23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
İİ K CUMHURİYET 13 MÂRT 1977 e güzeîdir şu IS yaş. «Delikanlı» derler bu çaga ge'enlere. Herşeyi en iyi ker.disinin bıldiğini sanır, o ya^tskı insan. Her yaı pem'oedir oııun için. Hele on sekizinde. lıarta daha önce, yokîuktan, yoksulluktan, göksüzlük ve acılardan geçerek pişmemiş olan genç, on sekizini dolciurunca, bütün diinyayı kendisinin yaratt:ğını sanır. Bir fışkırma, bır coşku, hem da bir guzeıiik çağıchr, 18 yaş. Kim ıstemez ona dönmeyü... Gerçi çağlan ilerlemiş olduğu halde l.Tdektlerle değişmeyeceşiniz nice güzellikler vardır. Eski bir ozarra. «Hüsnü şrüzeşte var ki nice nevcivan de£er.» dizesini soyleten ve yasaır.da seyrelt rastîanan b:r gerçeknr bu. Ne var ki, aynı ozan bu dizenın hemen nr;îınd?n şunu demiş: «Geçmiş zaraan olur ki hayali cıhan değer.» İşte 18 yaş «hayali cıhan değen» bu «geçmiş zaman» lardan biridir. îçindekiler bilmez degerini. On sekiz yaşın psikoloiisinden ve felsefesindfn söz etmek ıçin aimadıra kalemi elıme. Asıl konu başka. N OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 18 YAŞ Hıfzı Veldet VELiDEDEOĞLU kendisine iyi r?t vermezse, «Babam şu partiden. öğretmenım bu partiden, ben i&? şu partiyi tutuyorum, ögretmen bunun için not vermiyor» diye dıişünür. Çocuk derslerıne mi çalışacak, yoksa kafasınm ıçinde bu işlerle mi uğraşacak1 Otuz yılhk bir hoca olarak ben bunu vatanın geleceği bakımmdan çok tehlikeli görürüm. «Sonra şunu belirteyim: Son on yıh düşünürsek görürüz ki, yalnız köylerde değil, kenılerde de bugün 18 yaşını doldurmuş olan çocuklar, gizli veya açık bir takım mahalle mektep]°nnde, kuran kursiarında gsrici ve zararlı telkinlerin etkisınde buiunmaktadırlar. Şimdi bu çocuklann seçim hakkına kavuştuğunu ve gerici bir partinin bunlar üzerinde işlediğini düşünün. O zaraan bu ülkenin geleceği ne olur? Gençlik derken, yalnız üniversitelerde okuyan gençleri düşünmeyin. Ben öteden beri »ençliğin dostuyum. (...) Onlara sevgım ve bağlılığım sonsuzdur. Ama 18 yaşı seçmen yaşı olarak kabul edelim dersek. bu ülkenin siyasal geleceğini tehlikeye atmış oluruz. Gün ?elir, bundan anarşi doğabüir, arkadaşlar. Benim siyasal tecrübem yok, faker hayattaki gözlemlerım çokrur. ıGürültülen. Ben burada sizleri ikna etmek için konuşuyorum. Şunu belirteyim ki, fikir tartısmalarında öfkeler.mem yoktur. Ben som bir lastık top gibiyim. istediğıniz kadar vunın. yıımruğıınuz acır. fakat bana etki yapmaz. Boş yere yorulmayın, düşüncelerimi söyleyeceğim. Berlin'dek! öğrencilik lıayatım, tam Hitler'ın jktidara şeçmesinden öncekl yıllara rastladı. Sos yalıst Partının gençük örgütü vardı. Komünist Partinin gençlik örgütü vardı. Nasyona! Sosyalist Partinin gençlik örgütü vardı. Ben orada univ?rsitenin içinde bir çok kavgaya tanık oldum. İş sokağa da döküldü, çntışmalar başladı. Bir gıin yanırnda iki kişi vuruldu. Bılirsiniz. bizim ülkemizin insanı heyecanlidır. Gençliğimiz daha da çok coşkuludur ve gsrçekton «dcli» kanMır. Eu gençliği küçük yaşta politıkamn ıç;ne atarsak, Meclisimizi büyük sorumluluk aîrına sokmuş oluruz, arkadaşlar .( ..) «Anayasa Komisyonu sözcüsü: «On sekiz yaşmdaki gencın vatan için öimek vjziı'esi var fakat oy verme hakkı yok. Böyle sey olnıaz. dedi. Arkadaşlar, bugün öyle bir çagda yaşıyoruz ki, artık savaşlar topyekun savaştır. Yalnız askere gidenin ölme vazifesı yoktur, geride pasif görevlerde bulunanların da ölme va/iiesi vardır. (...' Anayasa Komisyonu sözcüsü sık sık medeni hukuktaki erginlikten <rüşt:e:i' söz etti, buna sarıldı. Ben meder.i hukuk hocüiyım. İS yaş raen?ni ergmük yaşifnr Fnkst ':i'=! 14 vaşında bile ergin olabilir. Olağanüslü durumlarda yargıç karanyla evlenen bir kız erş.n sayılır. Dogrudan doğruya yaîada yeri vardır bunun. Medeni Kanıın .