ve kültürüyle bagdaşmayan bir görüş. Komünizm «O güzeüm Fransız kültürünü yıkar, ezer... Oysa bu kültür tamamen kişisel özgürlüğe dayanmaktadır. Fransız halkımn bu özgürlükten kolay kolay vaz geçebüeceğir.i sanmıyorum» diye konuşuyor... «SUUDİ ARABİSTAN! İMŞA EDKEĞİZYamani. petroîden eîde ettikleri parayla Suudî Arabistan'ı inşa etmek istediklerini söylüyor. Gazetecilerin ülkesinin zenginliğinden söz etmelerine karşılık o. karş; çıkıyor bu düşünceye: «Bir 'ülkenin zengin oluşu onun yollarıyla, demir yolu şebekesiyle. telefonları. teknolojisinin ileri duşuyla, fabrikaları, binalanyla ölçülebilir. Biz yalnızca petrole sahibiz. Petrol de bize bol para getiriyor. Ancak bu para dünyadaki enflasyonun oranına göre gun geçtikçe azalıyor.. yok oluyor. Ovsa bizim aldığımız bu parayı ülkemız için har'camamız, onu demiryollarıyle yollarla donatmamız gerekiyor. Bütün bunlardan daha önemli olarak da ülkemizdeki eğitim sistemini geüştirmeliyiz.» Suudi Arablstan'ın bundarı sonra Fransa ile daha sıkı ekonomik ilisV.lere girişecegini umduğunu söyleyen Yamani. ülkesinin ABD'den ve ye Ulaştığı flyat düıeyine bakılırsa. bnçünlerde «bir fincan kahve»nin hatınnı saymamak oiası değil. Acı kahve artık «tiryakilerin» ötel zevklerini yansıtmıyor. Kahvenin tadı gerçekten acılaşmış durumda. Bununla birlikte günün hemen her saatinde keyifle içtiğimiı o giizelim kahve tadının birdenbire acıya dönüşmesinin nedenlerini anlamak için fal»a gerek yok. Kahve yine hasta. Hastalığın virüsü de «çeri bıraktınimış» tüm hammadde kaynağı ülkelerin ürün lerinde her zaman görüldüğü üzere. Arrerikan ve Batılı büyük tekellerin spekülatif oyunlan. KAHVE DEYİP GKHEMEK Kahveye adım veren «Kaffa» eyaleti, bilindiği üzere. Etyopya'da. Dünya'ya oradan yayılmış. O kadar ki, bugün toplam nüfusları 200 milyonu aşkın 14 «geri bıraktırılmış nlke» nin ekonomileri kahve ürününe bağlt. Kahve üretiminde başı çekenler Brerilya, Kolombiya, Fildişi Sahili, L'ganda, Salvador ve AnRola. lş hacmi açısmdan kahve ticareti, petrol'den sonra geliyor. Tıpkı, petrol piyasasında olduğu gibi. kahve piyasasımn hakimi de çoğu ABD menşeli büvük Batılı tekeller. Femando Moraes'in «L'Economiste dn Tiers Monde»un ocak şubat 19*7 sayısında belirttigi gibi dünya kahve üretiminm dü«mesinin başlıca nedenJeri arasında «Brenlya'daki kahve plantasyonlannın iki yıl ardı ardına don olayının yıkımma uğraması De vine önemli bir kahve üreticisi olan Angola'da, emperyalist saldın yüzünden üretimin geniş ölçüde aksanıası» mevcut bulunmaktadır. Üretimde görülen bu azalma ise ihracat piyasasına «arzı» riüşürmüş. böylece de kahve fiyatları hüyük bir hızla artmıştır. (1) Doğal afet ya da emperyalist saldın yüzündeı. kahve fiyatlarında görülen artıştan en çok yararlanan ülke, 1976'da 9 milyon çuval üretimle Kolomhiya. Bogota hükümeti Kolombiya Kahve Üreticileri Ulusal Federasyonn'nun ıcecen kasım aymda vıllık üretimin 9 milvon çuvaldan on bir milyon çııvala çıkanlması için 70 milyon dolarlık bir yatırım öngören Iirojesinl açıkça destekleyerek bu vöndekl eqi]imin «ku^cden fiile» çıkmasını sağlamıştır. Bu eğilim. Kolombiya'nın «dunımdan» yararlanma niyetinde olduğunn (jöstennektedlr. Oysa çok sayıda uzmana göre öbür İireticile rin durumundan yanırlanarak flretim! aşın Slçülerde artırmaya girişmek, kısa sürede bu yolu seçen üretici ülkeve yarar sağlasa da, Brezilya ve Angola'nın normal üretim düıeylerine ulasmalarıvla. dünya üretiminde ortaya çıkacak üretim fazlası, dolayısıyla da fiyat düşmesi. olçusundan otürii salt fırsatçı» ülkeler için değil. tüm kahve üreticisi yoksul ülkeler için gerçek bir vıkıma yol açacaktır. Kahve üreticisi ıseri kalmış ülkelerin temel sorunları. aslında. petrol üreticisi ülkelerin sorunlarından farklı değil. Petrol'de, OPECIe birlikte. petrol tüketicisi zengin ülkelerin spekülatif baskılannın bir ölçüde de olsa azaimasma karşılık. kahvede bu gerçekleştirilememiştir. Bn yüzden üretici ülkeler kahve alımsatımmda kullanılan para birimi do ktleri dfizenlemek amacıyla kurulan Uluslararası Kahve Örgütü sürekli bir biçimde üretici ülkelerin zararına sonuçlar vermiştir. Örgütün başlıca göre>1 