Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURIYET umlupmar konuşması, Mustafa Kemal Atatürk'ün en güzel, en ilginç konuşrr.aianndan biridir. 30 agustos 1924 giinü, Dumlupınar savasırun ikincl yıldönümünde Çal köyüne bakan bir alanda konuşur. Kendi isteğiyle tören öğleden sonra saat ikide başlamıştır. Tarihin saatlni yineliyecektir. İki yıl önce, yine saat üdde bu sırtlardan bakıyordu: Çal köyü alevler va dumanlar içinde yanıyordu. Şimdi bu topraklara yeni tohumlar atmak istiyordu, sanlı ölülerin kanlanyle beslenmiş bu topraklardan genç bir cumhuriyetin yeşertisi fışkırmalıydı. Hep, Abraham LJncoln'un Gettysburg konuşmasını ansırım burada. Amerikan iç savaşmın kanlı bir toprağmda konuşur Lincoln, ölüm bu kutsal toprağa geleceğin tohumlarını serpmiştir. Bu tohurnlardan halk yönetiminin elcini fışjuracaktır. Yurt toprağına gömdüğümüz insan tohum lan boşa gitmemelidir, öyleyse, birseyi kanıtlıyalım: Halk adına, halk yoluyle, halk için yör.etim biçiml yeryüzürıden kalkmasın. Ljncoîn, Gettysburg toprağım bu tohumla besler. Bağnrı sız Türkiye'nin genç Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal ise Dumlupınar toprağına, utkuyla sürülmüş, halk kanıyle karılmış yurt toprağına nalk yönetiml devrimmin tohumlarını serper. Ölüm, yaşamayı yeşerttikçe doğaya katüır. Dumlupınar ölülerl düştükleri topraktan cumhuriyeti yeşerterek doğrulurlar. 3 0 A0Ü5TO5 1976 D OLAYLAR VE GÖRÜŞL.ER Dumlupınar konuşması Ceyhun Atuf KANSU leşme demektir, uygarlık, bağımsızlık savaşı vermiş bir halk için •yaşamanın tek koşuludur.» Tarihsel değerlendirmede, uygarlık kavramı Atatürk için, toplumumuzu yarı sömürge haline düşürmüş tarihsel, toplumsal, ekonomik gerici bağlann koparıhp atılmasını içerir. Toplumun, bağımsızlık sürecinde devrimci bir yenileşmeya girmesi demektir. Ulus ağacına bağımsızlığın Kök aşısmı vurmaktır. Bu sürecin önünde durulamaz. Bağımsızlık devrimini durdurmak isteyenler «bu yol üzerinde duraklayanlar, durup da ileriye değil geriye bakanlar, bilgisiziik ve aymazlık içinde geriye imrenenler, genel uygarlığın coşup geîen seli altmda bir gün boğulacaktır.> Uygarlık, bağımsızlıkla birlikte gelen ve gerl eski ne varsa sürükieyip götüren bir devrimcl yaşama yolu, bir toplum dönüşümüdür Mustafa Kemal Atatürk için. Sorulabilir: Toplum bir uygarlıgın İçinde değil miydi? Atatürk için yanıt: Hayır, bu uygariık halfcısı paslanmıştır, eskimiş tir, toplumu bir adım ileri götüremez artık, kökten degiştirilmelidir, çağdaş devrimci bir değişimdir uygarlık. Insana, insanın doğaya bakışı değişmelidir, insanın toplumdaki yeri değişmelidir. Dumlupınar konuşmasında coşkulu bir sesle bağımsızlık devriminin uygarlıkla akıp gidecek ırmak yolunu çizer: «însanca yaşamak!.» Uygarlık kavramıyle blrlikte bağımsızlık devrimlni besleyen ana kaynaklardan birl de, ulusal egemenlik, halk yönetimidir, Atatürk için. Komışmasmdan da anlaşılıyor ki, egemenlik sorunu, ulusal kurtuluş savaşının baş sorunudur. Bu savasın gerekçelerinden biridir. Kalk, Anadolu'da kendi egemenliğini eline aldığı için kazanmıştır bağımsızlık savaşım. Bağımsızlık savaşını halk adına, halk için yiiriiten bu güce Mustafa Kemal «ulusal egemenlik» adını veriyor. Bu egemenliğin karşısında, bağımsızlığa karşı, halka karşı işbirlikçi, gerici bir egemenlik vardır kl, bu da, îstanbul'daki haliiesultan egemenliğidir. Atatürk saraya, sultana, halifeye karşıdır. Bu kurumlan bağımsızlığa da, devrime de, llerleme ye de engel görür. Ulusal egemenlik kavrammın sımfsal niteliği yok3ul bir coğrafyayı, ezilmiş bir halk tarihini içerir. Genel bir kavramla karşılar ulusal egemenliğin yeni toplumsal kayr.ağını, «Anadolu.dur, bu. •Anadolu. saray, sultan, ha life egemenliğinin, Osmarüının ezdiği, yoksul, bil gisiz bıraktığı, özgürlükten yoksun koduğu, yönetimden ve söz hakkmdan uzak tuttuğu bir sınıi'lar karmaşığıdır. Ulus egemenliği «saraysultanhalife» egemenliği karşısma •Anadolumın egemenîiğini koymaktır. İstanbul Osmanlıya, Anadplu TürklüğünU Ustün tutrnaktır. Burada, Fransız devriminden esinlendiği besbellidir. Ankara'da Fransız devriminin kutlandığı bir törende, 14 temmuz 1922'de emperyalizme son yumruğu indireceği günlertn eşiğinde şunlan söyler: «Tarihe bakacak olursak, 1789 tarihine değin Fransa'daki yönetim biçiml ve halkm toplumsal yapısı ortaçağ niteliğindeydl. Halk sınıflan, yasa gözünde başka başka yerlerde birleşiyordu. Kıralın ise iktidar yetkisinin sının yoktu. Halkın çalışma ürünü, sınırlı sayıda soylularla hükümdara yarıyordu ve bu yüksek katlar halkı köle ve memleketi kendi malikâneleri sayarlardı. Sonuçta genel halk yığınları yoksulluk ve yok luk içinde yüzüyordu.» Anadolu halkmın yüzyıllar süren yoksulluk ve yokluğunu da «hanlar, hakanlar, su'.tanlar ve halifeler elinde» yurdun baskı ve ezinçle yönetll mesine bağlıyordu. Ulus egemenliği, ulusal egemenlik, Atatürk'ün sözlüğünde, işte baskı ve ezinç simgesi bu yönetim katlanm yıkarak, ulusun ve halkın gelişme ve yollarmı açacak devrimcl bir ateş kavramdı: «Ulus egemenliği öyle bir ışıktır kl onun karşısmda zlncirler erir, taçlar tahtlar yanar, yok olur. Uluslann tutsaklığı Uzerine oturtulmuş kurumlar her yerde ergeç yıkılacaktır.» dun ve bagunsızlıgın korunması için varlıgı bas koşul olan bütün gereç ve araçlar ekonoml alanindakl gellşmeler ve olanaklar aracılığı Üe oluşur, olgunlasırj Bu sözleri söylediğinde Dumlu pınar savaşının yanan köyü, Çal köyü yıkık ve yoksul yerinde durmaktadır. Savaş bitmlş, ama değişmemiştir, yoksulluğun tüten dumanıyla oradadır. Öyleyse nasıl bir ekonomik gelişme (?) kl, Dumlupınar ovasındaki köyleri, köylüleri do kur tarsın. Mutlu, özgür, insanca yaşamanın kosullarını gerçeklestiren bir gelişme. Böyle bir gelişmenln herşeyden önce halktan yana bir galişme olacak, bağımsızlık, devrim, halk yönetimi gereğl yöntemiri halk yönetimine bırakır. Bağımsızlığm kazanılması nasıl, halk egemenliği yoluyla gerçekleştiyse, bağımsızlığın korunması İçin baş koşul saydığı ekonomik gelişme de halk egemenliğinin, halk yönetiminin işlemesiyle yönüne, yöntemine oturur. Ne ki, halk yönetiminin iki direğini Türkiye için geçerli iki yerll direğini yıkılmayasıya dikmek gerekir: Toplumsal devrim ve düsünce özgürlüğü. Bu taban üzerinds işleyen bir halk yönetimi yanık yıkık Çal köyü'nü değiştirecek, mutlu, özgür, insanca bir yaşamın, bir ekonomik gelişmenin halkçı yönteminl bulabillr. •ltoda haTlnnft duyurur: Ekonomik gelişme. «Yur Basiret'çi Ali Bey Merhum SADUN TANJU vdek! ;tîzı masamın üzerinde görkemli kristal blr mürekkep hoJıkası durur. Kapağı 900 ayar gümüştendir. Gençliğimde hafta sonlannı müzayedelerde geçirirdlm. Osmanlı konaklannm, köşklerinln, yalılanr.ın birikmls eşya zenginliğini Cumhuriyet zenginlerinin kapışmasını seyretmek hoşuma giderdi. Bedavadan bir eğlence idi benlm için. Ara sıra da çok küçük bir parayla bir hatıra eşyası alabilmek fırsatı çıkardı. Şimdl bizim eve gelenler benim oldukça eskl ve görmüş geçirmiş bir aileden geldiğim Izlenimine kapılabiürler. Oysa ben bunlan muzayedelerden çok komlk denilebilecek paralarla toplamışımdır. Masamın üzerindeki kristal hokkayı da Boğazda Mahmud Nedlm Pasa'nın yalısmdakl müzayededen almıştım. İki taneydi de, seksen lira vermeye gücüm yetmediği için 40 liraya teklnî alabilmiştim. O günün hiç unutamadığım anısı ise, alıcı çıkmayan kütüphane dolaplarıdır. Yalının koskoca duvarlanndan birlnl bir baştan öbür başa kaplıyordu ve halia maundandı. Bin liram olsaydı, şimdi evimde tüm duvarlar maun dolaplarla kaplı bulunacaktı. E Dumlupınar konuşmasında, ulusal kurtıılu*. savaşlannın önderi şu konulan gündeme geurir. :Evet, Afyonkarahisar'daki odasında gece yansı önüne getirilen haritadan anlamış ve sezmiştir ki, «Türk'ün gerçek kurtuluş güneşi bütün panltısı lle 30 agustos sabahı doğacaktır.» Konuşma, kurtuluş guneşinin doğmasıyle başlayan yeni günün 6orurüarını ortaya serer. Emperyalizm yenilmiştir. Ulusal kurtuluş savasınm yeni gündemi nedir? Mustafa Kemal için tiç önemli sorun vardır: Bağımsızlık, halk yönetimi, devrim. Savaş alanını, Savas ve Banş'taki Tolstoy kişlleri gibl ince bir yürek sızısıyle gezer, insancı bir duyarlıkla. Ne ki, emperyalizme karşı verilen çağdaş kurtuluş savaşlannın sonucunu da bildirir: «Bir ulusun ruhu ele geçirilmedikçe, bir ulusun yüca isteml gevşeyip kınlmadıkça, o ulusa boyunduruk vurulamaz.» Ovada yatan, bir ulusa boyunduruk vurmak lsteyen emperyalizmln ölüsüdür. «Gerçek Kurtuluş Güneşi» Gençlik, Hep Gençlik! Dumlupınarda konuşması gençliğe seslenişla biter. Bağımsızlık ve devrimle öaleşleştirdigl bir kavramı da Atatürk'ün «Gençlik.tir. Düşünce özgürlüğünün en değerll örneği sizler olacaksınız, diyor gençlere, orda, savasın ateş yerinde, bor kınn tutuştuğu yaz yangınmda. Savasın banşa attığı gul tohumunu bir daha yineliyor. Bu şanlı, adsu ölülerin yurt topragına ektlkleri nedir? Halk yönetiml tohumlandır, cumhurlyet tohumlarıdır. Gençlerden, yeşeren bu tohumlan korumalarım, geliştirmelerini istıyor. Halk yönetiminl sabırla, hos görüyle, dirençle ve lllâ halkı katarak siz yükselteceksiniz, diyor. Gelecek, gençlikteki halkmdır. O zaman halk yöne timiyle eş anlama gelen bağımsızlık ve devrim de gençlerle geleceğe dal uzatmış oluyor. Dumlupınar konuşması, ulusal kurtuluş savaşının halkc^geleneğl tarihlmize aşılıyor: Halk yönetimiyle ve ancak düşünce özgürlüğüyle Anadolu bozkırında bağımsızlık ateşini diri tutup mutlu, özgür, insanca yaşayan bir halkın uygarlığını yaratabillriz. Bu inancı genç kuşaklara aşılıyor, ancak onlardır kl, dallan devrimle çlçeklenmis olarak, kökleri halk yönetimi ve düşünce özgürlüğüyle beslenerek ulusal kurtuluş savaşım, Anadolu'da bir uygarlık barışıyle utkuya eriştirebilir ler. Ulusal kurtuluş savaşı Dumlupınar ovasını saldıran düşmandan kurtarmak değildir yalnızca, baştanbaşa yurt topraklarını, ova köyierinden, dağ obalanna gerilikten, yoksulluktan ve yıkümışUktan kurtarmaktır. BİR GAZETECiNiN ANILARI Mahmut Netfim Pasa'yı durup dururken anımsamama, hafta içinde ellme geçen bir küçük anı kitabı neden oldu, İmparatorluğuTi çöküş döneminde İstanbulda Baslret gazetesini çıkaran meslekdaşım AU Bey'in 67 yü önce küçük blr kıtap halinde yayınladığı bu anılar, dostum Profesör Tarık Zafer Tunaya'nın teşviki ile yeniden basıl^ııstı ve kltabl bir solukta okuyup bitirdiginiz zaman, kafanızın içinde binlerce ışık jamp sönüyordu. Benden yüz yıl önce yaşamış bir Osmanlı aydının iç v» dıs sorunlara bakışını, olaylar karşısındaki düşünce ve tutumunu öğreniyordum. Basiret'çi All Bey'in yazdıkları llginçti. Napolyon'Ia silkinmiş, Btamarck'ia güç kazanmış Avrupa diplomasisi inceden inceye Şark politlkasının dantelâsım örerken bizimkiler, gazetecisinden devlet adamına kadar, nasıl da kendi basiretsizliklerinin görmezliklerinln duvarlan arasında sürüklealp duruyorlardı! Halk Yönetimi Devrimi Bağımsızlık Devrimi Konusmasının bir yerinde «Sosyal derrtm» deyimi geçer. Devriırüe bagımsızlıgın ilişkisini be llrtir. Kazanılan bağımsızlığın ancak yenileşmelerle, değişimlerle, dönüşümlerle korunabileceğinl açık açık söyler. Bir ulusun özgürlüğü ve bağımsızlığı yarattığı ve yaratacağı uygarlığa bağ lıdır, der. Uygarlık, Mustafa Kemal için bağımsızlık ve özgürlükle eş anlam taşır. Türküsünde durmadan yineledlği bir ara ezgidir. Devinik, devrimcl bir kavramdır uygarlık. Uygarlık top lumda degişme demektir gelişme demektir, yeni SARAYA KARŞI ÇIKIŞ Ömür adamdı meslekdaşımız Ali Bey. Üç padişah döneminde gazete çıkarmıştı. Sultan Abdülaziz devrinde Vezlr Han'da Tatyos'un e!le döndürülen kınk dökük makinesinde sayısı yirmi paraya Baslret 1 basmaga başlamıştı. Fransa ile Prusya arasında savaş çıkınca da," Saray Napolyon etkisi altında ve Fransız politikasından yana olduğu halde Prusya tarafını tutmuştu. Ali Bey ve arkadaşları «basımıza bir bela telmesin» diye düşünmüşler ama kendilerlnce Prusya'yı da. ha dürüst ve haklı gördükleri için Prusyacı yayına başlamıslar. Prusya Fransız toprağında ilerlerken bizimküer de Vezir Han'dan Asmaaltında Papaıyan'ın matbaasına taşınmışlar. Gazeteyi büyütmüşler. Fiyatını kırk paraya çıkar mışlar. Şaka değil günde 10 bin adet de basmaga başlanuslar. Yıl, 187071. Yüz yıl sonra bugün en az 60 gazete on blnin çok altında bastıklan halde «kamuoyu oluşturuyornz» diye devletten milyonlarca lira kopardıklanna göre, All Beyin Basiret'i küçümsenemiyecek kadar önemli. Bağdattan çıkıp gelen Ahmet Mithat Efendi gibi tanmmış bir yazars tered dütsüz bin kurus maas verip deftere yazacak kadar lşler yolunda. Mutlu, Özgür, Ynsanca Yaşayabilmek! Bağımsızlık ve uygarlıkla es anlamda kullandığı bir kavramı daha o gün, Anadolu güneşi Serbest Liman 1 ar Serbest Bölgeler , Tarık CANER ' î . M. O. M. Yönetim Kurulu üyesi TİYATROMUZDA İKİ TÜRKÇÜLÜK Oşünce tarlhlrnlzin önemli konularındaa biri olan TUrkçülük hareketi her şey den önce bir tepklyl ve bii* özleml anlatır. TUrk"U v« Türk dillnl kUçumseyenlere karsı, edebiyat yoluyla gelen Parsça'ya kar sı, din ve medrese kapısmdan giren Arapça'ya karsı bir tepkidir, Osmanlı soyu bir mületmls gibl onun adına uysun diye Osmanlıca adı verilerek kendi adı blle unutturulmaya çalışılan TUrkçe'nin bu yabancı yüklerden sıynlarak tekrar kişüiğinl bulması özlemidif.' • •lli: 1 : : D bükttmett, yeal e hbir l kanun tesansı hanrladı. Tasan^ f ö r * b * n • l r l ' r serbest bölge statüsiine kavusturnUnk uluslararası bir nlteUk kazanacak. Böyle pir yol» fltmenln görunürdekl eerekçcsi de İç savas nedeniyle artık eskl lşlerinl sürdürmesi tehllkeye jlren Lübnan'ın '»ıcUlkle de Beyrnt'un yerlnl almak Serbest Bölgenin hnkuksal plandaki en kısa tBiumı söz konusu yerlerin lltflt ülkenln hemen tamamen kontroliinden çıkmasıdır. örnefln îskendenın serbest liman sayıldığı tekdirde en başta gürorük tasıtlf.maları olmak ürere iilkedc geçerli yasmlann önemli blr bölümünün burada gecerU uyümamasıdır. UlusUrarasj tlcari Hişldler açısuıdan da yabancı firmalann bu bölfede istediklerl sekllde harekct etmelerldlr. Istediklcıi mıiı gümrüksüz sokmak. istediklerl malı üretmek dısanya satmak v.b. gibl ülke yasalarımn kuıtlanulan ve bfr rokratik en^eller dısınd» Ura blr rahathkU at oynatmalan sağlanmıs olur Şüphe yok kl dunys kapiUllst ekonomislnln kendi yasalan geri kalmıs bir ülkenln koyduğu kısıUamalardan daha ftnemlldlr ve lasıtlamalar bir başına fazU anlam taşunamakUdır. Bunun en ilelnç örnefinl gıimrük duvarlan ve lahdiUere ragmen kapitallst tekellerin geri kalmıs ülkelerdekl kısıtlamaUrı asnukU oluşudur. Bu ülkeler sözde «MUU sanaylleri» korumak İçin gümrük duvarlan olusturdular ama çok ulusla tekeUer bu duvarlan kolaylıkla aştüar. Malm glrigl yasaklanınca montajıns glrlstlleT. Bunun lçuı dışardan fazls blr «ey de jetirmediler, teknolojik pUndald fi«tünlüklerlnl koz olarak kullandılar. Blr kısım eklpman ve knowhow transfer ettller. Malî sernuye de •mllU> burjuvalar tarafından sağlandı. Sonuçta «Mllli sanayüer» kurulmaya başlandı. TamamıyU emperyalist ülkelerin tekelleriıün kontro lünde blr sanayi türeüldl. Böylece gümrük duvarlanyle vanlmak istenen yerin tam tersl bir yere vanldı. Sözde «Mllll sanayi kurmak> ve «mllll» ve daha az bağimlı bir ekonoml yaratmak yerine çok uluslu tekellerin denctiml altnıda bir RSnayileşme ortaya çıktı. Bu durum İse hem evrensel kapitallst sistemln lşleylşlne hem de Türklye'dekl ve ötekl az eelişmls filkelerdekl yerll burjuvazUcrin tarihsel çıkarlanna uyfun düşen bir süreçti. Buradan giderek bir cerçejl vuryulamak Utiyona. Dfinyn kapitallst slsteml mllli kapitalist ekonomllerin yan yana gelmeslyle ortaya çıkan aritmetik blr toplam değll, organlk bütünlflk tösteren blr sistemdir. Bu açıdan herhangi bir ülkenln koyduğu kısıtlamalan abartmanın fazla blr anlamı yoktur. Nitekim «astemin kendi yasalannın işlerliğl söz konusudur. Dünya kapitallst pazarının gerçek anlamda dışına çıkmadan bu yasaların sonuçlaruıdan kurtulmak olanaksızdır. Lluslararası kapitalist üretim İUşkilerinin kendi objektif yasalan dünyada egemen olan slstem kapitalist kaldıkça egemenliğini sürdürecektir. öte yandan dünya kapitali.st sisteminin ve emperyallzmin bu çün vardığı aşamada geri kalmıs ülke burjuvazisiyle emperyalist burjuvazi arasında temel bir çelişki olmadığı glbi, kesin çıkar blrliğl söz konu.sudur. Hi>erarşik dünya sisteminde «ıroller belirlcnmiştir» Böyle blr sistem içinde gerl kalmıs ülke egemen sınıfları belirli bir işlerl üstienmiş durumdadır ve bu işleri yerine getirmenin sonucunda dünyadaki artı değer (sosyal fazla ürün) bölüşünıünde bir pay almaktadırlar. Daha lazla pay alma bir çıkar çatışmasına neden olsa da hu görece bir çelişkitien iiteye bir şpy değildir. Dünya burjuvazisinin bugiinkü durumda uyusına noktalan, çıkar birliği hepsinden daha önemlidir. Buradan giderek bunun hep böyle devanı edeceğüıi süylemek istemiyoruz. Sadece dünya ekonomisinln içinde bulunduğu bugünkü konjunktürdeki duruma lsaret etmek istiyoruz. Kapitülasyonların kaldırıldığı Cumhuriyetin llk >illarmda «Serbest limanlara» kadar geçen döııemdeki Türkiye ckonomieinln gcçirdiği aşamaiar prekapitaiist bir kalkınmanın sınırları nereye varacağı hakkında son derece öüemli ve yaşanısal sonuçlar çıkarmaya elverişli deneyîerle doludur. Türkiye'nin bazı bölgeler,!ni serbest bölge statüsüne kavnşturmakla I\IC lıükümeti uluslararası plandaki artı değer bölüşümünden bir iki kırıntı daha fazla almayı amaçlıyor. Böjle bir uygulama da yeıii tekelci buı jm j/jııiıı gonei <i!urak tasvibini aimıştır. Hiç değilse bazı kesimlerl tarafından şiıidetle arzulanmaktadır. MC, hizmetinde olduğu bazı sermaye çevrelerine böyle bir hizmet sunarken serbest bölge ve limanlarm'ortaya çıkaracağı sosyal ve politik SOIUÜIKLI b;r yan3 aiıyor. Aslında bazı şehirl?rin serbest bölş;e sayılnıası bu bölgeîerin baikanlaşınası anlamıııa gelecektir. Tiearet gangsterlerinin at oyııattıkları birer alan haline dönüşecektlr. Mafia'nın yeni bir karaıgâlunın Turklye'de kurulmasma hiiylece yeşii ışık yakıimış ohıyor. (Serbest liman olmavi: ı "•'••,.,\ hiç bir faaliyet gösteremlyeceğini söjlemek istemiyoruz, fakut serbest şehirler resmen kurulıırsa bu Mafi.t ve beıızer uluslararası şebekelerin işinl daha da kolaylaştırır.) Serhest liman ve bölgelerin nasıl bir düzenlemeye ka^iışacağı henüz kesinleşmenıekle birlikte bunun genel hatlarıyle başka yerlerdekl serbest bölgelerden özde önemli ayrılıklar göstenniyeceği söylenebilir. Aksi halde serbest biilge oımanın anlamı kalmaz. Bu konuda şimdilik hazırlanmış bir yasa tasarısı var. Yasatla serbest liman ve bölgeleri kurmaya Bakanlar Kurulanun yetkili olacağı belirtiliyor. Tasannın 3. maddcsinin «a» fıkrasında şnyle deniyor: «l'urt içinden veya yıırt dışmdan (Serbest bölge veva llmana) eşya gotİLiimesi, çetirilen pşyanın depo edilmesi, aynen veya işiem süıeitK kısınen veya tamamen çıkarüması ve bu eşyanın Serbrst Böljede yapılacak her türlü inıalat, inşaat, ve onarıma lıarcanınası, düzenlcnmesi ve ayrımı Bakanlar Kuruıunca belirlenir.» i Serbest liman uyjulaması, çok ulııslu tekellere ve rnıperyalizme bir çeşit ticari üs vermcktir. Düıı empcrvalunır «ulıısal savunma» gerekçesiyie askeıi üs verenlerin bugün aynı uyKulamayı hu sefer «nıilli kalkınma» adına ticari üs vererek • yapmalan kısrni bir kapitülasyona olannk tanımalar.dır ve Türkiye'dekl egemen çevrelerin çıkarları doğrultusıında alınmıj . kararlardır. 30 Agustos Zafer Bayramını kutladığunız bııgiin bunu iylce düşünelim. TÜRKÇÜLÜK • : Bu hareket Şinasi lle başîar. Şınası gazeteci yanıyle kamuoyuna önem verdigl İçin, herkesin anlayabilecegi konuşulan Türkçe'nin yazı diline girmesinden yanadır; sanatçı Şinasi ise, 1859'da konuşulan Türkçeyle blr perdelik Şair Evlenmesi'nl yazar; bu küçük piyesin büjük değerl de o zamanın sahnelerinde konuşulan çok bozuk Osmanlıcayı kınamak ve tiyatronun topluma yeslenen bir söz sanatı oldugunu göstermek amacı ile yazılmıs ilk örnek olmasındadır. Şinasi'nin, Türkçe'nin anlasılır olması konusunda gösterdiğl bu sezgiyi çok aşan ilgisi, Ahmet Vefik Paşa, Cevdet Paşa, Ahmet Mithat Efendl, Gaspiralı Ismail Bey, Şemsettin Sami, Necip Asım, Velet Çelebi.. ve daha başka ünlü aydmlarımızm Türk dili ve Türk tarihi alanlarında kökene giden araştırmalariyle, II. Abdülhamit'in baskısma ve koğuşturmalanna karşm günden güne gelişir ve bilinçlenir. 19O8'e kadar süren ilk kırk elli yıl içinde Türkçülük hareketi, Türk dllini, Türk tarihini ve Türklerle ilgili her konuyu araştırmaya, öğrenmeye ve cğretmaye yönelik bir kültür hareketi ise de, kendi kendimizi arayan, yabancı dil ve kültür ile kendimiz olanı ayıran tarafı ile aynı zamanda siyacal niteliktetiir. Kafkasya, Kazan, Kı nm ve Osmanlı TürMorinde, daha toplu bir deyişle, Doğu'da, Kuzeyde ve Batı'daki bütün Türk leri toplayan Türk dünyasında, Türklerle ilşili konulara yöneliş sadece kültür alanında kalamazdı, politikaya yönslmek sorundaydı; çünkü Türk dünyasına Çar lık Rusyasmdan, İngıltere'den ve bütün Avıupa'dan goien baskı vc tehditler vardı. Bu nedenlerle lürkçülük hareketi hızla siyasal nitelik kazanır. Yıkılmaya yüz tutmuş Osmanlı İmparatorluğuncla. azınhklar şöyle dursun. miıslüman top1".luklar bilo özgürlük peçinde koşarken II. Abdülhamit, İmparatorluk görü^üne aykırıdır diye, Türkçüleri koğusturur, Türkçülük görüşlpnni bnstırmaya çalışır. Ama Türkçülük. M:l?.3ti OTmar.iye, İslâm Birli*i gi'oi temelde çelişüî gıiıüşler arasında geüşimini sü'. Juıür. Türkçülük konusunda en aydmlık »örüş İsmail Gaspiralı'n.n kafasında oluşur; Türk dürjüsını iyi tanıyan Gaspiralı, ^ıkarmakta olduğu Tercüman gazetesinin başhğına 1905'ten herr.?n sonra. «dilde, fikirde, işte birlik» formülünü ek!eyer?k ne yapılması gerektiğini açıkça gösterir. Bu üç birlik su katümamış bir panturquisıe görüştür. (1). TURANCİUK Türkçülük hareketi bizde 1908' den sonra eylem devresine girer, U5T11 yıl Türk Derneği, 1912de Türk Osağı kurulur. Her iki Dcrneğin tüzüklerinde poiitikaya yer verilmez. Hareketin politikaya yöneltilmesi, Osmanlı împaraturluğunu kurtarma amaciyle girışilen iki dep?menin de sonuç vermemesi j'üzüııdendir. Buniardan biri. azınııklarla birlikte tüm osmanlıları ei ele vcrrr.eye çağıran Osmanlıcılıic görüşü, öbürü, ajni amaçla tüm müslünıanları birleşmeye çağıran İslâm Birliği görüşüdür; lâkin hiçbiri İmparatorluğu kurtaramaz. Devrin yönetici ve düsünürleri, yeni bir gücü. vunurken hayal peşinde kosacak zamanı yoktu. Bunun İçin Turancılık gitmiş, Türkçülük kal mıştır; fakat bu Türkçülük Kur tuluş Savaşı ruhu ile bütünleşerek Türk ulusçuluguna dönüşen TUrkçülUk hareketinl denemek ls ron Turanh bulundugumı düsü yeni bir Türkçülüktür. Bu Türkterler. Gaspiralı îsmail'in görü nürler. Banş istegl ile degll in çülüğe yeni bir görüşle yön veşünden etkllenen Ziya Gökalp'in tlkam duygusu ile doludurlar. ren de Atatürk'tür. Türkçülüğü ve Turancılık macerasını çok iyi Türk birUği, TUrk dünyası umutOsmanlı, TUrk, Turanlı hepsi blr bilen AUtürk, Türkçülügün Türlarını lçeren Turancılık ideali iş aradadır. kü tanımayı ve tanıtmayı amaç te bu umutsuz ve bunalmıs orAka Gündüs 1914'te Muhterem tamda biçimlenlr. îttihat ve Te Katü'inl yazar. Plyesmde, hem bllen ilkelerins dayanarak daha rakki Pıkrası da TUrkçülüğü, Tu devrinin gerçekleri içindo kala zengin ve bilimsel araştırmalar rancılık gibl doğrudan dogruya rak Ruslara karsı savaşanlara mo yapüabilmesi için 1931'de Türk Tarih Kurumunu ve ardından H İ t t i ^ i M ^ " bir gfMi» ral vermek,. Jsîer. hem de Ziya kıvamını aldıktan sonra destek Gökalp etkisinde bir Turancıdır: Türk Dil Kuriırhunü iurmuştur. Çöken împaratorluğun «ümler.'• ' ^Ey Türk ofclu »llarılann met» dalresinden s çıkarak, Tür• ıri»» i»«»<• •' •dutat, muT kiye Cumhuhy'e{i riin' Ahâyâsası çare diye dört elle tutulan TuTuttuğun yol Kızılelma ve kanunlarıyle «millet» dairesirancüık belirll cografyası olmayolu mu? ne giren Türk topiumunun kenyan hayalde bir ülke midtr, ErgeÇözdU kader artık bağiı disini, kendisiyle ilgili yeni kaynekon efsanesinin yaşandıgı t o kolumu! naklara göre, yeni açüardan tatem devri özlemi nüdir, yoksa Sür git kardes! Bu yol çıkar nımasız gereküydi, bu kaynaklar sadece yer>iizünde yaşayan bütün Tnran'a. araştırılmahydı. Feodal düzenle Türklerin birliğini isteyen bir Bu devrede Türkçulük konu lçeride sömürülen, yabancı salideal midir?.. Halide Edip, 1912" sunu ele alan piyeslerin ortak dırılarla yıpranan, uluslararası de yazdığı Yeni Turan adlı yapı niteliği epik karakter taşımaları duzeyde uygar sayılmayarak Ortında sorar: «Ey Yeni Turan, se dır. Gerçekten devir, sürmekte o ta Asya'ya itilmeye çalışılan vlmll ülke, söyle sana yol nere lan savaşlan, göçlerl, acıları, kıv Türk ulusu uluslar arasında hakde?». O yıllarda oraya giden yolu ranışları ile epik türa çok el kı olan onurlu yeri almalıydı. henüz kimse bilmemektedir. Bu verişlidir. Böyle, sancılı, bunalım Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil nunla beraber, bu bilinmeyen di içindeki devirlerin ilk tepkisi bu Kurumu bu amacı gerçekleştireyara yönelişte, içinde yaşanan ka sıkıcı durumdan kurtulma çaba cek büimsel hareketi yürütecekramsar ortamdan hayalen de ol sı olur, bu çabaya arayışlar eşlik ler. Kısacası, Atatürk tarafından, sa kaçışta tatlı bir avunma var eder. Böyle devirlerin, bireyi a Türk ulusçuluğunu bilinçle gedır; Ziya Gökalp'in görüşündekl şan, kişisel duygu ve düsünceleri liştirecek yeni ve bilimsel bir sürükleyici güç bu büinmezlikte eriten güçleri vardır. Bunun 1 atılım başlatılmıştı. dir; bunun içindir ki karamsar çindir ki bu piyeslerde gördüğü kuşaklann yüreğine su serper, müz insan kendi duygu ve yaHAREKETİN TiYATROYA YANSIMASI edebiyatı çabucak etkiler. rarlan doğruitusunda gidecek yer Paruk Nafiz Çamlıbel 1932'de de, toplumsal görüşlerle biçim TiYATRODA TURANCİUK lendiği için, toplumsal psikoloji Akm'ı, yine ayni yıl özyurt'u ya1908'i izleyen yıllarda, II. Abzar. Yaşar Nabi Nayır, 1932'de dülhamit'in kendisine, hafiyeleri nin dürtüsü Ue hareket eder. Mete'ji yazar. 1934'te Behzat BuKlşiler çağdaş iseler toplumu sim ne, tüm yönetimine hUcum eden geleyen kin ve nefretin etkisiyle tak, Attilâ'run Düğünü'nü, 1935" öfke ve kin düğümlerinin çözüatılgan ve savaşçıdırlar, eski te Behçet Kemal Çağlar, Attilâ' lüşünü yansıtan piyeslerden başTUrk dünyasmdan alınmış ise yı, M. Kemal Ergenekon da Atkalarma da rastlanır. Sürdürülen ler, kişisel yararlarını, sevgi'.ennt, tilâ adlı bir başka piyes yazarsavaşlar nedeniyle Türkün gücünlar. 1934'te İsmet Ulukut Sümer hattâ kendilerini Türk yurdu ve Ülkerleri'ni yayımlar. den, şanından, şerefinden söz eTürk birliği uğnına feda edecek denler görülür; bu arada Türkkadar töresel baskı altındadırlar. Bu piyeslerin konulan, dolançülük konusu da ele alınır. Fakat her iki seçimde de kişi tıları, görüşleri Türk ırkımn yük Ceîâl Esat 1913'te oynanan Büler örnek olsun diye sunulurlar. sek meziyetli oluşunu, Batllılayük Yarın adh yapıtında bir yan1930LARDAH SONRA TURXCt.UK rın sandığı gibi güçlerini insandan Türkçülük görüşüne bağlıdır, Orta Asya Türklerinin yaşamını 193C'lardan sonra yürütülen lık zararına kullanmadığım. şefkatli, barışçı olduğunu ortaya getirir, bir yandan müslümanlık Türkçülük önemli ayrılıklar gös koynıaktır. Eu piyeslerde düşla Türklüğü bir sayartık İslâm terir; çünkü on beş yıl zarfında manları. tutsakları bile Türklerl Birliği görüşü içinde «Livayı İs toplumumuzu temelinden dcğjş sever. Bu piyeslerde Türklerin lâmsdan söz eder. Yine ayni ya tiren olaylar geçmiştir: Mütar?k° geçmişteki yaşantılan aniatıhrzar. l!)14'te yazdığı Eay Turgan y.lları yaşanmış, Kurtuluş Sava adlı yapıtında, islâmlıktan önceşı za'îrle bitmiş. Kurtııluş Sava ken 1930'ların Türk gençliği her han»i bir savaş ve saldırı psikoki Türk düryasına uzamr, çok şır.a karşı düsmanla işbirîiği yalojisine sokulmak istenmez. Atanrılı dönemdeki yaşamı tanıtır, pan padişah kjçmış, layik Türmaçları, Kurtuluş Savaşı zaferifeda sdılen bir aşk hikâyesi ara kiye Cumhuriyeti kurulmuş, ha ntn sahibi Türk ulusunun geçlifelik kaldınlmıştır. OsmanUcı sında vaîan ve Türk b'.rliğinin lık, İslâm Birliği görüşleri İm mişte de büyük, asil, güçlü ve her duygunun üstünde olduğu sabarışsever bir ırk olduğunu duparatorlukla birlikte tarihin kavuncasını ileri sürer. yurmak, Türk'ü Cumhuriyet TürMehmet Sırrı'mn 1913'te, Sal ranl:*ına gcç etıniş. TurancıhŞa kiyesi smırları içinde bilinçlenkan savaşının kaybmdaı;, Edi' gelince, onu. en güçlü hayallerin dirmek. yüceltmestir. üstüne çıkan Kurtuîuş Savaşı sıne'nin Bulgarlar eline düşmesinrasmda hiç kimse hatırlam.'.mış den sonra yazciığı Türk Kanı idSCMÜÎ lı piyesi iigi çekicidir. Sjvaşa gi tır; Türk topiumunun, son top1908'Ierden sonra Turancılık den gençler arkalarmda yüz mil rak parçasım vatan olarak saadını alarak Kurtuluş Savaşına kadar süren Türkçülük, Türk dünyasıru birlestirme amacını faşır görünürse de. gerçekte o düni.T.Ü. KiMYA FAKÜLTESi yadan yardım bekleyen bir çağndır; Imparatorluk hayali peşinDEKANÜĞİNDAN de ve dışarıya dönüktür. Oysa, 1930'lardan sonra Atatürk'ün kuFaKÜ'temiz Fıziksel Kımya ve Sınai Kimya Kürsülerinda rumlarırı ça'.ışmalarına otcrtançık ou.unan asistan Kedrolarına 1750 sayılı Üniversite'.er rak yürüttüğü Türkçülük, vatan Kai)aiij gereğince birar sınırlsrı içinde yaşayan Türk'ü geçmişteki ve yaşamaktaki varhklarıyle tanıma, tanıtma, bilinçlendirme, olgunlaştırma ve güven kazandırma amacı güden, kimseden yardım beklemeden A.fağıctaki şartlara haiz şahıslarm dilekçelerine ekliyekendi kendine yetinme yollarını cekleri ıkı fotoğral ile î.laçka'dakı Fakülte Sekreterh*:ne arayan bir Türkçülüktür. Kuşku17/", isv'o günü akşamına kadar şahsen muraoaatlan ilân suz her iki dönemin yapıtlan da güdümlü tiyatro anlayışının ürünüdürler, bu nedenle evrensel 1) Devltl Memıırlan Kanununa göre, Devlet hizmetine girtiyatro sanatı açısından değermedp aranan geneı îurllara haiz olmak, leri üzerinde uzun tartışmrî'.ar 2) Görev alaca*ı bilim dalında doktora vapmış olmak veja yap:iabilir, fakat bildirileri bakı o bilim dalıncla Yüksek Mühendis, Yüksek lisans veya mmdan tiyatro tarihimizin iki muad;li ür.vana sa'.