(Evlenme Uişiyi resit k'1 " > divor. • : Şu halde seçmen yaşı için erginlik bir ölçü o'.amaz. ( ı Komisyon sözcüsü bır d? dedi ki : «On sekiz yaşında vergı veren bı; lümse vergiyi yüksek bulursa, buna karsı oy salıibı nlmajacak mı?« «Öyleyse. vergı veren kundaktaki <,ocuk da oy vermeli. Cünkü baba. ana ö'.ür. kundaktaki çocuğa miras kalır ve o çocuk vasisı eliyle vergisini öder. Bu konu oy hakkı .çin bir hanıt olamaz. (...ı Komisyon sözcüsü bir de buyurdular ki, «Yarıdan fazla nüîusumuz kadındır, erkek degildir. Saj'in sözcü Kırşehırlidir. ben Çorumluvum, Anadolj'yu biliriz Köyde ağa, 18 yaşındaki kızım. kızanını arkasma tıkacak, gelin bakalım filan partiye oy vprın riiyecek, onlar da verecekler. Böylece bir kısmin o>*u beş olacaktır. <.. ' Sayın sözcü suhsını hakkında da jüyle kcnuştu: «Hem devrııncı clmak. hera de gençliğe oy hakkı tanımamtk, bu c'a ma?.» KüçUk yastan bsrt tllkpn'n cevm<ı«rl ne üzülmüş, kara irticaı ve geri kalmışirğı gormek'.e acı çekmlş bir arkadaşınızım. Ü'.keye kötülüğün nereden geldiğinı gördüğüm :çin oevrimciyim. Benim devrimcı olmam, 1? vaşmdaki çocuklara oy hakkı verilmesinden yana olmamı gerektirmez. Burada memlrke". yararını tehlikede görınekteyım. Y'T? divorlar ki: «Bu ger.çlerden korkma^lıın.. Kım korkuyor, kiınden korkacağ:z'? Ben gençlikten korkmam, onlarla övür.ürüm. Ama dersleri varken poiifikaya sürüklenmelerim istemiyorum. Şunu rıca edeyim: Hiç defilse. nnüınüzdeki ilk seçim döneminde bu 18 yaşı kabul prmeyelim. Çünkü bu ir.r.PTtı jyle bir öör.emdir ki. siyasal çanşrr.a'.arla rayır.dün çıkanlmış olan bır poiitika lokomotilinı bu dönemde rayır.a oturtacp.ğız. 18 yaşın seçmen yaşı olarak kabulJ. bu ray üzerine engeiler Soyabilir. Bır lecrübe dönemı geçırmeden, ou nngeli atlatmadan. lokomotifi bu ray üzerine oturtn i ayahm. ark?riaşlar. 'Bravo sesien. alkı^!;'::"1 'Tpm si'.cıler Meclısı Tu'anak Dergıs:, Cılt 2, s. 538^39 ve s. 542544) < Nisan 19€1'. 4 LAF BİLİM K Hukukta, Politikada 18 Yaş Hukukta 18 yaş, erginlik früşti yasıdır. Yurttaşlar Yasası'r.m < Medeni Kanunun) 11. maddesi: «Rüşt on sekız yaşın ikmali ıle başlar.» der. Ttirkçesi: «Erginlik. on sekiz yaşın doldurulraasiyle başlar» dır. Bu cemektir ki, 1" yaşını dolciuran genç ana ve babasının egelîği (velâyeti) altından çıkar ve haklarını kendi başına kullanrna, mallannm kendi başır.a yönetme yetencgini elde eder. Demek ki, 13 yaş yalnız fiziksei ve rtıhsal açıdan dsğil, hukuksai sçıdan da bır dönüm noktasıdır kişiler için. Şimdi poiitika bakımından da onem kazandı bu >aş: 18 yaşım dolduranlara senel seçırnlerde «seçme hakkı» vermek istiyorlar. 1961 yılında ben öuna karşı idim. Bakmız nasıl konu.şmuşum, on altı yıl önc.3, Temsilciler Meclisinde seçmen yaşı ıîe ilgili madde görüşülürken: ffOtuz yıla vaklaşan hocalık hayatımda »?nçliğe hitab etrniş bir arkadasımzım. Eğer polıtlkaya atılmak arzura olsaydı bile ben 21 yaşından önce sençliğin politikaya kanştınlırasır.dan yana olamazdım... Poiitikada bir seytan tiiyü var. A1N mışma merdiven dayamış adamları bile ahp sürüklüyor. Dunım böyle iken, lütfen duşunür., lisede hatta Anadohır.un kimi ysrlerinde ortackulda bulunan 18 yaşındaki bir çocuk politikaya karışacak olursa sonuç ne olur'' Öğr?"neninin hangi partiden olduğu ile ilgilenir. Öğretmen Simdiki durum Bu tartışmalar sonunda seçmen yası sorunu Anayas.a Tasarısından çıkarıhp Seçim Kar.unvı na konuidu ve seçmen yaş! 21 olarak kabJl ediidi. O tarihten bu yana geçen 1 yıl ıçinde, köp6 rüleruı alnndan çok su geçt:. Toplumsal yapı değişti. 18 vaşındaki Türk «ençlıgi artık politi^anın içinde ve taa göbeğindedir. Bu bir toplumsal gerçek. İyi mi oldıı, Kötü mü^ O. ayn bir sorun. Gençler birbirine Karşı kıskırtılmasa, «DavvıJan dönen ben bile olsam. beni vurun.» cib' çr.tlak seslerîe süâhh eyleme ıti":m?se, oen Çok iyi oldu> derim. Türk gençliği 1961 'den oeı çok olsunlaştı. Bu gelışme de toplumsal i>:: serçektir. Yasalar toplttmsal gerçeklere uymalı ve bu gerçekleri yan5,ıtma!ıdır Bu nedenie seçim yasasmın İS yaş doğrultusunda değıstirümesi girişimlerinden do'ayı şimdi art'k memnunluk duyuyorum. Bugünkü kargaşa erjeç sona erecek ve roplum aydır.hk yolunu bulaı.'a'.ct'.r. Bu oluşta 18 vaş gençhiinin ce payı o!maî:dır • Yalnız sunıı hümeli ki. bıı pava. kulaktan clolma. üstünköiü biİRİIerle dejil. derine gklen hilir. Gençliçimizin enzden kaçırmaması gfreken en önetnli nokta bııriur bence. !'ir düfinırf ' P ü c ' ı >;i<rı|.. lâ'ik vp o r t a k oh'na Uç Öiüm OKTAY AKBAL Evet Hâyır TARTISMA Irk ve Din kalkınmada etken olabilir mi? Kalkınma: Tüm al* ve üstya pı kurumlarıyle birlikte. gen b:r düzer.den :len bir düzene geçmedır. Başlca bir deyişlr. darlıktan bolluğa. bakınısızlık tan bavmchrlıga. duşkünlükten rahata kav.şmadır. Eir toplunı, oyle durup d'j rurken, kendıiiginden kalkınmaz. Bihyoruz k:. kalkınmanın kendir.e özgü yonternierı var dır. İnsanlar. ta İlkcağdan güniimüze dek, bu yöntemlerm arayıcısı ve uygulayıcısı olmujlardır. Çağımızin en yaygın kalkınma yönîemleri ise. «Kapitalizm ve sosyalizmndir. Übür yontemler, bu ikisir.in çarpıtılmış biçimleridır. Günümüzün kalkmmış ülkelennden bır kısnıı kapilalist yoldan. bir kısmı da sosyalist yoldan bu duzeye ge.mişlerdir. Bız bu konııda, kapitalizm • sosyalizm tarüşması yapacas değilız. Yalnız, kapıtalizmin kökeninde «emek sömürüsü» nün yattîgı, bilinen bir gerçek. Günümüzdeki emperyalist vt kapitalist ülkelerm de, «Geri kalmış ülkeleri» nas:l sömur dügü ortada . Namuslu bilıhı adamiarı, geri kalmış ülke aydmları. ilerici. devrimci par tiler, örgütler sürekli olarak, bu sömürü çarkınuı nasıl döa düğünu anlatıyorlar... Birbirinin tamamen tersi olan bu iki sistem, yalnız bır noktada birleşir, o da, bılinı ve tekniktir. Ikısi de. bilim ve tekniğe sıkı sıkıya sanimak'a dır. Bu alanlarda birbirlenn den geri kalmamak için, amansız bir yarışı sürdürüyorlar. Yanşın 'ctnel gerekçesl: Kalkınma yöntemlerı ne olursa olsun. «B.lim ve tekniğe dayaıımadan. daha ilerıye gıtmenın oianafı vokuır:» anlayışına da 3anır. Toplıuıısai deneyler bıze gnsteriyor ki; geri kalmış ülkelerin '.zallıınması :çm. iki ar.a seçenek vardır. Birincisı; tüm ait ve • üs:yapılar:y:e birlikte toplumu ı'ıeriye ve çalışanlar yararma değıştiren devrimci bir düzen; ıkincis: de, bu düzeni işler k:lacak. daha ileriye götürecek olan «bılim ve teknik»tir. Gelelim şimdi, konunun öbür yanına1. Kalkınma: Bir bilim, bir devrimcı duzen ışi olduğuna göre; bu kbntıda, aırk ve din» in bır etkisi. bir ayrıcalığı var mıdır? Topiumların şu ya da bu ırktan, dinden olmalaıı, kalkuvma açısından onlara bir avantaj sağlar mı? Irk: Kan ve soy yönünden başkalarından ayırt edılen birey topluluğudur. Sözgelimi; beyaz, siyah, sarı ırktan ınsan lar. «kan ve soj ayrıhğı»nı belirtirler. Din ise; insaniarm Tanrı'ys inanış ve bağlanışlarını göste ren kurallar bütünüdür diye tanımlanabilir. Günümüz Türkiyesinde, «ırk ve din üstünlüğü» sa^lariy".e halkın karşısma çıkıp, «o;ı> toplama yarışına katılan poü'ikacılar var. Bunu biliyoruz... Acaba ou sayın baylar. «kan bagları», Tann'ya inanış ve bağlanış kurallarmda, hangi bılimi ve teknıği keşfettıler? İnsanların kanlarıncia, dınsel inar.çlaruıda; ömeğın bir îi zık formülü, bir kınr a lâborrıtuvan, bir geometn f ecrem. bir ekonomi jasası, fabrika pr^ lesi atom reaktörü vb. var mıdır? ., Eğer, insaniarm dinlerınde. kan yapılarında böyle bir kaynak olsaydı; ınsan soyu binlfr ce yıldan berı, kalkınmak içır. bu denli çaba göstermez; kan ve dınine başvurarak, ekonomik. teknik, sosyal. politik ve kültürel alaniarda hemen kal kımverirdi. Zeki ve yeteneklı insanlar herhangi bir ırka, dıne bağımli degıioır. Üej, uii ıe, dıade «eri, norBiaİ ve üstün zekâlılar ğunlukla beyaz ırkıan oluşu da, beyaz ırkır., ötekü;rden üstun olduğunu göstermez. Çünkü bilim adamının yetışmesı, saU zekâ sorunu değildir. Onun da, kencine özgü koşulları vardır. Bilim adarra .'etiştirmek isteyen ülke, en azından yet» nekli vatandaşlarına çalışma ortaını hazıriar. Ülkesmin geıir kaynaklarıru iyı değerlendırır. Büimsel araştırmalara yatınm vapar. Yetenekh .rişilerde istek uyandırır. Toplumun, bu aianlara ilgisinı arttırıcı çarei?r arar vb. Irk üstünlüğünü savunmak; insaniarm türeyiş teorilerme de aykırıdır. Konuyu dınsel açıdan düşünurken; insarlann köker.i. Âdem'le, Hav^a'ya dayanır. Yanı, atalan birdir. Eılimsel açıdan da. ya «maymunıa, ya da «telc hücre»ye çıkar. Bu durumda: Bızler fslanca ırktan olduğumuz içn. öbür ırkların hepsindcn üsrü nüz; ıstersek ırk üstün.üğurîiüz saytsir.de başka uluslan ai:gede bırakınz. kalkınmamızm ılâcı tıırkntır demek, bir kurunludan, boşu bosuna böbürirnmekten başka birşey değildir. Soy ve kan üstünlüğü. Tür''.iye'deki ırkçılarm gerçek yüzünü görmezlikten geldikleri yazar .e araştırmacı Ziya Gökaıp' ın da dediği gibi: «İnsanlarda değil. atlarda aranır.n Dincilere, vani Türkiye'yl din yoluyla kalkuıdıracaklarıa söylevenlere gelince; dinler, bu dunyadaki «kalkınma yöntemlerini». «bilim ve tekniklen» vâzetmezler... Günümüzün güçlîi ve kalkınmış ülkeleri, Türk ve Müslüman oldukları :çın mı kaikımp güçlendiler? Hınstıyan. Müsevi; ya da Alman, İngiliz, Rus, Çin, Fransız, Japon oldukların dan mı?.. Elbette hiçbirı defü. Temel r.eden; aklm, bılimirı gücUııe dayanmaları; bilimi. «Hayatra en gerçek yol aöstericı oiar?.!^ seçmelerıdir... Kapitalist yoidan kalkman Ulkelerin sömu.'ü suçu da «bilim ve tekniğin» da gil, onlan kötüye kullanan sömürü düzenlerinindir. Sonuç olarak: Konuya nareden bakarsak bakalım; kaikınma için, «ırk ve din»i ÇIÂIŞ noktası yapmak. çare olarak göstermeî:. bilime ve yasamm gerçeğine ters düşmekten başka birşey değildir. Ercan ÖZGVR B ir hafta içinde üç dortun nlümil... Bu, hiraz fazla .. Gerçi yaşı elüyi altmışı bulmuş. ya da seçmiş bir kuşağın ikide hir vitik vermesl rioçaldır. Yaşanan zaman sınırh, bir gün bitecek. Sırayla gidilccek: Bunu biliriz lie hir yakm. hir dost. bir tanıdık ölünce viııe de bir tulıaf oluruz. L'nutmak istediğimiz. kimi zaman da unuttuğumuz öliim Rcrçeğini karşımızda birılen görüvcrdisinıiz için Fethi Karakaş... Czuıı yıllardır sergi açnıaüığı jçiıı yetrrince tanınnıayan bir rcssam. Yağlı bovaları. ö/ellikle şrravıirlcri ile 191060 arasında önde çelcn sanatçılarımızciatı... İlk kez adını •Liman» sergisinde dııvurmuştu. Abidin Dino'nun da katıldığı, İyem. Akal. Arad, Vener gibi o günlerin ecııç. ilerici rcssamlarınm katıldığı bu sergide en çok dikkati çeken ressamlardan biriydi Karakaş Kendince bir havası vardı, gerek vağlı boyalarınıla, gerekse gravürlerinde... İnce, zayıf bir genç adam, biraz da kekeme... Yıllard;r jjörmüvorum. Saııat" ıliinyasının dışında gibivdi Serjri avmıyortlu. Kesim yapıyor muydu? Bir rcklam firmasında ı.alışıvordu. Ölümiiııden soııra bir sergisi açıiır sanırım. .Ycıiicski tıim yapıtları sanaıseverlere sunuluı. Karakaş ariı resim diinyamızda yenideıı du.vulur Bir yaşlı boya tablosu var bende... Çeyrek yüzyıl ,«ace armağan ctmişti. Baş ucumda durur niee zamandır. Taksim'deki Fransız Konsolosluğu salnnunda açtıçı serçilcrinden biriııde görmüş. sevmiştim. lnsansız bir dosa çöriiniimü. İki, üç ağaç ve deniz, o kadar. Karakaş'ın iç diinvasını kendiminkine yakın bulmuştnm o \illarda. Kahvelerde, içkili yerlerde hulusurduk, ozan. ressam. gazeteci dostlar. Bir ara Beşiktaş'taki ahşap evinin bodrumunda «Küçük fialeri»vi açmıştı. Resim. şiir serı;ilerl tertipleniyordu, buluşup iki tek atılıyordu. Hepimiz eençtik. hcvccanlıvdık. sanat dünyasını cle Ecçirıne savaşımınriaydık; Karakaş ın gravürlerle süslediçi şiir sergisi büyük ilgi görıııüştü. Sonra bir süıe de Kurtuluş'taki evinde yaşadı. Yıl 194'j. sürekli çiılerdim, bir yağlı boya portremi yapmıştı. Günlerce süren bir çalışmadan sonra . Tam bitip bana armağan edeceği sıra bir de baktun, beğenmemiş, bozmuş, karalamış atmış! Ilep acınınm, hem Karakaş'm başarılı bir yapıtı yok oldıı diye, hem de benim yirmi beş yaşımın bir tanığı silinip gitti diye . Yıllar farkına vanlmadan geçip gicler bir ıle oluırsunuz gazetede, ressara Fethi Karakaş öldü diye. . Bir bir hatırlar• M geçmiş yılları. anıları, s'iiu havaüer naiir.de. Birden• i ı z birc bir yanınız çöker, azalırsmız. eksilirsiniz .. Sonra Fikret Ürgüp .. Son yıllarda bir »clochard» jaşamı süren değerli hekim, sanaıçı, ozan, öykücii, nice üstiin ycteııekleri kişiliğhıde (oplamış ilglnç bir ayrinı .. Olüm ilânında da «dünyadan kurtuldu» demiş yakınları Kimi zaman yüktür yaşam, yeryüzü, sırtımıza... Dr. Urgnp îçin de son yıllarda öyleydi bu dünya: Vabıızlık, can sıkintısı, yoksunluk, kimbilir daha daha görünmeyen nîce acılar .. 195J'te Sait Faik'in en yakın arkadaşlarından biriydi, hem hekirui, hem dostu... Yazdığı öykülerde Sait Faik'in Alcmdağda Var Bir Yılan» kitabındaki öykülere bir yakınlık vardır. Ürgüp insanoğlunun gizli ciünyasınm daha derinlerine, hasta yönlerine iıunek isliyordu. <ıVan» ve «KjsaLodos Hikâyelcri» adlı kitaplarmdaki öyküler hep böyledlr. Tüm sanat çalışmalarında da bu «dünyadan kurtulduk», bu anlamsız dünyaya, insanoğluna bir anlam verememek sıkıntısı görülür. O da çıkıp gitti yeryüziinden işte... Kimseye Allahasmarladık bile demeden!... Mustafa Niyazi... Benim ilk gençlik yıllarımın unlü bir öykü yazanydı o. Dergilerde adına ilk kez 19394H) yıllannda rastladun. Samim Kocagöz'le Mustafa Niyazi Anadolu Vöy ve kasabalarma ait olayları öyküleştiriyorlardı. Ikisinin de değişik bir anlatımı vardı. Ne var ki Mustafa Niyazi yan yolda bıraktı öykücülüğü, gazeteci oldıı. Kocagöz ise sürekli öykü, roman yazdı. bu alanda aşamalar yaptı. Mustafa Niyazi Ispartalı'nın «Pazar Ekmeği» ve «Mavi BIuzlu Kadın» adlı iki öykü kitabı vardır, hepsi o. Gazetelerde, 3jaıısta çaiıştı. Sonra bir gün o da çekip gitti hu dünyadan Her ölüm, hele gençlik \ıllanmızdan tanıdısımız kimselerin yitip gitmesi bizi «ölüm diisüncesi»ne çötüriir. «Sana bana ölüm var^ deriz lıalk ozanı sibi. Bir an birkorku çelir önce... Sonra geçer gider bu tür duygıılar. Yaşam ağır basar, yaşamın serinçleri, savaşımları... Nasıl olsa bir trün herkes ölecek, deriz, giin bugün saat bu saat biz yaşatlığımız s=ürece görevlerimizi yapmalıyız. dünyanın tadını tuzunu acısını duymalıyız. Bizlere sunulmuş bu güzel yerviizünde, gelip geçici zaman parçacıiını ziyaıı etmemeli. hele hele dfğersiz çekişmelerle, saçırıa sapan hesaplarla yaşamt kenriimize zehir etmemeliyiz... Böylc der sürtlürürüz yaşamı. üçük vaştan beri tanıdığımız sanat yapıtları vardır. Okul sıraiannda bize belletilen bu yapıtların çoşunu anlamadan beseııniek zorıiüda kalırız. Dou Kisot. Komeo JüHet. Hamlct vc !>enzcrlerinin öğreııcilcre vaıısıyan yaııları nelerdirV Doıı Ki.şot. hu viiııüen (iaiıa talihlidir. l şağı Sanşo I'aııa ile şasılası serüvenlere atılaıı >i>valyc ozenti'si, her vastan vt basiaıı ınsanııı hıışıına çiıîor. Veldeğirmenlcrini düsman samı> saklıran kılıçh. ııuzraklı hir sıırip sn\aşçınııı diissel vasaraı. çoğu kisive iİEİııc sflir. Komeo Jülyet. gerçek içeriğiyle değil. acılı aşkının etkisi>le ^iirar çeniş vığınları. Hamlet'tpn aklımızda, bir mczar. bir mezarcı, bir de kurıı kafa kalnuştır: Olmak veya olnıaırıak. İşte bi'tiin sorun. Yeryüzünün tüm feisefesi bu tümceye sıjmıştır. Öğretmeninıierı öğrencisine. gcncinden yaşlısına değ;in herkes Hamlefin büvüklüiündeıı söz açar. Cüııkü bu yapıtİRnn vüceliği. bizlere deıslikleıde aşılanmıştır. Bir öğrenci Hamlet'e değgiıı sıııav snrusunu şöyle yaıııilayabiiir mi: Hanılet, değeri beş para etır.ez hir eski oyundur, ilkeldir, çağdışı kainıı.