her yıl toplanarak alınıp satılacak miktarlan «kota»lar halinde saptamaktır. Ama çoğu uzmanın da teslira ettiği gibi iyi bir kota elde etmek, her zaman ürünü iyi bir fiyata satmak anlamına gelmemektedir. Gerçi ilke olarak kotalar sistemi uygun ve adil fivatların saptanmasında yardımcı bir öge sayılmaktadır. Ne var ki gerçek alım fiyatı. Amerika'nın ve Batı Avnıpa'nın büyük toptancı şirketlerinin (roasters) belli zamanlarda aldıkları kahvenin miktarına eöre belirlenmektedir. Milyonlarca dolarla oynayan. evrensel ölçülerde kahve işleyen, modern araçlara ve dev nuslar ve dünya kahve piyasasını istikrara kavuşturmaya yönelik bazı önlemler almayı kararUştırmışlardı. Bu önlemler arasında her üretici ülkenin üretim hacmivle orantılı kotapaylarından oluşan bir «Kahve Bankası» kuralması da yer alıyordu. Banka belli zamanlarda, yani kahve fiyatlarının çok düşük olduğu dönemde alım yaparak ürünü depolayacak, fiyat larm «kabul edilebilir» düzeylcrc ulaşması halinde de yeniden piyasaya sürecekti. Basta Amcrikan tekelleri olmak üzere tüm Batıiı tekeller bu davranışı «yasal kar»larına bir saldın olarak nitelemekte gecikmediler. Hareket onlar içm komünistlerin kışkırttıeı (!) bir «isyan»dı. Aınerika. çok geçmeden. üretici ülkeleri, örgütlen çekiimekle tehdit etti. ABD'nin en büyük kahve alıcısı olduğu düşunülürse, bu, örgütün sonu olabilirâi. Bununla birlikte üretici ülkeler, bütünüyle olıııasa da «isyan»dan eni konu kârlı çıktılar. Latin Anıerika ve Afrikanın önde gelen üretici ülkeleri, salt üreticilerden oluşan «Cenevre l'aktı»na uye oldular ve kotaları bu kez bizzat kendileri saptamaya başladılar. Ama. kuşkusuz bu yeterli değildi. Nitekim iy73°ü izleyen dönemde, dört yılda ikinci kez olmak üzere, korkunç bir don olayı Brezilyada üretimin düşmesine yol açtı. Talep fazlalaşınca da kuhve fiyatian alabildîğine arttı. Kimi üretici ülkenin yüzü güimüştü. Ne var ki bu geçiciydi. Sonraki vıllarda her şey eski haline döndü. Büyük tekellfr yeniden borularını öttürmeye başlamakta gecikmediler. (iyatları dileaikifrince artınp. düşürerek üreıici üikeierin emekçilerini olduğu gibi, tüketici yoksul ülkelerin emekçilerini de kıyasıya sömürmeyi sürdürdüler. Şimdi, Brezilya daki doğal afct, Angola'daki emperyalist saldın nedeniyle kahve fiyatlan yeniden başdöndürücü bir hızla artmaktadır. Başta Kolombiya olmak üzere kimi üretici filke bundan. kuşkusuz, kazanç sağUyacaklardır. Ancak bu gcçicidir. Asıl kârı, her zaman olduğu gibi. büyük kapitalist tekeller c;be indirecekierdir. En iyisi Moaıesin de altını önemle çizdiği üzere «Mutluluğu başkalarınin mulsuzluğuııdan beklememek» ve tez elden büyük tekellere karsı (irEÜlknnıektir. kahve sol tadına o zaman kavu^acak. ACI KAHVE Hüseyin BAŞ larm değerindeki düsüşler ve Batılı öbür kapitalist ülkelerde bir türlü önü alınmayan enf lasyon nedeni ile sürekli bir biçimde zarara uğramaktadırlar. Fernando Moraes'in haklı olarak altını çizdiği gibi. üçüncü dünya ülkelerinin ürettikleri hammaddeleijn fiyatlsrı sorunu emperj alizmin tarihi kadar eski. Çözümü ise, büyük ölçüde, «uluslararası yeni bir ekonomik düzenlemonln gerçeMejtirilmesine bağlı. Alıcı zenginle satıcı yoksul. aralırındiki alısverisi düzenlemek için bir araya geldiklerinde ne olmaktadır? Sorunun yanıtı pek n kadar karmaşık değil. Yoksul ülkeler bu tiir birlikte hareketten her zaman zarırlı çıkntaktadırlar. Nitekim kahve üreticisi ülkelerlp kahve tüketicisi zengin ülkeler araaındald llis antrepolara sahip Ne.stle ya da Maxwell pibi büyük tekelci şirketlerin alımda çckimser davranarak tiyatların iyice düşmesini sağlamakia hiç de RİiçIük çekmedikleri bilinmektedir. Buna karşılık ekonomileri tek ürüne bağlı çoğu üretici ülke için uzun süre beklemek ve büyük tekellerin bu oyunlarııu suya düşürmek olanaklan bulunmaraaktadır. Bununla birlikte 1972'de, kahve üreticisi ölkelerİD Batılı büyük tekelci şirketlere «Ulu.v lararası Kahve Örgütü» tnrihinin en çetin savaşlarmdan birini verdiklerini göriiyoruz. L'retici ülkeler ilk kez örgütün mutad toplantısından önce Cenevre'de kendi aralannda toplan
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear