Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
fHURFTET 29 BOM 1977 Tf D I SANAT EDEBIYAT Bir not: Özgürlük Erol ÇANKAYA rgürlük» kavrcmı kadar pek m kavrom vor kı her donemde genel ılgı/ı üzerinde ve con lı tutmuş, farklı spekulasyonlara konu olmuş . Insanı insan yapan temel Insani ozelliklermemlı bir oge olmasınm ve bu nıtelığinin geIstismcra yatkınlığının bu oiguda buyük pa id gerek. Tartışmalor her dönemde sürmesi ırüyor ya her zaman hıc otmazsa görunüşt» biçımde değil. Zaman gectikce. vorolan teki sorunsal arasındakl derln ayrımın bulanık ılmayo calışıidığını görüyomz. Sürekli gerikampın ideologları her yenl donemde ortık fre» olmuş kaynaklarını bırakarak tbillmsel» ıuşlü yeni bir teorik dillo ortaya cıkıyoriar. urulan bu yenl teorik dil ve genellikle tıp ımanızm ve yabancılaşma tartışmalarında gö gü gibi sosyalist sorunsalın diline uygun lörunüşte; alıntılar bu düşüncenin lçlndekl dan! Oysa soylenen şey temslde oynı bayot \ yaveler: Bir thür dünyaı var, bir de herhalhür» olmıyan dünya. Günlük slyasal llteratür ,ık sık karşılaşırız bunlarla. Hur demokrotfk n vor, hür sendikaçılık var; bir de «hür saılarl» Bu yozının sıntrh olanaklan Içinde özel değlnilecek olan do bu. İB SANATÇIIAR Bir kac yıl önce «C» rümuzunu kullanan blrl e yazıyordu: «'Sanatcı'... TİP ortaya çıkınco yönelmiştır. Ns var kl TİP'in son yıllarında > bır sanotcı topluluğunun bu partiden uzak ığı da bır gerçektir. Çunkü TIP, bir kera sanot kendine ısmdırdıktan sonra, yaratma özgürıne kanşmağo başlomış, bir fpartl sanatı' kur ı Istemıştır. Oysa Turk sanotçısı 'portl sana3 karşıdır. Slyasayı bir sıiâh orkadaşı olarak îbilır arna sıyasanın l:endı ytfratmo özgürlüü 8inırlamasını kabul edemez.» Bir de son •ılesi var bu thür> sanatcının ki dillere şenükl latcı savaşa girermiş ama ancak gönüilü olagirermişl Düşunün, yıl 19721 Bağlordan titizllkle kacınan bu özgur sanotır acaba hangı isterılerin kolesıdirler ve bu «lerin nedeni olan yapı korşısmda nasıl bir ta olmaktalar. Sorun burda. kültüre ilışkin sosist bakış acısıyla burjuvo tavrı orasmdaki u ı maz noktada duğümlenmiştir. Ayrı bir nokta da kişilerin. üzerıne bu kadar tltredikleri «özgür»lerinl hangl yüce amacları lcln kullondıkları kullanmak Isteyeceklerl sorusunda ve bunurt vabındadır. Nozi'lerln Porls'l Işgal ettlğl gün, ncesme bahcesindekl ağaclann cicek oçtıgını zan Montherlant'm özgürlüğü geliyor aklıma. Jabil bu tavrı sanatcının özgürlüğü adına sonan blzdekl özgür edebiyat dehaları dal «JUVA2İNİH UNUTTO&U SIOGAN özgürlük, feodallzme savaş bayrağını açan ırjuva sınıfının bcş sloganıydı ve içeriğinde bur va sınıfının rekabetçl isteklerlni barındırıyordu. skabet likes.ne dayalı yapı bozulup tekelleşme ılirmeye başladıkca burjuvazl bu sloganı unur oldu. Zaten onun bu kavramdan cnladıgı şey îndi duşüncelerıni ve Iktisadını yerleştirme ca3sıydı, boyle bir özgürlüktü. Bu nedenle özgurık sözcuğunun gectiği her yere. bunu silip yerl 9 mülkiyet sozcüğünu yazmak pek mahzurlu ol ıaz. Bir diğer nokta da duşünce slstematigimUln angı koşuliar altında oluştuğu. Bur|uva sıııfının her şeyi bir meta. özunde bir yaratım olan onat eserlnin oluşum sürecinı de bir üretim sü eci olarak değerlendiren mantığı kolay kurtuluna Jilecek bir şey değil. öyle olsaydı eğer tyenl In >an»ın yaratılması bir kac günluk i$ olurdu. Üre ım aracları el değiştirdikten vıllarca sonra büe jerekll görülen KCıltür Devriml anlamsız bir çaba ]larak değerlendirilirdi. Bu anlayışın adı Ise, eko lomızm. Romanlarımızda Aysel Adalet AĞAOĞLU zlz Nesin, Böyle Gelml? Böyle Gltmez'in bir yennde şöyle dıyor: cŞaziment'i beğeniyoraum da adını beğen.miyordum. Çünkü o sıro Mine, Oya, Aysel. Ayla, Ece gibi kodın adlannm moda olduğu dönemdi. Şaziment. bana ancak yaşlı kadıniarın adı olcbiürmiş gibi geliyordu » fBöyle Gelmiş Böyle Gıtmez. 2. Cilt: Yokuşun BaGi. s. 467) Â Pınar Kör, Kücük Oyuncu adlı romanındo, romanırı başkişisı Semra'ya şunları dedırtiyor: «Neyse uzatmanın gereği yok. Aysel'di adı. Nedense hep mahalie kızlarını cay şikirim nasıl iylendık, nasıl iylendik» bioiminde konuşan kızları anımsatır bana Aysel adt. Oysa bu Aysel ne olurEO olsun, kesinlikle mahaüe kızı değfldi.» (Kücük Oyuncu, s. 62) >ESEN. MEHMET GLlERYüZ Yenlşehirde Bir Öğle VaktVnde ise Aysel adı. Sevgı Soysai'ın bir orospu^a uygun gördüğü addır. Benim Ölmeye Yatmak romanımda, romanın boşkişlsl Aysel. Türkiye'nm 1963'lerlndekl aydm kişisi. bir docent kadınm adıdır. Konuyo girebılmek icm bu dört örnek sanırım. yeter n:n kendıslne de flle bır tmohalle kızıtnı cağrıştırır. Hemen hemen oynı yıllarda bir bcşka yazar icin bu ad ancak orospulara yakışır. Hem de, btr smıflama gerekiiyse, ucuncj, dorduncu s.nıf orospulara. (Aysel adı Pınar Kür'un Yarın.. Yarın.. romanında da bır orospunun adıdır, ama bu kez Aysel zengin smıfın sesi guzel pahalı oıospusudur.) Benım Ölmeye Yatmak adlı romanımda, yukarda da belirttim, 1953'lenn bır doçent kadını. üsteük bu kez romanın boşklş.sı oıarak Aysel adını taşır. Aziz Nesm'ın bu ada vukledığı sıfatlcrla gecmişten gelen akrabaiığmı da unutnayarak. demek ki Aysel adıyla ben, öteki ikl yczar arkadaşımın algılarının cok dışında ve tam karşıtı bir kişiyi algılamışım. Roman kahramanımın bugünkü yerınde kendısıne daha yaraşacağını sandığım adı değil de. dunden taşıyıp getirdıği her şey gibi üstüne yap.şan bır adı secmişım. Romanm butünune kotkıda o adı da onemsemişım. ölmeye Yatmck'ı bltirdiğim sıralarda blr başka vazar arkadaşım da bana: »Romanındaki boşkışının odı ne1» dıye sormuştu. Tepkisinin ne olacağını aşağı yukarı kestirip güierek. «Aysel» dedim. «Aman bu odı değıştlr. Adı Aysel olacak bır roman k.şısı bana hıçbir zaman bır docent koüm cağrıştıramaz. Şımdi kıîabını ckurken ben artiK hep ucurıcü sınıf bir şarkıcıyı aîgılar dururum.» Arkadaşımın okuriuğuna çok önem vermekle brlikte Aysel adını değıştırmedım. Cünkü ben te peclen indırilen bir değişim dönermni. celişkilerle ıkilemlerle dolu bir dönemi ve bu dönemin kisı lerde vonsımasını yaznıştım. Bu yansıma başkışı nın. hatta öteki kişilerin adlarında da belırmeı o ceiişkı bu adlarla da bağınîılı olmalıydı. Şimdl Azlz Nesin'in de bellrttiğl gibi 1930'lc TL'rkıyesınde Aysel. Ayten, Mıne. Oya gıbl ad!c moda odlardı. Ama nasıl bir moda, neden bu mc da? O yıllarda erkek adlarındakl Turk, Er. Gur Han. Kan. Tan tam'amcian gibi kız adlarında d Sel. Ten. Gün. Sen. Gül. El. Al. İl tamlamala da Batılılaşmcyı. uygarlaşmayı. devrlmleri, bunu b,r uzantısı olarok da ozturkcecıüği belırleye adlardı. Sevgıli, sevdalı, aylı. güllü, cıcekli adk avrıca gerıden izlenen Batı romantızmının es'ni sm9 de bir işarettir, kent yaşamından etkı!enme\ de. Uygar (yani kibar) görünmak isteyen her ta ro oılesı. buyükkent yaşamından. o yaşarr.a ye gıren güzellik yarışmalarına kat;lrr.ış. o yanşm larda secilmiş kızlann adlanndan takma ya ( gercek. da bol bol esmleniyordu. Ama onlat asıl esin kaynağı Cumhuriyet'ın toşra ba/ilı olan «memurinnn eşlerıvdi. Taşranın yerli kod ları bu bayanlarla yakınlık kurma özlemi duysı lar duymasınlar. asıl ıstek daha cok ysrli holt vokınlık kurup onlara mutlak yeniyasamı öğr mek oteşıyle yanan ulkücü memur eşlerınden { liyordu. Onlar, sankı bir yeniycsam derneğinin ç nüllü uyelerl gıbl toşra kadıniarım «modern» maya zorluyor, sabırlı, yumusok. ama kendl < celikll yerlerlnin de farkında olarak bu kadınl evlerine cağırıyorlardı. O evlerde fincanlarc caylar lcillyor. caylar iclldlkten sonra. serce p maklor dinlenirken romanlar okunuyordu. Bu ' yanların evlerlne kocclannın eüyle crada bir simli dergiler, gazeteier de glriyordu. GuzeMik rışmaları, balolar, coylar. ölmeye Yatmak'ın aşağı yukan 1330'lar ğumlu olan baş kışısıne Aysel adını venrken b ları da düşünmuşlum. Onun adı anlatmak i' dığım donemın özellıklerine de denk duşmelı Daha sonraları bır docent oluşuna değii. Yine Aysel adı o yazar arkadaşıma neden ücuncü nıf bir şarkıcı kadını ucuncü sınıf olduğuno re iyice «düşmuş» de olması gsrek cağrıç yordu acaba? Azız Nesin'e bu adm o dönem! kentli korpe bir kızını cağrıstırrrıcsı. Sazlmeı de ancak yaşlı bır kadını duşundürmesı yuk< kısaca belirtmeye çalıştığım bazı toplumsal gular, o dönemin yenl toplumsal değerlerı öı de doğal ve doğru. Ama bu adın 1958'ierde larındaki bir docent hanım yerine ücüncu b'r şarkıcıyı cağrıştırmasını nosıl ocıklava Ya da Pınar Kür'ün Semra'sının bu ad onıl blr «mahalie kızunı algıiamasmın neaen! ne bıllr? Bunun gibi hem Kur. hem Soysal icin sel neden bır orospuya en uygun düsebıiecel* dır? Bu salt cocukluk yıllarmda Bataklı Damıı zı Aysel'cien kalmo bir koşullanmanın sonucı ccoba? Bcna kalırsa ggnel anlaTida bunu venıden değışen toplum değerleri onunde ye: n=denl bulunmalı. Yukcrda soylediklçrim kuşkusu7 cenel durum icin gecerlı. Yoksa Kucuk Oyuncı Semra'nın da hemen belırttığı gıbı. A/sel as b'r kadın «ne oiurso oiur da kesınlıkls mc k.zı oîmayabıürs de. (1} Roman kişilerinln adları coğu kez tooU bir durumu. blr clguyu acımıayabilıvor. ATH zan do o adlann kullanılma. o ccüarcian al rr,a bicimleri bir yazarın. bir roman kıs'Sinir lurrsal bîr olguyo bokışmı da yansıtabiliyor. Romanımızda Avsel'ler örneöı bıze. roıw şılerıni romana doğus yıilarma gâre değil r)^ yüzune gelış dönemlerine. o dönemlerın de rine göre adlandırmak ve bu roman kişilerin larına bu acıaan bakarck onların toplumdai' lerıni saptamak gereŞinl de hatırlaîıyor. Bir Damla Deniz Bir damla denlz, İşte görüp göreceğln Ey yoksuniuklardan yola cıkan klşll Altmış yıl yaşadın, altı günlük ne kcldı? Ne kaldı anılardan, acılardan boşka? Ve umutlardan? Bir cıkmaz sokakto Belkl de Iki gün sonrası. Yoğmur çizgilerinde Izlerken geçmlsl şimdl. Işte mutluluklar, bir damla denlz. işte soncılar. kıvranmalar yüce doğlar gibi. işte doga, dlsllik kokon doğa, cayır kokan. Bulut kokan, kuş kokan, rüzgâr kckan... Gökte ayn dünyalardı. dağıldı şimdl. l?te kodmlar. bir bardak şorap glbl sıcak. Ne gül, ne zambok. ne koranflldi onlor. İnce kamışlar glbl gergln, tuy glbl yumuşak, Sel sularmda yansırdıiar. O kadınlar da akıp glttller şimdl. Yasam dedlğln çaba mıydı, özverl mlydt? Yoksa yuce dağlardan gelen goçük sesleri miydi? O uzak dağlar kl, denlzdeymiş gibi ktıtükler kayar, Şimsekler «ışkırır katır nallonndon. O mavl güneşlert bile gâremezsln Sen yaşamı çoktan yitirdln şimdl. Cahit KÜLEBt Aysel, soi yıl'ar edebiyatımıza bazen rahatlıkla, bazen sılık ve cekıngen gırış yaporak kendıni duyuran bir ad. Bu ad. Bataklı Damm Kızı Aysel bır yano bırokılırsa. *ve hıc kuşkusuz Kazım Hıkmet'm İnsan Manıaralorı'nda 1940'lar Hav dcrpaşa Garı'nın sergılevıcı cercevesi icmae go^e carpmış olması do akılaa tutulorak) daha oncekı smema ya da edebiyat dunyamızda bir kişilığı. br durumu belırleyıcı. böyle ozel ışlev yüklenen b>r ad clarak yer alfiış rrndır. şimdi bilemiyorum. Ama yukcrda cndığım dort örnek bugün bize sırayla ve ac'k sec:k şunu söylüyor: Aysel adı. 1930 4C'lar arosı ancak kentll. güzel. körpe kızlann taşıyabilecegl bir oddır. 197O'!erde Ise Aysel adı bir roman kcr.romanına belkl bu roman yazarı ryatro bilımlnirt konusu, valnızca sahneye İlışkin sanatsal edlmler midir? Yakso bun ların yonı sıra izleyıci ve onun işlevl de bir aroştırma konusu olarak düşunülebılır ml? Bundan onbeş yıl kadar önce bu soru ilk kez ortaya atıldığmda, büyük bir ilgi uyan dırmamıştı. Şimdılerde ise tıyatronun cercevesi lcersine yalnızca sohnede o'up bltenleri sokmak. izleyiciyt ise etkin bir öğe saymamak ekslk bir davranı^ olarak değerlendirilmektedir. Tiyotro yapıtı ancak bir Izleyld kltlesınln önünde etkin olabilir. Bu kitle Antik Cağ dan bu yana çok sayıda kişilerden oluşmaktadır. Bu kitlenın Antik Oağ'do olduğu gıbl bir kent ya da belll bir böige halkınm coğun luğundan. ya da Barok devrlnln saray tlyatrosunda ve cağımızın başlanndaki İşci tiyat rosunda olduğu gibi. yalnızca toplumun belll keslmlerlnden oiuşması önemli değildir. lzleyicl o yapıtla her yenl karşılaşmo•mda farklı şeyler görür ve duyar. Bunun n» T da tra|edinln lyileştlrlcl ve Izieylciyi tutumo goturucü rolu üzerinde durur. izleyıclnln gösterdiğl topki, kaynağını sah nede gorülenin izleyiciye yabancı olmomasinın uyandırdığı şaşkınlıkta, rahatlama ve başkoidırma duygularında buıur. İzleyici. tep kisını genellikle alkış olgusuyla bellı eder. Bu gösterilen tepkinin de oyuncuiar açısından buyük öneml vardır. Ancak sahne lle Izteyicı arasmdaki bu karşılıktı llışkl, arodaki uzaklığı hemen ortadan kaldırmaz, yalnızca bu uzaklıgm kalkması lcin varlıgı gerekll ortamı hazırlar. Tiyatro coğu kez «yaşamın ay nası» olarak nitelendirilmiştlr. Ama yaşamın aynası tiyatrodan, yaşamın kopyası bir tiyat royu anlayan, Natürallzm acısından biie yanılgıya düşmuş olur. Çünku Paul Klee'nln tüm sanatlar lcin dile getirdlği kural, tiyatro lcin de gecerlidir: ıSanat göze görünenl yan sıtmaz, oörunür kılar.» Jean Anoullh ise şöy le demektedlr: tTiyatroda gercekllk ve dogallık, dünyanın en doğal olmayan seyldir... Ya cok daha derinden bakcbılmelidir.» Bunun yanısıra, cağımızda sürekli olarak tiyatronun ızieyıciyl eyiem sürecine clması beKlenmekte dır. Avrupa'da antı naturaüst tı/atroyu dennden etkılemiş olan Meısrlıold. şovıo der: «Tiyatronun amacı tamamlanTiş bir sanat ürununü sergılemek değil. ızieytcıyi tiyatro yapıtının yaratıcılarmdan blrl yapmaktır.» Acaba sahne ile »zleyıci arasmdaki karşılıklı llişkl konusunda cağımızın ünlu tiyatro adarr.lan neler düşünmektedirler? Peter Brook ve Jerzy Grotowski. Antonın Artcud'nun daha 1930'larda sergilediği tacımasız tl yatro»ya atıfta bulunurlar. Bu tiyatronun amacı. yalnızca ruhbılimsel öğelere ağırlık ta nıyan tiyatro yerıne. pondomlm araclarıyla caiışacak sarsıcı bir tlyatroya ağırlık tanımaktı. Böyle bır tiYOtro. şok etkısıyle izley;cınin tüm coşku b:rıkımlennin ve korkuları nın boşalma8ina yol acacoktı. Almanca konuşulan bölgeierde Ise yannın tlyatrosunun bır koeutu olarak cok fark Prof. Dr. Heinz KINDERMANN Tiyatroda izleyicinin işlevi Türkçesi: Ahmet CEMAL denı, yainızca örneğin schneye koyma bicımindekı değışıklik değildir, fakat son karşılaşmadan bu yana izleyıcınin de değışime uğ romış olmasıdır. Sahne cabasının amacı. düşünceleri bir birinden cok farklı izleyicilerl aynı noktaya yoneltmek, iclerınde aynı coşkuları uyandırarak. duşundurerek onları tutum almaya, etkın olmaya cağırmcktır. Aristoteles, tiyatro izleyicısının bu katkısını Katharsıs (arınmo> sorunu ocısından acıklamayo calışmışu. Arlstoteles icln tragedya tbir etkl ycpıtı»dır; tPoetika»sında, «tragedya lcersinde gercekleşen ve doğal olarak aynı zamanda izleyiciierin sarsıntısı olan sarsıntının oluşumunu» anlatır. Katharsıs'ın pek cok yorumu yapılmış tır. BüyCk bır olasılıkia bunlor icinde en doğ ru