ştır. Bu öğrenci sııııfta çaktırılır ve Hamlefin yüceliğini yaşamından bir yıl ödeyerek öjrenir. .Ne var ki kusaktan kuşağa nkullarda belletilen çogu sanat yapıtının gerçek nitrHklerini bellemek bazı koşullara bağlıdır. Komeo lüivefi anlamak için <>>unda yer alan iki soylıı ailenin niçin hirbirine kin güttiigi'ıııü açılilanıak gerckmez mi? Romeo'nun büyükleriyle. Jühefinkîlrr niçin düşmandırlar? Ya da buffüıı Güııeyriosıı Anariolu da bazı aileler ııedpn katı davası sjiider'pı? taidaş bilimsplliklp rle alııımadau Seksjıir in yapıtı vfvli "rrıııe oturtuianıaz. Vtryüzii tarihituleki toplumsal selism<(|f Teodal aşamamn ekonoınisini. siyasasını, kurallr.rını, ahlâkını bilmekle araaca vanlabiür. Toprai;a dayalı sosyal riiizeniıı olıışturaıağı çelişkileıle düşmanlaşan iki ailenin çocııkları birbirine vıırulmuşlar, ortaya hir Ronıen Jülyet çıkmı.ştır. Ya üon Kişııı? Clkullarda çoıııklarımıza nasıl açıklayacağız bu ünlıı yapıtı? Burjuva sınıfı nedir, feodal sınıflar ne demelitir, sorulannın karşılığını okullarda öğretmezsck, Don Kişot'u kavramak olası mıdır? Keodalitenin yavaş > a vaş eücünü yitirdiği hir topluında jezsinci şövalyelik de yok olıııaktadır. Tınkı at ar;\hjsıııı;ı \erini ııtomohilin aldığı ortamda nrılbantlık meslciir.in yok olması sibi. Ama geçınisin kahram;tnlık öykülerine vıır^un bir adam. kcndi düşsel dünvasmın kurgularına dxv:ınarak seıiheıılere atılıyor. Sövalyeliğin mertlik ve kahrım.inlık ılitııenılpri aşılmıştır. Burjuva yargılarmın parasal dünyasma geçilmektcdir. Çıkarlann defişime uğradığı bir vcni dünyada Don Kişot' un savları ve eylemleri ıjülünç düşer. Ama biz öeretim düzenimizde öğrencilere, hurjuva ncdir, feodal neuir. ckonomik ilişkiler bu ikisi arasında nasıl olıışmuştur. sorularını açıklamazsak. onlar da bir ömür bıı>nı Dnn Kişot'u sait vüzeysel açıdan değcrlendirmeve «.'ahalavacaklardır. Hamlet. insan ruhunun açmazlarını sergileven. çolişkiIcrle dolu bir kişiliktir. Acaba çelişki yasalarını iyice hellemeden Hamlet'i anlar nııvız? Kvreııi kapsavaıı \e değişimi saçlayan çelişkilerin itici gücünü iyi bellemeliyiz. Evrensel çelişkinin toplumlara sosyal sınıflar biçiminde yansıdığını öğrenmeliyiz. Toplumda her sınıfın insanı, içinde yaşadığı koşullara göre şartlanır, duyar. öğrenir, diişünür, davranır. Evrenin. doğanın. toplumun bir parçası olan insanın hem bedeni hem ruhıı çeMşkilrrle doludıır. Bedfn nasıl yaşam vp ölünıii içcriyorsa, ruhun yapısında vaşaııan ortaının üriinleri tclişkllerle kendini ;i»sierir. lnsan kişiliğinde celişkilcrin hclirnıcsi \e çeşitli rlalsalaıımalarla ruhsal bunalımları olıısturması doğaldır. C rlişUilcr vasasının evrensel kuralli'.rinı öğrennietlen. Hamlet, çncıımuza hilmece Rİ'»1 gelecek ve sonra öğretınenden duvulacak sözlrr. bir kıılaktan girip ötpkinden çıkacaktır: Hamlet. çok büyük bir yapıttir: Bu büyüklük. tngiliz edebiyatının yücelifini yansıtır. Frazolo.ji denen bir sözrie bilim vardır. Türkçeye lâfbilim diye çevirebiliriz. Bugün oku'lanmızda lâfbilim okutuluyor. Diinva tarihi. ytırt tarihi. dünya sanatı. biıfm sanatımız lâfbilimle anlatılıyor çocuklarımıza. Gerçeçi kavramanın çağdas bilimsel yöntcmleri ve kuralları yasaklanıyor tehlikeli, ideolo.jik yıkıcı hilgiler sayılıvor. Ama bu ortamm karanlığında yetişen kişilerin btıeünkii Tiirkiye'de sönilen biçimde birbirine tlüşmrsi, hjrbirini anlamanıası ve bir kör düğuşünde düşmanlaşması doğal sayılmalıdır. çjııııııumııııımıııııııııınıııııııııııııııııııımıııııııııııııııııııımıııııı = CERRAHPAŞA TIP FAKILTESİ DEKAM.I&INDAN = | S = TEŞEKKÜR Fakultemize kanser tedasisir.de k\ıllan:lan kobait cihazı bağışla>an SAYIN = S = Mukaddes ATAY'a Bir daıre bağışlayan SAYIN Uygulanan Böl ve Yönet Politikasıdır Faşizm, tırmanışını hızlandırarak devam ediyor. Onceleri pek o kadar hızlı değildi tırmanışı. Her yanlış hareket kitlelerin tepkisijie karşılaşıyordu. A:na solun bazı unsurlaraıı kendi