ıirı olmak, renkli sayfası olarak kalacaklar3) YaoıJscak Dilim sınavmda başan görtermek, dır. 4) A;ist?.nhğa müracaat tarüıinde 35 yaşını bitirmemiş olmals, (1) Değerli yazar Doçan AveıoJ5) Yapııacak bilimsel smavda yeteri derecede basarı pöslu",iün (30 haziran 8 temterenleı arasından doKlora vapmış olar.lar tercıh edilir. m\ız 197li arasıııd.i) Cıı^ıhu6) Ooktora yapmamış olanların dilekçelerine har.p;i yabanrJyet ffazciesinde çıkan Pacı ciıden sınava girnıek istediklerinin belırtilınesi genosmsnfzm, Panlslamizm ve rekir. Pantürkizm başlıklı yazı <ilNcn: Sınav tarihl ve yerl Üniversitede iîân edileceğl zlsinde bu konuların politik gıbî. ayrıca müracaat sahiplerirıe de duyurulacaktır. gelişim ve etkileri etrafU şe(Basın 22902) 9107 kilde açıklannuştır. Prof. Dr. Niyazi AKI BUKALEMUN GiBi ADAM.. Fakat zapUye müşiri Hfisnfl Pasa ile başı dertte Baairet'çl All Bey'imizin. Demek o zamandan baslıyor basiret'e görürlüge düşmanlığımız. Hüsnü Paşa Ali Bey'in deyimi lle «Bukalemun» gibi bir adam. Sahtekârhğı, kıyıcılığı, can yakıcıhğı ün salmış. öbür yandan dervişlik iddiasında, elin de tesbih dudaklarında dua eksik değil. Böylece Saray'ı da kandınyor ve millete kızılcık şurubu niyetine kan içiriyor. Zabıta işİefihdeM'İoifnAAzlığı ve rüşvetçiliği kıyısından köşesinden Basiret'e yansıyınca da Hüsnü Paşa ifrit kesilip her sefgrifde % Al\ fi<Ç\fâjk a t t l n y ° r Ama daha önce zaptiye divanına çıkartıp, kendi usulünce yargılatıyor. Her seferinde de «96 gün hapis» cezası kesip zaptiye çavuşuna teslim ediyorlar: «Al çavuj, bunu götür!» Çavuş da Basiret'çi All Beyi teslim alıp infaz için îstanbul Zaptiye MUdürünün karşısına dikince, Müdür Kâzım bey deliriyor: «Yahu efendl, kaçıncı kez mahkum olup karsuna dikiliyorsun! Ne çok da paran vamuş!» Çünkü, her seferinde Müşir Paşaya el altından yüz altın, yüzelli altm «kurtarmalık» ödeniyor ve zaptiye divanının kestiği % gunlük hapis cezası 2 3 saatte sona eriyor. NiCE YORTULARA.. Çıktıktan sonra rahat dursa ya. Hayır olmaz! Diyelim M paskalya yortusudur ve Basiret'çi Ali Beyln gazetesinde şu haberi okumak Hüsnü Paşayı yeniden küplere bindirecektlr: «Padişahımızın Hıristiyan uyruklan, yortularım hiç bir olay olmaksınn tam bir güven ve düzen altında geçirdller. Bu sonuç, Eflâtunca tedblrleriyle ünlü zaptiye müslri derletlu Hüsnü Paşa hazretlerinin çalışmaları sayesinde elde edilmiştir. Yuce Tann Müşir Paşa hazretlerini nice böyle paskalyalara yetiştirsin.» Yine karga tulumba paşanın karşısma götürülecek ve dlvana gönderilmeden önce zılgıdı yiyecektir: «Başka dua bulamayıp da aslım Rum olduğu için ml yazanın bunlan bire kâfir?» SEN BAŞKA DUA BiLMEZ MiSiN? Demek kl, ugraşmak, yılmamak, başkalarına rahatsızlık vermek bizinı mesleğin mayasında vardır. Siz Basiretçl Ali Beydeki cesarete bakın ki, gözünü kırpm3dan insanlan, yok ediveren, penceresiz bodrumlara adam atıp içerde mangal yaktırarak «intihar etti belgeleri düzdüren bir zaptiye müşirini bile an gibi sokmaktan vazgeçmiyor. Demlrel ise gazetecilere durmadan «bizi birbirimize düşürmekten vaz geçin», «boşuna uğraşmayın» diye uyan yapıp duruyor günümüzde. Olmaz cfendJm! Bu gazeteci milleti aklına geleni sorar, dilinin ucuna gelenl söyler, insanı hop diye yerinden sıçratıp beyninin kapağım attıran ş«yleri yazar. Sen Hora Mora diye ilgiyl başka yere çekme kumazlığına kalkışırsın. ciddiymiş havası vorip bir yığın şey söyiersin; televizyonda, muzipliğe özenen, yalancıktan kızan, öfkesi baldan tatlı, dili dolaşık, espriye hevesii, taşı koyacak gedik bulunca keyifli, yaman bir Sadrazam rolü oynarsın,. tam herkesi uyuşturup takatsiz bıraktığuıa inandığın bir sırada, çıkar bir Basiretçi Ali Bey torunu, •efendim Lockheed listesini Araştırma Komisyonuna ne zaman vereceksiniz?» diye sorar. Çıkar bir başkası «efendim Çandarlı Hora'dan önce Egede görev yaptı mı yapmadı mı?» der. Çıkar biri «devlet arşivlnde kıta sahanbğı lıari tasını buldunuz mu bulamadımz mı?» diye hafifıen tebessüm eder. Çıkar bir bacaksız «Japonyada eski başbakanı tutukladılar, Hollanda'da kraliçenin kocasını televizyonda ve pariâmentoda her şeji yapabilecek karakterdedir bu adam» diye karaladılar, bizde de bakan isimlcrinden önemli kişile. rin işin içinde olduğundan söz ediliyor. öyleyse neden Lockheed belgeleri saklanıyor? deyu sual ediverir. Eh, sen de kalkıp Zaptiye Nazın Hüsnü Paşa kesilemezsın ya herkesin başma: «Başka dua bulamayıp da aslım Rum olduğu için ml yazarsm bunlan bire kâfir?» Asistan Afınacaktır KURTULUSU 30 AGUSTOSTA ÇIKTI Ege'de banş için müeadeleyı yükseltelim. Faşist baskı ve saldırılara karşı isçi hareketleri yükseliyoı. 3. Dünya birlik yolunda yürüyor. Işkencecıler halka hesao vereceksiniz. Revızyonıst sendikr. nğalan. Işçi smıfı yerine burjuvazir.in malık.^melerir.? güvcniyor. Zindanlar boşalsın. (Cumh,uriyet: S411) r , .'• •