olartı, Bernay tarafından ileri sürülen yorumdur. Buna göre trajedı, izleyiciyl lyileşti rici güclerin kaynağıdır. Kotharsis'in bu «tıb bi» yorumuna Goetne'de katılmış, tiyatro pro loglarındon birtnde tiyatro temsillerinin sürdürülmesini, «kur etküerinin» sürdürülmesl ve yoğunlaştınlması olarak nltelendirilmiştir. Karl Jaspers da «Trajedl Üzerine» adlı yapıtın şam cok guzeldlr. ama tek başına bıc'ml yok tur. Sanatın ıstedıği, ona bu bicımi kazandırmak, her türlü araca baş vurarak onu gercekten daha gercek kılmaktır.i Bu bıcmi verme cabasına yazarlar ve oyuncuiar aynı ölcüde katılırlar. Bu yüzden Hofmannsthal, tiyatro oyununu «eksık» sanat yapıtı sayar; cunkü sahne oiayında yazarın yaratıcı güclerıyie sahna sanatçılannm yaratıct güclerl terazıyi dengeler. Ama sahne olayı do ayrıca acıian bir turdür. cünkü her temsll gerçekie izleyiciye bir meydan okurnadır. Demek ki oyun ve lzleyicl. kendl başlanna bütün oluşturan l'<i oyrı cember değildir; ortada ener|i taşıyan birer yarım cemberin varlığı söz konusudur ve bunlar ancak birleştiklerinde bütünleşmiş olurlar. Doğal olorak bu bütün, ıcmde daha başka etkilerin coğulcu oianoKiarını taşıyan bır bütundur. Stanislavskl. tiyatrodakl bu karşılıklı etklyi cok iyi bildiğlnden, tiyatrodan hep Izieylciyi değiştirmesinl beklemlştlr, 1932 yılında, ölümünden kısa sure önce, şunları yazmıştı: «Oyundan cıkan her lzleyicl, yaşoma ve cajjına tlyatroya glrdiğl anda yapabildlğlnâen lı lylleştirme yöntemlerine Tas'.anmaktadır. örnegin Peter Stein. şoyle demektedir: «Gsr cekten verımll olabı'mek ic^n, özgürlük kavramınıti cok daha ıyı yerleşmiş olması gerekir. Ancak o zaman tıyatroya ınsanın kendıni gercekleştırmesmin örneğı, ya da kendl sorunlarmı aşrnok ısteyenlsrin tiyotrosu denilebılır.» Ulnch Brechfın goruşu ıse şoyled'r «Yarının tiyotrosu. Insonın nasıl davranması gerektiğıni değil. davranması gerektığıni onlotacaktır. İzleyiciye kendi tutumunu saptamak içın daha büyük boyutlar kozandıracaktır.» Bu boyut kazandırma, Alexander Mitscherüch'in beiirttığl anlamdo olacaktır: «Ken dımlzı, ancak kendırr.iz üzerine bılgl sahibi ol duğumuz olçüde ozgür ya da tutsak hissedebıliriz. Zürih'lı tiyaîro adarrn Harry BucKwıtz İse, «bugünün tiyauosunun şansmı» şöyle belirtmektedır: «Günümüzun tiyatrosu, kolektivizme giderek daha cok batan Insanı yeniden birevieştlrme şansına sahiptlr; bu ti yatro, ınsanın kendi varlığının bir defaya öz gulüğunü tanımasına ve toplum icersinde yitip gitmek tiaho rahat bir yol olsa bils. kişlliğini yitirmemesine yardımcı olabilir.» İİZI KAVB&MUK Kafamtzdak! her döşönee yuzyınaro varan bir geçmışi olan. derınlemesine etkı bırakmış turden şevler. Har Insanda olduğu glbi her sanat cıda da aynı cluşum var. Sonalcı, gecmişin bırıklmiyle mevcut toplumsal ilışkilertn niteiığinden etkilenır ve bilinci de bu tarihsel / toplumsal alan icinde belırienir: yanl varolan nesnel gercekcilik icinde. Bu nedenle sanatcının