oyununa getirmeyi başarmaya başlajnnca, daha bir hızlandırdı tırmanışını. Tandoğan mıtingi bunun en büyük karutı. Faşizm karşisında, tek vücut olmak gereği bir kenara bırakıldı. Geniş ilerici demokratik, sosyal demokrat yığınlara saldırıldı. İlerici demokratik dernekîer kapatıldı. Bu dernekler halka sanki birer öçü gibi tanıtıldı. Çünkü kitle haberieşme araçlarını istediğınce kullanabilme olanağı iktidardakilerin elinde. Özgürlüğe ve demokrasıye susayan halkımızın karşışmda bır bütünleşme örnefi verilmeliydi. Ölenlerin listesi artılt tutulamaz oldu. Faşizm genç, ihtıyar, öğrenci, işçi demeden vuruyor, öldürüyor. Seçımlerin yapılmasma kadar daha kimler gidecek bakalım. Çünkü iktidardakiler seçimleri kendi denetimlerinde yapmak için ellerinden gelenı arkalarına koymayacaklar. Bazı ilrici kuruluşlarm, sendikalarm seçim komiteleri ktırup. seçim sandıklarına sahıp çıkmaları gerekli. DİSK bunu yapacağını beürtti. Diğer kuruluşlarm da DÎSK'in yanmda bu konuda yer almaları gerekli. Bunun yanında devrimci kesimde yapıiacak her yanlış hareket iktidardakilerin ekmeğıne yağ sürecektir. Faşizm j'eni oyunlar tezgâhlamak peşindedir. Yüksek okul ve üniversitelerde öğrenimin engelenmeye çalışılmasma gide rek ağırlık verilecektir. Ankara'da ODTÜ'nin başma öğrencılerin, öğretım üyelerinin tasvıp etmedikleri b:r rektörün getirilmesi. okulun kapnîılması, oiulda bir kareaşahk yaratılma sı hep birer tuzaktır. Faşizm şimdi böl ve yönet pohtikası uyguluyor. Ogrenciier öglenci ve sabahçı diye iki gruba aynlıyor. Bunun nedeni, öğrencilerin kalabalık olması değildir. Devrimci öğrencilerin potansiyelini kırmak, onların saflarını = Bir kalp cihazı bağışlayan zayıflatmak amacıdır. Yurtların = SAYIN bir kısmının aniden boşaltılma Sadun Eşref ATIĞ'a sı, bir kısmınm yarı yarıya boş = S De%'amiı yardomlanm esırgemeyen tutulması hep bu amaçladır. Faşizm yeni oyunlar peşinde = SAYIN dir. Tüm devrimci, yurtsever, Leylâ RESNELİ'ye ilerici arkadasların, kuruluşla | rın, sendikalarm devrimci saı ş Paıcuuenıız adına teşekkürlerimı sunanm. taki sürtüsmpyi bırakıp, her oı ıııını ııııııııııııııııııi jun karşısmda, faşızmin her u riuıııııııuııııııııııııııııııııııııııııı luyuşunda eylem birliğine git(Basm: 1311R) 24J meleri ve her nasıl olursa olsun faşizme karşı durmaian gerekir. Ömer ERU | S S = ~ 5 | Kerime Sabahat DİKMEN'e Bir daire bağışlayan SAYIN Münevver TUZCU'ya Bir daire bağışlayan SAYIN Fatma Şerife PASMAKÇI'ya Ahlâk temeli üzerine kurulan toplumlar Politikanm tinsel kanadı ülkede nesr.el kalkınmanın ancak tanrısal güçlenımle gerçekleştirılebilecegi varsayımındadır. Burada tinsel olmaktan kasır müslümanlıktır. Yanı narr.az kılmak, oruç tutmak, zekât vermek v.s. Bu koşullara sanip ki şilerin toplum içinde yapamaya cağı iş ve eylem yoktur, denil mek istenmektedir. Gözlerimizl çevrede gezdiriyo ruz, dinsel temele dayah kalkınmış kaç ülke var diye bakıyoruz. Bir tane dahi gösterebilmek olası değildir. Buna karşılık kalkmma ve gelişmevı dinde değıl. akılda, emek, bilek ve aksıyonda bulan pek çok ülke kalkınmıştır ve dünvEya egemendir. O halde tinselcinin iddiası yanlış. aldatıcı, yanılucı ve saptıncıdır. Anlaşılan nesnel kalkınrnada tinselcüikle ahlâk birbirine karıştınlmaktadır. Kalkmmışlann dinsel yönü daima ikinci, üçiincü plânda kalmaktadır, ama ahlâk önde gelmek'edir. Ahlâklı olmakla dindar olbiska başka şeylerdır. Yalın ahlâk anlayışı tinsel kökenc dayalı toplumlarda ise zayıftır. Burada ahlâkın yerın: belirlemek bir hayli zorlaşır. Ahlâkın yerini b?ncü çıkarlar, gözetimler, eğilimler almışfır. İnsanlar arasındaki türlü ilişkilerde de aynı duyarsızlık söz konusudur. İstenir ki nı'nsal yapı kalburüstü olmahdır. Bu görüş Orta çağın ruhani hegemonyasuu nasıl da arıcîınyor. Böylece dinsel inanç gerçekçiliği ve akılcılığı gözlerden uzak tutmak için bir nevi kalkan gibi