özgürlüğü de her insanda oiduğu gıbı nesnel koşuiların beiirlediğl aion icinde bir özgürluktür. Burjuva sanotcılarmm oğızlcnndan dâşürmediklerl bu «sanatcımn bağımsızlığı», «yaratma özgürlüğü» söz leri «mıllı irode» lâkırdısına benziyor. Sorun. bir kişinın diledığıni «secme» özgürlüğüyse eğer, bizde de herkes ozgur! istedığl partiye otryor oyunu ve kımse karışrnıyof. Böyle bir yalınkat ba kiş soruna cozüm getirmezse nasıl. aynı bicimde tözgür.ük» sozleri de sofsata olarak kalma duru mundo. BİIİHCİ BaİRtEYÎN ÎOKUMSM YARUI tözgürlükı gsbi bir kavramı parcası olduğu top'.umsal ycpıüakı bütünsel yerinden soyuilayarak irdelemek bızı kuşkusuz cok yonlış sonuc'a ra goturecektır. Genel olarak ınsanlık gibi sanat çının özgürlüğü de ancak toplumsal özgürlüğün söz konusu olabileceğı geiecekteki bir toplumsal yapıda varoiabilecek bır temel Insanî özellıktir. Bu nedenıe ııpkı tkadın özgürluğu» hareketinde olduğu gib! sorunun cözümü butünsell parcalıycn metafizık (buroda varoluşcu) tavırda değil, sorunun toplumsaltığı gözden kacınlmadan yapıian yaklaşımda mümkündur. Yoksa günü müz koşullonnda varoiduğu sovunulan o tmut!ak özgurlukı sanatçının sınıfının özgürlügunün savunusundan başka bır sey olmryocaktır. İşte burjuva aydının özgürlüğü böylesine bir özgürluktdr ve gercek özgürlüğün ancak bu cözgürslüğü bize bahşelmiş olan yapmın değişmesıyle oluşacağmı kavramak gereklr. Bunun tek yolu da bılınci belirleyen toplumsal varltğın nice iıksel teT.eiınm değişîirilmesi Işleminden gecer. iözgurlükt ve «mutiok varotıcıhk» lâkirdılanmn ordında sürdürülen ifloh olmaz bir bireyciliğin yolundan değil; toplumsal cevreyı ve bu yolla kendıni de değiştirecîk sonuna kodar devrlmd olan tek smıfın, işci sınıfının ideolojlnln gerekleri ne uymadon gecer fBilerek blimeyerek» iclmlzde taşıdığ'mız o «hapıshone»den kurtulmak icln boşka bir yolumuz var mi? Ben sanmryorum. Gençlik Orkutülmuş blr köme kuş Savrulur buralardan oralaro Konacak dal yok yazık Amo konacaklar blr yere Kimse umursamaz Işlerl bu değil Arkalan dönükken sorunlaro Aromrtor can derdlnde köşe bucak Konacaklar bir yere Gençlik boşı yok sonu yok Her yönden eserken ruzgârlar Bu kış kıyamette Sövlevin nerelere (1) Bu yazıyı aylat önce yazmıstım. Şu Afşar Timucin'ln bir gozetede (Miüiyet) ce Gelen Eski Dost adlı bir romanı ya' makta. Bu romanın baş kişiisrinden I belki başlıcasının adı da Aysel. Özel bı mi yok burda Aysel oluşun. Adlar icin ad. Timucln Aysel'inin sonunu lster bir Ister bir canl olarak geVrsin, böylec« romanlcnmızda Aysel rchct blr nefes olmalı. «KEMAL TAHİR» KONULU AÇIK OTURUM BUGÜN Ösküdar Şehir Tiyatrosu'nda bugün saı de «Düşünür olarak Kemal Tahir» konu'u 1 oturum yapılaoaktır. Üskudar Şehir Tıyatrosu'nda oynanan Tahir'ın «Yorgun Savaşcı» adiı oyunu dol Cuneyt Türel'ın duzenleyeceği bu acık c konuşmaa olarak şu yazarlar katılacakt Nesin. Haldun Taner, Rauf Mut'uay. Halü Hoyati Asılyazıcı. Talip APAYDIN