kullamlmaktadır. Ne yaptımsa tanrı, din, peygamber ve pir aşkına yaptım deniyor ve aldatıcı, yapma bir perdenin arkasına siniliyor. Oysa hiçbirı değil, aslolan kendi öz çıkarlarıdır elbet. Çark böyle isletilince us ve erdemlikler geri plâna çe kiliyorlar. İnsan kalabalığı ikircikü oluyor. Dinsel açıdan bir devletin kal kındığı fröriiîm'jş şr;'«rr'»n değildır. Dinsel manışlarda dinamizm ve akılcılık yoktur. Bunun yerini bekîeyis, yaivarış, is teyiş almaktadır. Yalvar yakar olacak. yalnızca Yaradana sığınacaksnı. Başarm;>y •1"n. başkalarınır. başarıianna ortak oia caksın. İş gormeyeceksin. dudakiarını kıpırdatmakla yctineceksin. YaşadıŞımız şu evren nesnel olmasaydı belki de dualar kabul görürdü. Insan bir yaranktır. Kafasmın içinde bçyin. göv desinde el!?r. ayaklar vardır. Bunlar işlemek, rieinr.mek zorundadır. Yoksa şu kaskatı taş, kaya ve topraklar üzerinde yaşam nasıl fiVzlenPbi'irrii1' Dünya nime~'cri"in bir tekini bile tinsel güçler yaratmamışlardır. keşfetmemişlerdir. Ama bol bol faydalnrünak yolundan da arınmamışlardır. İnsanlar, biliyoruz ki toplum içinde yaşarlar. BirbirlerıySe ilişkilerde bulunmaktadırlar. Bunu ah'.âk kurallarıyle en iyı biçimde düzenliyenler ilen toplum niteliğine saiıiptirler. Toplumsal ve bireysel ahlâk esastır. Ahlâk teme'i üzprine kurulan toplumlar ötckılere sürgıt üstündür'er. Dinler dn. aslında Insanlan ahlâklı yapmak amacmdadır. Ama bencil, çıkarcı ve boş kafalılar elinde yozlaştınlmış, saptınlmıştır. Bu çelişki belki de dinlerin talihsizliğini yansıtır. Tarih gerçeği gösterır ki toplumlar din bağnazları elinde gerılemişierdir. Din nerede egemen olm'.ışsa o toplum enmde sonunda çökmüştür. Armç ve sonuç; ne garıp bir tecelli. I ^ TEŞEKKÜR Annemiz, yüce varlığıma | = ş = REMZÎYE ÖNDER'in 113 1977 crünü Hakkın Rahmefine ka\uşması nıünasebetiyle bizzat gelerek, çelenk göndercrek, telgraf veya telefonia büyük acımıza iştırak eden akraba ve dostlarımıza teşekkürlerimizı arzedenz. Oğulları . Ertuğrul ONDER Orhan ÖN'DER Korkut ONDER Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Ögrencilerarası Yazı Yarışması PAKÜLTEMİZİN KUTMJLUŞUNUN 10TJNCÜ tİTiCEMİZDE BATI DÜZEYÎNDE TIP EĞİTİMİNİN BAŞLAMASIXIN 150'NCİ YILDÖNÜMÜ KUTLAMA PROGRAMI İÇİNDE, Yüksek Öğrenim öğrencileri arasında aşagıda belirtilmiş konularda iki yazı yarışması düzenîenmiştir; A) Türkiye'de öğrencilerin yüksek öğrsnım sorunlan; Bı Türkiye'de Tıp egitimi sorunlan ısadsce Tıp Fakültsleri öğrencileri için) Her iki dalda ilk üç dereceye giren eser sahiplerine öciül verilecek ve ilk 3ü eser yayınlanacaktîr. Yanşmaya 'atılgcaldann en çok iki aralıklı yazüm:ş 5 daktilo sayfası tutabilecek olan yazılarım en geç 1/Mayıs/ 1977 tarihine kadar tCKRRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ DEKAKLlGl ÖĞRENCİLERAHASI YAZI YARIŞMASI KOMİSYONUNA» iadeli taahhütlu oiarak yollamaları rıca o'•jnur. = = E Tanrı ile kişi arasındaki bağ TİlllllinillllllllllllllllllülllllllllllllllllllllllllllMlllllllllllllllllllllllli lar.tı topluma poiitika biçimin(Cumhuriyet: 2436 de yansıyınca dinlerin karakteri değişmekte, daha doğrusu bozul maktadır, Açıkça görülüyor, hangl din bağnazı devieîe egemen olnıuşsa, devletin o yanı çökmekte, göçmekte, dejenere olmaktadır. Nesnel kalkınma (Ekonom:k), köklü bir ahlâk anlayışı içinde emek. güç, alınteri ve us beraberinde gerçekleşebilir. Xe var ki bilim, nesneyi anlamak ve tanımakta güçsüz ve yetersiz kaldıkça dinlerin de toplumda yeri olacaktır. Ama dinsel ır.ançlan yalnız kendi içeriğinde ve ahlâk yolunda değerlendırmEk gcrektir. Behçet BEZEN DUYURU Diş Doktoru ATİLLÂ SÖN'MEZ MUAYENtHANESiNi ALTIYOL'DA AÇMIJÎIR. MÜAıEHE: KUŞDiLi CAOOESi, 106/2 ÇUKURBOSIAN DURAGI ÜSTÜ ALTIYOL KADIKÖV ÇAUŞMA SAAUERi: 10.00 20.00 ARASI EV IEI: 33 54 04 ALTIYOt tBastn: 13119) 2429 Cjmhurıyet 243:
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear